Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 23 NİSAN 1990
Egemenlik Ulusundur
Egemenlik, bağsız-koşulsuz, ancak ve yalnızca buyuk Türk ulusunundur.
TBMM'nin ya da başkasının değıldir. Bu gerçek, cumhuriyetin de
demokrasinin de ozudur.
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN Anayasa Mahkemesi Başkanvekili
Yuce önder Ataturk'un 70 yıl once gerçekleştırdı
ğı TBMM olgusu, Turklenn uluslaşma bıhncının sı
vasal \e hukuksal kurumlaşmasıdır Goğuslenmesı
guç koşullar gıderılmesı olanaksız voksunluklar ve
karmaşık sorunlara karşın başan sağlama gucu hal-
kına ınanıp guvenmemn, onu sevıp sa>manın erde
mınden ka> naklanmıştır
Tarihsel çizgi
"Anadolu Hareketı" adıyla anılan bağımsızlık ve
ozgurluk savaşımının tanhsel anlamı Türkıye Buyuk
Millet Meclısı'nın(TBMM) kurulması>lahaklıdeğe
rını bulmuştur Ulusal bırlığın ılk oluşumu
TBMM'yle açıklanabılır TBMM'nin vonetımınde
Kurtuluş Savaşı buyuk utkuyla sonuçlanmış, cumhu
rıyetı amaçlayan avdınlık vuruv uş hızlanmıştır Bö>
lece 23 Nısan 1920, ozyapımızı (karaktenmızı) ve onu-
rumuzu sımgeleyen bağımsızlık ve ozgurluk ateşının
vakıldığıocak sayılmıştır Ummet kımlığınden ulus
nıtelığıne geçış, bıreylerın kışılıklerıne bağlı, hak ve
özgurluklere kavuşmalarının odak noktası
TBMM'nin kuruluşudur Doğrudan ve doğuştan hal
ka ılışkın bulunan vetkılerın geçerlık kazanarak hal-
kın kendı kendını vonetıp denetlemesı anlamındakı
sıjasal yaşam bıçımı, bır oz olarak bu yollaulkemız-
deuygulanmıştır
Otokrası-teokrası-anstokrası-demokrası çızgısını
ızleyen sıvasal yapı gelışmelerınde \taturk'un ereğı ve
amacı, hıç kuşkusuz, cumhurıyettı. En ılkel tanımıyla
"Halk Yonetımı' olarak bıhnencumhunyetı, ulusal
bır ulku düzeyınde ozleyen yuceonder, ulusçakaza-
nılması zorunlu bır sav aşın, ulusun temsılcılennden
kurulacak TBMM'vle yurutulmesını ıçtenlıkle du-
şunmuş ve sonrakı yonetımın temelı olarak da yaşa-
mımızakatmıştır Ulusal ıstenç (ırade), yalnızcaço-
ğunlukla temsıl edılemez Ulusal ıstencın yansıdığı
varsavilan TBMM azlığı da temsıl eder Gerçekte, ulu-
sal ıstenan gerçekleşmesı ve devlet yapısının temelı
ulusal egemenhktır Halk yönetımı, halk hukumetıve
ulusal egemenlik kımı küçuk a> nlıklar dışında eşan-
Iamlı kavramlardır Hepsınınduşun temelı bırdır Kışı
ıstencmın (ıradesının) üstunde savılan ulusal ıstenç
egemenlik olarak tanımlanır Ulus-devlet sozcukle-
rı de bu bağlamda eşanlamlı sayılır Yetkı, vonetım ve
yurutme gucu, kısacası ıktıdar, halkın elıne geçmekte,
halk soz sahıbı olmaktadır Bıreyler sorumsuz yone-
tıcılerın sınırsız ıktıdargücu altındaköleolmaktan çı-
kıp kışılıklı yurttaşlar durumuna gelmışlerdır
Cumhuriyetin kaynağı
Ulusal egemenlik, cumhunvenn kaynağı veözudur
Ulusal ıstence davanan yonetım yasalarla duzenleme-
ler yaparak karşılıklıyukumluluklergetırır Çağdaş
ıçerığıv le ulusal egemenlik, ınsan hak ve özgurlukle-
rıvle sınırh savgın bır kavramdır Yönetımyetkısı ya-
şambov u ya da soyla değıl, seçımle ve ulusal islençle
edınılır Kural kovma yetkısı ve gucu olarak bır var-
sayım değıl, toplumsal gerçeklere dajanan bır öğre-
tı, bır olgudur. Hukuksal duzenın ozu ve koruv ucu-
sudur Kışısellığe, sonsuz ve sınırsız yetkı>e karşı, hu
kuk dışılıklara kapalıdır
Çağdaş egemenlik kavrammın beşığı Fransa'dır
1789 Insan ve Yurttaş Haklan Bıldırgesı'nın urunu
olan bu kavram, bılımsel tartışmalara konu olmuştur
ulke ıçı, ulke dışı belırtılenvleulusal egemeniık, us
tun, temel vebölunmez vetkıyı anlatmaktadır Dev-
lete gerçeklık ve kışılık kazandırarak obur ozel hukuk
\ e kamu hukuku tuzel kışılerı karşısında ustunluk v e-
ren bu ılke, dev let yapısınınen zorunlu oğesıdır Dev let
kışılığının üstun otontesı, ulusal egemenlıkle yansır
Devletın yaptırım gücunu ozetleven bu kavram, değı-
şıklıkler geçırerek klasık polıtıka bılımınde, sıyaset fel-
sefesınde ve kamu hukukundadeğışık teonlenn kay-
nağı olmuştur Ancak ınsan haklan ve uluslararası
antlaşmalarla sınırlanabılır, ama devredilemez
TBMM, ıktıdarın sınırlanmasının son aşaması ola-
rak yerını almıştır Ulusal egemenlik, mutlakve sınır-
sız ıktıdarlarısınırlayıcıbırçözumdur Tanhsel olay-
lann sonucu, tarıhse! gelışmelenn değerlı bır aşama-
sıdır Nesnelgereklennın başında seçım, erkler avrı-
lığı, anayasa, vargı denetımı, açıklık baskı grupları
savılabılır Dev let gucunun evlemlı ve hukuksal sınır-
lanması, ulusun kendındekı doğal ıktıdar gucudur
Sened-ı Itııfak (1808), Gulhane Hattı Humayunu
(1839), islahatFermam (1856), Kanun-uEsası (1876)
gelışmelerının 23 Nısan 1920'de bayraklaşmasıdır
1921 ve 1924 anayasalarmın 1 ve 3 maddelennde
"Hâkımıyet büâ kaydü şart mıUetmdır" (egemenlık
bağsız koşulsuz ulusundur) kuralı 1%1 ve 1982 Ana-
yasalannın 2 maddesındekı hukuk devletı tanımına
uygun bıçımde "Egemenlık kayıtsız şartsız mılletın-
dır Turkmılletı, egemenlığını, anayasanınkoyduğu
esasiara göre, yetkılı organları elıy le kullanır" bıçımım
alarak en çağdaş yapısma kav uşmuştur Ulus bağım-
sızlığının en belırgın oğesı bo> lece halk egemenlığının
yumuşatılmış bıçımı olarak ulusal yaşamımızda ye-
rını almıştır Anlaşılmaktadır kı Meclıs çoğunluğu
nun tum ulusu temsıl ettığı goruşu değjşmış, egemen-
lık kav ramının çağdaş ıçerığı.hukuklasınırlandınlan
bır >etkı olmuştur Egemenlık ulusundur, ılkesı ger-
çekten ulusta olduğu ıçın bovledır ama sınırsız olma-
vıp hukukla bağlı ve sınırlıdır
Sonuç
b lusal egemenlığın bağsız-koşulsuz, ancak ve yal-
nız Turk ulusurda olması, tanhsel gerçeklerın anaya-
sal kurallarbıçımındeyansımasıdır Turkı>eCumhu-
nvetı Anavasası'mn ozunu ruhunu ve temehnı oluş-
turan, anlam ve amacını açiklayan bu gerçek, bağım-
sız \e ozgur vaşarna ıstencmın, uluslaşma bıhncının
kavnağıdır
Llusumuzun varhk nedem devletımızın ozgun nı-
telığıdır Karar \erme. vonetıp >urutme ve yargılama
bolumlerınden olu»an bu hak, ulke topraklarının
tumluğunu, ulusal bırhğı de ıçenr Kapsamında tum
ulusal değerler ve hukuksal gerekler v ardır Ataturk'-
un en buv uk armağanıdır Egemenlığını kazanama-
mış toplumlann ulus olarak vaşamak haklan voktur
Egemenlık, uluslaşmanın, ulusallığın ılk koşuludur
TBMM egemenhğın valnız >asama ve yurutme bö-
lumlenyle yetkılıdır Yargı vetkısıru ulus adma bağım-
sızmahkemelerkullanır Yasamaorganı yargı yetkı-
sını kullanamazvebu anlamagelecek çahşma yapa-
maz,} argılamayı etkısız kılamaz Aykın duzenleme
ve ışlemlergeçersızdır ve sorumluluk getınr Egemen-
lığı tumuyle kendısınde gormek ve yargıya caka satar
gıbı onu dışlay ıp hukuku yadsıyarak yurutulecek ca-
lışmalar ulusal egemenlık kavramıy la asla bağdaşa-
maz Cumhurıyetı gerçek ve gecerlı kılmak, demok
rasıyı vaşayıpyaşatmak ıstıyorsak, vetkı vegorevsı-
nırlan dışınaçıkmamava ozen gostermehyız Böylece
TBMVI'nın savgınlığı korunmuş olur
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Cumhurbaşkanı Yansız mı?
"Parlamenter rejımlerde cumhurbaşkanının sorumsuzluğu ne
Islamda olduğu gıbı Allahın bır lutfu ne de monarsıden ıntıkal
eden tarıhı bır kalıntı ya da gelenekseverlık nışanesıdır Bu re-
jımlerde cumhurbaşkanının sorumsuzluğu parlamenter re|imın
yapısal bır oğesıdır Sorumsuz olan bjr cumhurbaşkanının gö-
revıne de parlamento tarafmdan son verılemez Parlamentoya
karşı sıyasal sorumluluğu olanlar aktıf polıtıka yapan başbakan
ve bakanlar yanı hükümettır Parlamenter rejimın mantığına go-
re devlet başkanı ıster kral ıster cumhurbaşkanı olsun bellı go-
ruşlerı savunan etkın bır sıyasal organ değıl, tersıne sıyasal çe-
kışme ve tartışmaların dışında devletın sureklılığını ve mılletın
bırlığını temsıl eden tarafsız bır kamu makamı olmalıdır Devlet
başkanından beklenen yalnız hakemlık guçler arasında uyumu
sağlamak, tarafları ıkaz ve teşvık etmek ve bırleştırıcı yonde nü-
fuzunu kullanmaktır"
' Izmır Barosu Dergısı"nde Av Mıhrıgül Keleş, Prof Hüseyın
Naıl Kubalı'nın Anayasa Hukuku Genel Esaslar ve Sıyası
Rejımler' adlı kıtabına dayanarak boyle yazıyor Cumhurbaş-
kanı yan tutamaz, yan tuttuğu zaman gorevının dısına çıkmış olur
çunkü cumhurbaşkanının sorumluluğu yoktur
Ne görüyoruz oysa
7
Bay Turgut Ozal bır partı nderı olarak ya-
salar ve anayasa karşısında sorumluluğa sahıp bır hükümet baş-
kanı gıbı davranmakta, konuşmakta, kamu önunde açıkça yan
tutmakta, ağırlığını bellı bır yönde duyurmayaçalışmaktadır Bu
da Bay Ozal'ın görev sınırını aştığını gösterır
Prof Orhan Aldıkaçtı ve Prof llhan Arsel, cumhurbaşkanının
manevı nufuzunu kullanarak hakem rolu oynayabılmesı ıçın ne-
yı gereklı goruyorlar"?' Tarafsız, tutarlı ve prestıj sahıbı bır kışılı-
ğe sahıp olmasını "
Bay TurgutOzal'ı hemen her akşam TFTT programlarında ızlı-
yoruz Sorumluluk sahıbı bır başbakan gıbı ya da ABD Fransız
devlet başkanları gıbı yurt ve ulus sorunları konusunda biigı ve-
rıyor yol gösterıyor
1
Devlet başkanlığı bu toplumun serefce en yüksek makamı
olarak kabul edılır Fakat bu makamın serefı onu ışgal edenın
şerefı ıle olçulmektedır Değersız bır kımse, makamının şerefı ne
denlı yuksek olursa olsun onu alçaltır Cumhurbaşkanı, parla-
mentoda tartışma konusu halıne gelırse prestıjını ve hakemlık
nıtelığını kaybedecek ve parlamenter rejımın kendısınden bek-
ledığı rolu yerıne getıremeyecektır"
Yüzde 36 oyla TBMM'de 300'e yakın sandalye elde etmış bır
partı, 26 Mart seçımlennde oy oranı yüzde 20'ye dusmuş bır partı
Daha sonrakı araştırmalarda yüzde 10'lara ınmış bır partı
1
Bu
partının oytanyla seçılmış bır başkan, Bay Turgut Ozal
1
Parla-
mentoda üçte bır oranda yerı ışgal eden 3HP ve DYP mılletve-
kıllerının gerçek bır baskan' sayamadıklan bır cumhurbaşkanı
Boyle bır kışıntn yukarıda belırtılen nıtelıklere sahıp olamaya-
cağı açıktır Çunku Bay Ozal Çankaya'ya çıktığından bu yana
ANAP lıderlığınden kendını kurtaramamıstır' Nasıl kı Celal Ba-
yar on yıl süren cumhurbaşkanlığı süresınce elınde DP basto-
nuyla dolaşarak Demokrat Partı'nın gerçek lıderı olmaktan ken-
dını kurtaramamışsa, Bay Özal da aynı yolu tutmuş gorunmek-
tedır Hukuk adamlarının bu tûrlu bır devlet başkanlığını taraf-
sız, tutarlı ve prestıj sahıbı bır yüce makam saymamaları doğal
değıl mı?
Cumhurbaşkanlığı devletın en yuksek makamıdır Bu yuce gö-
revde bulunan kışının yansız olması gerekır Tum ulusun saygı-
sını kazanmış bır nıtelıkte olması gerektığı durumlarda hakem1
olabılmesı Bay Turgut Ozal da bu nıtelıkler var mı? TV onun-
de yaptığı konuşmalarda, basına verdığı demeçlerde Ozal'ı yüzde
15'lık bır partının değışmez lıderı olarak bulmaktayız, yansız bır
cumhurbaşkanı olarak değıl1
_
Av Keles'ın yazdığı gıbı "Cumhurbaşkanlığı parlamentoda tar-
tışma konusu halıne gelırse prestıjını ve hakemlık nıtelığını kay-
beder ' Çankaya konuğu Bay Turgut Ozal bu nıtelığı daha ılk
gunden yıtırmıstır Demokrasımızın ıçıne ıtıldığı karanlıkcıkmaz-
dan kurtulmanın tek yolu erken bır genel seçımdır Bu seçımı
sağlamanın caresı ıse muhalefetın Meclıs'ten ayrılmasıdır. De-
mokratık bır yonetım kurmak ıstıyorsak ..
Enstitülerde Bilimsel Çalışmalar
Koy Enstituleri'nin bu alandaki çalışmalannı işiten Batılı
botanik bilginleri, derlenen bitkileri gormek uzere Türkiye'ye
gelip durumu yerinde incelerler. Bir Amerikalı profesör, Ali
Yılmaz'ı Amerika'ya davet eder. Ne var ki o sırada Koy
Enstituleri'nin kaldınlması planı uygulamaya konulmuştu.
MEHMET AYDIN Emekli yazın öğretmeni
kayısı ve üzümlenn hâlâ öykülen anlatılır Ye-
tıştınlen dekarlarca meyvelık ve kavaklıklar-
dan ne yazık kı bugün pek eser kalmamıştır
Bütün bu el eraeğı ve göz nunıyla elde edden
urunler de o dönemde hep bılımın kılavuzlu-
ğunda kotarıhyordu
Bunlar arasında en onemlısı ve ılgı çekenı,
doğa kaynaklanmızın bılımsel olarak gun ışı-
ğına çıkanlması olgusudur 1943 jılında Ha-
sanoğlan Yuksek Kö> Enstıtüsü'nde bıtkı bı-
lımlen öğretmeni Prof Hıkmet Bırand ıle öğ-
rencısı Alı Yılmaz bu konuya önayak olarak
enstıtude bır Herbariam (Bıtkı Koleksıyonu
Muzesı) kurma çalışmalarına gınşırler Bu
amaçla, Genel Mudur Hakkı Tonguç'tan ızın
alınır Projeye göre Hasanoğlan'da "merkez
bıtkı muzesı", ötekı Koy Enstıtulen'nde "bol-
ge bıtkı muzelen" kurulacaktır Turkıye bıt
kılennın tam olarak dökumu (envanterı) ıçın
başlangıçta 35 yıl, daha sonraları da bın kışı-
lık gönullu mezunlarla 20 yıllık bır sure sap-
tarur Bu tasarı çerçevesınde ılkın, bıtkılerın
nasıl toplanıp kurutulacağı ve bıtkı koleksı-
yonunun nasıl vapılacağına ılışkın açıklama-
lı ılkeler oluşturulur Avrıca deneme-yanılma
yöntemıyle koleksıvon bıtkılerı ıçın özel bır
ılaçlama bıleşımı bulunup hızla çalışmaya ge-
çılır Böylece Turkıye'nın yerlı bıtkılerı, arsı-
zotları, ılaç bıtkılerı, hayvanlara yarayışlı ot-
Yaşama dönükluğü, hazırlayıcılığı ve yara-
n olmayan eğıtım kurumlan, bırer sus kuru-
luşlan olmaktan öteye geçemez özünde tü-
müyle yerlı nıtelıkler taşıyan Köy Enstıtülerı,
en başta bu ılkeler çıkış noktası yapılarak ku-
rulmuştur Koy Enstıtulen ıçın bugUne değın
ulkemızde ve dışarıda olumlu ya da olumsuz
pek çok goruş ortaya atılmıştır. Ne var kı bu
kuruluşlarda uygulanan bılımsel etkınlıklere,
gereğmce ve veterınce değınılmemıştır Onla-
rı tam olarak değerlendırebılmek ıçın ozellıkle
bu konuyu da gundeme getırmek gerekıyor
Yaratıcı, yapıcı, üretici...
Yurdun değışık yorelennde kurulan Köy
Enstıtulen'nde, daha kuruluş asamasındayken
öğTetmen, öğrencı ve ustabaşıların elbırlığı ve
hep kendı olanaklanyla, sessız sedasız pek çok
ışler oluşturulmuştur Cılavuz Koy Enstıtu-
su'nde, Cılavuz çayının yatağı değıştırılıp ark-
lar açılarak elektrık üretılmıştır Çıfteler ve
Pulur Köy Enstıtulen'nde, kılometrelerce
uzaktan su getmlıp hem kendılennm hem de
çevre halkının yararına sunulmuştur Bırçok
Koy Enstıtüsü'nde dokunan kılım ve halılar
ıçın kökbo\a araştırmalan yapılmıştır
Beşıkduzu Kov Enstıtüsü'nde uretılen ton-
larca balık, Akçadağ ve K«jwrteptfde limjlen
lar, boyacılıkta kullanılan bıtkıler, halkımız-
ca sebze olarak yenılen otların toplanıp sayım-
lan ve kımlıklen, bılımsel bır değerlendırme-
ve bağımlı tutulmak ıstenır
Bu amaçla Yuksek Köy Enstıtusu öğrencı-
sı Alı Yılmaz, sırt çantasına yerleştırdığı ge-
reçlerle, Anadolu'ya bıtkı toplamaya çıkar
Dağ bayır demeden lç Anadolu'dakı ekın tar-
lalan, nadaslar, nohut, meramek ve bostan
tarlalarından vuzlerce arsızot toplayıp onlan
dosyalar Bu tur çalışmalarla, kökenı yuzde
yuz ulkemıze bağlı değışık adlarda, tam 962
tur ot toplanır Daha sonraları, bunlardan 320
arsızotun bılımsel değerlendırmelerı ve yazı-
mı yapılmıştır
Köv Enstituleri'nin bu alandaki çalışmala-
nnı ışıten Batılı botanik bılgınlen, derlenen
bitkileri gormek uzere Türkiye'ye gehp duru-
mu yennde ıncelerler Bır Amerikalı profesör,
Alı Yıltnaz'ı Amerika'ya davet eder Ne var kı
o sırada Köy Enstıtülen'nın kaldınlması pla-
nı uvgulanmava konulmuştur Öğretmen ve
öğrencılenn her bırı bır yana dağıtılır Tarım
çalışmaları ve ışlıklerın etkınlıklerıne son ve-
rılır Bırden her şeyın ustune sankı bır kara-
basan çökmüştür Onca alınan yolların önu
tıkanıp pratık çalışmaların da bılımsel çalış-
maların da hepsı artık altust olmuştur
Bunun sonucu olarak da toprağın asıl sa-
hıplerı savılan verlı bıtkılenmızın sosyolojısı-
nı kurma ışıyle, onlann gızem dolu sessız ya-
şayışlarını bılım tanhıne mal etme özlemlen,
yoz ve kasıtlı ellenn ters çabalanyla hoyratça
>ok edılıp gıtmıştır Bundan böyle bu ışın ta-
mamlanması ıse ancak unıversıtelenmızın tü-
müyle eşgüdümlu çalışmalarına bağlı kalmak-
ta ve ayrıca onlara bu konuda ulusal bir gö-
rev <le duşmektedır.
Orta ve Use Mezunlan, Beklemeli Öğrencilerî..
Aylar, yıllar geçiyor, siz hâlâ boş mu bekliyorsunuz?..
Ekonomik ozgurliıgiınuzu kazanabilmek için geçerli bir meslek edinmenizin
i
"
m e d l
•"-
36 yıldan beri 50.695 genci iş sahibi yapan
ve sahaunda DÜNYR ŞAMPİYONU olan:
olabilecek EN UCUZ ÜCRETLERLE;
BİLGİSAYARLA DAKTİLOGRAFİ;
BİLGİSAYARLA MUHASEBE;
BİLGİSAYAR PROGRAMCILIĞI (BASIC, COBOL, PASCAL)
Bilgisayar destekli İNGİLİZCE, FRANSIZCA ve ALMANCA
BONOSUZ, TAAHHÜTSC'Z, herhangı bir bağlayıcı ödeme
zorunluğu yerine HER TURLU ODEME KOLAYLIKLARI
ve 6 ayda öğretip tŞE YERLEŞTİRME GARANTİSİYLE
StZLERt BEKIİYOR.
Merkea : Beyaat, Mıthat Paşa Cad. 14/1 Tel
Kadıköy . Alüyol, Kuşdılı Caddesı, 6/8 Tel
Beşıktaş : Çırağan, Asanye Cad 7/2-3 Tel
Şışli : Abıdeı Hüıriyet C Hasat Sok. 15 Tel
Baknköy : Hüsrevıye S. 18/4 (Mıgros suaa) Tel
Pftkst ta 5 a*wtMtafkaŞAMPtYIM a*yta çak^M UçMr CUctik Uta*m \
527 55 25
338 08 42
158 24 97
130 90 37
571 31 31
522 21 06
336 11 50
158 24 98
175 43 14
561 29 06
SÜ RÜCÜ KU RSU
\1ELİH CEVDET \NDAY
SEVİŞMENİN
GÜDÜKLÜĞÜ
.VEYÜCELİĞİ
Ç\GDAŞ
BEN DEVLETÎM
İŞKENCE
YAPARIM
Huseyin Kıvanç
2 bası 5000 lıra
BDS Yayınlan
OKURLARA...
OKAYGO\K\St\
Darısı Basımıza
omanya 'da Çavuşesku yonetımının devrılmesıne yol
açan olaylar tam 4 ay once basladı Bu olayın sıyasal
yanı ve sonrakı gelışmeler bu sure ıcınde genış bıçımde
tartışıldı Ama olayın bır yanı var kı yenı yenı tartışılıyor,
Batılı gazetecıler nasıl boyle bır yanılma ve yanıltma ıçıne
duştuklerının ozelestınsını yapıyorlar Gecen yılın 20 aralık
gunü "tam 70 000 olu" dıyen televızyonlar, gazeteler
sonradan butun olaylarda olenlenn sayısı resmen 689
olarak açıklanınca elbette gerçek bır meslek ahlakı ve
saygısıyla ozeleştın yapmak ve gereken derslerı cıkarmak
zorundaydılar Elbette bugunku dunyada hıç kımse 689 ı
ınsanın olmesını azımsayamaz, azımsatamaz Ama
nerede 70 000, nerede 689 Gelışmelen anımsayalım 20
aralık günu ılk kez Doğu Alman haber ajansı ADN,
Romanya'nın Temesvar kentındekı olaylarda 3-4 000
kışının olduğunu dunyaya duyurdu Romanya 'da o sırada
Batılı gazetecı bulunmadığından Doğu Avrupa ulkelerımn
gazetecılen herkes ıçın temel kaynak olmustu Aynı ADN
ıkı gun sonra Temesvar olayının bılançosunu şoyle
gelıştırdı 4 600 olu, 1 860 yaralı, 7 000 ıdam mahkûmu,
13 000 tutuklama Aynı gun Yugoslav Tan/ug a/ansı ölü
sayısına kuçuk bır zam yaptı 4 700 Bu arada Batılı
a/anslar da devreye gırdı Fransız AFP bu kez Macar
kaynaklarına dayanarak ölu sayısını 4 630 olarak
"netleştırdi " Bu arada Macar radyosu olu sayısını
"yuvarlaklastırdı" 70 000 Artık ınanılması gereken sayı
bulunmustu Butun dunya televızyonları ve gazetelen bu
70 000 sayısını tekrarlamaya başladüar Bu arada
televızyonlarda butun dünya Temeşvar'da bulunan
cesetlen korku, nefret ve ofkeyle ızlıyordu Bu korkunç
goruntuler bütün haberlenn Çavuşesku hakkında ağır
sıfatlarla doldurulmasının gerekçesı oluyor, kımse bunu
garıpsemıyordu Temeşvar'da gorulen cesetlerın morgdan
çıkaHJıp dızılmış olduğunu söyleyenler cıddıye
alınmıyordu Bır tek Belçıkalı bır gazetecı, gazetesıne
gonderdığı habere şöyle başlıyordu 'Temeşvar'da hıçbır
şey gormedım " Evet bütun dunya basını o gunlenn
sıcağı ıçınde yanılmış ve dunyayı yanıltmıstı Bunda
kımsenın kuskusu artık yok Ama araştırılması gereken
soru şu Nıçın boyle oldu7
Basının bu kadar ıhtıyatsız
bıçımde doğrulanmamış haberlerı, soylentılerı yayması
yalnızca yüzlerce televızyon kanalının yorucu saldırısı ya
da rekabet kavramlanyla açıklanabılır mı
7
Genellıkle
gazetelerın yazı ışlen masaları, olayın ıçındekı muhabırın
heyecanının dengelendığı merkezdır Olayı, hele
Romanya'dakı gıbı bır olayı ızleyen her muhabır, ne kadar
deneyımh olursa olsun kendını oradakı heyecana
kaptırarak ıhtıyat ve denetım gereklennı elden bırakabılır,
gevşetebılır Bunu dengeleyen her zaman yazı ışlendır
Oysa Romanya olayında ızlenen omekler tam tersı bır
durumu ortaya cıkarmıstır Heyecanlanan ve kaynağı
karısık abartık haberlerı buyuterek on plana çıkaranlar
yazı ışlen olmuştur Orneğın Cumhurıyet adma
Romanya 'ya gıden Kerem Calıskan arkadasımız ılk
telefonunda ' Yahu burada durum o kadar da vahım
değıl' dedığınde bız de kendısıne pek ınanmadık Bunun
nedenlerınden bırı olarak Romanya 'ya ılışkın onyargılar
gosterılıyor Bu goruşe gore dığer Doğu Avrupa
ulkelennde Polonya, Macarıstan, Doğu Almanya ve
Çekoslovakya da demokratık gecışler beklenmedık bır
sukûnetle gerçeklesınce genel antıpatı odağı olan
Romanya yonetımının tra/ık olaylar yaratması, kan
dokmesı zaten beklenıyordu dolayısıyla başkentlerde, ,
yazı ışlen odalannda, televızyon haber merkezlennde
oturan bınlerce ınsan bılınçsız bıçımde kendılerını
Romanya 'dan kanlı haberler geleceğıne ınandırmıştı, yanı
"ınanmaya hazırdı " Bır başka soru da şu Bu ağır
yanıltmada kasıt var mı, yok mu
7
Yalnızca olaylann
heyecanına kendını kaptıran gazetecılerın yaptıkları
yanhslar mıdır soz konusu olan, yoksa gazetecıler,
televızyoncular kasıtlı olarak "bınlerı" tarafından
yanıltılmıs mıdır? Olaylann başında butün abartılmış
haberlenn dığer Doğu Avrupa ajansları, radyoları
tarafından ılk kez venldığıne dıkkatı çekenler de bu
ulkelerın Romanya 'nın da hızlı değışımın ıçıne çekılmesı
konusundakı ısteklennın bu yanıltmada buyuk rolu
olduğunu duşunuyorlar Bır açıdan bunun da pek onemı
yok, cunku gazetecı ıcın onemlı olan 'yanılmamak" ve
dolayısıyla yanıltmamak ' Gazetecıyı yanıltmaya
kullanmaya calışanlar her zaman olmuştur, olacaktır,
yanılmaya ve kullanılmaya tesne gazetecıler de her
zaman olmuştur ve olacaktır ama onların azınlıkta
kalması umudumuz ve çabamızdır
Soz Doğu
Avrupa'dakı
değışıme
gelmısken
Polonya'dan bır
haber verelım 45
yıllık sansür
Varşova'da yavımlanan Gazeta'dan
yasası nenuz kesın olarak yururlukten kalkmadı ama
Polonya'da 5 ayda tam 600 yenı gazete yayımlanmaya
başlandı Kuşkusuz ekonomik sorunlar, kâğıt fıyatlan vb
etkenlerle bunlann tumunun yasamını sürdurmesı
olanaksız ama bunca yıl sansur altında yaşadıktan sonra
boyle bır kutlama yakısmaz mP Polonya'nın yenı basın
yasası da cok sade olacak bır yetkılı şöyle ozetlıyor
"Uygar ulkelerın yasalanndakı hukukı sorumlulukların
otesınde bır kısıtlama olmayacak " Darısı basımıza1
AYDINLIK, PlRIL PlRIL NİCE 23 NİSAN'LARA
TURK HAVA YOLLARI