Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
15 MA YIS 1990 CUMHURÎYET/15
HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE BUGÜN
Meteorotoji Genel Müdünüğû'n-
den alınan bBgiye göre tüm böl-
gelerimiz parçalı bulutlu, iç Ege,
Göller Bölgesi ıle Doğu Anadolu:
nun kuzeydoğu kesimleri sağanak
vağışlı geçecek. HAVA SICAKLI-
Gl: Onemli bir değişiklik olmaya-
cak. RÜZGÂR: Kuzey ve doğu
yönlenlen hafif, ara sıra orta kuv-
vetle esecek. Denizlerimizde Ka-
radenlz ve Marmara'da gûn doğu-
sti ve poyrazdan, Ege ve Akdeniz1
-
de gûn batısı ve lodostan 3 ila 5
kuvvetinde saatte 10 ila 21 deniz
mili hızla esecek. Oalga yüksek-
liğı 0.5 ila 1 m, goruş uzaklığı 10
km dolayında bulunacak. Van Gölü'nde hava parçalı bu-
lutlu geçecek. Rûzgâr kuzey ve doğu yönlerden tıafif ara
sıra orta kuvvette esecek. Göl küçük dalgalı olacak. Gö-
rüş uzaklığı 10 km dolayında bulunacak.
Mana
Adasazarı
Artıyaman
Afyon
Afln
Antara
Antakya
Ane-ya
Artvin
3a ıkesır
8<iec>«
Brngöl
Bıtlis
Bolu
Bursa
Çanakküle
Corum
Oenci:
A 27" 12° Dıyartaıgr
A 2*° 12° Edime
A 24° 13° Erancan
V 21° 9°Eraırum
V 15° 4° Esklşetıır
A 23° 8°Gazamep
A 25° 16° Giresun
A 28° 14° Gümüştıane A
A 16° 10° HaMdri
A 27° 15° Isparta Y
A 23° 9°jstenbul A
A 24° 9°izmir A
A 15° 5°Kaıs V
A 17° 6° Kasoronu A
A 23° 7°Kays«i A
A 24° 9° Kıiidafelı A
A 2 r 14° Konya A
A 19° 4°Kütahya Y
V 24° 13° Maütya A
20° 10 Man.sa
25° 10° K.Maraş
18° 5°Mefsn
14° 3°MuSla
21° 6°Muş
23°12°Nij(le
19° 12° Ordu
17° 5°Sze
15° 7°Samsun
22° 9°S«r1
23° 14° Sinop
27°ie°Srvas
12» 4°Teteı)a4
21° e°Trata)n
18° 5°Tuncslı
22°12°Uşak
19° 7° Van
23° 11° Itaoat
23° 8°Zongutdalı
A 14° 28°
A 24° 12°
A 25° 12»
A 26° 14°
A 19° 10°
A 19° 6°
A 20° 12°
A 19° 11°
A 20° 12°
A 24° 14°
A 19° 13°
A 17° 4°
A 21° 12°
A 20° 11°
A 20° 6°
Y 23° 10°
A 13° 5°
A 18° 4°
A 23° 15°
y. aç*
«•«* A-açık B-buhJtlu G-gûntsii K-larlı S-sısJı V-yajmuriı,
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Antik çağlarda
' Antalya Körfezi ile
Toroslar arasında ka-
lan bölgeye verilen ad.
2/ Edat... Anlatış yo-
lu. 3/ Bir nota... Do-
kumacılıkta atkı ipli-
ğini sıkıştırmak için
kullanılan, demirden
ya da ağaçtan yapıl-
mış dişli arac. 4/ Dü-
şünce:.. Evcil bir geyik
türü. 5/ Giyiminde,
tavırlannda, beğenile-
rinde aşırı bir özenti
içinde olan erkek...
Yunan abecesinde bir harf. 6/ Köpek...
Pulluğun toprakta açtığı iz. 7/ İsrail-
in plaka işareti... tskambil destesinin
en altındaki kâğıt. 8/ Sina Yarımada-
sı'nda yaşamış acayiplikleriyle ünlü bir
kabile. 9/ Makbul bir sıcak ülke mey-
vesi... Ayak.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Antik çağlarda Anadolu'nun Göl-
ler yöresini kapsayan bölgeye verilen
ad. 2/ Açı ölçmeye yarar dönme hare-
ketli bir çeşit cetvel... Lahza. 3/ Magnezyum elementinin simge-
si... Hayvanlara vurulan damga... Dolaylı olarak anlatma. 4/ Ayır-
ma, kaldırma... Bir yapının dış kapısıyla odaları arasındaki geçit.
5/ Yatak doldurmaya yarayan yün, pamuk, kıtık gibi şeyler... Lan-
tan elementinin simgesi. 6/ Bir nota... Büro. 7/ Tekdüze. 8/ Baya-
ğı, sıradan... Yapının ya da arsanın boyutlannı ve sınırlarını göste-
ren harita. 9/ Yırtıcı bir kuş.
6 0 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Beynelmilel işaretler
15 MAYIS 1930
Şehremaneti beynelmilel seyrisefer işaretlerini kabul etmiştir.
Bu işaretler Isviçre Şehirler Birliği ve Beynelmilel yol
kongreleri cemiyetinin talebi üzerine Beynelmilel Şehirler
Birliği, otomobil kulübü cemiyeti, tsviçre Şehirler Birliği ve
Cemiyeti Akvam Seyrüsefer Berri Daimi Komitesinin
iştirakile toplanan büyük bir meclis tarafından kabul
edilmiştir.
Isviçre Şehirler Birliği müdürü M.Y. Dosultes Şehremanetine
bir mektup göndererek bu işaretleri bildirmiş ve tatbikini
rica etmiştir.
Emanet bu işaretleri muhtelif
yerlere asacaktır.
Tehlikeli geçitler işareti ortası
boş müselles kırmızı bir
levhadır.
Az*mi sür'al işareti müstatil
bir levha olup kabul edilen
sür'at üstüne yazılacaktır.
Vesaiti nakliyenin geçme
yasağı kırmızı bir yuvarlak
levha konacaktır. Menedilen
vasıtanın resmi beyazla üstüne
resmedilecektir.
Takip edilecek istikamet işareti ise bir levhanın üstüne
gidilecek cihetin okla gösterilmesinden ibarettir.
Belediye tarafından durulması memnu olan yerlerin işareti
kenan kırmızı ve ortası mavi bir yuvarlaktır.
Durmağa müsaade edilen yerler de mavi zemin üzerine
yazılmış bir P işareti ile gösterilecektir.
3 0 YIL ÖNCE CumhuriYet
Burgiba'nm demeci
15 MAYIS 1960
Tunus Cumhurbaşkanı Habib Burgiba doğduğu şehir
Monastır'da 20 bin kişilik bir topluluğa hitap ederek
demiştir ki:
'—Dört büyükler, sadece
kendi meselelerini gözden
geçirmemelidirier. Dört
büyükler aynı zamanda
Afrika, Asya ve Lâtin
Amerikadaki binlerce zavallı
insanın karşılaştığı güçlükleri
de ele almalıdırlar. M.Burgiba
"Eğer dört büyükler şimdi sadece kendi menfaatlerini
korumak için müzakerelere girişirlerse, gerginliğin asıl
sebepleri sürüp gidecektir. O vakit bu konferans, bir iki
yiizlülük ve yalancılık hareketi olacaktır.
"Yalnız Fransa, Almanya veya Amerikadaki değil, fakat
dünyanın her yerindeki gerginliğin sebepleri kökünden
temizleninceye kadar gerçek bir barış ve işbirliği
sağlanamıyacaktır."
Castro'nun hücumu
Küba Başbakanı Fidel Castro dün akşam televizyonda
yaptığı ve iki buçuk saat süren bir konuşmasında, Küba'nm
kuzey sahili yakınlannda Amerikan harb gemilerinin ve
denizaltılannın harekâtta
bulunduklanm ileri sürmüştür.
Küba Başvekili 5 mayıs
g ^ ^ ^ ^ • ^ • L . k tarihinde bir Küba sahil
~ muhafaza gemisinin bir
denizaltıyı takip ettiğini ve
denizaltıya ateş açtığını
söylemiştir. Fidel Castro bu
hâdisenin Matanzas eyaletinin açıklarında cereyan ettiğini de
ilâve etmiştir. Hâdise mahalli Havana'nın doğusunda ve yüz
kilometre mesafededir. Başvekil sahil muhafaza gemisinin
denizaltıyı 45 kilometre boyunca takip ettiğini belirtmişür.
Küba Başvekili, bundan başka 11 mayısta Norfolk isimli
hafif kruvazörün yine Matanzas açıklarında Küba
karasulannı ihlal ettiğini ileri sürmüş ve kruvazörün bütün
ışıklannı söndürmüş olduğu halde Küba karasulannda
seyrettiğini ilâve etmiştir.
GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet
ANAP'ta şaşkınlık
15 MAYIS 1989
Başbakan Turgut Özal'ın iki il örgütünün feshi karannı
onaylatmak için "istifa" tehdidini kullanması ANAP'ta şok
yarattı. Başbakan Turgut Özal, önceki gün toplanan
MKYK'da yapılan ilk oylamada fesih için yeterli sayının
bulunamaması üzerine "Bunu bana karşı yapılmış bir
hareket sayarım. Ben de bu koltuğu bırakır giderim"
şekiinde tepki gösterince, MKYK üyeleri Aydın ve Trabzon il
örgütlerinin feshine "kerhen" onay verme durumunda
kaldılar. ANAP'ın yerel seçimden sonra ilk kez önceki gün
toplanan MKYK'da Özal'ın "Giderim" tehdidini kullanması
ANAP'lılarca "şaşkınlıkla" karşılandı.
0
£r
İQl Kopenhag;?
«"^Londra *•>,- ^- -
*F"y ^ -Qr~ •Berlm.->*<-
u, V^.Pans iCk ^
-Pfc \. '•' »Vıyana
• Zurıh '
Lenıngrad j
Moskova
/Madnd
Tunus g,** Çfj'Ûn
Kahirei
DUNYATJA BUGUN
Amstefdam fi
Amınan 1
ACna t
Bajdal ;
Barcetona /
Basd /
Bdgrad t
Berün /
Bom t
Brüted /
Bucapeste '
Cenevre /
Ceayir t
Odde
Dııbaı t
framdın )
O r n '
HdsMa /
Kahire
Kopenhag
Kökı
Uffcosa 1
21°
35°
29°
l 34°
l 27°
l 26°
27°
20°
k 21°
k 19°
i 23°
k 24°
k 29°
k 38°
k 37°
V 21°
k 28"
* 21°
* 34°
* 20°
N 20°
» 27°
Uiıngrad
Looora
Madnd
Ktlano
Montreal
Mosrova
Mûmtı
Osio
Paris
Prag
ftyad
Roma
Sotya
Şan
felAm
Iınus
Vened*
»yana
Y
A
A
A
A
Y
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
A
VtehınçtonA
Zürih A
21°
24°
28°
25°
24°
22°
23°
24°
19°
23°
19°
39°
28°
24°
32°
31°
30»
24°
26°
27°
26°
21°
TARTISMA
AL.EVILER
Alevilik Bildirgesi
Geçen giinlerde yayımlanan "Alevilik
Bildirgesi "nin tam metnini gazeteci,
yazaT Rıza Zelyut'un "Öz
kaynaklarına göre Alevilik" adlı
kitabmdan yararlanarak sunuyoruv
Bu bildirge, Müslümanlığın Türkiye'de ya-
şayan bir kolu olan Aleviliğin, sonınlannı du-
yurmayı ve Alevilerin bazı isteklerini kamu-
oyuna yansıtmayı amaçlıyor.
Aleviler başka inançlara, "doğru, giizei,
kutsal" gözüyle bakarlar. Ama kendi inanç
ve kültürleri için de aynı olumlu duygu ve yak-
laşımı beklerler... Alevi öğretisinin tanınma-
sı, Türkiye için barış ve zenginlik kaynağı ola-
caktır...
Gerçekler
Türkiye'de 20 milyon Alevi yaşıyor.
60 milyona ulaşan Türkiye nüfusunun yak-
laşık 20 milyonunu Alevi yoluna mensup
Müslümanlar oluşturuyor.
Alevilik de Sünnüik gibi İslam inananın bir
koludur. Sünnilik kadar eskidir. Türkiye'de
dinsel, siyasal, kultürel, sosyal yönleriyle Ale-
vilik, halkın bir bölümünün yaşama biçimi-
dir. Kültür ve inanç olarak halen varhğını sür-
dürmektedir.
Ana kaynak tslamiyet olmakla beraber,
Sünni İslam ve Alevi tslam arasında hem öğ-
retide hem de pratik yaşamda belirli farklar
vardır.
Sünni hallamu Alevilik bakkında biçbir ŞQ
bilmiyor.
Ülkemizdeki çoğunluğu oluşturan Sünni
Müslümanlar, Alevilik hakkında hemen he-
men hiçbir şey bilmiyor. Bu kesimin, Alevi-
lik hakkındaki görüşleri, tamamen olumsuz
önyargılardan, söylentilerden doğan yakıştır-
malardan oluşuyor.
Geçmişte şeriatçı Osmanlı devleti zamanın-
da Alevilere karşı yaratılan iftiralar, bugün
de bazı insanlar tarafından gerçek gibi kabul
ediliyor. Osmanlı zihniyetini bu çağda yaşat-
maya kimsenin hakkı yoktur...
Diyanet İşleri, Islam'ın sadece Sünni kolu-
nu temsil ediyor.
Türkiye'de çoğunluğu oluşturan Sünni ts-
lam, Türkiye Cumhuriyeti'nde Diyanet İşle-
ri Başkanlığı aracılığıyla resmen temsil edili-
yor. Devlet okullarında din ve ahlak eğitimi
ile camilerde ımamlaı vasıtasıyla Sünni İslam
yaşıyor ve yaşatılıyor.
Alevi varlığı yok sayılıyor.
Buna karşın, 20 milyonluk Alevi kitlesi res-
men yok sayılıyor, görmezlikten geh'niyor.
Bunun en canlı kanıtı, devlet yetkililerinin
yaptıkları açıklamalarda, Türkiye'nin tümü-
nü "Sünni" göstermeye çahşmalan, "Biz
Sünniyiz" demeleridir. Halbuki Türkiye nü-
fusunun yaklaşık 3'te l'i Alevidir...
Alevilere karşı olanlarla birtakım yarı ay-
dınlar da, "Alevilik öldü!" diyerek Osman-
lıcı tavırdan yana çıkıyor. Alevi geçinen bazı
okumuşlar da kraldan daha fazla kralcı kesi-
lerek bu görüşlere destek veriyor.
Kimileri de Alevi kültürünün canlandırıl-
masını "gericilik" olarak görüyor. Bunlar,
Aleviliği yok sayma tavırlarıdır. Unutulma-
malı ki Alevilik yok olursa, meydan Osmanlı
kafalılara kalacaktır...
Türkiye'de Hıristiyanlara, Yahudilerin,
Süryanilerin bile kendilerine ait ibadethane-
leri olduğu halde Aleviler bundan yoksun bı-
rakılmıştır. Bugün Alevi kültürünü yaşatacak
hiçbir kurum bulunmamaktadır.
tnanç ve anladm özgürlüğü bir insanlık
hakkıdır.
lnsan Hakları Bildirgesi'nin 9. maddesi ve
Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasası'mn 24.
maddesi, herkese "Vicdan, dini inanç ve ka-
naat özgürlüğü" garantisi veriyor. Ülkemiz-
de, cumhuriyetin kurulması ile birlite Alevi-
lere yönelik resmi devlet baskısı sona ermişse
de eskiden gelen sosyal, psikolojik ve siyasal
baskı varhğını sürdürmektedir. Aleviler, bu
baskılar yüzünden "vicdan, dini inanç ve
kanaat" özgürlüğünü kullanamıyorlar. Ale-
viler, halen Aleviliklerini gizlemek zorunda
kalıyorlar.
Aleviler, AUtiirk devrimlerini hep destek-
ledüer.
Cumhuriyeti yaratan temel güçlerden biri-
si de Alevi kitledir. Aleviler, her zaman Ata-
türk'ün ve onun devrimlerinin yanında olmuş-
lardır^ Fakat sıkıntıları Cumhuriyet dönemin-
de de bitmemiştir. Alevi kitle Türkiye'nin mo-
dern, demokratik, özgürlükleri tam bir ülke
olmasını temel hedef alır. Türkiye'ye gerçek
anlamda sahip çıkar.
tstekler
Aleviler iizerinde baskı olüuğu kabul edil-
melidir.
