25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 ARALIK 1990 HABERLER CUMHURÎYET/3 Işçieyleıııi 3ocakta Türk-lşyöneticilerieylem tarihinibelirledikten sonra toplucaAnıtkabir'eyürüdüler *ÇaHkaya'ııın şişmanı. işçi düşmanı' Türk-Iş'te sendika yöneticileri ve şube başkanları Ankara Gölbaşı Sineması'nda eylem kararı aldıktan sonra Anıtkabir'e yürürken "tşçiler el ele genel greve" "Çankaya'nın şişmanı işçi düşmanı" gibi sloganlar attılar. ANKARA (Cnmhuriyet Bü- ros«) — Tttrk-tş Genel Başkanı Şevket Yılmaz, tüm Türkiye"de işçilerin 3 ocak perşembe günü işe gitmeyerek genel eylem yapa- caklarını açıkladı. Türk-İş ve sendika yöneticileri ile şube başkanlan toplantımn yapüdığı Gölbaşı Sineması'ndan Anıtkabir'e değin, "tşciler el ele genel greve", "Çankava'nın şiş- manı, işçi düşmanı" sloganları arasında yürüdüler. Türk-lş Başkanlar Kurulu- nun dün yapüan şube başkanlan toplantasında açıklanan dekle- rasyonunda, tttm yurttaşlar, ku- rum ve kuruluşlar, Türk işçile- rini manen desteklemeye çağırü- dı. Şevket Yümaz da "Bu müca- dele, bir avuç azraUgın, iılke ka- derine egemen olmasına ve ço- ğunluğa Uhakküm etmesine karşı verilmektedir" dedi. ZonguldakTürk-İş'i uyandırdı ŞÜKRAN KETENCt ANKARA — Zonguldak maden işçileri dün Ankara'daydüar. Gölbaşı Sineması'ndan Anıtkabir'e, "Vur vur inlesin, Çankaya diniesin", "Geliyor geliyor, genel grev geliyor" sloganları ile yürüdüler. Ashnda maden işçileri, hazırhğını yaptıkları Ankara yürüyüşünü gerçekleştirmiş değiller. Okuduklarınıza belki inanmayacaksmız, ancak Gölbaşı Sineması'ndan Anıtkabir'e yürüyenler, en önde Türk-lş Başkanı Şevket Yılmaz, Türk-tş'e bağlı bütün sendikalann başkanlan, yönetım kurulu üyeleri, bütün sendikalarm şube başkanlan, Türk-lş bölge temsilcileri, disiplin, onur kurulu üyelerinden oluşan 1.5 milyonun üstünde bir işçi kitlesinin yasal temsilcileri 1.100 civarmda sendika yöneticisi idi. Yine belki okuduğunuza inanmayacaksınız, ancak 3 ocakta uygulanacak adı "üretimden gelen gücıin kullaadmttsı" ya da "işe gitmeme", özü genel grev olan karar ayakta oybirliği ile alınırken "İşçi taban degil, yöneticiler tavan", "Ölmek var, dönraek yok", "tşçiler el ele, genel greve". "Yaşasın işçilerin birliği", "Çankaya'nın şişmanı, işçi düşmaıu" sloganlannı atıyorlar, alkışla, ıshkla tempo tutuyorlardı. Tûrk-lş'in yöneticileri oybirliği ile alınan karardan sonra aikışla slogan atarak Gölbaşı Sineması'ndan Türk- lş yönetimi önde, düzerüi yürüyüş kolu olarak Anıtkabir'e 'Ata'ya şikayet için" yola çıktılar. Slogan seslerine camlara, balkonlara çıkan kadınlar aikışla, el sallayarak desteklediklerini gosteriyorlardı. Ister istemez Türk-lş'in yıllar önceki Meclis'e dilekçe verme girişimini anımsıyoruz: Türk-tş yöneticilerinin Tür4c-lş binası önunde polis çemberine almıp geri döndürülmelerini. Şimdi Çankaya'ya yönelik, hükümeti isüfaya çağıran sloganlarla Anıtkabir yürüyüşünde polisler değil yol kesmek, yol gösterici olmak için âdeta çaba gösteriyorlar. Köprülerin altından ne kadar çok su akmış!.. TUrk-lş'in "üretimden gelen güciin kullandması" kararı yıllar öncesine dayanıyor. Bu konuda alınmış genel kurul ve başkanlar kurulu sayısını dahi anımsayamıyoruz. Söylene söylene sakız olmuş, artık uygulanacağma kimsenin inanraadığı karar açıklanırken pek çok sendika başkanının rengi bize biraz soluk gibi geldi. Hele de başkanlar kurulunda kararı engellemek, belirsiz tarihe ertelemek üzere gösterilen çabalan bilince. Ashnda eylem tarihinde de verilen söz tutulmamış, tarih en az bir haftalık bir erteleme ile yılbaşı sonrasına, 3 ocağa alınmıştı. Yine de sonunda alınmıştı, daha doğnısu alınmak zorunda kalmmıştı ya!.. Tabanın baskısını üzerlerinde duyan, tabana eylem kararı götürme zorunluluğunu hisseden şube başkanları, karan oylesine büyük bir coşku ile karşıladılar ki... Çok kısa zamanda Zonguldak'ta hapsedilmek istenen çok güçlü, çok kararlı maden işçisinin sesi; hükümetin, TRT'nin, TV'nin sansürünü aşmış, sorunlan özdeş işçilerle, tekstil, metal, kâğıt, petrol işçileri ile bütünleşmişti... Zonguldak'tan çıkan gür ses, tabanın tavanı zorlaması ile dün Ankara'da, başkentte tavan yöneticiler Anıtkabır'e yürürken atılan sloganlar da vardı. 3 ocağa kadar Türkiye işçi sınıfımn bulunduğu her yere Türkiye'nin heT yöresine yayılacak. Belki de Genel Maden-tş'ten sonra Türk-lş'in de yaptığı çağrı doğrultusunda, demokrasiyi sağlıkh kılabilme yolunda, demokrasi isteyen herkesin katılımına dönüşecek... , Yeniçeltek faciası 7 milyar tazmînatANKARA (UBA) — Amas- ya'nın Yeniçeltek Maden Işlet- meleri'nde 7 Şubat 1989 tarihin- de meydana gelen ve 68 işçinin toplu ölümüne neden olan iş ka- zasında gerekli önlemleri alma- dıgı gerekçesiyle hakkında dava açüan Yeniçeltek Kömür ve Ma- dencilık Şirketi, yaklaşık 7 mil- yar lira manevi tazminat ödeme- ye mahkûm edildi. Ankara Üçuncü tş Mahkeme- si, şirketin oluşan manevi zara- nn karşılanması amacıyla ya- şamlannı yitiren madenci eşle- fine vç çocuklarma 10'ar mil- yon, anne ve babalanna 7 r şer milyon, kardeşlerine de 2'şer milyon lira tazminat ödemesine karar vererek davayı bitirdi. Mahkeme, bu tazminatlann olay tarihinden itibaren yüzde 30 yasal faiziyle birlikte öden- mesini de hüküm altına aldı. Madencilerın ölümünden sonra dünyaya gelen iki çocuk adına açılan manevi tazminat davası ise başka günde görülmek üze- re ertelendi. Madenci ailelerinin avukatları Ahmet tyünaya ve Ahmet Atak, şirket aleyhine aynca maddi tazminat davası da açacaklannı bildirdiler. Yeniçeltek Kömür ve Ma- dencilik Anonim Şirketi aleyhi- ne açılan davaya Ankara Üçün- cü İş Mahkemesi'nde devam edildi. Davayı aile adına açan Avukat Ahmet tyimaya ile 23 aile adına davaya katılan Avu- kat Ahmet Atak son iddialan- nı bildirdiler. lyimaya ve Atak davah şirke- tin ölümlerden doğnıdan so- rumlu olduğunu, olay öncesin- de gaz seviyesinin normalin çok üstüne çıkmasına ragmen işçileri çalıştırmaya devam ettirdikleri- ni kaydettiler. Karannı açıklayan Üçüncu İş Mahkemesi Hâkimi Bekir Yıl- maz davanın biürildigini bildir- di. Yargıç Yümaz, "Olayın oluş tarzı, vehamet derecesi, davayı açan kişilerin ölenlere olan ya- lunlıklan kazadaki kusur oranı dJkkate ahnarak davalı şirketin, davacılann eşlerine 10'ar mil- yon lira, çocuklanna 10'ar mil- yon lira, anne-babalanna 7'şer milyon lira, kardeşlerine de 2'şer müyon Hra manevi tazmi- n b oiay tarihi Ue 7 şabattan iti- baren yüzde 30 yasal faiziyle birlikte ödemesine karar verildi" dedi. BURSA Özal'agrevli karşılama KUTLU ESENPEMİR BURSA — Grevdeki maden işçilerinin tepkisinden çekinerek Zonguldak Ereğli gezisini son anda iptal eden Cumhurbaşka- nı Tnrgut Özal'ın 27 arahk gü- nü Bursa'ya yapacağı gezi sıra- smda işçüerin yoğun protesto- suyla karşılanması bekleniyor. Cumhurbaşkanı özal'ın gezi ta- rihinden 1 gün önce Bursa'da metal işkolunda çalışan 17 bin işçi grevde olacak. Sendika yet- kilileri özal'a karşı eylem ara- yışına girerken Cumhurbaş- kanı'nın 2 bine yakın polisin çemberi içinde olacağı bildiril- di. Özal'ın gezisi olduğu gün 2 bin 500 tekstil işçisini kapsayan toplu iş göruşmeleri de sonuç- lanacak. tstanbul'da belediye işçileri Tüm-Bel-Sen adh sendikamn kuruluş bildirisini vilayete verdiler. (Fotograf: Deniz Topaloglu) Belediye sendikalaşıyorİş-Sendika Servisi — Memurların sendika girişimlerinde yeni bir adım daha atıldı. Istanbul'da bin 618 belediye memuru Tüm-Bel-Sen adıyla sendika kurma başvurusunda bulundular. Geçici genel başkanının Vicdan Baykara olduğu bildirilen ve genel merkezi lstanbul'da olan Tüm-Bel- Sen'den (Tüm Belediye Memurları Sendikası) kuruluş başvurusu lstanbul Valiliği'nce kabul edildi. Valilik binası önünde toplanan binlerce belediye memuru, başvurulanmn kabul edilmesini toplu alkışlarla ve zafer işaretleriyle karşıladılar. öte yandan lstanbul'daki kuruluş başvurusunun kabul edildiğini öğrenen lzmir belediyelerinde çalışan 500 dolayında memur, Belediye önünde şenlik yaptılar. Balıkesir'de ise uzerinde 'Öğretmenlere grevli toplusörieşmeli sendika hakkı' tümcesi bulunan pankartı pencereye astıklan gerekçesiyle Eğit-Der Balıkesir Şubesi polis tarafından 1 hafta süreyle mühürlendi ve başkanı ile 5 yöneticisi gözaltına almdı. Savcüık soruşturmasından sonra serbest bırakılan yöneticilerin tutuksuz olarak yargılanacaklan öğrenildi. 32. GÜN'DEBlRAND-SADDAMGÖRÜŞMESİ SaddamTKFyi karıştırdı Türk-lş Başkanlar Kurulu1 nun aldığı genel eylem karan, dün Gölbaşı Sineması'nda dü- zenlenen sendika merkez yöne- ticüeri ile şube başkanlannın ka- tıldığı yaklaşık 1500 kişilik bir toplantıda açıklandı. "Ekmek, banş, özgiirlük" pankartı ile süslenen salona, sendika yöne- ticileri polis aramasından geçi- rilerek ahndı. Türk-lş Başkanlar Kurulu üyeleri de sinema perdesinin al- tındaki platforma oturdular. Türk-lş Genel Başkanı Şevket Yılmaz saat 10.20'de salona gi- rerken Ankara Anakent Beledi- yçsi Orkestrası, "Dag başını du- man almış" marşını çalmaya başladı. Genel Teşküatlandınna Sek- reteri Mehmet Bamyacı'nın oku- duğu deklerasyonda, demokra- tik rejimin işlerliğı, sosyal ve ekonomik sorunlardaki tıkanık- hğın barışçı bir anlayış içinde çözümlenmesi, ulusal gelirin adaletli dağıtımı, hukukun üs- tunlüğü, hak arama yollarının açık tutulması yönündeki istem- lere siyasal iktidarca herhangi bir olumlu yaklaşun gösterilme- diği kaydedildi. Deklerasyonun okunmasın- dan sonra Türk-lş Genel Başka- nı Şevket Yılmaz, ayakta alkış- larla kürsüye geldi. Yılmaz, iş- çiler ve toplumun bütün kesim- lerinin buradan yükselecek ve tüm ülke sathmda uygulamaya konulacak eylemle ilgili sesi bek- lediğini belirtti. Türk-lş toplantısından çıkan sendikaalar daha sonra yürüyüş kolu oluşturarak Maltepe Cami- si'nin yanından yürümeye baş- ladılar. Sendikacılar, yürüyüş boyunca şu sloganları attılar: "Hükümet istifa", "Öıal fasti- fa", "En büydk Türk-lş, başka büyük yok", "Çankaya'nın şiş- manı, Atatürk düşmanı", "Ge- liyor geliyor, genel grev geliyor", "Halkımızla el ele, genel greve", "Padişah istifa, hanedan istifa", "Savasa hayır", "TRT onlann, meydanlar birim." Amtkabir'e sessiz bir biçimde gelen sendikacüar, Atatürk'ün mozolesi önünde saygı duruşun-. da bulundular. TİSK Başkanı Refik Baydur, Türk-lş'in eylem karanna üişkin yazüı açıklamasmda, "Boyle bir karann ve eyleme iştirak etme- nin >usalanmız açısından suç teşkil etmesi bir yana, ekonomik sonuçlan büyuk onem taşımak- tadır" dedi. Baydur, "Türk-tş yetkilflerinin, poütik agırükü ey- lem karannı bir kere daba göz- den geçirmelerini diliyorurn" di- ye konuştu. Genel Maden-tş Sendikası Genel Başkanı Şemsi Denizer, Türk-lş'in aldığı genel eylem ka- ranru olumlu karşıladığını belir- terek "Ancak 15 gün sonraya ge- nel eylem karan alınmasının bir anlanu yok. Bence zamanlaması geciktirilmiş. Genel eylemin za- manının geç olması. bizim ger- çekieştirecegimiz Zonguldak'tan Ankara'ya yüriiyüşü etkiledi. Genel eylemin geciktirilmesi, bn açıdan birtakım soru işaretleri- ne yol açıyor" diye konuştu. Başbakan Yıldınm Akbulut, Türk-lş'in karannı değerlendi- rirken, hükümetin demokratik uyanlardan gerekli dersi alaca- ğını söyledi. Akbulut, "Hükü- met olarak her türlü müzakere- ye, görüş teatisine hazır olduğu- muzu söylemek istiyorum. De- mokratik mUesseseler şiddete baş\urmaksızın meseleleri çöz- mesini bilmelidir" dedi. BUGUN ALİStRMEN Savaş Olsa da Olmasa da Zamanın sarkacı, savaş ile barış olasılıkları arasında çıl- gınca kolan vururken Ankara, dış politikasını gelecekte bel- ki de uzun süre ipotek altına sokabilecek çok yanlış bir giri- şimin içine düşmüş bulunuyor. Özal iktidannın ülkenin güneydoğusuna NATO çevik kuv- vetine bağlı birlikler çağırma girişimieri dünkü bütün gaze- telerin manşetlerinde yer aldı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, her ne kadar konu olgunlaşmadan resmi bir açıklama yapa- mayacağını söylüyorsa da artık Türkiye'nin çok önemli bir adı- mı atmış olduğu anlaşılmaktadır. işin ilginç yönü savaş olsa da olmasa da atılan adımın so- nuçlarının bizi uzun yıllar gerı dönülmesi güç bir noktaya ge- tirmiş olmasıdır. Türkiye'nin kendi topraklan uzerinde, Irak'a yönelik olarak çevik kuvvetten destek istemesi ve bu istemini NATO çerçe- vesi içine oturtması, uzun süren bir tartışmanın sonuna va- rılmış olması demektir. Bılindiği gibi, 4 Nisan 1949 tarihli Kuzey Atlantik tttifakı Ant- laşması'nın, sonradan Yunanistan, Türkiye ve RAImanya'nın da katılması, daha sonra da Cezayir'in Fransa'dan ayrılarak bağımsızlığını ılan etmesi üzerine çeşitli kez degişikliğe uğ- rayan, ama özüne fazla dokunulmamış bulunan & maddesi örgütün sorumluluk alanını saptamaktaydı. Sovyetler Birliği ile Varşova Paktı, ayakta kaldıklan sürece bu maddşdekı sorumluluk alanı geçeıiiliğini korudu. Gerçi ABD'nin ilgisinin Körfez uzerinde yoğunlaşması ve bu böl- gede de alan dışı sorumluluk kavramıyla NATO'ya bir işlev yükleme niyeti Doğu Bloku'ndaki büyük çözülmeden önce başlamıştı. Ama NATO'nun Avrupalı üyeleri ve bir kanat, ay- nı zamanda da Ortadoğu ülkesi olan Türkiye bu istege çok sıcak bakmıyortar, hiç değilse biraz uzak duruyorlardı. Hatta, Doğu'daki büyük çözülmenin hemen ardından, NA- TO içinde "ittifaka üye ülkelerin sosyal refahı arttırmalan için yakın işbiıiiğini öngören", uzun süredir unutulrnuş görünen 2. madde birden anımsanmış ve o işlevin o yöne doğru kay- dırılması eğilimi güçlenmişti. Ancak Saddam'ın Kuveyt'i iş- gali ile birlikte, ABD patronluğundaki Batı ittifakının gözleri Körfez'e çevrilmiştir. Artık Batı ile onun Doğu'daki müttefiği Japonya yakın gelecekte kendilerinı Sovyetler ya da Varşo- va Paktı'nın değil, petrol yatağı Körfez bölgesi ve Ortadoğui daki denetim dışı girişimlerin tehdit ettiğini düşünür olmuş- lardı. Bu durumda, Batı'nın askeri örgütünün Körfez bölgesin- de sorumluluk yüklenmesi ve VVoerner'in de sık sık vurgula- dığı "alan dışı sorumluluk" kavramının güncellik kazanması ya da daha açık deyişiyie sorumluluk alanının değişmesi veya genişlemesi gündeme geliyordu. Bu durum NATO iilkeleri içinde özellikle Türkiye'yi apayrı bir konuma itiveriyordu. Şöyle ki daha önceki sorumluluk ala- nında, topyekun bir nükleer savaş halinde Örgütün tüm üye- leri, esnek karşılık durumunda ise hemen hemen tüm üye Avrupa ülkeleri savaşın alanı haline geliyorlardı. Oysa yeni sorumluluk alanı, karşı tarafın güçlü stratejik nükleer silah- ları ve füzeleri olmadığına göre. örgüt üyesi ülkelerden yal- nızca Türkiye'yi savaşa sıntrdaş yapıyor ve olası bir savaşın alanı içine yalnızca Türkiye'yi sokuyordu. Böyle bir gelişme savaş halinde Türkiye'yi, çatışmanın odaklarından biri durumuna düşürecektir. Bu olasılığın ülke- miz açısından hangi zararlara neden olacağı kolayca anla- şılabilir. Peki ya savaş olmaz da sorun banşçı bir biçimde çözülür veya ne savaş ne c*e barış olan "savaşmama haline" dönü- şürse ne olur? Bu sorunun yanıtı da çok karmasık değil. Türkiye çevik kuv- yeti çağırdığı andan itibaren artık NATO'nun Körfez ve Orta- doğu ülkelerine yönelik bir örgüt olduğunu resmen kabul et- mış ve bu yeni durumda bölgede NATO'nun komşu ülkelöre yönelik girişimlerinin sıçrama tahtası rolünü üstlenmiş ola- caktır. Bu da bölgeden bakıldığında Ankara'nın bir "Truva atı" olarak algılanması demektir. Görüldüğü gibi çok yanlış bir adım atılmak üzeredir ve bu adım tamamlandıgında savaş olsa da olmasa da Türkiye 1 nın dış politikası uzun yıllar sürecek bir ipotek altına tonula- caktır. KISA KISA • Ankara Universitesi Hukuk Fakültesi ile Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden 1402'lik 9 öğretim üyesi, Ankara Universitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Serin'e ortak bir dilekçe vererek YÖK ve 1402'likler uygulamasını protesto ederek görevlerinden istifa eden öğretim üyelerini geri dönmeye çağırmasım istedüer. • Gökçeada Yan Açık Cezaevi öğretmeni Ünal Kayabalı'nın otomobüi kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından önceki gece evinin önünde üzerine benzin dökülerek yakıldı. Kayabal kendisini sevmeyenlerin otomobilini kundaklamış olabileceklerini ileri sürdü. ÖLÜM • Dokuz Eylül Universitesi Senatosu üyesi ve Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nejat Kaplanoğlu, önceki gece geçirdiği bir kalp krizi sonucu öldü. ANKARA (Cumhuriyet Bu- rosu) — Gazeteci Mehmet Ali Birand'ın Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'le yaptığı ön- ceki gün TV'de yayımlanan rö- portaj, TRT içinde sorun oldu. Programın yayuı anına değin, röportajın nasıl yayımlanacağı konusunda, Haber Dairesi Baş- kanlığı'nın "tereddüt" etmesi ve kurum içindeki iç çekişmeler ne- deniyle, Saddam Huseyin- Bırand göruşmesi haber bulte- ninde yer almadı. Dışişleri Ba- kanhğı SözcUsü Mnrat Sungar- ın Saddam'a yanıt vermesini ise Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın istediği belinildi. Özal 7 ocakta 32. Gün programında Saddam Hüseyin'e yanıt verecek. Saddam Hüseyin röportajının yer aldığı "Ozel 32. Gün Programı" ile ilgili olaylar şöy- le gelişti: Gazeteci Mehmet Ali Bi- rand'ın ağustos ayından bu ya- na süren görüşme istemine, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüse- yin'in "olumlu" yanıt vermesi üzerine, ftirand geçtığimiz cuma günü "roportajr'' gerçekleştirdi. Göruntüler ise pazar günü TRTye ulaştı. Haber Dairesi Başkan Yardımcısı Şahap Alp- in "Saddam röportajı" konu- sunda Haber Dairesi Başkanı ibsan Öztamer'e bilgi vermeyi "unutması" üzerine, başkanın gelişmelerden ancak pazartesi akşamı haberi olabildi. Röpor- F Mehmet Ali Birand'ın Saddam Hüseyin'le yaptığı röportajı, CNN, BBC gibi tanınmış yayın kuruluşlarımn haber bültenlerinde duyurulurken, TRT'nin, 'iç çekişmeleri' yüzünden haberlerde yer almadı. Özal, Saddam Hüseyin'e yanıt verecek. tajın "hemen yayımlanması" ge- reğı göz Önünde bulundurula- rak, başkanlık kendi inceleme- sinden sonıa, Dışişleri Bakanlı- ğı, programı salı gunü inceledi. Bu arada aynı gün Curnhurbas- kanlığı Sözcüsü Kaya Toperi de programın bir bandını istedi. Haber Dairesi Başkanhğı, Sad- dam Hüseyin'in Turkiye'ye yo- nelik "cevap hakkı" doğuracak bölumlerin çıkanlması yönünde görüş bildirdi. Dışişleri Bakan- hğı, bu konuda daha esnek dav- ranarak programda "çıkarma yapmayı gerektirecek bir unsur bulunmadığı" karanna vardı. Programın bazı bölümlerinin kesilmesi isteminin ise "tama- men bir kurum içi çekişmeden" kaynaklandığı ifade edildi. Bu çekişme nedeniyle Haber Dairesi Başkanhğı, Birand- Huseyin görüşmesine haber bül- tenlerinde yer vermedi. TRT Ha- ber Dairesi Başkanhğı yetkilile- ri, daha önceki programlarda, 32. Gün'ün onemli bir konuğu olduğu zaman haber bülteninde yer verihnesine karşın bu konu- da yöneltilen sorulan "Tekrar yapmak istemiyonız" şeklinde yanıtlamakla yetindi. CNN, BBC gibi dunyaca unlu televiz- yon kuruluşlarımn haber olarak duyurduğu göruşmeyi TRT, Erovision kanahndan Avrupa- daki TV istasyonlarına da geçti. öte yandan 7 ocakta yayım- lanacak "32. Gün" programın- da Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Saddam Hüseyin'e yanıt vereceği öğrenildi. Özal, prog- ramda, iki dışişleri bakanının is- tifasına ilişkin sorulan da yanıt- layacak. İki kere ikinin dört ettiği kadar tartışmasız bir gerçek de Renault 9'ların Türkiye'ye yakıt tasarrufuyla birlikte zerafeti, güvenlikle birlikte konfoaı getiren otomobiller olduğudur. Otomobil alırken sorun. Renault 9 Broadway ve Renault 9 Automatic gibi otomatik camları, merkezi kilitlemesi, koltuklarında beşik hareketi var mı? Manevra yeteneği yüksek mi? Yakıt tüketimi düşük mü? Renault 9'ların yakıt tasamriuna, zerafetine söylenecek söz yok. Ama, görûp denemek için gidebileceğiniz 283 Renault yetklli satıcısı var. 91Model RENAULT 9 RENAULT » O T C . 94.12S.OOO-TL (% 20 K0V 4 825 000 -TL v» na»/B haiçft.) RENAULT • OTE BROADWAY • 27J07».Ma/n. (% 20 KOV: 5.415.000 -TL vo n*tye huitft.) RENAULT • AUTOMATİC • 32^3SXOO-TL (% 20 KDV 6.565000 - U V» l**»y» haiçâ) \AULTTaşanacak OtomobiDer"
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear