25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 MAYIS 1990 CUMHURİYET/7 EVSANLAR FÜSUN ÖZBİLGEN G Ö R Ü Ş Kadın Kadınlar güll&r gibidk. Bir defa açıldılar mı, yaprakları dökülmeye başlar. Willian Shakespeare MÜJDE: KADIN İSLERİ BASKANLIĞI KURULUYOR Milli görüş doğrultusundaKADIN sorunlarının son yıl- larda yoğun bir biçimde gunde- me gelmCSi ve SHP'nin kadın bakankğı kuracağını belirtme- si AN AP'lılan daharekete geçir- di. Sonunda "Kadın Işleri Baskanlıgı" kurulması karar- laştırıldı. Kabinenin tek kadın bakanı Imren Aykut, bu olayın "şerefini" üstlenmek için çeşitli yerlerde konuşmalar yaparak nasıl çalıştığını anlattı. Hatta Kadın Işleri Başkanhğı kuru- lurken hiç umulmayacak bir isim olan birisinin de yardımcı olduğunu anlattı. Bu isim din- cilerin kabinedeki en etkin tem- silcisi Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler imiş. Oteden beri Kadın tşleri Baş- kanhğı kurulmasını savunan üniversite öğretim üyelerinden Prof. Aysel Çelikel, geçen gun kadın sorunlan ile ilgüi bir top- lantıda yeni oluşturulacak bu kurumun ne nıenem bir şey olacağına dikkat çekti. Prof. Çelikel şöyle anlattı: "Neticede 20 nisan gunu bir Kaaun Hukmunde Kararna- me'yle Kadın İşleri Başkanlıgı- nı duzenleyen mevzuat çıktı. Benim dikkatimi çeken ve ha- reketi baltalayacak olan 3 hu- kiım olduğunu (espit ettim. Bu- nu Sayın Imren Aykul'a da ile- tecegim raporumda." Prof. Aysel Çelikel. Çelikel'in karşı çıktığı hu- kumlerden birisi, başkanhğın görevleri arasında "Kadına iliş- kin faaliyetlere etkinlik kazan- dırmak uzere başla yerd yone- timler olmak uzere yapüatı eği- tim faaliyetlerini iztemek, >6n- lendirmek ve kadın statüsu so- runlarıyla ilgili kamuoyu yaratmak" diye bir maddenin yer alması. Çelikel, bu hükmun eleştiri- sini şöyle yapıyor: "Yerd yöne- limler kadın sorunlanyla ilgili konferanslar yapıyorlarsa bun- lar bagımsız kuruluşlardır. Ne oldu bilmiyorum. 'Yerel yöne- timler çok mu ileri gitti' diye duşunüldü. Birinci nokta Denetim altına almaya çalış- bu: mak." Ikinci hükum "Üniversitenin ilgili birimlerinde kadın statu- su ve sorunlan konusunda ya- püan araştırmalar ve çalışmalar hakkında başkanlığın bilgi al- masını sağlamak." Üniversitelerin özerk kuru- luşlar olduğunu söyleyen Çeli- kel, "Bizim yaptığımız iiniver- sitedeki her İaaliyet, her semi- neri acaba devlete mi bildiriyo- nız? Bilgi sahibi mi ediyonız? Ben hukuk fakultesi oğretim u>esi>im \e bir bolum başkanı- yım. Orada konuyia ilgili bir se- miner yaparım ve hiçbir yere bildirmem" diyor. Yaptığı işın hesabını sadece kamuoyuna, BUZ USTUNDE YAŞAYANLAR Oksana Grişnk ile Yevgeni Plato> çifti henüz üniversite öğrencileri, ama bu yılın Dünya ve Avrupa beşinciligine ulaşmışlar. (Fotoğraf: Muharrem Aydın) üniversiteye ve kendi vicdanına vereceğini belirtiyor. Bu iki hükme yine de "peki" deyip kabullenebileceklerini, faİcat üçuncu hükmu hiç anla- yamadıklarını söyleyen Çelikel şöyle devam ediyor: '— Başkanlığın görevlerin- den birisi de (Derneklerin ve milletlerarası kuruluşlara üye olan derneklerin, oluşturulan milli göruş doğrultusunda vön- lendirilmesini sağlamak.) Bir kere hiçbir şey anlamıyorum. 'Milli göruş' ne demek? Benim bildigim milli görusii 20 sene- dir Sayın Erbakan so>lüyor. Acaba söylenen bu milli göruş, Erbakan'ın milli goruşu mii- diir? O değildir diyelim. Çun- kü o, bir ozel siyasi partinin gö- rüşüdür. Kelime benzerliği var. Peki o zaman milli göniş, yani geleneksel Turk adle yapısında- ki 'kadın evde otunır, calışmaz, çocuğa bakar' böyle bir milli goriış mu? Şimdi hangi milli görüş burada söylenen." Prof. Çelikel'in uyansından anlaşıldığına göre Keçeciler'in yardımları ile oluşturulan Ka- dın Işleri Başkanhğı uluslarara- sı kadın kuruluşlannı bile "mil- li göruş" doğrultusunda eğite- cek ve yönlendırecek. Eğlenceli bir uğraş izleyece- ğiz anlaşılan... MÛSLÜMANIN KİMLİĞİ Allah için cihadBAKIRKOY İmam Hatip Lisesi, geniş ve temiz bir okul. Tüm sınıflannın duvarlarında Atatürk'un resimleri ve sözle- ri asılı. Çağdaş bir okul görü- nümu veriyor. Duvarlara asılı bir de "okul gazetesi" var. tşte bu okul ga- zetesinde yer alan "Müslüma- oın Kimliği" adlı bir yazı, gö- rünumdeki çağdışüığın eğitime yansımadığınsn göstergesi. Şöyle yazmış öğrenciler: Adı: Muslüman. Soyadı: Muhammet Ümmeti. Baba adı: Adem Aleyhüsse- lam. Ana adı: Hazreti Havva. Mesleği: Allah için Cihad. Doğum yeri: Yeryiizündeki bir yer. Mezhebi: Târikatn Muham- mediye. Meşrebi: Ziimre-i Muvahhi- din. Millet: Hanif milleti. Irkı: tnsan. Vatanı: Hakkın hâkim oldu- ğu yer. Hedefi: Allahın rızası. Bilindiği gıbi "Cihad", savaş anlamına geliyor Öğrencilere meslek olarak savaşı öğretmek ne derriek oluyor. İmam mı ye- tiştiriyor bu okoıllar, yoksa "asker" mı? İTU'LUYE ANAP KIZGINLIĞI Şampiyon patenlerin dansı An rozeti TÜRX halkı buz dansını ön- ce TV'den oğrendı. Paten şanı- piyonaları uzun uzun ekranlar- da gosterilmeye başlayınca gu- zel, estetik, ama çok da çalışma ısteyen, ızlemesi ruya gibi bir buz balesı ruzgân esti. Yıllar sonra İstanbul ve Ankara gibi bOyuk kentlerimızde de buz pist- leri kurulmaya başlandı. Geçen hafta başında tstanbul'da 5 gös- teri sunan Sovyet buz dansçıla- n artık TV'de iyice makaslana- rak âdeta gösterilmemeye çalı- şılan bu sporu se\erdere yeniden bir şölen sundular. 1990 yılı Avrupa ve Dunya Şampiyonu Marina Klimova ve Sergei Ponomarenko çıfti de da- hıl olmak uzere Avrupa, dunya ve Sovyetler Birliği şampıyona- larında ön sıralarda derece alan sporcular Korukent pistinde buz uzerindeki yaşamdan bir kesit getirdiler. llk gecesi Türk Kalp Vakfı yararına yapılan gösteri- nın biletleri 20-25 ve 30 bin lira arasında değişiyordu. Bolşoy Buz Tiyatrosu ıse İstanbul Fes- tivali çerçevesinde 12-24 tem- muz arasında yine aynı pistte gosteri yapmaya geliyor. TV'nin makasından yakınan buz dansı meraklılanna yeni bir fırsat. AHMET LEVENDOĞLU'NUN PROJESİ Prodüksiyon tiyatrosu TİYATROCULAR1N ozellik- le devlet ve şehir tiyatrolannda oynamıyorlarsa en önemli so- runlan yerieşık bir tıyatro kura- bilmek. Salonu, kadrosu belir- gin bir tiyatro.ulkemizde gide- rek zorlasan bir sorun. Tiyatro eğitimıni tngiltere'de tamamlayan, uzun yıllar Devlet Tiyatrosu'nda rol alan ve son 10 yıldır da sahneye çıkmayan Ah- met Levendoglu yeni bir gırişim peşınde. Yerleşik tiyatro anlayı- şı dışında bir uygulama baslatı- yor: Prodüksiyon tiyatrosu llk uygulama olarak Zuhal Olcay ve Haluk Bilginer ile bir oyun hazırladılar. Çağdaş tngı- liz tiyatrosunun onde gelen isimlerinden Harold Pinter'ın "Aldalma" isimli eserinı sahne- ye koyan Levendoglu prodüksi- yon tiyatrosu anlayışını şöyle özetliyor: "Benim ve arkadaşlanmın bir süredir duşünmekte oidugu Ba- tı'da da u>gulanan bir liyatro bi- çimi. Bilinen anlamda ozel tiyat- ro düzeni içinde olmayacak. Be- lirli bir tiyatrosu, sahnesi, de- Ahmet Levendoglu varalı kadrosu olan bir tiyatro anlayışı değil. Prodüksiyon ti- yatrosu anlayışı, ortaya çıkan ya- pıtı çeşitli yerlere taşıyabilecek biçimde, çeşitli sahnelerde oyna- yabilecek biçimde hazırlamak. Bu doğalhkla once bir gereksin- meden kay naklamyor. Yani baş- ka ozel tiyatrolar gibi bir sahne sahibi olmamaktan kay naklam- yor. Devamlı bir kadromuz da ol- mayacak. Her oyun için ayn bir kadro oluştunılacak. Diyelim ki bir oyun7 kişilikse 7oyuncu bu- lunur, oyun hazırianır. Çeşitli ti- yatrolar kiralanır. Boylece 05 un degişik yerlerde gosterilir. Oyu- nun bitiminde kadro dağılır. Başka bir oyuna geçilir. onun kadrosu toplanır, yeni kadroyla o oyun oynanır. Böyle surer gi- der. Şimdi bu aşamada duşnnceyi ve girişimi yonlendiren ben, Ha- luk Bilginer ve Zuhal Olcay var. llk oyunumuz da 3 kişilik bir oyun." Aldatma, 2. İstanbul Tiyatro Festivalı çerçevesınde uç gun Taksim Sahnesı'nde sergilene- cek. Levendoglu, tiyatro sahnesin- den ayn kaldığı 10 yıl içindeki çahşmalarını da şöyle özetliyor: "Konservaluvarda tiyatro dersleri verdim, oyun çevirileri yaptım, tiyatro uzerine çeşitli dergilere yazılar yazdım. Ovun- culuk uğraşımı da TV dizilerin- de surdurdum..." İSTANBUL Teknik Üniver- sitesı mezunu bir yüksek mi- marın okulun sembolü olan an rozetiyle başı dertte. 1971 yıhnda Mimarlık Fakültesi'ni bitiren genç mimar, hemen bir an rozeti ahp yakasına takmış. Çok sevdiği için de yakasından hiç çıkartmıyormuş. 1985 yılı- na kadar da an rozeti başını hiç derde sokmamış. 1985'ten sonra ANAP'a kı- zanlar, başlamışlar bu an ro- zetini takanlara da kızmaya. Hem İTÜ'nün hem de ANAP'ın sembolu an rozeti- ni birbiri ile kanştınyorlarmış. Adını vermeyeceğimiz mı- mar da bir gun yakasında yi- ne an rozeti uçağa binmiş. Ya- nında oturan başlamış ters ters bakmaya. Sonunda dayana- mamış sormuş: "Siz ANAP'lı mısınız?" "Hayır" yanıtını alınca ho- murdanmış. "Ama yakanuda an rozeti var!" Bir başka sefer kalabalık bir yerde yine yakasında an roze- tiyle dolaşırken aniden kalaba- lıktan birisi atılıp, yakasında- ki rozete kızarak yumruk at- maya çahşmış. Ûçüncü kez cumartesi günü Fenerbahçe-Beşiktaş maçında yanında oturan bir taraftar, "Sen şa rozeti bâlfi uiye takı- yorsun? Çıkar o yakandaki rozeti" diye bağırıp yakasına yapışıvermiş. "Yakam adamın elinde kaldı" diyor mimar. Bu olaydan sonra rozeti bir daha takmaya cesaret edeme- yen mimar, şimdilik cuzdanı- nın bozuk para bölümünde saklıyor. HAYVANLAR İSMAtL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHtç AK / PİKNtK PtYALE M4DRA fflZU GAZETECİ VECDET ŞEN HAZ/HEOE^IEO/ İNCELİKLERİMı' ÇİZGİLİK KÂMİL M4SARACI AĞAÇ YAŞKEN EĞİLÎR KEM.4L GÖKHAN GÜRSES 1* YatAcrı GARFIELD JM DAVVS TARİHTE BUGÜN MLMTAZ ARIKAH 17 Mayıs „•* BARAJLAR BOMBALANIYORL 1343'TB 8UGUH, ALMAUYA'HİN «U^R</EEDER VÂ- PILERl &UYUK. S/e S£L FELAKSTİYLE KA&ŞI- LAŞMtŞTf IIDUNYA SAVAŞt SUKESKEN, INGıLıZ SOMSAÜPIMAhl UÇAKlAIZlHOAN OLU- MOHNE K& ££>££ tletLAfiJ PUISAti- , TONLUK SUYUM BOÇAU1/IAG/HA NEOEN OLMUŞTU- B'&ÇOK Ye^-EÇlM BOLJGE- SEZ. SuuAei ALT/ASDA K4L44AS/ SO- , 1SOO 'OEA/ FAZLA /MSAN OLMUf, SAYISIZ HAYi/AN TSLEf: OLMUŞTtl. MADP/ ıSE ÇOK SÜyÜfC &AtcAtüil.AGA ULAÇ- ç Solola, Mohne. Barajı'nın yıktimastyta lan su/ar- goruf
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear