Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
7 NİSAN 1990 + * HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17
Muhalefetten Iktidara
(Baştarafı 1. Sayfada)
tü duyarlığıdır. Bu konuda kamuoyu he-
nüz 12 Eylül öncesinin şokunu atlatabilmiş
değildir. Muammer Aksoy ve Çetin Emeç'tn
öldürülmeleri ve arkasından Güneydoğu'da
tırmanan bölücü terör, toplumu bir anda de-
rinden etkilemış, sarsmıştır.
Öyle anlaşılıyor ki böyle bir ortamda mu-
halefet liderleri, Cumhurbaşkanı'nın çağrısı-
na hayır demeyi göze alamadıkları gibi, hiç
olmazsa bir süre için tansiyonu düşürmeyi
yeğlemişlerdir.
Terörün yükseldiği bir siyasal ortamda
muhalefeti sertleştirmek... Bunun kamuo-
yunda bugün içın tepkı yaratacağını, böyle
bir politikayı topluma anlatmanın kolay olma-
yacağını düşünmüş olmalıdır muhalefet li-
derleri.
SHP ve DYP liderlerinın, zirveyi Özal'ın
kendi siyasal hesabına kullanacağını bile bıle
Çankaya'ya çıkmalarının bir nedeni buydu.
Muhalefette iktıdara karşı belirgınleşen ha-
va değişiminın bir başka ağırlıklı nedeni ıse
Millı Güvenlik Kurulu'nun asker kesiminden
kaynaklanan eğılimler olabilir. Özellikle, Gü-
neydoğu'da devletın ve ülkenin bütünlüğü-
nü hedef alan bölücu teröre karşı mücade-
le verılirken, iktıdar ve muhalefeti bu alan-
da bırlik ve dayanışma içinde gorebilmek...
Eski deyişle "cihet-iaskeriye"dek\ bu bek-
lentiyi, DYP liderı Demirel bir bakıma "Mus-
tafa Muğlalı kompleksi"ne bağlıyor. Yanı,
"Bugün görevımi yapanm, ama yann bir bas-
kası gelir de benden hesap sorarsa" diye
özetlenebilecek bir kaygı...
İşte bu nedenlerle, muhalefet liderleri bir
yandan Çankaya Zirvesı'ne evet demişler,
öte yandan bir süre ıçin gerilimi yükseltme-
meyi uygun bulmuşlardır.
Aynı zamanda iktıdara, terörle mücadele-
de köstek değil, destek olacaklarını, bunun
için ıktidaria, ınsan hakları ve demokrasi çer-
çevesinde her türiü dayanışmaya hazır ol-
duklannı süreklı vurgulamışlardır: 22 şubat
günü TBMM'deki gızli görüşmede; 12 Mart
günü Meclis, 28 Mart günü de Köşk çatısı
altında yapılan zirvelerde...
Bugün muhalefet, teröre karşı savaşımda
iktidarın yanında yer alıyor.
Türkiye'nin yakın siyasal tarihinde böyle-
sine bir başka örneği anımsamıyoruz. Baş-
kentte Sayın İnönü ve Sayın Demirel'le yap-
tığımız söylesilerde bu nokta yıne dikkatimızi
<?ekti
- , .. ,
Artık top, hükümette ve guvenlık guçle-
rindedir.
İktidar, muhalefetın açtığı süreyle sınırlı bu
prımi iyi değerlendirmelidir. Terör, hiç kuş-
kusuz yalnız iktidarın değil, tüm Türkiye'nin,
hepimizin meselesidir. Amasorumluluk, ül-
keyi yöneten iktidara aittir. Yarın, başarı ya
da başarısızlığın hesabı tabii yine siyasal ik-
tidardan sorulacaktır.
Demokrasilerde bu hesaplaşmanın yapıl-
dığı son yer ise seçim sandığıdır.
Ankan'dan Ozallar'a veryansın
JPPdan ÖzaPa sert mesaj
Haber Merkezi — Uluslararası
Basın Enstitusü (IPI) ile Ulusla-
rarası Gazete Yayıncıları Federas-
yonu (FIEJ), Cumhurbaşkanı
Turgut Ozal ve Başbakan Yıldınm
Akbulut'a gönderdikleri mesajlar-
da, Turkiye"de basına sansur uy-
gulanmasını ve gazetelerin polis
tarafından denetlenmesini kınadı-
lar.
IPI dun Londra'da yayımladı-
ğı bildıride, Sabah gazetesine uy-
gulanan sansür ile Güneş ve Gü-
naydın gazetelerinin baskılannın
engellenmesinden büyük kaygı
duyduğunu bildirdi.
Enstitü, Cumhurbaşkanı "nır-
gnt Özal'a gönderdiği mesajda da
özetle şöyle dedi:
"Sanınz hükümetiııiz, askeri re-
jimin basın özgüriuğıinü aşın kı-
sıtlayan >-asasını degiştirmek için
bir şey yapmakla kalmıyor, dahası
bu yasalan sertleştiriyor."
Uluslararası Gazete Yayıncıları
Federasyonu (FIEJ) Başkanı Gi-
ovanni Giovannini de Başbakan
Yıldınm Akbulut'a gonderdiği
mesajda, Sabah gazetesinin san-
sur edilmesini ve 3 gazeteye polis
tarafından yapılan baskının kı-
nanmasmı istedi.
Turkiye Gazete Sahipleri Sen-
dikası dun yaptığı yazüı açıklama-
da, Giovannini'nin Başbakanhk'a
gönderdıği mesaj metnini verdi.
Açıklamaya göre FIEJ Başkanı
mesajında Sabah, Giinaydın ve
Guneş gazetelerine polis baskını
ile Sabah yayınının sansürü kar-
şısında duyduğu üzüntuyu bildir-
di.
Bu hareketin, demokratik oldu-
ğunu iddia eden bir ülke için utanç
verici olduğunu ve Türkiye'nin
uluslararası alanlarda itibarını ze-
deleyeceğini belirten Giovannini,
mesajında şöyle dedi:
"Dun gece Sabah, Giinaydın ve
Güneş gazetelerine polis kuvvel-
leri tarafından yapılan baskını ve
Sabah gazetesinin nushaianna el
kondugunu uzülerek ögrendim.
Böyle bir hareket, demokratik
olduğunu iddia eden bir ulke için
utanç verieidir ve uluslararası
alanda bükümetinizin itibanna
zarar verir.
Özgttr diinyada 14 binden faz-
la gazeteyi temsil eden bir knnı-
luşun adına, Türkiye'de basın öz-
gürlüğiine yapılan bu ciddi saldı-
nyı açıkça kınamanız. soruralula-
nnı cezalandırmanız ve bu tip
olaylann bir daha tekenür etme-
mesini sağlamanız konusanda si-
ze ısrar ediyonım."
Uygulama, Almanya'nm Sesi ve
BBC radyolanyla AFP tarafından
dunyaya duyuruldu.
BBC, özal suikasüyla ilgili ha-
berlerin polis zoruyla gazetelerden
çıkanlmasmı aynntılı olarak din-
leyicilerine duyurdu.
Edirnette ithal mollalardan çağrı
MURAT SAVAŞ
EDlRNE — Denizli'den sonra
Edirne"de de camilerden "dhat
çagnlan" yükselmeye başladı.
Ama bu kez dhat çağrısıru, cema-
ate tercümanı aracılığıyla seslenen
'ithal mollalar" yapıyorlar. Ra-
mazan'ın ilk günü Edime'ye gelen
Pakistan asıllı tngiliz uyruklu 9
molla, kentin çeşitli camilerinde
teravi namazlanndan sonra ver-
dikleri vaazlarda cemaati, "Kâfi-
ri yenmek, ona hükmetmek ve Al-
lah dini lslamı hâkim kılmak için
maiını, canııu ve vaktini venneye"
çağırıyorlar.
Edinilen bılgiye göre 9 molla
Pakistan asıllı tngiliz vatandaşı.
