22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 AĞUSTOS 1990 CUMHURÎYET/17 HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE BUGÜN Meteoroloji Genel Müdüritjğü'n- den alınan bilgıye göre yurdun ku- zeydoğu kesimlen parçalı bulut- h, Baö KararJenizsaSanak yağışlı, tfğer yerler açık geçecek HAVA SICAKUĞI: Önemli bır değişıktik olmayacak. RÜZGÂR: Kuzey ve doğu yönterden hafif, ara sıra orta kuvvette esecek. Denizlerimizde rûzgâr, Marmara ve Karadeniz'de yıldız ve poyrazdan Ege'de yıldız ve karayelden, Akdenc'de günba- tısı ve lodostan 2-3 yer yer 4 kuv- vetnde saatte 4 ila 10 yer yer 16 denlz mıli hızla esecek. Dalga yûk- sekliği 0.3 ila 0.5 yer yer 1.5 met- A 35° 22° DıyafSakıf A 29°20°Edıme A 36° 21° Erancan A 29° 13° Erzurum A 27° 8°Es«şehır A 30° 18° Gazjartep A 32"2S°&resun 38" 19° Mamsa 30° 16° K Ma-aş 32° 15° Mersın 29° 6°Mugia 29° 16° Muş 36°22°NiS<!e 27°18°Ortu A 31° 17» Gumûshaf» A re, görûş uzaMtğı 10 Km.nin içerinde olacak. Van Gölü'n- de Hava: Açık geçecek. Rüzgâr kuzey ve doğu yönlerden hafif ara sıra orta kuvvette esecek. Gö) kûcûk dalgalı ola- cak. Görûş uzaklığı 10 km. olacak. y SaMtesr Bkcik BngAI BHSs BOHJ Bursa ÇanaktaJe Çorum A 26° 19° HaHdn A 35°20°ISDarO. A A 31° 18° Isanbul A A 30° 17" femır A A 30°13°Kars A A 28° 13° Kastamonu A A 27° 14° Kaysen A A 29° 16° Kırklare» A A 30° 19° Konya A A 28°13°Kütahya A A 33" 20° MUatya A 35° 19° Samsun 32° H° Sı<t 27°20°Stnop 33°21°Sı«s 26° 10° Töortafl 28° 13° Trabzofl 30° t3° Tuncek 30° 16° U»k 31° 17° Van 29° 15" Ytasat 36° 16° Zonguldak A 34°2O= A 37° 21° A 31° 25° A 31° 18° A 31° 14° A 29° 15° A 28° 21° A 27° 18° A 26° 19° A 36° 22° A 27° 19° A 28° 10° A 28° 17° A 27° 19° A 32° 14° A 30° 16° A 28° 13° A 26° 14° Y 25° 19° ;jCİ : öumttj 'yajmurlu fi* A-açık B-bututkı G-gûne^ı K-karlı S-sısi V-yagmırlu Kopenhag y ı/ Helsinkı Leningrad Moskova Kahıre • DÛNYA'DA BUGÜN Amstefrfam Amman Atna Bajdat Barcelona Basel Belç'ad Bertın Bonn Brûteel ButoestE Cenevre Cezayır ûdde Dubaı FranJdurt Sırne Helsinkı Kahıre Kopenleg Köin A 25° A 34° A 32° A 46° A 29° A 29° A 27° A 28° A 30° A 31° A 27° A 30° A 32° A 42° A 44° A 28° A 32° r 19° A 32° Y 20° A 30° A 34° Lenngrad Londra MadfKl Mlano Moflteal Mostaa Münîı A 22° A 28° A 38° A 26° A 24° A 24° A 27° A 33° Y 23° A 34° A 26° A 44° A 30° A 25? A 35° A 34° A 35° A 22° A 27° A 24° Wast»ngtonA 26° Zûriii A 28° Oslo Para Pıao Rıyad Roma Sofya Sam Tft Avıv Tunus Varşoıa Venedrt Viyana BULMÂCA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 1/ Göllerde ve batak- hklarda yaşayan kü- çük bir ördek cinsi. 2/ özsu... Bazı yerlerde kadınların boydan boya örtündükleri çarşaf. 3/ Takımlar gnıbu, küme... Bir gösteri ya da toplantı binasındaki dinlenme yeri. 4/ Bira yapmak için çimlendirilip ku- rutularak hazırlanmış arpa... Dutnan lekesi. 5/ Bir işi yapmaya ha- zır... Fütüvvet şeyhi. 6/ Su... Iran Türklerince "ağa" yerine kullanılan sözcük... Satrançta bir taş. 7/ Dil tutukluğu. 8/ Bir renk... Süb- jektif. 9/ Yalancı safran ve papagan ye- mi de denilen bir bitki... Meslek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Üstü hamurla örtülen et ya da üstü etle örtülen hamur yemeği. 2/ tsyan- kâr... Kırgızlar'ın ünlü destanı. 3/ Ye- rin içinde, sıvı ya da hamur kıvamın- da uçucu gazlarla doymuş bulunan eri- yik... Yiğit. 4/ Tümör... "Zaman, vakit" anlamında yerel bir söz- cük. 5/ Yansıtaç. 6/ Bir çalgı... Yeryüzü. 7/ Kuyruksokumu ketni- ği... Küçük erkek kardeş. 8/ Ücret karşılığı ölünün arkasından ağ- layan kadın... Bırbirinin aynı olan iki şeyden her biri. 9/ Tek bir sanatçının tek bir çalgı ile verdiği konser. 60 YIL ONCE Cumhuriyet Milli Sergi 13 AĞUSTOS 1930 Sergivi dün akşam saat 16'ya kadar 7800 kişi ziyaret etmiştir. Halkın pavyonlara gösterdiği rağbet cidden şayanı takdir bir deteceye varmıştır. Şimdiye kadar yerli mallar hakkında kâfı bir malûmatı olmıyanlar sergiden büyük bir intiba ile aynlmaktadır. Dün akşam ziyaretçilere meccanen sinema gösterilmiş. Bahriye bandosunun her gün beşten dokuza kadar devam eden nefis parçalan halkın şiddetli alkışlarile karşıianmaktadır. Sergi heyeti terbiyesi büyük bir hoparlörlerle her yarım saatte bir defa ziyaretçilere sergi hakkında izahat vermekte ve her salonun bususiyetlerini söylemektedir. Bugunkü vaziyete bakılırsa sergi bu sene daha çok rağbet kazanacaktır. Geçen sene birinci yeTİi mallar sergisini 183.000 kişi ziyaret etmişti. Geçen sene ilk günü ziyaretçi adedi beş bin yüz İÜi. Bu sene ayni gün saat dörde kadar yedi bin sekiz yüz kişi olduğuna ve sergi saat dörtten sonra daha çok kesafet peyda ettiğine nazaran bu seneki sergiyi 400.000 kişinin ziyaret edeceği kuvvçtl^'tahmin edilir. Yerli mallar sergisi muvaffak olmuş büyük bir eserdir. Şimdiye kadar iyi mesaisile hayirlı bir müessese olarak Yalnız FLİ-TOKS \'L\ -TO\ öSdürür ve EûzelbirkoUu ncşrcder — FI.I TOK\ lahıak.mı*,!. ISrr *4ork. «ıvm>n^k. pı\r Ljnrn j hMMm hnrr*vxnjv İMiKtrı hj- |UIU kjr>* kM T İNf Il-Mrı İMimJır. tanılan Sanayi Birliği takdire şayandır. Dün haber alıyoruz ki büyük fedakârlıklarla vücude getirilen ve hukûmetimiz tarafından alaka ile teşvik edilen bu hayırh teşebbüsü maateessüf baltalıyan bir hâdise olmuştur. Her fırmanın sadece kendi memleketimizde Türk işçisinin himmetile yapılan maJını halka tanıtmak maksadile ve ağır raasraflarla kurduğu teşhir pavyonunda yaptığı pek az satışında henüz masrafının yüzde birini çıkarmadığı halde Şehremaneti ve Defterdarhk vergi tarhetmeğe kalkışmışlardır. Yerli mallar sergisi kendi malımızı kendımize tanıtmak için kurulmuş bir yerdir. Malını ırktaşlarına bildırmeğe uğraşan müesseselerin kolunu kanadını kınp ta yerli mal revacıru söndürmekte ne mana var? Varidat aranacak yer kalmadı mı? 30 YIL ONCE Cumhuriyet Gençlik teşekkülleri 13 AĞUSTOS 196« Gençlik teşekküllerinin birleştirilmesi mevzuunda' Millî Birlik Komitesı tarafından vazifelendirilen Vali Muavinlerinden Bnb. Tbran Yavçan dün Tûrkiye Millî Talebe Federasyonu ve Millî Türk Talebe Birliği temsilcileriyle görüşmüştür. Uzun seneler Hükümetin elinde bir muvazene unsuru olarak kullanılan talebe teşekkülleri zaman zaman da politikaya âlet edilmişlerdir. öğrendiğimize göre Millî Birlik Komitesi her mevzuda olduğu gibi bu mevzuda da hassasiyetle durmaktadır. Karşüıklı anlaşma havası içinde mesele halledilmezse, işin - yerinde bir «hareketle- kanun yoluyla halledileceği zannedilmektedir. Haber aldığımıza göre Komite, yalnız birleştirilme mevzuunu değil gençliğin diğer dâvalarını da düşünmektedir. Bilhassa, Talebe Bankası, öğrenci oteli, lokal, yurt, yemek konularının yakında ele alınacağı söylenmektedir. Anayasa Komisyonu Anayasa Komisyonu, dün de basın hürriyeti ile ilgili meseleleri, basın temsilcileriyle müştereken görüşmüştür. Basın temsilcileri, öğle yemeğini profesörlerle birlikte Profesörler evinde yemişlerdir. Çahşmalara öğleden sonra da devam edilmiştir. Bugüne kadar görüşülen basınla ilgili meselelerde, komisyon üyeleri ile basın temsilcilerinin mutabakat halinde olduklan öğrenilmiştir. Dün karara bağlanan bazı maddelerin de tartışılıp bir şekle bağlanması için profesör ve gazetecilerden mürekkep bir tali komisyon seçilmiştir. Bu komisyon perşembe günü toplanacaktır. GEÇEN YIL BUGÜN CumhuriY ei Kablolu TV 13 AĞUSTOS 1989 Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu'nca kablolu televizyon yayını yapamayacağı açıklanan PTT, bu kez tstanbul'da kablolu yayın yapmak için kollan sıvadı. Ankara'mn Çankaya ve Gaziosmanpaşa semtlerinde "pilot uygulama" olarak sürdürülen kablolu TV yayınının tstanbul'da da başlatılması için altyapı çalışmalan yapıhyor. PTT Genel Müdürü Emin Başer, öncelikli semtlerin belirlenmesine çahşıldığını söyledi. Yüksek Kurul, kablolu TV konusunu 16 ağustos çarşamba günü yapacağı toplantıda karara baglayacak. öte yandan, şifreli olarak gerçekleştirdiği TV yayını PTT'nin uydu istasyonunca alınan BBC, PTT'den telif hakkı istedi. TARTISMA Istanbul'an Gel Kurulacak havaalanının çevresine 10-15 katlı apartmanlar yapmak, büyük bir hatadır. Fakat, bentlerini temiz tutmadığı için salgın hastalık geçiren İstanbul'un, baraj çevrelerinin gecekonduyla dolması karşısında sessiz kalması, çok daha büyük bir hatadır, aymazlıktır. Bir süre önce Belediye Sarayı'nda "tstan- bul'un Gelecegi" konulu bir forum yapıldı, çok ilginç olaylar ve durumlar gözler önüne serildi. Dinleyicilerden biri, "çok önemli ko- nuşmaların yapüdığı bu toplantmm, televiz- yondan niçin verilmediğini" sordu, ne yazık ki çok yerinde olan bu soruya yanıt veren bir kimse çıkmadı. Basının da bu toplantıya ılgi- si çok azdı. Nitekim, söylenenler, hemen hiç- bir gazetede yer almadı. Çevre kirliliğinin gün geçtikçe süratle art- tığı, imar planlannın sık sık değiştirilmesinin, büyük sorunlar yarattığı, somut örneklerle or- taya konuldu. Kat yüksekliklerinin sık sık de- ğiştirilmesi sonucunda, ülke ekonoraisine ve- rilen zararlar, acı örneklerle gözler önüne se- rildi. Birkaç yıl önce yapılmış 5-6 katlı yapı- lann yıkılıp yerlerine 10-15 kathlann yapılma- sımn, ekonomi anlayışı ile bağdaştınlamaya- cağı, ünlü mimarlarımız tarafından, çok acı şekilde dile getirildi. Üç gün süren toplantıda (3-5 mayısta) dile getirilen olaylann, en ilginci olduğunu sandı- ğımız, yeni havaalanı ile ilgili işlemleri özet- leyecek ve üzerinde pek duruhnayan, lstan- bul'daki ormanların yok edilişini ve bundan doğan zararlan ele alacağım. İstanbuFa yeni havaalanı tstanbul'un en doğu ucu olan Pendik'te bir havaalanı yapılması, böyllikle Yeşilköy'deki havaalanının yükünün azaltılması kararlaştı- rılmış. Çok yerinde olan bu kararın uygula- masına geçilince, şu durumla karşılaşılmış: Havaalanının çevresindeki arazi parsellenmiş ve inşaat şirketlerine satılmış. Aynca, bu par- sellere 10-15 katlı binalann yapılması için izin- ler de verilmiş. Parsellerin bir kısmında inşa- ata başlanmış, ortaya çıkacak binalardan da- ire satışlan da yapılmış, yapılmaktaymış da. Ünlü mimarlarımız diyorlar ki ya binalar- dan vazgeçilecek ya da havaalanından! 10-15 katlı binalann arasındaki havaalanına, ancak helikopterler iner, normal uçaklar inemez. Bu kadar büyük hatalann yapılış nedeni, ül- kemizdeki şehir ptanlamacılannın seslerini du- yurmaya elverisli bir ortarrun bulunmamasıdır. Ünlü mimarlanmız ve şehir plancılarımız dahi seslerini duyuramaz, çok kaba hatalann yapılışım önleyemezken, biz ormancılan kim dinler! Meyveli ağaca dahi önem verilmeyen bir ülkede, meyvesiz ağaçla kim ilgilenir! Or- man korunsa ne olur, korunmasa ne olur? Va- tandaşa konut laam, arsa bulmak için orman- ların kaldmlması zorunlu (vah zavallı ülke- miz!) bunu kimse önleyemez!.. Bu ve benzeri sözleri, çevremizden çok din- liyoruz. Ormanın değerini sadece, verdiği odun ya da kereste ile ölçen yukandaki düşunceye sahip kimselere, gerçekleri anlatamadığımız için çok üzgünüz. Ancak gelişmemiş ülke in- sanlan, ormanın değerini sadece verdiği odun ya da kereste ile ölçer. Modern in&an, orma- nın en değerli ürününün, temiz hava ve temiz su olduğunu bilir. Orman olmayan yerdeki bü- tün dereler camurlu ve sular pistir. Istanbul- da son yıllarda ormanlar çok azaldığından, derelerin çamuru artmış ve sular da kirlenmiş- tir. Haliç'e su gönderen dereierin yamaçlann- daki ormanlar yok edilmeseydi, Haliç bu du- ruma gelmezdi. Haliç çevresine yeni orman- lar kurmadan, Haliç'i kurtarmaya olanak yok- tur. Kanuni Sultan Suleyman, Belgrad'ı aldıgı zaman, bir miktar Sırplıyı tstanbul'a getirmiş ve bugünkü Belgrat Ormanı'mn içerisinde bir köy kurdurmuştur. Adına Belgrad Köyü, çev- resindeki ormana da Belgrad Ormanı denil- miş. Daha sonraki yıllarda, Belgrad Ormanf- na küçük barajlar (bentler) yapılmış ve bu bentlerde toplanan sular, kemerler üzerinden geçirilerek Taksim'e kadar getirilmiş, oradan şehre taksim edilmiştir. Bugünkü Taksim adı da suların taksim edildiği yerden çıkmışür. 19. yüzyıun sonunda, tstanbul'da bir salgın hastalık oluyor ve nüfusun yaklaşık olarak % 25'i ölüyor. Zamanın tıp otoriteleri, hastalı- ğın nedenini araştınyorlar ve "Belgrad köy- lülerinin, bentleri kirletmesinin hastalığa ne- den olduğu" kanısına vanyorlar. Sonuç ola- rak, saraydan çıkan bir buynık gereğince, Belgrad Köyü kaldınlıyor. Bugün köy evleri- nin temelleri görülebilmektedir. Suları ve bentleri kirletmenin, böyle facia- lara neden olduğu, ileri Ulkelerce kesin olarak bilınmektedir. Barajlar yasamız'da, baraj çev- relerinde 200 m. genişliğinde bir koruyucu şe- O Güzelim Ko> * Öldüî.. istanbul'un nüfusu on milyonu geçti. Bu ili gerçekten seven, her köşesine değer verenler ne kadar az!.. Burgazadalılar bu yaz hazin bir ölüme ta- nık oldular. Bu bütün adalılar için büyük bir ka>ıptı. Ama çoğunluk kendi kazdıkları ku- yuya düşeceklerinin bilincinde olmadıklann- dan, aksine, ölsün diye ellerinden geleni yap- tüar. tstanbul'un nüfusu on milyonu geçti. Bu ili gerçekten seven, her köşesine değer veren- ler ne kadar az!.. Benim sözüm, onlara. Ha- berleri olsun, sığınacaklan bir yer daha yok oldu: Artık Burgazada'nın en güzel koyu bir lağım çukuru. Bu nasıl oldu? Öykü üç-dört yıl önce baş- ladı. Yakın zamana kadar adalılar atıklan için bahçelerindeki foseptikleri kullanırlardı. Yı- lın sadece birkaç ayında yoğun kullaıuldığı için hiçbir sorun çıkmamış, tersine bitkilere besin kaynağı oluşturmuştu. lskele civannda durum farklı olmuş, yıldan yıla artan betonlaşma, çok daireli apartman yapımı başlayınca foseptiklerle baş edilme- miş, ne andır ki, en kolay çözüm olarak la- ğım sulanmn denize akıtılması düşünülmüş- tür. Yapılann yoğun olduğu bölgede deniz kir- liliği artınca ekonomik, politik, sosyetik (!) vb her türlü güce sahip bölge sakinleri hare- kete geçerek yeni projeler gehştirdiler. Halk- tan para toplandı, kıyı boyunca yollar delik- deşik edildi, künkler döşendi koyun Kınalıa- da'ya bakan o güzelim burnun en yüksek ye- rine kocaman bir çukur açıldı, üzerine yeşil örtü tahfip edilerek karşı kıyıdan bile görü- lebilecek beton bir kümbet dikildi. Amaç, atıklaıı buraya toplamak sonra da altı yüz metre açıkta iki ada arasında denize vermekti. Nedense bundan cayıldı, niçin ca- yüdı kimse bilmez? Kümbet yıkıldı, çukur yıl- larca sıvrisinek üretti durdu. Bu kez kuzey ta- raftaki cennet koyu yanına yapılan rogardan direkt olarak denize bırakıldı, halen de bıra- kılmakta! "^ Böylece adanın her iki yanı pislik deryası oldu. Zamanında bu işlere karşı çıkanlara kir- lilik olmayacağına dair güvence verenler, şim- di koyun semtine uğramıyorlar. Ge^en yaz sonlanna doğru bu cinayeti ön- ridin bulunması gerektiği yazılıdu*. Ne yazık ki bu hüküm kâğıt üzerinde kalmaktadır. ts- tanbul'daki barajların büyük çoğunluğunun çevresinde, gecekondu mahalleleri kurulmuş- tur ve kanalizasyonları, barajlara akıtılmak- tadır. Yapılan temizleme işlemlerinin hiçbiri asla tam bir temizleme sağlamamaktadır. 