23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 27 MAYIS 1990 S L P H l K A R A M A \ (Em.Kur.Alb.Eskî MBK üvrsi)3 0 Y I L S O N R A 2 7 M A Y I S thtilalplanı için Harp Okulu komutanının odasında sessizce toplanacaktık, ancak hesapta olmayan şeyler de vardı Silahborusu ortalığı karıştırdı— 8 — Benden önce gelerJer Harb Okulu önünden Atatürk'ün hey- kdi çevresinde ayakta idiler. Hepsi de neşeli göriilüyordu. General Madanogln, General Sıtkı Ulay ve bir kısim merkez komitesi üyele- ri. Tanıdığım fakat bu işle ilgili ol- duğunu bilmediğim kalabalık bir subay topluluğu vardı. General Madanoğlu ve General Ulay: "Geç kalıyordun Karaman" diye takıldılar. thtilal girişimi içinde onlarla ilk kez karşılaşıyordum. Ben onlann katıldıklannı bildiğim gibi kuşkusuz onlar da benim işin içinde olduğumu öğrenmişlerdi. Ilk iş olarak Harb Okulu Ko- mutanı General Sıtkı Ulay'a "Te- lefonlann ne dunımda" oldukla- ruu sordum. trtibatlannın tümden kestirildiğini söyledi. Oysa genel planlamada böyle yapılmayacak- tı. Içerıden dışarıya kesilecek, dı- şandan içeriye açık kalacaktı. lr- fan Solmazer ve ekibinden bir muhabere yüzbaşı arkadaş Harb Okulu'nun iki telefonunu da he- men bu dururna getirerek tekmil verdiler. Artık Harb Okulu'ndan dışarıya hiç kimse telefon edeme- yecekti. Dışarıdan arayanlar ise yanıt verilerek oyalanacak ve de kimseyle temas ettirilmeyecekti. Telefonların başında birer subay sürekli duracak ve er oldukJarı sa- nısıru vermek için herkesi (kadın bile olsalar) "korautanını (!)" di- ye yanıtlayacaklardı. Silah başı borusu Genel plan içerisinde aynntılı planlamalara başlamak üzere okul komutanının makam odasına ge- çeceğimiz sırada, saat 21.30'da bır- den, Harb Okulu'nun iç bahçesin- den "silab başı(!)" boru sesi du- yuldu. Bu genel plana göre Mer- kez Komite üyeleri ve en üst dü- zeyde birlik komutanlanndan ve planlamaya katılacak görevliler- den başka hiç kimse bu gece ihti- lal olacağmı, başlayacağı saati bil- meyecekti. Herkes yatıp uyuya- caktı. Hareketin başlama saatin- den bir süre önce kaldınlıp göre- ve sevk edilecekti. Böylece insan- lar hem 4-5 saat daha istirahat ve uyku ile dinç tutulacaklardı. Çün- ku ertesi gün belki iş çok çetin ve uzun sürebilirdi. Hem de çok ki- KARAMAN VE KÖKSAL — Supbi Karaman ve Osman Köksal esleriyle birlikte 27 Mayıs günlerinde bir yemek sırasında. Ihtilal içinde en önemli nokta Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nm durumu idi. Komutanı Osman Köksal bizdendi. Alayı büyük bir dirayetle emri altında tutacak, pasifize edecekti. Fakat alay alarmını Çankaya'yı koruyacak biçimde dışa karşı tertiplenerek yapacaktı. Alayın böyle tertiplenmesi sonradan durumu bilmeyenler arasında Osman Köksal için haksız yargılarda bulunulmasma neden oldu. Osman Köksal içine kapalı, ne düşündüğünü belli etmeyen bir yapıdaydı. 0nun bu görünüşü 27 Mayıs yönetimi döneminde de çok kuşkulara, bu kuşkular yüzünden karşı tertiplere girilmesine neden oldu. Fakat ben hiçbir zaman Osman Köksal için bu tür olumsuz yargılarda bulunmadım. şinin erken öğrenmemesi suretiy- le gizlilik bir süre daha koruna- caktı. Nitekim, tıpkı fılmlerde ol- duğu gibi bu silah başı borusu se- sinin etkisiyle heyecanlar kabann- ca, olayı bilmeyen ve de içinde ol- mayan bazı kimseler telaşa ve paniğe kapüdılar. Harb Okulu öğ- retim kadrosundan 1935'lilerden bir kurmay albayın dizlerinin ba- ğının çözüldüğünu, şapkası elin- de dışarıya çıkmanın yollannı ara- dığını, 1938'lilerden bir kur. yar- bayın da "Kanm dogum yap&ak, beni bırakın" diye yalvardığını, kendilerini bu cehennemin dışına atmaya çalıştıklannı ibret ve deh- şetle izledik. Her ikisi de okul bi- nasının alt katında nezarete alın- dı. O gün Harb Okulu'nda bir ha- talı durum daha vardı. Milli Sa- vunma Bakanı Etbem Menderes her nedense, kendi açısından bir gerekçe ile 26 mayıstan itibaren Harb Okulu'nda bulunan bütün görevlilerin evlerine gitme>ip okulda yatmalarını emretmişti. lhtilale kesin karar verildiği saat 14.00'ten itibaren bu emri yerine getirmeye gerek yoktu. Olayın içinde olan Harb Okulu görevli- leri nasıl olsa kalacaklardı. Bun- lar da oldukça kalabalıktı. Olayı bilmeyenler ve içinde olmayanla- rın evlerine gitmeleri daha doğru olabilirdi. Harbiyeli silahlandı Silah başı borusunu duyan Harbiydiler silahhanelere koşarak silahlandılar. Bahçede toplandılar. Aslında öğrenciler gunlerdir heye- can içindeydiler. Bir kıvılcımın patlamasını sabırsızlıkla bekliyor- lardı. Belki ihtilalin bu gece baş- latılacağını da öğrenmişlerdi. On- lar için bu alarmın tek sakıncası, uyumayacak ve uykusuz kalacak olmalarıydı. Yarına daha güçlü olamayacaklardı. Oysa olayı hiç bilmeyen görevliler için durum farklıydı. Hiç kuşkusuz bir kısmı, belki büyük çoğunluğu bize katı- lırdı. Fakat korkacak ya da iste- medikleri için karşı çıkacak birkaç kişi sorun olurdu. Durumu yatıştırmak, biraz ol- sun düzeltmek için Harb Okulu Komutanı Sıtkı Ulay, çoğunluğu öğretim görevlisi olan Harb Okulu mensuplarını sinema salonuna topladı. Uzun bir konuşma yap- tı. Dışandan Harb Okulu'na ge- len generaller ve kurmay subaylar kalabalığı için de "Milli Savunma Bakanı, Harb Okulu öğrencileri- nin 6 gün önce yspoklan yüriıyü- şiin tahkikatını sürdıirmek için göndermis. Şimdi yann sabah tah- kikat başlayacak" diyerek durum- dan haberi olmayanları bir ölçü- de uyuttu. Gece saat 23.00'e yaklaşıyordu. Henüz aynntılı planlamaya başla- yamamıştık. Fakat o anda çok önemli bir endişemiz daha vardı. Merkez Komitesi'nin çok önemli iki elemanı, Sami Kiiçük ve Sezai O'kao.kararlaştırılan süre iki sa- at geçtiği halde henüz aramıza ka- tılamamışlardı. Sıkıyönetim gece sokağa çıkma yasağı saat 22.00'de başlıyordu. Gizlilik ve baskın yö- nünden pek çok olasılık akla ge- liyordu. Bazılanrruz bu iki arka- daşın Osman Köksal ile buluşarak Çankaya'ya Muhafız Alayı'na (ya- ni Osman Köksal'ın kendisine) karşı hareket başlarken uygulaya- cakları yöntemi saptayacaklarıru biliyorduk. Ancak sokağa çıkma yasağına karşın hâlâ ortada olma- malan kendileri için, bizim için ve en önemlisi harekâtın başansı için çok tehlikeliydi. Biraz sonra kan ter içinde geldiler. Osman Kök- sal'la buluşmuşlar, yeni Meclis bi- nasının arka duvarlannın birinde uygulanacak yöntemi kararlaştır- mışlar. Sıkıyönetim yasağı da baş- ladığı için arka yollardan, ağaçlık- lar arasında uzun bir yürüyüş yap- mak zorunda kalarak hayli yorul- muşlardı. Saat 23.15'te Harb Okulu ko- mutanının odasında aynntılı ha- rekât planlaması