Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 MART 1990+*** HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/19
Dövünüp Dövünüp Aynı Noktaya Gelmek...
(Baştarafı 1. Sayfada)
cağı gerekçesiyle erken seçim yolunu zor-
lamaz.
Bunalım derinleşir: Ordu, 12 Mart 1971'de
muhtıra verir; Demirel devrilir ve partiler üs-
tü bir hükümetle birlikte ara rejim dönemine
girilir Türkıye'de.
Bülent Eceyit'li yıllar: 1974, 1975...
CHP lideri siyasal kariyerinin doruğunda-
dır; çünkü Kıbrıs'a çıkma kararını almış bir
başbakandır. Ama bu arada MSP'yle koalis-
yon hükümetini yürütmenin güçlükleri iyıce
belirginleşir. Aynı zamanda bir çekici fikir to-
murcuklanır CHP yönetiminde: Kıbrıs'ı bir er-
ken seçimle oya tahvil etmek...
MSP ile koalisyon bozulur; ancak muha-
lefet erken seçime yanaşmaz. AP lideri De-
mirel'in başkanlığında Birinci Milliyetçi Cep-
he hükümeti kurulur. Böylece, terörün oia-
ğanüstü boyutlara tırmanacağı bir cepheleş-
me sürecine ılk adımını atar Türkiye...
Dehşet ortamının giderek koyulaştığı yıl-
lardır 1976, 1977.
iktidar ve muhalefet partılerinin liderleri
Demirel'le Ecevit, kuliste bir erken seçim için
anlaşırlar. Altı ay önceye alınan seçimler
1977 haziranında yapılır. Geçici de olsa si-
yasal havanın rahatladığı görülür. Geçicidir;
zira Türk politikasına uzlaşma değıl, cephe-
leşme damgasını vurmaya devam eder.
1980 yılına ordunun uyarı mektubu ile gi-
rilir. Ara seçimi kazanmış olan AP lideri De-
mirel, azınlık hükümeti kurmuştur. Bir yan-
dan cumhurbaşkanı seçilemez, öte yandan
kanlı tırmanışını sürdürür terör. Siyasal bu-
nalım gün geçtıkçe derinleşir. AP lideri er-
ken seçimi zoriar, muhalefet karşı çıkar. Hat-
ta, 1980 yazinda erken seçimi anayasaya ay-
kırı ilan edebilecek kadar da ileri gider, da-
ha doğrusu saçmalar muhalefet...
Ve 12 Eylül 1980 sabahı: Tank sesleri...
•k
Bu satırlan bugün de öyle olacak diye ka-
leme almadık. Böyiesi mekanik neden-sonuç
ilişkilerinin inandırıcılığı olamaz.
Bu örnekleri biraz basite indirgeyerek
özetleyışimizin nedeni şu: Yakın siyasal ta-
rihimizde buyük bunalımları bir türlü siste-
min kendı mantığı tçinde aşamadık. Sürekli
olarak sistem dışı askerı müdahalelerle kar-
şılaştık. Bunun çok değişik nedenleri sayı-
labilir. Ancak biri kesinlikle yadsınamaz: Si-
vil siyaset güçlennin bir uzlaşma geleneğin-
den yoksun olmaları...
Çok partili sistemin, karşılaştığt bunalım-
ları kendi içinde çözum üreterek aşabilmesi
için, uzlaşmayı, konsensüsü öğrenmekten -
ve tabii bunun mekanizmalarını da kurmak-
tan- başka çare yoktur.
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül...
Bu tarihterin tümünde, uzlaşmadan ve se-
çim sandığından kaçmanın kalın izlerı var-
dır.
•
Politika sahnemızde 26 Mart 1989 yerel
seçimleri ise yukarıda değındiğimiz açılar-
dan bir başka dönüm noktasıdır.
Bu seçimler iktidar partisi bakımından öy-
lesine büyük bir yenilgiydi ki, Başbakan
Özal'ın ıstifa edıp erken seçime gitmekten
başka çaresi olmamak gerekirdi. Çünkü halk
desteği ancak yüzde 20'yı bulan bir hükü-
metle iktidar olunamazdı, ülke yönetilemez-
di.
Seçime yanaşmadı Sayın Özal.
Bununla da yetinmedı, bir de Çankaya
Köşkü'ne çıktı.
Dahası var: Hiç inandıncılığı olmayan, cid-
diye alınmayan bir kişiyi de kendi bilinçli ter-
cihiyle, hükümetin ve ANAP'ın başına geti-
rebildi.
Peki, bugün ne durumda Türkiye? İşler yu-
rüyor mu?
Geçelim.
Her seferınde bıraz daha çok dövünüp yi-
ne aynı noktaya gelmek çok acı. Oysa tarih-
ten ders almak diye bir şey vardır uygarlık-
ta.
Bugün ülkemizde kartopu gibi büyüyen bir
siyasal boşluk var. Uzlaşarak seçime gıtmek,
ilk adım olacaktır, bunalımı aşma yolunda.
Erken seçimin alternatifine gelince: Belırlı
aralıklarla dövünmeye devam etmek...
Altı dakikahk 'operasyorf
O İ İ P İ İ V l î l f Cfklf tstanbul Emniyet Müdürlügü'nün, dün ogleden sonra yaptığı
g U l . U J U A 3 C I İ açıklamada. leröristlerin Lübnan'da eğitOdigi bildiradi.
Açıklamayla birlikte leröristlerin silahları da basına gösterildi. Masada Kalesnikof, Akrep, 14'luk ve
32 kalibrelik silahlann yanısıra bu silahlara ait mermilerle Si>asi Şube operasyon timlerinden biri olan
"TİM 7" yazıldığı ve altına ayyıldız işareti yapıldıgı dikkat çekti. Uzmanlar "Akrep" diye tanımlanan
silahın "terör" için etkili olduğunu ve kısa dipçikli ile M-16 makineli di>e iki tipinin bulundugunu be-
lirttiler. (Fotoğraf: Ugur Günyıiz)
ANAP milletvekili Recep Ergun
Istihbarat zayıfladı'ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — Türk Hukuk Kurumu Baş-
kanı Prof. Dr. Muamraer Aksoy
ve Hurriyet Gazetesi Yönetim Ku-
rulu uyesi Çelin Emeç'in öldürul-
meleriyle birlikte tırmanan teror
olayları karşısında, güvenlik güç-
lerinin yetersiz kaldığı tartışmaları
yoğunlaştı. TBMM Milli Savun-
ma Komisyonu Başkanı, ANAP
Kayseri Milletvekili ve eski sıkı-
yönetim komutanı emekli orgene-
ral Recep Ergun, "Ben de istih-
baratın zayıflıgından şikâyetçi-
yim" dedi.
Bir dönem MlT'te yöneticilik
c*e yapan Ergun, bugün yaşanan
terör olaylan ile 12 Eylül öncesin-
de yaşananlan karşüaştınrken, 12
Eylül öncesinde olduğu gibi şim-
di halka yayılmiş bir korku, en-
dişe ve paniğin olmadığını bildir-
di ve bugün yaşanan ögrenci olay-
larını "basit olaylar" olarak gör-
duğunu söyledi. Ergun, oldürme
olaylannı gerçekleştirenlerin genç
ınsanlar olduğunun hatırlatılma-
Kolay kaçtık
(Boştamfı 1. Sayfada)
yaklaşmay\n, polısler sızı
vururlar' dedi. Daha sonra bize,
evdeki eşyayı kaptnın arkasına
koymamızj söyledi. Omzundan
yaralıydı. 07.30 da uyanıp ye-
mek yemek için mutfağa gittim.
Sonra teröristin ayumaya çalışn-
ğını gorunce, geri dönüp mutfak
penceresini açtım ve polisin yar-
dımıyla havalandırma boşluğun-
dan karşı taraftakj balkona atla-
dım."
Rehinelerden Nusret Koçin de
silahlı militanın, dairenin kapıla-
nru takarken geldiğini, daireye
girdikten sonra da kimliğini yak-
tığını anlattı. " Yiizünde cam
kınğı, omzunda da kursun yara-
sı vardı" diye anlatan genç raa-
rangoz, "Bize yarasını sardırdı.
Kurşunlan biten otomatik silahı-
nı masaya bırakmışb. Sabah Mus-
tafa kaçtıktan sonra ben de mnt-
fağa gittim ve aynı yoldan
kaçtım" diye konuştu.
Şahin Süt ise iki rehinenin ka-
çışından sonrasını şöyle anlattı:
- "Yalnız kahnca çok korktura.
Tilremeye başiadım. Bu ara yanı-
ma gelip 'Korkmana gerek yok.
Seni akşama bırakınm, acele
etme' dedi. Polise teslim olmayı
kabul etmiyordu. Operasyondan
yanm saat önce rnutfağa gitraek
istedim. Arkadaşların oradan
kaçtıgını bilmesine karşın 'Peki
git' dedi. Ben de aynı şekilde kur-
tardım kendimi."
sı ve bunlann yetiştirilmelerinden
istihbarat örgütlerinin habersiz
olup olrnadıkları yolundaki soru-
ya şu karşılığı verdi:
"Ben de istihbaraün zayıflıgın-
dan şikâyetçiyim. İstihbarat, dev-
leti yönetealere, devlete yönelik
tehdidi, tedbir alacak kadar on-
ceden duyurmaktır. Bunu once-
den bildirmesi gerekir. Çetin
Emeç'i kim öldürdü diye sonra-
dan çeşitli açıkiamalar yapmaya-
cak. Oldürme olayından önce,
böyle bir olayın işlenebilecegine
ilişkin saptamalsmnı ilgili birim-
lere Uetecek. Bunun yapılması ge-
rekir. Ama ben bunu göremiyo-
rum. İstihbarat da kolay is degil.
Ama hedef bu olmalı. Bu da teş-
kilatlanma meselesi, bedefe yer-
leşmeleri gerekir. Hedefte adam
buiundurulması ve oradan haber
alınması gerekir."
Ergun, yaşanan terör olayları-
nın birkaç dış mihrakın birden işi
olduğunu, amacın Türkiye'yi Bal-
kan ülkeleri gibi kuçük ve güçsüz
bir ulke haline getirmek olduğu-
nu savundu.
Eski ernniyet müdürlerinden
Muzaffer Özbayrak, son günler-
de özellikle sağ terör örgütlerin-
den kaynaklanan olaylar karşısın-
da polisin zayıflığını vurguladı.
özbayrak, "Polis sola karşı yetiş-
tirilmiş, koşullandınlmış. Sag ör-
göllere yöneük bilgi birikimi > ok"
dedi. Özbayrak, "teröre gerekli
teşhisi koyup, gerekli önlemleri
alacak polis yöneticilerinin
bulunmadıgını" da kaydetti.
Eski emniyet müdürlerinden
Mustafa Yiğit de, Istanbul'da
meydana gelen öğrenri olaylann-
da öğrencilere polisle birlikte,
çember sakallı, tekkeli bazı geri-
ci unsurların taş atmalanna işa-
ret ederken, "Bu fotoğraf basın-
da da yer aldı. İşte sorunun çö-
zümüne bu gönıntüden hareket-
le yaklaşmak gerek. Gözlerin po-
lis içindeki kadrolaşmaya çekil-
rnesi gerekir" diye konuştu.
DKP / SHB NEDİR?
îstanbul'da ilk eylem
Devrimci Komünist Partisi
(DKP) 1989 yıhnda, geçrnişi
TlP'e kadar uzanan
gelişmeler zinciri sonrası
kuruldu. TtP içindeki
ayrışmadan sonra legal olarak
kurulan TSİP içinde de
"Birlik" adıyla oluşan
muhalif grup parti MK'sında
legallik-iUegallik tartışmasında
fikir a>Tilığına duştüler.
Başını lbrabim Seven'in
çektiği bu grup, 1975
tarihinde "halkımıza" başlıklı
ve TKP-Reorganizasyon
imzalı bir bildiri
yayımlayarak kurulduğunu
duyurdu. 1978 yıhnda bu
örgüt Reorganizasyon
tanımlamasının günün
koşullarını karşılamadığını
belirtip TKP-B adını aldı.
1989 tarihinde Atina'da
yapılan Türkiye Devrimci
Komünist Partisi-Birlik
(TDKP-B) ile TKP-B 3.
kongresinde bir grup delege
partiden koparak lbrahim
Seven'in oluşturduğu
Devrimci Komünist Partisi
(DKP) saflarında yer aldılar.
DKP'nin silahh vurucu gücu
olarak yapılandırıian Silahlı
Halkın BirliUeri (DKP-SHB)
ilk kez Ataköy olayıyla
ortaya çıktı. Ankara'da
Sıkıyönetim Komutanı ve
ANAP Milletvekili Recep
Ergun'a suikast girişimi
savıyla açılan davada adı
duyulan TKP-B/SHB ile
ilişkilerinin olmadığını
açıklayan Ataköy olayında
gözaltına alınıp sorgulanan
militanlar, kendilerinin
Filistin Kurtuluş Örgutu uyesi
George Habbaş tarafmdan
1966 yıhnda kurulan Filistin
Halk Kurtuluş Cephesi'nin
LUbnan'daki kamplarında
eğitildiklerini söylediler.
FHKPC adını vurucu timlerle
eylem yaparak duyurdu. Ve
1972 yıhnda Tel-Aviv'deki
Lod Havaalanı baskınında 26
kişinin Japon Kızılordu
militanlanyla ortaklaşa
yapılan eylemde
öldürulmesiyle unlendi. Suriye
ve Libya'da da taraftarlan
olan George Habbaş 1987
yıhnda öldü.
Habbaş, Marksist eğilimli ve
SSCB yanlısı olarak
tanınıyordu.
ERDOĞAN KÖSEOĞLL
YALÇIN ÇAKIR
FL'AT KOZLUKLU
ESAT PALA
UĞUR SANER
BEHZAT ŞAHİN
VEDAT YENERER
tstanbul Haber Servisi — Ata-
köy'de 16 saat süren gerilim sonu-
cunda uç rehine kaçmayı başarır-
ken, Ankara'dan gelen özel tim,
"Savaş" adıyla kendini tanıtan
DKP-SHB örgütü uyesi Talat Cos-
kun'u (23) altı kurşunla ağır ya-
ralayarak ele geçirdi. Ankara ta-
rafından yonlendirilen operasyo-
nun 6 dakika sürdüğü ve Terörle
Mücadele Dairesi Başkanı Mete
Altan'ın yonetimindeki "Rehine
Kurtarma Birligi"nden bir timin
ilk kez görev yaptığı açıklandı. Üç
rehine kısa aralıklarla mutfak
penceresinden merdiven sahanlı-
ğına inerek kaçmayı başardılar.
Kaldırıldıgı hastanede ameliyat
edilerek yoğun bakıma alınan Ta-
lat Coşkun'un, önceki günkü ça-
tışmada yakalanan arkadaşlan
Gültekin Erdal (Ozan Ozangil) ve
Besey Saygıh ile birlikte Zeytin-
burnu'nda olay günu bir kuyum-
cuyu soymayı ve birkaç gün son-
ra da Bakırköy Bahçelievler Kara-
kolu'nu basmayı planladıklan po-
lisçe açıklandı.
Saygıh'nın polisteki sorgulama-
sında, Devrimci Komünist Parti-
si, Silahlı Halkın Birlikleri örgü-
tü üyesi olan Yusuf kod adlı Gul-
tekin Erdal'la birlikte Lübnan'da
George Habbaş'ın Filistin Halk
Cephesi kampında eğitim görduk-
lerini ve geçen 18 şubat günü yur-
da dönerek Talat Coşkun'la bûluş-
tuklarını söylediği bildirildi. Ör-
gütün Şirinevler'deki evinde yapı-
lan aramada, bir kalaşnikof, çe-
şitli çap ve markalarda 210 adet
mermi, elbombası ile paüayıcı ya-
pımında kullanılan fünye ele ge-
çirildi.
Bir örgüte ait hücrenin ortaya
çıkmasına neden olan gelişmeler,
önceki gün Topkapı Trakya Garajı
civannda üç kişinin, Kadri Cemil
Isçi'nin kullandığı 34 TCU 60 pla-
kalı ticari otoya müşteri olarak bi-
nip Güngören'de silah ve gözya-
şartıcı spreyle gaspetmesiyle baş-
ladı. Emniyet'in açıklamastna go-
re gaspçılar, Zeytinburnu Adliye-
si önünde "dur" ihtarında bulu-
nan Asayiş Şubesi ekibine ateş
açarak, polis memurları Dursun
Ali Özlu ile Kenan Yamak'ı hafif
yaraladılar. Bu kişilerin daha son-
ra yaya olarak geldikleri Bakırköy
Kartaltepe'de 34 TBZ 54 plakalı
bir başka şoförü silahla tehdit
edip taksiyi kaçırmak istedikleri
ancak görevli ekiplere silahla ateş
ederek bu otoyu da terk ettikleri
ve üçüncü kez tncirli Caddesi'nde
34 TA 57 plakalı araca bindikleri
anlaşıldı.
Açıklamaya göre, ekipleriyle
karşılaşmalan üzerine bu araba-
dan aynlarak Bakırköy Akıl Has-
tanesi civarında polisle çatışmaya
girdiler ve bir el bombası attılar.
Çatışmada, Sivas, Yıldızeli As-
landoğmuş köyüne kayıth Gülte-
kin Erdal Ergin (23) kasığından
yaralı ele geçirildi. Ergin'in üzerin-
deki aramada "Ozan Ozangil"
adına düzenlenmiş bir kimlik çık-
tı. Polisin kovaladığı üç kişiden bi-
ri arkadaşlanndan aynlarak Ata-
köy 4. kısım S-202 blok önünde-
ki demir parmaklıklardan atladı.
Bu sırada çatışmaya girdiği Asa-
yiş Şubesi tnfaz Bürosu ekibinden
Komiser Yardımcısı Mustafa Düz-
gün'ü ağır yaraladı. Düzgün, da-
ha sonra hastanede öldü. Bu sıra-
da yaya olarak kaçmakta olan Af-
şin dogumlu Besey Saygdı (24) po-
lisler tarafmdan sağ omuzundan
vuruldu ve Bakırköy Akıl Hasta-
nesi'nde görevli bir jandarma ta-
rafmdan yakalanarak sorgulama-
ya alındı.
Yine polisin açıklamasına göre,
Al'.çam doğumlu parti kodu "Sa-
vaş Can" ve eylemlerde "Yusuf"
kod adını kullanan Talat Coşkun
(23) Ataköy'deki bloka sığmdık-
tan sonra THY'de yer hostesi ola-
rak görev yapan Oya Tamur'a ait
tadilat halindeki 11. kat 45 numa-
ralı dairenin kapı kilidini onaran
marangoz Şatun Siit ve kalfası
Nnsret Koçin'ie Mustafa Özdemir
adlı bakkal çırağmı rehin aldı.
Kızın sorgusu
Bu sırada
hastaneye götü-
rülmeden Siyasi
Şube'ye goturu-
lerek sorgula-
nan Besey Say-
gılı, Şirinevler
M a h m u t b e y
Köy Yolu, 9. so-
kak, no 18/5 sa-
yılı dairede, polis tarafmdan vu-
rulan diğer militan Gültekin Er-
dal Ergin ile yaşadıklarını soyle-
di. Bu adrese baskın duzenleyen
ekipler, 1 adeı kalaşnikof uzun
namlulu silah, 210 adet değişik
marka ve çapta mermi, bir adet
savunma el bombası, patlayıcı
madde yapımında kullanılan fün-
yeler ve bol miktarda yazılı dokü-
man ele geçLrıldı. Aynı operasyoıı-
larda vurucu iimlerin dört ayn
hücre evini basarak 8 kişiyi göz-
altına aldığı öğrenildi.
Emniyet'ten Talat Coşkun'un
rehin alma olayıyla ilgili bilgi ve-
rilirken, ağır yaralı olarak ele ge-
çirilen militanm üzerinde bir adet
9 mm çaplı 14'lü tabir edilen ta-
banca, bir adet LLAMA marka
32 kalibrelik tabanca, bir adet sey-
yar dipçikli akrep diye bilinen ta-
banca ve bu silahlara ait 3 adet
şarjörle bol miktarda boş k6van
ele geçirildi.
Besey Saygüı'nın, yakalandık-
TERÖRİST ÇIKART1LIYOR - 16 saat süren gerilim özel timin operasyonu ile yaralanan terörist hastaneye goturülerek ameliyata alındı.
tan sonra polise verdiği bilgiler,
polisin yazılı açıklamasına göre
şöyle:
"Besey SayguYıun 1989 yılı ara-
lık ayında yurtdışında yapılan
TDKP-Birlik / TKP-B adlı yasa-
dışı örgutun 3. kongresinde mer-
kez komite uyeleri arasında çıkan
anlaşmazhk uzerine ayn bir dele-
ge kadrosuyla kongre yaparak
Devrimci Komünist Partisi'ni
(DKP) kuran tbrahim Seven'in gö-
riiş ve fikirieri doğrultusunda ha-
reket ettikleri. bu partinin kurul-
duğu sırada Lübnan'da bulunan
George Habbaş'ın Filistin Halk
Cephesi'ne bağlı kampında gayri-
resmi eşi (Keskin) kod adlı Gülte-
kin Erdal Ergin (1967) ile birlikte
bulunduklanıu, bu sırada (Yasin)
kod adlı Ali Bugün'ün kampa ge-
lerek aynlık nedenlerini kendile-
rine anlattıgını. bu nedenle
DKFnin silahlı kanadı olan Silah-
lı Halk Birlikleri'nde (SHB) kal-
dıklannı, bu orgüt içerisinde ey-
lem ve faaliyetlerde bulunmak
iizere 1 Agustos 1989 tarihinde is-
mini bilmediği ve tanımadığı or-
güt mensubunun oncülüğunde
gayriresmi eşijle birlikte Suriye
yolu ile Lubnan'a gittiklerini, Lüb-
nan'da bulunan Habbaş'ın Filis-
tin Halk Cephesi'ne bağlı kampın-
da çeşitli silahlaria ve patlayıcı
maddelerle taktik ve spor egitirai
yanı sıra araç kullamlması ve teo-
rik eğitim de gorduklerini ve bu-
nu altı ay boyunca sürdürdükle-
rini. 18 Şubat 1990 günü gayrires-
mi eşi ile birlikte Turkiye'ye done-
rek Istanbul'a geldiklerini. bir söre
aynı örgüt meosuplannın evlerin-
de kaldıktan sonra Şirinevler'de
bir ev tuttuklanru ve bu evde
gayriresmi eşiyle yanında (Yusuf)
kod adlı Talat Coşkun ile birlikte
kaldıklannı, Coşkun'un sorumlu
duzeyde olduğunu, soygun ve di-
ğer eylem planlannı Coşkun'un
yaptığını, gayriresmi eşiyle bu e>-
lemlere pratik olarak işürak ettik-
lerini, 10J.1990 günü Talat Coş-
kun'un daba önceden istihbaraü-
nı yaptığı Zeytinburnu Tebiz Ma-
hallesi. 85 Sokak Dikilitaş Camii
onunde bulunan Has Kuyumcu-
su'nun soyulması eylemine pittik-
lerini, ancak ortamın mıisait ol-
maması nedeniyle bunu akşama
ertelediklerini. gasp eylemlerinin
gerçekleştirilmesinden birkaç gün
sonra Bakırköy Bahçelievler Polis
Karakolu'nun 'silahsızlandınlma-
sı' eylemine iştirak edeceklerini
beyan etmiştir."
Gergin bekleyiş
Emniyetin verdiği bu bilgüerden
önce Ataköy'deki gergin bekleyiş
şöyle gelişti:
Talat Coşkun, üç kişiyi rehin al-
dıktan sonra polisin 'tesiim ol'
çağnsını reddetti. Kendisiyle yapı-
lan telefon görüşmelerinde,
'Auıacımız halka zulüm yapanlan
vurmakd" dedi. Düzgün bir Türk-
çe ile konuşan Coşkun, yorgun ve
yaralı olduğunu, rehinelere zarar
vermek amacmda olmadığını,
"operasyon olursa korkunç şeyler
olacagını" söyledi.
Çatışma öncesi ve sonrasında
tstanbul polisi büyük bir gerilim
yaşadı. tçişleri Bakanı Abdülka-
dir Akso, tstanbul'daki gelişme-
leri, oluşturulan bir merkez ara-
cıhğıyla izledi ve Cumhurbaşka-
nı özal'a çıkarak bilgi verdi. Da-
ha sonra tstanbul polisine bir ope-
rasyona girişmemesi ve Ankara
1
dan başkanlığjnı Mete Altan'ın
yaptığı Terörle Mücadele Dairesi
bünyesindeki "Rehinekri Kurtar-
ma Birliği"nden bir timin gönde-
rileceği bildirildi. Ataköy yöresin-
de heyecanlı bekleyiş surerken, ge-
ce yansı Mete Altan'ın başkanh-
ğmdaki tim, ozel bir uçakla tstan-
bul'a geldi.
Mete Altan, yardımcılanyla bir-
likte olay yerinde sık sık yaptığı in-
celemelerde rehineleri kurt-rmak
amacıyla yapılacak operasyonun
biçimini planladı.
Havanın aydınlanmasıyla bir-
likte, <Jrgü maskeli çelik yelekli
timler binaya girme hazırlığı için-
deyken, bakkal cıragı Mustafa Öz-
demir'in rehin kaldığı evin mutfak
camını kırarak merdiven sahanh-
ğına ve oradan da koridora çıktı-
ğı haberi geldi. Özdemir'den mi-
litanın sinirli olduğu ve kapının
arkasına yığınak yaptığı öğrenil-
di. Saat 09.00 sıralarında iki el si-
lah sesi duyulunca operasyonun
başladığı saruldı. Ancak bunun
Bakırköy Akıl Hastanesi çevresin-
de iki polis memurunun havaya
ates etmesiyle ilgili olduğu öğre-
nildi.
Tim elemanlan, bu saatlerde
militanı şaşırtmak için ust kat cam
ve balkonlarından halatlar sarkıt-
tılar, bulunduğu odarun pancuru-
na taş attılar. Bu arada salona
gözyaşartıcı bomba atıldığı öne
sürüldü. Mete Altan, 09.05'te ga-
zetecilere mılitanla göruşmelerin
sürdüğünü, ancak teslim olmak
niyetinde olmadığını söyledi. ts-
tanbul Emniyet Müdürü Ardah-
nın saat 09.30'da olay yerine gel-
mesi dikkati çekti. Operasyon sa-
at 09.35'te Mete Altan'ın "başla-
yın" talimatıyla başladı ve 1-2 da-
NOTLAR
Ataköy'de 16 saatİstanbul Haber Servisi — Cumartesi akşamı
18.00"de başlayan, pazar sabahı 09.30'a kadar sü-
ren gerilimde ilginç olaylar da yaşandı. En sıkıntıb
anları yaşayanların başında ise İstanbul Emniyet
Mudurü Hamdi Ardalı geliyordu. Ardah, sık sık
operasyonun yapıldığı binanın önüne gidip geli-
yor, sürekli Ankara'ya bilgi aktarıyordu. Arda-
İı'nın eşi de merak içinde olay yerine gitmişti.
Dairenin çevresinde, görevli polisler \e gaze-
tecüerden çok "meraklı insanlar" vardı. Bloklar-
dan durbunle olup biteni izleyenler, ağaçlan araç-
ları kendilerine sirjer edip bekleyenler göze çarpı-
yor, bölgeye giriş-çıkış yapan araçlar ve insanlar
didik didik aranıyordu.
Rehinelerin bulunduğu dairenin yanmdaki da-
irelere polis yerleşmiş, dinleme cihazları koymuş-
tu. Saatler ilerlerken ayazla birlikte yağmur çi-
selemeye başladı. Tetikte bekleyen vurucu timler
nöbetleşe olarak arabalara girip ısındılar. Polis-
lerin eli tetikteydi, gazetecilerinki ise deklanşör-
de. Operasyonun gece yapılması durumunda fo-
toğraf çekmenin zorluğunu konuşuyorlardı. On-
lar da zaman zaman değişmeli olarak görev oto-
larında uyumaya çalıştılar.
Gece 01.00 sıralannda, operasyonun sabaha bı-
rakıldığı anlaşılıyordu. Ankara'dan talimat gel-
mişti, Terörle Mücadele Dairesi Başkanı Mete Al-
tan'ın yönetiminde özel bir tim de uçakla geli-
yordu.
Çevre bloklarda ışıklar tek tük sönerken ope-
rasyona tanık olmak isteyen çoğunluk, polisin
uyarısına karşın balkon ve pencerelerden çevreyi
gözetliyorlardı. Polis. U numaralı daireye bakan
tüm daireleri boşaltmıştı. Bu dairenin ışığı da ke-
silmiştı.
Gece, gazeteciler ve polisler için daha da zor-
du. Çay, ekmek. sigara yoktu. Rehinelerin siga-
ra istekleri yerine getirilmişti. Bir şarküteri sahi-
bi dükkânını açarak polislere ekmek gönderdi.
Semt sakinleri de gazetecilere büyük kolaylık gös-
teriyorlardı. Telefonlannı kullanmalarına izin ve-
rip, çay, kahve ve yiyecek ikram ettiler. Gazete-
miz yazarı Oktay Akbal'ın evi de kuşatılan dai-
renin bitişik bloğundaydı. Akbalların evi adeta
"Basın Merkezi"ne dönuşmuştu. Eşi Ayla Akbal
gazetecilere sürekli yiyecek getirip yardımcı ol-
ınaya çalışıyordu.
Saat 02.00 sıralarında sarışın, mini etekli bir
kadının bloğun girişine doğnı yürümesi merak
ve heyecan uyandırdı. Butün gazeteciler militanı
unutup, flaşlanru bu yönde paüatmaya başladı-
lar. Polis hemen müdahale ederek kadını gaze-
tecilerin 'İlgisinden'" kurtanyordu. Olay yerinden
uzaklaştınlan kadın, geldiği gibi, bir "giz" ola-
rak gitmişti.
Emniyet'in tüm birimleri Ataköy'ü "kolluyor-
du". Çevik kuvvet, Mali Şube ve Ahlak Masası
şefleri de gelişmelerin "izleykisi" oluyorlardı.
Saat 03.00'ü buhnuştu. Göz kapaklan isyan et-
meye sıgaralar tükenmeye başlamıştı. Emniyet ve
basın görevlileri arabalannda bir-iki saatliğine uy-
kuya çekihnişlerdi. 07.30'da sessizliği bir ses boz-
du "Bakkal çırağı carndan baktı"; gün ışımıştı
ama camdan bir şey gözükmüyordu. Az sonra
"çocuk kaçnuş" anonsu duyuldu.
Beklenen "operasyon" saati geliyordu. Özel ti-
mi yöneten Mete Altan sık sık yukarı çıkıyor, ön
hazırlıklan yurütüyordu. Az sonra bloğun önün-
de perdeleri kapalı bir polis otobüsü durdu. El-
lerinde uzun namlulu silahlar, yuzlerinde mas-
kelerle özel kurtaıma birliği, sahaya çıkan fut-
bolcular gibi yarı koşar adımlarla binaya doğru
ilerledi. Siyasi Şube ve Istanbul'un özel timleri
geri çekildi. "lş"i, Ankara'dan gelen tim biti-
recekti.
Mete Altan'ın bloğa girerken maskeli bir tim
mensubuyla helallestiği görüldü. Gazeteciler, çev-
redeki kalabalık merakla bekliyordu. 09.00'da
içerden 2 el silah sesi duyuldu. Bekleyenlere 6 yıl
gibi gelen 6 dakika geçti.
Bloktan önce Mete Altan çıkıyor ve "Operas-
yon başanyla sonuçtandı. Rehinekr kurtanldı. O
öldü" diyordu. Emniyet MüdUru Ardalı ise,
"Operasyonu tamamladık, rehineleri kurtardık.
Militan ağır yarair diye açıklama yapıyordu. Ga-
zeteciler birbirlerine soruyorlardı, "militan öldü
mü, yaşıyor mu?"
Operasyonun ardından, vurulan militan "mu-
şamba bir poşetle" asağı indirilip ambülansla has-
taneye gönderiliyordu. Geride "operasyon" ile il-
gili bilinmeyenler ve her anı "gerilim yüklü" ola-
rak yaşanmış 16 saat kalıyordu. Film bitmiş ve
perde "kanla" inmişti.
kika suren silah seslerinin ardın-
dan kısa bir sessizlik oldu. Ve blo-
kun kapısından ılk olarak çıkan
Altan, gazetecilere "operasyonun
başanyla tamamlandıgını ve icer-
deki iki rehinenin sağ olarak
kurtanldıgım" militanın ise olü
olarak ele geçirildığinı açıkladı.
Ardından vurucu tim elemanları
hızla perdeleri kapatılmış otobü-
se binip Ataköy'den ayrıldılar.
Altan'ın "sağ olarak kurtardık"
dediği rehineler Şahit Süt ile kal-
fası Nurettin Koçin ile operas-
yon öncesi kendi çabasıyla daire-
den kaçan Mustafa Özdemir, blo-
kun kapısında gözüktüler.
Bu gelişmeler olurken operas-
yonun duzenlendiği dairenin bal-
konuna çıkan Emniyet Mudürü
Ardalı, el ve kol işaretiyle gazete-
cilere operasyonun başanyla ta-
mamlandıgını ve diğer iki rehine-
nin "kendi çabalanyla" mutfak
camından çıktıklarını duyurdu.
Ardalı aşağıya indiğinde, gazete-
cilere "operasyon»
11
İstanbul siya-
si polisi ile rehine kurtarma birli-
ği tarafmdan ortaklaşa gerçek-
leştirildiğini" belirıerek "Sanık
ağır yaralı. Ameliyata alınacak.
Operasyon sona erdi" dedi. Ardalı
militanın üzerinde sadece 13 kur-
şunun bulunduğunun anlaşıldığını
söyledi. Saldırganın, operasyon-
dan once kimliğini yaktığı anlaşıl-
dı.
Altan'ın ilk açıklamasıyla Ar-
dalı'nın rehinelerin kurtuluşu ve
Talat Coşkun'un sağlığı ile ilgili
bilgiler farklı olunca gazeteciler,
"hangisi doğru" tartışmasına gir-
diler. Altan, gazetecilerin "Ope-
rasyonu kim yönetiyor?" şeklin-
deki sorularına, "Biz tçişleri Ba-
kandğı'na bağlı bir teşkilatız. Ve
buraya bakanlığın isteğiyle geldik.
Bir ekip daha Ankara'da hazır
bekliyor" yanıtını verdi.
Rehinelerin ardından polisi ya-
nm gun oyalayan militan genç, bir
ambülansa konuldu ve Çapa Tıp
Fakultesi'ne göturulerek ameliyata
alındı. Bir saat ameliyatta kalan
Coşkun'da sol omuzda bir, sol
elinde iki, karın boşluğunda da uç
mermi yarası olduğu, sol el par-
mağınm birisinin de koptuğu be-
lirtildi. Coşkun'un çatışma sırasın-
da ateş edip etmedigi konusunda
bir bilgi alınamadı.
DKP'den açıklama
Sabah saat 10.00 sıralarında ga-
zetemizi arayan bir kişi "DKP
Merkez Komitesi adına anyorum.
Savaş DKP Merkez Komitesi uye-
sidir. Kanlan yerde kalmayacak.
Gencecik arkadaşımızı katleden
faşist devletten ve onun uygulayı-
cı kadrolanndan besap soracağız"
dedi. Açıklamanın, operasyonun
bittiği sıralarda yapılması dikka-
ti çekti.
Komiser Yardımcısı
için tören
Ataköy'deki
"rehine krizi"
öncesi polisten
kaçan "Savaş"
kod adlı Talat
Coşkun'un oto-
matik silahın-
dan çıkan kur-
şunla ölen Asa-
yiş Şubesi İnfaz
Masası görevlisi komiser yardım-
cısı Mustafa Düzgün için bugün
Îstanbul'da bir tören duzenlene-
cek. Diızgün'ün Amasya'nın Taş-
köpru ilçesinde toprağa verilmesi
beklenıyor.
Bir telefon
Adı ilk kez duy ulan bir orgütün
elemanı dün gazetemiz tzmir bü-
rosuna telefon ederek Aksoy ve
Emeç'i kendilerinin öldurdüklerini
söyledi.
Gazetemizi dün saat 14.40'ta
arayan ve Arapça aksanla konu-
şan kişinin kelimelerin sonunda-
ki "n"leri söylemediği tespıt edil-
di. Jetonla aradığı izlenimini ve-
ren kişi, telefonda aynen şunlan
söyledi:
"Güney vilayetlerinde yer alan
Adana, Iskenderun, Hatay ve
Mersin Hlerinin asıl sahibi olan
Arap-Alevi halkı adına konuşuyo-
rum. Örgutümuzün adı Alevi Şam
Islam Içtihadı. Muammer Aksoy
sosval faşistini >e Çetin Emeç'i biz
cezalandırdık. Hatklar arasında
iletişimi bozmak suçundan."