5 Mayıs 1990 günü, tstanbul Orman Bölge Müdürü, Kadıköy'de, Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu'nda bir konuşma yaptı ve tstanbul'un helikopterden çekilmiş re- simlerini gösterdi. Bu resimlerin bir kısmı da- ha sonraki günlerde çıkan tstanbul gazetele- rinde yer aldı. Birkaç >nl önceki orman alan- larının, nasıl gecekondu mahallelerine dönüş- tüğü, bu resimlerde açık olarak gorulmektedir. Sonuç Kurulacak havaalanının çevresine 10-15 katlı apartmanlar yapmak, büyük bir hatadır. Fa- kat, bentlerini temiz tutmadığı için salgın has- talık geçiren tstanbul'un, baraj çevrelerinin ge- cekonduyla dolması karşısında sessiz kalma- sı, çok daha büyük bir hatadır, aymazlıktır Belediye Sarayı'ndaki toplantıda bu durum, tarafımızdan dile getirildi ve çok ilgi gördü. Sağlık Bakanlığı ve belediyenin sağlık ekiple- ri göreve çağnldı. Son yıllarda orman alanlannın küçülmesi- ne neden olan yasalar çıkarıldı ve uygulanı- yor. 2896-3302-3402 sayılı olan bu yasalar, or- man niteliğini yitiren yerlerin, ormandan çı- karılmasını amaçlamaktadır. Bu yasalar, or- mandan çıkanlan yerleri Hazine'ye vermek- teydi. Hazine de bunlan gecekonduculann el- lerinden alamamaktadır. Yeni hazırlanan ve Meclis'in gündeminde bulunan bir Orman Ya- sası lasarısında "Orman niteliğini yitiren yer- lerin, elinde bulunduranlara verileceği" yazı- lıdu^". Bu tasarının yasalaşması halinde, el- lerinde yer bulunduranlar kârlı çıkacaklardır. Bu nedenle birçok kimse hazırlık yapmak ta ve ormandan yer açmaktadır. Meslektaşlanm- dan bu konuyla ilgili olarak aldığım bilgiler ne yazık ki çok acı! Istanbulumuzun yeniden bir salgın hasta- lığa uğramaması ve sulanmızın temiz olması için ormanlanmızı çoğaltmak ve azalmasına neden olacak işlemlere ve yasalara karşı çık- mak zorundayız. Yeni yasaya oy vereceklerin, dikkatlerine sunulur. (1)- 28/3/990 günlû Cumhurıyn gazetesindeki "Onnan Yajmalayanlaıa Yeşil I;ık" adlı yazımız. Prof. Dr. TAHSlN TOKMANOĞLU lemeye çalışan bazı adalılar gönüllü çevreci- lerden Prof. Dr. Süheyla Artemel, Prof. Dr. Göven Alpay'ın çabalarıyla başta Prof. Dr. Kriton Cnri olmak üzere en yetkili kişileri ada- ya davet ettiler. Durum yerinde inceledi. Ya- pılanın sakıncalı olduğunda görüş birliğine va- nldı. İSKİ Genel Müdiirii Sayın Ergun Gök- nd de o gün adaya gelerek ilgilerini esirgeme- diler. Fakat sonuç değişmedi. Biz bu hali bilenler, artık koya gitmiyoruz. Ama terk edilmiş sanmayın, her gün dolu! Hele tatil günlerinde vapurdan çıkanlar koşa koşa koya inip denize dalıyorlar. Ve o güze- lim çamüklara beyaz çakıllara hiç kimsenin temizlemeyeceği çöplerini, pet şişelerini bıra- kıp gidiyorlar. Hiçbir yerde uyan işareti yok. Bu tartışma yansını kimler için yazdım? Sa- it Faik'in "Son Kuşlar" adlı öyküsünde ses- lendıği çocuklar için. Burgazada'da geçen öy- kü şöyle biter: "Kuşlan boğdular, çimenleri söktiiler, yoUar çamnr içinde kaldı. Dünya de- ğişiyor dostlanm. Giinün birinde, güz mev- siminde, artık gökyiizünde esmer lekeler gör- meyeceksiniz, günün birinde yol kenarlann- da toprak anamızın koyu yeşil saçlannı da görmeyeceksiniz. Bizim için degjl ama çocnk- lar, sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi." Biz temiz denizlere çok girdik, beton yığı- nı haline gelmemiş yeşil adalarda çok gezdik. Ama siz çocuklar... öyküsü benden çaresi acaba kimden? BEYZA SALMAN Burgazada Oüllük Havaalanı ve Turîznı Binlerce yılda oluşan doğal değerlerimizi korumak ve yaşatabilmek için çırpınmamızın, aynı zarnanda uzun süreli ulusal çıkarlarımızın ve turizmin sürekliliğinin de korunması anlamına geldiğinin anlaşılmamasını hayret ve dehşetle izliyoruz. le değil mi?.. Bu değerlerimizi bir bir yok edersek bir gün gelir yitirdiğimiz değerler gibi turistin de yok oluvcrdiğini görürüz... Havaalanının yer seçimi yapıhrken, böylesi büyük bir projede mutlak yapılması gereken "çevresel etki degerlendirmesi" bile yapılma- mıştır!.. Aynca, proje Ekinanban düzlüğünde iken dalyana kaydırılmıştır... Güllük'te doğanın, yaban hayatının, çeşitli değerlerinin yitirilmesi pahasına, bir an önce dalyanın üstüne havaalanının yapılmasıru sa- vunanlara sorunuz... Kemerköy Termik Sant- rajı'nın, durdurulmasını istemektedirler... Bu nasıl çelişkidir? Doğa orada zarar görecekse, ötede de za- rar görecektir... Yani; Turistleri nçaklara doidurup getire- Gülliık Havaalanı ile ilgili olarak tartışma- lar üzuntü verici boyutta sürerken sizin SHP Muğla Milletvekili olarak ve ilkelerinizin doğ- rultusunda da düşüncelerinize büyük önem veriyor, öğrenmeyi diliyoruz... Havaalanı, turizm için ne denli gerekliyse, "Yap-lslet-Devret" modeliyle tngiliz-Türk or- taklı firmaya 49 yılhğına tahsis edilerek tam Güllük dalyanı üzerinde yapılması yoğun bı- çimde turist getireceğine inanılırken acaba ne- leri götürecektir?.. Bilim adamlarının görüşü odur ki, yurdu- muzun sayılı lagünlerinden biri olan Güllük'te bir doğa cennetine çeşitli zararlar verirken uzun süreli ulusal çıkarlanmızı göz ardı eder- ken turizmin süreklılıği balatalanmıyor mu? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?.. Ekonomik kalkınma büyük ölçüde ekolo- jinin korunmasıyla mümkündür deriz... Öy- lim, oradan Bodrum'a gelsinler de Güllük dal- yanı yok olursa olsun" önemli değil! Ama, Gökova'da santralın etkisiyle doğal değerler yok olmasm... Neden? "Turisti ka- çınnayalım". Biz buna doğal değerleri koru- mak, çevre duyarlılığı değil yalnızca kısa sü- reli kazanç düşüncesi deriz... Siz ne dersiniz?.. Biz Gökova Cenneti'nin zarar görmesine de Güllük'te yüzlerce yılda oluşmuş lagüner ala- nın onanlamayacak biçimde bozulmasına da, nerede olur&a olsun, tüm doğal değerlerimi- zin yok edilmesine de şiddetle karşı çı- kıyoruz... Biz ülkemizin ekonoraisine yararlı olacak projeleri elbette destekliyoruz. Ama, doğal- kültürel-tarihsel değerlerimizi zarara uğratma- dan, onları yok etmeden olmalıdır. Son olarak; havaalanı konusunda bir Sa- yın milletvekilimû tarafından TBMM'ye bir soru önergesi verilmiştir... özelükle bu konuda sizin düşüncenizi ve tu- tumunuzu bilmeyi çok isteriz. SAYNUR GELENDOST Bodrum SATILIK OTO Sahibindcn 1986 model Ford 1.6 90.000 km'de 23.000.000 TL. Tel:337 4963 SAHİBİNDEN Satıhk 77 Murat 131 373 53 30 (Akşam 18.00'den sonra) İZMİR 7. ASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞİ'NDEN 1989/1105 Davacı Naci Çelik vekili Av. Tahir Sayın tarafından davalı tsmet Çelikçi aleyhine açılan tazminat davasının mahkememizde yapılan yargılama nedeniyle; Gaziantep ili Şehitkamil ilçesi Beyreli köyü C: 056/01, S: 13 K: 3'te nüfusa kayıdı Hüseyin oğlu 1945 D'lu tsmet Çelikçi'nin açık ad- resd bilinemediğinden dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar veril- miştir. Verilen karar gereğince davalırun duruşma gunu olan 25.9.1990 gü- nü saat 9.30'da mahkememizde hazır bulunması, belirtilen gün ve saatte mahkememizde hazır bulunmadığı takdirde yokluğunda du- ruşmaya devam edileceği ve hüküm verileceğinden işbu ilan dava di- lekçesi yerine ilan olunur. Basın 31115 POLTT1KA VE OTESI MEHMED KEM-4L Altımızda Kafkas Dağlan Moskova'dan Trflis'e uçak epeyce gecikmeyte Kalktı. Bilenler hep böyle olur diyorlar. Alandaki tuvalete girecek oldum, burası da rezalet. Bir süper devlete yakışır mı bilmem. Tuvalet, geziler- de bir kentin aynasıdır. Uçaklar geç kalkacak anladık da şunu Rusçadan başka bir dille söyleseler olmaz mı? Kime sorsak başka bir dil bilen çık- mıyor. Oysa bizim Kapalıçarşı esnafından çocuklar bir çırpıda üç beş dilde bir latı ederler. Moskova Havaalanı dilsiz. Sonunda uçtuk. Altımızda Kafkas Dağları... Tiflıs, Gürcistan'ın başkenti. Uçakta AzerHer de var. Bizim İs- tanbullu olduğumuzu ögrenince