için toplandık. Ihtilal makinesi 4 saat sonra An- kara'da ve lstanbul'da harekete ge- çirilecekti. tstanbul'un işi kolay- dı. Köprüyü geçtiler Sıkıyönetim karargâhından emir altındaki bütun birlikler, bir- çoğu ihtilale katılmaya söz vermiş birliklerin daha küçuk rütbeli su- baylann komutasında hedeflere yayılacaktı. Hiçbir yerden karşı koyma söz konusu değildi. Bu arada canlı hedefler, oluşturulan küçük gnıplarca toplanacaktı. Bi- raz sonra "Köpruyü geçtiler, Tak- sim'e geldiler, Vilayet lamam, Ye- şilköy tamam, emniyet tamam, PTT tamam" diye tekmiller alı- nacaktı. Oysa Ankara'nın işi böyle değil- di. Jandarma birlikleri elde edile- memişti. Bizim için en iyi vaatle- ri. "Alarmı ağırdan yapanz. Kısa siirede başaramazsanız üzerinize gelebiliriz" olmuştu. Merkez Ko- mutanı birlikleri içerisinde hiç bir- şey yapılamamıştı. Ancak bir- kaç gün evvel içinde bulunduğu durumdan çok bunalan Merkez Komutanı Tuğg.Muammer Ül- gen'den "Yeter artık. SUahlı Kuv- vetler duruma el koyarsa hareke- te katüınm." haberini almıştık. Fakat güven ve gizlilik yönünden kendisine hiçbir bilgi verilmemisti. Köksarın durumu En önemlisi Cumhurbaşkanlı- ğı Muhafız Alayı'mn durumu idi. Komutanı bizdendi. Alayı, büyük bir dirayetle emri altında sıkıca tu- tacak, pasifize edecekti. Fakat alay alarmını Çankaya'yı koruya- cak biçimde, dışa karşı tertiplene- rek yapacaktı. Bizim her yeri çok çabuk ele geçirmemizi bekleyecek- ti. M.uhafız Alayı'mn yapısından ve özel durumundan ötürü alayın I K T I D A R D A N I D A M A M E N D E R E S Eskişehirgezisindeaskeriüssün önündekibirgrupastsubay Menderes'e topluca sırtlannı döndüler Sabaha karşı Ihtilal telefonu'— 15 - tnönü'nün "Sizi ben bile kurtaramam" dediği Türkiye Bü- yük Millet Meclisi'nin meşhur kavgalı ve gürültülü oturumundan hemen sonra Başbakan Eskişehir gezisine başladı. Başbakan ve beraberindekileri götüren uçak Eskişehir'de askeri hava meydanına indi. Askeri kar- şılama töreni yapıldı. Başbakan, aralarında vali ve yüksek rütbeli subaylann da bulunduğu karşıla- yıcılann ellerini sıktıktan ve şeref kıtasını denetledikten sonra kon- voy halinde, Başbakan'ın konuş- ma yapacağı meydana hareket edildi. Ozel kaleme tahsis edilmiş otomobil Başbakan'ın otomobili- nin hemen arkasında yer alıyordu. Üssun çıkışına yakın bir yerde kalabalık bir astsubay grubu var- dı. Gruba yaklaşıldığında, Men- deres, muhtemelen lehte tezahiirat yapılacağı tahmini ile yerinden doğrulup grubu selamlamaya ha- zırlanırken gruptan birisi geriye dön komutu verdi. Hepsi geriye dönüp yürümeye başladılar ve yü- rürken de elleri ile müstehcen işa- retler yaptılar. Tabii Başbakan çok sarsıldı. Şehre giden yola sapıldıktan sonra yol boyunca partililer teza- hürata başladılar. Oldukça büyük bir kalabalık vardı. Yolda kurban- lar kesildi. Meydana ulaşıldığın- da orada daha büyük bir kalaba- lığın toplandığı görüldü. Gerek lehte tezahürat gerek bu büyük kalabalığm, Menderes'in askeri hava meydanmdaki olayla bozu- lan maneviyatını ne ölçüde takvi- ye ettiğini pek bilemiyorum. Eğer bir ölçüde takviye etmişse bile meydana gelir gelmez karşılaşılan ikinci bir olay şüphesiz yeni bir şok yaratmıştır. Menderes kalabalıktan zorluk- la ilerleyip konuşmayı yapacağı kürsüye gelip konusmaya başla- yınca hoparlörlerden sıs çıkmadı- ğını gördü. Kablolar kesilmişti. O hengâmede kimse gerekli tamira- tı yapamadı ve Menderes konuş- masını mikrofonsuz ve bağırarak yapmak sorunda kaldı. Yaptığı konuşmanın en göze çarpan nite- liği son derece yumuşak ve uzla- şıcı tonu idi. Menderes daha ön- ce kendisine eski Türkçe bir ko- nuşma taslağı hazırlamıştı. Bunu okumadı ve irticalen konuştu. Meclisteki gürültülü oturum ko- şulları içinde hazırlanmış konuş- masının pek yumuşak bir üslup- ta olması ihtimali en azından za- yıftır. Benim kanaatim, yumuşak üslubun, seyahatin hemen başın- da yaşanan ve Menderes üzerinde etki yaptığı kuşkusuz yukarıda bahsettiğim olaylardan kaynak- lanmış olması pek muhtemeldir. Nitekim Menderes, Eskişehir 1 de geçirilen sonraki günlerde ziya- ret ettiği yerlerde yapılan lehte gösteriler ve beraber getirdiği po- litikacı arkadaşlannın muhteme- len yaptıkları maneviyat arttıncı telkinleri sonunda tekrar sert tu- tumuna dönmüş ve ihtilalden bir gun önce verilen akşam yemeğin- lin gereği yerine getirdikleri tavır ve davranışlarından kolaylıkla se- zilebiliyordu. 27 Mayıs'tan bir gün önce, ak- şam, şeker fabrikası misafirhane- sinde Başbakan şerefine büyük bir yemek verildi. Başbakan bu yeme- ğe geldiğinde, benim kanaatime göre hâlâ sertlik ve yumuşaklık arasında bocalıyordu. Şüphesiz Eskişehir'de karşılaştığı nahoş olaylar onu sarsmıştı. Ancak ba- zı çevreler de kendisine sıcak sev- Menderes'in yanına gelmiş, Baş- bakan'a övgüler yağdırdıktan son- ra bir de gül vermişti. Bu jestin Menderesi duygulandırdığı görü- lüyordu. Bu ara Menderes'i dışarı, tele- fona çağırdılar. Dönüşünde çok sinirli olduğu göze çarpıyordu. Ye- mek konuşmasını bundan sonra yaptı. Konuşmarun, Eskişehir'e ilk geldiğinde meydanda yaptığı uz- laştırıcı ve yumuşak konuşma ile hiçbir ilgisi yoktu. Son derece sert Yemekten sonra kalmakta oldu- ğumuz şeker fabrikası misafirha- nesine döndük. O zaman Basın Yayın Genel Müdürü olan Alle- mur Kılıç da misafirhaneye geldi. Kalmakta olduğu Porsuk Oteli'ne (şimdi orduevi) gitmeden önce bir süre konuştuk. Bu değerlendirme bocalamaları onun da dikkatini çekmişti. Doğru veya yanlış, sert- liğin de bir politika olabileceği, ancak bir gün yumuşaklık, ertesi gun sertlik arasında gidip gelme- sesleri geliyor. Başbakanlık işgal edildi. Ben Medeni Berk Beyin (Başbakan Yardımcısı) odasına geldim. Sizi oradan anvorum. Bi- raz sonra buraya da gelecekler. Ben gidiyorum" dedi ve telefonu kapadı. Nöbetçi memunın söyledikleri- nin ne anlama geldiğini anlamak için etraflı bir değeriendirmeye ge- rek yoktu. Genellikle tahmin edi- len ve bazı kimselerin de kilitlen- miş ortamda yegâne çare olacağı "•j^skişehir'de askeri JCiüste yapılan karşılama sırasında subaylar askeri terbiyeyi elden bırakmıyorlardı, ancak soğukluk hemen hissediliyordu. Menderes'i ziyarete katılan çok az subay vardı. £ 3 abaha karşı saat gelen ve askeri harekâtı haber veren telefonu Hasan Polatkan ile birlikte Menderes'e bildirdik. Başbakan, haberi soğukkanlı ve telaşsız karşıladı veya böyle göründü. Harekâtın çapını ve Silahlı Kuvvetler'de ne kadar destek bulduğunu öğrenmeye çalışıyordu. , \ ı * >{tJSffSSt Menderes bir karşılama sırasında tören kıtası önünde. 