22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 HAZtRAN 1990 * * • HABERLERİN DEVAMI CUMHURtYET/19 OLÂYLARIN ARDENDAKI MİNİ SEÇİM SONUÇLARI GERCEK(Baştarafi 1. Sayfada) nimsemiş toplumlarda oyunun kurallarından biridir. Batı'da sosyal demokratlar, sosyalistler, muha/azakârlar seçimle iktida- ra gelir giderler, değişen pek bir şey yoktur. Türkiye'de ise durum çok de- ğişiktir. tktidarda 12 Eylül askeri re- jiminin huknkunu üstlenmiş ve benimsemiş bir emanetçi parti var. ANAPseçim yasalannda 11 kez değişiklik yaparak iktidar- da kalabilen bir azınlık partisi- dir. Şimdi bir başka oyun oynu- yor; küçük beldelerde minik be- lediyeler kurarak yerel seçimler yapıyor ve minik sonuçlardan büyük sonuçlar çıkarmaya ça- balıyor. Son belediye başkanlığı se- çimlerinde bu senaryo sahneye • kondu; seçim sonuçlarmın ar- dından ANAP'lı milletvekilleri artık "zafer bizim" diye bağırı- yorlar; ANAP'lı bakanlar "ba- sm dahü, herkes dersini aldı" di- ye haykırıyorlar; Başbakan Yıi- dınm Akbulut, "ANAPmemle- ketimizin en güçlü partisidir ve milletimizin ANAP'a güveni gün geçtikçe artıyor" diye açık- lama yapıyor. Çok güzel... Madem ki durum böyledir; ANAP için erken genel seçime gitmenin tam sırasıdır. Demok- rasilerde iktidarlar güven taze- lemek için genel seçimleri öne alabilirler. Şimdi ANAPiktida- rının eline bu fırsat geçmiş bu- lunuyor; DYP Genel Başkanı Demirel bu gerçeğin altını çiz- mistir. Üstelik Türkiye'de yapılacak bir erken genel seçimin anlamı çok büyük ve Batı'dakilerden farklı olacaktır. Çünkü bu seçim 12 Eylül hukukunu ve yasakla- rını sürdürmek isteyen ANAP 1 la, demokrasiye açılışı isteyen muhalefet arasmdaki bir hesap- laşmayı içerecektir. Türkiye'de genel seçim, bir büyük anlam taşıyor; halk de- mokrasiyi istiyor mu? tstemiyor mu? Bu soru, bir referandum değeriyle gündemdedir, gün geç- tikçe ağırlığı artmaktadır. Ne var ki gerçek durum böy- leyken ANAP miniseçimin kü- çük balonlannı şişirmeye çalışır- ken kendi kendisini aldatmaya çalışmakta ve gö'zünün içine ba- ka baka haljcla alay etmektedir. • • • Avrupa Konseyi Adalet~ ~ Bakanlan Konferansı İstanbul Haber Servisi — Av- rupa Konseyi Adalet Bakanlan Konferansı bugün Istanbul'da başlıyor. 23 üye ülke, 7 gözlemci ülke ve 5 uluslararası kuruluşun katılacağı konferansta ağırhklı olarak çevre kirlenmesine karşı alınacak ceza yaptırımlan görü- şülecek. Konferansta "Uluslara- rası iflaslar" konulu Avrupa söz- leşmesi imzaya açılacak. Ayrıca konferans gündeminde bulunma- masına karşın Türkiye'deki "İn- san Haklan ve İhlallerinin" de görüşülmesi bekleniyor. Avrupa Konseyi'ne üye ülkele- rin adalet bakanlarının katılaca- ğı konferansla ilgili olarak dün Sheraton Oteli'nde bir brifing ve- rildi. Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı YıMınm Türkmen ve Avrupa Konseyi Hukuk Işler Da- iresi Müdürü Ertk Harremoes yaptıkları açıklamalarda, konfe- ransın gündeminde üc ana konu- nun görüşüleceğini belirttiler. Ve- . rilen bilgilere göre konferansta konsey üyesi ülkelerdeki çevre kir- lenmelerine karşı alınacak ceza yaptırımları tartışılacak. Bu ko- nuda Federal Alman Adalet Ba- kanı Hans Engelhard bir bildiri sunacak. Konsey üyesi ülkeler çevre kirliliği konusunda bir söz- leşrne veya tavsiye karan hazırla- yacaklar ve imzaya açılacak. Konferansın gündeminde ikinci konu ise Doğu Avnıpa'daki geliş- meler konusunda Avrupa Konse- yi'nin durumu. Konseyin üye sa- yısının artması ve Obğu Avrupa ülkelerinin konsey içinde yer al- maları durumunda hukuksal ve siyasal gelişmeler tartışılacak. Üçüncü gündem konusu ise biyo- medikal gelişmeler. Bu konu baş- lığı altında tüp bebeklerin, taşıyı annelerin ve doğan çocukların hu- kuksal statüleri ele alınacak. Avrupa Konseyi'nin Genel Sek- reter Bayan Cattaerine Lalumiere tarafından temsil edileceği konfe- ransa Kanada ve Vatikan'ın yanı sıra Doğu Avrupa ülkeleri Çekos- lovakya, Macaristan, Polonya, Demokratik Almanya ve Yugos- lavya da ilk kez gözlemci olarak katüacaklar. Konferansta imzaya açılacak Uluslararası İflaslar ko- nusu Avrupa Sözleşmesi ise iflas eden bir kişinin başka ülkelerde malları bulunması durumunda iz- lenecek hukuksal yolu düzenliyor. Sözleşmeye göre bir devlette ku- rulan iflas masası bazı konularda iflas edenin malı bulunan öteki ül- kelerde de yetkili kılınıyor. 8 ha- ziran cuma günü sona erecek olan konferansta gündemde olmama- sına karşın Türkiye'deki insan haklan ihlalleriyle 141, 142 ve 163. maddelerin de görüşülmesi bekleniyor. BBDEUR KOMUR KIRKA YÜCEKAPI ÇOKALI INHISAR VEZİRHAN KOYUNLU YOLALAN KARACASU CERRAH ASDAVUL ALPAGUT KARAHACİP ÛZEKLI MERİÇ MADENLİ KARAYILAN ÇEKMECE BİNKIUÇ BELEVI KAYAKÛY HANIM1NÇİFT TOPSÖĞÛT DİLEK SELİMŞAHLAR YESILOVA ERİCEK ŞEKER06A ORTAKÛY ALTINOVA YAYGIN KARAAĞAÇLI KONUKBEKLER KARAPINAR (Nevşetıir) SA2LICA BAĞLAMA ATAKENT KOCAMAN GÖKÇEBAĞ OİKMEN GÛZELKENT BOYPINAR K1ZILPINAR DUTLUCA ARGIL ILYASLI WAR ÜNSEÜ KOCAPtNAR KARAPINAR (Zonguldak) PERSEMBE TOPUM SEÇMEN GEÇEHÜ SAY. OY 1578 1245 876 184 940 1750 552 993 1656 1459 1274 1157 1304 762 2347 2212 6861 3415 2003 1428 1477 3034 1510 1121 696 1587 1332 2402 1151 874 1056 959 1169 1086 1260 1275 1830 1097 1300 1234 1236 1182 1872 1175 1387 1031 1283 1004 1089 2100 1300 77115 1262 1023 650 930 868 1463 397 768 1477 1300 1125 1025 1162 667 2007 1781 5863 2837 1735 1262 1372 2385 1283 1103 650 1436 1173 2139 1018 701 788 820 860 1041 1140 1154 1504 996 1222 1008 1009 931 1680 1021 1174 888 1107 883 936 1666 1237 $5927 uuu> % 454 423 268 382 504 574 - 453 561 489 364_, 677 501 380 312 744 1358 664 600 310 468 620 517 399 129 411 500 908 480 412 326 431 417 472 451 2 439 390 499 441 429 368 997 597 630 303 325 409 467 781 329 243C5 35.9 413 41.2 41 58 39.2 - 59 37.9 37.6 32.3 66.1 411 59.9 15.6 41.7 23.6 23.4 34.6 24.6 341 25.9 40.3 362 19.8 28.7 42.6 42.4 472 58.8 413 52.6 48.5 45.4 395 01 291 391 40.8 437 42.5 305 59.3 58.4 516 34.1 29.3 46.2 49.9 46.8 26.6 3CJ SHP 587 150 - 166 211 478 - - 470 160 210 305 - — 985 348 1462 1511 518 519 273 140 29 486 164 571 377 100 - 272 3 - 357 —| 69 569 573 2 470 489 190 352 495 7 544 67 298 — 40 296 408 15721 H 47 15 -357 18 24 33 - - 32 12 19 30 - - 49 20 25 53 30 41 21 5.8 2.2 44 25 40 32 46 39 03 - 42 — 6.4 49 38 02 39 49 19 38 30 0.8 46 75 27 42 18 33 24 DYP 83 308 54.9 382 98 184 - - 194 566 343 - - 274 398 676 1275 - 470 228 369 812 163 218 274 449 288 858 531 - 209 - 57 -| 258 561 353 179 253 49 232 65 118 — 33 161 387 167 194 391 13460 * 6.5 294 - 41 11.2 12.4 - - 13.1 43.7 30 - - 41.1 19i 37.7 21.7 - 27 18 266 34 12i 19.7 421 313 245 40 52.2 - 26.5 - 66 - 22 6 486 234 175 20.7 46 23 6.9 7 - 17 14.4 43.8 175 11.4 316 204 DSP 116 68 - - 19 13 - - 23 11 190 - - - 275 - 671 629 89 152 183 46 8 - 67 - - -I - 1 10 - 63 8 30 8 - - 138 53 - - - 14 25 - - 370 52 3428 « 91 6.4 25 - 2.1 0.8 - - 15 0.8 17 - - - 14 - 11 22 5 10 14 19 0.7 - 10 - - - - - o.i 1.2 - - 5.5 0.7 2 0.8 - - 14 5.8 - - 15 2.2 - - 22 4.2 5.1 RP 5 76 ıe - 30 45 397 - 206 51 43 108 137 7 37 13 374 16 58 44 64 743 557 - 16 5 8 273 7 17 249 379 29 29 60 14 90 111 29 20 93 46 417 471 42 87 258 9 51 6288 0.4 7.4 - 3.4 3 100 - 14 4 3.8 1.1 117 1 1.7 0.7 63 06 34 3.7 4.2 311 434 - 2.4 0.3 0.7 12.7 0.6 2.4 316 46.2 33 3.3 5.2 1.3 6 111 - 2.8 1.9 10 2.7 408 - 53 3.7 10 27.6 0.5 42 15 Her yol futbola çıkar ANAP oylarını arttırdı tç Politika Servisi — 51 merkez- de yapılan "mini yerel seçim"ler, ülke genelinde yapılan 26 Mart 1989 yerel seçimlerine oranla ANAP'ın oylarını yüzde 14 ora- nında arttırdı. SHP'nin oy oranı ise 8 puan düşerken, DYP yüzde 20 ile oylarını korudu. Bu arada, ANAP, SHP ve DYP'nin katılma- dıklarını merkezler dışındaki bel- delerde aldıklan oy oranlan ise, 26 Mart'a göre, ANAP yüzde 12 ar- tış sağlarken, SHP oy oranını ko- rudu, DYP ise 6 puan kaybetti. DSP'nin oyları da 51 belde gene- linde, yüzde 9'dan yüzde 5'e düş- tü. Önceki gün 50 belde ve bir il- çede yapılan yerel seçimlerde, ANAP'ın 29, SHP'nin 11, DYP'nin 5, RP'nın 4 ve MÇP'nin 1 belediye başkanlığı kazandığı kesirjleşti. Antalya'nın Manavgat ilçesine bağlı Çolaklı beldesinde ise itirazlar üzerine üç kez sayım yapılmasına karşın kazanan par- tinin belırlenmesi bugüne kaldı. Çolaklı'da, DYP ve ANAP aday- larına eşit oy (382) çıkmış, taraf- ların itirazı üzerine ilçe seçim ku- rulu oylan yenidne saymayı karar- laştırmıştı. 50 belde ve 1 ilcede kullanılan toplam 65 bin 927 geçerli oyun da- ğilımı ise partiler arasında şu şe- kilde oldu: ANAP 24 bin 365 («% 36.9), SHP 15 bin 721 (<Vo 24), DYP 13 bin 460 («7o 20.4), DSP 3 bin 428 (<N> 5.1), RP 6 bin 288 (% 9.5), MÇP 1542 (% 2.3), IDP 15 (»» 00.1), SP 166 (<7o 0.2) ve Bağını- sızlar 1075 (<Fo 1.6). Öte yandan, SHP seçime katıl- dığı 42 merkezde 26 Mart'a göre oy oranını yüzde 26.6 ile korudu. ANAP seçime katıldığı 50 belde- de, 26 Mart'ta yüzde 24 civarın- da olan oyunu yüzde 35.8'e çıkar- dı. DYP ise, seçime girdiği 43 bel- dede yüzde 29'dan yüzde 23'e ine- rek 6 puan kaybetti. 51 beldedeki sonuçların bir başka özelliği ise, DSP 26 Mart'ta güçlü olduğu merkezlerden bazılannda kayba uğradı. NÎLGÜN CERRAHOĞLU ROMA — "Bizim bu Dünya Kupası'na hiç ihtiyacımız yoktu. İtalya '90' modern ve teknolojik İtaJya'nın yeni imajını vitrine ko- racak deniyor. Ama bu yeni İtal- ya zaten kendisini '8O'li yıllarda kanıtladı. V itrinde sergilediğimiz bu yeni İtalya'yı görmeye gele ge- le hooliganlar gelecek." Bu sözler "Repubblica" gazete- sinin başyazarlarından Alberto Ronchey'e ait. Dünya Kupası baş- larken, "ttalya '90" serüveninin yol açtığı polemik sürüyor. Aydın kesim arasında Alberto Roncbey gibi düşünenler az değil. Bu kesim 6 milyar dolara patlayan futbol şenliğinin bugünün italyası'na hiç- bir şey katmayacağını ileri sürü- yor. Bu görüşte olanlar ttalya'run Dünya Kupası için adayhğını, te- rorizmin en karanlık günlerini ya- şadığı 1978 yılında talep ettiğini vurguluyor. Kızıl Tugaylar'ın, es- ki başbakanlardan Aldo Moro'yu kaçınp öldürdüğü, ekonominin krizden kurtulamadığı, enflasyo- nun yüzde 20'de seyrettiği bu dö- nemde ttalya'nın "etkileyici bir imaja" şiddetle ihtiyacı olduğu- nu herkes kabul ediyor. Oysa bu- gün Agnelli, Beriusconi ve Bened- deti'nin refah îtalyası'nda ülke ar- tık boylesine büyük çaplı bir imaj operasyonuna ihtiyaç hissetmiyor. Üstelik "İtalya *90'ın son saatte tamamlanan Akdeniz usulü hazır- lığı, '80'li yıllar "boom"un getir- diği olumlu imaja da sekte vuru- yor. Ama FIAT, Olivetti, Alitalia, Banca Nazionale del Lavoro, RAI gibi sanayi, iletişim ve finans dün- yasının devleri Ronchey gibi dü- şünmüyor. Burada "nıega- business" olarak adlandınlan iş dünyası, İtalya'da artık bir sana- yiye dönüşen futbol kermesinin çizmede yapılmasından çok mem- nun. 8'er milyar liret vererek rek- lam karşılığı Dünya Kupası'nın organizasyonuna katılan bu dev- ler, İtalyan olmayan bir tek çok uluslu şirketin bu pastadan pay al- masına izin vermediler. Dünya Kupası'nın yakın tarihinde ilk kez Ford, IBM, Nissan, Toyota, Sonny gibi dünya çapındaki çokuluslu şirketler oyunun dışında kaldı. Tüm elektronik cihazlan, iletişim araçlannı ve kompütürleri Olivetti sağladı. Tüm futbolcuları, VIP^ leri tasıyacak olan "ttalya "90" or- ganizasyonunun ihtiyacı olan tüm arabaları da FIAT verdi. Ayrıca tüm bu şirketler mühendisleri, araştırmacılan ve uzman persone- liyle de bu büyük organizasyona katıldılar. ttalya sınırlanndan içeri adım atmasına izin verilen tek is- tisna, "İtalya '90"ın "sponsörlüğunü" yapan Coca- Cola oldu. İş dünyasının bu etkin ve başa- rılı örgütlenmesinin karşısında si- yasi kavgalar ve sürtüşmelerle ça- hşmaları aksatan, geciktireu İtal- ya'nın nasır tutmuş, yaşlı bürok- rasisi arasında muazzam bir uçu- rum doğdu. "İtaljB *9O" sayesinde bürokra- tik siyasi sımfın, çizmenin modern sanayi toplumundan yüz yıl geri- de kaldığı açık seçik görüldü. "İtalya '90"a büyük umutlaria bakan turizmcilerin ise hevesi kur- saklarında kaldı. Son zamanlar- da AJman Markı ve Fransız Fran- gı'nı bile zorlayan güçlü liret yü- zünden Avrupa'nın en pahalı ül- kesi haline gelen İtalya, gelmesi beklenen turistlerin pek çoğunun hevesini kırdı ve bu rakanı 500 binde kaldı. Fakat İtalya, "ttalya "90"a gelecege dönük bir yatırım olarak da baktığı için Dünya Ku- pası'nın verdiği büyük çaplı tu- rizm kampanyası olanağına sırt çevirmedi. FIFA için kupa maçla- rının 7 kente yayılması yeterliyken italya, şenliği 12 kente yaydı. Ba- ri, Cenova, Torino, Palermo, Na- poü ve Cagliari gibi nispeten az ta- nınan kenüeri de '*Diinya Kupası" içine alarak İtalyan yöneticiler bi- linmeyen bir İtalya'yı 15 milyar te- levizyon seyircisinin gözleri önün- de sergilemeyi amaçladılar. Kupa sırasında ekranlara gelecek kent- lerin tanıtım filmlerini Bertolue- ci (Bologna), Line NVertmüller (Bari), Alberto Lattnada (Ceno- va), Francesco Rosi (Napoli), Ma- uro Bolognini (Napoli) ve Franco Zeffirelli (Floransa) gibi önde ge- len rejisörler yaptılar. Bütün bu hesaplardan uzak, kendisine büyük ekran bir televiz- yon edinip evinde soğuk biralar ve dostlarla birlikte kupayı seyretme- ye hazırlanan sokaktaki adam ise son tahlilde mernnun. "İtalya *90"ın altyapı çalışmaları j'üzün- den son 6 ayda çekilen tüm sıkın- tılan arkasında bırakan ortalama İtalyan şimdi kupanın key fini ya- şamaya başlıyor. Pek çok İtalyan için futbol, basit bir spor merakı olmasının ötesinde dolu dizgin ya- şanan bir tutku. Ulkenin ileri ge- len politikacılan ve artistleri hep tuttukları.takımlarla tanınıyorlar. Başbakan Andreotti Roma'yı, sosyalist lider Bettino Craxi Tori- no'yu, Senato Başkanı Giovanni Spadoloni Floransa'yı, Sofia Lo- ren Napoli'yi, Umberto Eco ise Bologna'yı tutuyor. İtalyanlar, pazar günleri prog- ramlannı futbol maçlanna göre yapıyorlar. İtalyan televizyonu (özel ve devlet TV'si), dünyada Brezilya'dan sonra futbola en çok yer ayıran televizyon olarak tanı- nıyor. Şampiyoniuk maçlarının sürdüğü eylülden hazirana dek ulusal ve yerel düzeyde yayın ya- pan 12 "network" pazarlan 7 sa- at futbol üzerine program düzen- liyor. Bu programlar akşamüstü 6'da başlıyor, geceyarısı l'de sona eriyor. Bu saatlerde televizyonla- n karşısında ipnotize olmuş gibi oturan İtalyanlar RAI, Tele- Montecarlo (TMC) ve Tele- Capodistria arasında sürekli ka- nal değiştirerek bir futbol orgaz- mı yaşıyorlar. Futbol tutkusunu gidermek için akşam saatlerine dek bekleyemeyenler, öğleden son- ra 2.30 ve 3'ten itibaren kulakla- rıru radyoya yapıştınyor. Bu saat- lerde yollarda, plajlarda, parklar- da pek çok îtalyan, ellerinde tran- OZEL OKULLAR SINAVI Dd soruda hata olasılığı IZMIR'den HİKMET ÇETİNKAYA (Baftarafı 1. Sayfada) 29'unda belediye baş- kanlığı kazanması. Kırsal kesim- de DYP'yi üçüncü parti konumu- na getirmesi de bir hayli düşün- dürücü. Şimdi tek hedef şu olmalı: Se- çim sistemi değiştirilmeli, iki de- receli sisteme geçilmeli. Baştan beri ANAP mini seçi- me asılıyordu. Kamuoyunda yiti- rilen saygınlığını yenıden kazan- mak için ANAP varını yoğunu or- taya koymuştu. Tüm bakanlar köy köy, kasaba kasaba dolaş- mışlar, açıktan yurttaşlara gözda- ğı vermişlerdi. Bir gecede otomatik telefon santralı kuruluyor, sağlık ocakla- rına ivedi doktor, hemşire atama- sı yapılıyor; grayderler, dozerler 24 saat çalışıyor, yollara asfalt dökülüyordu. ANAP'ın tek hedefi vardı: Ne olursa olsun kazanmak, oyları arttırmak. Televizyonda bu olayı kullanmak... Bu amaçla köy ve kasabalara yüklenildi. Bir başka deyişle, dört koldan kuşatıldı. Manisa'nın Dilek köyü beledi- ye seçimlerine hazırlanıyordu. Otomatik telefon santralı kurul- muş, ana yola bağlayan köy yo- luna asfalt dökülme çalışmaları başlanmıştı, ama tek koşul var- dı: — 1989 il genel seçimlerinde ANAP'a 71 oy verdiniz. Oysa bi- zim 19S7 genel seçimlerinde 275 oyumuz vardı. Pazar akşamı san- dıktan 300 oy çıkmazsa, otoma- tik santral sökülecek, yolunuza asfalt dökülmeyecek, beton elek- trik direkJeri götürülecek... Köylüler bu gelişme karşısın- da karar verdiler: — Nasıl olsa SHP kazanacak. Her aileden bir kişi ANAP'a ver- sin oyunu... Neredeyse kavga çıkıyordu. Köyün yaşlıları araya girdiler: — Yapmayın kızanlar şu tele- fon iyi şey. An Beyi'ne birazcık oy verelim... Düşündûler, taşındılar 1989 yerel seçimlerinde 71 olan ANA^ oylarını çoğaltma karan aldılar. Pazar akşamı sandıktan ANAP'a 349 oy çıktı. SHP adayı A. Kemal Mertel, 469 oy alarak belediye başkanı seçildi. Oysa SHP'ye 1989 yerel seçimlerinde 659 oy çıkmıştı Dilek'te. 1987 ge- nel seçimlerinde ise 475 oyu var- dı. Yeni seçmenlerle birlikte oyu daha da artabilirdi pazar akşamı. Ne yapsın Dilek köyünün in- sanları? Selimşahlar kasabasında DYP kazandı. ANAP büyük baskı ve gözdağı uyguladı. DYP lideri De- mirel, Selimşahlar'a gitti, "kazan kepçe" olayını vurguladı. ANAP : ın hesabı tutmadı Selimşahlar1 da. ANAP sakın ola ki 65 bin oyun yüzde 36.8'ini aldığı için böbür- lenmesin. Belediyecilik organi- zasyonunun işlemediği 51 belde- de seçim kazanmasının tek bir nedeni bulunuyor: — Koylü kurnazlığı ve çıkar he- sapları... Sadece bir nokta var ki o da şu: — Sağ oylar yüzer gezer. Özellikle kırsai alanda... ANAP Genel Başkanı ve Baş- bakan Yıldırım Akbulut sonuçtan hoşnut. Halkın ANAP'a güven ta- zelediğini söylüyor. SHP'liler ise şöyle diyor: — Kırsal kesimde oylarımız arttı... Hayır, artmadı. Küçük hesap peşinde koşan genel merkez, iyi bir değerlendirme yapmalı. Kır- sal kesimde, özellikle Güneydo- ğu'da Diyarbakır, Muş ve Bitlis 1 te oyların neden düştüğüne bir bakmalı. Bunca kavga ve gürül- tüye karşın, sadece neden Ege, Trakya ve Karadeniz'de seçim ka- zandığının hesabını da yapmalı... Eğitim Servisi — özel Türk ve yabancı okullara giriş sınavında sorulan sorulardan birinin cevap anahtanndaki cevabımn, ilkokul 5. sınıf matematik kitabına göre yanlış olduğu, bir başka sorunun da fen bilgisi ders kitabına göre iki doğru cevabı bulunduğu öne sü- rüldü. Yıldız Dershanesi Kolej Koordi- natörü İhsan Gönç'ün başkanlı- ğında bir grup öğretmenin yaptı- ğı inceleme sonucu şöyle: "Test 2'deki 25. soru: Aşağıdakilerden kaç tanesi düz- gün çokgendir? A) 4 B) 3 C) 2 D) 1 Bu sorunun cevabı, cevap analı- tarında (B) olarak gösterilmiştir. Türkçe Dil Kurulu'nun Büyük Türkçe Sözliiğü'nde çokgen, "her yandan doğru çizgilerle (kenarlar- la) çevrilmiş düzlem yüzey parçası" olarak tanımlanıyor. T. Pelit, S. Aydın, A. Demiralp, 1. Bağış, M. Giirkan tarafınd.an Nâzım Hİkmet Vakfı kuruluyor Kültür Servisi — 27 yıl önce ölen şair Nâzım Hikmet adına bir kültür sanat vakfı kurulacak. Nâ zım Hikmet'in kızkardeşi Samiye YaHınm'ın düzenlediği toplantıya katılan 30'a yakın yazar, sinema ve tiyatro sanatçısı, gazeteci, araş- tırmacı, politikacı ve yakın aile dostlan vakfın kurulmasını be- nimsediklerini bildirdiler. Kuruçeşme'deki Mülkiyeliler Birliği'nde gerçeklestirilen toplan- tıya katılanlar vakfın Girişim Ko- mitesi'ni oluşturdu. Ayrıca ilk kampanyarun hazırlanması ve ge- rekli tekrıik işlerin yürütülmesi için 14 kişilik bir yürütme kurulu oluşturuldu. Aydın Aybay'ın baş- kanlığında oluşan yürütme kuru- lunda Melih Aşık. Rutkay Aziz, Semih Balcıoğlu, Kıymet Coşkun, Refik Erduran, Hüseyin Ergün, Bilgin İnanç, Yusuf Kurcenli, Şük- ran Kurdakul, Zeynep Oral, Nev- zat Şenol, Emin Tanrıyar ve Mü- zühber Va-nû yer alıyor. Toplantıda yer alan diğer kişi- ler ise şöyle: Mahmut Dikerdem, Mehmel Ali Aybar, Emil Galip Sandalcı, Mahmut Tali Öngören, Kemal Sülker, Tanzer Yılmaz, Atilla Coşkun, Isık tnanç, Hikmet Yaltınm. Moris Gabbay ve Halet Çambel. yazılmış, Milli Eğitim Bakanlığı'n- ca ortaokul I. sıruflarda okutulan matematik kitabında, "Doğru parçalann birleşiminden meydana gelen kapalı şekle çokgen adı ve- rilir. Bu doğru parçaları, çokge- nin kenarıdır. Doğru parçalarının uçlan da çokgenin köşeleridir. Çokgenler, kenarlarının sayısına göre adlandırılırlar. Üçgen, dört- gen, beşgen, altıgen.." gibi deni- liyor. Buna göre, verilen şekillerin tü- mü çokgendir. Kenarlan ve açılan eş olan çokgenlere "düzgün çokgen" denildiğine göre, 1., 2. ve 4. şekiller "düzgün çokgen" olup sorunun cevabı "B"dir. Ancak, Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkan- lığı'nca ilkokul 5. sınıflarda ders kitabı olarak okutulan Ziyaettin Büyükkoyuncu'nun matematik kitabının 268. sayfasında çokgen şöyle tanımlanıyor: "Kenar sayıları dörtten fazla olan şekillere çokgen denir. Beş- gen, altıgen, birer çokgendir. Ke- narlan eşit olan çokgenlere düz- gün çokgen denir. Duzgiin altıgen, düzgün beşgen gibi..." Buna göre, bilimsel olarak sa- yılması gerektiği halde ders kita- bındaki tanıma uyarak üçgeni ve dörtgeni çokgen saymayan bir öğ- 1 olacaktır. Bu öğrenci kendisine öğretileni öğrenmiş, öğrendiğini uygulamış olduğu halde soruyu yanlış yamtlamış olacaktır. Test 2'deki 39. soru: "Aşağıdaki sulardan hangisi, cam tüp içerisine koyulup tama- men buharlastırıldığında dibinde lortu bırakmaz?" A) Sert su B) Damıtık su C) Maden suyu D) Yumuşak su Bu sorunun doğru cevabı, cevap anahtarında da belirtildiği gibi (B) olmalıdır. Ancak, ilkokullarda okutulan Milli Eğitim Bakanlığı fen bilgisi ders kitabının 72. say- fasında yumuşak su için şu tanım yapılmaktadır: "Su, süzülüp klorlandıktan sonra da içimi hoş olmayabilir ve- ya temiziik işlerine elverisli bulun- mayabilir. Böyle sular sert sular- dır. Su, toprağın altında veya üze- rinde akarken kayalardan birta- kım maddeleri eritir. Suyun sert- liği bu maddelerin çokiuğundan ileri gelir. Yumuşak su, yagmur suyu veya damıtık su gibi içinde erimiş maddelerin çok az bulun- duğu veya hiç bulunmadıgı su- dur." Buna göre, öğrencinin (D) seçe- neğini, yani "yumuşak suyu" işa- retlememesi beklenemez. Bu da öğrencinin soruyu yanlış cevaplan- »•r rencinin vereceği cevap (D), yani -dırmasına neden olacaktır. KAYIP Merhum Hüseyin Tosun ve merhume Zekiye Tosun'un kızı, A>ien - İbrahim Güzeliş, Mevlüde - Mekin Birsun, Vasfiye - Dr. Kemal Polat, Süleyman - Zühre Tosun'uri ablalan; Mustafa, Hüseyin Güzeliş, Işık - Sadık Buiut; Mefküre - Murat Özgül, Müge - Mehmet Özkun, Tanju - Marie, Tülay, Vural, Barış Polat'ın teyzeleri; Hayal, Bahar ve Mert'in halalan; Gülüm Coşkun'un sevgili anneannesi; Balıkesir Muhakemat Müdürü KERMAN HAVVA TOSUN'u kaybettik. Cenazesi; 5 Haziran 1990 Karacaahmet Camii'nde kılınacak öğle namazını takiben Karacaahmet Mezarlığı'nda defnedilecektir. İHSAN - FATMA - ZEKİYE - DENİZ KUTLUSOY sistörlü radyolanyla geziyor. Maç- lan naklen anında radyoda dinle- dikten sonra akşam tekrar en he- yecan verici anlan televizyonda 'replay" olarak görüyorlar, ünlü futbolcularla yapılan röportajla- n seyrediyor, yorumları izliyorlar. Taşradan gelip de büyük kentler- deki stadyuma gidenleri ise turizm şirketleri düşünüyor. Örneğin To- rino'nun civar kentlerinden bura- ya otobüsle gelen ailelere önce bir- İikte bir şehir turu attınlıyor. Der- ken koca stadyuma gidiyor. Fut- boldan hoşlanmayan hanımlar ve küçük çocuklar otobüsle kent gez- mesine devam ediyorlar. Televizyonun futbol programla- rı yalnız pazar günleriyle sınırh kalmıyor. Futboldan kendilerinı ayıramayan İtalyanlar çarşamba gecelerini de bu tutkuya adıyorlar. Çarşamba geceleri tüm Avrupa kupa maçlarını veren televizyon ekranı karşısında geçirilen saatle- rin sayısı pazar günlerini de aşı- yor. Çünkü İtalya'da oynanan maçları anında canlı yayın olarak veren devlet televizyonu RAI kar- şısında, Beriusconi'nin özel kanal- ları da yurtdışındaki en önemli Avrupa kupa maçlarını veriyor. Bütün bunlara pazartesileri RAl'ın 3. kanalında "Pazartesi Yargılaması" adı altında verilen, 5 milyon seyircinin izlediği futbol dünyası programını da eklemek olası. Bu tip programlar içinde en ünlusü olan RAl'ın bu pazartesi randevusuna tüm özel kanallar da benzeri çeşitli programlarla cevap veriyor. Bu yayınlarda Arjantinİi Sivori, ya da eski şampiyonlardan Bettega gibi eski futbolcular ve Zenga, Vialli gibi gunümüzün ün- lü futbolcuları takdimcilik "anchor-man'Mik >-apıyorlar. Tdevizyondaki bu futbol hasta- lığına bir de büyük tirajlı futbol gazeteleri ekleniyor. "La Gazzet- to della Sport", "II Corriere della Sport" ve "Tutto Sport" gibi ga- zetelerin pazar günleri toplam ti- rajlan 2 milyonu aşıyor. Pazarte- si günleri ise tüm İtalyan gazete- leri büyük kısmını futbola ayır- dıkları 8 sayfalık özel ekler veri- yorlar.. Parlak imajlanna bir de "kazanan takımlann patronlan" etiketini eklemek isteyen Silvio Beriusconi ve FIAT'ın sahibi Gi- anni Agnelli milyarlar harcayarak takımlarına en iyi futbolcuları transfer ediyorlar. Sahibi olduğu "Milan" takımında dünya futbo- lunun Gullit ve Van Basten gibi bir numaralarım oynatan Silvio Ber- iusconi, bu sayede halkın gözün- de gerçek bir "kahraman" statü süne ulaşmış bulunuyor. Ulusal tutku olan ve bizim Spor-Toto'nun karşılığı ölan a Toto-Oücio"ya ise herkes bütçesinden birkaç kuruş ayırıyor. "Toto-Calcio" öylesine önemli bir gelir kaynağı oluşturu- yor ki bunun bir benzeri "Toto- Nero"yu mafya işlefiyor. Yeraltm- da bulunmasına rağmen "Toto- Nero" Dünya Kupası için de piya- saya sürülmüş bulunuyor. Bütün bunlar bir ay boyunca İtalya'da ne gibi bir futbol şenli- ği yaşanacağı hakkında bir fikir veriyor. ttalyan yasamının her ala- nına giren futbol yüzünden hiçbir politikacı çıkıp da "İtalya *90" için harcanan maksi fonlara, "Bu ne biçim savurganlıktır" demiyor. Örneğin İtalya'da hâlâ devlet has- taneleri uzak durulması gereken yerler olarak biliniyor. Muslukla- nndan çamur akan ve artık spa- gettiyi bile maden suyuyla pişir- mek zorunda kalan Napoli'de "su" yüzünden çıkan "iotifada" ise Dünya Kupası için çizmeye do- luşan gazetecileri hayretler içinde bırakıvor. HESAPLAŞMA BURHANARPAD (Baştarafi 2. Sayfada) idi. 1 Mayıs Bahar bayramı en basta geliyordu. Bahar bayramı- nı 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı izliyordu. 27 Mayıs 1960 değişimi de bir süre ulusal bayram olarak ve özgürlük bayramı diye adlandırılarak bayramlar takvimine alındı. Ama birkaç yıl önce bundan vazgeçıliverdi. Son yıllarda yoğunlaşan tartışma- lara bakılırsa yakında 1 Mayıs Bahar Bayramı da takvimdeki ye- rini Hıdrellez Bayramı'na bırakacağa benzıyor. Oysa 1 Mayıs Bahar Bayramı. kültür dünyası ülkelerinde ba- har coşkulu bir sevinçle ve canlı törenlerle kutlanır. Gerçi baş- langıçta kuşku ve ürküntû ile karşılanmıştır. Avusturya gibi bir kültür ülkesinde bile! Viyana'da bahar bayramının ilk kutlanHacağı gün dükkânla- rın kepenkleri indirilmiş, ana-babalar çocuklarını okula gönder- memişlerdir. Fakat işçi grupları ellerinde tuttukları çiçekleri yo- lun iki yanında duran Viyanalılara saçıp, şarkılar soylemeye baş- ' layınca halk rahatlamış ve şarkılar söyleyip dans ederek işçite- rin sevincine'katılmıştır. Stefan Zvveig bu olayı "Dünün Dünyası" kitabtnda sevecen bir anlatımla dile getirir. Mayıs bayramları arasında en az tartı- şılanı 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'dır Atatürk'ü anma bay- ramı sözlerinin de bulunması etkili olmuştur. Mayıs bayramları arasında en kısa ömürlüsü 27 Mayıs özgûr- lûk Bayramı olmuştur diyebilırim. 27 Mayıs'ın kısa ömürlü olmasının nedenini bulmak için 27 Mayıs olayı üzerinde kısaca durmak gerekiyor. Ordu gücünün görev almasıyla gerçekleştirilebilmiş 27 Ma- yıs değişimi dtş görünümüyle mayıs öncesi 28 nisana kadar uza- nır. 28 Nisan 1960, Beyazıt'ta protesto gosterisi yürüyüşüne ge- çen üniversitelileri dağıtmak için atlı polisler saldırıya geçince ipin ucu elden kaçmıştı. Polis saldınsını aşan gençler Beyazrt, Sul- tanahmet yolunu izleyerek Valihğe, sonradan istanbul Emniyet Müdürlüğü'ne yürümüşlerdi Her iki makam da kapılarını kilitle- yerek korunmaya çalışmışlardı. Böyle bir olay Türkiye Cumhuri- yeti tarihinde iik kez görülmüştü. Düzeni sağlamakla görevli oto- riteler, kendiliğinden ofuşmuş bir halk direncine yenik düşmüş- tü. 28 nisan-27 mayıs arast Istanbulunda ve Ankara'da Adnan Menderes, otomobilinden zorla indirilmişti. Bu durum karşısın- da Menderes istifa etmek istemiş, fakat Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın,"Dereden geçerken at değiştirilmez" sözleriyle buna engel olunmuştur. 27 Mayıs değişimi, dış görünümüyle orduca gerçeklestirilen bir toplum olayıdır. Oysa durum bunun tam tersidir. DP yöneti- minin son yıllarda gittikçe artan baskısından ve paraca sıkıntı- lardan bunalmış olan muhalefet partilerinin, gençlik kollannı alt- tan alta yönlendirmesiyle Türkiye'de yönetimin el değiştirmesi gerçekleştirilmiştir. Kısa süre için de olsa! Ne var ki olayların başlangıcını hazırlayan kimi dış güçler, gi- rişimi elden kaçırmaya başladıklannı görünce uygulamada de- ğişiklik yapmışlar ve "Ordu, millet el ele" sloganını yeglemiş- lerdir. Dış dünya para babalarının ve özellikle Amerikalıların sık sık uyguladıkları bir ilke vardır: Destekledikleri yabancı devlet yöneticileri, halkının gözünde sevimsiz olmaya başlayınca mu- halif parti güçlerini destekieyip yönetimi teslim ederier. Bûlent Ecevit'e ve Süleyman Demirel'e yaptıkları gibi. TRT'nin, 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı günü ikinci kanal yayınında programını sunarken yapıverdiği bir deği- şiklik çok ilginçtir. Şöyle özetleyebiliriz: Taksim Cumhuriyet Anı- tı'nda yıllardır yapılagelen töreni bir el çabukluğuyla değiştiri- veımiştir. Ne pırıl pırıl sesleriyle istiklal Marşı okuyan gencecik insanlar, ne de Cumhuriyet Anıtı'nda Atatürk'ü çevreleyen dev- rim arkadaşları ve ne de emekçiler ve köylüler. Atatürk'ün cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençleri, TRTnin yeni sunuş dûzertinde yoktur. Atı şahlanmış bir asker /Matürk gö- rüntüsü, havada savaş uçakları, denizde savaş gemileri! Ya Türk geViçliği? Ya Atatürk'ün yakın devrim arkadaşları? Ya işçiler? Ya köylüler? BU HARF "DAYANIKLILIK" SİMGESİDİR.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear