Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/6 DtZİ-RÖPORTAJ 21 MART 1990
GENÇ MUSLUMANLAR VE ISLAMCI HAREKET
Evren'Anababalar çocuklarının ardındanfatiha okumasını istiyor' diye savundu, ilkokulda din dersi zorunlu oldu
12 Eyliil'den laik eğitime iatilıa"Atatürk'ten sapma 26 Haziran
1983 tarihli Alman ARD
Televizyonunun yayınında Türkiye'de
12 Eylül sonrası gelişmelere ilişkin şu
yorum yapılıyordu:"... Atatürk'ten
sonra ilk kez bir sapma yapılarak
sınırlı bir İslamiyetçilik hareketine izin
verildi. Evren, İslam
fundemantalistleri ile bir çeşit
koalisyon arayışı içinde bulunuyor.
Ama bu arayış bumeranga dönüşebilir.
Fatihalı gerekçe Evren, MGK'da
din dersinin ilkokullarda zorunlu ders
olmasını Anayasaya koydururken şu
gerekçeleri öne sürüyordu: "Efendim,
Türkiye'de imam hatip okulları neden
çoğahyor? Ana baba çocuğun din
dersi almasını istiyor. Ama bilirse ki
normal okullara gittiği zaman orada
da biraz namaz kılmasını öğrenecek,
arkamdan bir fatihaokuyabilir diye
düşünüp, imam hatibe göndermeyecek.
— 4 —
CÜNEVT ARCAYÜREK
"BUMERANG"
12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden on üç
ay geçtikten sonra, ekim 1981'de Milli Gu-
venlik Konseyi Genel Sekreteriiği tarafından
hazırlanan 331 sayfalık bir kitap yayımlan-
dı. Adı: "12 Eylül Öncesi ve Sonrası."
Kitabın yalnızca bir sayfası din sorunla-
nna aynlmıştı.
Sorun, politikayla birleştiriliyor vc kitap-
taki deyime göre, "çirkin politikacT'yı suç-
lamak için bir araç olarak kullanıyordu.
Atatürk'ün sekiz satır tutanndaki sözleri
dışında MGK Genel Sekreterliği'nin konu-
ya ayırdığı bölüm, sadece 29 satırdı.
Kitabın 10. sayfasında başlayrp 11. sayfa-
da sona eren "Din ve Politika" arabaşlıklı
bölümde yinelemeler dışında şu saurlar var-
dı:
"1973 seçımleri Türkiye'de huküm suren
sağ-sol tartışmaları dışında, laiklik ilkesine
karşı oluşturulmak istenen teokratik dnzen
özentilerini de açıkça su üstune çıkarmıştı.
Türk demokrası tarihinde siyasi partıle-
rin seçim şanslarını arttırmak yolunda dini
politika aracı olarak kullanmak ıstedikleri
çok görulrnüştür. Ancak bu gayretler, çağ-
daş uygarlık seviyesinin üstüne çıkma çaba-
sında olan ulkemizin karşısına, çağımızın
gerçeklerıne tamamen ters duşen bir unsur
olarak çıkmıştır... 1973 seçimlerı ve onu ta-
kip eden gunlerde dını politikaya alet etme
faaliyetleri, anayasamızın bu konudaki bağ-
layıcı hükmüne rağmen, geçmiş yıllarda ol-
duğundan daha yoğun ve açık bir şekilde sö-
mürulmeye başlanmış ve devlet düzenimize
yerleştirilmek istenmıştir. Bu yasadışı tutum
ve davranışlar, sorumluluk mevkiindeki bazı
siyasi parti yöneticileri yanı sıra, yine bazı
parlamenterlerin açıklama ve tutumlanyla
gün yuzüne çıkarılmış ve kamuoyunun bu
olgu etrafında butünleştirilmesi çabalarına
girilmiştir!'
26 Haziran 1983 - ARD, Baö Almanya Bi-
rinci Kanal TV, "WeltspiegeT yayını:
"...Atatürk'ten sonra ilk kez bir sapma ya-
pılarak sınırlı bir lslamiyetçilik hareketine
izin verildi. Evren, İslam fundementalistle-
ri ile bir çeşit koalis>on arayışı içinde bu-
lunoyor. Ama bu arayış bir bumeranga do-
nöşebUir..."
* • *
Milli Güvenlik Konseyi'nde, 1982 Anaya-
sası:
Saat 09.55'ten 12.12'ye, 14.33'ten 17.05'e,
17.25'ten 19.2O"ye, 19.45'ten 21.25'e kadar kı-
sa aralıklarla süren dört oturumda müzakere
edildi ve bir günde toplam sekiz saatlik gö-
rüşmelerden sonra kabul edildi.
Din dersleri bırınci oturumda ele alındı.
Başkan (Kenan Evren): "Efendim, Tür-
kiye'de imam-hatip okulları neden çoğalı-
yor? Sebebı: Ana-baba, çocuğun din dersi
almasını da istiyor. 'Nasıl olsa lise seviyesin-
de, diğer okullarda bu hiç yoktu, o halde
imam-hatip okullarına göndereyım' diyor.
Hern lise diploması alır hem de din bilgisi
alır, diye düşunuyordu... Ama bilirse ki, ora-
ya (normal okullara) gittiği zaman orada da
biraz namaz kılmasını öğrenecek, bir dua
okumasını öğrenecek ve 'Arkamdan bir fa-
tiha okuyabilecek' diye duşünecek, belki o
zaman öbur okulları tercih etmeyecek ve b
1
okullara göndermeyi daha çok tercih ede
cek...
...24. madde>i oylannıza sunuyorum. Ka
bul edenler, etmeyenler.. Kabul edilmiştir..!'
(MGK tutanaklarından)
24. madde 4. fıkra:
"Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin
gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kul-
tür ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim ku-
rumlannda zorunlu dersler arasında yer alır.
Bunun dışındakı din eğitim ve öğretimi an-
cak, kişinin kendi isteğine, kuçüklerin de ka-
nuni temsılcisinın talebine bağlıdır."
Tarikatlar ve dergiler
lslamcı gruplar, politika eylemlerini ya da
savaşımlarını daha çok etrafında örgütlen-
dikleri yaygın organlan aracılığı ile sürdu-
ruyorlar. Bu inceleme çerçevesinde saptanan
yayın organlarını, bunlann hangi grupla iliş-
kili olduğu ve dağıtım örgütlerine göre en
son tiraj durumlarım aşağıda sunuyoruz:
1. Zafer: Nurculara yakın, tslamiyeti bi-
limsel olarak tanıtan dergi (10.000).
2. Sızıntı: Nurcu görüşlere yakın dergi
(80.000).
3. Köprü: Nurculara yakın edebiyat der-
gisi (5.000).
4. Sur: Nurculara vakın, abonelere dağı-
tılıyor, ayhk (20.000).
5. Can Kardeş: Nurcuların çocuk dergisi.
6. Mektup: Nakşibendi görüşlerine yakın
kadm dergisı (30.000).
7. Altınoluk: Nakşibendi görüşlerine ya-
kın ayhk dergi (25.000).
8. İslam: Nakşıbendılerin ayhk dergisı, en
etkin yayın organı (100.000).
9. Aile ve Kadın: Nakşibendilere yakın aile
dergisi (60.000).
10. îlim ve tnsan: Nakşibendilerin bilim
dergisi (5.000).
11. tnsan ve Kâinat: Nakşibendilerin fel-
sefe dergisi.
12. Öğüt: Kadirilere yakın bir dergi
00.000).
13. lcmal: Kadirilere yakın (70.000).
14. İmam: Humeynı hareketine sempati
duyan, düzensiz yayımlanan bir dergi.
15,. Rıbad: Bağımsız, Konya'da yayımla-
nıyor (20.000).
16. Tavır: tstanbul'da Necıp Faal'ın görüş-
lerine yakın dergi.
17. Mektep: Nakşibendilere yakın dergi
(5.000).
18. Girişim: Eyleme dönük, bağımsız bir
grupça çıkanlan dergi (7.000).
19. Yazı: Eski MHP'lilerin lslamcı kana-
dı (2.000).
20. Kitap: Bağımsız bir grupça çıkanlan
dergi (10.000).
21. tktibas: Bağımsız bir grupça çıkanlan
dergi (7.000).
22. Türkiye Çocuk: Işıkçılar tarafından
yayımlanan çocuk dergisi.
23. Doktor: Işıkçılar tarafından yayımla-
nan tıp dergisi.
24. Made ın Turkey: Işıkçılann turistler
için çıkardığı dergi.
25. tstiklâl: lran devrimine sempati duyan
dergi (3.000).
26. Atılım: Düzensiz çıkan, bağımsız bir
grubun yayımladığı dergi.
cüman - 26 Eylül 86, Türkiye).
"trtka diye bir şey yok" (Hürriyet, 4 Ara-
hk 1986, Turgut Özal).
"Başbakan Turgut özal, Cumhurbaşkanı
Evren'ın laiklik ve irtica konusunda yaptığı
konuşmayı değerlendirirken, 'Laiklik konu-
sunda göruşlenmiz bir trticanın bir tehdit
teşkil etügi konusunda da a>nı gonışleri pay-
laşıyoruz- " (Cumhuriyet - 9.1.1987)
Okuma-yazma ve fuhuş
Diyanet Takviminin 27 Eylul 1980 tarihli
yaprağı, "Kadınların tahsil görmesi fuhuşa
vesile olur mu?" sorusunu şöyle yanıtlıyor:
"Okuma yazmanın fuhuşa vesile olacağı
iddialannın doğru taraflan vardır. llmin,
tahsilın, fuhuşla alakası yoktur, ama tahsil
mUesseselerinin ahlak kaidelerınden uzak
bulunması, buralarda disiplin ve nizamın
mevcut bulunmaması gençlerin ahlakmın
bozulmasına sebep olabilir ve maalesef bu
1989 da yerel seçimler sırasında bir kara carşaflı kadın seçim propagandasında
Gunlük gazeteler: Nurcu görüşlere yakın.
Yeni NesU (8.000), Refah Partisi'nı destek-
leyen MilU Gazete (30.000), Milli Gazete'den
ayrılan bir gıubun çıkardığı entelektüel ls-
lamcı kesimin gazetesi Zaman (11.000) ve
Işıkçılar tarafından yayınlanan Türkiye
(150.000).
(Cumhuriyet - 13.1.1987).
• • •:
"DPT, emniyet, TEK, Danıştay ve Sayış-
tay'dan bazı kişiler gözaltına alındı:'
(Miüiyet - 2.12.1987)
TEZAT
"Allah'la kul arasına kimse giremez. O ha-
le geldi ki, sanki kadının Müslüman olması
demek, örtünmek demektir. Bütün öteki
$artlar ortadan kalktı. Muslumanlığın şekil-
cilikle ilgisi yok. Ûnu anlatamamışız.
Bugune kadar askeri okullara bazı dernek-
lerin açtığı yurtlarda beyinleri yıkanmış 813
talebe yerieştirilmis. Şimdi sorarım size, bu
yapılan iş dini inanç mıdır, dini ibadet mi-
dir.yoksa ihanet midir?"
(Kenan Evren - Cumhurbaşkanı - Adana
konuşması - 9.1.1987
* • •
"İrtica iddialan hayali suçlamadır. Kanun-
da irtica yoktur;'
(Suleyman Demırel, 30 Temmuz 86, Ter-
dert bugıln yaygın bir hal aimıştır:'
"Devlet, dinin ayakta durması için bir va-
sıtadır"
(Diyanet gazetesi - Başkan Tayyar Altıku-
laç 1 Nısan 1979)
Din ve siyaset
"islam bir hayat nizamıdır. Müslümanın
hayatını, ferdi, ailevi, içtimai, ticari, ahlaki
ve hukuki bütun münasebetlerini o düzen-
ier, bu ilahi düzenlemeye uygun yaşayanlar,
Müslümanca hak ve adalet uzerine bir ha-
yat sürerek mesut olurlar. Bu ilahi düzenle-
meye uymayanlar isimleri ne olursa olsun
bozuk düzen bir yaşayışın içerisinde ne idü-
ğu belirsiz hale gelerek iki cihanda bedbaht
olurlar. Her devirde yetişen fakıhler, İslamı
hayatı canlı tutan şeriat pınarları olmuşlar-
dırT
(Diyanet Gazetesi. 15 Ekim 1980)
"Bugun bir cbş politika olayında, bir iç po-
litika tercihinde sözumuz, gözümüz var!"
(Diyanet Gazetesi - 1 Nisan 1982)
Anımsatma: 1982 Anayasası'nm 136.
maddesi: "Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik
Ukesi doğnıltusunda butun siyasal goruş ve
düşuncelerin dışında kalarak..."
SCRECEK
ŞERİAT DÜZENt -Genç lslamcı gruplar arasında birçok görüş aynlıgı var.birieştikleri nokta "Şeriat" düzenini
lslamcı gençlerin hepsi tek bir İslam devletini savunuyor:
Hedef: Bütün Müslümanları
tek bayrak altındatoplamak
GENCAY ŞAYLAN
tçinde yaşadığımız çağın, esas olarak
"nlus çağı" olarak adlandınldığı söylene-
bilir. Ulus çağının en belirgin ve bireye top-
lumsal kimlik sağlayan kolektivıtesi ulusal
toplumdur. Bu toplumsal kolektivıtenin si-
yasal alanda kurumlaşan biçimı de ulusal
devlet olarak tanımlanabilmektedir. Sosyo-
lojik olarak ulusal toplum, bir külturel or-
taklığa dayanmakta; bu külturel ortakbk bi-
reye toplumsal kimlik vermektedir.
Ulus esas olarak sosyolojik bir kavram ol-
makla beraber siyasal kurumlaşma, yani
ulusal devlet içinde hukuki-normatif teme-
le oturur. örneğin Türkiye Cumhuriyetı'-
ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes
Turktür ve bu yaklaşım Fransa, Almanya
ya da Filipinler ıçın de geçerlidır.
Çagımuın temel siyasal örgutlenme biçi-
mı olan ulusal devlet oldukça roodem ve ye-
ni bir yapılanma sayılmaktadır. Ulusal dev-
let, belli coğrafyaya oturan bir ulkeden ve
o ülkede yaşayan yurttaşlardan oluşmakta-
dır.
Bu yapılanma ile tslamiyet arasında belli
bir gerilim vardır. tslamın ana belirleyici il-
kesi birhktir (tevhid). Tevhid, din ve devlet
ile toplumun bütunleşmesini öngörmektedir.
Bir başka deyişle İslam devleti, en azından
kuramsal olarak butün Müslümanları kap-
samak durumundadır. Bu nedenle tslam
ummetini kendi içinde farklı ve zaman za-
man karşıt hale gelen parcalara bolduğü için
ulus kavramı ile lslamıyet arasında ters bir
etkileşim vardır denebümektedir.
lslamcı gençlerin hepsının Muslumanla-
nn bir araya gelmesinden, bir İslam devle-
tinin otoritesi altında birleşmesinden yana
olduğu görülmektedir. örneğin Hukuk Fa-
kültesı öğrencisı olan genç bu sorunu şöyle
irdelemektedır:
"Benim kim oldugumu sonıyorsanız bu-
nun cevabı açıktır. Ben once Muslumanım.
Biz, insanlar yaradılırken çeşitli kabileler,
boylar içinde yaratıldık. Sonra bize, dognı
yoiu gösterraek için pe>gamberier gonderil-
di. tslamiyet insanlara gonderilen en son ve
en gelismiş dindir, butun insanlara japılmıs
bir davettir. Butun Muslumanlnnn dinin
icaplannı yerine getirmeleri için a>nı İslam
de>letinin bayrağı altında yaşaması gerekir.
Zaten bir defa islam devleti kurulunca ve
diğer insanlar gerçek tslami yaşamı göıün-
ce kendiliklerinden Musluman olacaklardır.
Şimdi Muslumanlar Türkiye, Suriye, Lib-
ya. Mısır, Pakistan gibi a\n devlet içinde
yaşıyorlar ve bu durum Islamiyete uymuyor.
FJbet hedef tek bir İslam bayragı altında bü-
tün Muslumanlan toplamaktır."
Tarih bölümü öğrencisi olan genç ise ko-
nuya soyut bir ilke çerçevesinden değil da-
ha çok gerçekçi bir politika açısından yak-
laşmaktadır:
"Bütün Mıislumanlann bir araya gelme-
si ve tek bir İslam devleti kurmalan ideal
bir çözumdur. Ama kabul etmemiz gerekir
ki beniiz boyle bir amaçtan çok uzağız. ts-
lamiyet dünyaya yayıldı, her yerde Muslu-
man var. Bunlan nasıl tek bir devlet içinde
toplanz? Her biri ayn dilden konuşur, ayn
âdetleri vardır. Bütün Muslumanlann aynı
dili konuşması kolayca sağlanacak bir şey
degildir, belki şart da değildir.
Once dünyanın her yerindeki Müslüman
cemaat dini gereklerini yerine getirmeli, di-
ne uygun yaşamaya gecmelidir. Diyonız ki
Turklerin yüzde 98'i Muslumandır. O hal-
de Turkive'de yaşayan ve Turklerden mey-
dana gelen Müslüman cemaat burada bir ts-
lam devleti kurmalı, Kuran'ın gösterdigi ha-
yat biçimine gecmelidir. Bunun için çeşitli
İslam cemaatian birbirine yardım etmelidir.
Bu hedefe ulaşıldıktan sonra bir araya gel-
menin şartlan uzerinde duşünülmeye baş-
lanacaktır. Ama bir Musluman olarak be-
ni şu anda Turkiye ilgilendirmektedir."
GörulduğU gibi îslamcı gençler ulus ve
ulusal toplum duşuncesine sempati ile bak-
mamakta, ancak ulusal toplum ve devlet
gerçeği de kolayca göz ardı edılememekte-
dir. islam öğretısi içinde, sosyal adalet, öz-
gıirluk gibi diğer ideolojilerde önplana çı-
karılmış ilke ya da idealler belirleyici bir rol
oynamamaktadır. lslamıyet, esas olarak bir
inanç sistemidir ve inanç ya da iman bu öğ-
retinin belirleyici öğesidir. tslami inanç, in-
san aklına ve çözumlerine dayalı siyasal sis-
temin yıkılmasını, Allah'ın egemenliğinin
kurulmasını istemektedir. Bu bakımdan ts-
lami iman aynı zamanda yoğun bir siyasal
içerik taşımaktadır.
Radikal bir tutumla siyasal soruna yak-
laşan tslamcı gençler çözumJerini iman ile
kaynaklandırmış gözukmektedirler. Bu
gençlerin tarikatlar içinde toplanan gelenek-
sel Islama tutuma eleştirel bır gözle baktık-
lan söylenebi'jnektedır. Nıtekim burada gö-
rüş bildirenlerin hiçbiri tarikat üyesi olma-
dığım ifade etmektedır. Ekonomi öğrencisi
olan genç, tarikatlar konusuna şöyle yak-
laşmaktadır:
"Tasavvufun lslamiyette onemli bir yeri
vardır. Türkiye'de de ehli sünnet tarikatlar
Muslumanlann dinlerini unutrnamasım sağ-
lamış, cemaat yaşamı için lazım olan birlik-
teligi sağlamışîardır. Milyonlarca insan ta-
rikatlar sayesinde dinin gereklerini yerine ge-
tirebUmişlerdir. Ancak tarikatremaatlansa-
dece ibadel ile meşgırl olrrmş, ibadetin en-
gellenmemesi için devlete fazla taviz vermiş-
tir. Ben tarikat mensubu degilim ama tari-
kat mensuplanna saygım var. Valnız ara-
lanndaki münazara beni rabatsız ediyor.
Bütün Muslumanlan kucaklayan bir burun-
leşmenin olmamasına karşıyım."
Dil-Tanh Coğrafya Fakültesi öğrencisi
olan genç ise tarikatlar konusunda daha be-
lirgin ve radikal bir tutum almaktadır:
"Musluman sadece tespih çeken ve etra-
fındaki olaylara tevekkul ile bakan bir in-
san degildir. Bugunku devlet ve cemiyet ni-
zamına karşıysak, hatta bu nizamı 'dar ul
harb' kabul ediyorsak taviz vermeden raü-
GENÇ İSLAMCILAR
NE DÜŞÜNÜYOR?
Müslümanlar Türkiye,
Suriye, Libya, Mısır,
Pakistan gibi ayn devletler
içinde yaşıyorlar ve durum
tslamiyete uymuyor.
Tarikat cemaatleri sadece
ibadet ile meşgul olmuş,
bunun engellenmemesi için
devlete fazla taviz
vermişlerdir.
Her seçim zamanı,
tarikatların önde gelen
şahsiyetleri Müslümanlar
adına siyasi partilerle
pazarhk yapmaya başhyor.
Diyoruz ki Turklerin
yüzde 98'i Müslümandır.
O halde Türkiye'de
yaşayan ve Turklerden
meydana gelen Müslüman
cemaat burada bir İslam
devleti kurmalı.
cadele etmek gerekir. Halbuki tarikatlar
böyle bir mucadeleyt girmekten kaçınıyor-
lar. Dıizenin siyasal partileri île anlaşmak
yoluna gidiyoriar. Bu ne demektir? Devleti
kabul etmek demektir, devletin Müsluman-
lara yaptığı zulmü kabul etmek demektir.
Her seçira zamanı tarikatın önde gelen şah-
siyetleri Muslumanlar adına siyasi partiler-
le pazaruk yapmaya başhyorlar. Burada ma-
alesef şahsi menfaatler de rol oynuyor. Ten-
kide ugrayınca da cevap olarak "uyuyan fit-
neyi uyandıracak olaıu Allah kahreder" ha-
disi şerifini hatırlatıyorlar. Elbet tslam dev-
letinde, danıl İslamda fılneyi düşünmek bile
en buyük gunahtır ama tslamiyet için mu-
cadele etmek hiçbir zaman fitne olarak dıi-
şunulemez."
Radikal tslamcı gençler için önemli bir so-
run, bin uç yuz yıllık tslam tarihinin nasıl
değerlendirileceği noktasında toplanmakta-
dır. Öğretinin temelinde inanç vardır ve bu
inanca dayanarak tslami düzende hiçbir so-
runun kalmayacağı düşünülmektedir. Ama
diğer taraftan on üç yüzyıllık tarihe bakıl-
dığında tslam toplumlanmn geri kaldığı, sı-
kıntı ve sorunlarını çözemediği görülmek-
tedir.
Bunun nedeni, tslamcı düşünceye göre,
dinin esaslanndan uzaklaşnuş olunmasıdır.
tdeal model Peygamber ve Dört Halife Do-
nemi olarak tanımlanmaktadır. Böylece si-
yasal uygulama açısından uzun bir tarihi
yok saymak sorunu gündeme gelmektedir.
Bu ise kaçınılmaz olarak belli siyasal sorun-
ları gündeme getirmektedir. tslam devletin-
de otorite sorunu ve içtihad kapısımn açıl-
ması sözli edilen sorunlara örnek olarak ve-
rilebilir.
tslam öğretisıne göre yöneticinin yani ha-
lifenin otoritesi sınırsızdır. Halife Allahın
kitabına ve Peygamberin sünnetine göre yö-
netmek zorundadır; ancak o zaman tslamın
öngördüğü adalet sağlanacaktır. Eğer hali-
fe adalet ölçülenmn dışına çıkarsa ne ola-
caktır sorusunun cevabı siyasi doktrinde
yoktur. örneğin bundan yüzyıllarca önce
buyük tslam düşünuru tbni Haldun bu so-
runun farkına varmış ve gücu nasıl ele ge-
çirirse geçirsin ebnde tutan kişıye kajitsız,
koşulsuz ıtaat gerektiğinden söz etmiştir.
Tarih öğrencisi olan tslamcı genç, Islami
siyaset sisteminin otoriter bir özellik taşıyıp
taşımadığı ve adaletsiz yöneticilere karşı ne
yapılabıleceği sorusunu şöyle cevaplandır-
maktadır:
"tslama uygun bir siyasal sistemde ikti».
dar Allaha aittir. sadece Allah iktidar sahi-
bidir. Halife Allah adına hukum surecek-
tir. Bunun anlamı, halifenin Allah tarafın-
dan seçilıniş olduğudur. Lygun olmayan ki-
>inin halife olmasına bizleri yaratan güç izin
vermeyecektir. Halifenin gorevi. Allah'ın ki-
tabı ve peygamberin sünneti istikametinde
Muslumanlan yonelmektir. Bu dunımda
yöneticinin aldıgı karar yani halifenin tak-
diri, Allahın istedigini yansıtmış olacaknr."
Hukuk fakültesinde okuyan genç ise ha-
lifenin yanılabileceğini ve yamlgıyı düzelt-
menin, ulemanın görevi olduğunu belirt-
mektedir,
"Halifeye itaat her Muslumamn gorevi-
dir. Çunku halifeye biat edilmiştir. Ama
unutmayalım ki bütün insanlar yanılabilir,
hata yapabilir. Sadece peygamberier ma-
sumdur, onlaryanümaz, hata yapmaz. Ha-
life ise kuldur ve her zaman hata yapabilir.
O zaman fakihlere. ulemaya başvurulur.
Kendisine adil olmayan muamele yapıldığ-
nı duşunen her kişi. Musluman olmayanlar
bile fakihlere. ulemaya baş vurabilir, ada-
letsiz bir durum varsa bunun ortadan kalk-
masını isteyebilir."
Bilindiği gibi modern demokratik hukuk
devletinın temel koşullanndan biri güçler ay-
rılıgıdır. Bu sayede otorite parçalanmakta
ve yürütme ile yasama uzerinde bağımsız
yargımn denetimi sağlanarak bireylerin hak
ve özgurlukleri guvence altına alınmaya ça-
lışılmaktadır. tslam öğretisinde ise bağım-
sız yargı yoktur; yargı, yani fakihler ya da
ulema halifeye bağlıdır. Zaten tevhid ilkesi
gereği otoritenin parçalarunası uygun degil-
dir. Bu durumda otoritenin sınırlanması ve
bireyin hak ve özgurlüğünun nasıl sağlana-
cağı sorusunun cevabı inanç ilkesi doğnıl-
tusunda verilebilmektedir.
Diğer bir sorun da kural koymadır. Bi-
lindiği gibi dokuzuncu yuzyılda, dini saflı-
ğı korumak amacı ile kural koyma kapısı
kapatümıştır. Bu durum tslam düşunurleri
arasında tartışmaya yol açmış, yeni çözum
tarzlarının aranması söz konusu olmuştur.
örneğin bu tür girişimlerden biri Kuran'ın
niteliği ile Ugili tartışmadır. Bir görüşe gö-
re Kuran Allahın yarattığı bir nesnedir. Bu
göruşü kabul edenler, Kuran hükumlerinin
insanlar tarafından yorumlanabileceğini ve
bunun sonucu olarak yeni kurallar konabi-
leceğinı ileri sürmektedir. Buna karşı olan-
lar ise Kuran'ın doğrudan doğruya Allahın
nefsi olduğunu, nasıl söylenmişse öyle an-
laşılacağmı, yorumlanamayacağını belirt-
mektedirler.
Radikal tslamcı gençler, yeni kural koy-
manın esas olarak karşısında bir tavır almış-
lardır. Buna göre Kuran ve Peygamber sün-
neti yeterlıdir, çunkü beşeri bir sistem de-
ğildir. Toplumda ortaya çıkacak her türlü
sorunu çözecek, insanlar arasındaki her tür-
lü ilişkiyi duzenleyecek, zaman ve mekân-
dan bağımsız kurallar bize yollanmıştır.
örneğin tarih bölumü öğrencisi genç
"bidat" kavramını kullanarak yeni kural
koymanın doğru olmayacağıru şöyle açık-
lamaktadır:
"Kuran ve sunnet her sorunun cevabını
verir. Bunlann dışına çıkılırsa, insan tara-
fından yonımlanmaya kalkışılırsa bidat
olur. Bidat, sadece muamelata ilişkin olmaz,
ibadet ve itikat aJanında da ortaya çıkabi-
lir. Bidatlar inananlan tslamiyetten uzak-
laştınr. Ben hiçbir bidata musada edilme-
mesinden yanayım. İslam dinini çok iyi og-
renmiş âlimler neyin bidat olduğunu takdir
edeceklerdir ve bu durumda o kural derhal
tatbikattan çıkarümalıdır."
SCRECEK