27 Mayıs öncesi askerlerle soğukluk gözleniyordu. • de Eskişehir'e geldiği gün yaptığı çok yumuşak konuşmanın aksine gayet sert bir konuşma yapmıştır. Eskişehir'de Menderes ve bera- berindeki heyet şeker fabrikasının misafırhanesinde kalıyordu. Ziya- ret sırasında Başbakan çeşitli ku- ruluşları ziyaret etti. Gittiği yerler- de genellikle iyi karşılanıyordu. Bunun istisnası Eskişehir Hava Üssü'nde oldu. Gerçi Üs Komu- tanı (Bedii Kireçtepe) kendisine gayet saygılı davrandı ise de kar- şılamada genellikle bir soğukluk göze çarpıyordu. Ziyaret sırasın- da komutanın etrafında çok az su- bay vardı. Onlar da askeri terbi- yenin asgari gereklerini yerine ge- tiriyorlar, fakat bunu askeri disip- gi gösterileri yapıyordu. Şahsen ben şahit olmamakla beraber ba- zı politikacılann, onü Konya'ya gi- dip oradan kalabalık konvoy ha- linde ve nümayişle Ankara'ya dönmeye iknaya çalıştıklan söyle- niyordu. Menderes'in bu dönemde bir değerlendirme bocalaması içinde olduğu bence kesindir. Bunda kendisini yanlış değerlendirmeler- le şaşırtanların da rolu vardır. Ni- tekim akşam yemeği sırasında olan bitenler Menderes'in gerçek- ten sertlik ve yumuşaklık kutup- ları arasında gidip geldiğini gös- terir nitelikte idi. Yemek, başlangıçta gayet nor- mal ve oldukça sıcak bir hava için- de geçiyordu. Bir doktor albay ve itham edici idi. Ağırlık nokta- sını üniversite hocaları teşkil edi- yordu. Onları "kara ciippeliler" diye nitelendiriyor ve kendileri ne veryansın ediyordu. Daha sonra Dağ Başını Duman Almış raarşı- nı çalmalannı istedi. Orkestra marşı çalarken herkes bu marşı söylemeye başladı. Anlaşılan Menderes yumuşaklıktan vazgeç- miş gene sertliğe dönmüştü. Da- ha sonra telefon edenin Meclis Başkanı Refik Koraltan olduğu ve telefonda Başbakan'a profesörler- den bazılarının yaptığı tenkit edici konuşmalar hakkında bilgi verdiğı öğrenildi. Tabii neler konuştukla- rını bilmiyorum. Fakat verilen ha- berin Menderes'i çok sinirlendir- diği kesindi. nin saptanmış bir politikanın mev- cut olmadığına delalet ettiği, şu anda bir şaşkınlık ortamının hü- kum sürdüğu, yapılacak şeyin ha- vayı yumuşatmak olduğu, bu ka- rarsızlık devam ettiği takdirde dev- let idaresinin yüzbaşılara bile ge- çebileceği göruşunde birleştik. Iki- miz de ertesi gün olacakları his- setmiş gibi bedbin bir şekilde yat- maya gittik. Sabah 04.00'te telefon Şeker fabrikası misafırhanesin- de kaldığım odanın telefonu 27 Mayıs sabahı dörtten biraz sonra çaldı. Karşımda, Başbakanlık Özel Kalemi'nin nöbetçi memuru vardı. Çok heyecanlı bir sesle ba- na "Beyefendi, her taraftan silah düşüncesi ile arzu ettikleri askeri darbenin gerçekleştiği anlaşılıyor- du. Haber üzerine aynı misafirha- nede kalan Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ı uyandırdırn. Durumu anlattım. Hıssedilir bir şekilde sarsıldı. Daha sonra Polatkan'la Başbakan'ı uyandırdık. Başbakan'atelefonda bana söyle- nenleri naklettim. Daha sonra Başbakan'agiderken yolda uğrayıp haberi verdiğimiz milletvekili Ba- hadır Dıilger de geldi. Başbakan haberi soğukkanlıbk- la ve telaşsız karşıladı veya böyle göründü. Bir yandan giyinirken, bir yandan da benden, Içişleri Ba- kanı Namık Gedik, Genelkurmay Başkanı, Sıkıyönetim Komutanı, Milli Savunma Bakanı ve Anka- ra Valisi'ni telefonla bulmamı is- tedi. Ben odama geçip istenilen kimselerin çok acefe bağlanması- nı Eskişehir Telefon Santralı'nda Başbakan'ın telefon görüşmeleri için görevlendirilmiş ilgililerden is- tedim. Derhal bağlayacaklarını söyle- diler. Genelde bu iş en fazla bir iki dakikada olurdu. Bu sefer uzadı. Arada görevliler telefon edip An- kara ile bir türlü temasa geçeme- diklerini, temas kurmaya çalıştık- lannı söyleyip gecikmeden dola- yı özür diliyorlardı. Sonunda te- masın mümkün olamayacağı an- laşıldı. Başbakan bunun üzerine Eskişehir Valisi, Hava Üssü Ko- mutanı ve Yurtiçi Savunma Ko- mutanı'nı misafirhaneye çağırma- mı istedi. Hava Ussü Komutanı hariç diğerleri geldiler. Telefon ir- tibatı kurulamayınca, vilayetteki emniyet telsizi ile Emniyet Genel Müdürlüğü ile temasa çaiışüdı. Bu temas da mümkün olamadı. Başbakan pek tabii olarak ha- reketin mahiyetini, çapını ve özel- likle bunun Silahlı Kuvvetler ta- rafından ne oranda desteklendiği- ni merak ediyor ve bunu öğrenme- ye çalışıyordu. Ankara ile temas mümkün olamadığı için bütün bilgi, bana Ankara'dan verilmiş kısa telefon haberi ile sınırlı kalı- yordu. Misafirhanede ve vilayet- te daha fazla bir şey yapılmaya im- kân olmayacağı anlaşılınca, Yur- tiçi Komutanhğı'na gitmeye karar verildi. Yurtiçi Savunma Komutanı bir tuğgeneral idi. Bir gün önce Baş- bakan'la görüşmüş kendisine ki- şisel bir sorununu açmıştı. Komu- tan tümgenerallik sırası geldiği halde terfiinin geciktirildiğinden şikâyet etmiş ve önümüzdeki 30 Ağustos'ta terfiinin sağlanması için Başbakan'ın tavassutunu iste- mişti. Bunun üzerine Başbakan benim kanalımla Milli Savunma Bakanı'na komutanın bu yü terfi ettirilmesi talımatını vermişti. Ko- mutan, sevinci bir gun sürmüş ol- sa bile Başbakan'a bir minnet hissi duyuyordu. Komutanlığa giderken gün ağarmış olmakla beraber daha sa- bahın çok erken saati idi. Buna rağmen caddelerin bazı kesimle- rinde küme küme havacı subay ve astsubay grupları göze çarpıyor- du. Sonradan anladığımıza göre bunlar, verilen alarm üzerine us- se gitmek için servis otobüslerini bekleyen subay ve astsubaylardı. Yann: Kütahya yolunda jetler içerisinde, alt kademelerınde ayar- lamalar yapılamadığı için planla- ma böyle hazırlanmıştı. Bu plan- Iaraayı merkez komitesi de onay- lamıştı. Muhafız Alayı'mn hafif silah gücü, bir tümene bedeldi. Muhafız Alayı'mn bu tür tertip- lenmesi sonradan Osman Köksal için haksız yargılarda bulunulma- sına neden olmuştur. Bizim bir kı- sım arkadaşlanmız bile böyle dü- şünmüştür. 27 mayıs sabahı Çan- kaya harekâtı geliştirilirken alayın bu durumundan ötürü, Osman Köksal'ın kendisi de çok güç du- rumlara düşmüştür. 27 Mayıs'tan iki gün sonra bir akşam gazetesin- de, "Osman Köksalj nasıl (eslim aldık" sürmanşet haberi altında dört subayın imzası ile bir rapor yayımlanmıştı. Osman Köksal, içine kapalı, ne düşündüğünü belli etmeyen bir ya- pıdaydı. Onun bu görünüşü 27 Mayıs yönetimi döneminde de çok kuşkulara, bu kuşkular yüzünden karşı tertiplere girilmesine neden olmuştur. Fakat ben hiçbir zaman Osman Köksal için bu tür olum- suz yargılarda bulunmadım. 