Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/H DIŞ HABERLER 18 EYLÜL 1990
KÖRFEZ KRİZİ...KÖKFFZ KRİZİ... KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRtZİ... KÖ1
SSCBİLE SUUDİARABİSTAN DİPLOMATİK İLİŞKİKURDU
52 yıllık dargınlık sona erdiDün Moskova'da iki ülke arasmda diplomatik ilişkileri
yeniden başlatan anlaşma imzalandı. Suudi Arabistan Dış-
işleri Bakanı, Sovyetler Birliği'nin Irak'a karşı aldığı
tutumun anlaşma tarihini belirlediğini kaydetti.
Dıs Habericr Serrisi — Sovyetler Birliği
Ortadoğu'da yoğun bir diplomatik faaliyet
içinde. Başkan Gorbaçov'un 23 yıllık bir
aradan sonra hafta sonunda iki tsrailli Ba-
kanı Kremlin'de kabul etmeanin ardından,
dün de Moskova'da 52 yıldır kesik olan
Sovyet-Suudi Arabistan ilişkilerinin tekrar
kurulmasına ilişkin anlaşma imzalandı.
Sovyet lideri Josef SüdBTin 1938 yılında Ri-
yad'daki Sovyet Elçiliği'ni kapatmasından
bu yana iki ülke arasında diplomatik ilişki
bulunmuyordu. Pazar günü Moskova'ya
giden S. Arabistan Dışişleri Bakanı Prens
Suud El Faysal'ın dün Sovyet başkentinde
Sovyetler Biriiği ile diplomatik ilişirilerin ye-
niden kurulmasını öngören anlaşmayı im-
zaladığı açıklandı. Reuter'in haberine gö-
re Prens Suud, pazar günü Moskova'ya ha-
reketinden önce Riyad'da yaptığı açıklama-
da, Moskova'run Irak'a karşı aldığı kararb
tutumu övdü.
Riyad ile Moskova arasındaki diploma-
tik ilişkiler, Sovyet eski liderlerinden Josef
Stalin'in masraflan kjsma programı çerçe-
vesinde Suudi Arabistan'daki büyükelçili-
ği 1938 yılında kapatması sonucu kesümişti.
Suudi Arabistan Hac ve Vakıf tşleri Ba-
kanı Abdül Vabab Abdül-Veysj de üç gün-
lük bir tslam konferansına katılmak Uzere
pazar günü Prens Suud'la birlikte Mosko-
va'ya gitmişti. Dini işlerle görevli bir ba-
kanın ilk kez Sovyetler Birliği'ne gittiğine
dikkat'çekiliyor. Bakanın, Riyad'dan ay-
nlmadan önce Sovyet Müslümanlan ile Su-
udi dini çevreler arasında bağlantı kurmak
istediğini açıkladığı kaydedilmişti.
Arabistan Kralı Fahd'ın Sovyet Müslü-
manlan için 1.6 milyon adet Kuran bastır-
ması, iki ülke arasındaki ilişkilerin düzel-
diğinin göstergesi olarak değerlendirilmiş-
JL
SSCB-Israil
Bu arada Sovyetler Birliği ile tsrail'in
1950'li yülardan bu yana ilk kez aynı ta-
rafta, Irak'a karşı birleşenler arasında bu-
lunduklanna dikkat çekilirken tsrail-SSCB
diplomatik ilişkilerinin yeniden kurulması
gündeme geldi. Pazar günü iki Israilli ba-
kanın Sovyet lideri ile görüşmesi bu açıdan
önemli bulunuyor. AP'nin haberinde tsrail
Maliye Bakanı İzalt Modai ile Bilim tşleri
Bakanı And Neemaa'ın Moskova'da gorüş-
melerde bulunmalan uzun süredir üst dü-
zey tsrailli yetkililerin bu ülkeye yaptığı ilk
ziyaret olduğu belirtiliyor.
Israil'in 1967 yılında Batı Şeria, Gazze
bölgesi, Golan tepeleri ve Kudüs'ü işgal et-
mesi üzerine bu ülke ile diplomatik ilişki-
lerini kesen Sovyetler Birliği, ilişkilerin bü-
yükelcilik düzeyinde tekrar kurulması için
Tel Aviv'in Araplarla uluslararası bir kon-
feransta bir araya gelmesini sart koşuyor.
tsrail ise bu tür bir konferans sonunda iş-
gal ettiği bölgelerden çekilmesi gerekebüe-
ceğini düşünerek karşı çıkıyor. Moskova'-
run, Tel Aviv'le ilişkilerini diplomatik bir
misyon ile yürfltmeyi planladığı bildirildi.
Israilli iki bakanın Mihail Gorbaçov ile
iki buçuk saat süreyle görüştükleri, ancak
görüşmelerle Ugili detayiı bir açıklamanın
yapümadığı belirtildi. Görüşmenin Nee-
man'ın yardımcısı Sovyet Yahudi goçme-
ni olan Oya Zcmtsov tarafmdan organize
edildiği kaydedildi. tsrail Maliye Bakanı'-
nın yaptığı açıklamada, Sovyet petrolü ile
tsrail tanm ürünlerinin karşıüklı ticaret ko-
nusu olabileceğini söylediği kaydedildi.
Sovyetler Birliği'nin Orta Asya'daki böJge-
lerinde sulama projesi ile yolcu uçağı ya-
ptmının bir Sovyet-Amerikan-tsrail ortak
yatınmını gündeme getirebileceği de belir-
tildi.
RANDEVU ALINDI
Ecevit, Saddam'la görüşecek
DIŞİŞLERİ BAKANLARI — Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens El Faysal'ı Moskova'da Şevardnadze karşıladı. (Reater)
BAĞDAT
Basın, Bush'a öfkeliIrak gazeteleri, Irak halkına mesaj yayımlayan Başkan
Bush'u 'küstah emperyalist' olarak niteledi.
BAĞDAT (AA) — Irak gazeteleri, Irak
halkma hitaben video banda kaydettiği me-
saj dün Irak televizyonunda yayımlanan
ABD Başkanı George Bush'u "küstah
emperyalisr" olarak niteledi ve Bush'u, Irak
halktnı, devlet başkanına karşı bölmeye ça-
lışmakla suçladı.
BAAS Partisi'nin yayın organı El-Thswra
gazetesinin dünkü haberinde, "Bush bir kere
daba olaylan çarpıtıp yalan söyleyere, Irak
halkıru yanıltarak kendi görüsünii kabul et-
tirmeyi başaramadı" denildi.
Haberde, Irakhların önceki gün ABD
aleyhine gösteri yaptıkları da belirtilerek
"Irak halkı, ABD Başkanı'nın dost olma-
dığını unutmayacaktır" ifadesi kullanıldı.
El Thawra gazetesi, ABD'nin Irak'a kar-
şı askeri saldırı düzenlemesı halınde Irak-
ın kendisini savunacağıru da yazdı.
Irak Savunma Bakanlığı'nın yayın orga-
nı Al Oadisiya gazetesinin dünkü haberin-
de de ABD Başkanı'nın, Irak halkıru, dev-
let başkanından ayırmaya çalışan "saçma
ve amutsuz bir çaba" içine girdiği kaydedil-
di.
Haberde, "Bush. çirkin Amerikan suçla-
nnın hafızalardan silinmediğini unutarak
Irak halkııu dunya kamuoyu goruşüne saygı
gösterdiğine inandırmaya çaiışto" denildi.
El Cumhuriye gazetesinin dünkü habe-
rinde de "Bay Bush sizi dinledik, ama liit-
fen susnnuz. ABD Başkaıu, Irak balkının
zibniyet ve psikolojisini bir defa daha
anlayamadı" ifadesine yer verildi.
Irak makamlarının açtığı sınır kapısın-
dan, Kuveyt'ten gelenlerin Suudi Arabis-
tan'a akın akın geçmeye devam ettiği bildi-
rildi.
Suudi Arabistan'ın Kuveyt sınırındaki
Hafji sınır kapısı yetkilileri; telefonla AFP
1
ye yaptıkları açıklamada, cumartesi günü
açılan sınırdan geçişlerin dün gece de de-
vam ettiğini belirttiler.
Yetkililer, sınırdan geçenlerin sayısı hak-
kında bir rakam verrnenin zor olduğunu, ge-
çenlerin büytlk bir kısmının Kuveytlilerin
oluşturduğunu kaydettiler.