Kendilerini Allah yoluna adadık-
lanru söylüyorlar. Edirne'de bulu-
nanlann yanı sıra Türkiye'nin de-
ğişik bölgelerinde de yine tngiliz
uyruklu molla olduğu belirtiliyor.
tngiliz vatandaşı mollalar, tera-
vi namazından sonra vaazlarım
tercumanları aracıhğıyla veriyor-
lar.
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — özal - Yeni Asır davasıu-
da ANAP kuruculanndan eski
Maliye ve Gümrük Bakanı Vural
Ankan tamklık yaptı. Ankan,
Özal'ın başbakanlıği doneminde
"ekonominin bireysel ilişkilere
göre yonlendirüdiğini" söyleyerek
o zaman Ekrem Pakdemirli'nin
müsteşarhğmı yaptığı Hazine'nin
de bazı kişi ve firmalar için 2-3
günde bir karar değiştirdiğini an-
lattı, Arıkan, 1983 seçimleri ön-
cesinde, Ercan Holding, Enka
Holding, Nurol ve tktisat Bankası
gruplannın ANAP'ı desteklediği-
ni, Koç, Sabancı ve Eczacıbaşı
gruplannın ise baslangıçta destek
vermediğini, 1984 seçimlerinde ise
bu gruplardan da yardım alındı-
ğını açıkladı. Ankan, tçişleri Ba-
kanlığı'nı da Korkul Özal'ın yö-
nettiğıni bildirdi.
Özal'ın Yeni Asır gazetesinde
yayımlanan "Ballı Siyasetin tcra-
at Dosyası" başhklı dizi ile ilgili
olarak gazetenin sahibi Dinç Bil-
gin, Yazı tşleri Müdürü Mehmet
Karabel ve dizinin yazarı Semra
Çetin haklarında açtığı manevi
tazminat davasında dün tanıklar
dinlendi. Ankara 13. Asliye Hu-
kuk Vlahkemesi'ndeki davada
Vural Ankan'ın yanı sıra gazete-
miz yazan L'ğur Mumcu, Yeni
Asır yazan Muammer Yaşar Bos-
tancı ve Hürriyet yazan Emin Çö-
laşan da tanık olarak dinlendi.
Mumcu, Çölaşan ve Bostancı,
Özal hakkında 1983 seçimleri ön-
cesinde "Nakşibendilik ve tarikat-
çılık" iddialannı içeren çeşitli ra-
porlar bulunduğunu söyledi. Bos-
tancı, Özal hakkmdaki banker ra-
porunun varlığmın eski Cumhur-
başkanı Evrenie yaptığı bir göruş-
mede doğrulandığını söyledi.
Vural Ankan ifadesinde yazı
dizisinde öne sürûlen savlann
doğruluğunu vurgulayarak kuru-
cusu bulunduğu ANAP'ın iş çev-
relerinden ve ABD'den destek al-
dığını söyledi. Ankan, ABD eski
Dışişleri Bakanı Alexandr Haig'-
in 12 Eylül 1983 tarihli Turkiye zi-
yareti sırasında Cumhurbaşkanı
Evren'den ANAP'ın seçimlere
girmesinin sağlanmasını istediği-
ni belirterek şöyle dedi:
"Haig, Tiirkiye'ye o dönemde
ziyarete geldiğinde, bizzat o za-
man benim de içinde bulundugum
davacımn partisine (ANAP) des-
tek verdiğini biliyonım. Bunu biz-
zat o zaman davacımn (Turgut
Özal) kendisinden duydum. Ben
Haig ile gonışmedim, kendisi gö-
ruştu. Partinin kuruculanndan ol-
duğum için goruşmesini bana an-
lattı. O zaman ben davacımn çok
yakımndaydıra."
Arıkan, Türkiye'de yeni kuru-
lan siyasi partilerin ayakta kala-
bilmeleri için "mudak surette yar-
dım görmesi" gerektiğıni belirte-
rek şöyle dedi:
"Bo, davaanın kurdugu parti
için de boyledir. Zira, ben bu par-
tinin kuruculanndan olup genel
muhasip görevini de yiiniten ki-
şiydim, yani o devirde bu isi yu-
rüttüm. Mali işler bakımından
partinin gelirlerini ben, Erol Ak-
soy ve davacı Turgut Ozal, iıçü-
müz biriikte yüklendik ve mah ba-
kımdan da o zaman partisi ne
olursa olsun bazı işadamlanndan
vardım gördiık >e >ardım aldık.
Icraat hazırlıklan sırasında Kor-
kut Özal, Şank Tara ve Erol Ak-
soy gibi kişilerin bizzat alınan ka-
rarlara yön »ermeleri durnmun-
daki iddiaya gelince; bukumetin
kunılmasından önce Korkut Özal
hiçbir şeyin içinde yoktu. Ancak
Erol Aksoy, parti çalışmalannda
ve alınan karariarda hissesi var-
dır. Şank Tara'ya gelince hiçbir
rolü olmamışör."
Arıkan Korkut Özal'1a ilgili
olarak da şunlan söyledi:
"tçişleri Bakanhğı'nı Korkut
Özal bizzat yonetmiştir. Örneğin
ben Maliye Bakanı iken Bitlis'e
gitmiştim. Mehmet isimli arkada-
şa 'siz buraya nasıl valı olarak
geldiniz' diye sordugumda, ken-
disi bana 'Korkut Özal'ın çevre-
sinde üç tane daire vardır. Bu da-
irelerde olanlar tayin edilirler, ben
de bir cuma namaana gitmiştim,
burada görüldükten sonra vali
olarak tayin edildim, ancak zan-
nedersem bu aşamada geri
alınabilırim' dedi. Sonradan bu
arkadaş alındı."
özal'ın avukatı Bilgin Yazıcı-
oğiu, Ankan'a, dizideki "ekono-
mi bireysel ilişkilere göre yöneti-
liyordu, tek bir firma ya da kişi
için karamameter çıkanhyordu."
iddiasına ilişkin bir soru yönelt-
ti. Ankan bu soruyu şöyle ya-
nıtladı:
"O bölümde yazılanlar tama-
men dogrudur. Ben o donemde
Maliye Bakanı idim. Ancak iddi-
aya ilişkin karariar Maliye Bakan-
lığı'nda degil Hazine Musteşarlı-
gı'nda alınıyordu. Hazine Miiste-
şan da o donemde Ekrem Pakde-
mirii idi. Ekrem PakdemirU de
dognıdan doğruya Başbakan Yar-
dımcısına (Kaya Erdem) bağh idi.
Yazı dizisinde bahsedildiği gibi üç
dört gunde bir kararlar degiştiri-
liyordu. HatU bir çoğuna Mali-
ye Bakanlığı olarak biz mudaha-
le ediyorduk."
Arıkan, dizinin yazan Semra
Çetin'in bir sorusu üzerine "Hü-
kümet kurulmadan önceki çalış-
ma grubu içinde Merkez Bankası
Başkan Yardımcısı İbrahim
Kurt'un, DPT eski müsteşan Yıl-
dınm Aktürk'un de bulunduğu-
nu" söyledi.
Ankan, 1983 seçimleri oncesin-
de Özal'ın veto edilmekten kork-
tuğunu da belirterek dönemin
Cumhurbaşkanı Kenan Evren'le
yaptığı 5-6 görüşmeden sonra
"rahatladıgım" kaydetti.
1983 oncesinde Özal hakkında
hazırlanmış çeşith' raporlar bulun-
duğunu duyduğunu belirten yazar
Uğur Mumcu da şunlan söyledi:
"Ilim Yayma Cemiyeti hakkın-
da yapılan tahkikatlar sonucu ts-
tanbul Sıkıyöneüm Komutanlığı'-
nca kapatma karan verildi. Da-
vacı da bu cemiyetin yönetim ku-
rulu üyesiydi. ANAP iktidar ol-
duktan sonra bu cemiyetin yeni-
den açılması istendi. Bunu döne-
min sıkıyonetim komutam Necdet
Öztonın kabul etmedi. Çiinkü
Öztorun, tlim Yayma Cemiyeti ile
Nakşibendi Tarikafı arasında Uiş-
ki olduğu konusunda raporlar ol-
duğunu söyledi."
Mumcu, Erol Aksoy'un altın
kaçakçıbğı davasında yargılandığı
sırada pasaport yasasmın değişti-
rilmesi, daha sonra da altın ve dö-
viz kaçakçılığı suçlanna verilen
hapis cezasının para cezasma dö-
nuşturülmesini, Korkut Özal'ın
da hlam Kalkınma Bankası mu-
şaviri iken bu kuruluşa vergi mu-
afıyeti tanınmasını da uygulama-
lara örnek gösterdi.
Emin Çölaşan da ifadesinde,
Ozal hakkında hazırlanmış birkaç
rapor bulunduğunu belirtti. Çö-
laşan, banker faciasıyla ilgili ra-
poru duyduğunu, aynca dönemin
Başbakanı Bulend Llusu'nun, tl-
han Evliyaoglu ve tlhan Öztrak'a
okuduğu bir başka rapor bulun-
duğunu söyledi. Çölaşan, eski
tçişleri Bakanı trfan Özaydınlı'-
yı kaynak göstererek özal'ın
Nakşibendi Tarikatı'na mensup
olduğuna ilişkin 1971 yılında ha-
zırlanmış bir rapor daha olduğu-
nu anlattı. Çölaşan, kunıluşu sı-
rasında ANAP'a işadamlanndan
destek sağlandığını da yineleyerek
Turgut Özal'ın kardeşi Korkut
özal'ın 1983 yılından sonra tril-
yoner olduğunu bildirdi.
G Ö Z L E M UĞUR MUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
anayasaya değil "Örfi Idare Nizamnamesi"ne dayanarak uy-
gulardı.
Abdülhamid doneminde yapılan sansürün bir de güven-
celi yanı vardı. Yazılar sansür edildiği için hiç olmazsa beş
yıllık, on yıllık cezalar da verilmezdi.
Sansürün böyle bir koruyucu yanı da vardı!
Şimdı devlet ve milletiyle bölünmez bütün olarak çok şü-
kür çoğulcu demokrasıye kavuştuk, çok da liberal olduk;
bu yüzden, hem sansür ediliyor hem de sansür edilen ya-
yınlar nedeniyle ceza davaları da açılıyor.
Hem böyle davalar açılıyor hem de bu yayınların basıldı-
ğı matbaalara el konuyor.
Yayınlara el koymak ya da matbaa kapatmak Osmanlı ya-
salarında da vardı.
1858 tarıhlı Osmanlı Ceza Yasası'nın 158. maddesine
göre devletçe verilen ızinle kurulan matbaalarda hükümet
aleyhıne ya da Osmanlı İmparatorluğu'nun çatısı altında
yaşayan uluslar ile ilgili bir yayın yapılırsa, bu yayınlara el
konulur: matbaa geçıci ya da süreklı olarak kapatılır; ayn-
ca "10 mecıdiye altından 50 mecidıye altına kadar" para
cezası da verilirdi
82 Anayasası'nın 28. maddesi 1858 tarihli Osmanlı Ce-
za Yasası'ndan esınlenmiştir.
Ee, ne de olsa çağ atlıyoruz. Çağ atlamasına atlıyoruz
da çağı tersten atlıyoruz!
Osmanlı yasası:
—Sakıncalı yayın basan matbaayı kaparım.. diyor.
Peki 82 Anayasası ne diyor?
Ne diyecek?
—Ben de kapatmm.. diyor.
Görülüyor kı Abdülhamid yasalan bugünkülerden daha
liberaldir.
Gelelim meşrutiyete...
1908 yılında Ikinci Meşrutiyet'te yapılan anayasa değişık-
liği ile yayın organlarının basımdan önce "teftiş ve muaye-
neye tabi tutulamayacağı" ılkesi getinlmiştır.
Ittihat ve Terakki dönemi, bu açıdan ANAP'tan daha li-
beraldir.
Diyeceksıniz kı "Ya tek parti donemi?"
Tek parti doneminde uygulanan 24 Anayasası da 77. mad-
desıyle aynı güvenceyı getırmışti1
—Matbuat, kanun daıresınde serbesttır ve neşredilmeden
evvel teftiş ve muayeneye tabi değildir.
Neden kızıyoruz kı?
Gazete matbaalarında savcıların yayından önce gazete-
lerı incelemeleri, diledıklerine el koyma ve dağıtımı önle-
me yetkisi 82 Anayasası ile getirılmıştir.
82 Anayasası'nda yer alan bu hüküm Basın Yasası'na
1983 yılında yerleştirilmıştır.
Tek partili dönemde getirilen üniversite özerkliğini çok
partili yaşamda kaldırdık; Abdülhamid döneminden de ge-
ri uygulamaları alıp çok partili yaşama taşıdık.
Buna da "demokrasi" dedik.
Bu anayasa hazırlanırken ve Basın Yasası tartışılırken bir
avuç insan, bu anayasaya da bu Basın Yasası'na da karşı
çıktı.
Basının büyük bir kısmı ise o günlerde sustu.
Ne ekıldiyse o biçılıyor.
Güzel: Parti kan kaybedîyor
(Baftarafi I. Sayfada)
getirecek misiniz? Bu öneri nasıl
uygulanabilir?
GÜZEL — Bu önerınin iki
problemi var. Birincisi hukuki
problem. Yani şu andaki mevzu-
ata göre bunu uygulamak imkan-
sız. Ama, kanun değişikliği yapı-
labilir. SHP de buna karşı çıkmaz
saruyonım. Seçim opsiyonlu ola-
rak getirilir. lstcyen o şekilde, is-
teyen bu şekilde seçilir. Yani bu sa-
dece bir alternatif olur. tkincisi
bunda şöyle bir adaletsizlik akla
geliyor. Diyelim ki bir ilde 30 bin
uye var ama aynı büyüklükte baş-
ka bir ilde 3 bin üye var. O zaman
üyelerin oy hakkı tek olacağına
göre çok üyesi olan il secme ko-
nusunda daha fazla söz sahibi
olacak.
— Bir kongre hiıkümeti kurul-
masını duşıinür musünuz?
GÜZEL — Bu zaten kongre
hukümeti. Sayın Akbulut adaylı-
ğını açıklamadan 'ben aday olraa-
yacağım. kongreye kadar işi gotu-
recegim, adil davranacağım, son-
ra arkadaşlar bunu alsın' deseydi,
o zaman olabilirdi.
— Peki sizin de yer alacagınız
ve kongreye kadar gidecek bir ka-
bine kunılamaz nu?
GÜZEL — tşte öyle bir kabine
olması için Başbakan ve genel
başkanın adaylığını koymaması
lazım. Artık çozum tüm üyelerin
katılacağı bir seçimdir. Parti kan
kaybediyor. Kongreye bir an evvel
gitmek lazım. Kongreye gidilince-
ye kadar da kongre yapılmış ve ge-
nel başkan secilmiş gibi hükume-
ti ayakta tutmaya çalışmamız la-
Opar'lanan...Toparlanır.
Her Tofaş sahibinin
bîlmesî gereken
Her Tofaş otomobili
iyi bir yatırımdır.
Yatırımınızın değerini
orijinal ycdek parça korur.
Yedek parça...
Opar değilse, orijinal
değildir. Aslının
yerini tutmaz.
Tofaş'ınızın hem performansını
hem de ikinci el değerini sürekli
korumak istivorsanız...
Yedek parçada Opar
ambalajını. etiketini, bandını
ya da damgasını arayın.
Ustanızı uyarın,
aracınızın orijinalliğini
bozmayın.
Opar'Orijinal • yedek parça"