kaçamak gülüşüyorlar, selam gönderiyorfar. Inişte onlar bir yerden çıktı, biz başka yerden. Olay- lar çok uluslu ülkeyi biraz ayırmışa benzer Şimdiye değin bir arada yaşarken, birbirlerine azıcık arkalarını dönmüşler. Tiflis 40 bin hektar üstüne kurulmuş, bir milyon 300 bin nü- fuslu bir kent. Halkı okumuş, en azı lise bitirmiş, üniversiteleri var. Caddeler geniş, trafik tıkanıklığt yok. Metrosu var. Egemen halk Gürcüler, sonra Lazlar, Abazalar, Azeriler geliyor. Kentin için- den Kura Irmağı akıyor. Herarı kulağınızaşelaleden boşanırca- sına su sesi geliyor. Irmağı bir güzel düzenlemişler. Su yönün- den çok zengin Evliya Çelebi'nin dediği gibi 'ab-ı havasına' do- yulmuyor. İklimi yazları çok sıcak, kışları çok soğuk diye tanım- İanıyor. Kışın kenti kuşatan dağlarda kayak yapmak üzere Avus- turyalılar gelirmiş. Teleferik var, yazlan da dağlardaki serin res- toranlara çtkılırmış. Birkaç gün önce teleferikte bir kaza olmuş, ölenler varmış, yasaklamışlar (35 ölü, 80 yaralı). İç çatışmada ölen gençler için bir resim sergisi düzenlemiş- ler. Ölenlerin yakınlan sergiyi bekliyor, gece de başlarında yatı- yor. Acıları dinene dek bu nöbet süresi imiş. Nedense bizim buralardan oralara gidenlere Türk denmiyor da İstanbullu deniyor. Gürcüler de yarım yırtık Türkçe biliyorlar. "İstanbullu sen?" "Heya..." Dostca gülmeler ve selamlar... Taksi diye bir arabaya bindik, bizi epeyce dolaştırdı. İndiğimizde para verdik, almadı. Birisine yol soracak olsak bizimle gidece- ğimiz yere kadar geliyor. Böylesi konukseverter. Bir dolar 15 rub- leden gidiyor burada. Ama alacak şey yok. Hanımlar taş maş alıyorlar, para bitmiyor Bir Türk firması burda yol, köprü işi yapacakmış, otekJe on- larla tanıştık. Her iste rakibimiz Japonlarmış. Tevekkeli sokak- larda bolca Japon gördük... Tiflis'te bir gece iki gündüz kaldık. Ertesi gün 40 kişilik küçük bir uçakla Batum'a uçtuk. Böylesi geziler çok baş döndürücü oluyor; bir bakıyorsunuz burdasınız, bir bakıyorsunuz şurda... Batum'da mı kalalım, sınırı mı geçelim tartışmasından sonra sınırı geçmeye karar verdik. Sovyet sınırından geçtiğimizde ha- va kararıvordu. Pek sıkmadılar, üzmediler, geçtik. Bizim gümrükten de çıkarken bir 'zayiat' verdiğimiz (Sait Ma- den'in eşini bıraktık ya) için tanınıyoruz, hemen geçtik. Gümrük üstünde biraz durmak gerekiyor. Döviz, bavul ticareti geride kal- dığına göre kapıda bütün kolaylıklar gösterilmelidir. Bizden ge- çecek olanlar duraklamaksızın geçip gitmelidir. Her yolcuda bi- raz gümrük korkusu oluyor. Yeni yaptınmlarla bu korkuyu yen- meliyiz. "Sınır mı, elini kolunu sallayarak geç" denilmelidir. Sı- nırdaki gümrük müdürü de aynı kanıda. Yalnız personel kıtlığın- dan yakınıyor. Ne kadar personel verilecekse esirgenmemeli ve- rilmelidir. Sovyet gümrüğünden en büyük farkımız bu olur. Bir tel örgü çekmişler, insanların yarısı orda, yarısı burda, birbirleri- ne bakıp duruyorlar. Bizimkiler bunu yenmeliler, çay, kahve içi- lecek bir yer yapılmalı, tuvaletler temiz tutulmalıdır. Doğu'da Sov- yetler'e giren kapı dillere destan kolaylıkiarla donatılmalı. Sarp 1 ın o yanında oturan, bu yanında oturan için pasavant gibi bir ko- laylık gösterilmeli. Madem insanlar bunu istiyor, devletler yap- malı... Sınırı geçtik. Ertesi gün uçağa yetişmemiz için bir yerde ko- naklamamız gerekiyor. Vakfıkebır'de yeni bir otel yapılmış, orda konakladık Sabah erken kalktık, Trabzon'a gideceğiz. Valizler sayılırken bir de baktık ki bizimkiler yok. Meğer bizden önce Sam- sun'a giden lur yoicularımn bavullarına karışmamış mı? Adam saldılar, telefon ettiler çaresiz, bizim bavullar Samsun yolunda. ı Biz bavulsuz hareket edeceğiz, bavul ardımızdan gelecek. Yola koyulduk. Gece yağmur vardı. Yeni yağışlar yollan, belleri kapatmış. Ağır aksak gidtyoruz. Trabzon'a vardık ki uçak kalkıyor. valilik emriy- le bizim yerlere hastalar yerleştirilmiş. Çaresiz ertesi güne kalı- yoruz. İçimizden iki kişiye yer bulundu (Sait'le Bahadır), onlar gittiler. Bizim hanım, "Dönûşte şu Trabzon'da bir iki gün kalalım" diyordu. Diieği yerine geldi. Olaylı alaylı olsa da... Gelelim bizim bavullara, gazeteci arkadaşlar el attılar, ilgililer ilgilendiler, bavulları Samsun'da yakaladık. Bir formül buldular, bizim bavullara Samsun Turban'a gelince el konacak, başka bir otobüsle 'Ulusoy' geri gönderilecek. Gece yarım otobüsü ile (Ulu- soy) gönderdiler. Biz rehberimiz Leyla ile biıiikte sabahleyin 0730'da bavulları otogardan teslim aldık. Epeyce beceri, ummu- yordum... Kaldı geriye uçak sorunu... Bakanlar gelecek, bakanlar gidecek diye bir telaş hava lima- nını aldı. Nedense çok kötürüm hasta var, onlar da hastaneye gönderilecek. Bir türlü yer bulunmuyor. Sonunda bakanların gel- meyeceği tutmuş olacak ki yerler açıldı. Bize Trabzon-Ankara- İstanbul üzerinden yer bulundu. Eczacı Özden, ben ve bizim ha- nım uçağa binebildik. Ankara üzerinden geleceğiz, ama olsun, buna da razıyız. Uçakta üç kişilik yer zar zor bulundu. Havalandık. İstanbul üstündeyiz. On beş güne yakın Sovyet- ler Birliği yolculuğumuz sona erdi, evdeyiz. YılSardır özlelfıini çe- kip görmek istediğimiz gezi bunca kolaymış. Neden zorluk çt- karırlarmış, neden engel olurlarmış, düşünüyorum da aklım er- miyor. Bunca kolay bir gezi olacaktı da bu engelleri nice çıkar- mışlardı? Birbirimize alışacağız, ama biraz geç olacak... "Mos- kova'ya.. Moskova'ya..." Gazetelere bakıyorum Moskova gezi- sinden geçilmiyor. Bunca korkutma, bunca gözdağı boşunay- mış... ABDULLAH ÖMEROĞLU'nun delikanlılığa geçişini akraba ve dostlara duyunıruz. 12.8.1990 GÜLDANE-TURAN ÖMEROĞLU YÜZÜNCÜ Ytt ÜNİVERSÎTESÎ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN tDARİ PERSONEL İLANI Üniversitemiz Bilgi İşlem Daire Başkanlığı'nda çahştırılmak üze- re 1990 mali yıhnda 657 sayılı kanunun 4/B maddesi uyannca söz- leşmeli personel alınacakür. Adayİardan aranılan genel ve özel şartlar: ' 1—657 sayılı Devlet Memurlan Kanunu'nun 48. maddesindeki, a) Erkek adaylarm askerlikle ilişkilerinin bulunmaması, b) Kamu haklanndan raahrum bulunmamalan 2—657 sayılı kanunun 53. maddesi hükümleri saklı kalmak kaydıy- la kanun ve yönetmelikler uyannca verilecek görevleri sağlık yönün- den yapmalanna mani herhangi bir engel olmaması, Adaylar, ilamn gazetede yayımlandığı tarihten itibaren 15 gün içe- risinde nüfus hüviyet cüzdanının sureti, 2 adet fotoğraf, özgeçmdsle- rini, mezuniyet belgelerinin aslı veya fotokopisi, bilgisayarla ilgili varsa çalışmalannı gösterir özel dershane tasdikü diploma ve sertifıkasıy- la birlikte üniversitemizde alınacak iş talep formunu doldurarak Per- sonel Daire Başkanlığı'na şahsen başvurmalan gerekir. Ücret tatminkâr olup, işin devamı saglanacaktır. İlan olunur. Birimi :Unvanı Adedi :Nitelikleri Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörlüğü Bil-Çözümleyici gi İşlem Daire Başkanlığı. " Programcı " Programcı Yüksekokul mezunu ve en az 5 yıl mesleki tecrübe sahibi ol- 1 mak. İyi derecede tngilizce bil- mek. Bir tanesi ıstihdam edildiği Kurumun BtM'de kullanılmak üzere en az üç programlama dili bilmek. 1 Yüksekokul mezunu ve 3-5 yıl mesleki tecrübe sahibi olmak. İyi derecede İngilizce bilmek. Bir tanesi istihdam edildiği BlM'de kullanılmak üzere en az üç programlama dili bilmek. 1 Yüksekokul mezunu olmak ve 1-2 yıl mesleki tecrübe sahibi ol- mak. İyi derecede İngilizce bil- mek. Bir tanesi istihdam edildiği BİM'de kullanılmak üzere en az Basın: 3137f)rogramlama dili bilmek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear