Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURÎYET/14 DIŞ HABERLER 1 MART 1990
MOSKOVA
Sovyetler'de toprakişleyeninX üksek Sovyet dün Toprak Yasası'nı kabul etti. Toprağın
mülkiyetinin devlette kalmasına karşın, köylü istediği gibi
işleyebilecek ve ürününü pazarda satabilecek. Ayrıca toprağı
kullanma hakkı "babadan oğula" geçebilecek.
MOSKOVA (Ajanslar) — Sovyetler Bir-
liği'nin sürekli parlamentosu Yiiksek Sov-
yet, toprağı özel mülkiyet konusu yapma-
masına karşın "babadan oğula geçmesini"
sağlayan toprak yasasını kabul etti.
Yüksek Sovyet'in dün kabul ettiği ve 15
martta yürürlüğe girecek yasa uyannca Sov-
yet köylüsü, toprağı istediği gibi işleyebile-
cek ve ürününü pazarlayabilecek.
Ancak toprak, devletin mülkiyeti olma-
ya devam edecek ve yeterince verimli işle-
tilmediğine karar verilmesi halinde toprak
çiftçiden geri ahnabilecek.
Kabul edilen yasada, toprağın her bölge-
deki Sovyetin (yerel yonetim konseyi) kont-
rolu altında işletilmesi öngörülüyor.
Bu yeni toprak mülkiyeti biçimi kolhoz
ve solhozlardaki duşuk tanmsal üretimi
hem kalite hem de nicelik açısından yük-
seltmeyi amaçlıyor.
Toprak miilkiyetine ilişkin yeni yasa,
Yuksek Sovyet'in halen gundeminde bulu-
nan mülkiyet reformlan paketinin bir par-
çasını oluşturuyor.
Moskova Radyosu'na, kabul edilen ya-
sayla ilgili bilgi veren SSCB Bilimler Aka-
demisi Lenin Tarım Akademisi Başkanı
Aleksandr Nikonov, yasanın, çiftçinin top-
rağı işleme hakkını güvence altına aldığını
vurguladı.
Bu yasayla Sovyetler Birliği'nde 1920'li
yılların başından beri ilk kez çiftçilere top-
rağı özgürce işleme hakkı tamnmış oluyor.
Sovyetler Birliği'nin kurucusu Lenin, Bol-
şevik devriminin ilk yıllarında uygulamaya
koyduğu "Yeni Ekonomik Politika" (NEP)
çerçevesinde, tarımsal üretimin arttırılma-
sı için çiftçilere toprak verilmesi uygulama-
sını başlatmış, ancak bu politika Stalin dö-
neminde terk edilmişti.
Bu arada Yüksek Sovyet'e, SSCB'yi oluş-
turan cumhuriyetlerin Sovyet federasyonun-
dan aynlabilmelerine ilişkin koşulları du-
zenle>
r
en yeni bir yasa tasarısı sunuldu.
Tasarıya göre bir birlik cumhuriyetinin
Sovyetler Birligi'nden aynlması, ancak ya-
pılacak bir halkoylamasında ayrılma kara-
nnın katılanların en az yüzde 75'i tarafın-
dan desteklenmesi halinde gerçekleşe-
bilecek.
Tasanda halkoylamasına gidilmesi için-
de ya cumhuriyet parlamentosunun ya da
seçmenlerin en az üçte birinin halkoylama-
sıru resmen istemeleri koşulu getiriliyor. Ta-
sarıya göre böyle bir aynlma kararırun alın-
ması halinde, SSCB Yüksek Sovyeti ve Halk
Temsilcileri Kongresi, aynlma karannı gö-
ruşecekler ve kabul edilmesi halinde, aynl-
ma işlemi ancak 5 yıllık bir geçiş dönemi-
nin sonunda yürürlüğe girebilecek.
Siyasi gözlemciler SSCB'yi oluşturan
cumhuriyetlerin federasyondan aynlma
haklannın, Brejnev doneminde hazırlanmış
olan bugünkü anayasada böyle karmaşık
koşullara bağlanmış olduğunu, çünkü o dö-
nemde hiç kimsenin birlikten aynlma yö-
nunde bir karar alınabileceğini aklına bile
getirmediğini kaydediyorlar.
Yüksek Sovyet'e sunulan, konuya ilişkin
tasarırun kabulü halinde SSCB'den ayrıl-
mak isteyen herhangi bir cumhuriyet bir
ekonomik bedel ödemek zorunda kalacak.
Gorbaçov, sert
Yuksek Sovyet'te önceki gün başkanlık
sistemi gorüşülürken yapılan tartışmaların
yankılan ise surüyor. AA'nın haberine go-
re Sovyet lideri Mihail Gorbaçov "perest-
royka için vazgeçilmez" olarak nitelediği
başkanlık sıstemini eleştirenler, başta "böl-
gelerarası gruba bağlı" olanlar olmak üze-
re tüm milletvekillerine sert biçimde çattı.
Gorbaçov, önceki akşam Yüksek Sovyet-
te başkanlık sistemine geçişe ilişkin tasan-
nın oylamasma ilişkin olarak yaptığı konuş-
mada, "Yalnızca uç dört hafta önce başkan-
lık sislemini goklere çıkaranlann bugiın bu
sislemin diktatorliiğe yol açabileceği yolun-
da kaygılar dile getirdiklerini" söyleyerek,
"Ancak ülkedeki durumun iyileşmesini en-
gellemek isteyenJerin bu tür çözumlere karşı
çıkabileceklerini" soyledi.
Başkanlık sistemine karşı olan muhalif
milletvekilleri, bu sistemın diktatörlüğe yol
açacağını, Gorbaçov'un çok geniş yetkile-
re sahip olacağını savunuyorlar.
ROMANYA
İliescu,
koalisyon
kurulmasını
önerdiBÜKREŞ (AA) — Romanya'da iktidar-
daki Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin lideri İon
İliescu, 20 mayısta yapılacak secimlerden
sonra ülkeyi bir koalisyon hükümetinin yö-
netmesini önerdi.
tliescu, Romania Libera' gazetesine ver-
diği demeçte, hiçbir partinin tek başına ül-
keyi yönetebilecek kadar güçlü olmadığını
belinerek, "Seçimlerin sonuçlanna bakma-
dan, yapılacak en gerçekçi şey ülkeyi yö-
nelmek için çok partili bir koalisyon kur-
mak olacaktır" dedi.
İon İliescu, Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin
bile ülkeyi tek başına yönetecek kadar guçlü
olmadığını söyleyerek "Partilerin ve siya-
si gnıplann çoğu, ülkeyi yönetmek için çok
zayıflar" diye konuştu.
Komünist Parti'nin bir daha hiç iktida-
ra gelemeyeceğini kaydeden tliescu, hükü-
metin özel teşebbüs ve özel tarımı teşvik
edeceğini, aynca gayri merkeziyetçi, serbest
piyasa uygulamalarının başlatılacağını da
söyledi.
Fransa'da yayımlanan 'Le Monde' gaze-
tesine de demeç veren tliescu, bir uyarıda
bulunarak ülkedeki kaos ve anarşinin de-
vam etmesinin askeri bir darbeye neden ola-
bileceğini söyledi.
MACARİSTAN
Pakt'tan
aynlma yokBÜKREŞ (AA) — Macaristan, Varşova.
Paktı içinde kalacağım açıkladı. Macaristan
SavunmaBakanıGeneral Ferenc Kaıpati, ül-
kesinin Bükreş'teki büyukelçiliğinde düzen-
lediği basın toplantısında "Macaristan, Var-
şova Pakb üyesidir ve ittifaktan aynlmakgibi
birniyeti bulunmuyor" dedi.
Bakan, bununlabirlikteittifak bünyesinde
Avrupa'daki gelişmelere uygun değişiklikler
yapılması gerektiğini belirtti, ancak bu deği-
şikliklerin neler olacağını açıklamadı. Bakan
Karpati, "Avrupa'nm güvenliği başka bir bi-
çimde güvence allıoa alınmalı, NATO ve
Varşova Pakb, gelecekte ortadan kalkacak-
ür" ifadesini de kullandı.
ÇEKOSLOVAKYA
Çekoslovakya'da bulunan 75 bin Sovyel askeri, 1 Temmuz 1991'e kadar geri çekilecek. Resimde çekilmeye başlanan Sovyet tanklanyla yiiklü kalar göriilüyor. (Fofoğraf: AP)
Yeni seçim yasası kabul edildiParlamentoda kabul edilen yasa uyannca, 8 haziranda yapılacak
seçimler nispi temsil usulüyle yapılacak. Seçimlerde 18 yaşından büyük
her Çekoslovak oy kullanacak. Siyasi partilere de yüzde 5 barajgetirildi.
Dış Haberler Servisi — Çekoslovakya
Parlamentosu, 8 haziranda yapılacak genel
seçimlerin nispi temsil sistemiyle yapılma-
sını öngören yeni seçim yasasını kabul etti.
AA'nın AFP kaynaklı haberine göre yeni
seçim yasasında 18 yaşından büyük her Çe-
koslovak seçmenin oy kullanabileceği hük-
me bağlanıyor. Yasada ayrıca, siyasi par-
tilerin iki yıllık bir dönem için oluşturula-
cak yeni parlamentoya girebilmek için oy-
ların yüzde 5'inden fazlasını elde etmesi ge-
rekiyor.
Kasım ayında komünist rejimin düşme-
sinden sonra demokrasiye geçiş süreci ya-
şayan ülkede, siyasi yaşamın istikrara ka-
vuşmasımn ardından, 1992 yılında yeniden
seçimlere gidileceği belirtiliyor.
Parlamentoya girebilmek için gereken
yüzde 5'lik baraj, ülkedeki azınlıkları temsil
eden bazı milletvekilleri tarafından eleşti-
riliyor.
Bu arada, Çekoslovakya Cumhurbaşkanı
Vadav Havel, ülkesinde bulunan Sovyet.as-
kerlerinin tamamının 1 Temmuz 1991 'e ka-
dar geri çekileceğini bildirdi. Havel, Mos-
kova'ya yaptığı resmi ziyaret sırasında
SSCB Dışişleri Bakanı Eduard Şevardnadze
ile Çekoslovakya Dışişleri Bakanı Jiri Di-
enslbier arasında bu konuda bir anlaşma
imzalandığını belirtti.
Sovyetler Birliği'ne yaptığı iki günlük res-
mi ziyaretle ilgili olarak bir basın toplantı-
sı düzenieyen Cumhurbaşkanı Havel, SSCB
De\let başkanı Mihail Gorbaçov ile iki ül-
ke arasındaki ilişkilenn geliştirilmesine iliş-
kin olarak bir anlaşma imzaladıklannı da
söyledi.
HavePin verdiği bilgiye göre Çekoslovak-
ya'daki Sovyet askerleri 3 aşamalı bir plan-
la geri çekilecekler. Buna göre Çekoslovak-
ya'daki 75 bin Sovyet askerinin büyuk bö-
lümü 31 Mayıs 1990'a kadar geri çekilmiş
olacak.
Daha sonra, Aralık 1990'da ikinci
aşama gerçekleştirilecek ve 1 Temmuz 1991
tarihinde de Çekoslovakya'da hiçbir Sov-
yet askeri kalmamış olacak.
Çekoslovakya'da koalisyon hükümeti,
Sovyet askerlerinin, bu yıl sonuna kadar ül-
kelerinegeri dönmesini istiyor. Ancak, Ha-
vel, daha once yaptığı bir açıklamada da
Sovyet askerlerinin geri çekilmesinin
"aşama" gerektirdiğini söylemişti.
Bu arada ajanslar, Çekoslovakya Cum-
hurbaşkanı Vaclav Havel'in Moskova zi-
yareti sırasında 1968 Prag Bahan'nın mi-
man ve Çekoslovakya Parlamentosu'nun
yeni Başkanı Aleksandr Dubçek'in,
SSCB'ye resmi bir ziyaret yapma olasılığı
üzerinde de durulduğunu belirtiyorlar.
F.ALMANYA .
Polonya'ya
sınır
güvencesiDış Haberler Servisi — Federal Alman-
ya hükümeti birleşik Almanya'nın kurulma-
sı halinde Polonya'dan savaş öncesi sınır-
lara çekilmesini istemeyeceği yolunda garan-
ti verdi.
Konuyla ilgili açıklama Federal Alman-
ya Devlet Bakanı Rudolf Zeiters tarafından
yapıldı. Federal Almanya Parlamentosu'nun
Polonya'dan toprak istenmeyeceği doğrul-
tusunda karannı hatırlatan Zeiters hüküme-
tinin Demokratik Almanya'da 18 martta ya-
pılacak secimlerden sonra da bu garantiyi
tekrarlayabileceğini söyledi.
Federal Almanya Başbakanı Hdmut
Kobl, Birleşik Almanya'nın sınırlarıyla il-
gili böyle bir kararı ancak Birleşik Alman-
ya yönetiminin alabileceğini savunuyordu.
Polonya Başbakanı Tadeusz Mazowiec-
ki ise iki Almanya'nın birleşme öncesinde
ülkesine yeni sınırlar konusunda bir garanti
vermelerini ve bu sınırları saptayan bir an-
laşma imzaianmasım istemişti.
Federal Almanya Dışişleri Bakanı Hans
Dietrich Gencher de öneriyi olumlu karşı-
ladıklanm ve görüşmeye başladıklannı söy-
ledi.
TİRAN
Arnavutluk
AGİK'e
katılıyorDış Haberler Servisi — Arnavutluk'un
AGİK toplantısına katılacağı ve Avrupa-
yla işbirliğini geliştirmek istediği bildiril-
di. Arnavutluk Dışişleri Bakanlığı Sözcü-
sü, ülkesinin bu yıl yapılacak Avrupa Gü-
venlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) zir-
ve toplantısına katılacağını bildirdi. Söz-
cü, ülkesinin başta tngiltere olmak üzere
bazı Avrupa ülkeleriyle büyükelçilik dü-
zeyinde ilişki kurmak istediğini ve bu ko-
nuda göruşmeler yapıldığını söyledi. Söz-
cü, ülkesinin artık Avrupa'da işbirliği or-
tamına katkıda bulunmak istedığıni ve bu
amaç doğrultusunda uluslararası kuruluş-
larda yer alacağını belirtti.
AVRUPA PARLAMENTOSUNUNİTALYANRADÎKAL ÜYESİ PANELLA:
Laiklikve demokrasi birinci koşuldur— 3 —
NİLGÜN CERRAHOĞLU
BRLKSEL — Avrupa Parlamentosu'n-
da bağımsız grup içinde yer alan ttalyan
radikalierinin liderlerinden Marco Pandla,
Avrupa'ya ait olmak için aranan koşulla-
rın başında iaikliğin ve demokrasinin gel-
diğine inananlardan: "Ben Avrupa'mn her-
kese ait olduğunu düşüneıderdenim" diyor
Panella ve ekliyor, "Boyle bir Avrupa'nın
içinde ne kadar çok milliyel, din ve dil olur-
sa o kadar zengin olacağını da duşünüyo-
rum. Türkiye gibi bir Ortadoğu-Bizans kül-
tiininun de bu bütünün içinde yer alması
bana fevkalade cazip geliyor. Fakat lüm bu
farklı kültiırierin ortak paydası laiklik ve
demokraside birleşmeli. Avrupa birleşik
devletleri içinde ben sadece siyasi demok-
rasi ve hukuk devleti ükelerini benimseyen
ülkeleri görüyorura."
Bu noktada Panella bir an duruyor ve
Türkiye'nin Avrupa'da karşısına çıkan en
büyük engelin de bu olduğunu söylüyor.
"Benim gibi demokratlann istediği demok-
ratik Avrupa için" diye sözlerine devam
ediyor Panella; "Ülkenizdeki demokrasi
hâlâ şekilden ibarel. Henıiz bir oz kazan-
dınlmamış bu demokrasiye. Hapisteki o iki
komünist lidere gösterilen nasırlaşmış tep-
ki de bunu gösteriyor."
Ayvalık'ta doğmuş olan Midillili Niani-
as Dimitrios da Panella'nın görüşüne ka-
tılıyor. "lnsan haklan karşınıza çıkan en
büyük engel" diyor Dimitrios. Liberal eği-
limli Demokratik Yeniden Doğuş Partisi'-
ne mensup olan ve Avrupa Parlamentosu
siyasi komite üyelerindenbiri olarak Türki-
ye'ye gelen Dimitrios "8 Haziran 1988'de
komünistlerin davasında tanık olarak bu-
lunmak üzere Ankara'ya gittim. Savcı bir
iddianame okudu: 247 sayfa. Türkiye'de
komünistlere karşı çıkanlan bu muamde-
yi gerçekten anlamıyorum. Dtişünün ki ben
komünist degil, bir liberalim. İç savaşta ko-
münistlere karşı mücadele ettim. Beni Al-
manlara karşı ele verdiler. Onlann yüzün-
den hapsi boyladım. Amaben bugiin artık
mücadelemi yalnız demokrasi için sürdü-
ruyorum. Bu adamlar serbest bırakılmalı-
dır. Zaten komünizm artık bitmiş, dünya-
da yenilmiş artık. Nedir bu korku? İnanın
ki bu insan haklan ihlalleri bu adamlann
serbest dolaşmasından çok daha fazla za-
rar veriyor Türkiye'ye. Birisinin oturup bu-
nun hesabını yapması lazım. Bunlar serbest
bıraiulırsa, kaç kişi kurulu duzene karşı çı-
kar?" diye şaşkın bir ifade ile soruyor. Bir
an düşünüyor ve "Soruyorum sizce kaç ki-
şi?" diye yineliyor sorusunu.
Avrupa Parlamentosu'ndaki ezici çoğun-
luğu bu tip görüşleri paylaşan sosyalistler,
yeşiller, u'beraller, Avrupa sol birliği için-
de bulunan komünistler oluşturuyor.
1987'deki "Tek Senef'ten bu yana Avrupa
Parlamentosu'nun siyasi iradesi de yeni bir
ulkenin topluluğa katıtmasında buyük rol
o>Tiuyor. üye ülkelerin bakanlar konseyiyle
birlikte Avrupa Parlamentosu'nun da "tam
üyelige" ilişkin konularda görüşü dikkate
alınıyor. Parlamentonun tam uyeliği onay-
lamaması halinde durum çıkmaza girebili-
yor.
Bruksel ve Strasbourg'da yaptığımız gö-
ruşmeler Avrupa'da Türkiye'nin karşısına
çıkan ekonomik, siyasi, sosyolojik, din
farklılığı ve insan haklan ile demokrasi gi-
bi engellerin arasında en tayin edicisinin bu
sonuncusu olduğunu gösteriyor. Batı ölçü-
lerinde demokratik sayılmayan bir ülkenin
topluluğa katılması için gereken siyasi ira-
denin oluşması olanaksız görülüyor.
"Türkiye demokratik bir ülke olmadığı
için" diyor birgözlemci, "kamuoyu ve si-
yasi irade oluşturmamn önemini anlayamı-
yor. Çünkü Türkiye'de kamuoyunun belir-
lediği siyasi irade aynı ağırbğı taşımıyor."
Avrupa'da sağ, genelinde her zaman ol-
duğu gibi Türkiye ile yalnız ticari ilişkilere
önem veriyor. Din ve kültür farklılığı en-
geli bu kesimler için önem taşıyor. Türki-
ye'yi Hıristiyan Batı dünyasına uzak bulan
muhafazakâr kesimler, a>Tica Sovyetler
Birliği ve Doğu Avrupa'daki gelişmelerden
sonra Türkiye'nin stratejik öneminin de
azaldığını düşünüyorlar. Oysa demokrasi-
nin Avrupa'nın bütunüne yayılması konu-
sunda hassasiyet gösteren sol kesimlerin, la-
ik ve demokratik bir Türkiye ile yakın iliş-
kilere daha sıcak bakacağını söylemek
mümkün. Fakat Guardian gazetesi muha-
biri John Palmer'ın sözleriyle "sol kesim-
lerdeki bu ilgi, bugün için Türkiye'deki de-
mokratik standartlann ve insan haklan
standartlannın düşüklügü karşısında hisse-
dilen nefreti de gizlemiyor."
Doğu Avrupa'daki gelışmeler bile de-
mokrasinin Batı Avrupa kimliğinin ortak
paydası olduğunu ortaya çıkanyor. Bu ge-
lişmelerin Türkiye-AT ilişkileri uzerindeki
etkisiyle ilgili farklı görüşler ortaya atılıyor.
Kimisi Alman Hıristiyan demokratlarından
Avrupa Parlamentosu üyesi ve Macar tah-
tının varisi Arşidük Otto Von Habsburg gi-
bi "Doğu Avrupa'daki gelışmeler Türkiye'-
nin AT'ye yakınlaşmasını olumlu yönde et-
kikyecektir. Şimdiye dek aramızda bulun-
mayan bir tarih ve toprak köprusüne sahip
olacağız böylece. Türkiye, bu gelişmelere
sevinmelidir" derken, kimisi de Türkiye'-
ye yıllardır gösterilen ilgisızliğin yanında
Doğu Avrupa'ya karşı hızla beliren sempati
ve yakın işbirliğinin de Türkiye'nin Avru-
pa'ya olan "yabancı"lığını büsbütün vur-
guladığını söylüyor. Fakat her halukârda
Türkiye'nin Avrupa'nın çıkar alanı içinde
kaldığına işaret eden gözlemciler; kartları-
nı iyi oynadığı takdirde, Türkiye'nin EF-
TA ve Doğu Avrupa ülkeleriyle birlikte
12'lerin etrafındaki ikinci halkanın içinde
kalabileceğini belirtiyorlar. Bir federasyo-
na gitmek arayışı içinde olan 12'ler arasın-
1993'ten sonra Türkiye'nin böyle bir sıkı
çekirdek içine girmesine kimse ihtimal ver-
miyor.
Türkiye'yi yakından tanıyan AT yetki-
lilerine gore Akdeniz ve Afrika ülkeleri hal-
kasına itilmemek için bundan böyle Turk
hükümetinin gütmesi gereken politika, bu
çekirdeğin etrafında oluşacak ikinci halka-
ya girmek olarak özetleniyor. EFTA ve Do-
ğu Avrupa ülkelerinden oluşacak olan bu
ikinci halkayı 12'ler çekirdeğine bir dizi or-
taklık anlaşması ve siyasi işbirliği bağlaya-
cak. Brüksel'de pek çok gözlemcinin vur-
guladığı gibi bu ikinci halka da en şematik
ifadeyle, EFTA ve Doğu Avrupa ülkeleriyle
Yugoslavya ve Türkiyeklen oluşan iki ayrı
halkaya bolünebilecek. EFTA ülkeleri
Bruksel'le Doğu Avrupa ve Türkiye'den da-
ha yakın bir ilişki içinde olacaklar. Turki-
ye'nin doğrudan doğruya EFTA'ya katıl-
ması olasılığına gelince, bu konuda da gö-
ltalyan Radikal Milletvekili Marco Panella,
Türkiye'deki demokrasi sorunlarına değinirken
şunları söylüyor: "Komünizm artık bitmiş, dünyada
yenilmiş artık. Nedir bu korku (komünistİerden)?
inanın ki bu insan haklari ihlalleri bu adamlann
serbestçe dolaşmasından daha fazla zarar veriyor
Türkiye'ye!'
da ise gorülebilir bir gelecek için Türkiye'-
ye yer olmadığı konusunda Briiksel ve
Strasbourg'daki tum gözlemciler birleşiyor.
Türkiye'nin katılmaya teşebbüs ettiği
12'ler; 1963"te Ortaklık Anlaşması'nı im-
zaladığı Avrupa'dan çok farklı bir yapıya
sahip artık. Komisyon Başkanı Jacques De-
lors'un savunduğu şekliyle çok sıkı bir çe-
kirdek oluşturacak olan 12'lerin, 12'ler ola-
rak kalıp kalmayacağına bile şüpheyle ba-
kılıyor. Gerçekleştirmek istedikleri bir pa-
rasal birlikle, ortak bir merkez bankası, or-
tak para birimi ve hukümetlerden bağım-
sız olarak guçleri genişletilmiş bir Avrupa
Parlamentosu tarafından seçilecek bir ko-
misyon başkanı ile ulusal egemenliklerinin
onemli bir bölumünü Avrupa'ya devretme-
ye hazırlanan 12'ler arasında çeşitli neden-
lerden ötürü tngiltere, Danımarka ve Yu-
nanistan gibi ulkelerin bile kalıp kalmaya-
cağına kuşkuyla bakılıyor. Dolayısıyla
rüşler iki kutba aynhyor. Kimi Türkiye'-
nin Norveç, İsveç, Finlandiya, tzlanda, ts-
viçre, Avusturya gibi ülkelerle ne yoğun-
lukta bir ticaret alanı geliştirebileceğine iliş-
kin sonılar ortaya atıp bunun AT'yle ger-
çekleştirilebilecek gümrük birliğinden faz-
la bir farkı olmayacağını ileri sürerken, ki-
misi de Türkiye'nin AT'ye mümkün oldu-
ğu denli yakınlaşmak için elindeki her im-
kânı ve yolu denemesi gerektiğini, bunun
için de EFTA yolunun yabana atılmayacak
bir fırsat olduğunu iddia ediyorlar ve EF-
TA uyeleri arasında bir sondaj yapmakla
Türkiye'nin hiçbir şey kaybetmeyeceğini be-
lirtiyorlar.
Ne ki EFTA'yı yakından tanıyan, bu ör-
gütle uzun süre AT namına müzakereler-
de bulunmuş olan eski komisyon başkan
yardımcılarından Willi Haferkamp, "Bence
bunun için de Türkiye geç kaldı" diyor ve
ekliyor: "Türkiye bu adırnı birkaç yıl ön-
ce daha sıkı ticari bağlar kurmak için göz-
lemci olarak EFTA'ya katılan Yugoslavya
ile birlikte yapmalıydı. Bu Ortadoğu pazar-
larının Avrupa ekonomileri için ilginç ol-
duğu bir andı. Şu anda ise EFTA da tüm
gayretlerini Avrupa Topluluğu ile yaptığı
müzakereler üzerinde yoğunlaşlırmış vazi-
yette. Aralanna yeni bir üye alacak duram-
da olduklannı biç sanmıyorum."
1977'den 1984'e dek Türkiye ile yakın-
dan ilgilenmiş olan komisyonun eski baş-
kan yardımcısına, "Peki AT'ye ilişkin ola-
rak verebiieceginiz öneriler nelerdir?" di-
ye sorunca, "Her şeyden önce pralik
olmak" diyor Haferkamp ve devam ediyor:
"Mali protokolün yeniden açılması lemin
edilmelidir. AT Türkiye ile gerçekten ya-
pıcı bir ilişki kurmak istiyorsa, mali pro-
tokolü açması gerekir. Kıbns konusunun
bununla ilgisi olmaması gerekir. Bizim
1980'de darbeden önce yaptığımız son or-
taklık komitesi ve parlamenter komisyon
toplantılannda bu protokol anlaşmaya bağ-
lanmışü. Kıbns bunalımının üzerinden 6 yıl
geçmişti o zaman da. Hayli yapıcı olan bu
toplantı, orlaklık anlaşmasının canlandırıl-
ması için bir referans noktası olarak alına-
bilir."
AT'nin siyasi entegrasyona doğru geli-
şen evrimi içinde şartların elverdiği biçim-
de Türkiye'nin toplulukla bir siyasi işbirli-
ği yapısı oluşturmayı talep etmesi de veri-
len öneriler arasında sıralanıyor. Brüksel'-
deki gözlemcilerin üzerinde durduğu bir di-
ğer nokta da Avrupa'da bulunan göçmen
işçilerin haklan konusunda ısrarb bir tutum
almasını içeriyor. 1992'nin Avrupa'daki
göçmen işçilerin demokratik haklannı teh-
dit eden bir potansiyel yarattığına işaret
eden AT'ye yakın çevreler, Türk hüküme-
tinin Türk işçilerinin oy hakkı, serbest do-
laşımı ve sosyal guvenlik haklannı elde ede-
cek girişimlerde tüm ağırlığım koyması ge-
rektiğini belirtiyorlar.
Genel çerçevede Türkiye'nin Avrupa'da-
ki varlığını sürekli olarak hatırlatması tav-
siye ediliyor. Aksi takdirde Almanya'nın
birleşmesi, Avusturya'nın katılması, Çekos-
lovakya, Polonya ve Macaristan gibi ulke-
lerle ozel ilişkiler gibi "ivedi" sorunlar ara-
sında Türkiye, rafa kaldırılan Türk dosya-
sıyla birlikte tamamen unutulmak tehlike-
siyle karşılaşıyor. Topluluğun kurulduğu ilk
yıllardan beri Brüksel'de bulunan
"Agenor" dergisini yayımlayan John Lam-
bert, "Türkiye ancak kendi seceneğiyle Av-
rupalı olacaktır. Bunun için de Avrupa'ya
ilişkin ısrarlannı sürdürmesi gerekir. Orne-
ğin. Mitterrand Avrupa Konfederasyonu
fikrini ortaya attığı zaman kamuoy unda il-
giyi sıcak tutmak için hemen çıkıp ben fie
vanm, ben de bu konfederasyonda yer aia-
cağım demelidir" diyor. "Economist" der-
gisinin muhabiri Bobb Taylor da aynı gö-
rüşü savunuyor. "Ne ki" diyor, "Gene de
'Avrupa Konfederasyonu'nun parçası ol-
mak istiyorum' derken, lam üyelik hedefi-
ni de bir kenara bırakmamalısınız. Bunu siz
unutursanız, herkes sizden önce unutur."
Türkiye'de 1983-87 yıllan arasında Av-
rupa Topluluğu temsilcisi olarak bulunan
Gwyn Morgan da "Türkiye'nin tam uyeli-
ği unutmasını salık .vermeye cesaret
edemiyonım" diyor ve ekliyor, "Türldye*-
nin tam üyeligi unutabileceğini ya da unu-
tacağını sanmıyorum. Türkiye bekleyecek
ve topluluktaki gelişmelere gore kendine ye-
ni bir değerlendirme yapacak bence."
• Uzun dönemde tam üyelik için tek ola-
sılık, 12'lerin hedeflediği Avrupa Federas-
yonu'nun gerçekleşmeyip topluluğun
Thatcher-vari bir büyük pazara dönüşme-
si halinde beliriyor. Doğu Avrupa ulkele-
rini de kapsayacak bir "sulandınlmış" Av-
rupa içinde Türkiye'ye bir yer bulunabile-
ceğini söyleyenler çıkıyor.
"Sulandınlmış Avnıpa", "Değişken Ge-
ometri", "İç İçe Giren Halkalar"; "Kon-
federasyon"... Hangi adı alırsa alsın ve ne
tip bir mimariye sahip olursa olsun, Avru-
pa'da kalmak isteyen bir Türkiye'nin ge-
niş kapsamlı bir "mevcudiyet stratejisi" ge-
liştirmesi gerektiği vurgulanıyor. 1974-79
yıllannda Ankara AT temsilcisi olarak bu-
lunan Gian Paolo Papa ise "Bu mevcndi-
yet stratejisinin siyasi partilerden sendika-
lara. kültür ve iş dünyasına dek uzanması
gerekiyor" diyor ve ekliyor, "tek pazar ol-
gusu karşısında ve Doğu Avrupa pazarla-
nnı de geçirmek çabasında sanayicilerin oy-
nayacağı rol de onem kazanıyor. AT ülke-
lerinde siyasi stratejinin tanımlanmasında
sanayici dünyası da giderek büyük rol oy-
nuyor."
Brüksel'den bakıldığında Türkiye'nin de-
ğeri yalnız kendi çabalanna bağlı olacak-
mış gibi görünüyor. Türkiye'nin saldırgan
olması gerekiyor. Ama Batı da laik, de-
mokratik ve liberal bir Türkiye istiyor.
BÎTTÎ