22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 HAZİRAN 1990 E INSANLAR F Ü S U N Ö Z B t L G E N CUMHURİYET/7 G Ö R Ü Ş Belirsizlik Yarınm belirsizliğidir ki hayatı yaşanmaya değer kılar. Gyril O.Appteton AMATEPC UYDUKENTI3 YHJNR SURUNUYOR Çabukol Niyazi... 1987 yılı ekim ayında Ana- dolu Bankaii telaş içindeydi. Kolay değü zamanın Başbaka- nı Turgut Özal 'Anatepe'nın te- melini atacak, kasım 1987 se- çimleri için yapılan bu göste- rişli tören TVden uzun uzun gösterilecekti. Sonradan Emlak Kredi Ban- kası ile birleşerek Türkiye Em- lak Bankası adını alan Anado- lu Bankası bu tören için hiçbir masraftan kaçınmıyor, tstan- bul'un çeşitli yerlerinden ser- vis otobüsleri kaldınyor, bir de 'Anatepe'yi tanıtmak iizere bir "Anabülten" yayımlıyordu. Gazete içindeki bu Anabül- ten'in manşeti şöyleydi: "tstanbul'da sekizinci tepe- nin temeli atılıyor..." Haberde şu bilgiler yer alı- yordu: "31 Ekim 1987 taribini ta- kip eden bir yıl içinde 3000 ko- nut satışa çıkanlacak, bunu ta- kip eden yıllarda da her yıl 4.000 konut sabiplerine leslim edilecek..." Böylece toplam 26 bin ko- nut, 7 yıl içinde tamamlanarak sahiplerine teslim edilecekti. Aynı bültende, birinci sayfa- da bir de karikatür yer alıyor- du. Bu karikatürde, bir kahve- hanede oturmuş iskambil kâ- ğıdından evler yapan arkada- 1 N.K ESKA inşaab tamamlayamadı. şına camdan hızla inşa edil- mekte olan Anatepe blokları- nı gözJeyen arkadaşı şöyle ses- leniyordu: "Çabuk ol Niyazi, adamlar üçüncü kata başladılar bile..." Böylece Anatepe'nin, iskam- bil kâğıdından yapılan evler- den bile daha büyiik bir hızla bitirileceği vurgulanıyordu. Ama Niyazi daha çabuk dav- randı, Anatepe sınıfta kaldı. Konuyu yakından izkyenler, Anadolu Bankası'nın atağı gi- bi gozüken bu uydukent işinin, aslında ESKA şirketinin Özal çevresi ile götürdüğü yakın iliş- kilerle devlete ait arazinin Anadolu Bankası'na devredil- (Fotograf: Mnharrem Aydın) mesi ile kotanldığmı biliyorlar- dı. Mahkeme karan ile Hazi- ne"ye kalan arazi, bir devlet bankası olan Anadolu Banka- sı'na devredilmiş, banka da in- şaat işini ESKA ile Ali Üstay fırmasına devretmişti. Semra Özal'ın bugünlerde Japonya'ya yaptığı gezide de birlikte seyahat eden ESKA şirketinin sahibi Setim Edes ile eşi papatya Semra Edes, Ana- dolu Bankası ile çok "akıllıca" bir anlaşma yapmışlardı. Arazi karşılığı bankaya sadece yüz- de 12 veriyorlar, geri kalan yüzde 88'i de inşaat karşılığı kendilerine ahyorlardı. O gün- lerde Anatepe arazisinde yap- SAĞDAKİ VE SOLDAKİ Sağımdaki canıma, solumdaki kamma dokunuyor... ÇCrtiaZBAYRAKVEERICROUlEAU llk Islam zirvesinden Gazeteci Çetin Özbayrak ile Fransa'nın Ankara büyükelçi- si Eric Rouleau bir gezide kar- şılaştılar. Eski bir gazeteci ve Ortadoğu uzmanı olan Eric Rouleau bu gezide Özbayrak- tan şöyle bir hoş anı dinledi: — Yıl 1968. Rabat'ta ilk Is- lam zirvesi toplamyor. Türki- ye'den de gazeteciler dsvetli. Bize kralın hediyesi diye özel ziyafet fişleri verdiler. Haber geçmek için teieks odasına git- tigimde, odadaki görevli habe- ri yazıp getirmemi. kendisinin gececegini söyledi. Ben de zi- yafet fişlerini görevliye verip bu ufak riişvet karşılığı teieks odasına serbestçe girip kendi haberimi kendim teleksle geç- me ayncalıgını elde ettim. Bir siire sonra baktım tiim gazeteciler haberteri getirip ve- riyorlar. Teieks odasına sade- ce ben girdiğim için berkesin Eric Rouleau getirip geçtigi haberlerden de bilgi sahibi olmaya basladım. Hatta artık zirveyi izlememe bile gerek kalmamıştı. Teieks odasına oturup gelen haberleri gözdeo geçirerek kendi habe- rimi rahatça oluşturuyordum. O zaman ben Cumhuriyet'te çalışıyorum, Milliyet'te Meh- met Ali Birand kosturup dunı- yor. Sonunda haberi getirdi. "Bağdat zirvesinde büyiik anlaşma" gibi bir haberdi. Bir de baktım Eric Rouleau'nun Çetin Özbayrak haberi tam tersfc "Bağdat zirvesi fiyasko... Ben de haberi zirvenin fiyas- kosu iizerine kurdum. Ertesi günü bizim gazeie doğnı habe- ri vermişti. Rouleau sayesinde Turkiye'den gelen diğer gaze- tecileri atlattım-." Eric Rouleau yıllar sonra Bağdat Zirvesi'nde kaptığı ha- berin bir başka gazetecinin de işine yaradığını öğrendi ve es-. ki anılar kahkahalarla nok- talandı... BİBTOSRADER6ISI:MÇ£M Flaubert adaylarına BURSA'da yayımlanmaya başlanan ve ikinci sayısı çıkan Biçem, sanat ve kültür alanm- da taşranın sesini yansıtıyor. Şair, yazar ve felsefeci Afşar Timuçin derginin ikinci sayısı- na taşra dergileri ile ilgili gö- riişlerini yazrruş. Şöyle diyor: "Zaman zaman taşra]ı sa- natçılann, 'tstanbul dükalıgı' diye bir şeyden yakındıkiarmı duyanz. Onlara bakarsanız îs- tanbullu sanatçılar tam anla- mında bir dayaruşma içinde- dirler ve taşralı sanatçıları ara- larına almamakta dirençlidir- ler. Keşke Istanbul'da sanatçı- lar boylesine dayamşık bir bu- tünde bir araya gelmiş olsalar- dı. tstanbul'da dayamşık sa- natçı topluluklan elbette var- dır, ama bu toplulukların in- sanlan, taşraya karşı değil, bir- takım çıkar hesaplarına göre birtakım sanatçılara karşı ör- gütlenmişlerdir. Birbirlerini hiç sevmeseler de çok zaman içtik- leri su ya da rakı ayn gitmeyen bu sanatçılar belli bir alanı canla başla korumak ve oraya yabancı sokmamak için öyle- sine büyiik çaba içindedirler ki, çok zaman sanatla ilgilene- cek vakti bile bulamazlar, bu yüzden ünleri her gün biraz daha artarken sanat değerleri her gün biraz daha düşüverir. 