23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 20 EYLÜL 1990 M E I D E R E F I N D U N Y A S I HIKMET OZDEMIR DP, 1950seçimlerinden hemen sonra, orduda geniş bir tasftyeyegirişmiş, sivil otoriteyi Silahlı Kuvvetler üzerinde hâkim kılmaya çalışm Menderes orduya nasıl bakıyordu? 196O'ta bir askeri darbe ile ik- tidardan uzaklaştırılan Adnan Menderes'in, 1950'de Başbakan olarak güvenoyu aldıktan S gün sonra, TUrk Silahlı Kuvvetleri'n- de Genelkurmay Başkanı ve öteki yüksek komutanlar düze- yinde bir tasfiyeyi gerçekleştir- miş bulunduğu, nedense pek söz edilmeyen bir.konudur. Oysa, si- vil otorite-silahlı kuvvetler iliş- kisi açısından çok özel bir ör- nek... Gücünü sivil halktan, ge- nel oydan alan bir iktidaruı, or- du Üzerinde otorite kurma glri- şimi ve normali de bu. Girişimin başanlı olması, yeni hükümetin kararlılığından çok arkasındaki halk desteği ile ilgili. Olayın gelişimi şöyle olmuş- tur: 5 Haziran 1950 günü bir al- bay aceleyle Başbakan Adnan Menderes'i ziyaret ederek 8-9 haziran gecesi yeni hükümete karşı bir darbe yapılacağım ih- bar eder. Bunun uzerine Cum- hurbaşkanı CelaJ Bayar ile du- rumu göruşen Başbakan Men- deres, ordu üst kademesini kap- sayan 6 Haziran 1950 operasyo- nunu gerçekleştirmiştir. Çok ani olarak ve adeta bir si- vil darbe şeklinde gerçekleştiri- len operasyonda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Abdurrah- man Nafiz Gürman'ın yerine Orgeneral Nuri Yamut, tkinci Başkan İzzet AksaJur'un yerine Korgeneral Şahap Giirier getiril- miş; Orgeneral Salih Omurtak, Orgeneral Kâzun Orbay (1961'de Temsilciler Meclisi Başkanlığı yapılıyor) ve Hakkı Akoğuz pa- şalar emekli edilmişlerdir. Birin- ci Ordu Kumandanı Asım 11- naztepe, tkinci Ordu Kumanda- yankılan sürerken 'Vatan'da ya- püan bir yorum dikkat çekicidir: "Bir askeri harekfit ancak tnönii lehinde olabilirdi ve bu itibarla ondan teşvik, iltifat ve- ya mtisamaha gönnesi lazundı. Inönii hiç şüpbesiz vazifesini yapmıştır. Başka bir yol tutsay- dı, Vendisine de millete de fena- hk etmekle kalırdı." Aiıınet Emin Yalman tarafın- dan verilen mesaj, Genelkurmay yetkililerince Cumhurbaşkanı- na bir "ziyaret" yapıldığı, fakat buna itibar edilmediği şeklinde- dir ki bu durum, henüz yeni emeklemeye başlayan Türk de- mokrasisinin atlattığı büyük rildi! Tabir yerinde ise "geri" adım atıldı! Bugünkü modeli anayasaya sokuşturanlar, 1949'dan 27 Mayıs 1960'a kadar 11 yıl uygulanan Savunma Bakanı'na bağlı Genelkurmay modelinin, ordu çevrelerini ra- hatsız ettiği şeklinde birtakım spekülatif iddialar dışında, mo- delin aksak yanlan için açık ve inandına kanıtlar gösteremedi- ler. Menderes hukümeti ile Türk Silahlı Kuvvetleri ilişkisinde 1961'de ortaya atılan spekülatif iddiaları bazı protokol ve neza- ket sorunları şeklinde anlamak daha doğru bir yaklaşım olacak- terir. Bunun en çarpıcı örneğını General Fahri Beien'in şu değer- lendirmesinde bulmak mum- kün: "Demokrat Parti iktidan ilk giinden itibaren orduya itimat etmcyerek uşak ruhlu bir Erki- nı Harbiye reisi bulmak için her çareye başvurdu. Erkinı Harbi- ye reislerinden, vekillerin palto- İannı tutanlar göriildü. Bu gibi hareketler orduda nefret ve in- fial uyandırmakta (öfke yarat- makta) idi." 27 Mayıs 1960 darbesinden yaklaşık üç hafta sonra "Vatan" gazetesinde yukandaki satırları yazan Emekli Korgeneral Fahri Orgnl. N. Yamut Genel Kurmay Başkanı oldu \ Kara Kuvvetleri Komutanhğma da Orgnl. Kurtcebe Noyan tayin edildi Cumhur Bafkanı Celâl Bayar, dün yeni Genelkurmay Bafkanmı makammda ziyaret etti. Genelkurmay tkinci Başkanlığma da Orgeneral Şahab Gurterin getirileceği aöyleniyor Cumhuriyet'in 7 Haziran 1950 tarihli sayısında, orduda yapıian degişikliklerin haberi. 5İ 'Haziran 1950 tarihinde, bir albay aceleyle Başbakan Adnan IMenderes'i ziyaret ederek 8-9 haziran gecesi yeni hükümete karşı bir darbe yapılacağım ihbar eder. Bunun uzerine Cumhurbaşkanı Celal Bayar'la görüşen Menderes, ordu üst kademesini kapsayan 6 Haziran 1950 operasyonunu Muzaffer Tugsavui, ücüncü gerçekleştirir. Çok ani olarak ve âdeta bir sivil darbe şeklinde Adnan Menderes bir askeri tatbikat sırasında. Ordu Kumandanı Mehmet Ber- köz paşalar Askeri Şûra'ya tayin edilmişlerdir. Deniz Kuvvetleri Kumandanı Mehmet Ali Ülgen ve Hava Kuvvetleri Kumandanı Zeki Dogan paşalar merkeze alınmışlardır. 15 general ve 150 albay da 2-3 ay içinde emekli edilmek üzere aynlmışlardır. O günlerde "Hürriyet" gaze- tesinde yer alan bir habere gö- re, değiştirilen komutanlar, 14 Mayıs 1950 gunü akşamı Çan- kaya'ya giderek Cumhurbaşka- nı tsmet tnönii'den "bir emri olup olmadığını" sormuşlardır. Ertesi gün Başbakan Menderes bu haberi yalanlamış, CHP or- ganı "Ulus", "Komutanlanmı- za tftira Etmeyeiim" başlıklı bir tekzip yazısı yayunlamıştır. Bu yazıyı DP organı "Zafer", "Yüksek Komutadaki Son Degişiklikler" başhğı ile şiddetli bir şekilde eleştirmiştir. Olayın gerçekleştirilen operasyon sonrasmda, 'Hürriyet' gazetesinde yer alan habere göre değiştirilen komutanlar genel seçimlerden bir gün önce Cumhurbaşkanı İnönü'yü ziyaret ederek 'bir emri olup olmadığını' sormuşlardır. tehlikeyi göstermesi bakımından anlamlıdır. Kurtuluş Savaşı yıUanndan beri başmda Mareşal Fevzi Çak- mak'ın bulunduğu Genelkur- may BaşkanlığYnın (o zamanki adıyla 'Büyük Erkfinı Harbiye RiyasetT) Türk devlet sistemi içinde özel bir yeri vardı. 1944'te Başbakan'a, 1949'da da Milli Savunma Bakanı'na bağlı Ge- nelkurmay modeline geçildi. 27 Mavısçılar, 1961 Anayasası ha- zırlanırken "bakanlarüsrü" Ge- nelkurmay modelinde ısrar etti- ler ve yeni anayasada bugün de geçerlüiğini koruyan model, or- dunun eğilimi diye maddeleşti- tır. Bir askeri darbe sonrası psi- kolojisi ile "Genelkunnay Baş- kanı, MiUi Savunma Bakanı'nın paltosunu tutuyordu..." veya Gülhane Askeri Hastanesi'nde yatan Cumhurbaşkanı'nı riy-are- te gelen Genelkurmay Başkanı odaya alınmadı, iceriye bir şar- kıcı alındı..." turünden sözleri, eski modele yönelik ciddi eleş- tiri diye kabul etmek bilimsel bir tutum ile bağdaşmaz. Kaldı ki bu tür olaylarda ki- şisel tutum ve davranışlardan yola çıkarak yapıian eleştirüerin ifade şekli büe, DP'lilerin ordu politikasına karşı olumsuz tu- tum alanlann yüzeyselliğini gös- Cemal Gürsel: Menderes Bayafın yerine gelsin9 Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsei'in Menderes'in Milli Savunma Bakanı Etem Menderes'e hita- ben yazdığı mektubun ilginç bir Ayküsü vaıdır: Yassıada da- va dosyalan arasma giren Gür- sei'in mektubu ile aslı arasın- da çok önemli bir fark(!) bu- lunmaktadır. Gürsel, Kara Kuvvetleri Ko- mutanı sıfatı ile imzalayıp ba- kana sunduğu mektupta, ülke- yi içine düştüğu çıkmazdan kurtarmak için alınması gerek- li tedbirleri 13 madde halinde sıralar. İlk maddede "Cum- onrbaşkanı istifa etmelidir. Çünkü bütün fenalıklann bu zattan geküfi bakkında mem- lekette nmnmi bir kanaat vardır" cümlesi ile başlamak- ta ve "Onun yerine Sayın Ad- nan Menderes cnmburbaşkanı olmatadır. Bn zatı bütün mil- let sevmekte ve takdir etmek- tedir" şeklinde devam etmek- tedir. Askeri yönetim lideri Gür- sel'in 3 Mayıs 1960 tarihli mek- tubu, Menderes hakkındaki iki cümle çıkanldıktan sonra Yas- sıada mahkemesinde okun- muştur. Gürsel'in mektubunun "Dün geceki görüşmelerimizin ışığı altında" diye başlayan ilk kısmı, Milli Savunma Bakanı ile Kara Kuvvetleri Komutanı arasında uzun bir görüşme ya- pıldığını kanıtlamaktadır. Mektubun ikinci paragrafın- daki, "Sayın Başvekilin açık- lamalannı dinledim ve oku- dsm" cümlesi ise Adnan Men- deres ile ahnacak tedbirler ko- nusunun müzakere edildiği iz- lenimi vermektedir. Fakat, mektubun asıl can ahcı nokta- sı, "feoalıklann başı olan Ba- yar'ın istifası" ve "milietin se- vip, takdir ettiği Menderes'in cumhurbaşkanı olması" yo- lundaki telkindir. Iktidar partisi özellikle 1957'den sonra muhalefeti etkisiz kılmak için bütün yollan denemişti DP veparlamenterdiktatörlükBir rejimin diktatörlük diye adlandınlması için başta mutla- ka bir şah, kral veya beş gene- ral bulunması gerekmez. Kimi zaman genel ve serbest seçimler- den gelen parlamento çoğunluk- ları ve ona dayanan bir hükü- met de aynı işi yapabilir. Plebisiter-popülist demokrasile- rin göz boyayıa yam; seçimle gelen bir parlamentoya sahip ol- malan. Üstelik seçimler elitist bir anlayışla yapılmıyor, genel ve eşit oy ilkesine uygun. Belki özel olarak kısıtlanmış görüşler dışında siyasi partüer, sendika- lar, meslek birlikleri vb. örgüt- ler açık faaliyet gösterebiliyor- lar... Seçmene düşen, her dört veya beş yüda bir, açlıkla- tokluk, çıplakhkla-giyiniklik, işsizlikİe-iş, kiiapsızlıkla-kitap tercihi yapmak değil; yakalann- da altıoklu, avuç içi gözüken açık elli, terazili, lurath, koyun- lu rozetler taşıyanlardan birine oy vermektir. Eğer genel oya dayalı parlamentolara büyük çiftçi, tüccar, işadamı, profesör, general yanında yeterince işci, topraksız veya az topraklı köy- lü, küçük memur, öğretmen, es- naf seçilemiyorsa demokrasi için daha çok yol gerekli de- mektir. Türk politikasında 1946'dan beri kimi kesintilerle'(1960-61, 1971-73, 1980-83) sürdürülebi- len çok parti rejimini, siyaset bi- limi literatüründeki çoğulculuk (pluralism) şeklinde taramlamak zordur. Sözü edilen kavram açı- sından 1950-60 arasında on yıl iktidar olan DP ve 1965'te onun mirasçısı olarak büyük çoğun- lukla seçimi kazanan, 1980'e kadar arahklarla iktidarda ka- lan Adalet Partisi'nin (AP) de- mokrasi anlayışlan ve liberal sağcı düşünüşü ne ölçüde özüm- sedikleri tartışılabilir. Aynı şekilde, 1946'ya kadar iktidan elinde tutan CHP ile DP doneminde on yıl muhalefeti ya- şayan CHP veya 1960'tan son- raki CHP arasında önemli fark- lar bulmak zordur. Cumhuriye- tin kurucusu olan bu örgüt, 1966'da genel sekreterlik göre- Adnan Menderes ve Celal Bayar 1950'deki seçira zaferinden sonra halkı selamlıyorlar. vine seçilen Bülent Ecevit ve ar- kadaşlannın başlattıklan yeni kimhk arayışını, 1972'de tarihi önderi İsmet Inönü'ye karşı Ecevit'i genel başkanhğa getire- rek hızlandırmış, fakat gerçek anlamda sosyal demokrat parti olamamıştır. Türkiye'de geniş halk deste- ğine dayalı, enflasyonist süb- vansiyonlarla beslenen popüliz- min 'ilk' miman Menderes'in demokrasi anlayışında muhale- fetin yeri neresidir? 1957'den sonra, Menderes ve DP'nin halkın ideolojik mobi- lizasyonunda günah keçisi ola- rak ilan ettikleri muhalefete kar- şı, din ve milliyetçilik öğelerini silah diye kullanmaları nasıl yo- rumlanmalıdır? Muhalefet iken iktidardaki CHP'li çoğunluğun antidemok- ratik uygulamalanndajı haklı olarak yakınan DP'nin 27 Ara- lık 1957'de kabul ettiği yeni iç tuzüğe göre sözlü sorular yalnız cuma günleri ve en fazla bir sa- at süre ile müzakere edilebiliyor- du. Bakanlar, bu sorulara ister- lerse kamu çıkan gerekçesiyle yamt vermeyebiliyorlardı! Mil- letvekili dokunulmazlığının kal- dınlması kolaylaştmhruştı. Ay- nca, MecUs'ten çıkartma ceza- sının üst sınırı üç oturumdan on iki oturuma yükseltilmiş, bazı parlamentoda muhalefeti etkisiz kılmak için bütün yollan dene- meyi göze almıştır. Bunun en açık örnegi; 14 Temmuz 1958 günü Türkiye'de yapılacak Bağ- dat Paktı toplantısı arifesinde, Irakh subaylann gerçekleştir- dikleri bir askeri darbe ile Kral Faysal ve Başbakan Nuri Sait'i Menderes, geniş halk desteğine dayah, enflasyonist sübvansiyonlarla beslenen popülizmin ilk mimarıydı. Menderes'in demokrasi anlayışında muhalefet yoktu. Bayar-Menderes yönetimi bu anlayışm bir sonucu olarak, 'Vatan Cephesi' gibi çılgınlıklara kalkışmıştı. hallerde bütün maaşm kesilme- sine kadar gidebilecek para ce- zaları konmuştu. Daha garibi, milletvekillerinin hoşa gitmeyen sözleri 'lisan nezahetinden' ay- nldıkları gerekçesiyle ve çoğun- luğun karan ile tutanaklardan çıkarüabilecekti. DP'li yönetim, devirmeleri ve bunun Türk iç politikasına etkisidir. Darbeyi gerçekleştirenler kral ve başbakanı öldürmüşler ve Irak'ta cumhuriyet ilan etmiş- lerdir. Türk başbakanuun bu gelişme uzerine Irak'a askeri müdahale etmek istediği ve ABD'nin baskısı ile vazgeçmek durumunda kaldığı bilimnekte- dir. Kore'ye asker gönderme meselesinde DP'nin 'kraldan çok kralcı' bir politika izleme- sinden ders alan muhalefet, Irak'taki gelişmeler nedeniyle seferberlik hazırliklanna girişen DP yönetimine karşı Meclisi toplantıya çağırma girişimlerin- de bulununca DP Meclis gnı- bunca yayımlanan bildirideki bakış açısı, Bayar-Menderes ve arkadaşlarının muhalefet anla- yışı bakımından özel bir ör- nektir: "Cumhuriyet Halk Partililer Irak olaylannı eie alarak Büyük Millet Meclisi'nin ve hükümeti- nin meşruiyetini ve istikrarını şiddet yolu ile ta'hrip etmenin mümkün, hatta lâzım oldu- ğu kanaatini uyandırmaya mün- cer olabilecek çok tehlikeli bir yola girmişlerdir... CHP'nin 1950'den beri devam eden bu gayrimeşru tutumu, 14 Temmuz gunü patlak veren Irak hadise- lerinden beri, büsbütün tahrip- kâr bir manzara arz ediyor. Ga- yeleri Büyük Millet Meclisi'nin itibar ve nüfuzunu kırmak, teş- rii devreyi zorlamalarla sakatla- maya çalışmak, Meclis içi ve Meclis dışı manevralarla idare- yi felce uğratmak ve ekseriyetin uzerine ekalliyetin (azınlık) ta- hakkümünü tesis etmektir.. CHP'nin Büyük Millet Meclisi'- nin kudret, kuvvet ve selâhiyeti örründe hürmetkâr ve itaatkâr olması kanunî bir mecburiyettir. Aksi halde gereken tedbirler alı- nacaktır!' Iktidar-muhalefet Uişkisi açı- sından söylenebilecek tek söz; bu tür anlayışların parlamenter demokratik gelenekte krizi de- rinleştirme ve yurttaşlar arasın- da birbirine duşman kesimler yaratma dışında işe yaramadığı- dır. Muhalefeti yok sayan, onun eleştirilerini ihanet şeklinde al- gılayan Bayar-Menderes yöneti- mi, Vatan Cephesi vb... çılgın- hklara bu zihniyetin sonucu ola- rak kalkışmıştır. Belen, 1940'lann sonlanna doğ- ru Milli Şef İsmet inönü'yü de- virmek için orduda gizli faaliyet gösteren gruplarla temas halin- dedir. 195O'de DP listeşinden milletvekili ve ilk Menderes hü- kümetinde Bayındırlık Bakanı olarak görev almış ve o günler- de basında yer alan haberlere göre Menderes hükümetinin ilk önemli icraatı "6 Haziran 1950 Ordu Operasyonu"nda aktif rol üstlenmiş kişidir! İttihatçı gelenek 1960 darbesini gerçekleştiren subaylann yayımladıklan çeşit- li anılarda da açıklandığı üzere, silahlı kuvvetlerin özellikle alt kademelerinde Menderes iktida- rına karşı gizli örgütlenmelerin başlangıç tarihi 1950'lerin orta- sına kadar inmektedir. Sivil ik- tidardan memnuniyetsizlik ve onu devirmek için gizli örgut kurma, Türk Ordusu'nda Ittihat Terakki Cemiyeti'nden kalma bir gelenek... Tarihi misyon gunün iktisadi sıkıntılan ile birleşince, subayın ciddi bir karşı koyma duygusu içine girmiş olabilecegini tahmin etmek zor değil. Subaylann ve öteki memurlann içinde yer al- dıklan sabit gelirhlerin Mende- res iktidannda kınlan nüfuzla- n yanmda, yaşam düzeyleri de düşmüştür. Bir hesaplaşmaya göre, 1960'Iann başmda rnemur- lar çalışan nüfusun yüzde 2.82'sini meydana getirmekte ve milli gelirden aldıkları pay yüz- de 15, kişi başına yılda 9430 TL iken, ticaret kesiminin çalışan nüfusa oraru binde 67 olup kişi başına pay yılda 129.900 TL'dir/ Kalabalıklann coşkusu 1950'li yıllarda apartmanlann bodrum katlarında oturan, ge- çinemediği için geceleri taksi şo- förlüğü yapan subay tipi (bugün yoktur ama) ne yazık ki acı bir gerçektir. 1960 darbesini gerçekleştiren subaylar anılannda, ordu için- de Menderes ve DP iktidan aleyhinde çok yaygm bir hava olduğunu söyleyerek eylem ta- banlarını geniş tutmaya çalış- maktadırlar. DP yanlısı bazı kaynaklar ise bunun aksi kanıt- lar göstererek, darbenin bir grup subayın işi olup, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin biraz da CHP ve lideri Inönü'nün "tahriki" Ue karşı karşıya bulunduğundan hareket eden yorumlar yapmak- talar. Kanımca burada asıl önemli olan Başbakan olarak Adnan Menderes'in tutumudur. Çünkü Menderes, gerek 1958'deki "9 Şubat Olayı"nda, gerekse çeşit- li yollardan kendisine iletilen bil- gileri hiçbir zaman ciddiye al- mamıştır. Bunda herhalde en büyük rolü, Menderes'in, darbe- ye çok yakın günlerde bile ken- disini karşılayan kalabalıklann coşkusuna kapıhnış olması oy-, namıştır. Yarın: Yassıada, 91enderes ve davalar
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear