02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURlYET/6 DİZÎ-RÖPORTAJ 23 MART 1990 GENÇ MUSLUMANLAR VE ISLAMCI HAREKET Genç Islamcılar bile çağdaşyaşamın ortamını kabuleyanaşmıyorlar tslamcı hareket kadınlan harekete geçirdi, ancak kadınlara vaat edilen İslam toplumu, çagdışı "haremlik-selamlık" sistemine dayaıuyor. Askeri darbeden sonra imam hatip okulları ve dinciyayınlar çoğaldı 12 Eylülle gelen Islamcı pat laıııa CÜNEYT ARCAYÜREK Nisan 1989'da bir gun, basında iraam- hatip okullanmn sayısının özellikle 12 Ey- lül askeri döneminde arttığım belirleyen ya- zılar görüldü. Laiklikten sapmalar olduğu yolundaki eleştirilerle, imam-hatip okulları sorunu, böylece bir kez daha gündeme girdi. Fakat bu kez, tartışmanın odağında, 12 Eylül'un -lideri, yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren ..vardı. O sırada "Laiklige baglılık yüriiyiişleri" yapılıyordu. Çankaya sözcusu AJi Baransd, bu yürüyüşleri cumhurbaşkaıunın nasıl kar- şıladığı sorusunu şöyle yanıtlıyordu: "Sayın cumhurbaskanımız laiklikten en ufak sapmalar karşısııtda bik son derece du- yarlılık göstermeyi, devletin temeline sahip çıkmamn bir geregi saymaktadırlar. Hangi kişi ve kunıJuş larafından yapılırsa yapılsın, laiklige aykın davranışlann bağışlaıuııasııun mumkün olamayacağı duşuncesindedirler. Haklann kullanılmasında yasalann sınırla- nnın zorianmaması gerektigi inancındadır- tar. ' tmam hatip okulları sayısının 12 Eylül- de arttığını öne sürenlere Köşk, yine karşı çıktı. tlk kısa açıklamasında Baransel, "td- dialar üzerine konnnun titiz bir şekilde in- celenmesi için - cumhurbaşkanı - direktif vermişlir. Yapdao incelemeler sonunda id- dialann gerçekleri yansıtmadığı ortaya çık- nuşür. 12 Eylul yönetimi sırasında hiçbir imam hatip okıılu açılmadıgı anlaşılmıştır" dedi. Ne var ki basın, istatistıkleri konuşturdu. Köşk, gerçekleri yansıtmıyordu. 12 Eylül döneminde imam hatip okullannın sayısı ço- ğalmıştı! Bir yanda laiklik ve imam hatip okullan- mn çoğalması, öte yanda 12 Eylül'un ana- yasaya koyduğu zorunlu din dersleri ile Ev- ren'in geziİerinde Kuran'dan ayetler okuma- sıyla başlayan tartışmalar... Sürüp gidiyor- du. Bu konularda Çankaya, sürekli açıklama yapmak zorunda kalmıştı. Baransel, eleşti- rileri göğiislemek zorunda bırakıldı. . Soru: "Tttrkiye'de çagdaşlaşmaya ve la- iklige ters diışen davranışlann 12 Eylül re- jimi sırasında arttıgı >e destekJendiği yolun- da ciddi kaygılar ve eleştirikr var. Bu ko- nuda ne düşünüyor?" Baransel yanıtlıyordu: "Sayın cumhur- başkanımız bu iddialan yersiz ve haksu bul- duklannı ifade etmektedirler. Laiklige ters diisen tulurn ve davranışlann üzerine 12 Ey- lül yonetimi sırasında inanç ve karariılıkla gittüüerini belirten savın cumhurbaşkanımız bunun birçok örneklerinin milletimiz tara- fından unutuldugunu sanmadıklannı söyle- mektedirler." Ya 1982'de Süleymancüara karşı hazıria- nan "direktif'in akıbeti? Soru: "Anıa, 12 Eylül döneminde imam hatip okullanmn sayısının arttığı öne siirü- lüyor ve ciddi irdelemeler yapılıyor?" Yanıt: "tncelemeler sonunda Tiirkiye'nin hiçbir yerleşim biriminde imam hatip okul- ları açılmadıgı kesinlik kazanmıştır. Milli Egitim Bakanı Avnı Akyol'un onceki gün sayın cumhurbaskanımıza gönderdikleri bel- ge ve doküman, bu hususu açıkca kanıtla- maktadır." Soru: "Yadırganan bir öteki konu, cum- horbaşkanının yurtiçi geziieriııde yapngı ko- mışmalarda kur'andan ayetler okuması. Bu tutıunun dinsd akımlan kıskırttıgı da belir- tümektedir. Bu konuda ne düşünüyor?" Yanıt: "Sayın cumhurbaşkanımız va- tandaşlanmızın büyuk bölumünun birçok konuyu dini mesajlarla daha kolav atgtl*- malanndan dolayı zaman zaman Kuran'dan ayetler okumak zorunda kaldıklannı ifade etmektedirler. Sayın cumhurbaşkanımız 'ben bazı konularda gördüğüm yanlışları o vatandaşlann anlayacakları dilden seslene- rek düzeltmeye çalışıyorum. Bu iyi niyetli yaklaşırrumdan amacını aşan sonuçlar çıka- rılmasını doğnısu yadırgıyorum' demekte- dirler." Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol, Cum- hurbaşkanlığına "12 Eylül döneminde Türki- ye'nin hiçbir yerleşim biriminde imam ha- tip okulu stçılmadıgııu" bildirmiş. Fakat ba- kanlıkta duzenlenen "Din öğretimi genel müdüriüğü brifinginde" tam tersine kesin bilgiler yer alıyor. Hem de 1989 yılında du- zenlenen brifingte: "1924 yılında Daru'l Fünun'a bağlı ola- rak kurulan ilk tlahiyat Fakültesi'yle birükte aynı yıl içerisinde din gorevlisi yetistirmek üzen ilkokula dayalı dört yıl öğrenim ya- pan 29 'İmam Hatip Mektebi' açıldı ve 193©'a kadar ögretime devara etti. Bundan sonra 1948 yılında Milli Fğitim Bakanlıgı'- na bağlı olarak açüan on ay sureli tmam Ha- tip Kurslan da gereksinmeyi karşılamada ye- tersiz kalınca, 1951-52 oğretün yılında ilko- knla dayalı birinci devresi 4 yıl, birinci dev- reye dayalı ikinci devresi 3 yıl olmak üzere 7 yıl sureli tmam Hatip okullan açıldı. Bu okullarda 1970-71 oğretim yılına kadar kül- tör dersleri yuzde 57, meslek dersleri yiızde 43 agırlıklı olarak okutuldu. 1971-72 öğretim yılından itibaren ortao- kula dayalı 4 yıllık okullar haline getirilen bu okullara. 1973-74 oğretim yılının sonu- na kadar ortaokul mezunu ögrenciler alın- dı. 1973-74 oğretim yıhnda imarn-hatip okul- lanmn adı imam hatip lisesi olarak degişti- rildi. Bu oğretim yılından itibaren, imam- hatip liselerinde, meslek dersleri yüzde 40 agırhklı olmak üzere lise edebiyat kolu prog- ramı aynen uygulanmaya başlandı. 1974-75 oğretim yılında bu okullann bün- yesinde bulunan ortaokullarda, meslek ha- zıriayıcı nitelikte olmak üzere Kuran-ı Ke- rim, Arapça ve Din Dersi okutulmaya baş- landı. Bu durum, imam hatip iiseierinin orta kısım ile lise kısmının bdtünleşmesini sag- ladı. tmam hatip lisesi mezunlan. imamlık, ha- tiplik ve Kuran kursu oğreticiliği gorevleri- ne atanabildikleri gibi, kendi alanlannda ve- ya degişik alunlarda yüksek öğrenim yap- ma hakkına da sahip bulunuyorlar." Çankaya, 1989'da dinsel konulardakı ya- yınlan dikkatle izliyordu. Bir ara, imam hatip okulu mezunlannın yüksek öğrenim kurumlanna girme hakkı- nı Ulusu hükümetinin verdiği yazıhnca, Ba- ransel yine açıklama yaptı: "Bu okullardan mezun olanların univer- sitelere girme hakkıyla ilgili uygulama 1975-76 ögretim yılında başlaüldı. O sıra- da iş başında Demirel hukümeti bulunmaktaym" dedı. Şimdi "resmi rakajnlara" geçelim: 1988-89 ögretim yılı imam hatip liseleri- ne devam eden öğrenci sayısı: 15.732 kız, 71.323 erkek, toplam: 87.055. 1988-89 öğretim yüı imam hatip liseleri- nin bunyesindeki ortaokullara*devam eden öğrenci sayısı: 42.890 kız, 137.509 erkek, toplam: 180.399. tmam hatip İiseierinin bünyelerindeki or- taokulların son üç yıllık öğrenci durumu: 1986-87: 26.983 kız. 133.214 erkek, top- lam: 160.197. 1987-88: 30.541 kız, 132.324 erkek, top- lam: 162.865. 1988-89: 42.890 kız 137.509 erkek, top- lam: 180.399. Derneklerce 208, Diyanet Vakfı'nca 28, mahalli vakıflarca 11, belediyece 4, kişiler- ce 4 imam hatip lisesi yapünldı. İmam hatip liseleri için aynlan ödenek miktarlan: 1987: 500.000.000 - 1988: 2.250.000.000 - 1989: 2.000.000.000. Şimdi "devlet rakamlanyla" imam hatip İiseierinin yıllara göre sayılarını verelim: Öğretim yılı 1951-1952 1953-1954 1954-1955 1956-1957 1958-1959 1962-1963 1965-1966 1966-1967 1967-196S 1968-1969 1969-1970 1970-1971 1974-1975 1975-1976 1976-1977 1977-1978 1978-1979 1979-1980 1980-1981 1984-1985 1985-1986 1987-1988 Bir özet Açüan okul sayısı 7 8 1 1 2 7 4 10 18 11 2 1 29 70 77 86 1 5 34 1 1 Anadolu İ.H.L 7 Hizmet veren faal okul sayısı 7 15 16 17 19 26 30 40 58 69 71 72 101 171 248 334 335 340 374 375 376 383 9O'DAN 80"E POLİTİKA TÜNELİ Kilercioğlu'nun açıklamasıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — üa- zetemizde yayımlanan "90'dan 80'e siyaset tüneli" yazı dizisinde Çankaya hesaplaşma- larının yer aldığı boliımlerde, Evren'le De- mirei arasındaki konuşmada, "yasakların kalkması için Koşk'e Demirel adına gittiğin- den" soz edilen Genelkurmay eski özel ka- lem müdurlerinden, emekli General Orhan Kilercioğlu, bir açıklama gönderdi. Metni şoyle: "Agustos 1984 yılında emekli olduktan sonra, >a>ın Lvren'e vaptığım uç u/ei /i)a- retimde hur parlamenter ve demokralik re- jimi benimseyen bir kişi olarak siyasi yasak- ların Turkiye'ye hiçbir fayda getirmeyeceği- ni ve kaldınlmasının Türkiye ve deınokrasi yaranna olacağı inancımı defalarca ifade el- mişimdir. Hedefim, demokrasiye hizmet etmek ve yasakların ortaya koyduğu haksızhğm düzel- tilmesine yardımcı olmaktı. Konuşmalanm tamamen kendi adıma olmuştur ve kişisel görüşlerimdir. Sayın Demirel'le olan yakın dostluğumun yasakların kaldırılması gibi onemli bir ko- nuyla ve onun tarafından da gonderilmiş gi- bi bir izlenimin >aralılması dogru degildir. Siyasi yasaklar bir donemin getirdigi ka- rar olup, millet iradesiyle kaldınldığı da unu- tulmamalıdır." 12 Eylul, kamuoyuna sürekli Atatürkçü görüntü vermeye özen gosterdi. Yukardaki tabloda gorülduğu gibi, imam hatip okul- ları, 12 Eylul döneminde buyük bir sıçrama gosterdi. İmam hatip okullanmn sayılan, eğittikleri öğrenci sayısı öylesine arttı ki ar- tık bu okul mezunlannı sadece belli bir mes- lekte kullanmak olanağı kalmadı. Bu okul- lar giderek normal liselerin yerine geçmeye, onlarla aynı işlevi görmeye başladılar. 1982 Anayasası'nın 24. maddesi ile din eğitimi orta öğretim kurumlarında zorunlu hale getirildi. Zorunlu din öğretiminin na- sıl olacağı ise Milli Eğitim Bakanlığı'mn Ta- lim ve Terbiye Kurulu tarafından değil, bu bakanlık bünyesinde kurulan Din Eğitımi Genel Müdürlüğu tarafından belirleniyor. Böylece din eğitimi derslerinde, genel bir din külturü ve dinler tarihini değil, Sunni İslam düşuncesini oğretmeye başlamak söz konusu oluvor. Bu durumun 1924 yılından beri ge- çerli olan Tevhid-i Tedrisat ilkelerine kesiu- likle aykın olduğu açık. 12 Eylül dönemi Turkiye'deki tslamcı akımların en özgür ve en hızlı gelişme gös- terdiği dönem olarak anılacak. Bu dönem- de dergi ve kitap olarak İslamcı yayınlarda tam bir patlama izlenmekte, askeri yönetim ulkenin duşunce ve yayın yaşamı üzerinde sıkı yasaklar ve denetim uygalarken. İslamcı yayınlar için geniş bir ozgürluk geçerli. StRECEK 4 Kadın-erkek aynı yerde çalışarnaz' GENCAY ŞAYLAN lslamiyet gibi evrensel bir din olan Hıris- tiyanlıkta insana doğuştan günahkâr olarak bakılmaktadır ve insan yaşamı bu günahın yarattığı gerilimi yansıtmaktadır. tslamiyet için ise böyle bir doğuştan gunahkârhk söz konusu degildir. Dünya geçici kabul edil- mekle beraber insanın Allah tarafından ya- ratılan güzelliklerden ve zevklerden yararlanması öngörülmektedir. Bu nedenle Hıristiyan öğretisinde ortaya çıkan yasam- sal gerilimin ve açmazın lslamiyet için ge- çerli olmadığı düşünülebilir. Ancak bu husus çok tartışmalı gözükmektedir. Örneğin tağın gerçeği olan ulusal toplum ve ulusal devlet ile İslam öğretisi arasında bir kesin uyuşmazlık vardıi". Islama göre in- sanın özgün bir polıtik ya da toplumsal kim- liği yoktur, ümmetin parçasıdır. Bir başka deyişle bireye kimlik veren temel özellik, ev- rensel bir kolektivite olan ümmettir. İslam, insanı yani bireyi Allah tarafından yaratıl- mış harmonik bir kosmosun merkezi kabul etmektedir. Ancak merkezdeki insan o kos- mosa yön ve biçim veremeyecektir. Çünkü kosmosu yaratan Allah, öngördüğü duzeni izleyip kollamaktadır. Bu nedenle insan dü- zene uymak, uyumlu davranmak zorunda- dır. Münafıklar devrede tslamın on üç yüzyıllık tarihine bakıldı- ğında ortaya bir sorunun qktığı görülmek- tedir. Bu uzun tarihsel dönem içinde hiçbir İslam devleti, gerçek anlamda İslami düze- ni kuramamış; bir başka deyişle harmoniyi ve bunun sonucu olarak ortaya çıkacak ev- rensel mutluluğu sağlayamamıştır. İşte bu noktanın farkına varan Islamcılar, genel olarak İslam tarihine eleştirel bir biçimde yaklaşmakta ve "münafıklann" sürekli ba- şan kazanarak İslam duzeninin kurulması- nı önlediklerini ileri sürmektedirler. Bu nedenle de uzun bir geriye dönüşü günde- me getirip peygamber ve dört halife döne- mini sisterasel kurgu için çerçeve kabul etmektedirler. Bilindiği gibi tslamcılar genel olarak di- nin yeniden, koşullara uygun olarak yorum- lanmasma karşı çıkmaktadırlar. örneğin radikal Islamcılar için temel sorun, reform yapmak yani dini yeniden koşuilara göre yo- rumlamak değil, "asr-ı saadete" dönerek düzenleme gerçekleştirmektedir. Bu eğiüm, kaçınılmaz bir biçimde, düşünce duzeyinde yadsınsa da dini ilke ve kuralların yeniden, - koşullara göre yorumlanmasl zorunluluğu- nu gündeme getirmektedlr. ' Ekonomik sorunlar ve özelükle ekonomik gelişme sözü edilen gerilimin açıkça ortaya cıktığı alanlardan biri olarak gorülebilmek- tedir. İslam öğretisi, ilk bakışta özel mülki- yeti, özel girişimi ve yarışmayı kabul ederek sennaye birikimi ya da bir başka deyişle eko- nomik gelişme için uygun bir ortam hazır- lamış sayılabilir. Ancak diğer evrensel dinlerde olduğu gibi faizin yasaklanması, sennaye birikimi alanında ciddi sorunlar ya- ratmıştır. Çünku faizin yasaklandığı bir or- tamda, kuramsal olarak tasarruflann sıfır düzeyde kalacağı ileri sürülebilmektedir. Ancak bilindiği gibi Müslüman ülkeler- deki yaşam gerçekleri, örneğin yüksek pet- rol gelirleri onemli bir sermaye hareketine yol açmış ve bunun sonucu olarak İslam bankacılığı gelişmiştir. İslam bankacılığın- da faiz, değişik birtakım adlarla "kâr ortaklığı" ya da "ikramiye" biçiminde sis- teme girmiştir. Radikal tslamcılar kesinlikle faiz kavra- mını yadsımakta, ancak İslam bankacılığı olarak ortaya çıkan sistemin ve değişik isim- ler altında kurumiastırılan faizin tartışma- sına girmekten kaçınmaktadırlar. Bu sorunlara yaklaşım, benzer sorunlarda ol- duğu gibi ancak fakihlerin çözümü olarak ifade edilmektedir. Kadın neden geri? Benzer bir durum da radikal İslamcı genç- lerin kadına, kadın sorununa bakışında or- taya çıkmaktadır. örneğin ekonomi öğrencisi genç, İslamiyetin kadına nasıl bak- tığı sorusuna şöyle yaklaşmaktadır: "Evet tslam toplumlanna baktıgımızda kadını bir olçüde geri kalmış göıüyoruz, ama bunun sonımlusu kesinlikle İslam de- gildir. İslamiyet, daha yedinci yuzyılda ka- dın haklannı getirmis, kadının ezilmişliğine son vermiştir." Aynı genç, kadının erkeğe itaat etme zo- runluluğu, boşanma hakkının genel olarak erkeğe bırakılması, hulle kurumu çerçeve- sinde kadının tammadığı bir erkekle evlen- me zorunda kalması, çok karılılık, huknk sisteminde kadının şahitliğinin erkeğinkine eşit olmaması gibi konularda kadın için bir ikinci sınıflığın söz konusu olmadığını ileri sünnekte, görüşlerini şöyle ifade etmekte- dir: "İslamiyetin kadın ile ilgili getirdigi bü- tün hükumler aslında kadınlara sağlanraış haktır. Çok karılılık kadınlann yalnız, bir aile yuvasından uzak yaşamalannı onlemek için gelirilmiştir ve birden fazla kadın alan crkeğin bütün kanlanna karşı mesuliyetle- ri vardır. Hülleden söz ediyorsunuz. Bu ka- dına sağlanmış bir haktır, erkek bu ihtimali düşunerek kansını boşarken fevri hareket et- meyecektir. Kadın ile erkek eşit yaratıklar degildir, fıtratlan ayndır. İslamiyetin kadın konusunda getirdigi her düzenleme bu fark- lılıgı goz önune almaktadır. Esas sizin mo- dern dedigimiz dunyada kadın ezilmekte, erkekler ile eşitlik uğruna fılratına uymayan işlere kalkışmaktadır. Bu ise hem kadına hem de aile müessesesine büyuk zarariar ver- mektedir." İslamcılara göre iki cins mutlak olarak birbirinden aynlmalı, ayn kompartımanlar içinde yaşamalıdır. Bunun doğal sonucu ka- dının esas olarak aile içinde kalmasıdır. Çağ- daş toplumun yapiM gcreği kadının okuması ve çalışması, kaçınılmaz olarak onu başka erkeklerle bir araya getirecektir. Ancak için- de yaşanılan çağda kadının çalışmaması ve öğretimden geçmemesi de pek gerçekçi bir yaklaşım gözükmemektedir. İşte bir açmaz sayılabilecek bu durum karşısında tslamcı gençler ilginç bir çözüm getirmektedirler. Örneğin kadınlann okuması ve çalışması konusunda hukuk öğrencisi genç olaya şöyle bakmaktadır: "Kadınlann mutlaka okumalan gereki- yor. Kadını eve hapsetmek, kocasının biz- metini görsün, başka işle ugraşmasın deraek mumkün degildir. İslamiyet bunu öngörmc- mektedir. Kadın çalışraa yaşamında da yer almalı, fıtratına uygun işler yapmalıdır. Bi- liyorsunuz Hz. Ayşe büyük bir hukukçuy- du, ordulara kumandanlık yapmıştı. tslam hukukuna göre kadınlann yapamayacagı tek iş halifeliktir, ama tnesela kadılık yapabi- lir. Hatta halife bile olabilecegini soyleyen fıkıh okullan vardır. Yani kadının çalışması miimkundur, aocak aynı işyerinde başka er- kekler ile beraber olamaz. Kadının okuma- sı çok güzel bir olaydır, ama bugunkü gibi degil. Kadınlara mahsus okullarda okuya- caklar ve tesettüre riayet edilecektir." Radikalizmin sınırları lslamiyet sürekli olarak Türk toplumunun gundeminde olacaktır. Türkiye Cumhuriye- ti'nin laik bir devlet olması ve uzun bir sü- reden beri bu ilkenin uygulanması, Turk toplumunun Müslüman olrna gerçeğini de- ğiştirmemektedir. Ancak laık ve demokra- tik bir toplum özlemi de Türkiye'nin başka bir gerçeğidir. Cumhuriyetin başlangıç yıllarında devle- tin dini, denetim altına alması biçiminde ta- nımlanıp uygulanan laikliğin toplumda tartışma ve gerilimlere yol açtığı yadsınama- maktadır. Türkiye'nin çok partili yaşama şık yönü ortaya çıkmaktadır. Laiklik konu- sunda uzlaşma sağlama olanağının varlığı ciddi bir sorun haline gelmektedir. Laiklik, demokrasinin "olmazsa olmaz" ilkesidir ve bu nedenle laiklik konusunda aranacak ye- ni tanım ya da uzlaşma demokrasi ilkesini gözden uzak tutmama durumundadır. Daha somut bir ifade ile bir genç kızın ınancı gereği istediği gibi giyinme hakkının demokrasilerde tartışma konusu yapılama- yacağı açıktır, ama kamunun eğitim kurum- larının da bir dinsel inanca göre düzenlenmesinin başta din ve vicdan özgür- luğü olmak üzere bütün temel hakları orta dan kaldıracağı da bir gerçektir. Bu ikilerr karşısmda çözüm nerede bulunacaktır soru- su Türk insanı için yaşamsal hale gelmiş gö- runmektedir. Temel hak ve özgurlükler konusunda kla- sik bir sımflama vardır. Buna göre hak vc özgurlükler, negatif statü hakları, pozitil statü hakları ve siyasal haklar olarak ü<; grupta toplanabihnektedir. Negatif statü hakları, bireyin devlete karşı haklarıdır, dev- ietin bu hak ve özgurlükler alanına müda- hale etmesi söz konusu degildir. Aksine devlet, bu hak ve özgürlukleri kul- lanabilecek koşullan sağlamakla yükümlü- dür. Pozitif statü haklan ise bireyin devletten beklediği hizmetleri kapsamakta- dır. Eğitim hakkı, sağhk hakkı, çalışma hak- kı gibi toplumsal içerikli haklar, devletin girişimleri ile sağlanacak hak ve özgürlük- lere örnektir. Laiklik konusunda aranacak bir uzlaşmamn ipuçlan bu sıruflandırma çer- çevesinde bulunabılır. Birey, negatif statü haklannı istediği gi- bi özgurce kullanmalıdır ve kuşkusuz giyim ISLAMCILAR NE »İ ŞLM YOR? İslamiyetin kadın ile ilgili getirdiği bütün hükumler aslında kadınlara sağlanmış haktır. Çok karıhlık kadınların yalnız bir aile yuvasından uzak yaşamalannı önlemek için getirilmiştir ve birden fazla kadın alan erkeğin bütün karılarına mesuliyetleri vardır. Hülleden söz ediyorsunuz; bu kadınlara sağlanmış bir haktır, erkek bu ihtimali düşünerek kansını boşarken fevri hareket etmeyecektir. Kadın ile erkek eşit yaratıklar degildir, fıtratlan ayndır. islamiyetin kadın konusunda getirdiği her düzenleme bu farklılığı göz önüne almaktadır. Esas sizin modern dediğiniz dünyada kadın ezilmekte, eşitlik uğruna fıtratına uymayan işlere kalkışmaktadır. Evet, İslam toplumlanna baktığımız zaman kadını bir ölçüde geri kaimış görüyoruz, ama bunun sorumlusu kesinlikle İslam degildir. Kadınlann mutlaka okumaları gerekiyor. Kadınların çalışması da mümkündür, ancak aynı işyerinde başka erkekler ile beraber olamaz. Kadınlara mahsus okullarda okuyup tesettüre riayet etmelidirler. geçmesinden sonra çok daha esnek ve yu- musak bir biçimde yorumlanmaya başlayan laiklik ilkesi, içinde yaşadığımız dönemde ciddi bir tehdit altına girmiş gözükmekte- dir. Daha açık bir ifade ile dinsel akımın gi- derek devleti ele geçirmesi ve devletin dinselleştirilmesi gündeme gelmiş gözük- mektedir. Bu bakımdan laiklik ilkesi için ye- ni bir toplumsal uzlaşma zorunluluğu kaçınılmaz hale gelmiş gibidir. Tutucu politikalar uzun bir süreden beri dini kullanarak etkinlik sağlama yöntemini uygulamışlardır. Ancak dünyadaki gelişme- lere paralel olarak dinsel akım Türkiye'de de bağımsız bir hareket haline dönuşme sü- recine girmiş bulunmaktadır. Bu durumda toplumsal uzlaşmamn temeli olan demok- rasiyi yaşatmak için laiklik konusunda uz- laşmak gerekmektedir. Nitekim Ceza Kanunu 163. madde ile ilgili tartışmaların yoğunluk kazanrnası, sözü edilen sürecin göştergesi kabul edilebilmektedir. Örneğin kamuoyunu çok meşgul eden "basörtüsü" ya da türban sorunu ciddi top- lumsal gerilimlere neden olmuş gözükmek- tedir. İslamcı hareket, esas olarak bir kent hareketi görünumü vermekte ve ^eleneksel çizgiye ters bir gelişme ile üniversite gençli- ği arasında etkinlik kazanmaktadır. Basör- tüsü sorununun onemli sayıda genç kız ya da kadını harekete geçirdiği, bu soruna iliş- kın olarak lehte ve aleyhte kitlesel tavır al- manın ortaya çıktığı soylenebilmektedir. Kızlara ayn okul ^ ^ _ İslamcı gençler, universitede başörtusune izin verilmesinin nihai bir çözum olmadığı- nı söylr-mcktedirler. Çunkü İslami öğretiye gore sadece tesettüre uymakla sorun çözül- memektı'dır. Herkesin başörtüsu takması ve kızların ayn öğretim kurumlannda okuması da inancuı bir başka yönünü oluşturmakta- dır. Çunku inancı gereği başörtüsu ile der- se girmek ıstcyen öğrenci daha sonra inancı gereği sadece kızlara ozgü bir oğretim ku- rumunda okumayı talep edecektir. Olava bu acıdan bakınca sorunun karma- özgürlüğü bu gruba girmektedir. Buna kar- şılık pozitif statu haklan ve siyasal özgür- lukler laiklik çerçevesinde düşünülmelidir. Bu alanda dinsel tercihleri öne alarak yapı- lacak düzenlemenin, temel hak ve özgürluk- leri bütunü ile ortadan kaldıracağı gözden uzak tutulmamahdır. Laiklikte uzlaşmak Burada gorüşlerine yer verilen radikal İs- lamcı gençlerin aslında demokrasi ve laik- lik konusunda bir uzlaşma arayışı içinde olmadıklan açıktır. Genç insanlann radikal çözüm ve önerilere yatkınlık duyduğu bili- nen bir gerçektir. Türkiye'nin yaşadığı eko- nomik ve toplumsal sıkıntılar, bunalımlar ve toplumsal değişmenin insanlarda yarat- tığı gerilim radikal çözümler için uygun bir ortam hazırlamaktadır. Toplumun yaşadığı gerilimlere ve buna- lımlara karşı, en azından duşunsel düzeyde, çözüm uretmede karşılaşılan dar boğazlar ve kısırlık, radikal İslamcı akımın özellikle üniversitelerde yaygınlaşmasına yol açmak- tadır. Hiç kuşkusuz, halen dünyada yaşa- nan büyuk dönüşüm, farklı sosyo-ekonomik sistemler arasında yarışma yerine gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler aynmma daya- nan gruplaşma eğilimlerinin çözüm üretmeyi zorlaştırdığı açıktır. Bu koşullar altında İslamcı radikal akım- ların toplumda kapsamh bir çatışmaya ne- den olup olmayacaklan sorusunun cevabı kolaylıkla verilememektedir. Radikal tutum, İslamcı kesimde de halen azınlıktadır ve bu kesim içinde de ciddi ölçekli karşıtlıkların ortaya çıktıgı gözlemlenebilmektedir. Eğer temel sorun demokrasiyi yaşatmak ve demokrasi içinde sorunlara çözum bul- mak olarak tanımlanıyorsa atılacak ilk ve onemli adımın laiklik konusunda kapsamlı bir uzlaşmayı sağlamak olduğu soylenebil- mektedir. Bu ise hem laik hem de İslamcı kesimde demokrasiden yana olanların ortak sorumluluklarını gündeme getirmektedir. BÎTTİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear