Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
17 MART 1990**** HABERLERÎN DEVAMI CUMHURtYET/17
OLAYLARIN
ARDENDAKI
GERCEK(Baştarafı 1. Sayfada)
kiler derlenmiştir.
PKK'mn çoluk çocuk deme-
den kanlı kmmlara girişen bir
bölücii örgüt olduğunu kamuo-
yu bilmektedir. Ancak bu gerçek
de kuralı değiştiremez.
Nusaybin'deki olaylar bir ba-
kıma yararlı da sayılmalıdır.
Çünkü Güneydoğu'ya dönük
"resmi" bakışın ve açıklamala-
nn gerçekleri tümüyie yansıtma-
dığı bir kez daha ortaya çıkmtş-
tır. Bu gidişle bir gün geriye dö-
ntiş noktası geçildiğinde, devlet
halkla ilişkilehni karşılıklı gü-
ven duygusu üzerine bir daha
oturtamayacaktır. Yartn çok geç
olabilir. Güneydoğu'ya yainız
kolluk kuvvetleriyle, silahla,
baskı yöntemleriyle eğilmenin
yanlışlığını durmadan dile geti-
renierin seslerine bugünden ku-
lak verilmelidir.
Yurdumuzun bu bölgesinde
yaşayan yurttaş iki arada bir de-
rede kalmıştır: Yaşamak için ki-
me sığınstn? Eşkıyaya mı, dev-
lete mi? Eğer devletle ilişkisiyal-
nız silahlı kolluk gücüne bağlı
kahyorsa, o yurttaş boşlukta de-
mektir.
Bugün Nusaybin'de olan bi-
tenler, dün ana muhalefet par-
tisinde yaşananları da bir kez
daha gündeme getirmektedir.
Panilerdeki Güneydoğulu poli-
tikacıları ve milletvekillerini sü-
rekli dışlayarak yürütülecek bir
siyasetin yurt yaranna olamaya-
cağını anlamak zamanı gelmiş-
tir. Siyasal partiler "resmi
görüş" yörüngesinde yapılan
"ıelkinler"e kapılarak Güneydo-
ğu'dan gelen temsilcileri tasfiye
ettikçe tehlikeli boşluk büyüye-
cek, demokratik yollar tıkana-
caktır.
Bu alanda Ankara'daki "res-
mi görüs"ün ötesinde bir hoşgö-
rüye ve esnekliğe gereksinme
vardır. Dünyada süregelen hızlı
değişimi izleyen herkes artık
Güneydoğu'da eski yöntemler-
le kalıcı bir çözüme ulaşmamn
otanaksızlığını görmektedir.
Nusaybin'de halkın tepkileri-
ni değerlendirirken insaflı, den-
geli ve adaletli olmamn gereği-
ne inamyoruz. PKK, yasadışı bir
kanlı örgüttür; ama üyeleri ara-
sında PKK'lı var diye aileler ce-
zalandırılamaz; hele bir köy ya
da kasaba halkma toptan suçlu
diye kuşkuyla bakdamaz. Bir
devletin içinde kendi halkma gü-
vensizlikle bakan resmi görevli-
lerle birlikte yönericiler çoğal-
maya başladı mı, o devlette yan-
lıs bir şey var demektir.
Taner'e
(Baştarafı 1. Sayfada)
hisse senetierini borsada panik ya-
ratılmaması amacıyla topladığı"
savunuldu.
SHP lçel Milletvekili Fikri Sağ-
lar, banker faciasırun bir benzeri-
nin lstanbul Menkul De|erler
Borsası'nda da tekrarlanabüeceği-
ni savundu. Sağlar, Devlet Baka-
nı Giineş Taner tarafından yanıt-
lanması istemiyle dün Meclis Baş-
kanlığı'na verdiği soru önergesin-
de, "Menkul Degerier Borsası'nda
meydana gelen krizierin nedeni
konusunda 'borsa bir kumardıf
söziinün tanıfınızdan söylendigi
doğnı ise, benzer sozleri soyleyen
bir zamanlann Maliye Bakanı'nın
akıbetinin tekrar edüecegi açıkör"
görüşüne yer verdi. Sağlar, îaner-
in Toplu Konut ve Kamu Ortaklı-
ğı tdaresi'ni menkul değerler bor-
sasında hisse alım satımıyla zara-
ra soktuğu yolundaki iddıalan,
önergesinde şöyle sıraladı:
'— Toplo Konul ve Kamu Or-
taklığı İdaresi (TKKOİ), Menkul
Degerler Borsası'nda ne gıbi bir
çalışma göslermektedir? Borsada
alım-satım işlerinin amacı nedir?
— Arçelik, Çelik Halat, Tektaş,
Bolu Çiraenlo, Çukurova Elektrik
AŞ, Hektaş, Kepez Elektrik ve Er-
demir adlı şirketlerinde TKKO-
t'nin ortaklığı var mıdır?
— TKKOİ, borsada bangi yön-
temle yer aimaktadır? Bakan Gii-
neş Taner'in yöntemlerin seçimin-
de müdahalesi söz konusu
mudur?
— Aracı banka, Tiirk Ekono-
mi Bankası mıdır? Bn banka se-
çiminde kıstas nedir? Sayın Ba-
kan'ın herhangi bir baskısı olmuş
mudur?
— TKKOİ'nin borsa faaliyederi
icin 'destekleme ve duzenleme
hesabı' adı altında 1987de 5 mil-
yar TL aynlmışken, 1989'da bu ra-
kamın 50 milyar TL'ye çıkanldı-
gını görmekteyiz. 1990 için ne ka-
dar pay ayrıldı ve bu para ile bu-
güne kadar ne gibi işlemler
yapüdı?
— Çukurova Elektrik AŞ'nin
50 milyar tuttuğu iddia edilen sah-
te senetlerinin büyük bir kısmının
Tiirk Ekonomi Bankası tarafın-
dan abndıgı soylenraektedir. Bu
miktar nedir? Bu sahte senetlerin
TKKOİ adıaa alındıgı doğru mu?
Olay ortaya çıkoğı anda piya-
sadaki diğer sahte senetlerin de
TKKOİ tarafından 'panik
yaratılmasın' diye loplandığı doğ-
ru mu?
— TKKOt'nin 'Borsada güven
sağlamak ve özelleştirilecek kuru-
luşların hisse senetlerinin fiyatla-
nnda istikrar sağlamak' amacıy-
la kamu bütçesinden yaptığı har-
camalaıia menkul değerler borsa-
sının ayakta kaldıgı iddia edilmek-
te. Şayet durum böyle ise, yapay
bir borsanın uzun ömürlü olaca-
gına inanıyor musunuz? Gelecekte
banker faciasırun benzerinin Men-
kul Değerler Borsası'nda da tek-
rarlanmasından sorumlu kim ola-
caktır?"
MUHALEFETTEN SEÇİM OLMAZ A YAMT;
Cumhurbaşkanı yetkisini aşıyor
A.NKARA (Cumhuriyel Bürosu) — Cumhur-
başkanı Turgut Özal'ın "Türkiye'de iktidar boş-
luğu yok, erken seçime de gerek yok" ve "Bizim
ANAP" seklindeki sözlerine muhalefet sert tep-
ki gösterdi. SHP Genel Başkanı Erdal Inönii,
"Özal anayasaya aykın davranıyor, yetkilerini
aşan demeçler veriyor" derken DYP Genel Baş-
kanı Süleyman Demirel de "Özal, Basbakan mı
İçişleri Bakanı mı anlayamadık" diye sordu.
SHP Genel Başkanı Erdal Inönü Ankara'da
düzenlediği basın toplantısında Cumhurbaşkanı
Özal'ın sözlerine ilişkin şunları söyledi:
"Sayın Özal yetkilerini aşan demeçler veriyor.
Yetkilerini aşan davranışlar yapıyor. Buna kar-
şın hükümetin, ANAP yönetiminin gerekli dire-
nişi, gerekli kendine güvenen davramşı gösterme-
diğini de ber gün arka arkaya göriiyoruz. Bu dav-
ranışlar hiçbir şekilde Tiirk siyasetine katkı yap-
mayan davranışlardır. Kimse 'bu anayasayı ben
beğenmiyorum, onun için bu anayasaya uyraa-
yacağım. Benira yonelim anlayışıma uymuyor' di-
ye anayasanın dışına çıkan ve bunu açıkça yapan
bir yola gidemez. Sayın Cumhurbaşkanı bunu ya-
pıyor. Seçimin yapılmasına karar verecek olan
TBMM'dir. Onun ötesinde Sayın Cumhurbaşka-
nı'nın ekonomiye müdahale ettiğini hem biliyo-
ruz bem de kendisi söylüyor. Bu davranışlar tek-
rar ediyonım, anayasaya aykındır. Anayasanın ge-
tirdiği cumhurbaşkanlığı kururnunun çalısma
sekline aykındır."
Söz konusu davramşlann seçimi daha da ça-
buklaştıracağını anlatan Inönü, sözlerini şöyle ta-
mamladı:
"Anayasaya aykın hareketlere karşı ne yapacak-
sınız? Sade vatandaş olursa o zaman çeşitli yar-
gı kuruluşlan bir yolunu bulup sade vatandaşı
anayasa çizgisine getirebilir. Cumburbaşkanını
anayasa çizgisine nasıl getireceksiniz? Bunun ana-
yasada belirli bir şekü yok, ama siyasette şekli var.
O da biilün giiçlerin kaynağı olan halka gitmek-
tir ve halkın seçimde hangi davramşı destekledi-
ğini göstermesidir. Böyle bir davramşla cumhur-
başkanı anayasa çizgisine getirilir. Onun için Sa-
yın Özal'ın anayasa çizgisi dışına çıkarak 'seçim
yapılmayacak' demesi seçimin bir an önce yapıl-
masının gerekliliğini söylemek demektir."
Demirel'in tepkisi
DYP Genel Başkanı Demirel ise Taşköprü'de
gazetecilere yaptığı açıklamada, şunları söyledi:
"Sayın Özal ne? Basbakan mı, İçişleri Bakanı
mı anlayamadık. Siyasi tarnşmalarda taraf oldu-
ğuna göre bir şey olması lazım. 'Terörii durdu-
run diye talimat verdim' diyor. Ne sıfatla talimat
veriyor? Göstermelik basbakan mı var da onu
aşarak talimat veriyor? Kendi sıfatı nedir? Sıfa-
tı tarafsız cumhurbaşkanı ise bu tartışmalardan
yara alır. Kendi iktidannın kaynağı anarsidir. On
sene terörii istismar ettiler, istismar ettikleri için
bugün bu sıkıntılar var. Zaten ara rejirnin deva-
mı olan bu rejimi bir tampon rejim haline getir-
digi için tabii ki bir savunma içinde."
Ölü kent Nusaybin
Irlandah sanık nasıl kaçtı?
Haber Merkezi — tstanbul'da
bu ayın başında ortaya çıkan "ça-
lıntı rnilyarlık lablo" olayının so-
ruşturması sürerken olaya adı ka-
rışan ve soruşturma süresince
Türkiye*yi terk etmemeleri koşu-
luyla serbest bırakılan iki Ingiliz
vatandaşından biri olan Alan
Jackson'un perşernbe sabahı kaç-
ması yeni soru işaretleri yarattı.
Giderek heyecanlı bir fılm öykü-
süne dönüşen tablo satışı olayıy-
la ilgili yetkililerin suskunluğu da
devam ediyor.
23 şubat cuma günü polis tara-
fından tstanbul'da gözaltına alı-
nan ve 11 gün gözetimde kaldık-
tan sonra "ülkeden aynlmamak
şartıyla"' serbest bırakılan
James Mullon, diğer tngiliz
vatandaşı Alan Jackson'un önce-
ki sabah tstanbul'dan ülkesine dö-
nüşünü "kuşkuyla" karşılıyor.
"Alan Jackson'a da benim gibi
ülkeyi terk etmemesini söylediler,
ancak onun pasaportunu alraadı-
lar. Benimkini alıkoyuyoriar. Na-
sıl çıktı, gitti bilmiyonım" diyen
Mullon, Jackson'un 15 mart per-
şembe sabahı gidişinin öyküsünü
de şöyle aHtanyor:
"Aynı otelde kalıyorduk. Sabah
onunla görüşmek üzere resepsi-
yondan aradım. Bir not bırakıp
gittigİDİ söylediler. 'Cuma gele-
ceğim' demiş. Sonra ben dışan
çıktım ve öğleden sonra Jackson-
un kansı beni lrlanda'dan aradı.
'Kocam şu anda Londra'da' dedi.
Nasıl çıkabildigini sordum. Gali-
ba polise para vererek başarmış
yanıtını aldım. Şu anda Irlanda-
da..."
James Mullon, kendisine yar-
dım amacıyla geçen cumartesi gü-
nü gelen eşi Senga Mullon ile bir-
likte kaldığı otel odasında olaya
nasıl karıştığının öyküsünü anla-
tırken "Ben kullanıldım. Suçum
yok. Tam tersine olaya kanştığını
bizzat itiraf eden ve hakkında delil
bulunan Jackson'un pasaportu
alınırken ve ülkeden çıkarken, be-
ni niye burada luluyorlar anlamı-
yorum" diyor.
Savcılıkça serbest bırakıldıkla-
n 5 mart tarihinden bu yana Alan
Jackson ve kendisinin otelde bu-
lunduklarını soyleyen Mullon,
kendi pasaportu "tahrifat var" ge-
rekçesiyle alınmasına karşın Jack-
son'un se>'ahat belgesinin kendi-
sinde kaldığını da belirtiyor.
"Ben Britanya pasaportu taşı-
KUŞKULU — 11 günlük gözetimden sonra ülkeyi terk etmemek ko-
şuiuyla serbest bırakılan James Mullon (solda), vatandaşı Alan Jack-
son'ın kaçışını kuşkuyla karşılıyor.
IZMIR'den HJKMET ÇETJNKAYA
(Baştarafı 1. Sayfada)
Başta Cumhurbaşkanı Özal,
Basbakan Akbulut olmak üze-
re kimi bakanlar 1990 Türkiye
fotoğrafını böyle çiziyorlar. Bu
nedenle erken seçime gerek
olmadığını söylüyorlar. Neden-
se karşılaştırmayı 1980 önce-
si ve sonrası otarak yapıyorlar.
Hızlatırmanan terörü görmez-
likten gelîp. pembe görüntüler
sunmayı bir görev sayıyorlar.
Cumhurbaşkanı Özal, erken
seçime gerek olmadığını söy-
lüyor sık sık. Arada bir 'bizim
ANAP' diyerek tarafsızlığını da
kanıtlamış oluyor. Muhalefetin
ve birtakım çevrelerin erken
seçimi gündeme getirmesini
eleştiriyor.
Şöyle diyor Özal:
— Birtakım çevrelerin cum-
hurbaşkanlığı seçimlerinden
başlayarak takip ettikleri belli
bir politika var. Bu politikayı her
fırsatta aynı şekilde takip edi-
yorlar...
Yüzde 14'lük bir oyla ayak-
lı. Onun yerine tarikatlara ya-
kın bir milletvekili bakan yapıl-
malı...
Cumhurbaşkanı Özal ve
Basbakan Akbulut 'çağdaş ve
laik Türkiye fotoğrafı' gösterir-
lerken ANAP'ın 'kutsal ittifakçı'
kanadı, Milli Eğitim Bakanı Ak-
yol'un görevden alınmasını is-
tiyor. Devlet kadrolarını ele ge-
çiren tarikatlara dokunulunca
bırden ortalık ayağa kalkıyor.
— Solcular Milli Eğitim Ba-
kanlığı'nda örgütleniyor...
Bugün tahrikatlar ANAP'ı
destekliyor. Çünkü işlerine öyle
geliyor. Devlette örgütlenme-
nin en geçerli yolu siyasal ikti-
dara destek vermek. Bunun
için de erken seçime gerek gö-
rülmüyor.
Enflasyon, yaşam pahalılığı,
terör şu bu vız geliyor ANAP ik-
tidanna. Bir erken seçimle yı-
kılıp gideceklerini biliyorlar. Ta-
rikatlann desteğinde ayakta
kalmaya çabalıyoriar...
İran direniş lideri Mesut Re-
tadurmayaçahşan ANAP ikti- ^ a v i
, , ' n İ n
Cumhurbaşkanı
' v 9
Ozal a çekiıgı telgraf bızce çok
darı, nedense her terör olayın
da bir kılıf bulmakta zorluk çek-
miyor...
Bugün Türkiye, İranlıların
hesaplaşma yeri oldu. Savama
ajanları tıpkı Amerikan filmle-
rinde olduğu gibi eylem yapı-
yorlar. Prof. Aksoy'un, gazeteci
Emeç'in katilleri hâlâ buluna-
madı. Nusaybin'de meydana
gelen olaylarda 700 kişi gözal-
tına alındı. Ama siyasal iktidar
tüm bu gelişmeleri görmez-
likten geliyor.
Ya Milli Eğitim Bakanı Avni
Akyol'a tarikatlardan gelen yo-
ğun baskılara ne demeli? Türkiye'de her şey yolun-
Bir gazete haberine göresu- da... Terör eskisi gibi değil...
çüstü yakalanmış Milli Eğitim Vitrinler ithal mallarladolu... Bir
Bakanı Akyol. Çünkü Akyol'un de ithal ajanlar var... Nusay-
Çağdaş Yaşamı Destekleme bin'de yaşam normale dön-
Derneği'yle yakın ilişkisi var- müş... Sokaklardan tanklar çe-
mış. Pro1. Necla Arat'ın öner- kilmiş... Çocuklar okulagidebi-
diği şeyleri uygulamaya başlat- lirler...
mış. Sonra dini bütün eğitimci- Ne diyor İstanbul'da İslamcı
leri görevden almış, onların ye- genclik adına gösteri yapan
rine Köy Enstitüsü düşüncesiy- 600 kişi:
le davranan kişileri atamış. Milli — Ey intikam alıcı olan Rab-
Eğitim'de ortalık bu nedenle bimiz. bizi intikamına memur
tozduman. En kısa zamanda et..
Bakan Akyol'un kellesi alınma- Bu gidiş başka gidiş...
ilgi çekicidir. Recavi mektubun-
da şöyle diyor:
"Humeyni'nin insanlık dışı
rejimi, uluslararası hukuku ve
anlaşmalan hiçe sayarak iran-
lı mültecilere ve direnişçilere
saldırılannı sürdürmektedir
Topraklarmızda Türk egemen-
liği sürekli olarak bu utanç ve-
rici rejımin ajanları tarafından
ihlal edilmektedir. Bu nedenle,
iran halkının direnişi. özgürlük
ve barış adına bu teröristlerin
cezalandırılmasını istiyorum."
yordum. Bu dunımda benim bii-
kümetimi temsil eden buradaki
konsolosluğun bana sahip çıkma-
sı, avukat ve lereüman tutmarada
yardımcı olması gerekirken onlar
da gereken ilgiyi göstermiyoriar"
diyerek yalnız bırakıldığından ya-
kınan James Mullon, 2 yaşında-
ki oğlu Graeme'yi bırakıp Istan-
bul'a gelen eşinin getirdiği para ol-
masa günlük 130 bin lira olan otel
masrafını bile karşılayamayacağın
söylüyor.
Mullon, tablo hırsızlığı ve satı-
şıyla ilgili en ufak bir bilgisi olma-
dığını savunurken basında yer
alan "Irlanda Katolik Gönnllü
Gücü" (Ulster Volunteer Force)
adına çalışDğı iddialannın da düz-
mece olduğunu" belirtiyor.
Mullon, soruşturmanın sonu-
cunu endişe ile beklerken olayın
ardındaki sis perdesi de henüz ara-
lanmış değil. Polis ve savcılık yet-
kilileri, Alan Jackson adındaki îr-
landalımn önceki gün ülkesine na-
sıl döndüğüne ilişkin bir açıklama
yapmaktan kaçınırken olay arka-
sındaki soru işaretleri de çoğaldı.
Jackson'ın diğer yurttaşı gibi
hakkında yurtdışına çıkma yasa-
ğı bulunmasına ve pasaportuna el
konuldugu savalıkça belirtilmesi-
ne karşın nasıl uçağa bindiği an-
laşılamadı.
Diğer tngiliz James Mullon'un
ifadesine göre ise Jackson'un pa-
saportuna da savcılık karanna
karşın el konulmadıgı öne sürü-
lüyor.
tstanbul Emniyet Müdürlüğü
Mali Şubesi'nin iki tngilizin ara-
nıp aranmadığına ilişkin lnter-
pol'den istediği bilgiye ne yanıt
geldiği de henüz açıklanmadı.
Mali Şube yetkilileri, Ingilizlerin
savcıhkça serbest bırakılmasına
karşın Interpol'den gelecek yanı-
ta göre salınacaklanm bıldırmiş-
ti.Ayrıca son yılların en büyük
tablo kaçakçılığı olayına adı ka-
rışan ikisi lngiliz beş kişinin sav-
alığın takdir yetkisini kullanarak
soruşturma sürerken serbest bıra-
kılmaları ise anlaşılamadı.
fBaftarafı 1. Sayfada)
Herkes birbirine korku ile bakı-
yordu; halk guvenlik güçlerine,
üniformalılar gazetecilere, gaze-
teciler özel time...
Dünkü görüntüsüyle ölü bir
kentti Nusaybin. İnik kepenkler,
caddelerde gezinen korku, tnaki-
neli tüfekler, televizyonun dış
kaynaklı haber fılmlerindeki gö-
rüntüleri anımsatıyordu. Ama bu-
rası, nüfus kâğıtlahnda "TC" ya-
zan insanların yaşadığı Suriye sı-
nırına bitişik altmış bin nüfuslu
bir ilceydi. Irak'a uzanan transit
yolun kıyısında, içindeki mallara,
gezenlerin özenerek baktığı "ka-
çakçıiar çarsısı" olan, bilmem kaç
oktavh elektronik müzik aletiyle
arka sokaklarında işsizliğin ve
yokluğun kol kola yaşadığı Nu-
saybin'de ne olmuştu da halk ke-
penklerini indirip evlerine çekil-
miş, caddelerinde tek tip giysili-
lerden başka kimse kalmamıştı?
Çok öteye, 12 EylüPe, olağa-
nüstü hal uygulamasına, PKK'nın
ilçede yürüttüğü zora dayalı pro-
pagandasına, özel timin caddele-
rinde estirdiği teröre değin gitme-
den de bu sonınun yanıtı alınabi-
lir.
1989'un ekim ayıydı, Nusaybin
yakmlarında öldürülen dokuz
PKK'hdan beşinin ailesi ilçe mer-
kezinde yaşıyordu. Cenazeler ge-
tirilmiş, ancak ailelerine verilme-
mişti. îlçede bir dedikodu yayd-
Maliye'de
yeni mescit
AN KARA (Cumhuriyet Bü-
rosB) — Maliye ve Gümrttk Ba-
kanhğı'nm, TBMM karşısında-
ki yeni binasımn mescidi dün
kılınan cuma namazı ile ibade-
te açıldı. Bakan Ekrem Pakde-
mirti'nın makamının bulundu-
ğu blokta yer alan mescitteki flk
namazı 1S0 kadar bakanlık per-
soneli kıldı.
Bakan Pakdemirli'nin ma-
kam odasının bulunduğu A
blokun alt katında yapılan mes-
cidin faaliyete geçmesiyle birlik-
te, eskiden mescit olarak kulla-
nılan salon arşiv hızmetlerine
ayrtldı.
Pahalı hab ve eşyalarla döşe^
nen mecsitteki ilk namaza, Ba-
kan Pakdemirti ile bakanlık ve
üst düzey yöneticilerinin katıl-
madıkları gözlendi. Mescidin
girişine asılan levhada, "Birbt-
riaize girmeyin ki maneviyatı-
nız sarsılmasın. doletimîz git-
mesin. İçinizde olanı gizleseniz
de açıklasanız da Allah onu bi-
lir. Göklerde olanlan da yerde
olanlan da bilir. Allah her şeyc
kadirdir" ayeti yer aldı.
Ankara Muftulüğü'nde gö-
re\'li hocanm okuduğu hutbede,
"Şurayı inşa eden. sebep olan,
eaıir veren, taş tgştyan berkese,
niyeti ölçusünde. burast dur-
dukça. içinde ibadet edildikçe
hayır yazıiacaktır" denildi.
Hutbede, camilerde yalntz iba-
det edilmediği, her rürhı "beseri
Bmnasebet"in de buralarda öğ-
renildiğine işaret edilerek,
"Ama ne acı bir itiraftır ki bu,
şimdi ibadet bik tam olarak ya-
pılamıyor. Vergiyi bile kanuni
'bMoğu balde alamıyorsunuz,
ibadeti nasıl yaptıracaksuuz?
Herkesin vergisini de, zekâtıoı
d* vermesi, ibadetini de, gore-
vini de yerine geürmesi lazım'*
denildi.
Dinde yaygın eğitim
(Baştarafı 1. Sayfada)
Diyanet Işleri Baskanlığı'nın 84
bin 712 çahşanı, 232 rnilyarlık büt-
çesi yurt çapına yayılmış 4 bin 715
Kuran kursu ve kontrolündeki 62
bin 942 cami bulunuyor.Diyanet
İşleri Başkanlığı verilerine göre
başkanlığın denetimine tabi olan
Kuran kursu sayısı 1979'da 2 bin
610 iken, 1989'da yüzde 100'e ya-
kın artış göstererek 4 bin 715'e çık-
tı. Başkanlığın her yıl ortalama
234 Kuran kursu actığı saptandı.
Aynı dönemde her 835 kişiye bir
tane düşen camiler aracılığıyla va-
tandaşlara ulaşma olanağı yaratı-
lırken, her yıl ortalama 1500 ca-.
mi yapıldığı kaydedildi. Aynı dö-
nemde, Diyanet İşleri Başkanlığı-
nın personeli de yüzde 100'e yakın
arttı.
Diyanet İşleri Baskanlığı'nın
hedeflerinin başında, okullarda
etkinük sağlamanın geldiği ifade
edildi. Bu etkinliğin özellikle okul
kütüphanelerine gönderilen dini
yayınlar aracılığıyla sağlanmaya
çalışıldığı belirlendi. Yılda 4.5 mil-
yon kitap basan Diyanet İşleri
Baskanlığı'nın, her çıkardığı kita-
bı da 100 binin üzerinde basması
dikkat çekici bulundu. Başkanlık
fîyatı 3 bin lira civarında olan bu
kitapların büyük bir bölümünü
ücretsiz dağıtıyor. Parayla satılaıı-
ların bedeli ise piyasa koşullarına
göre oldukça düşük tntuluyor.
Diyanet İşleri Baskanlığı'nın gi-
rişimleri sonucu geçen yıl 4 ilahi-
yat fakültesi bünyesinde ilahiyat
meslek yüksekokulu kuruldu ve
yenilerinin açılması planlanıyor.
Başkanlık, son olarak da TRT ve
Anadolu Üniversitesi nezdinde
Açıköğretim Fakültesi'ne bağb ila-
hiyat bölümü kurularak, TV'den
din dersi verilmesi için girişimle-
rini sürdürüyor.
Başkanlığın 1990 hedefleri ara-
sında ise yeni yatılı Kuran kursla-
rı açılması ve burslarla din eğiti-
mi gören öğrencilerin desteklen-
mesi bulunuyor. Başkanlık, bu yıl
için müftülük hizmet binası, ya-
tılı Kuran kursu ve personel loj-
man inşaati için 9 milyar 412 mil-
yon lira, yurtiçi burslar için de 700
milyon lira ayırdı.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Ana-
yasa Mahkemesi'nin 633 sayılı Di-
yanet Yasası'nı "laikliğe aykın"
bularak iptal etmesinden bu yana.
yeni yasa çıkarılamadığı için hâ-
lâ bu yasaya göre çalışıyor. Ana-
yasa Mahkemesi, 1979 yılında za-
manın Cumhurbaşkanı Fahri Ko-
rutürk'ün başvurusu üzerine bu
yasayı iptal etmişti. Korutürk'ün
iki kere TBMM'ye geri gönderdi-
ği yasanın Resmi Gazete'de yayım-
lanarak yürürlüğe girmesi üzeri-
ne "Yasanın 22. maddesinin birin-
ci fıkrasında yer alan 'Diyanet tş-
leri Başkanı ile kuruluşun bütün
görevlilerinin itikadı, ibadeti, ta-
vır ve hareketlerinin İslami töre-
lere uygunluğunun çevrelerinde
bilinir olması' hükmü anayasanın
laiklik ilkesine aykındır" gerekçe-
siyle Anayasa Mahkemesi'ne yap-
tığı başvuruyu değerlendiren mah-
keme, yasanın TBMM'de, Koru-
türk'ün itirazına karşın yasalaştı-
nlmasını "biçim olarak anayasa-
ya aykın" buldu.
Anayasa Mahkemesi'nin 1979
yılındaki iptal kararında, yeni ya-
sa çıkarılana kadar iptal edilen ya-
sanın 1 yıl geçerli olmasıru öngör-
mesine karşın, geçen 10 yılda ye-
ni yasa çıkarılamadı. Her yıl büt-
çe görüşmelerinde. sorumlu dev-
let bakanının, "Önümüzdeki yıl
yeni yasa çıkanlacak" sözu vgrme-
sine karşın, bu sözün gerçekleşme-
diği ifade edildi. Yeni yasa çıkarı-
lamamasına en önemli gerekçe
olarak 1961 Anayasası'nda olma-
dığı halde 1982 Anayasasfnm,
136. maddesinde yer alan "Baş-
kanlık, laiklik ilkesi doğrultusun-
da çalışır" seklindeki hüküm gös-
terildi. "Devlet eliyle din bizmeti
verilemez" tartışmalan sürerken,
1982 Anayasası'nda yer alan hük-
mün yeni bir Diyanet Yasası çıka-
nlmasını daha da zorlaştırdığı ifa-
de edildi.
KİRALIK EV (var mı?)
Bir gazeteci "uygun"
koşullarda kiralık ev arıyor.
İlgilenenler için gece-gündüz
Tel: 512 05 05'ten 408
GÖRÜLMÜŞTÜR
İlhan Selçuk
6. bası 5000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yavmtarı Türkocağı
Cad. 39-41 CaSaloğlu-tstanbut
Ödemeli gönderilmez.
maya başladı. Öldürülenler göz-
leri oyularak, kulakiarı kesilerek
toplu halde elbiseleriyle gömülü-
yorlardı. Halk mezarlığa yürüdü.
Nusaybinliler "ÖHilerimizi iste-
riz" diyorlardı. 1 Nisan 1987'de
Ömeryan Dağlan'nda öldürülen
20 kişinin cenazelerinin ailelerine
verilmeden toplu olarak gömül-
düğü yolundaki söylentiler, zaten
ilçede olumsuz bir havanın yasan-
masına yol açnuştı. örgüt de
"Cenazelerimizi vermediler. Ha-
ni bunlar gelenek ve göreneklere
saygıhydılar. Bizi 'Dinsiz ve
AJlahsız' diye tanımlıyorlar ama
ölülerimize dini tören bile yapürt-
mıyorlar" propagandalarını yo-
ğun biçimde sürdürüyordu.
Halkın mezarlığa yürümesinin
ardından ilçenin önde gelenleri
kaymakama çıkıp cenazelerin ve-
rilmemesi halinde, büyük olayla-
rın çıkacağını anlatmışlardı geçen
yıl. Bunun üzerine toplu olarak
gömülmeye hazırlanan beş ceset,
sahiplerine verilmiş, olaysız tören-
lerle cenazeler gömülmüştü. Işte
bu olayın izleri hafızalardan da-
ha silinmeden Savur'da öldürülen
on üç kişiden beşinin Nusaybinli
olduğunun haber alınması, daha
önce yaşanan gerginliklerin uç
vermesine yol açü. önceki gün
yaşanan olaylı cenaze töreninden
bir gün önce haber ilçeye ulaştı-
ğında, dükkânların kepenkleri bi-
rer birer inmeye başladı. Kimine
göre bu, daha önceki cenazeler-
den olanlan engellemeye, ilçe hal-
kından birinin cenazesine sahip
çıkmaya yönelikti. Ancak devle-
tin istihbarat birimleri böyle dü-
şünmüyordu. PKK'nın bu yıl ba-
şında başlattığı bir çalışma vardı
bölgede. Örgüt, yörenin önde ge-
lenlerine gönderdiği mektuplarda
"Haikı mücadeiemize katmak
için cenazelerimize sahip çıkabm,
sessiz de olsa ölülerimizin arkasın-
da yüriiyelim" çağrısı yapıyordu.
Işte Nusaybin'de önceki gün
yaşanan olaylar, bu iki çizginin
keşiştigi yerde uç verdi. Binlerce
kişi cenaze törenine katılmıştı.
Halka göre polis müdahale et-
mezse törene katılanlar sessizce
dağılacaktı. Hatta ilçede görev
yapan polisler cenaze sahiplerine
gelip başsağlığı dilemişlerdi, ama
Sürt'ten Mardin'den getirilen özel
tim, halkı "sıkışünnış", yaşanan
"dağılma panigi" içinde de sılah-
lar patlamıştı. Belediye Başkanı
Müslim V'üdınm'a göre insanlar
"herkes evlere" diye kovalanıyor,
diğer yandan polisler bastıkları
evde kimi bulurlarsa gözaltına alı-
yorlardı. Halka göre gözaltına alı-
nanların sayısı beş yilzü aşmış bi-
ne dayanmıştı. Bölgedeki devlet
görevlilerine göre gerek olay, ge-
rekse de gözaltındakilerin sayısı
hakkında hiçbir sorumlu buluna-
madığından bilgi almanın olana-
ğı kalkıyordu.
OO/T ,EM UĞUR MUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
Perker'den sonra bu göreve General Behçet Türkmen ge-
tirilmişti.
Basbakan Adnan Menderes, müsteşarı Korur'u "Bu işe
gir, gör bakalım" diye Milli Emniyet Başkanlığı'na atar.
Daha sonrasmı 1960 ihtilalinden sonra kurulan Yüksek
Adalet Divanı'nda "örtülü ödenek davast" nedeniyle yargı-
lanan Ahmet Salih Korur'un sözlerinden öğrenelim:
"Milli Emniyet'in diğer devletlerle münasebeti vardır. Baş-
ta Amerikalılar, sonra ingilizler, sonra Fransızlar, sonra da
İtalyanlar.. (...) Bunlardan da hizmet mukabili bir miktar alı-
nır. (...) Altı ay emirleri veçhile bilfiil Milli Emniyet reisliğini
üzerime aldım. Bendenize emir verirken o zaman şöyle de-
di:
'Bu işe gir. Gör bakalım, mahiyetini öğren.'
B'trçok dedikodular vardı. Dedikodular şuydu: Amerikalı-
lar bizim Milli Emniyet'e hâkimmiş, vermekte olduklan para-
lar dolayısıyla Milli Emniyet Teşkilatımıza nüfuz etmektedir-
ler. Bütün dosyalanmıza Amerika'nın milli emniyeti hâkim-
dir. Bu şay/a kulaklanmıza gelmekte idi. Bu ise başladıktan
sonra bilhassa teşkilatı bu cihete yönelttim..."
Korur'un mahkeme önünde anlattıklarının bundan son-
raki bölümü dehşet vericidir.
Tutanaklardan aktarıyoruz:
—Hakikaten baktım ki bilhassa İstanbul'da bir mektep, İs-
tanbul teşkilatı ve Yeşilköy'deki soruşturma teşkilatı tamamı
ile Amerikalıların emrinde idi. istanbul'daki mektebin maa-
şını Amerikalılar, doğrudan doğruya mektebin müdürüne tev-
di etmekte idi. Yeşilköy'deki soruşturma teşkilatının da ma-
aşını doğrudan doğruya Amerikalılar vermekte idi. Ayrıca İs-
tanbul'daki Milli Emniyet Teşkilatımıza da para vermekte idi-
ler. Amerikalılar, doğrudan para vermektedirler ve bunlar son-
ra merkeze bildirilmektedir, ama Amerikan istanbul Servist
nin Başkanı bu paraları doğrudan verip ve onlardan doğru-
dan hesap almakta ve iş ist&mekte oiduğu için memuriann
izzeti nefislerini rencide eder vaziyette idi...(...) Amerikalılar
(..) bizim memurlan kendi memurlart gibi kullanmaktadırlar.
Dinleme servislerindeki memurlanmız da Amerikahların elin-
de, bühassa teleton servisleri. Beyoğlu'ndaki bir nokta. 8un-
lann maaşlarını doğrudan doğruya Amerikalılar vermekte-
dir...
Ahmet Salih Korur, durumu Basbakan Menderes'e anla-
tır. Menderes, CIA'dan gelen paranın Milli Emniyet bütçe-
sine konması ve bu tür parasal ve kişisel ilişkilerin kesil-
mesi için emir verir.
Menderes olayı şöyle anlatır:
...Amerikalıları darıltmayalım, daimi olarak servislerine
muhtacız. Bizim servise mensup olan memurlar, doğrudan
doğruya Amerikalılardan para alıyorlar gibi bir vaziyete düş-
meyi önleyelim dedim. Bize yapacaklan yardımı malzeme ola-
rak yapsınlar. Teknik malzemeleri çok fazladır. Bizim servi-
sin bu malzemeye ihtiyacı vardır. Bu yo/da yardım yaparlar-
sa memnun oluruz. Bu, haysiyete dokunacak bir nokta teş-
kil etmez, şeklinde görüştük ve bu surette idare ettik vaziye-
ti..
Peki, Amerikalılar ile bu parasal ilişkiyi kuran kimdir?
Milli Emniyet Başkanı General Behçet Türkmen!
Korur, mahkeme önünde General Türkmen'i şöyle suç-
lar:
Behçet Türkmen'in günahı. Amerikalılar bu kadar işin içi-
ne nüfuz etmişti. Ve zaten servisten ayrılmasının başlıca şe-
bebini, bu hali teşkil etmekte olduğunu zannediyorum. (Ör-
tülü ödenek davası. Tut. S: 249)
Bugün MİT-CIA ilişkileri nasıl yürüyor?
Eğer Amerikalılar MİT'in haberalma kaynaklarından ya-
rarlanıyorsa, o zaman, en azından şu Güneydoğu olayIan
nedefiiyle bu konu üzerine uzun uzun düşünmemiz gere-
kiyor.
"Milli" olması gereken "istihbaraf Amerikalılara niçin açı-
h r ? ,
MİT'in sivilleşmesi konusundaki en canalıci nokta bu ol-
malıdır.
CUNEYT ARCAYUREK yazıyor
(Baştarafı 1. Sayfada)
da, Bakan Ekrem Pakdemirli'nin
buyurduğu törenle mescit açılı-
yor. Yeni bakanlık binası Harp
Okulu'na beş yüz metre. Sağa
sap, yukarı doğru yürü. Harp
Okulu.
Kızılay'da Yeniçarşı'dan, İzmir
Caddesi'nden hoparlörlerte cu-
ma namazı asfalta yansıyor. Dev-
letin laik olduğunu, insanları
bağlamadığını soyleyen TÖ ise,
Daily Nevvs gazetesinin kuruluş
yıldönümünde düzenlenen re-
sepsiyona teşrif buyurmuşlar.
Patron İlhan Çevik, "Çankaya^
dan aldığı" ricayı kendisine ile-
tiyor. "Başyaver benden sizi
'ayakta tutmamam' için özellikle
rica ettiler, şöyle buyrun özel
köşeye" diyor. TÖ, hayretle "Ya,
öyle mi?" yanıtını veriyor.
TÖ'yü ayakta tutmak?.. Bir
sağlık kaygısından çok, gelişen
olaylar arasında daha başka an-
lamlar içeren bir ifade biçimi olu-
yor. Güneydoğu'dan gelen bir ar-
kadaşımız gördüklerinden sonra
derinleşen kaygılarını bize akta-
rryor. Kbmünizm, kapitalizm, de-
mokrasi... Hepsi iflas eden sis-
temler. SağlıkJı bir ülke için tek
yol islam! Açık seçik, hemen her
toplantıda ilgilinin, yetkilinin göz-
lerine baka baka bu sloganlar
atılıyor
Devletin ana ilkeleri ile kural-
larını simgeleyen koltuktan yan-
sıyan seşler ise yaşanan gerçek-
lerin tam tersi. Amerikan biçimi
yönetime merak sarmış ya, Milli
Guvenlik Kurulu'nun adını bile
ingilizceden çeviriyor. "Ulusal
Guvenlik Konseyi" olarak "so-
rumlulukları, ulusal birliğin mu-
hafaza edilip edilmediğini değer-
lendirme görevi" varmış. Zaten
bırakalım anayasayı bir yana,
cumhuriyetin gelenek ve göre-
nekleri bunu buyuruyor, amma
velakin söylenenlerle gerçekler
birbirini tutmuyor.
Devleti simgeleyenlere karşı
saygı, hemen her gün resmi bir
toplantıda ayaklar altında. Dev-
letin birliğiyle bütünlüğünü ku-
MARMARİS MARTI OTEL İŞLETMELERİ A.Ş.
Olağan Genel Kurul İlanı
Tic. Sicil No: 94794 / 40132
o •£< •• tMrtr "tosaı» *e <aara m*ch» ve m^rakıp '5 gur 9vfV>nc*n ıtMm r^kvĞ»
ik*»* ı>« c«ni tsr-ste m
TOPLANTI GÜNDEMİ
10 Kaytlı sema/e^
Sar<a> •« ~caı»'
Vdan X 000 000 000 - S*r-navo P%va»as< •*. jruh, r
MARMARİS MARTI OTEL İŞLETMELERİ A.Ş.
Ana Sözleşme Tadil Tasansı
E ş * ı
' 5 000 000 000 - ''B esm.lyar: TL etuo Hertnn S0O • rB«v<-
1
000 000 000 -(&"fiıtr
a'i TL On 3u sefnayenm 263 500 000 - (
136 500 000 - •Vu
Uaoo* E-
$ırn* 2*99 s
B<s«"naT«5> 3CO0OOOCX0 •
ve» ! w a r * r oâtrm'i 5 000 000 00C • iBeyrvyan TL df S«ma>«nıi 783 500 000- (Yadryuiall-
^ B. ry-mi^r rara*'-dan T»R»O odantiı 136 500 000 tyut&jz#lım*t<ır1>*ş<ruzb«M TLtk Mna «»nı
3 rjOO 000 X0 - HXmıîv
»r T
. » k,sm< î ' 3 sarı» >•'»
'00 000 000 (Qtrr*
caklaması gereken, düne kadar
kucakladığı bilinen odak nokta-
ları, yaşadığımız olaylardan son-
ra, nasıl oluyor da "ulusal birli-
ğin muhafaza edildiğini" gonül
rahatlığıyla söyleyebiliyorlar?
Dinci akımlar aşama aşama
devleti ele geçiriyor. Bugün şu-
rada, yarın başka bir yerde, ama
sürekli, planlı, inançla belirledi-
ği yolda yürüyor. Güneydoğu'da-
ki gelişmeler, sadece teröristin
vur-kaçından ibaret mi? Yoksa
derinden derine başlayan, artık
su üzerine çıkan kimi eğilimler
giderek güçleniyor mu?
Yazmak yok, söylemek yok!
İyi, ama olaylar Kürtçülüğü din-
cilikle birleştirmiş. bütün
"izmleri" dışlayan, İslama dayalı
bir kurtuluş yolu arayan gelişme-
leri ne yapacağız? Daha doğru-
su devlet bunun neresinde, ne
yapıyor, doğrusu bilemiyor insan.
TÖ, beğensin beğenmesin,
inansın inanmasın, Doğu Perin-
çek, on beş gün süreyle bölge-
de gezmiş, gözlemlerini aktan-
yor. Devletin Kürt sorununu as-
keri yöntemlerle oözme politika-
sının iflas ettiğini söylüyor. Köy-
lünün göçe zorlandığını bildiriyor.
Eruh, Şırnak, Cizre, Lice, Hani
köylerinin boşaltıldığını. bahara
"büyük göç dalgasının" daha ge-
leceğini açıklıyor. "Güvenilir
kaynaklara" dayanarak önemli
bir sav atıyor ortaya. Devletin
Irak'a karşı Barzani ile işbirliğine
gittiğini öğrenmiş, "Ayrıca, dev-
letin iran Kürdistan Demokratik
Partisi'ne Şemdinli'de serbest
pazar verdiğini" fotoğraflarla
saptadığını anlatıyor.
Erdal inönü, zirve toplantısın-
da "gizli Meclis oturumunda yet-
kililerden doyurucu bilgi alma-
dıklarım" söylerken haklı. Bütün
bunlar, Güneydoğu'daki gelişme-
ler, gazetelere yansıyan, bir ga-
zetecinin saptadığı cinsten bilgi-
ler veritmiyor Meclis'e. Örneğin,
gizli otummda "İslami akımlarla
ilgili neler söytendiğini" sorduğu-
muz liderler, milletvekilleri "He-
men hiçbir şey" yanıtını veriyor-
lar. Sadece Dışişleri Bakanlığı
Müsteşarı, "AT'nin, Türkiye'de İs-
lami gelişmelerden kaygılı" oldu-
ğunu söylemiş.
Ne iktidar boşluğu ne de er-
ken seçim varmış! TÖ, oturduğu
koltuğun dışına çıkmış, ANAP
:
tan "bizim parti" diye söz ede-
rek, Türk halkı ile Türkiye'nin ge-
leceği ile bütün siyasal partiler-
le inatlaşarak bir ingilizce gaze-
teden yabancı misyonlara böyle
seslenmeyi yeğliyor.
Dinci akımlar, Kürt sorunu,
yaygınlaşan terör... Yanı sıra "var
hükümet, yok hükümet" gerçe-
ği hemen her gün huzurumuzda.
"Ulusal birliğin muhafazası"
kös dinliyor.