Bugün Türkiye'deki 20 milyonluk Alevi kit-
le üzerinde Osmanlı'dan gelen ve halen sos-
yal, kultürel ve psikolojik ağırhklı olarak sü-
ren ağır bir baskı vardır. Bu baskının adını,
açık yüreklilikle koymanın zamanı gelmiştir.
Aleviler. çekinmeden "Ben Aleviyim" di-
yebilraelidir.
Alevi kitle bugün bile Alevi olmaktan kor-
ku duymaktadır. Buna gerek yoktur.
Bu kesimden insanlar, gerektiğinde, açık-
ça "Aleviyim" diyebilmelidirler. Bu, onların
doğal insanlık haklanndan birisidir.
Sünni aileler, Alevilik hakkındaki düşiin-
celerini degiştirmelidir.
Türkiye'nin gerçek bir huzur toplumu ola-
bilmesi için Sünni ve Alevi kitlenin, birbirle-
ri hakkında iyi düşünceler beslemesi gerekir.
Aleviler hakkında görmediği şeyleri söyleye-
rek iftira etme olaytna, Sünni aileler izin ver-
memelidir. Kafalara yerleşmiş olan olumsuz
düşünceler atılmalıdır. Her inanç, her kültür
diğerlerine saygı duyarak yaşamalı, yaşatılma-
lıdır. Avrupa'daki Protestan ve Katolik mez-
hebinden aileler, bugün yan yana, dostca, gül
gibi yaşayıp gidiyorlar. Türkiye için de aynı
samimi birliktelik mUmkündür.
Aydınlar, alevi varlıgım. insan haklan bağ-
lamında savunmalıdırlar.
Her ülkede olduğu gibi ülkemizde de, in-
san haklarını savunmak ve korumak, devlet-
ten önce aydınlara düşmektedir. Aydınlar,
kendi sorunlannın dışındaki toplumsaJ sorun-
larla ilgilenen toplumun seçkin elemanlarıdır.
Bu nedenle, onlar, Alevi varhğına dikkati çek-
mek ve Alevilere yapılan baskılara karşı ta-
vır almak zorundadırlar. Bugün ülkemizde
onemli insan haklan ve demokratik sorunlar
bulunduğu gerçektir. Bunlann ve önemlilerin-
den birisi de Alevilerin durumudur.
Alevilerin sorunlarını duyurmada önderlik
aydınlara, demokrasiyi isteyen politikacılara,
işadamlarına ve serbest meslek sahiplerine
düşmektedir.
Politik veya maddi çıkar yüzünden Alevi-
liğini gizleyenlerin de, bu tavırlannı bırakma-
ları gerekir. Aydınlann yanı sıra, belli bir yere
gelmiş Alevilerin bu konuda tavır alması zo-
runludur. Bu sorumluluğu başkalanna yıkma-
ya kalkışmak da yanlıştır.
Her insanın kendi kimliğini açıkça söyle-
yebilmesi, insanlık hakkıdır. Bu kimliğin
"mezhepcilik" veya "şovenistiik" ile damga-
ianması, temel insanlık hakkına saygı duyma-
maktır.
Tiirk basını, yayınlannda Alevi kiiltiiriine
yer vermelidir.
Bugün, Tiirk loplumunun en seçkin, en de-
mokratik, en laik kafalı insanlan, emekçisin-
den patronnna, basın sektöriinde yoğunlaş-
mıştır.
Buna karşıd basınimızda, 20 milyonluk
Alevi kitleyle Ugili bilgiye veya habere az rast-
lanıyor. Alevi kültürünün tanıtılmasına bası-
nımız daha geniş olanaklar sağlamalıdır. tna-
nıyoruz ki Aleviler üzerindeki baskının kalk-
ması, Türkiye'yi daha demokratik bir yapı-
ya kavuşturacakür. Bugün basınımızın sorun-
lan ile Alevilerin sonınlan birbirinden çok ya-
kındır...
TRT, Alevi varlıgını da dikkate almalıdır.
Türkiye radyo ve televizyon istasyonları
Alevi kitlenin varhğından habersiz gibi görü-
nüyorlar. Radyo ve televizyonda, Alevi kül-
türü de yer almalıdır. Alevi büyükleri, Alevi-
lerin kutsal günleri, şiiri, müziği, folkloru ta-
nıtılmalıdır.
Diyanet Işleri'nde, Aleviler de temsil edil-
mclidir.
Diyanet tşleri Başkanlığı (devlet), 20 mil-
yonluk Alevi kitlesini görmezlikten geliyor.
Diyanet, Alevi öğretisini, resmen tanımalı ve
bu öğretinin temsilcilerine kendi bünyesinde
görevler vermelidir.
Bu ülkede, 20 milyonluk Alevi kitle de dev-
lete vergi veriyor. Tahminen üçte birisi Ale-
vilerden alınan devlet bütçesinden Diyanet iş-
lerine, her yıl yüzlerce milyar lira para akta-
rılıyor. Laik bir ülkede, Diyanet işlerine pa-
ra verilmesi yanlıştır. Eğer devlet, Diyanet'e
para veriyorsa, Alevi kesime de nüfusu ora-
mnda para aktarmalıdır. Bu para da Alevi
kültürünün yaşatüması ve canlandınlması için
harcanmalıdır.
Alevi köylerine cami yapmaktan vazgeçil-
melidir.
Diyanet İşleri, son yıllarda, Alevi köyleri-
ne cami yapmak, imam göndermek gibi etki-
siz bir baskı yöntemi daha geliştirdi. Kendi
varhğından başkasına tahammül edemeyen
zihniyetin bu uygulamasına, devletin alet edil-
memesini bekliyoruz. Bu uygulamalar derhal
durdurulmalıdır. Aleviler, köylerine cami de-
ğil okul ve cem evi (kültür evi) istiyorlar...
Din ve ahlak derslerinde Alevi öğretisi de
yer almalıdır.
Okullarda, din ve ahlak eğitıminın zorun-
lu hale getirilmesi sonucu, Alevi kökenli öğ-
renciler, kendi öğretilerini değil, Sünni öğre-
tiyi öğrenmektedirler. Bu yetmiyormuş gibi
okullarda Alevilik her fırsatta kötülenerek
genç yürekler yaralanmakta, beyinlere düş-
manhk tohumlan ekilmektedir. Milli Eğitim
Bakanhğı'nın buna mutlaka engel olmasını
bekliyoruz..
Bu durum, din ve vicdan hürriyeti ilkeleri-
ne uymadığı gibi toplumsal barışı da zedele-
mektedir. Bunu engellemek için okullarda, is-
teyen Alevi öğrenciye, Aleviliği öğrenme ola-
nakları yaratılmalıdır. Bunun için din ve ah-
lak derslerine Aleviliği tanıtıcı bilgiler eklen-
melidir...
Hüküraetlerin, Alevilere bakış açısı degiş-
melidir.
Alevilere yönelik olumsuz şartlanmalar, iş
başına gelen hükümet üyelerini de etkilemek-
tedir. Bunlar, Aleviliği görmezlikten geliyor,
yok sayıyorlar. Bakanlar ve milletvekilleri
"Alevi" sözünü ağızlarına almaya korkuyor-
lar.
Bizim gibi çok kültürlü toplumlarda; hü-
kümetler, bütün inançlara saygı duyacak bir
politika izlemek zorundadırlar. Diyanet tşle-
ri'nin; Milli Eğitim Bakanhğı'nın bu açıdan
yeni baştan düzenlenmesi, hükümetlerin
önünde çok onemli bir görev olarak dur-
maktadır.
Aleviler, laik devletin güvencesidirler.
Alevilik bütün Ortaçağlann sevgi ve soh-
bete dayalı tek canlı kültürü olarak bugüne
dek geldi.
Aleviler kültürleri gereği, hoşgörülü, bili-
me saygılı, ilerlemeye açık bir toplumdur.
Bağnaz düşünceye karşıdırlar. Laik devletin,
şeriat devleti kurma çabalarına karşı korun-
ması için bugün Alevi varlığı bir güvencedir.
Devlet, bu güvenceyi eritmeyi değil, kuvvet-
lendirmeyi düşünmelidir. Demokratik, laik
çoğulcu güçler, Alevi varlığının netleşmesi için
çaba göstermelidir.
Dedelik knrumn, çağdaş anlamda yeniden
yapılandınlmalıdır.
Dedeler yüzyülarca Alevi kesiminin hem öğ-
retmenleri, hem din görevlileri hem yargıçla-
rı olarak çalıştılar. Bu insanlar; Alevi kültü-
rünü kuşaktan kuşağa aktardılar.
Zamanımızda, camilerden ve ckullardan
yetişen yüzbinlerce imam, ülkenin her tara-
fından maaşlı olarak çalıştınlırken dedelik,
Aleviliğin baskı altında tutulması sonucu, sı-
kıntı içindedir. Dedelere kendilerini geliştir-
me ve yetiştirme olanaklan sağlanmalıdır.
Alevi kültürünün yaşatılmasında kendisini ye-
nilemiş, çağdaş kafalı aydın dedelerden yarar-
lanılabilir...
Yurtdışındaki Aleviler için acil programlar
şarttır.
Bugün yalnız Federal Almanya'da 350 binle
400 bin arasında Alevi işçimizin bulunduğu
sanılıyor. Yurtdışındaki Alevi işçiler; çocuk-
, lanna kendi kültütlerioi vennek için yoğun is-
tek duyuyorlar. Fakat onlara Sünni program-
lardan başka seçenek verilmiyor. Bu da ka-
bul görmüyor. Böylece yeni yetişen gençler;
kultürel boşluğa itiliyor. Yurtdışındaki Ale-
viler için Alevi kültürünü tanıtıcı programlar;
Alevi çocuklan için de bu konuda dersler şart-
tır. Devlet, bu işçiler için, din adamı yollar-
ken Alevilik gerçeğini göz önünde tutmalıdır.
Türkiye'de olduğu gibi yurtdışındaki Alevi-
lere de, imamlar aracılığıyla din hizmeti sun-
mak mümkün değildir. Bu gerçek, artık ka-
bul edilmeli ve aydın Alevi dedelerden yarar-
lanılmahdır.
Alevilik ile bugünkü Iran Şiiligi'nin ilgisi
yoktur.
Alevilere karşı tavır içinde olanlar, gelenek-
sel iftiralarını sürdürerek, Türkiye Aleviliği
ile İran'daki molla düşüncesini aynı paralel-
de göstermeye çahşıyorlar. Bu yanlıştır. Ge-
rek felsefede, gerek uygulamada Anadolu
Aleviliği ile bugünkü tran Şiiliğinin bir ben-
zerliği yoktur. Aleviliğin temeli; hoşgörü, in-
san sevgisi, canlıya saygı, zorbalığa karşı ol-
maktır. Aleviler; bağnaz güçlerin değil, de-
mokratik kitlelerin yanındadırlar. Bu geçmişte
de, günümüzde de böyle olmuştur...
Sonuç
Türkiye, tek değil, birçok kültürün bulun-
duğu bir toplumdur. Bu durum da ülkemiz
için zenginliktir. Değişik kültürlerin kendile-
rini açık açık ortaya koyması, insanlan birey-
sel planda demokratik, hoşgörülü, insancıl bir
kimliğe sokar. Bu da tüm insanhğın arzula-
dığı bir hedeftir.
Temeli insan sevgisi ve barış olan. Alevi
kültürü, bugün hiç desteklenmiyor. Hükümet-
lerin, bu insan kültürünü konıması; yaşatması
için aydınlarla işbirliğine girmesi şarttır. Si-
yasetçiler tarafından dile getirilen, "İnançlar
ve fikirler üzerindeki baslulann kaldınlması
gerektiği" yolundaki açıklamalann sözde kal-
mamasını düiyoruz. Bu konuda demokrat ay-
dınlar olarak, tüm Türk halkından destek
bekliyoruz...
Yazar Yaşar Kemal, Gazeteci-Yazar İlhan
Selçuk, Prof. Dr. Berker Yaman, Prof. Dr.
Kıvanç Ertop, Gazeteci-Yazar Rıza Zelyut,
Araştırmacı Atilla özkırımh, Gazeteci-Yazar
İlhami Soysal, tnsan Haklan Derneği Istan-
bul Şubesi Başkanı Emil Galip Sandakı, Ya-
zar Aziz Nesin, Sanatçı Zülfü Livaneli, Sa-
natçı Tarık Akan, Doç. Dr. Çetin Yetkin, Ya-
zar Ataol Behramoğlu, Gazeteci-Yazar Sey-
fettin Turhan, Gazeteci Musa Ağacıİc,
Gazeteci-Yazar Süleyman Yağız, Avukat Mu-
harrem Naci Orhan, Yazar Nejat Birdoğan,
Avukat Cemal Özbey.
Dedelik Kurumu Yaşatılmalıdır
Dedeler hangi yönleriyle, hangi düşünce ve tutumlanyla Alevi
toplumunu geri bırakmış ya da sömürmüştür? Tam tersine
dedeler hep çağı yakalamak, toplumu bir arada tutmak, egemen
mezhep olan Sünnilerin baskısına karşın Alevi kültürünü
korumak için ellerinden geleni yapmışlardır.
Türkiye'de sanayileşmenin başladığı 1950'li
yıllara kadar şehirlerden uzak köylerde yaşa-
yan Aleviler, iş ve aş kaygısı nedeniyle köy-
den kente geldiklerinde başlangıçta beraber-
lerinde getirdikleri kültürlerini ve dinsel ku-
rumlarmı zamanla ihmal etmeye, unutmaya
başlamıştır.
Bu ihmalden en çok etkilenen de dedelik
kurumudur. Alevilik felsefesini ye yaşam bi-
çimini günümüze uygulasa da cem törenleri-
ni, müsahiplik, görgü ve bağlı bulunduğu
ocakla ilişkilerini rafa kaldıran kentli Alevi-
ler, bu arada moda bir akım haline gelen de-
deyi suçlama kampanyasmı da fena halde be-
nimsemişlerdir. Dedeleri ekonomik çıkar sağ-
lamakla suçlayan kentli Aleviler, bununla da
kalmayıp dedeleri gericilikle itham etmişler-
dir.
Oysa ben yaşamım boyunca hiçbir dedenin
cem, görgü, evlenme, ölüm, müsahiplik gibi
törenler için talibiyle pazarhk ettiğine rastla-
madım. Talibinin verdiği, gönlünden kopan
çıralığı beğenmeyip yüzünü ekşiten veya "Ben
sizin dedenizim. bana bakmak zorundasınız"
diyen dedeye de rastlamadım. Ayrıca "Ço-
cnklannızı, kızlannızı okutmayın, çağımızın
nimetlerine de sırt çevirin, sağ partilere des-
tek verin, başlık parası alın" diyen bir dede
de anımsamıyorum. O halde dedeler hangi
yönleriyle, hangi düşünce ve tutumlanyla Ale-
vi toplumunu geri bırakmış ya da sömürmüş-
tür. Tam tersine hep çağı yakalamak, topiu-
mu bir arada tutmak, egemen mezhep olan
Sünnilerin baskısına karşın Alevi kültürünü
korumak için elinden geldiğince çaba sarfet-
miştir.
Peki Alevi toplumu olarak biz ne yapmı-
şız? Dedelerin bize koymadığı sınırlamalan ve
yasakları biz onlara uygulamışız. "Dede ça-
lışmaz, dede sevmez, dede eflenmez, şunu
yapmaz, bunu yapraaz" diyerek bir de onla-
ra yaptınm uygulayarak ekonomik açıdan bi-
ze muhtaç olmalarını sağlamışız. Alevi kül-
türünün yaşaması için dedelere bugün daha
çok ihtiyacımız olduğunu unutmayalım.
CELAL GÜNGÖR / tst.
AJNKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Dün, 14 Mayıs'tı...Ressam Bedri Baykam, 27 Mayıs devrimiyle ilgili bir çalışma
yapmış; resimler istanbul'da, Atatürk Kültür Merkezi'nde sergi-
lenirken, bir çeşit gazetecilik çalışmasını da "30. yılında 27 Ma-
yıs 1960 Devrimi ve 50'li Yılların Türkiyesi" adında 28 sayfalık
bir gazetede toplamış. 5 mayıs günü, saat beşte açıIan sergiyi
görmedim. Ünlü 555 K'yı anımsatmak istemiş. 5 Mayıs 1960, saat
17.00'de Kızılay'da toplananlar arasındaydım. O yıllar. "Vatan"
Gazetesi'ndeydim. Islıkla, Gazi Osman Paşa Marşı'nı söylüyor-
duk: "Olur mu böle olur mu/Kardeş kardeşi vurur mu?/Kahrola-
sı diktatörler/Bu dünya size kalır mı?" diye...
Kalabalıklar, polisler gelince dağıiıyordu. Vatan bürosu inkı-
lap Sokak'ta olduğu için, olayları izledikten sonra, büroya koş-
mak kolay oluyordu. Birçok arkadaş da bizim büroya sığınıyordu.
Mehmet Erdemir, Necdet Şalvuz büroya koşuşanlardandılar. Za-
man zaman takılırlar:
— Bize de bir kart verin de başımıza bir şey gelince göstere-
lim derlerdi. Emniyet Şube Müdürleri'nden Niyazi Bicioğlu, bir
gün gelmiş, "Ekmekçi'yi olayların içinde görürsek götûreceğiz!"
demiş, bir süre, olayları Kızılay'daki apartmanların penceresin-
den izlemek zorunda kalmıştım. Cemal Süreya'nın şiirleri duvar-
lara yapıştırıhyor, kalabalıklar, yollarda durup bu kâğıtlart
okuyorlardı. 27 Mayıs öncesi, Necdet Şalvuz, tüm duvar yazıla-
rını topladı. O zaman yasak olan ne varsa, derledi. Gelgelelim,
27 Mayıs'tan sonra, bunları yitirdi; bir gizli el, onları yok etti. Kaç
klasör dosyaydı, onca belge yok oldu. Onları o zaman görüp in-
celemiştim. Sovyet devrimini yazan Amerikalı yazar John Re-
ed'in "Dünyayı Sarsan On Gün"ü hazırlarken, derlediği belgelere,
yaptığı çalışmalara benzetirdtm Necdet Şalvuz'un çalışmasını.
Bedri Baykam, 27 Mayısçılarla, yazarlarla, sanatçılarla konuş-
muş. Bedri, 27 Mayıs sonrası ölüm cezaları üzerinde duruyor.
Cemal Madanoğlu'na şöyle diyor:
Baykam — İdamlar hataydı, 27 Mayıs özgürlük için yapılmış-
tı. Keşke idam lekesini taşımasaydı. .
Madanoğlu — Evet. Bu kalıcıların azdırması. Kalıcılar, bu fi-
kirde olanlar, kasten idam istediler, orduyu azdırdılar.
Baykam — Bildiğiniz gibi, inönü idamları durdurmaya çok
çalıştı.
Madanoğlu — İsmet Paşa bu durumda idamların yanhş oldu-
ğunu görüyor. Bir gün bana geldi İsmet Paşa, "Mustafa Kemal
bana şöyle dedi" dedi; "Yahu İsmet bu kadar adam astık. bu
astıklarımızın yemediği herze, çıkarmadıkları rezalet yok, ama
bu adamların rezaletteri unutuldu, idamtarı unutulmadı. "Aman
dikkat Madanoğlu! dedi. Ben de 'biz kararlıyız, bir şekilde idam-
ları önleyeceğiz' dedim..."
Bedri Baykam'ın sözünü ettiğim yayını, Ankara'da Cinnah Cad-
desi 41 numarada "Urart" Galerisi'nden sağlanabilir.
Dün 14 mayıstı. İki hafta sonra da 27 Mayıs. Birinden birine
gidiliyor. Demokrasiyi hiç kavramamış olanlar, hazırlıyorlar dar-
beleri! 14 Mayıs 1950 seçimlerinde, istanbul'da Hukuk Fakülte-
si'nin ilk sınıflarında bir gençtim. Oyumu karma liste yapıp
atmıştım. 14 Mayıs gecesi sonuçlar belli olunca, sabaha dek uyu-
yamadım kaygıdan. Ağladım da. "Demokrasi bu değil!" diyor-
dum. Ankara'da bulunan arkadaşım Vehbı'ye, yazdım bu
düşüncelerimi. Vehbi, yaşıyor; bilir. Gazeteciliğe ilk o yıl başla-
dım. En ağır eteştirilerle yükleniyorduk, DP iktidarına eleştiriler
bir yarar sağlamıyordu. Sarhoşluktan ayıiacak gibi değillerdi. 27
Mayıslara yaklaşırken, DP milletvekili bir hemşerimi görmüştüm
Ankara'da Kızılay'da. Bir elektrik direğini göstererek:
— İsmet Paşa'yı bu direğe asacağız demişti. Gözleri dönmüş-
tü. Çok geçmedi. o da "Yassıada"ya gitti.
İsmet Paşa, 14 Mayıs 1950'de seçimleri yitirdi. O, "Ben mu-
halefet olmam" demiyordu. Seçimleri yitirdikten bir hafta son-
ra, oğlu Erdal'a "hinthorozu"na yazdığı mektupta, "Evimize
taşındık. içinden hiç çıkmamış gibi bir rahatlık içindeyim. Bu mek-
tubumu eski kütüphanemden yazıyorum" diyor, şunları da söy-
lüyordu:
'Annen bir haftadır taşınma için pek çok çalıştı. Yorgun oldu-
ğunu görüyorum. Amma sıhhati, neşesi yerinde çok şükür. Öz-
*den, Omer, büyükannen herkes vaziyeti iyi ve tabii aldılar. Benim
üzüntüye düşmemekjjgimjçin bütün hünerlerini kullandılar. Hep-
sinin kıymeti, gönlütndeijir d«fece daha artmıştır, eğer buna im-i
kân var ise...
Seçimi fena nispette kaybettik. 69 yer alıyoruz (487) içinde.
Amma bu "sisteme majoritaire"in en aksi tecelljsidir. Oya işti-
rak edenlerin yüzde 40'ını almış bulunuyoruz. Birçok illerde ,
1000, 2000, 4000, 10000 farkla hatta 400, 500 farkla kaybettik.
Nispi temsilde 6:4 yer alacaktık.
N'ıçin kaybettik? İnsaflı. insafsız binbir sebebi var. Fakat en baş-
ta geleni değişiklik arzusudur. Bu da milletlerin hem masum hem
tabii bir arzularıdır. En sıkıntılı zaman, kaybolmuş bir seçimden
sonra geçen bir haftadır. Şimdi bu bitti. iki gün sonra yeni Cum-
hurbaşkanı ve hükümet seçilecektir. Saat 18.30'da da ben yeni
Cumhurbaşkanını tebrik edeceğim. Bu bir hafta çok şükür sar-
smtısız geçmiştir.
Beş seneden beri, polıtıkacılar benim için nasıl bir düşman-
lık havası yaratmaya çalıştılar, bilirsin. Seçimin neticesini alır al-
maz her yerden bize karşı sempati duyulmaya çalıştı. Hatta yanlış
bir şey yapıldığı hissinin halkta göründüğünü söyleyenler bile
var. Bunlann ehemmiyeti yalnız bir noktadadır: O da İnönü Aile-
si'ne karşı düşmanlık telkini muvaffak olmamıştır; itıbanmız ıçe-
ride, dışarıda artmıştır. Taşıdığınız adla haklı olarak iftihar
edeceksiniz.
Bu seçim, memlekette yeni bir hayat tarzı kurmak için girişti-
ğimiz teşebbüste ne kadar ciddi ve samimi olduğumuzu ispat
etmiştir. Memteket için, hepimiz için şeref olmuştur..." (Baba İno-
nü'den Erdal İnönü'ye Mektuplar, sayfa 148-149)
14 mayısta, demokrasiyi sadece kazanmak sanan politikacı-
lar için, ilginç dersler vardır.
ÇAU^ANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YILMAZŞİPAL
yıl yeterii mi?"
SORU: Emekli Sandığı'na bağlı bir bavan meraurum. 16 yıllık
hizmetim var. Bazı nedenlerden ötünı işlen aynlmak da-
rumundayım.
1) Borçlanarak emekiiliğe hak kazanabilir miyim?
2) Emekli Sandığı ya da SSKdan hangi koşullarda
ve hangisinden emekli olabilirim?
3) Yurtdtşına gitme durumunda (eşim bir yabancı ül-
keye atanırsa) koşullar nedir?
4) Aynldığımda emekli ikramiyesi alabilir miyim?
5) Emekli Sandığf ndan hangi dereceden emekli olu-
rum? (Şu anda kadro 4 aylık3/1) SSKdan olursa han-
gi dereceden emekli olabilirim? Ömegin en iısl dereceden
görev aylığı alanlara tanınan yeşil pasaporttan yararla-
nabilir miyim?
7) Emekliiik için 45 yaşını beklemem gerekecek mi?
Yoksa 20 yıl yeterli mi? A.H.
YANIT: 1) T.C. Emekli Sandığı'nda, SSK ve Bağ-Kur'da oiduğu
gibi ileriye dönük ve çalışmadan geçen süreler için isteğe bağlı iş-
tirakçi olarak kesenek ödemek ve borçlanmak söz konusu değil-
dir.
2) Emekli Sandığı'ndan emekli aylığı aiabilmek için 20 fiilı ça-
lışma süresinin yanında kadın iştirakçilerin 45 yas.lannı da doldur-
malan koşuldur.
Sosyal Sigortalar Kurumu'nun isteğe bağh sigorta kolundan,
SSK'ya tescil edilmiş olanlar yararlanabilmektedir. Daha önce SSK
sigortalısı olarak çalışmadıysanız SSK'nın isteğe bağlı sigorta ko-
lundan yararlanamazsınız.
3) Yurtdışında çalışmaksızm, ev kadını olarak geçen süreler, yur-
da kesin dönüş yapıldıktan sonra en geç iki yıl içinde Bağ-Kur'a
borçlanılabilmektedir.
4) Emekli ikramiyesi aiabilmek için öncelikle emekli aylığının,
T.C. Emekli Sandığı'nca bağlanması ve son kez Emekli Sandığı
1
na bağlı bir görevden emekli aylığı almaya hak kazanılması gere-
kir.
5) Emekli Sandığı'ndan emekli olabilmeniz, en az 20 tam yıl ke-
senek ya da prim ödemenize ve 45 yaştnı da doldurmanıza bağlı-
dır.
Sigortadan emekli olabilmek için kadın sigortalının 20 yıllık süre
içinde en az 5.000 gün prim ya da kesenek ödemış olması ve son
7 yılda en az 3 yıl 6 ay (1.2Ö3 gün) SSK'ya prim ödemesi gerek-
mektedir.
6) Özel daıngalı pasaportlar, 1., 2. ve 3. derece kadrolarda bu-
lunan devlet memurları ve emeklilere de verilmektedir.
7) 2898 sayılı yasa ile Emekli Sandığı'na yaş sınırı uygulaması
getirilmiş olup, kadın iştirakciler için bu sınır 45 yaş olarak belir-
lenmeştir.