'Taşra' sözü bana biraz bu- lanık gelir. Hiç de biryapılı ol- bıcem mayan bir dünyada nerenin merkez, nerenin merkez dışı olduğunu belirlemek çok zor. Bir yığın boş adam Paris'te sa- nat adına şunu bunu yaparken ya da yapar görünürken Flau- bert taşrada t-ransız edeoıyatı- nın doruklarından birini kuru- yordu... Taşralı her sanatçının, taşralı olmak koşuliarını eliyle arala- mayı becerebildiği ölçüde bir Flaubert adayı olabileceğinin bilincinde olması gerekir. Her gün dört saatiniz yolda geçer- ken, insanı kitaplarda ve her yerde tanıma olanağına ne ka- dar sahipsiniz? Merkezler sizden nice dört saatler çalar. Ama bu anlam- da kapınızı açık bırakırsanız taşrada da çok şeyinizi götüre- Afşar Timuçin bilirler. Merkezlerdede taşra- da da nice diplomalı, en güzel zamanlannı kahvehanelerin ve meyhanelerin öldürücü hava- sına armağan etmekten sevinç duyar hiç durumda değil mi? Ömründe altı kitap oku- muş, yedinciyi yanda bırak- mış, günde iki gazete alıp siya- sal yaşamın her türlü pis iliş- kisini tepeden tırnağa ezberle- miş, bununla birlikte her ko- nuda çene yapmaktan geri durmayan, felsefeyse felsefe, şiirse şiir, resimse resim, her şe- yi ileri geri de olsa rahatça ko- nuşabilen 'aydın'lar, her türlü toprak parçasını taşraya dö- nüştürebilen çaresizlerdir ki bu tür insanlara her yerde rastla- yabilirsiniz..!' tığımız bir araştırma, o bölge- deki arsaların inşaatçılara yüz- de 5O'ye yüzde 50 ortaklıkla verildiğini ortaya koyduğuna göre ESKA araziyi oldukça ucuza kapatmıştı. Ancak verilen sözler tutul- madı. ESKA inşaatı tamamla- yamadı. 1988 yılında 3 bin ko- nut bitirilip sonra yılda 4 bin konut yapılacak iken 3 yılda ancak bin kadar konut yapıla- bildi. Bu arada devreye Tekfen ve bir Japon firmasının gireceği belirtildi. Sonra ne olduysa Ja- pon firmasının da sözü edil- mez oldu. 26 Mart seçimlerinden son- ra Dalan'ın tstanbul Belediye Başkanlığı'ndan ayrüması üze- rine belediyeden aldığı ihale- lerle ün yapan ESKA şirketi de zor durumlara düştü. Şimdi- lerde inşaat fırmasını tasfiye ediyormuş. Bu arada bir Ital- yan firması ile anlaşma yapı- larak ESKA'nın işleri bu fırma ile kumlacak ortaklığa devre- dilecekmiş. Pek çok küçük fırma ile de anlaşma yapılarak inşaat işi bu fîrmalar arasında paylaştınl- mış. Projenin önümüzdeki 7 yılda tamamlanması öngörü- lüyormuş. Bu arada 26 bin ko- nutluk projenin yüzde 88'i için anlaşma imzalayan Selim Edes, inşaatı kendilerinin ta- mamen "üstlenici firma" ola- rak götürdüklerini, sorumlulu- ğun Türkiye Emlak Bankası1 na ait olduğunu söylüyor. Em- lak Bankası eski Genel Müdü- rü Bülent Şemiler'in bir za- manlar oldukça hava attığı proje için, ESKA'nın son tas- fiye ve firma değisikliklerinden sonra acaba ne gibi yeni anlaş- malar imzalandı? Onu da açıklarlarsa öğrenebiliriz. İKİ ÖDÖL İKİ DEĞER 40 milyon ve1 kuruş TYS'nin "Ustalara Saygı" dizisinin 9. ve sonuncusu Or- han Kemal'e aynlmıştı. Geçen akşam Karaca Tiyatrosu'nda yapılan toplantıda, Orhan Ke- mâl Ödiilü'nü kazanan Demir Özlii duygulannı şöyle dile ge- tirdi: "Babam yıllar önce evde bir antolojiden Orhan Keraal'in "lîyku" öykiisünü okuduğun- da çocukluk çağından gençlik çağına geçmemiştim. Bir fab- rikada geçen bu öykiide o za- mana kadar okudugum veya dinledigim öykiilerden çok farklı, vurucu, dramatik ve de- rin anlamlı insani bir se> var- dı. Onu bugün de butün gü- cümle tanımlamam zor. Sınıf- sal farkhhklardan dogan tra- jediyi, yine bu farklılıgın ne- den olduğu sefaleti, en drama- tik bir biçimde anlalmasında- ki ustalıkta, en belirgin özellik- leri olduğu halde Orhan Ke- mal'den yansıyan insani ve es- tetik ışığı tam olarak belirie- meye yeterli değildir. O, çalış- malannda zorunlu yoksul in- sanlann düşlerini de yansıttı. Bütüniiyle yalansız, hilesiz, dttriist ve açık bir insandı. Er- demiyle içinde yasadığımız toplumun siyasal sefaletini ve toplumsal çiiriimüşlüğiintt de çoktan aşmıştı. Bugün toplu- ma bakıyorum da ona benze- yen insanlar pek yok gibi. On- dan yansıyan ışık giderek bü- yüyecek ve bu ışık manevi an- lamda çürüyen toplumumuzu irkiltecektir." "Bir Yaz Mevsûni Romansı" romanıyla "Orhan Kemal Ödülü"nü kazanan Demir Öz- lü'den sonra söz alan eleştir- men Konur Ertop ise dikkat- leri ödüllerin nîaddi ve onur- sal değerlerine çekerek şunla- n söyledi: "Orhan Kemal Odülü'nün açıklandığı günlerde, Türkiye 1 de başka bir ödiil daha veril- di. 1982 Anayasası'mn ve o giinkü yönetünin basına veri- len bu ödiil Mustafa Kemal Atatürk Barış Ödülü'ydü. Türk Dil ve Tarih Kurumu'nu, Atatürk ilkelerini ve mirasını hiçe sayan birisinin aldığı ödii- liin değeri 40 milyon liraydı. Bizim verdiğimiz Orhan Ke- mal Odülü'nün değeri ise 1 ku- ruşluk bir plaketti." Orhan Kemal|in mahalle ar- kadaşı Hakkı Özkan da bir anısını anlattı: "Orhan yıllar öne Cumhurfyet'e bir dizi öy- kü yazmıştı. Nadir Nadi ken- disine muhasebeden gidip iste- diği kadar para almasını söy- lemişti. Duygusal bir insan ol- duğu için utanmış ve sadece 1000 lira istemiş. Bunu duyan Yaşar Kemal müdahale ederek muhasebeden Orhan Kemal- in dizisinin bedeli olan 4.000 li- rayı alarak Orhan Kemal'e ver- mişti." HAYVANLAR tSMAÎL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Q e Sa K 1 bunlan cyrenctı*ım . ArHk y«mş ÇİZGtLİK KÂMtL MASARACI AĞAÇ YAŞKEN EĞİIİR KEMAL GÖKHAN GÜRSES GARFIELD JOî DAVIS RlP, BİC KAVAMÖZ BAL BUNUN ... TARİHTE BUGÜN MlMTAZ ARIKAN 7 Haziran CENAZB NASAN PASA ! 1783'M 8USUN, CENAZE NASAN PAŞA SAD&İ- ZAM OLMUŞru. OAHA ONCBKİ GÖG£VLeiZlNOE NED£NİYLE M. SELİA4 SADARETE AmNAN HASAN PAŞA, O 6UNL£G.PE 4Ğ/K MA£7XY0I. PADİŞAHfH GÖN- 0E/SOİS/ HİL'Art (K4F7BU) SİLE MrAĞIMDA Gİ- YEBİLMrŞT-İ. tŞTE,SU OL4Y, O/V/4 ' ıK4S/A/W TAK/LMAStNA yOL /KMffTV. ASLEN ÇERKEZ Si/i KOLErKEN DEVLEr/N OA/PE MAKAMUJSfNA rUKSELEN HASAN PAŞA ' SADGA2AMLIĞI SAŞAR/S&UKU48LA GEÇMİŞTİ. y ÇA&P/ŞMALAG YENİLGİLEgLB SONUÇ- LANINCA, 6 Ar BİLE SURMEYEN GOfZEVİNPEN TURK VE KARÎKATÜRÜNDEN Radoven Bogdanowicz. (Çekoslovakya)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear