Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet
Sahıbı Cumhiır
net Malbaacılık ^e Gazetecıhk Turk Anonım Şırketı adına
Nftdır Sadı 0 GeneJ Yavjn Vfuduru Hasan Cemal, Mues^ese Mudcru
Kmrne LşaMıgil. ^azı Işlen MudiKU Oka> Gonensın, # Haber Vierkezı
Mudıru Valfm Bıjer, Sa>fa Duzenı Yoncımenı Mi Aar, 0 TemsılcJer
\NkARA. \hnwi Tan. İZM1R Hiluneı ÇttinLtn*. ADANA Çtön Vignıoglu
I, Polmka Ceial BaşlangK. Dı; Haberler Eıgun BsJcı. Ekonomı CoıgH Tprtıan b Sendıka ^uknın Keuncı. Kaltur OHal I s » .
EgHim Onca> Şo>fauı, Haser Arasurrra İsmet Beritan, Yun Haberlen N«cdec Dogan. Spor Dam^manı Abdulkadir YtKeiraan,
Dır VaBİar k ı m ı Çalçkan. Arasumıa ŞjUun \lp»s. Duzellme Abduilatı Vancı. # Koordınalor Ahmrt Koruban. 0 Maiı I^İCT
Eral Krkul. 0 Muhasebe Bulenl VHCT 9 BiAe-PlanJama Sf*» Osmanbeşeoglu 0 Rckia.ii V x Torun, 0 Ek \a>ialar Hulyı
A*jo< 0 Idaır HııSfMn Gum. 0 Islnmc Onder Çtbk. 0 Bdp-Islcır Nail tnal. 0 Persond Scvp Bostancıoglu
Baan «• Jjvor. Cumhunvtf Maıbaaolık « GmKolık TAJ> TUrk Otafe Cad. * *
H-'M ill HK M6-Iaanbü Td 512 0? 05 120 haı). Tikx 22246 F«- 11) 526 60 72 0
Bumtır \nkan. Zıra Cokalp Blv [nkijap & No. 19 4, Td 133 II 41-T, Tcte». 42344 FK. (4) 133
05 65 0 Un»r. H Zı>a BN 1352 S i 3. la 13 12 30, "fttoc 52359 Fu. (51) 19 53 60
: Inonu Cad 119 S V 1 Kal 1. Td 19 37
52 <4 naı), Tdec 62155. FM. fl) 19 37 52
TAKVİM: 12 MART 1990 Irasak: 4.50 Guneş: 6.14 Öğle: 12.19 Ikindı: 15.36 Akşam: 18.13 Yatsı: 19.32
Aliağa'da 'insan zinciri' 15 nisanda
Çevre eylemi
için büyiik
dayanışma
HAKAN KARA
İZMtR — Aliağa Gencelli'de
tasarlanan termik santrala karşı
Turkiye'nin bugüne kadarki en
büyük çevre eylemi için çalışma-
largiderek hızlanıyor. 15 nisan-
da düzenlenecek eylemi Alman
Yeşilleri'nin yanı sıra Yunanistan
ve Bulgaristan'daki yeşülerin de
destekledikleri bildirildi.
Aliağa Gencelli'de tasarlanan
termik santrala karşı Izmir'den
Gencelli'ye 50 kilometrelik "in-
san rinciri" eylemi çalışmalan sü-
rerken Atina'da Balkan Yeşilleri
toplantısına katılan Yeşiller Par-
tisi tzmir ll Başkaru Savaş Fjnek,
Yunanistan ve Bulgaristan'daki
yeşillerin gerçekleştirilecek insan
zinciri eylemini desteklediklerini
açıkladı. Emek, Balkan Yeşilleri
toplantısının ardmdan yine Ati-
na'da gerçekleştirilecek Akdeniz
Yeşilleri toplantısında da konu-
yu gündeme getireceğini belirte-
rek "Dtinyadaki tüm çevrecileri
Türkiye'deki eylemi destekieme-
ye çağınyoruz. Çevre sonınlan
tüm insanlığın ortak sonınudor.
Son yıllarda yaşanan gelişmeler-
le dünya giderek yaşanamaz ha-
le getiriliyor. Sorunun cözumu
ancak tüm insanlığın ortak çaba-
lanyla sağianabüir" diye konuş-
tu. Emek, tzmir'de gerçekleştiri-
lecek eylemin çevre kirliliğinden
endişe duyan, gelecek kuşaklara
temiz bir çevre bırakmak isteyen
çevre konusunda duyarlı tüm in-
sanların eylemi olduğunu vurgu-
ladı ve siyasi görüş aynmı olmak-
sızın tüm siyasi partileri, meslek
kuruluşlarını, odaları, bağımsız
grupları eyleme destek vermeye
çağırdı. Emek, "Biitiin dünyada
ses getirecek Turkiye'nin en bu-
yiık çevre eylemini hep birlikte
gerçekleştirelün" dedi.
Bağımsız rrrilletvekıli Kemal
Anadol ise TBMM'de soru öner-
gesi verdi. Enerji ve Tabü Kay-
nakJar Bakanı Fahrerün Kurt'un
Danıştay karanna karşın santral
yapımı konusunda verdiği de-
meçlerle suç işlediğini belirten
Anadol, Başbakan Yıldınm Ak-
bulut'a Enerji ve Tabü Kaynak-
lar Bakanı Fahrettin Kurt'u az-
ledip etmeyeceği konusunda so-
ru önergesi verdiğini hazırlattı.
Kurt'un verdiği demeçlerle suç
işlediğini vurgulayan Kemal
Anadol şunları şöyledi:
"Enerji ve Tabü Kaynaklar
Bakanı Fahrettin Kurt'un istifa
ecmesi gerekir. Soru onergemde,
Başbakan Yıldınm Akbulut'a
yetkisini kullanıp Fahrettin
Kurt'u aziedip etmeyecegini sor-
dum."
Soyut resimleriyle tanınan Adnan Turani, 'Resim doğayıyansıtmaz' diyor
Rengi yeniden keşfetmek"Ressam, Istanbul-
Ankara arasında gidip
gelen bir otobüs şoförü
değildir. Her seferinde
yolu yeniden keşfetmek
ya da yeni bir yoldan
gitmek zorundadır.
Heyecan vermiyorsa
gitmemeli..."
ALPAY KABACALI
"Türtuye'de ilk sergimi 1%0'U
Ankara'da. GaJeri Milar'da aç-
tım. 'Bunlar komunist resimler'
dediler, tutuklamaya kalkblar.
Beni raahvedeceklerdi."
Bu yazı dizısinde yer alan sa-
natçılar arasında "soyut" çalışan
tek ressam, Adnan Tnrani. "Ko-
munist resimler" diye suçlanan
çalışmalan da soyut... Bilkent
Üniversitesi'ndeki odasında göriı-
şuyoruz.
Resme ilgisi ilkokulun üçüncü
sınıfındayken başlamış. Babasının
resim tutkusu (evde Osman Nuri
Paşa'nın iki uç tablosu, bir Ay-
vazovski kopyası, ressam Huiusi'-
den dört beş yağlıboya var) ve
özendirici davranışlan, genç yaş-
ta ölürnünden önce "resmi bırak-
ma" diye bir çeşit "vasiyet"te bu-
lunması, onu resme yönelten ilk
etkenler... Bu erken Ölüm, Adnan
Turani'nin geçim derdine düşme-
sine, ortaokuldan aynhp Cibali
Tütun Fabrikası'na basımevi işçisi
olarak girmesine yol açıyor.
Ortaokul sınavlarını dışandan
veriyor ve Istanbul Muallim Mek-
tebi'ne yazılıyor. Oradaki resim
ADNAN TURANt— Sanadn tek bir jeye ihti-
yacı var: Desteğe.
POR TREProf. ADNAN TIRANİ
Plastik sanatlar estetiği
1925'te İstanbul'da doğdu. İstanbul Muallim
Mektebi'ni bitirdi (1943). Kısa bir süre ilkokul
oğretmenliği yaptıktan sonra Gazi Eğitim
Enstitusü'nde oğrenim gordu (1945-49). Balıkesir
Vecati Eğitim Enstitusu resim öğretmem'yken
Avrupa bursunu kazanarak gittiği (1953)
Almanya'da altı yıl çalıştı, sergiler açtı.
Dönunce Gazi Eğitim Enstitusü'nde
öğretmenliğe başladı. Hacettepe Ünıversitesi
Guzel Sanatlar Fakultesi kurulunca oraya
geçerek doktora verdi; doçent ve profesör oldu.
Şımdi Bilkent Üniversitesi'nde Guzel Sanatlar
Bolumü Başkanı ve öğretim uyesi. Uluslararası
bıenal ve sergilere katılan, Turkiye'de birçok
sergi açan Turani'nin sanat tarihi ve plastik
sanatlar estetiği alanında on beş kitabı var:
Modern Resim Sanatımn Gerçek Çehresi (1960),
Sanat Terimleri Sözlügü (1964), Resim Üzerine
(1965), Dünva Sanat Tarihi (1971), Çagdaş
Sanat Felsefesi (1976), Resimde Geometri (1978),
Batı Anlayışına Dönn'k Tiirk Resim Sanalı
(1984), Turkish Painting (ABD 1977, Fransızca
ve Almancası 1989), vb.
öğretmeni Şevket Dağ'ı, özellik-
le de keman öğretmeni Ekrem Ze-
ki Ün'ü hiç unutamıyor. Ünlu ke-
mancı ve besteci Ekrem Zeki Bey,
onun profesyonel bir kemancı ol-
masını, Batı müziğini çok yakın-
dan tanımasını sağlamakla kalmı-
yor, Fransızcasıru ilerletmesine de
yardım ediyor. O sıralar "misa-
fir ögrenci" olarak girdiği Guzel
Sanatlar Akademisi'nde üç buçuk
yıl calışıyor: "Yüzlerce desenim
vaıthr o günlerden kalma. On bini
aşkın seçilmiş desen. Avnıpa'da
bile kimsede yoktur. Uluslarara-
sı desen bienallerine davet edil-
dim. "
Geçim darbğı içinde geçen o
194O'lı yıllann cankurtaranı, kon-
serlerde keman çalarak, Nişanta-
şı, Beyoğlu, Büytıkada gibi İstan-
bul semtlerinde portreler yaparak
kazandığı kuçük paralar...
Öğretmen okulu 1943'te biti-
yor. "Mecburi hizmet"ini yap-
mak uzere Milas'ın Örenköy llko-
kulu öğretmenliğine atanıyor. Bu
yüzden akademi oğrenimi yarıda
kalıyor.
Gazi Eğitim Enstitüsü giriş sı-
navlarını birincilikle kazanıyor ve
okulu birincilikle bitiriyor. Ba-
kanlık Avrupa'ya gönderecek
oluyorsa da döviz çıkmadığı için
gidemiyor (o yıl yalnız hacılara
verüiyor döviz.) Avrupa yolculu-
ğu çok daha sonra:
"1952'de evtendim. Necati Egi-
liro Enstirusü'nde hocaydım, Ba-
lıkesir'de. Avrupa sınavı açıldı,
başvurmadım. O yaz bakanlık
miisteşanndan bir telgraf geldi:
'Pazartesi gunu Avrupa imtihanı-
na girmek ilzere Ankara'da olun.
Hiçbir mazeretiniz söz konusu de-
Çayın yarattığı bir öykü: SarpDağla deniz enine nasıl
bölmüşse Sarp köyünü,
bir küçük çay da
bo>una ikiye ayırmış;
bu yaka Türkiye, öte
yaka Acaristan...
Sarp'ın bu yakada
kalan nüfusu 390 kişi.
Karşısı kaç kişi, kim
bilebilir... Ama durup
şöyle bir bakıldığında o
yakanın evleri daha bir
düzgün, daha bir nizam
intizam içinde.
Ticaretten çok, insani
ilişkiler ilgilendiriyor
buradaki insanları. Zaten
sınır ticareti yapmak da
bazı koşullara bağlı.
Öncelikle Sanayi ve
Ticaret Odası'na kayıtlı
olmak gerek. Bir de
en az üç bin dolarlık
bir satış bağlantısı
yapmah. En çok da
on bin dolar.
REFİK DURBAŞ
SARP — Dağla denizin kesiş-
tiği bir sınırda duruyor Sarp.
Sınınn bir yanı dağla deniz, ote
yanı Sovyetler Birliği'mn Acaris-
tan ozerk bölgesiyle Turkiye
Dağla deniz enine nasıl bölmüş-
se Sarp köyünu, bir kuçük çay da
boyuna ikiye ayırmış; bu yaka
Türkiye, ote yaka Acaristan.
Köyün kaderini bir anlamda bu
küçük çay belirlemiş. Bu çay ol-
sun, demişler sınır. Böylece köy
ikiye bölunüvermiş. Bu çay olma-
sa, köyun ardmdaki dağ sınır ol-
sa, neler değişmezdi ki Sarp'ta ya-
şayan ınsanlann hayatında....
Bu yakada biri öldüğü zaman
o yakada insanlar kapı önlerinde,
pencere diplerinde hazin hazin ağ-
lamazlardı hiç olmazsa...
Dedesi o yakada, torunu bu ya-
kada kalmazdı.
Martılar, ruzgârlar, dalgalar,
ayışığı, bulutlar ve guneş açısın-
dan olmasa da insanlar açısından
hazin bir öykusü var Sarp'ın bu
yüzden.
Yol bozuk
Hopa'mn Kemalpaja bucağına
bağlı küçuk bir koy Sarp. Hopa
1
ya uzakhğı 15 km. Ama yolu ol-
dukça bozuk. Dağlardan dökulen
sular bir yandan, Karadeniz'in hır-
çın dalgalan bir yandan yoiu yol
olmaktan çıkarmaya yetiyor.
Şimdilerde Sarp'ta bir hareket-
lilik gozleniyor. 1952 yılında ka-
panan Sarp sınır kapısı geçenler-
de aralanıvermış. Bu da köye go-
receb' de olsa bir canlıkk getir-
miş...
Ümit Kıvanç'la Sarp sımr kapı-
smın öniinde köylülerle konuşu-
yoruz. Güneş, karşı yakada kalan
evlerin darnına vuruyor. Pencere-
ler kapalı çünkü. Hiçbir canh izı
yok gibi...
Sınır kuleleri birbirine oldukça
yakın. İki nöbetçi "söz olmasa"
birbiriyle konusabilir de.. Ama ne
gümrük mudumnden ne Ulaştır-
ma Bakanlığı'na bağlı çaüşanlar-
dan ne de sınır kapısı önunde, kö-
yün meydanında toplanan köylü-
lerden bir çift söz almak münı-
kun. Resmi görevliler devlet me-
muruyum diye konuşmuyor, köy-
lüler ise adlarıru söylemekten çe-
kiniyorlar. Yine de sözün akışını
engellemek mumkün mü?
Köylüler anlalıyor:
"Gecen gün cenazemîz vardı.
Burada biri oldü. Zaten her za-
man bovle oluyor. Ölenin dedesi
YOLU BOZUK — Hopa'mn Kemalpaşa bucağına bağlı küçük bir köy Sarp. Hopa'ya uzaklıgı 14 km. yolu oldukça bozuk. Dağlardan
dökülen sular bir yandan, Karadeniz'in hırçın dalgalan bir yandan yolu yol olmaktan çıkarmaya yetiyor. (Fotoğraf: Ümit Kıvanç)
karsıda. Ne zaman burada biri öi-
se, karşıda çıkıyoriar pencere-kapı
önlerine, onlar da bizimle beraber
aglıyorlar. Ç'iinkü ölenin dedesi
orada. Bu çay asıl biz insanlan
ayırmış ikive. Amcam orada, ço-
cuklan burada. Bu nasıl istir?"
Sarp'ın bu yakada kalan nüfu-
su 390 kişi. Aşağı yukarı 100 ha-
ne. Karşısı kaç kişi, kim bilebilir...
Ama durup şöyle bir bakıldığın-
da o yakanın evleri daha bir duz-
gun, daha bir nizam intizam için-
de...
"Sınır ticareti" diyorum.
"Biz" diyor, "ticaretten anlamı-
yonız. İstemiyoruz da... Bizim çay
paralannı versinler. Daha çay pa-
ralannı aJamadık. Sonraticaretde
zengin işi... Paran olacak ki tica-
ret yapasın. Para mı kaldı bizde..."
Koyde karşıdan gelen turistin
konaklayacağı tek bir tesis yok.
Tesisi bırakahm, bir çay ocağı bi-
le yok. Bir simitçi, bir sandviççi
bile...
"Ben şimdi burada bir çay ocagı
açsam. çay satmaya başlasam,
köyde oe derier bana. Bak, Aü da-
yının oğlu çaycı olmuş demezler
mi?"
Çoğu bu duşuncede Sarplılann.
Gençlerin ticaret yapması a>ip sa-
yılıyor bir yerde. Konuştukları
ikinci konu karşıdan buraya geçiş
oiurken buradakilerin karşıya ge-
çernemelerı. "Hiç olmazsa pasa-
van versinler bize" diyorlar. "On-
lar rahat rahat geliyor, biz gide-
miyoruz.
Karşıdan gelenler daha çok Ba-
tum ve Tiflis'ten. Günde ona ya-
kın ozel araba geliyor. Kimi gun-
ler turlar düzenleniyor otobusler-
le. Özel arabaların arkaları çeşitli
eşyalarla dolu. Gelenler Hopa'da
kalmıyor, doğru Trabzon ve Sanı-
sun'a. Bursa'ya kadar gidenler de
varmış. Gelenlerın çoğu da Laz ya
da Gurcü.
Gümrüğün önünde bir otobüs
bekliyor. Karşıya geçecek yolcular
gümrük salonunda. Kimi açık ba-
vu'Jardan Marlboro sigaraları go-
rülüyor. Gehniş, alışverişlerini
yapmışlar, şimdı de donuyorlar.
Ümit'le cebimizde dolar anyoruz.
Biz de alışveriş yapabilir miyiz di-
ye. Ama gumruk salonunda ne
free-shop var ne ahşveriş yapacak
bir yer...
Teynir-ekmek yiyoruz'
Ulaştırma Bakanlığı'na bağlı
memurlar onumü kesıyor. Bakan-
lığın 50 memuru varmış burada.
Yemek bile yiyemiyorlar. Köylü
bir yumurta dahi vermiyormuş.
"tki aydır peynir ekmek yiyoruz"
diyor biri. "Gizli erraklan koya-
cak bir dolabımız bile yok" diyor
bir başkası. İki metrekare bir oda-
da altı kişi calışıyor. "Çay
yapalım" diyorlar, ama beklemek
gerek, çünkü elektrik ocağında ya-
pacaklar.
Turizm henuz Sarp'a girmemiş.
Türiste iyi davranmadıkları gibi
memurlara da iyi davranmıyorlar.
Çünkü henüz turizmi bilmiyorlar.
Turizm onlar için çay paralarının
ahnması ve karşıya geçip akraba-
lanna kavuşulması...
Kapının önüne bir taksi geh'yor.
Henüz çıkış yapmışlar. Arabanm
bagajı >ine eşya dolu. Bir genç
adam, arabamn arka kapısım açıp
içindeki yaşlı adamla konuşmaya
başlıyor. Seslere kulak veriyorum,
anlamadığım bir dil. Arada bir
"hasrete" gibi sözcukler geçiyor.
El sıkışıyorlar, hararetle konuşu-
yorlar. Birbirlerinin boyunlarına
sanlıyorlar. Araba ağır ağır gidi-
yor. Genç adam arkada kalıyor.
Yüreğinin sevinci gözlerine vur-
muş. Soruyorum neler konuştu-
nuz diye. "Ben" diyor "Fındıkh-
danım, Rize'den. Bunlar Batum-
dan geliyor. Amcam bunlann kö-
yiiniin altındaki köyden. S.'lam
getirmişler..."
Evet, ticaretten çok boylesi in-
sani ilişkiler ilgilendiriyor burada-
ki insanları. Zaten sınır ticareti
yapmak da bazı koşullara bağlı.
Öncelikle Sanayi ve Ticaret Oda-
sı'na kayıtlı olmak gerek. tkamet-
gâh, nüfus cuzdanı vb. suretleri...
Yasal formaliteler bunlar. Bir de
en az üç bin dolarlık bir satış bağ-
lantısı yapmak gerek. En çok da
on bin dolar.
Peki, ne ticareti yapılabilir?
Acaristan yiyecek ve giyecek isti-
yor. Örneğin Bursa'dan havlu al-
mışlar. Biz ise kömür almak isti-
yoruz. Çünkü kömur gerçekten
ucuz ve kaliteli. Hopa'ya kömür
Soma'dan gidiyor. Tonu neredey-
se 500 bin lira. Oysa Acaristan ko-
muru gelirse beşte bir fiyatına gi-
bi. Üstelik butun Doğu Anadolu
1
ya yetecek kadar... Şimdiye kadar
ilk bağJantıyı Erzurumlu bir işa-
damı yapmış. Erzunım Sanayi
Odası Başkanı bir ekmek fabrika-
sı kurmak üzere anlaşnuş. Bunun
karşıhğında da komür alıyor Aca-
ristan'dan. Bu yüzden buradan
karşıya hiç T1R geçmezken ora-
dan TIR'lar geliyor.
Kaymakam umutlu
Hopa Kaymakamı Hasan Bi-
çen, büıün olumsuzlukiara karşın
yine de umutlu, sırur ticaretinden.
Daha önce Van'da da uğraşmış bu
konuyla. Işini biliyor. Köylüleri
turistik tesisler yapmak için yön-
lendirmeye calışıyor. Halkın ilgi-
sizliğini kırmaya calışıyor. Şimdi
gündemdeki konu karşılıklı bir fu-
arın açılması. Yakın bir zamanda
bir fuarın açılması için calışıyor.
Onlar gelip Sarp'ta, Hopa'da mal-
larını sergüesinler, biz gidip Ba-
tum'da mallanmızı sergileyelim.
Akşam inmek uzere Sarp'ın ya-
maçlanna. Güneş bulutlarla dağ-
ların arasında. Karşıda, bir sis
içinde Batum görünüyor. Yeşil bir
vaha gibi Karadeniz'in kıyısında.
Yola düşmenin zamaru. Önüm-
den geçen bir arabanın plakasını
not ediyorum: A 0428 AE. "Bırak
gitsin" diyor Ümit. "Nasıl olsa
Samsun'da yakalanz."
Güneşi arkamıza alıp yola çıkı-
yoruz. Biri yaklaşıp fısıltıyla ko-
nuşuyor: "Ben Lutfü Balkaya.
Sarp Köyu'nden. İstanbul'da kar-
deşim Bektaş Balkaya'ya selamı-
mı götiiriin."
Sarp Köyu 390 kişi demiştik.
389 kişinin selamı orada kalıyor,
karşı yakaya ulaşmak umuduyla.
Birinin selamı da İstanbul'a, kar-
deşine...
^Laiklik, kadın için güvence'
'Nasıl Bir Kadın Örgütlenmesi' konulu panelde
konuşan Sevgi Özer, "Örgütlenme aşamasında
kadın ve erkek bir arada olmalı" dedi.
OZCAN OZGUR
MUĞLA — 8 Mart Dünya Ka-
dınlar Günu dolayısıyla Insan-
Haklan Derneği Muğia Şubesi ta-
rafından düzenlenen "Nasıl bir
kadın örgütlenmesi?" konulu pa-
nelde, "Nasıl bir demokrasi?" ko-
nusu tartışıldı. Kadının örgütlen-
mesiyle demokrasinin gelişmesi-
nin iç içe olduğunun belirtildiği
panelde, "Laiklik, çagdaş kadın
hareketleri için bir guvencedir"
denildi.
İHD Muğla Şubesi tarafından
Dünya Kadmlar Günü dolayısıy-
la düzenlenen üç günluk etkinlik-
ler dun panelle sona erdi. IHD
Muğla Şube Başkaru Sababat Ay-
kın'ın yonettiği panele konuşma-
cı olarak Dil Derneği Genel Yaz-
manı >r
apımcı Sevgi Özer ile Ba-
kırkoy Kadın Kultür Evi Yönetim
Kurulu uyesi Şener Macit katıldı.
Toplumun cinsiyet ayrımcı er-
kek ideolojisi egemenliğinde oldu-
ğunu öne süren Şener Macit, bir
soru üzerine, "Kanlanna dayak
atan erkekleri dövmeli" dedi.
Partilerin ya da başka dernek-
lerin komisyonlarının kadın hak-
larını sadece politik olarak savuıı-
dukJarını belirten Macit, parti ve
derneklerin görevinin, kadın hak-
larını savunmak olmadığım vur-
guladı.
Konuşmacılardan Sevgi Özer
1934'te kadma siyasal haklann ve-
rildiğini, ancak 55 yıldır bu hak-
lardan haberi olmayan kadınlann
bulunduğunu vurgulayarak "Ko-
nuya eğitim sçısından yaklaşmak
gerek" dedi. Kadın örgütlenmesi-
nin demokrasinin orgütlenmesiy-
le iç içe olduğunu soyleyen Ozer,
konuşmasını şöyle surdürdü:
"Demokrasinin özü, düşünen
insandır. Şimdi buna orgutlenen
insan diyoruz. Erkekler önce ör-
güt kuruyoriar, sonra da kadınlara
hadi siz de gelin diyorlar. Oysa da-
ha örgütlenme aşamasında kadın
ve erkek bir arada olmalı."
"Laiklik kadın haklannın giı-
vencesi midir?" sorusuna yarut ve-
ren Özer, şöyle devam etti:
"Biz nasü bir demokrasiyi, 1982
Anayasası'nı gerçekte farklı bir
başlık altında tartışıyoruz şu an-
da? Laiklik, çagdaş kadın hakla-
n için bir guvencedir."
ğildir.' On beş lira ile Ankara'ya
gittim. Sınavlar on gün siirdü.
Gcnçlik Parkı'nda, bankların us-
tiinde filan yatıyorum. On gün
sonra tek ben kaldım. 1953 eylu-
lünde hareket ettik..."
Adnan Turani, "Hiçbir ögrenci
benim kadar çalışkan
olraamıstır" diyor. "Münih'te,
üniversitenin dil kurslanna bir yıl
devam eltim. Almancayı ana di-
lim gibi ogrendim. Dile çok yele-
nekliyim. Öğretmen okulunda Se-
filler'in Fransucasını okumuş,
Taine'ın La Philosophie de l'art'-
ını çevirmiştim. Almanya'da Al-
man klasik dönemini, Goethe ve
Schopenhauer'ı inceledim. Yunan
düşünurlerini de okudum. Dola-
yısıyla felsefeye büyiik yatkınlı-
gım oldu. İngjlizcem de çok iyi-
dir."
Muruh'te akademide başladığı
oğrenimini Stuttgart'ta surdurür.
Hocaları, ünlu Alman sanatçıla-
n Willv Baumeister ile Heinz Trö-
kes... Hannover, Berlin, Köln,
Hamburg ve Paris'in büyük ga-
lerilerinden gelen çağnlar üzerine
sergiler açar. Resim ve gravürleri
satılmakta, resımden para kazan-
maktadır. Bir de atölye kiralamış-
tır: "Artık sık sık Paris'e gidiyor-
duk. Oradan ünlıi sanatcılann li-
tografilerini satın aldım. Miro'-
nunkini 340 marka almışdm. Ga-
lerie Spiegel. 800 mark verdi. Pa-
ris'e bir daha gidince 1000 mar-
kın üstune çıkmış olduğunu
gördöm. Bir litografi serisi, diye-
İim ki uç yüz tane... Tukenince fi-
yatı iki üç misli artıyordu. Böy-
lece litografi alıp satmayı da ög-
rendik."
Oğrenimi sona erince Kiel Yuk-
seköğretim Okulu öğretmenliğine
atanırsa da Türkiye'den Milli Eği-
tim Bakanlığı'ndan gelen çağrı
üzerine 1959sonunda döner; Gazi
Eğitim Enstitusü'nde öğretmenli-
ğe başlar. O tarihten beri hocalı-
ğı, resim yapmayı, kitaplar yaz-
mayı sürdürür...
Daha çok plastik sanatlar este-
tiği üzerinde çalıştığını, şu sıra
"prosedürler" konusunda sanat
yapıtının oluşum sürecini ele alan
bir kitap hazırladığını belirtiyor
Adnan Turani. Diyor ki: "Yazar-
lanmızın çoğu sanat eserinin son
bitmis halini göriir, buna göre ka-
rara vanrlar. Bu yanlış. Çünkü
resimde son imajla başlangıç ara-
sında bjç ilişki yok. Batı, altyapı
sonınlannı ele almış daima. O
yüzden bize baskın çıkıyoriar."
Bizde sanat eleştirisinin kurum-
laşmadığım ifade eden Adnan Tu-
rani, Uluslararası Sanat Eleştir-
menleri Birliği'nin (AICA) öteden
beri üyesi bulunduğunu açıkladık-
tan sonra bu kuruJuşun üyelerin-
den yuzde 60'ının tarih, psikolo-
ji vb. alanlarında, yüzde 20'sinin
edebiyat alanında çalıştığını belir-
tiyor ve ekliyor: "Elestirmen so-
runu bana bazı yönlerden sakat
gelmeye başladı. Butun dunyada
böyle... Ancak bircoğunun iyi ni-
yeüi olduğunu da soylemek gerek.
Unutmayalım ki sanatın bir tek
şeye ihtiyacı var: Destege."
Geliyoruz en duyarlı konuya:
Resimde soyut-fîgüratif ayTimına.
Adnan Turani, "Böyle bir me-
seie olabilecegine" inanmıyor.
Uzun açıklamalar yapıyor:
"Doğasal biçim, hiçbir zaman
resimsel biçim olamıyor. Dogayı
aynen tuval üzerine geçiremezsi-
niz. Onun, kesinlikle bir resimsel
biçim olarak degişikliğe ugrama-
sı. resimsel ya da boyasal >ahut
desensel biçim olarak yaşanması
şarttır. Bu boyanın da hangi be-
yecan verecek şekilde ifade edile-
ceginin düşünülmesi... Bir kadı-
nın yiızu çok guzel olabilir. Re-
simde önemli olan, onun hangi
sekle gireceginin onceden beiirlen-
mesi... Bu, ışık-gölge meselesi de-
ğil. Iransparam-mat meselesi.
Sıcak-soguk ya da siyah-beyaz
olarak da alınabilir, o da bir im-
kândır. Kalifrafık dagılıma da gi-
dilebUir..."
Bu sistemlerden birini bulmak
da yelerli değil: "Resimde hiçbir
sanalçı, İsfanbul-Ankara arasın-
da gidip gelen bir otobüs şoförü
değildir. Her seferinde yolu yeni-
den keşfetmek ya da yeni bir yol-
dan gitmek zorundadır. Heyecan
vermiyorsa gitmemesi gerekir. Şiir
yazarken kelimenin birine bir şi-
irsel anlam yuklemissinizdir, tek-
rar ettiğimizde o sözcüğün artık
öldüğünü göriirsunüz. Resimde
de renkleri her seferinde yeniden
keşfetmek zorundasınızdır."
Figur, resimsel bıçım olamaz
mı? Yalnız "non-figüratif" ya da
soyut biçimler mi "resimsel"dir?
"Resimsel mesde içinde optik
göıünrü açısından belli bir figü-
ratif isaret yapabilirsiniz. Fakat
çözümleme. tamamen soyut me-
sele. Bu konu Rubens'e sonılu-
yor. 'Figür, seyirciye resme girme
imkanı sağlaı' demiş. Yani figür,
aslında resimsel bir mesele değil-
dir. Yaratıcılık, tamamen doğa
dışında bir olaydır. Hiçbir zaman
bir insarun göriinen optik rengiyle
resimsel bir rengi çözumleyemez-
siniz. Kısaca doga baska şeydir,
resim başka şey..."
Son olarak Adnan Turani'nin
"resimde çağdaşlık" üzerine go-
ruşlerini aktaralım: "Son günler-
de herkesin ağzından düşmeyen
'çağdaşlık', İstanbul'da oldukça
konuşuluyor. Bir insanın, ben
çağdas oluyonım diye resim yap-
masıyla çağdaşlık olmaz. Bu saç-
malığın zirvesidir. tnandığımız ve
resimsel biçime donüştürebildiği-
miz her şey çağdastır, modern-
dir."
Golf sahasuıa
tepki
• ANTALYA (Cumhuriyet)
— Manavgat'ın Titreyengöl
bölgesinde ESKA
tarafından yapılması
planlanan ve ağaç
katliamına yol açacağı öne
sürülen golf sahası,
Manavgat Belediyesi,
Yeşiller Partisi ve Türk
Tabiatını Koruma Derneği
tarafından diizenlenen
toplantı ve piknikle
protesto edildi. Golf
sahasınm ağaç katliarruna
yol açacağım savunan Türk
Tabiatını Koruma Derneği
Antalya Şubesi'nin dun
Sorgun Çamlığı'nda
düzenlediği "Golfe karşı
ağaçlarla dayanısma
pikniği" ile Yeşiller
Partisi'yle Manavgat
Belediyesi'nin düzenlediği
"Sorgun Çayı'nın
korunması için halkla el
ele" toplantısına yaklaşık
500 kişi katıldı.
Çocuk şarkıları
yanşması
• ANKARA (Cumburiyet
Bürosu) — Devlet
Bakanlığı'nca düzenlenen 2.
Türk Müziği Çocuk
Şarkıları yanşmasında,
çocuklar şarkı söyledi,
büyükler politik tercihlerini
sergilediler. 20 eserin
katıldığı yarışmada,
birinciliği söz ve müziği
Selahattin tçli'ye
ait"Göçmen Çocuğu
Aliş'ten Boris'e" adlı,
Bulgaristan'dan göçü
anlatan şarkı kazanırken
ikinciiiğe söz ve müziği
Yalçın Türay'a ait "Dua"
adlı yapıt layık görüldü.
Yarışmada parçalan
seslendiren Ankara Çocuk
Korosu'nun 105 üyesinden
ancak 44'üne şilt verilince
çocuklar Cumhurbaşkanı
Turgut Özal ve eşi Semra
Özal'ın önünde ağiamaya
başladılar. Ağlayan
çocuklan susturmak için
Devlet Bakanı Cemil
Çiçek'in emriyle çocuklara
hediye verildi. Ancak
çocuklann ısrarla ağlamayı
sürdürmeleri üzerine veliler
çocuklara dağıtılan
hediyeleri Özal'ların
önünde görevlilere iade
ettiler.
Meımırlamı
dil sınavı
• ANKARA (ANKA) —
Yabancı dil tazminatı almak
isteyen kamu personeli ile
özel hizmet tazminatlannı
arttırmak isteyen teknik
personelin yabancı dil
bilgisi seviye tespit sınavına
ilişkin başvurular bugünden
itibaren kabul edilecek.
Anılan sınavlara katılmak
isteyen memurların 23 Mart
1990 tarihine kadar
başvurularını yapmaları
gerekiyor. Sınav ise 20
mayısta yapılacak. Sınavlar
13 dilde yapılacak. özel
hizmet tazminatını
arttırmak isteyen teknik
personel yalnızca Almanca,
Ingilizce ve Fransızca'dan
sınava girebilecek.
Ddnci yataklı
tren
• ANKARA (AA) —
TCDD tarafından, Ankara-
tstanbul arasında sefere
konulan yataklı tren
hizmete girdi. önceki gece
saat 24.00'te Ankara ve
İstanbul'dan karşılıklı
olarak hareket eden trenler,
dün sabah vanş noktalanna
ulaştılar. Ankara Gan'nda
düzenlenen törende
konuşan TCDD Genel
Müdür Yardımcısı Ismail
Gültekin, yeni trenle
İstanbul-Ankara arasınm
9,5 saat süreceğini belirtti.
TCDD'nin son yıllarda
özellikle yolcu
taşımacılığında güven,
konfor, hız ve kalite
unsurlanna önem verdiğini
kaydeden Gültekin, "Fatih
Ekspresi'nden sonra
Ankara-tstanbul arasında
hizmete giren ve tümü
yataklı vagonlardan oluşan
trende her türlü konfor
mevcuttur" dedi.
Bavul turJzmi
• BÜRSA (AA) — Bahar
aylarının gelmesiyle birlikte
"bavul" turizminde canlıhk
başladı. Bavul turizmine en
çok Yunanlı turistler Ugd
gösteriyor. Turizmciler, son
yıllarda günübirlikçi turist
sayısında artışlar olduğunu
belirterek, bu turistlerin
başında Yunanlıların
geldiğini söylediler.
Turizmciler, "Yunanlı
turistler daha çok ticaret ''
amacıyla geliyorlar. Bunlar,
Bursa'nın tarihi ve turistik
yörelerini dahi gezmiyor ve
kapalı çarşıdan alışveriş
yapıp tekrar ülkelerine
donuyorlar. Son yıllarda
günubirlik gelip bavul
turizmi yapanların sayısında
artışlar oldu" dedi.