26/27 mayıs gecesi, harekât sıra- sında eğer ıçimizden birine ölüm kader ise büyük bir olasılıkla bu Osman Köksal olacaktı diye dü- şünüyordum. Planlama Saat 23.15'te Harb Okulu ko- mutanının odasında aynntılı ha- rekât planlamasına başlarken du- rum oldukça sakinleşmişti. Silah başı yapmış olan öğrenciler yann sabah harekâtın başlayacağını öğ- renmenin coşkusu ile ve fakat ses- sizlik içerisinde silahlan ile birlikte yatakhanelere çekilmişlerdi. Harb Okulu kadrosundan görev alacak- lar dışındaki diğer subaylar, plan- lamacı ve göre\' alacaklann çevre- sinden uzakta, istirahattelerdi. Te- laşlanan, bozguna uğrayan birkaç subay nezaret altında etkisizleşti- rilmişlerdi. Cemal Madanoğlu masanın başında oturmuş, Ekrem Acuner Ankara şehir planlannı masanın üzerine, banlanru da yer- de halıların üzerine yaymış, plan- lamaya katılacak diğer subaylar masa çevresinde, koltuklarda oturmuşlar, bir kısrru ayakta. Bir- lik komutanlan bitişikteki odalar- dalar. 26/27 mayıs gecesi lu'nda komutan odasında yapılan planlama toplantısına katılan su- baylar, o andaki rütbe ve kıdem sırasına göre şunlardı: 1- Tümg. Cemal Madanoğlu 2- Tuğg. Sıtkı Ulay 3- Tuğg. trfan Baştuğ 4- Alb. Müçteba özden 5- Kur. Alb. Muzaffer Yurdaku- ler 6- Kur. Alb. Fikret Kuytak 7- Kur. Alb. Nusret özselçuk 8- Kur. Alb. Mithat Ceylan 9- Kur. Alb. Cevat Kırca 10- Kur. Alb. Ekrem Acuner 11- Kur. Alb. Tevfık Ercan 12- Kur. Yb. Sami Küçük 13- Kur. Yb. Alpaslan Türkeş 14- Kur. Yb. Memduh Inceoğ- lu 15- Kur. Yb. Mehmet tnceoğlu 16- Kur. Yb. Sezai O'kan 17- Kur. Yb. Suphi Karaman 18- P. Yb. Recep 19- Kur. Bnb. Kadri Kaplan 20-Tnk. Yzb. Dündar Taşer 21- Prs. Yzb. Irfan Solmazer Bu listede bulunan üç kişi (Sıt- kı Ulay, Müçteba özden, Tevfik Ercan) Harb Okulu kadrosundan- dı. Dışandan Harb Okulu'na ge- lenlerin sayısı 18'di. £ ! Vatan ve millet Planlama başlarken General Madanoğlu kısa bir konuşma yap- tı. Hepimizin bildiği durumu, gö- revin ciddiyetini ve kutsallığını an- lattı. Tarihte yeni bir sayfa açıldı- ğinı belirtti. Hepimizi yeniden bir ant içmeye çağu-dı. Sağ elini dir- sekten itibaren yukan kaldırdı, ay- nı hareketi hazır bulunanlar da yaptı. Madanoğlu şunları söyledi: "1: Bu hareketi vatan ve mille- tin selameti için >-apıyoruz. De- rnokrasiyi ve özgüıiükleri yeniden kuracağız. Atatürk devrimlerini yaşatacağız. Askeri yönetime git- meyeceğiz. Askeri bir diktatörlük kurmayacağız. 2. Bu hareket sırasında içimiz- den ölenler oiursa onlann çoluk ve çocuklanna hayatımızın sonu- na kadar bakacagız." Bu sözleri tekrarlayarak kabul ettik. Andımızı yaptık. Artık planlama hemen başla- mış, süratle ilerliyordu. Bugüne kadar her şeyi, planı gerektiren hususlan kafadan yapıyorduk. ilk kez her şey yanya dökülüyordu. Kur. Yb. Memduh tnceoğlu ma- sanın yan tarafına oturmuş, plan- lanan her şeyi elindeki kalın bir bloknotun sayfalanna yazıyordu. Kimi zaman yazıya eski harflerle devam ediyordu. Birlikler, görev- ler, komutanlar, sorumluluklar hızla belirtiliyor, yazıya dökülü- yordu. Görev alan birlik komutan- lan ile daha küçük rütbeli birlik komutanlan yandaki odalara çe- kiliyorlar, ayrıntı planlannı oluş- turup planlama kuruluna onaya getiriyorlardı. Planlama kurulun- dan görev alanlar zamanı gelince ayrıhyorlardı. Yann: Harp Okulu'nda görev hölümü
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear