Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet
Sahıbı: Cumhurı>ct Malbaacılık ı-e Gazeıecılık Turk Anonım Şırken adma
\»<iir N»di # Genel Ya>ın Vluduru Hasmn O ı ı l , Muesscse Muduru
Eminc Işaklıgıl. >azı Işlerı Vluduru Okt> GoMnsin, 0 Haber MerKezı
Muduru Yalçın Ba>er, Sa>fa Duzenı Yonetmenı Kti Aaı. 0 Temsılaler
VsKARA Kbma Taı. IZMtR Hikmel Çrtinkay*. A D A ^ Çctin
1.. Polıtıka Cetai B^imnp^ » ş Habcrkr Eıgun Bakı. Elonomı Cfngu Turtun. I; Sendıka !juknuı Keimci. Kulrur CeU l * T ,
EğH;:r O n a * ^«yba. Haber \rasurma İsmtt Bcrlun. Yurt Haberlen Secdrt Doguı, SDOT Danı^ınanj \bdulkadır ViKdman.
Dıc Yazılar b m ı Çaişkın, Aıaştııma Sjhın AJpo. Duzekırar AMnUah Y'un 0 koordınator AknM konılsan. 9 Malı [>ler
Erol ErkuL # Muhasebe Buknl Vner • Butve-Pankına Snp Osmaubc^oghı • tenlan *yşe Tonın. • Ek Yannlar Ho»>a
4k}Ol • Idare Husrtuı Gurcr. # l;«rr,r Onder ÇrtV. 9 Bılgı-lslem Sajl lınl. 0 Personel Scvgı BosüumoJJu
Basın ve }ayan Cumhunj*! MMbaacüık wr Gazeuolık TA^. Tllrk Ocafl Cad 99
H3M la Pk 246-lsunbul Td 512 0! 05 (JO hal). TdOL Z22« Faı (I) 526 60 72 9
Su/u/br Ankn: /jra Gokalp Blı Inkıiap S. No W 4. Td. 133 II 4M7. Tdo. 42344 Fta. (4) 133
05 65 • t ~ r H Zı>a Blv 1352 S-2/3. Tel 13 12 30, Tele* 52359 Fa*. (51) 19 53 60
# t ı k H lııomı Cad 114 S No I Ka 1. t l W J7 52 14 hatl. Tdot 62155, FM. fTI) 19 T 52
TAKVIM: 24 NISAN 1990 Imsak: 4.30 Guneş. 6.06 Oğle: 13.07 İkindi: 16.54 Akşam: 19.59 Yatsı: 21.28
Dünya,nükleer
enerjiye
karşı 'soğuk'
Çernobil faciasının ardından başta ABD,
Avustralya, Japonya olmak üzere birçok ülke
nükleer santral yapımını yavaşlattı.
MUSTAFA BALBAY
TOKYO — Çernobil faciasının
ardından dünyada enerjiye
"soguk" bakılmaya başlandığı,
birçok ülkenin nükleer santral in-
şaatiarını yavaşlattığı, planlama-
da olanların da iptal edildiği be-
lirtiliyor. Halen Fransa ve Belçi-
ka genel enerji gereksiniminın
yüzde 70'ini nükleer santrallar-
dan karşılayarak bu alanda ön-
cülüğunu korurken başta Japon-
ya, ABD olmak üzere birçok ül-
kenin diğer enerji kaynaklarına
öncelik vermeye başladığı ifade
ediliyor.
Japonya'da elektrik üretiminin
önemli bir bölümünü gerçekleş-
tiren Electric Power Development
Cornpany (EPDC)'nin yönetici-
leri nükleer enerjinin 1986 önce-
sinde kendi ülkelennde de revaçta
olduğunu belirterek "Ancak Çer-
nobil sonrası durum degişti. Ge-
nel üretimdeki nükleer enerjinin
payını azaltmaya çalışıyoruz" di-
ye konuştular.
Atom bombasının etkilerini
yaşamış bir ülke olarak nükleer
santralın yaratacağı tehlikelerin
bilincinde olduklarını söyleyen
EPDC yetkilileri şu değerlendir-
meyi yaptılar:
"1985'te elektrik Üretiminin
yüzde 26'sı nükleer santrallardan
karşılanıyordu. Planlamaya gore
1995'de bu oran yüzde 35'e çıka-
cak. 2030 yıhnda ise yüzde 6O'ı
bulacak. Ancak Çernobil olavı
planlamalann yeniden gözden
geçirilmesine neden oldu. Başta
kömüre dayalı termik santrallar
olmak üzere diğer enerji kaynak-
lannın genel üretimdeki yerini
daha üst sıraya çekmeye çalışıyo-
ruz. Bu amaçla araştırma-
geliştirme çalışmalanna harcadı-
ğımız para yılda 15 milyon dola-
n buluyor."
Halen dünyada 400'ün üzerin-
de santral bulunuyor. Uzmanlar
yakın çevresinde önemli etkileri
olan nükleer kaza sayısının son
25-30 yılda 300'ü bulduğunu be-
lirtiyorlar. Gelişmiş ulkelerde
nükleer santrallara karşı halkın
da tepki gostermeye başlaması
nedeniyle bu alanda piyasanın
"ucuzladığr' ve bu teknolojinin
gelişmekte olan ulkelere aktarı!-
masının gundeme geldiği gozle-
niyor. Santral maliyetlerinın,
1980'li yılların başına oranla ta-
lepteki bu azalış nedeniyle belli
bir düşüş gosterdiği de vurgu-
lanıyor.
Nükleer santrallar için halen
10 ayn teknoloji kullanılıyor. An-
cak bu teknolojilerden hiçbiri gü-
venlik sorununu çözmuş değil.
Çeşitli ülkeleıde inşa halinde-
ki nükleer santral sayısının
100'ün uzerinde oldugunu belir-
ten uzmanlar, bu santrallara gö-
receli bir soğuk bakışa karşın teh-
likenin hâlâ devam ettiğini vur-
gulayarak şu göruşleri dile ge-
tirdiler:
"NnkJeer santrallar ber zaman
için potansiyel bir tehlikedir. Yani
üretimini durdurmuş olsalar bi-
le orta>B çıkardıklan atıklann iyi
konınmaması halinde 100 yıl
sonra bile patlama olabilir. Kal-
dı ki ülkeler genel olarak nükle-
er kazalar konusunda samimi de-
ğil. LlusaJ çıkarlan on planaala-
rak olumsuzlukian gizlemeye ça-
lışıyorlar."
Uzmanlar atıklann depolan-
ması konusundaki kuşkuları da
dile getirirken "Örneğin Sovyet-
ler Biriiği nükleer abklann çoğu-
nu yeraltına pompalıyor. Bu ile-
ride bir patlamaya neden
olabilir" diye konuşuyorlar.
Dünya Günü kutlamalarında, çevre korumacı mallar tanıtıldı
New Ifork yemyeşil'Su tasarruf etmek için
bundan sonra arkadaşınla
birlikte yıkan', Dünya
Gunü'nün en tutulan
sloganıydı.
New York'taki Dünya
Günü kutlamalarında
ağaçların korunması için
"ağaçsız kâğıtların"
reklamı yapıldı.
Malzemelerin yeniden
işleme girebilecek nitelikte
ambalajlarda satılan
türlerinin tercih edilmesi
için propaganda yapıldı.
Televizyonda Dunya Günü
için özel programlar
yayımlandı.
ŞEBNEM ATİYAS
NEW VORK — "Sudan tasar-
nıf etmek için bundan sonra ar-
kadaşınla birlikte yıkan." Dünya
Gunü'nün New York'ta en tutu-
lan sloganı buydu. Yirmi yıl ön-
ce New York'ta Dünya Günü kut-
landığında Central Park'ta yürü-
yuş yapanlar küçük bir grup çev-
reci aşırı radikaldi. önceki gün
750 bin civarında kişi çevreyi ko-
ruma pankartları altında Central
Park ve çevresinde toplandı.
Parktaki yürüyüşün yanı sıra al-
tıncı cadde boyunca çevre koru-
macı çeşitli malların reklamı için
boydan boya masaJar dizildi.
Rengârenk sıra sıra altıncı cad-
deye dizilenler arasında her şeyi
bulmak mumkündu. Örneğin si-
yasi kimliğini bulmakta zorluk çe-
kenlere yardımcı olmak için öz-
gürlükçü sağcı partinin küçük sı-
navı bunlardan biriydi. Her alan-
da ademi merkeziyetçiliği savu-
nan "özgürtükçüler"in küçük sı-
navında siyasi kimlik tespiti için
yöneltüen sorular arasında şunlar
Önceki gün New York'ta Central Park'ta toplanan 750 bine yakın kişi, Dünya Gunü'nün 20. yılını kutladı. (Fotoğraf: APJ
vardı: Sağ ve sol gibi etiketlerden
artık usandınız değil mi? Öyley-
se şu sorulan evet ya da hayır di-
ye cevaplayın, sizin siyasi kimli-
ğinizi tespit edelim. Askerlik ser-
visi tumuyle (savaş durumunda
dahi) gönullu olmalı mı? Hükü-
met televizyon ya da basın uzerin-
de hjçbir kontrole sahip olmamaJı
mı? Uyuşturucu yasaları iyilikten
çok zarar mı vermektedir? Seksi
kısıtlayıcı kanunlar ortadan kal-
dırılmalı mıdır? tnsanların iste-
dikleri yere, ülkeye gitmeleri ya da
göç etmelerine izin verilmeli mi-
dir? Tarımcılar hiçbir sübvansi-
yon ya da kota olmadan tarım
yapmalı mıdır? însanlar ticaret
kotaları olmaksızın çok daha iyi
ticaret yapabilirler mi? Asgari üc-
ret işsizliğe yol açar, kaldınlmah
mıdır? Avrupa ve Japonya kendi
savunması için kendini mi harca-
malıdır?
Dünya Gunü'nde "genç komu-
nistler" Sovyetler Biriiği ajanı
olarak suçlanmaksızın "özgiirce"
propagandalannı yaptılar. Üze-
rinde Karl Marx, Engels resimle-
ri olan eşarplar, gömlekler sattı-
lar.
Yeşilci kitaplann bulunduğu
kamyonet kütüphane her köşe ba-
şında durdu. Her sokağın girişin-
de "yeniden işleme sokulmak"
uzere gazete, plastik kutu vs. için
ayrılmış çöp çuvallan bulunuyor-
du. Sorumlu gönüllüler arılar gi-
bi çalıştılar.
New Yorklu 4000 kadar Erme-
ni "Sözde Ermeni katliatnını
anmak" amacıyla Times Meyda-
nı'na yürüdü. Gosteri ilgi topla-
dı ve bütun televizyon kanalların-
da haber olarak yer aldı.
Ağaçların korunması için
"agacsız kâgıtlann" reklamı ya-
pıldı. Malzemelerin yeniden işle-
me girebilecek nitelikte ambalaj-
larda satılan türlerinin tercih edil-
mesi için propaganda yapıldı.
"Bunca yıl kâr amacıyla dev
kuruloşlann dünyayı nasıl kirlet-
tiğini öğrenmek isleyenler için
mükemmel bir kitap" diye kitap-
lar satıldı.
Televizyonda Dünya Günü için
özel programlar hazırladılar.
ABC'nin "Time-Warner" tara
fından hazırlanan ozel programı
ABD'de az rastlanır nitelikte di-
daktik bir yapıdaydı. Bette Mid-
ler'ın ölmekte olan dünya anayı
canlandırdığı programda Dustin
Hofmann'dan Michael Keaton'a
dek pek çok unlü aldı ve dunyayı
kurtarma dersleri verdiler.
IzMİT
RTL
yeniden
yaymda
Yapımına 1987'de başlanan kanalizasyonun yüzde 19'u tamamlandı, arıtma tesisinin projesi bile hazır değil
Burdur kanalizasyon gölü
AHMET KURT
lZMtT — tzmit ve çevresinde
uydu yayını yapan çanak anten
sistemınde geçen cumartesi günü
yapılan saldırı sonucu yayını ke-
silen RTL Plus kanalı dün tekrar
îzlenmeye başladı.
öte yandan konu ile ilgili ola-
rak daha önce Cumhuriyet muha-
birine olayla ilgileri olmadığını
belirten II Jandarma Alay Komu-
tanı Albay Rahmi Tüfekçi, Koca-
elispor maçı nedeniyle önceki gün
bir araya geldiği tzmit Belediye
Başkanı Sefa Sirmen'e "elindeki
emri uyguladığım" söyledi. Sefa
Sirmsn'in "Uydu yıyıalannı niçin
kesiyorsunuz?" sorusuna, "Eli-
mizde bu konuda yazdı emir var"
yanıtını veren Tüfekçi, Sirmen'in,
"Biz PTT üe bu konndt ön bazır-
hklan yaptık" şeklindeki sözleri-
ne ise yanıt vermek istemedığmi
söyleyerek, konuyu daha sonra
birlikte özel konuşmak istediğini
vurguladı.
Yerel Kocaeli gazetesinin dün-
kü sayısında verilen haberde ise
bir amatör telsizcinin tesadüfen
jandarma kanalına girdiği ve
"Meydan 2 ile Menni 2" kod adlı
iki kişi arasında RTL'nin kesilmesi
sırasında yapılan konuşmayı din-
lediği yazıldı. Haberde ayrıca ga-
zetenin Haberler Müdüru Metin
Karan ile Rahmi Tüfekçi arasın-
da geçen telefon görüşmesi ve ar-
dından jandarma kanahndan
"Meydan 2'den Mermi 2'ye.. Ap-
tal herifler.. Kocaeli gazetesi öğ-
renmiş. Hâlâ işiniz bitmedi mi?
Sizi kim gördü? Çabuk yok olun
oradan" şeklinde bir anons duyul-
duğu yazıldı.
Burdur Belediye
Başkanı Armağan İlci
şöylekonuşuyor: "Bir
açmazla karşı
karşıyayız. Arıtma
tesisleri çahşmaya
başlayana kadar işi
askıya aldığımızı
söyleyebiliriz. Bu kez
'Belediye, Burdur'a
gelen yatırımları
engelliyor'
diyeceİder."
GÜLÇİN tLCİ
BURDUR — Kükürt, şeker, süt
fabrikalan ve kanalizasyon atık-
larının kirlettiği Burdur gölü, ye-
ni bir sorunla karşı karşıya. Yapı-
mına 1987 yılında başlanan şehir
kanalizasyonunun tamamlanan
yüzde 19'luk bölumü önümüzde-
ki günlerde işletmeye açılmak üze-
re belediyeye devredilecek. Bu du-
rumda daha once topraklan sula-
yarak gole akan kanalizasyon
atıklarımn doğrudan gole ulaşa-
cağı ve golü lağım çukuruna dö-
nuştureceği belirtiliyor.
Kanalizasyon şebekesine para-
lel yürutülmesi gereken arıtma te-
sislerinin, henüz projesinin bile
hazır olmadığı öğrenildi.
Anayasanın 56. ve 21. madde-
leri gereğince arıtma tesisi yapıl-
madan kanalizasyon atıklarını
doğrudan göle veremeyeceklerini
belirten Burdur Belediye Başkanı
Armağan İlci, "Bir açmazla kar-
şı karşıyayız. Antma tesisleri ça-
lışmaya başlayana kadar işi askı-
ya aldığımızı sovleyebiiiriz. Bu kez
de 'Belediye, Burdur'a gelen yatı-
rımları engelliyor' diyecekler.
Ama şu anda yünitülen kanalizas-
yon çalışması, antma tesisleri ol-
YÜZDE 19'U HAZIR — Burdur'da kanalizasyon çalışmalanna 1987 yılında başlandı. Yüzde 19luk bolümü, işletmeye açümak üzere öniı-
müzdeki günlerde belediyeye devredilecek. Kalanının yapımı da hızla suniyor.
madan, çalışmayan ölü bir yatı-
nm" dedi.
Önceden toprakları sulayarak,
süzülerek bir kısrru göle ulaşan pis
suyun, tamamlanan bolüm işlet-
meye açıldığında yüzde 5-10 ka-
yıpla doğrudan göle gideceğiııi
açıklayan İlci, bu konuda gerekli
çalışmalan tller Bankası düzeyin-
de başlattıklannı belirtti.
İlci, anayasanın "herkesin sağ-
lıklı ve dengeli bir çevrede yaşa-
ma kakkı"nı koruduğunu ve çev-
renin korunması ve çevre kirliliği-
nin önlenmesinin vatandaşın ve
devletin görevi oldugunu hatırlat-
tı. Arıtma tesisleri projesinin ta-
mamlanarak yapımına başlanma-
sının ivedilikle gerekli oldugunu
vurgulayan tlci, "Çevre Kanunu-
non 8. maddesine göre ber tiirlü
atık ve artıgı çevreye zarar verecek
şekilde, doğrudan ve dolaylı bi-
çimde alıcı ortama vermek vasak-
tır. Yine aynı kanunun 9. madde-
si, antma tesisi yapacak olan ger-
çek ve rüzel ktşilere kredi yardımı-
nı öngöriir" diye konuştu.
Yasalar gereğince, antma tesis-
leri yapılmadan kanalizasyon şe-
bekesinin bir bölümünü işletme-
ye açmalarının mumkün olmadı-
ğıru vurgulayan tlci, "Burdur'u
kurtaralım derken bu kez göl gi-
decek elden. Burdur golünii lağım
çukuruna dönüştüremeyiz" dedi
lller Bankası 5.,Bölge Müdür-
luğü'nden bir yetkili, arıtma tesis-
leri projesinin kuçük aynntılar dı-
şında hazır oldugunu, ancak ne
zaman ihale edileceğı konusunda
bilgileri olmadığını bildirdi. Gün-
deme getirilecek olayın arıtma te-
sislerinin ihalesinin bir an önce
sağlanması oldugunu beh'rten yet-
kili, "Kamuoyu oluşturulacaksa,
konu hakkında üst düzeyde bir ta-
kip gerekiyorsa: antma tesisleri-
nin kanalizasyon şebekesine para-
lel, bir an evvel ihale edilerek ya-
pımına başlanması gereklidir" de-
di.
tller Bankasf nca kanalizasyon
işine girilmeden önce pis suyun
göle verildiğini kaydeden yetkili
şunları söyledi: "Bitirdiğimiz yer-
leri işletmeye açmaynbüiriz de. Şu
anda gölden 500-600 metre yuka-
nda bırakıyonız çalışmayı. Belki
o noklada belli bir kiriilik soz ko-
nusu olabilecek. antma işletmeye
açılıncaya kadar."
Kimya mühendisi Arif Yavuz
ise Burdur gölünü şöyle anlatıyor:
Burdur gölü, 170 kilometrekare-
lik bir alanı kaplayan ve 1,5 mil-
yar metre küp su tutan bir kapalı
havuza çevresinden gelen sulan
toplayan bir göl. Göl çevresinde-
ki sulamalar Karaçal, Bademli,
Karatas, Belenli ve Karamanlı su-
lamaları Burdur gölüne gelen su-
ları tutuyor. Göl, buradaki doğal
dengenin bir parçası. Ama kirle-
niyor. Gölde kirlenme 1950 yılın-
dan beri artan bir ivmeyle sürü-
yor. Yakında kötü, kokuşmuş bir
su kütlesine dönüşecek.
Türkiye, sanayisini tamamla-
madan kirlıliği yaratmış bir ülke.
Sanayileşirken doğayı da yok et-
mekteyiz. Gölde oksijeni çok se-
ven yosun türleri de çoğalmıştır.
Oksijensiz su, kokuşmuş, kirli su
demektir. Şimdilik salgın hastalık-
lara yol açacağını sanmıyorum,
çünkü kloru bol. Ama kloru da
kullanıyor. Kanalizasyonun doğ-
rudan göle verilmesi kirlenmeyi
daha büyük boyutlara göturecek-
tir. Klor miktan azalınca ne olur,
bilemem?
Tansiyonun
ilacı saıına
• ANTALYA (AA) —
Sanayileşmiş ulkelerde
yaşayanların yüzde 20'sinde
yüksek tansiyon görüklüğü
bildirildi. Antalya'da
bulunan Demokratik
Almanya Berlin Üniversitesi
fizik tedavi üyesi Doç, Dr.
Hans Jochim VVinterfeld,
ilaçla yapılan yüksek
tansiyon tedavisinin pek
çok yan etkisinin
bulunduğunun bilindiğini
de kaydederek şunlan
söyledi: "Bu yüzden yüksek
tansiyona karşı en iyi tedavi
yöntemi, fin hamamıdır
(sauna), sürekli olarak
haftada iki kez düzenli
biçimde yapılacak sauna
tedavisinin, yüksek
tansiyonu düşüreceği
belirlenmiştir;'
Kalkan avı
yasagı
• TRABZON (AA) —
Denizlerimizde kalkan
balığının av yasağının 1
mayısta başlayacağı
bildirildi. Tarım Orman ve
Köyişleri Bakanlığı
tarafından 1990-1991 av
dönemine ait olarak
yayımlanan 24 numaralı
sirkülere göre kalkan avı
yasağı 1 Temmuz 1990'a
kadar devam edecek. 2
aylık süre içinde kalkan
balığının her türlü yöntemle
avlanması yasak bulunuyor.
Çocuklar diş
fırçalaınıyor
• ANKARA (AA) —
Sağlık Bakanlığı tarafından
sağlık taramasından
geçirilen öğrencilerden
yüzde 67.64'ünde dış fırçası
kullanma alışkanlığı
olmadığı belirlendi. Türkiye
genelinde yaklaşık 6 milyon
öğrencinin sağlık taraması
tamamlandı. Tarama
sonuçlanna göre yaklaşık 4
milyon çocuk (yüzde 67.64)
diş fırçası kuUanmıyor. 1.5
milyon (yüzde 25.80)
çocuğun çürük dişi, 174 bin
119 çocuğun da dolgulu dişi
bulunuyor. Sağlık taraması
sırasında yapılan
muayenelerde, çocuklarda
en fazla boğaz problemleri
ile karşılaşıldı.
1 profesöre 78
ögrenci
• ANKARA (ANKA) —
Tıp fakültelerindeki eğitim
kalitesinin düşüklüğü,
TBMM tarafından
araştırılırken bazı tıp
fakültelerinde bir profesöre
karşı 78 öğrenci bulunuyor.
Edirne Trakya
Üniversitesi'nde ise
öğrenciler daha şanslı
durumda. Bu fakültede 9
profesör, 11 doçente karşı
1157 öğrenci öğrenim
görüyor. Bu okulda bir
öğretim üyesine 58 öğrenci
düşüyor.
Satrançta
ödül skandah
• tZMtR (Cumhuriyet
Biirosu) Kuşadası 1. Altın
Piyon Satranç
1
Şampiyonası'nda Sovyet
satranççı Gennadi Kuzmir
birinci oldu. Şampiyona
sonunda dağıtılacak olan
toplam 100 bin marklık
ödül bulunamadı. FIDE
Başkanı Florencio
Camponanas'ın devreye
girmesi ile para başka bir
kaynaktan bulunarak
dereceye girenlere dağıtıldı.
Türnuvada Sovyetler
Birliği'nden Gennadi
Kuzmin, 7 puanla
birinciliği kazanarak, 17
bin 500 mark ve altın
piyonun sahibi oldu.
Türnuvada ikinciliği ise,
6.5 puanla 5 satranççı
paylaştılar.
Büinmeyen ve tükenmeyen hazine: Türk mutfağı
Çatı lokantasınm düzenlediği yemek yarışmasında
yalnızca değişik tatlar.unutulrauş lezzetler, hiç
bilmediğimiz tariflerle karşılaşmadık. Aynı zamanda
kimi yemeklerin, yapıldıkları yörelerin geçmişiyle nasıl
organik bir bağ içinde oldugunu da gözlemledik.
60 KÜSUR YEMEK — Çatı lokantasında duzenlenen yemek yanş-
masında 5 kişiden oluşan jüri, 60'tan fazla tuzlu-tatlı yemeği tattı.
(Fotoğraf: Muharrem A>dın)
ATİLLÂ DORSAY
Çatı lokantasınm düzenlediği
"yemek yansmasTndaki jüri üye-
liğimde, 60 küsur tuzlu-tatlı yeme-
ği "tatüktan" sonra "Kendinizi
nasıl hissediyorsunuz?" diye soran
bir muhabir arkadaşa "Tok" ya-
nıtını verdim. Ve ekledim: "Ama
aç, tokun halinden anlamaz ki!"
Sorun elbette "5 kravatlı adamın"
(yani biz, jüri üyelerinin) bir ara-
ya gelip, "eski ağza yeni taam" di-
ye ise girişip, sofra başmda "çeşni-
cilik" yapması sorunu değil. Hele
önemli bölümü yoksullukla boğu-
şan, giderek güç-bela doyan bir
toplumda, bu tür "oburluk" go-
rüntüleriyle sade vatandaşa ters
düşmek (tehlikesi var ama) ama-
cı hiç yok. Sorun, hep düşündü-
ğümüz gibi, bir kültür sorunu, bir
kimlik sorunu, bir yaşama tarzı
sorunu.
Çünkü yemeğin, sofranın, lez-
zet ve "yemek âdabı"nın bir ülke-
nin ve toplumun kültürüyle yakın-
dan ilişkili olduğu, yemeğin bir
kültur olayı olduğu artık sanırım
bizde de anlaşıldı, anlaşılıyor. Ça-
tı'nın yemek yarışması, zaten as-
lında unutulmuş yemekleri günde-
me getirmek ve Türk mutfağının
zenginliğini bir kez daha göster-
mek amaçlarına yönelikti. Karşı-
mıza gelenler, bu amaea geniş bi-
çimde ulaşıldığını gösteriyordu.
Yalnızca değişik tatlar, unutul-
mus lezzetler, hiç bilmediğimiz ta-
riflerle karşılaşmadık: Isırganotu
yemeği, kiraz tuzlusu kavurması,
dalak dolması, közlü paça, bakla
dolması, ay\
r
a/elma dolması, ye-
ke köfte, çullu bandırma vs. Aynı
zamanda kimi yemeklerin yapıl-
dıkları yörelerin geçraişiyle, tari-
hiyle nasıl organik bir bağ içinde
olduklarınıOda gözlemledik. Çeşit-
li yöre mutfakları arasında en çok
öne çıkanlardan biri, Doğu Ka-
radeniz mutfağıydı. Bu yöreden
gelen örneğin 'Galdirik tava",
"Kurtuluş Savaşı yıllanndaki kıt-
Iığın etkisiyle" oluşmuş bir yemek-
ti. Isırgan yemeği, kiraz tuzlusu
kavurması, karalahana diblesi ve-
ya tatlılardan laz böreği, pirinçh
börek vs. de aynı yöredendi. Bum-
bar dolması, ancak kurban bay-
ramlannda yapüagelen eski bir ts-
tanbul yemeğiydi.
Rumeli yöresinden Rumeli pa-
çası, küllü kalbura basma, badem-
li-sütlü kadayıf, cevizli yoğurt tat-
lısı gibi geliyordu. Denizli'nin keş-
kek veya kuru patlıcan dolması.
lskilip'in torba dolması, Azerbay-
can'dan gelen ayva/elma dolma-
sı, yeke köfte "koko", vs. olduk-
ça ilginçti. "93 harbinde gelmiş"
olan "tavuklu gınnış", başlıbaşı-
na bir öykuydü, bir lezzetti. "Kal-
dırgaç" adlı bir tatlının "Osman-
lı hareminden" gelme oldugunu
öğrenmek hiç şaşırtıcı olmadı.
Güneydoğu'nun şakriyesi, lorik
aşı veya lor dolması, Kayseri'nin
tepsi mantısı, İç Anadolu'nun 9
topaiıkı veya kebap-köftesi, Van'ın
leziz kaymesili. Elazığ'ın zeytli
köftesi, Bolu'nun cevizli katmeri,
Sıvas'ın tavuklu gınnışı ve uhut
adlı en aşağı 150 yıllık tatlısı, Er-
zurum'un kar çiçeği veya kayısı
kasefe adlı tatlılan... Ama taüı de-
yince, Trakya'mn hiç bilmediğimiz
kaymaklı domates tatlısı hepimiz-
den tam not aldı. Ve birinciliğe
yerleşti.
Evet, ulusal mutrağımız gerçeK
bir hazine. Yanşmayla ortaya çı-
kan, bunun ancak bir bölümü ol-
du. Ülkemizde daha kımbilir ne
yemekler ne buluşlar ne lezzetler
var. Bu tür yanşmalann daha sık,
daha geniş ve yaygın biçimde du-
zenlenmesi, bunları da ortaya çı-
karmaya ve ulkemize yeni kültu-
rel ve turistik çekicilikler kazan-
dırmaya yardımcı olabilir.
YEMİYORLAR!.