Körfez'deki diplomatik kaynaklar, yak-
laşık 6.000 Kuveytli ailenin, cumartesiden
bu yana Hafji sınır kapısından Suudi Ara-
KöNUK YAZAR
bistan'a geçtiğini belirttiler.
Irak'ta ahkonan 4 Fransızın dün Irak'tan
ayrılmasına izin verildiği bildirildi.
Kimlikleri açıklanmayan Fransızlarm, es-
ki Cezayir Devlet Başkanı Ahmed Bin Bel-
la'nın ricası üzerine hasta ve yaşlı Fransız-
lann Irak'tan ayrılmasına izin verilmesi çer-
çevesinde bugün Irak Havayollan'nın bir
uçağıyla Amman'a gideceği belirtildi.
lyi haber alan kaynaklar. aralannda
Fransız Büyükelçiliği mensuplanmn da yer
aldığı 240 Fransızın ise Bağdat'ta bulundu-
ğunu kaydettiler.
Israil Genelkurmay Başkanı Dan Shom-
ron, ABD'nin Suudi Arabistan'a yapmayı
planladığı silah satışının, "Ortadoğu'da is-
tikrann saglanması için kesiniikle iyi bir re-
çete olmadıgını" söyledi.
Shomron, önceki gün tsrail Radyosu'nda
yaptığı konuşmada, Suudi Arabistan'a yak-
laşık 20 milyar dolar değerinde gelişmiş si-
lahlar satılacağını hatırlatarak "Bn da çok
miktarda ve yüksek kalitede silahlar
demektir" şeklinde konuştu.
tsrail Genelkurmay Başkaru, "Birimle ha-
lâ resmen savaş halinde bulunan iilkelere bu
tur silahlar verilmesi, kesinlikle iyi bir is-
tikrar reçetesi degildir" dedi.
Shomron, tsrail'in teknolojik üstünlüğü-
nü ve caydıncı kapasitesini korumak için bu
durumun bir şekilde dengeleneceğini um-
duklannı söyledi. tsrail'in, komşulan Ür-
dün'ün Irak'a verdiği destekten ve FKÖ'ye
bağli grupların bu ülkeye yaptıklan ziyaret-
lerden endişe duyduğunu da belirtti.
Iraklı yetkililer, DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in, 'basm
şeref kartı sahibi bir gazeteci olarak' Irak lideri Saddam
Hüseyin'den randevu aldığını ve Bağdat'ın bu görüşmeye
büyük önem verdiğini bildirdiler.
ANKARA (Cumhuriyrt Bürosıı) — DSP
Genel Başkanı Bülent Ecevit, Irak Devlet
Başkanı Saddam Hüseyin ile görüşecek.
Körfez krizi sonrasında Türkiye'den bir si-
yaset adamı ile Irak lideri arasında yapüa-
cak bu ilk görüşme 'gayri resmi' niteük ta-
sıyor. Ankaıa'daki Iraklı yetkililer, DSP li-
derinin Saddam Hüseyin'den 'basın şeref
kartı sahibi bir gazeteci' sıfatıyla randevu
aldığını belirtiyorlar.
DSP lideri Bülent Ecevit dün Türkiye sa-
ati ile 11.00'de Ürdün'ün başkenti Am-
man'dan Irak'ın başkenti Bağdat'a geçti.
Ecevit'in Bağdat'ta kalacağı iki gün içinde
Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'le yapa-
cağı görüşmeye Irak yöneüminin büyük
önem verdiği öğrenildi. Iraklı yetkililerden
edindiğimiz bilgiye göre DSP lideri Ecevit'-
in 'gazeteci' sıfatıyla yaptığı başvuru bir
formalite niteliğı taşıyor. Yetkililer, Irak
yöneüminin eski başbakanlardan ve Tür-
kiye'nin "en deneyimli siyasel
adamlanodan" Bülent Ecevit'in görüşlerine
büyük önem verdiğini belirterek, "Saddam
Hösevin-Bülent Ecevit bulıışması ner şey-
den önce iki komşu alkenin, yıllannı poli-
tikaya venniş iki deneyimli devlet adamı
arasında yapdacaktır. Bu nedenle, bu gö-
rnşmenin Ankara-Bağdat ilişkilerinin gele-
cefi açısından gerek iki ülke halkı, gerekse
yöactimlerine önemli mesajlar vermesi
beklenebilir" görüşünü savundular.
DSP iideri Bülent Ecevit, Körfez krizi ko-
nusunda Irak'ı 'destekler tonda' bazı açık-
lamalar yapmış ve bu demeçler, Irak bası-
nında geniş yer almıştı. Ecevit ve berabe-
rindeki Türk gazetecilerinin perşembe gü-
nü Türkiye'ye dönmesi bekieniyor.
öte yandan, Ürdün'ün başkenti Am-
man'da bulunan Refah Partisi Genel Baş-
karu Necmettiıı Erbakaa'm Bağdat'a gide-
ceği haberleri Iraklı yetkililer tarafmdan
doğnılanmadı. Yetkililer, Erbakan'ın Irak
vizesi almadığını ve Ankara'da bir vize baj-
vurusu yapılmadıkça Amman'dan resmi
yollarla böyle bir vize almma«tıın mümkün
olmadıgını, ancak bazı özel bağlantılar çer-
cevesinde Refah Partisi liderinin önümüz-
deki günlerde Bağdat'a davet edilebilece-
ğini belirttiler.
DIŞ BASIN
LE FIGARO
Fransa'ya yapılan son hakaretten şimdi-
den iki sonuç çıkanlabilir: Ilımiıhk ve dik-
katli davranmanın karşüığını alrnak müm-
kün değil. Mitterrand, Mistral füzderini de-
podan çıkarmanın kendisine bundan son-
ra bir şey kaybettirmeyeceğini iyi anladı.
Voltaire'in dediği gibi "Fransızlar her yere
geç gelir, ama sonuç itibariyle gelir." Ikin-
ci ders "Saddam Huseyin'in taktik düzeyin-
de kontrolü elden çıkarmış olması... Has-
mı küçümsememek lazım ama gereğinden
fazla da büyütmemekte yarar var. Savaşa
gitmeye karar verse Saddam Hüseyin daha
başka türlü davranamazdı. Kuveyt'i işgal et-
meden önce Batılılan uyutması gerekirdi.
Tersini yaparak ABD'ye karşı sefer başlat-
tı. Kuveyt işgalinden sonra fırtınanın geç-
mesini bekJemesi gerekiyordu. Lübnan'ı
çoktan unutan dünya bunu da unutabilir-
di. Böyle yapacağma Saddam provokasyon-
ANKARA
Türkiye'de cihat tedirginliğiANKARA (Cumhuriyet Biirosu) — Kör-
fez krizi bir buçuk ayını doldururken Tür-
kiye bölge liderleri tarafmdan giderek da-
ha sık biçimde gündeme getirilen "cihat"
çağnlanndan büyük rahatsızlık duyuyor.
Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in bu
yöndeki tslamcı propagandası dikkatle iz-
lenirken tran dini lideri Ayetullah Ali Ha-
maney'in geçen hafta yaptığı açıklama da
tedirginlik yarattı. Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın, Iran Cumhurbaşkanı Haşenti Raf-
sancani'ye gönderdiği davet mesajının içe-
riği ve zamanlamasında bu tedirginliğin de
payı olduğu belirtilirken Ankara bolgede ve
Türkiye'de "radikal tslamcı bir hareket-
lenme" yaratmasını istemediği bu "cihat
çağnlanna" karşı dikkatli bir politika ge-
liştirmeve çalışıyor.
Krizin başından beri Irak'in Kuveyt'i iş-
gal ve ilhakı karşısında net bir tutum alan
Türkiye, Bağdat ve Tahran'ın bölgedeki
Amerikan askeri gücüne karşı "cihat" çağ-
rılarında birleşmesinde üç yönlü bir tedir-
ginlik duydu. Ankara'da yapılan üst düzeyli
değerlendirmelerde Irak Devlet Başkanı
Saddam Hüseyin'in giderek artan biçimde
tslamcı propaganda yapması, "sonuç aha
olma olasılığı az ve çaresizlikten kaynaklı"
bir tutum olarak yorumlanırken Tahran'dan
bu yönde gelen mesajlar şu açılardan sakın-
calı bulundu:
1. İran'ın Suudi Arabistan'a ve kutsal top-
raklanndaki Amerikan askeri varlığına kar-
şı tutumunun, Körfez krizinde Irak'ın des-
teklenmesine yol '"•acak bir politikaya dö-
nuşmesi c —gı,
2. Cih.-ît çağnlannın bölge ülkelerinin yö-
netimleri ve halklan üzerinde yapacağı et-
kinin Türkiye'nin bölgedeki Amerika askeri
gücünü destekleyen birkaç ülkeden biri ko-
nurnuna düşme riski.
3. Türkiye'deki İslamcı kesime verilen
"kutsal topraklann korunması konusunda
duyarlıyız" mesajının geçerliliğini yitirerek
bu topraklann ABD askerlerinden kurtanl-
ması yönundeki "cihat" propagandasırun iç
siyasi dengeleri etkilemesi.
ÖzaFın göriişü
Çankaya Köşkü'ne yakın kaynaklardan
edinilen bilgiye göre Cumhurbaşkam Itargut
Özal, tran dini lideri Ali Hamaney'in "ci-
hat cagnsı" sonrasında Dışişleri yetkilileri-
nin de görüşlerini alarak yaptığı değerlen-
dirmede, Tahran'da bu konuda "nüanslı bir
tntum" izlendiği sonucuna vardı. Özal bu
görüşünü, Hamaney'in açıklamalarından
çok Cumhurbaşkanı Haşemi Rafsancani'-
nin demeçlerine "iübar edilmesi" gerekti-
ğini belirterek dile getirdi. Köşke yakın kay-
naklar, Curhhurbaşkanj Özal'ın özel tem-
silcisi sıfatıyla Tahran'a giden Özel Kalem
Müdürü Nabi Şensoy'un Rafsancani'ye ilet-
tiği mesajda da bu görüşün dolaylı biçim-
de vurgulanmış olduğunu belirtiyorlar. tran
Cumhurbaşkanı'na yapılan davet de aynı
yönde değerlendirilerek "Ankara'nın Tah-
ran'ın tutumu konusundaki görüşlerini kap-
samlı biçimde dile getirme fırsatı arayışı"
ile bağlantılandınlıyor.
Dışişleri Bakanhğı'nın üst düzey bir yet-
kilisi, Körfez krizi konusunda tran-Türkiye
diyaloğunun son aşamasjna ilişkin olarak
Cumhuriyet'e şunu söyledi:
"Irak yönetüninin çaresizliği giderek ar-
byor. Bu çaresizlik içinde Tahran'a uzatnk-
lan zeytin dalı etkili oldu. İran'ın ambar-
goyu deldiği haberleri her ne kadar yalan-
lansa da, Tahran ve Bağdat arasında yeni
nzlaşmalar, yeni pazarlıklar gündeme gele-
bilir. tran, Kıirt unsuru uzerindeki etkisi ne-
deniyle kendini Irak karşısında güçlü his-
sediyor. Bu gucii karşılıkh laviz anlaşma-
lan doğrulhısunda kullanabilir. tran rejimi-
nin iç kamuoyuna vermesi gereken mesaj
açısından anti-Amerikan ve anti-Suud ar-
gümanlan öne çıkarmasını dogaJ karşılıyo-
ruz. Ancak bu çağrılann Bağdat'ın bolge-
de yalnızlaştınlmasını engelleyecek sonuç-
lar vermesi, ABD'de olduğu kadar bizde de
tedirginlik yaratır. VVashington'un da bu ko-
nuda bize sorumluluk yuklemesi tabüdir.
Türkiye, Iran'la temaslannı bolgede radikal
tslamcı bir hareketlenme yaratılmasının
önünu kesecek dogrultuda kuilanma niye-
tindedir.''
öte yandan Iran Cumhurbaşkanı Rafsan-
cani'nin Cumhurbaşkanı Özal'ın davetine
"ilke olarak" olumlu yanıt verdiği, ancak
bu davete dayanan ziyaretini ne zaman ger-
çekleştireceği konusunda henüz bir sapta-
ma olmadığı öğrenildi.
larıoın sayısını arttırdı. Cihat çağnsı yapa-
rak rehin alarak elçiliklere saldırarak ve ui-
hayet terorizm tehditleri sav-urarak... Elin-
•ieki en iyi kart oian batağa saplanma yeri-
ne Saddam Hüseyin, savaş arayışı icerisine
görünüyor. Büyük olasıhkla her şeyi bilen
görmüş gecirmiş halkma güveniyor.
Zht Rd\\y
Fransa, Saddam Hüseyin'in gerçekte na-
sıl bir yönetimi olduğunu çok geç idrak et-
ti. Körfez bölgesinde De Gaulle'cü bir tu-
tumla kendini Amerika'dan uzak tutma
ga>Teti içine girdı. Fransa'nın başkanlığın-
daki Batı Avnıpa Birliği'nin bunalıma karşı
bir tavır takınması 3 hafta sürdu. Bunalı-
mın başlamasından ancak 6 hafta sonra
Fransa nihayet Suudi Arabistan'a asker
gönderebiliyor. Fransa'nm geç karan elbet-
te memnurduk yaratıyor. Ancak aynı za-
manda daha geniş görüşlü bir tutum yeri-
ne, kendi çıkarını düşünen dar bir görüş so-
nucu olduğu da ortadadır. Bunu esefle gö-
rüyoruz.
FINANCIALTIMES
Bunalım, ABD'nin diğer Batılı ülkelerin
önünde giderek liderlik yapacağını göster-
di. Sovyetler Birliği, artık bu rolü oynaya-
cak durumda değil. Ancak önemli diploma-
tik rolü elbette olacakür. Yalnız, Amerika'-
nın öncülüğü diğer ülkelerin masrafa ka-
tılmasıyla mümkündür. Burada da karşımı-
za Kuzey - Güney bölünmesi çıkıyor. Ku-
zey ile Güney ülkeleri arasında görüş ayn-
lıklan ve tutum farkhlıklan Irak'ta bile bel-
li, Irak bile Kuzeyli "misafırleri"ne farklı
davranıyor. Güneyli "sürüleri" (Asyah iş-
çileri) ise itip kakıyor. Petrol fıyaüannda-
ki artış da yine Kuzeyli ve Güneyli ülkeler
arasında eşit biçimde yüklenilecek. Oysa bu
>Tlkün de paylaşımı gereklidir.
TBZ JIROSAUI1I
POST
Suudi Arabistar.a 20 milyar dolar tuta-
rında silah satışı önermek için tarihsel ger-
çeklere karşı tamamen körleşmiş olmak
gerekiyor ve böyle bir ticaretin tsrail'e as-
keri yardımla dengeleneceğini iddia etmek
için de düşünme yeteneğinden yoksun ol-
mak lazım. Suudi Arabistan hâlâ geri kal-
mış, tslamcı - köktenci ve feodal bir
toplumdur. Suuri Arabistan toplumu ts-
rail'den nefret etmekte, Baü'nın nüfuzun-
dan ve ahlakından korkmaktadır. Nitekim
Suudi Arabistan Irak'a karşı propaganda-
sında, Saddam Hüseyin'i yalnız saldırgan-
lıkla suçlamakla kaldı."
ABD,çıkarlarını ve temsilcisi olduğu sistemi koruyorMUZAFFER ILHAN ERDOST
İHD Ankara Şube Başkanı
Irak'ın, Kuveyt petrolünün yeni sahibi ol-
mak ve Ortadoğu petrolleriyle ilgili olarak
tngiliz ve Amerikan paylannı yeniden pay-
laşmak istemesi, Birleşik Devietler'in, askeri
dayatmasıyla karşılaştı.
Çünkü, petrolün ekonomik değerinin ya-
m sıra stratejik önemi, devletler ve özellik-
le sistemler arası dengeleri yakından etkili-
yor. Stratejik üst-ünlUklerini, önemli ölçü-
de, ellerinde bulundurdukları ya da denet-
ledikleri petrol ile sağlamış bulunan geliş-
miş kapitalist ülkeler, petrol üreten ülkele-
ri ve bölgeleri daha yakın takibe almayı bu-
nun için sürdürüyorlar.
Irak ile Iran'ın, sahip oldukları herhan-
gi bir petrol kaynağının kendi aralannda şu
ya da bu biçimde yeniden paylaşüması için
savaşmalanna, bu iki ülkeyi Ûgilendiren bir
sorun olarak bakıldığı belleklerde. Hatta,
aynı devletler bu iki ülkeye ayn ayn silah
satarak, hem savaşın sürmesine olanak ve
hem de savaştan çıkar sağladılar. Irak'ın,
Kuveyt petrollerinin sahibi olmak istemesi
ise, emperyalist paylaşımı ve emperyalist ül-
kelerin prestijini gündeme geu'rdiği için, tep-
ki farklı oldu.
Bolgede yer alan ve özellikle de Irak ile
sınır komşusu olan Türkiye'nin bu bunalım-
dan etkilenmemesi olanaksızdı. Bunun ya-
nı sıra bu etkilenmenin, Türkiye'yi, yeni bir
bunalıma çekip çekmeyeceği kadar, içinde
bulunduğu güncel bunalımdan çıkmasına
olanak sağlayıp sağlamayacağı da tartışıl-
maya başlandı.
Bu tartışmaları özü ve niteliği bakımın-
dan iki grupta toplamak olanaklı.
Türkiye'nin bağımsızlaşmasını ve demok-
ratikleşmesini isteyenler, doğal ki Körfez bu-
nalımında da bağımsız bir politika izlenme-
sini savunuyorlar ve ancak bölgenm demok-
ratikieşmesi doğrultusunda etkin olmak is-
tiyorlar.
Ülkenin çıkarlarını, özellikle de Birleşik
Devletler'in çıkarlanyla özdeşleyenler ise ka-
pitalist dünya sisteminin ve özellikle de Bir-
leşik Devletler'in çıkarlarını koruyarak, ul-
kenin çıkarlarını koruma yolunu seçiyorlar.
50"li yıllarda Türkiye, Kore'de, "hür
dünya" başlığı altında Birleşik Devletler'in
yönlendirdiği dünya kapitalist sistemi cep-
hesinde yer alarak, Birleşik Devletler'den
200 bin dolar borç alma olanağı bulmuş-
tu. Gene 50'li yıllarda çıkanlan Yabancı Ser-
maye Yasası, Petrol Yasası gibi yasalarla, Si-
nop Radan ve tncirlik Üssü gibi üslerle, de-
mokratik ve reformcu hareketleri de dün-
ya komünist saldınsının bir parçası olarak
niteleyen Dolaylı Saldın Anlaşması gibi ikili
anlaşmalarla, Türkiye, özellikle Birleşik
Devletler'in (Ortadoğu başta olmak üzere)
bölgedeki çıkarlaruu ve hegemonyasını ko-
rumayı, kendi yazgısıyla özdeşlemiş gibiydi.
Bir başka deyişle "kıilli irade"sini belir-
leyen, kapitalist sisteme kumanda eden Bir-
leşik Devletler'di. Dolayısryla Türkiye, Kör-
fez dahil, bölgeyi ilgilendiren konularda, an-
cak "cüzi irade"sini kuilanma serbestliğine
sahip duruma getirilmişti.
Doğal ki bu konum, özellikle kapalı ka-
pılar ardında imzalanan ikili anlaşmalarla
oluşturulmuştu.
Yıllarca sonra bile, bu anlaşmalann ba-
ğımlılığından kurtulmak için savaşım veren
nice insan işkenceden geçirildi, nice insan
işkencede öldürüldü, nice insan idam edil-
di, nice insan bugün de aynı nedenle ceza-
evlerinde çürutülüyor.
Dün olduğu gibi bugün de "Komönizm
gelecek" korkutmacasıyla, Türkiye'de ege-
men erk, kapitalist dünya sisteminı savuna-
rak, kendini ve erkliğini koruyor.
Bugün siyasal erkin biçtiği, kırk yıldan
bu yana ekiliyor.
Bu bağımlı yapılanmanın oluşmasında ilk
sırada rolü bulunanların, bugünku siyasal
iktidardan, bağımsız bir iktidar gibi davran-
masmı istemeye hakları olmamak gerekir.
Bu bağımlılığın izleyicisi ve sürdürucüsü bir
iktidann da ülkenin çıkarlarını, Birleşik
Devletler'in ve onun müttefiklerinin çıkar-
lanru savunarak koruması, doğası gereğidir.
Birleşik Devletler'in, Ortadoğu'da, petrol
uzerindeki egemenliğini korumayı, şeyhli-
ğe/şeriata dayalı feodal/monarşist sistem-
lerin varlığıyla özdeşlemesi, aynı zamanda,
bolgede demokratikleşme hareketlerine nice
yıldır soluk aldırmamasının nedeni oldu.
Halk içinde uç veren en sade demokratik
hareketler, gücünü emperyalist ittifakla pe-
kiştiren şeyhlikler ya da kralhklar tarafın-
dan kanlı bir biçimde boğuldu.
"Hür dünya"nın temsilcisi Birleşik Dev-
letler'in, Kuveyt'teki petrol paylaşımının ol-
duğu kadar, bölgedeki monarşik yapılan-
manın, işgal öncesi duruma getirilmesini
dayatması, bu bakımdan anlam taşıyor.
Birleşik Devletler, kendi çıkarlarını, tem-
sil ettiği sistemle birlikte korurken, bunun
aynı zamanda, "bağımsız" bir devletin var-
lığını korumak olarak da algılanraası, ona
uluslarlarası hukukun koruyucusu görünü-
münü veriyor. Saldırgan imajın yerini, ko-
ruyucu imajı alıyor. Fotoğrafta, dünya jan-
darması üniformasıyla değil bu üniforma
üstüne giydiği dünya yargıa cübbesiyle gö-
rünüyor. Ama biraz dikkatle baküdığında,
fotoğrafta, "bağımsız" bîr devletin korun-
masının ardında, çağa aykınlaşmış. dünya-
da "nesli" tükenmiş şeriata dayalı şeyhlik
ya da krallık sistemlerinin de korunduğu,
korunmasımn sürdürüldüğü fju da olsa gö-
rülüyor. Yani fotoğrafta iki görüntü üst üste
dunryor.
Genel olarak dünya demokratikleşme ha-
reketi savunuluyorsa, bolgede, şeyhliğe da-
yalı feodal krallıklann yerioi demokratik
devletler, kulluk ya da yarı-kölelik (serflik)
sisteminin yerini özgür yurttaşlar toplulu-
ğu almalıdır. Kuveyt'in deraokratikleşmesi-
ne ve bununla birlikte Ortadoğu'da demok-
ratikleşme devinimlerine başlangıç oluştur-
ması bakımından, bu bunalım, bir uyan al-
malıdır. Bunu kabile ve tarikat birliğinin he-
nüz yeterli ölçüde çözülmediği Arap ülke-
lerinde, demokratikleşmenin, bir başka de-
yişle uluslaşmanın daha uzun yıllar alaca-
ğıru bilerek söylediğimizi belirtelim.
Irak'ın Kuveyt'i işgalinin ve ilhak iste-
ğinin, emperyalizme karşı, demokratik ve
bağunsızlıkçı bir halk hareketi olarak nite-
lendirilmesi olanaksızdır. Kimliğinde Ha-
lepçe katliamının damgası olanlar, halk ha-
reketlerinde olduğu gjbi, demokratik hare-
ketlere de liderlik ve öncülük edemezler.
Türkiye, bolgede, demokratikleşme doğ-
rultusunda emperyalist hegemonyanın pe-
kiştirdiği feodal/monarşik sistemlerin çö-
zülmesini hızlandıracak bir rol oynadığı za-
man, insan haklarını, içerde ve bolgede ya-
şama geçirme doğrultusunda ilerici ve de-
mokratik bir işlev yapmış olur.
Bugünkü siyasal erkin, bolgede emper-
yalist egemenüği güçlendirici ve feodal/mo-
narşik yapılanmalan pekişürici bir tutum
içinde oduğu, ya da izlediği yöntemin do-
laylı da olsa böyle bir gerici sonucu doğu-
racağı düşüncesindeyiz.
Türkiye'nin savaşa şu ya da bu biçimde
sokulması, Türkiye'ye yalnızca saldırgan bir
nitelik kazandırmakla kalrnaz, aynı zaman-
da, yeni bir dünya savaşının yolunu açacak
sonuçlar da doğurabilir. Saldırganların yol
açtıklan dünya savaşlanrun sonuçlan kadar,
saldırganların yazgılarırun ne olduğunun
anımsanmasında da yarar var.