Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 HAZİRAN1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/J
De Klerk'den
yeni reformlar
• WASHINGTON (AA)
— Güney Afrika
Cumhuriyeti'nin reformist
Devlet Başkanı F. W. de
Klerk, ülkesi için ABD'nin
anayasasını model olarak
kullanmak ve bütün ırkçı
aynmcüıklan ortadan
kaldırmak istediğini söyledi.
Dc Klerk, VVashington
Times gazetesine verdiği
demeçte, oy hakkı
bulunmayan siyah
coğunluğun bundan sonra
yeni anayasa için yapılacak
oylamada oy kullanacağını
bildirdi. Devlet Başkaru de
Klerk, "Zaman çok değerli.
Beyaz azınlığın
imtiyazlanna ve idaresine
son verilmeli. Bunu
içtenlikle söylüyoruz" dedi.
Kremtin'de
ABD modeli
• VVASHINGTON (AA)
— SSCB Başkanı Mihail
Gorbaçov, Kremlin'in Beyaz
Saray gibı işlemesi için
ABD Başkanı'ndan yardım
istedi. Başkan George
Bush, Gorbaçov'un
Kremlin'deki yardımcılarını
eğkmesi için "Beyaz Saray
Kurmay Başkanı" unvanını
taşıyan özel Kalem
Müdürfl John Sununu'yu
görevlendirdi. Sununu'nun
yakında Moskova'ya
giderek Kremlin'de eğitim
çalışmalanna başlayacağı
bildirildi. Beyaz Saray'ın bu
konuda yaptığı açıklama,
Amerika'da büyük ilgi
uyandırdı. Gazete ve
televizyonlar, olayın iki
başkan arasındaki yakınlık
ve işbirliğinin boyutunu
göstermesi yönünden önem
taşıdığım vurguladılar.
D. Almanya'da
terörist avı
• DOGU BERLİN (AA)
— Detnpkratik Almanya
pröisinrâ, dttn, Kızılordu
Fraksiyonu'na üye 4 Federal
Almanyalı terörist daha
yakaladığı bildirildi. D.
Almanya haber ajansı
ADN, Içişleri Bakaru Peter-
Michael Diestel'e dayanarak
verdiği haberde, boylece son
10 günde yakalanan terörist
sayısımn 6'ya ulaştığuu
duyurdu. Ajans, Monika
Helbing, Ekkehard Freiherr
Von Seckendorff, Herner
Lotze ve Christine Duenlein
adlı teröristlerin Cottbus ve
Francfort-Sur-Oder
kentlerinde yakalandıklannı
belirtti.
ABD, iislenni
denetliyor
• ATtNA (AA) — Resmi
temaslarda bulunmak ûzere
Yunanistan'a gelen ABD
Hava Kuvvetleri'nden
sorumlu Savunma Bakan
Yardımcısı Anne
Fbreman'ın Girit
Adası'ndaki Gurnon ve
Suda üslerini denetlediği
.bildirildi. Hükümet sözcüsü
Viron Polidoras,
Fbreman'ın Girit
ziyaretinin, Washington'un
Atina'daki Ellinikon
Üssü'nün bir bölümünün
Girit'e nakli çalışmalannın
bir parçası olduğunu
açıkladı. Fbreman'ın
Amerikan üslerindeki
denetim çalışmalannın
"gizli bir ziyaret"
çerçevesinde olmadığını
ifade eden Polidoras,
Savunma BakanlığYnın
izniyle, Amerikalı
yetkililerin belirli aralıklarla
Yunanistan'daki iisleri
denetlediklerini kaydetti.
İsrail hâlâ
• Dış Haberler Servisi —
Son üç günde Filistinliler
tarafından yaralanan
lsraillilerin sayısı ikiye
çıkarken, ABD Dışişleri
Bakanı James Baker'ın
Temsilciler Meclisi Dış
İlişkiler Bakanı James
Baker'ın Temsilciler Meclisi
Dış Ilişkiler Komisyonu'nda
İsrail'e karşı yaptığı sert
uyarının yankılan sürüyor.
önceki gün Israil'in 1967
Arap-tsrail Savaşı sırasında
işgal ettiği Doğu Kudüs'te
bir Filistinli kadının 11
yaşındaki tsrailli bir çocuğu
bıçakla yaralaması üzerine
İsrailliler sokaklara
döküldü. Armon Hanatziv
Yahudi mahallesinde
oturanlann Arap bölgesi
Sur Bahir'e geçtikleri ve
ellerinde taş ve yanar
lastiklerle Filistinlilerin
evlerine saldırdığı bildirildi.
Islami Kurtuluş Cephesi, yeıplseçim zaferini genelseçimlerdeyeniler mi?
Batrda Cezayirkorkusu
SABETAY VAROL
PARİS — Cezayir'deki yerel seçimlerin
kesin sonuçlan henüz aciklanmamakla bir-
likte, Jslami Kurtuluş Cephesi'nin, eski tek
parti "FLN" (Ulusal Kurtuluş Cephesi)
karşısında ezici bir zafer kazandığı kesin-
leşti. 28 yıl boyunca ülkeyi, iktidan kinı-
seyle paylaşmadan yöneten FLN, bu so-
nuçlarla birlikte, Fransa'ya karşı bağımstz-
lık savaşından aldığj "devrimci mesnıi-
yef'ini sandıkta yitirmiş oldu. 48 vilayetin
45'inde Islamcılar'ın Ulusal Kurtuluş Cep-
hesi'ni ağır yenilgiye uğratuğı haber veri-
liyor. Cezayir ve Oran gibi kentsel raerkez-
lerde Islami Kurtuluş Cephesi'nin, oyları-
nı yüzde 65-70 gibi rakamlara ulaştırması
dikkat çekiyor. Birçoklarının inanmakta
güçlük çektikleri bu sandık üstünlüğüne
rağmen, Islami Kurtuluş Cephesi yandaş-
lannın, aşırı gösterilerden kaçmdıkları ve
zaferi sessizce karşıladıkları gözlendi.
Cezayir'de lslamcı hareketin hızla güç
kazandığı bih'nmekle birlikte, yakın zama-
na kadar söz konusu partinin gerçek gü-
cünün ne olduğu tam olarak kestirilemi-
yordu. Yerel seçimler, olası bir genel seçim-
de de lslamalar'ın kesin zafer kazanarak
iktidara gelebileceğini açıkça gösterdi. Şim-
di Batılılar'ın yanıt aramaya başladığı so-
ru, Islami Kurtuluş Cephesi'nin gerçek ni-
yetlerinin ne olduğu. Fransız gazeteleri,
parti lideri Abbasi Madani'nin değişik
portrelerini aktanyor. Le Monde gazetesi,
birçok Cezayirli'nin salt FLN aleyhtarlığı
yüzünden Madani'ye oy verdiğini de vur-
guluyor. Bu gazeteye göre şeriat düzeni is-
temedikleri halde "İslami Kurtuluş Cephe-
sl"ne oy verenler şu şekilde akıl yüruttü:
"öıgiit lideri Abbasi Madani klasik anbun-
Fransa'da askeri çevreler, savaş tehlikesinin "güneyden"
geleceğine uygun askeri stratejiler çiziyor. Paris, "Yeni bir
Iran mı?" diye soruyor. Avrupa, şeriatçıların iktidara
gelmesi durumunda siyasi irticanın artmasından çekiniyor.
Asın sağ partilerin güçlenmesi olasıhğı gündemde.
da bir imam ya da moUa değil. Dinden söz
eden bir laik ya da bir universite öğretim
iiyesi." Başka bir deyişle yeni patlak veren
Cezayir tslamcılıği, gerçekte milliyetçi bo-
yutları hayli önemli bir tür dincilik. Cep-
he yandaşlan iktidara gddigi takdirde,
"Cezayir halkının özgünlüğünü muhafa-
za edecek bir eğitim sistemi reformu"na
ağırlık verecekler.
Paris, eski sömürgesi olan Akdeniz'in
güney yakasmdaki bu komşu ülkede olup
bitenler karşısında karamsar senaryolar
yazmaktan kendini alamıyor. özellikle
Fransız askeri çevreler, Sovyetler Birliği ve
Doğu Avrupa ülkelerinde olanlardan son-
ra savaş tehlikesinin "giineyden" geleceği
varsayımma uygun askeri stratejiler çiz-
rnekleraeşgul.Cezayir'in "yeni bir tran ol-
ma olasıhgY', Paris'teki bakanlık binalan-
nın bir numaralı endişe kaynağı olraaya
başladı bile. Fransızlar'ı korkuya sevk eden
diğer bir nokta, Fransa'da çahşan Cezayirli
nüfusun diğer Kuzey Afrikalı nüfusla be-
raber üç milyonun üzerinde oluşu. öbür
Batı Avrupa ülkelerini de orta ve uzıın va-
dede "tehdit" eden, ancak ilk ağızda özel-
likle Fransa ve Italya'yı ilgilendiren bu teh-
like, şu üç boyutuyla ele alınabilir:
1- Cezayir'de lslamcı ve şeriatçı bir dü-
zenin kurulmasıyla birlikte "Boat People"
örneğinde olduğu gibi binlerce kişinin "si-
yasi iltica" gerekçesiyle Avrupa ülkelerirıe
gelmek isteyecekleri. Kuzey Afrika'yı sar-
san ekonomik bunalımm yardımıyla bu
göç dalgası kısa sürede, içinden çıkılmaz
bir kısırdöngüye dönuşebilir. Çunkü "si-
yasi iltica" taleplerine olumlu ya da olum-
suz yanıt verme biçimindeki çözümlerin her
ikisi de büyük sakıncalar taşıyacaktır. An-
cak birçokları İslami Kurtuluş Cephesi'nin
yeni bir göç dalgasına neden olacak dav-
ranışlardan kaçınmak isteyeceğini tahmin
ediyor. Bunlara göre cephe, Avrupa'da ya-
şayan Cezayirlilerin durumunu ülke için
"aşağılajıcı" bir dururo olarak ele alıyor.
Ancak "yeni Cezayir bıırjuvas"nın bu yolu
seçmesi imkânsız degil.
2- Halen Fransa, Belçika ve ttalya gibi
ülkelerde yasayan Kuzey Afrika kökenü ya-
bancı işçiler arasında, olası Iran tipi şeri-
atçı radikal bir rejimin, propaganda ve te-
rörist faaliyetleri körüklemesi, sayıları bir-
kaç railyonu aşan Magnplı Arap'ın bu fa-
alıyetlere ister istemez lojistik destek sağ-
laması. Cezayir, Fas ve Tunus hükümetle-
rinin, eskiden beri Avrupa'da yaşayan va-
tandaşlan üzerinde kurduklan etkinlik, re-
jim değişikliğinde de bunun süreceğini gös-
teriyor. örneğin Paris Büyük Camii, Ce-
zayir hükümetinin kontrolünde.
3- Bu iki gelişmeye paralel olarak Avru-
pa ülkelerinde uyanacak Arap ve Müslü-
man aleyhtarhğının ırkçı duyguları körük-
leyerek Avrupa'daki aşın sağ partileri da-
ha da güçlendirmesı.
Kuzey Afrika'daki, hızlı nüfus artışı ile
birlikte yukandaki karaır*?r <;erıaryo, Ba-
tı Avrupa ülkeleri için söz konusu tehlike-
nin bir "saatli bomba"ya benzetilmesine
yol açıyor. Geçen sah günü Cezayir yerel
seçiraierinde "İslami Kurtuluş Cephesi"nin
büyük başan kazanması, Batı'da ve özel-
likle Fransa'da bir süreden beri bu
"karamsar" olasılığa ağırlık verme yanlı-
sı olanlarm değirmenıne su taşıyor. Ancak
gelişmelere başka türlü bakanlar da az de-
ğil. Bu kesimin savlan şöyle: Bir kez söz
konusu seçimler, yerel seçim olduğu için si-
yasal anlamııu abanmamak gerekir. Ulu-
sal Kurtuluş Cephesi ve îslami Kurtuluş
Cephesi dışında kalan "demokratik" par-
tiler, seçmeni sandığa gitmemeye, yani boy-
kota çağırdı. Katılma oramnın yüzde 60'm
üzerine çıkmaması, bu çağnnın kısmen de
olsa yankı bulduğunu kanıtladı.
lkinci unsur, FLN'nin tran yanüsı olma-
yışı. Tüm kaynaklar, Cezayir'de birkaç yıl
içinde güçlenen söz konusu "cami" muha-
lefetinin, daha ziyade Suudi Arabistan'dan
destek gördüğünü ortaya koyuyor. Suudi
Arabistan'ın, dostu Fas'a da yayılabilecek
ve Fas KraJı lkinci Hasan'ı tehdit edecek
böylesı bir lslamcı dalgaya daha uzun sü-
re devam edip etmeyeceği meçhul. Kaldı ki
iktidara gelen bir şeriatçi partinin, doğal
kaynaklan zengin Cezayir türü bir ülkede,
Rıyad'ın güdümünde kalmaya razı olup ol-
mayacağı da bilinmıyor. Üçüncü faktör
ekonomik kriz bir yana, belli bir kalkın-
mışlık düzeyinde, kültürel planda Batı et-
kisinde büyük bir Ulkenin şeriat düzenine
ayak uydurup uydurmayacağı. Cezayir or-
dusunun ülkedeki bir numaralı örgütlü güç
olmaya devam edişi de Iran tipi bir düze-
nin kurulmasının bu ülkede sanıldığı ka-
dar kolay olmayacağını düşünenlerin baş-
lıca guvencelerinden bir diğeri.
BAYRAK YASASINA tNAT — ABD'de önceki
gün kutlanan bayrak gününde onlarca Bbiesik Drv-
letler bayragı yakıldı. ABD Yüksek Mahkemesi'-
nin "bayrak yakanlar cezalandınlacak" şeklinde-
Id karanna karşın, önceki gün Komünist Paıüsi se-
mpatizanlan ve Vietnam'da Savasan Sobayiar Der-
negi üyeleri, New York'ta toplanarak ABD bay-
raguıı yakular. Bu arada, ABD'nin Seattle kennnde
dc bayrak karşıtı olanlarla bayrak sevenler arasın-
da kavga çıkn. ABD bayrağını ateşe veren gösteri-
dler ile polis arasında çıkan çahşmadaa sonra 15
protestocu turuklandı.
Askeri yardım kesintisi
Anharafda
rahatsızhkABD Temsilciler Meclisi Dış Yardım Ali
Komitesi'nin kararına Ankara tepki gösterdi.
ANKARA (Cumburiyet Baro-
sn) — Doğu Avrupa'da birbirini
izleyen genel seçimlerde halk ilk
demokrasi deneyimini yaşarken,
VVashington'da yapılan yeni tehdit
değerlendirmesi Türkiye"nin Batı
gözundeki stratejik öneminin
azaldığıru net biçimde ortaya koy-
du. Sosyalist ülkelerde 1989 yılın-
da yaşanan hızlı değişim sonrasın-
da ABD Temsilciler Meclisi Öde-
nekler Dış Yardım Alt Komitesi
1
nin yaptığı ilk toplantıda Sovyet
tehdidinin azalması gerekçe gös-
terilerek üç NATO ülkesine yar-
dımlarda yapılan kesinti, Ankara
1
da rahatsızlık yarattı. Türkiye"ye
verilen askeri yaıdunda ilk kez 145
milyon dolar gibi büyük miktarlı
bir azaltmaya gidilmesinin alarma
geçirdiği Ankara, bu kararın ke-
sinleşmesini önlemek için Was-
hington nezdinde bir dizi girişim
başlatacak.
Konuya yakın kaynaklarm bu
konuda Cumhuriyet'e yaptıkları
değerlendirme ozetle şöyle:
"Kesinti miktannın, kesinti ya-
pılacak ülkelerin neye göre beiir-
lendigi, oranlamamn nasıl yapıl-
dıgı belirsizdir. Türkiye'nin konu-
mu tehdit açısından hangi değer-
lendirmeye gore Portekiz ya da
Vunanistan'la eşdegerli olabilir?
Kesinti oranlannın manbğı, özel-
likle Turkiye'nin SSCB ile sınır
komşusu olma özelliği ve Körfez'e
yakmhgı dıişünüldügünde anlaşı-
lamamaktadır. Sovyet tendidi ko-
nusunda yeni degerlendirmelere
açığız. Bu ülkeyle doslluk temeli-
ne dayalı ilişldlerimiz de giderek
gelişmektedir. Ancak bu komşu
ülkenin içinde bulunduğu siyasi
ortamın ne denli istikrarlı olduğu
sorusu akıllardadır. Bu soru An-
kara için, Rize için, Kars için
önemlidir. VVasbington için de
önemli olması gerekir."
öte yandan ABD yardımmda
kesinti karannın başta Alt Komi-
te'nin Demokrat Partili Başkanı
David Obey tarafından bir "ilk
adun" olarak nitelenmesi ve kesin-
tinin daha yüksek olması gerek-
ligi, açlık çeken ülkelere ve Doğu
Avrupa'ya yardıının NATO'nun
söz konusu ülkelerine yardımdan
önemli olduğu yolundaki sözleri
de Ankara açısından "öneraö bir
sinyai" olarak değerlendirildi.
Temsilciler Meclisi'nden sonra
Senato Dış Yardım ödenekler Alt
Komitesi'nde de görüşülmesi bek-
lenen FMS miktarlan konusunda,
Ankara'nın yapacağı girişim ise
daha çok diplomatik kanallardan
"üstii kapalı" biçimde gerçekleş-
tirilecek. Yetkililer, karann kesin-
leşmesinin bir süreç meselesi oldu-
ğunu anımsatarak, bu süreç için-
de VVashington Büyükelçiliği dü-
zeyinde yapılacak temas ve uyan-
larla ABD yönetimine Turkiye'nin
gereksinimlerinin bir kez daha an-
latılacağını belirttiler.
Fener Rum Patriği Dimitrius, Washington'da 'tarihi şahsiyet' olarak karşılanacak
ABD ile ilişkilerde yeni gerginlik
Patrik Dimitrius'un ziyareti Türkiye'yi
rahatsız ediyor. Dimitrius'un ziyaretinde
perde arkasındaki kişi, Cumhurbaşkanı
Turgut özal ile yakın diyaloğu bulunan
Başpiskopos Yakovas.
UFUK GÜLDEMİR
VVASHINGTON — Türk yasa-
lannın, "yerd" Ortodokslann ru-
hani lideri olarak kabul ettiği Fe-
ner Rum Patriği Dimitrius'un,
önümuzdeki ay başlayacak olan
ABD ziyaretinde "dünya Orto-
dokstannın evrensd lideri" olarak
karşılanacak olması, Türk-
Amerikan ilişkilerinde gerginlik
unsuru olmayı sürdürüyor.
Amerika, Patriği, Beyaz Sa-
ray'ın oval ofisinde, Yabancı Ko-
nuk Köşkü'nde ve Dışişleri Ba-
kanlığı'nda zjyaretler vererek "ta-
riMi bir şabsiyet" olarak karşıla-
maya hazırlanıyor. "Eski
yaralan" deşmesi nedeniyle Tür-
kiye'yi rahatsız eden bu yaklasım-
da rol oynayan unsurlardan ba-
zılan şöyle sıralanıyor.
1—Özal-Yakovas diyaloğu:
Patriğin ziyaretinin perde arkasın-
daki kişisi, Cumhurbaşkam Tur-
gut Özal ile gayet yakın diyaloğu
bulunan Kuzey ve Güney Afrika
Ortodoksları Başpiskoposu Ya-
kovas. Programm Yakovas'ın
ABD'deki ağırlığı ile orantıh ola-
rak biçimlendiği anlaşıhyor. Ya-
kovas 1986'da Başbakan özal'ın
özel izni ile Türkiye'ye geldiğin-
de bize Istanbul'da verdiği demeç-
te, "Palrikhane bizim ana
kilisenıizdir" demisti. Hazırlanan
program, Yakovas'ın patrikhane-
ye bu 'tarihi' bakışını yansıtıyor.
özal, ne zaman Amerika'ya gei-
se, görüştüğü Yakovas'ı, Ameri-
ka ve Yunanistan'a yönelik poli-
tikalarda "alternatif bir rota"
olarak görüyor. Yakovas'm özel
sohbetlerinde kendisinden Da-
vos'un mimarlarından birisi ola-
rak bahsettiği sır değil. Diğer yan-
dan Yakovas, "Türkiye
aleyhtan" olarak tanınan bir şa-
hıs. Gazeteciler Cemiyeti'nin
80'lerde Türk-Yunan sorunlan
konusunda hazıriadığı bir broşür-
de, Yakovas'm, "Kim derdi ki
giiniin birinde 12 ada tekrar Yu-
nan adası olacak. İşte bu gerçek-
leşti. Aynı umut Istanbul için ne-
den yaşamasın ?" dediği aktan-
hyor. Bir yandan Türk Dışişleri,
Gazeteciler Cemiyeti'nin bu bro-
şürünü uluslararası platformlar-
da dağıtıyor, diğer yandan da Ya-
kovas ile özal arasında sıcak bir
ilişki yaşanıyor. Yakovas, Ozal'- rektif vermesıne gerek yok. Mes-
ın hassas noktalarını çok iyi bili- lektaşlan arasında hızlı düşunmek
yor. Örneğin patriğin gelişi dola- özelliğiyle tanınan Kandemir,
yısıyla verdiği bir demeçte, "Ken- Özal'nı nabzuun nasıl atnğını, ka-
disi buraya Tıırkiye'nin eiçisi ola- fasının nasıl çaiışbğım gayet iyi
rak gelivor. Elbette 'Bize işkence
ve kole muameiesi yapüıyor'
demeyecek" diye konuşuyor. Bu
yaklaşımdan, özal'ın,
"olumsuz" görünen baa konula-
ra "ters vuruşlan" beğendiğinin
Yakovas'ın gözünden kaçmadığı
anlaşıhvor. Dolayısıyla bu du-
rum, "Özal ile Yakovas arasında-
ki >akın diyalog olmasaydı, pat-
riğin gezisi, bu 'tarihi' boyntu ile
mumkuD olabilir miydi" sorusu-
nu gundeme getiriyor. Öte yan-
dan, bu diyalog, VVashington'da-
ki Türk Büyükelçisi Nüzhet Kao-
demir'in patrik için elçilikte ye-
biliyor.
2—Amerika'nın tarihsd yakfaı-
şımı: ABD, tarihi boyunca Türki
ye'deki Hıristiyanları doğal ola-
rak koUamış, kampanyalar açmış
bir ülke. Lozan Antlaşması'nı en
geç onaylayan ülkelerin başmda
da ABD geliyor. Lozan görüşme-
leri sırasında ABD delegesi sürekli
tsraet İnönii'yü patrikhanenin ka-
patılmaması için ikna etmeye ça-
lışıyor. ABD'nin patrikhaneye bu
ilgisi hiçbir zaman sönmüyor.
Özellikle 1980'den sonraki aske-
ri yönetim zamanında, Türkiye'-
Tahranla diplomatik sıkuıtı
SEMİH İDİZ
Bir îranlı muhafızm Türkiye'nin Tâhran Büyükelçiliği
Müsteşarı Müfit Özdeş'i tokatlaması ve özel eşyalanna
el konması, Ankara tarafından protesto edildi. Iran,
tokatlama nedeniyle üzüntülerini bildirirken özdeş'in
eşyalan halen iade edilmedi.
tranlı makamlar, tokatlama ola-
yı nedeniyle üzüntü bildirirken
Özdeş'in eşyalan iade edilmedi.
Güvenilir kaynaklardan edini-
len bilgiye göre, her iki tarafm gizli
tutmaya çalıştıkları olay 20 gün
kadar önce Türk sırunna yakın bir
yerde meydana geldi. Türkiye'ye
arabasıyla gelmekte olan özdeş,
Îranlı devrim muhafızlan (Pastar-
lar) tarafından durduruldu ve ara-
ANKARA — Türkiye'nin Tah-
ran Büyükelçiliği Müsteşan Mü-
fit Özdeş'in kısa bir süre önce
Türk-lran sınırı yakınlarında bir
Îranlı devrim muhafızı tarafından
tokatlandığı ve özel eşyalanna el-
konduğu öğrenildi. Ankara, Tah-
ran nezdinde girişimlerde buluna-
rak olayı "şiddefle" protesto etü.
bası aranmak istendi. özdeş'in
diplomatik pasaportunu göster-
mesine ve bu tür bir aramanın
diplomatik ilişkileri düzenleyen
Viyana Sözleşmesi'ne aykın oldu-
ğunu bildirmesiyle çıkan tartışma-
da Pastarlardan biri Özdeş'i tokat-
ladı. Daha sonra özdeş'in araba-
sındaki özel eşyalara elkondu.
özdeş, bu gelişmeler üzerine
derhal Tahran'a döndü ve olay ay-
nı gün Ankara'ya bildirildi. Bu-
nun üzerine Iran'ın Ankara Büyü-
kelçisi Mohammed Bagheri, Dışiş-
leri Bakanlığı'na cağnldı. Burada
yapılan görüşmede Türkiye Cum-
huriyeti'nin bir diplomatına kar-
de karşısında siyasi konularda de-
mek verraeyi göz önüne alabilece- Tıeyimsiz bir lider kadrosu bulan
ği bir iklim hazırlamış olmakla da ABD, patrikhane konusundaki
dikkati çekiyor. Cumhurbaşkam çabalarını arttınyor. Eski savun-
özal'm, böyle bir yemek vermesi ma bakanlanndan Büyükelçi Ha-
için Kandemir e telefon açıp di- san Esal Isık, bu dunımun tehli-
kesine, Kenan Evren'e yolladığı
bir mektupta, "Patrikhanenin dı-
şandan güdiim altına alınması,
Osmanlı devktinin son dönemin-
de yaşananlann tekrar yaşanma-
sına yol açar" diyerek dikkat çe-
kiyor. Ancak patrikhanenin geç-
mişte yanmış olan eski binasının
yeniden inşa edilmesi, Özal yılla-
nna nasip oluyor. Yakovas, bu
konuda hem özal nezdinde giri-
şimde bulunuyor hem de Rum lo-
bisinin adamı olarak tanınan Dı-
şişleri Bakan Yardımcısı Edward
Derwinski (Patriğe Dışişleri'nde
verilecek yemekte ev sahipiiği ya-
pacak) aracılığı ile zaten konuya
yatkın olan ABD Dışişleri'ni
"patrikhanc sorununun" üzerine
salıyor. Böylece Türkiye'ye gelen
resmi Amerikan heyetlerinin pat-
rikhane konusunu gündeme getir-
diği bir dönem başlıyor.
şı gösterilen bu muamelenin hiç-
bir şekilde kabul edilemeyeceği
bildirilerek olaydan ötürü Tahran
şiddetle protesto edildi. Bagheri-
den, Özdeş'in özel eşyalanmn da
derhal iade edilmesi istendi. An-
kara'nın bu girişimine koşut ola-
rak Turkiye'nin Tahran Büyükel-
çiliği, İran Dışişleri Bakanlığı nez-
dinde benzeri bir protestoda
bulundu.
Îranlı makamlar ise bu gelişme-
lerden duydukları üzüntüyü bil-
dirmelerine karşın, "Acaba miis-
teşar tahrik edici miydi?" şeklin-
de sorular sorarak "konuyu farklı
yöne çekmeye" calıştılar.
DUN\ADA BTJGIJN
ALİSİRMEN
Yürümek Neyine...
Abide-i Hürriyet Caddesi'nde yürüyecektik dün. Yû-
rûyemedik. Yazarlar, şairler, Türkiye Yazarlar Sendikası ve PEN
Yazarlar Derneği üyeleri, yazıdan başka uğraşı, kaJeminden baş-
ka aracı, silahı olmayan ınsanlar, "Düşünceye özgürlük" yürü-
yüşü yapacaklar, gazetecilerin düşünce suçundan hapislere düş-
mesi karşısında tepkilerini göstereceklerdi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin jstanbul'daki en yüksek mûf-
ki arniri vali, yazarların, ozanların yürüyüşlerini yasakladı.
Düşüncenin yasak olduğu bir ülkede, bu yasağa karşı çıkma-
nın yasaklanması da Aristo mantığına göre doğaldı.
Avrupa'ya tam üyeliğe utanmadan aday olanlar, yine utanma-
dan her türlü düşünceyi ve yasaklara karşı çıkmayı bile yasakh-
yorlar. Biz yazarlar, çizerler, ozanlar, Diyanet işieri'nden hac ka-
zığı yemiş hacı adayı değiliz ki dökülüp sokağa gösteri yap«-
lım, kimseden çekinmeden.
Biz yazarlar, çizerler, ozanlar Emniyet Genel Müdürü'nün ya-
saklamasını hiçe sayarak (gerçekte vurulan polis arkadaşlan-
nın cenazelerine katılmalarının polislere acele yasaklanması da
anlaşılması güç, anti-demokratik bir uygulamadır ve onu da kı-
namak gerekir) yine de yürüyüşümûzü yapacak, intikam yemlrv
leri edebılecek kadar güçlü ve kendimızi bir giysinin dokunulmaz-
lığı ardında görebilecek yapıda kişiler değiliz ki yasağa karsın
dökülÜD sokağa yürüyebilelim.
Üstelik kimimiz yaşlı, kimimiz hastalıklıyız. içeride tutuklu otan
kimini tanıdığımız, kimini tanımadığımız arkadaşlanmız. dostia-
rımız için yürümeye koyulsak ve polisin copları ınmeye başlau
üstümüze, kimilerimiz oracıkta kalıveririz de ertesi gün göstari-
ciler yürür ardımızca.
İlhan Selçuk'un da dediği gibı "Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki
emekçinin hakkını aydınlar, gazetecilerin özgürlüğünü de şair-
ler ve yazarlar düşünüyor. Bizim demokrasinin tersliği de bura-
da yatıyor değil mı? Meslek kuruluşlarımız, mımar mühendis,
tabip odalan demokrasiyi ve özgürlükJeri siyasal partilerden daha
çok dert edinmiyorlar mı?
Bir ülkede 34 gazeteci toplam 2700 yıl hapis cezası ile içeri-
de yatıyorsa, o ülke uygar dünyanın yüzüne nasıl bakabilir? Bu
durumun utancını duyumsamıyorsak, çağdaş insan sayılabiflr
miyiz?
Toplumun saynl/ğını böylesine çarpıcı dile getiren bu sözlere
ne eklenebilir ki?
Toplumu böylesi bir saynlığa mahkûm eden iktidarın perva-
sızlığı biraz da muhalefetin ve özellikle sosyal demokrat muha-
lefetin üstüne ölü toprağı serilmiş olmasından kaynaklanmıyor
mu? Ve Türkiye'nin sayrılığı iktidar boşluğuna yamanmış olan
muhalefet boşluğu değil mi? Ve de iktidan yüreklendiren, kandi
boşluğu içinde direnmesine yol açan da karşısındaki boşluktan
başka ne ki?
Herhalde düşünceyi yasaklayan iktidar bu gerçeklerden yote
çıkarak ve sırtını devlete dayamanın pervasızlığıyla bizlere bfly-
le tepeden bakıp:
"Yürümek sizin neyinize, / Siz alın kalemi elinize / Ve oturun
yerli yerinize" diyebiliyor.
Bugün Türkiye'de işbaşında olan bu iktidar, tüm baskıct Hcti-
darlar gibi, bugün Türkiye'de egemen olan hanedan tüm ko-
kuşmuş hanedanlar gibi, bugün Türkiye'de başı boş dolasan
baskıct yönetim, tüm baskıcı yönetimler gibi yanılıyor.
Elinde kaleminden başka aracı, silahı, düşüncesınden ve bt-
lincinden başka gücü olmayan bu ülkenin yazarlarının bilinçleri
onların günûn birinde korkunç boyutlara varabilecek olan güç-
lerini de oluşturacaktır.
Doğa boşluktan nefret eder ve sürgit bir boşluğu barındırmaz.
O boşluğu dolduracak güçler toplumun içinden çıkar. Bu arada
rol difüzyonunun yol açtığı saptamalar ise zaman zaman hasta-
lıklı bir bünyede kimi organların kendi işlevlerini aşan biçimde
güç kazanıp yeni işlevler edinir.
Geleceğin Türkiyesi'nin oluşmasında, "yürümek senin neyi-
ne!" denen aydınlar, yazar çizerler, TÜ iktidarının sandığından
çok daha önemli katkılarda bulunabilirler.
Unutmayalım ki bugün Çekoslovakya'da oyların ancak yüzde
13'ünü alan bir azınlığı oluşturabildikleri için sevinçten zil takıp
oynayanlar, yakın bir geçmışte, aydına karşı başka güçleri des-
tekleyip de aydını ezmenin "deneyini yapmışlar ve ilk olanakta
o umursamayıp ezdikleri, "yürümek senin neyine!" diye yürû-
yüşlerine bile engel oldukları güçlerin katalizörlüğünü yaptıkla-
rı bir patlamayla devrilmişlerdir.
Solda durup körüklenen aydın düşmanlığı nasıl sonuç vermi-
yorsa, sağda durup körüklenen aydın düşmanlığı da yine öyte
sonuç vermemeye mahkûmdur.
KIBRIS. BM GÜVENLtK KONSEYİ^NDİE
'Kendi kaderini tayin
hakkı
9
çıkmazı
ŞEBNEM ATİYAS
NEW YORK - Birleşmiş Mil-
letler Güvenlik Konseyi dun Ge-
nel Sekreter Perez de Cndlar'ın
son Kıbrıs raporunu görüştü.
Konsey Kıbrıs'ta Banş Gücü'nün
göre\' süresini uzatırken, genel
sekreterin iyi niyet misyonunu
destekleyen bir başkanlık açıkla-
ması yaptı. Açıklamada 25 yıldan
beri süren Banş Gücü operasyon-
lanna rağmen Kıbns sorununa bir
çözüm bulunamamış olması kı-
nandı.
Dünkü toplantı, Kıbrıs'ta ta-
raflar arasında görüşmelerin ba-
şarısızhkla sonuçlanmasından
sonra ilk kez tarafların yeniden
uluslararası bir forumda görüşle-
rini dile getirmeleri açısından
önem taşıdı. Toplantıda soz alan
Türkiye, Yunanistan, Kıbns Rum
ve Türk tarafı temsilcileri sorunun
"kendi kaderini tayin hakkı" çer-
çevesinde bir çıkmaza dönuştüğü-
nü ifade ettiler.
Kıbns Rum daimi delegesi
Andneau Mavrometis konuşma-
sında KKTC Cumhurbaşkanı
Denktaş'ın güvenlik konseyinin
aldığı karara rağmen halen Kıb-
ns Türk toplumunu "halk" ola-
rak tanımlamaya devam ettiğini
kaydetti ve Denktaş'ı görüşmele-
rin başlaması için ön koşuliar
koymakla suçlayarak, Güvenlik
Konseyi'ni bu konuda "daha fmz-
la şeyler yapmaya" çağırdı.
Yunanistan daimi delegesi
Konstantin Zepos ise Türkiye'den
Kıbns'ta bir çözüm yönünde sa-
mimi olduğunu ifade edecek şe-
kilde "bir jest" beklediklerini tek-
rarladı.
Türkiye daimi delegesi büyfl-
kelçi Mustafa Akşin ve Kıbrıs
Türk tarafı New York temsilcisi
Özer Koray yaptıkları konuşma-
larda Rum tarafını "kendi kadc-
rini tayin hakkını" kabul etme-
mekle suçladılar. Koray, Kıbns'-
ta bir çözumün iki toplum arasın-
da karşıliklı güvenin kazanılma-
sıyla sağlanabileceğini belirtirken
genel sekreterin ve Güvenlik Kon-
seyi karannın "taraflan eşit" ka-
bul ettiğini hatırlattı.
Güvenlik Konseyi başkanbk
açıklamasında Banş Gücü'nün
içinde bulundugu mali zorlukla-
ra yer verildi.
Bu arada, BM Güvenlik Kon-
seyi, Kıbns'taki Banş Gücü'nün
görev süresini altı ay uzattı.
Suriye suya kota istiyor
(Baftarafı 1. Sayfada)
ğu ve bir buçuk saat kadar süren
bu görüşmenin "dostane bir
atmosfer" içinde geçtigi ve başta
ekonomik konular olmak üzere
ikili ilişkilerin üzerinde duruldu-
ğu belirtiliyor.
önceki gun ilk turu dışişleri ba-
kanları başkanlığında yapılan ve
dün sona eren heyetler arası gö-
rüşmeler hakkında bilgi veren Dı-
şişleri Bakanlığı yetkilileri bura-
da ön plana çıkan konulan şu şe-
kilde sıraladılar:
1—Türk tarafı sınır güvenliği
konusunun Türkiye açısından bü-
yük önem arzettiğini ve bu neden-
le Suriye'nin 1987'de bu konuda
imzalanan protokol gereğince da-
ha fazla tedbirler aimasuu istedi-
ğini iletti. Bu tedbirlerin aynı şe-
kilde Suriye kontrolündeki Bekaa
Vadisi'ni de kapsaması gerektiğini
belirtti. Buna karşılık olarak Su-
riye tarafı 1987 protokolune titiz-
likle uyduklannı savundu. Bu ara-
da Türk tarafırun 4stemesi durum-
da bu konuda iki ülke arasında
daha fazla iştişari görüşmelerin
yapılabileceğini beürtti. Bu öneri
Türkiye tarafından ojumlu karşı-
landı. Ancak Bekaa konusunda
Suriye tarafı bilinen argümanlan
tekrarlayarak burasımn "Lifc-
nan'ın egemeniigimrfe" olduğunu
kaydetti.
2—Suriye tarafı Fırat konusu-
nu gündeme getirirken daha Oa-
ce de olduğu gibi bu nehrin sula-
nnın paylaşımınm "kota" usüJü-
ne göre gerçekleştirilmesi gerek-
tiğini söyledi. Atatürk Barajı'nın
dolum çalışmalan çerçevesinde
Fırat'ın sulanmn bir ay süreyie
kesilmesinden Suriyeli çiftçilerin
büyük zararlar gördüğünü de bil-
dirdi. Buna yanıt olarak Türk ta-
rafı, Fırat'ın bölgedeki su kay-
naklann sadece birini oluşturdu-
ğunu, havza olarak ele alınması
gereken bölgedeki tüm su kaynak-
lannı da içeren ortak sulama pro-
jelerinin geliştirilmesinin önemi-
ni yineledi.