Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
30KASIM 1990+*** CUMHURİYET/19
Hutıçmalı
şarkıcı
d '
son "eroök
fantezUerinin"
bulunduğu
"Justify My
Love" adlı
video fflmi
MTVşirketi
Urafmdan
gösterttmeyecek.
Aflterikan
video jirkedain
bu karanna
karşılık Warner
Brothers
"Justify My
Love"ın
kasetini iki
haftaya kadar
piyasays
duyurdu.
(Fotoftraf: Reuter)
Burdur'da
Yöre Haber
BURDUR (Cıunhuriret) —
Burdur Belediyesi "Yöre
Haber" adıyla bir yayın organı
çıkarmaya başladı. Burdur Be-
lediyesi adına sahipliğini Beledi-
ye Başkanı Armağap Öci, Yazı
Işleri Müdürlüğü'nü Nevzat Ze-
ren, Haber Müdürlüğü'nü de
Şafak özkayacan'ın üstlendiğj
Yöre Haber, üç ayda bir yayım-
lanacak.
Uk sayısı 1 Aralık 1990'da cı-
kacak olan yayın organınm Iz-
mir Büyükşehir Belediye Mat-
baası'nda bastınldığını bildiren
Belediye Başkanı Armağan tlci,
"Her türlü engellemeye karşın
ufnklanmız genişlemiş, sesimiz
duyulmuş olarak daba kaynak
yaratjcı ve arttıncı bir yöntemle
Bardar'a hizmet etmeyi surdü-
riirken Yöre Haber isimli dergi-
mizi snnoyornz" dedi.
REMBRANDT'IN JUNO'SU — Tablolanna paba biçilme-
yen Hollandalı ressam Rembrandt'ın Juno adlı tablosu Los
Angeles'da açılan Armand Hammer Sanat ve Kültür Müze-
si'nde sergUenmeye başlandı. Rembrandt, tabloyu yıllarca evin-
de kendisine yardımcılık eden Henrickje Stoffels'in anısına
yapmış; tabio ünlü ressamın sayılı yapıtlanndan biri olarak
gösterilmişti. (Fotoğraf: AFP)
Oğretmenlerîn
lisans
basvunılan
ANKARA (ANKA) — Mifli
Eğitim Bakanüğı'run, öğretmen-
lerin daha üst derecelerde öğre-
nim görmelerini sağlamak ama-
cıyla başlattığı "önlisans" ve
"lisans" tamamlama program-
lanna başvurular bu aksam so-
na eriyor.
Miüi Eğitim Bakanlığı, öğret-
men Eğitimi Genel Müdürü
Necmi Yazıcıoğlu'ndan alınan
bilgiye göre yapılan önlisans ve
lisans tamamlama basvurulan,
branş ve sayı olarak değerlendi-
rilecek, yeterli sayıda talep oldu-
ğu takdirde üniversitelerle işbir-
liği yapılarak programın uygu-
Ianmasına geçilecek.
Diana
çocuidarla
Ingiliz tahtının
veUabh Prens
Cfaarles'ın
kansı Prenses
Diana Malcolm
Sargent,
Kanserli
Çocukiar
Vakfı'nın fahri
başkanı.
Prenses, önceki
gün kanserli
çocuklann
bakınunın
giderlerinin
sağlanması
amacıyla vakfa
armağan edilen
Ford Escort
Cabriolet üpi
bir otomobili
teslim aldı.
(Fotoğraf:
RELTER)
HABERLERtV DEVAM
OLAYLAKIN
ARDENDAKI
GERÇEK(Baftaraft 1. Sayfada)
rülen görüşmelerde sonuç alına-
mamıştır. Cumhurbaşkam özal,
bu konuda bir konuşma yapa-
rak şunları söylüyor:
"Bugün Zonguldak kömür
havzasmda ifçiye verilen ücret,
sattığımız kömürün bedelini
karşdamıyor. Bırakınıı amortis-
matıı, diğer hiımetleri, elektri-
ğU sattığınız kömür Lşçi ücretle-
rirü karşılamıyorsa ne yapacak-
struz? Zaran 500-600 milyan
buluyorsa, yartn yüzde 60 zam
verdiğiniz zamtm bu açık, bu za-
rar bir trilyonun üstüne çıkar.
Kim ödeyecek bu parayı? Dev-
let baba, ver bakahm diyecek-
• ler. Devlet nasti verecek? Ya ver-
gileri arttıracak ya para basa-
cak. Biz para basmamaya çalı-
şıyoruz. Çünkü para basılması
enflasyoruı arttmyor. Üretbnol-
mayan yere haddtndenfazla pa-
ra verineniz, enflasyonu köriik-
Ursiniz."
özal'ın konuşmasında doğru
olan noktalar yok değildir; ama
yanlışlan o kadar büyüktür ki
Zonguldak grevme bir çözütn
getireceğine, sorunu büsbütun
ağırlaştırmıştır.
önce Cumhurbaşkam, üstü-
ne hiç vazife olmayan bir konu-
da tarafsızlığını bozmuştur; gö-
revine başlarken içtiği andı çiğ-
nemiştir. Vaktiyk MESS (Made-
ni Eşya Sanayicileri Sendikası)
Başkanı olarak emekçi düşman-
lığıyla ün yapan Sayın Özal'ın
duygularım yenernediği anlaşı-
lıyor. Oysa bir cumhurbaşkam
emek-sermaye dengesinde yan-
sızJığını korumak zorundadır.
Bu tür yaklaşımlann toplusöz-
leşme düzenine yarar yerine za-
rar getireceğini sûylemeye gerek
var mû
Zonguldak kömür madenleri-
nin sorunlarla kuşatılması yeni
bir olgu değildir. Ancak Sayın
özal, 1980-1990 arası on yıl dev-
let bakanı, başbakan yardımcı-
sı, başbakan olarak ekonomide
sorumlu ve yetkiliydi. Zongul-
dak madenlerindeki sorunları
çözmek için neden en küçtik bir
adım atmamıştır?
Haydi olayın bu yanını da bir
yana bırakalınv bugün ülkede
gemi azıya alarak dolu dizgın
koşan enflasyondan Zongul-
dak'ta çalışan işçileri sorumlu
saymak insafsızlık değil midir?
Sayın özal, işçileri suçlayacak
yerde, kendisine dönük özeleş-
tiriyi yapmak zorundadır.
Özal, anayasammn öngördu-
ğü gibi bir cumhurbaşkam ola-
mıyor. Anayasa dışına taşan,
anayasayı çiğneyen, anayasayı
hiçe sayan cumhurbaşkam kim-
liğine "kamuoyunu ahştırmak"
istiyormuş gibi bir çabası var.
Türkiye Cumhurıyeti Devleti-
nin yasalarını her gün çiğneyen
Cumhurbaşkam, milleti şıraze-
den çıkarmak için sanki her gün
yatırım yapıyor.
Cumhurbaşkam yasayı çiğ-
nerse sokaktaki adamda kanun
saygısı kalır mı? -k-k-k
Madenci
(Baftarafi 1. Sayfada)
Devlet Bakanı Cemil Çiçek-
in dün aksam televizyonda yap-
tığı konuşmada değindiği 'Ma-
dem istiyorlar TTK'yı Sendika-
ya verelim, onlar yönetsinler'
görüşü üzerine düşüncelerini
açıklayan Şemsi Denizer "Daba
ince de soyledik. BunJar >öne-
Jcilikten anlamıyorlar. Kurumu
iize devretsinler biz yönetiriz.
3nlara vöneticilik nasıl olur
(östeririz. Derbal istiyoruz"
jedi.
\kbnlut: Erteleme
iüşüncemiz yok
Başbakan Yıldınm Akbulut,
aaden işçilerinin grevinin erte-
mmesinin sözkonusu olmadığı-
ı söyledi. Akbulut, dün akşam
stanbul'dan Ankara'ya dönü-
linde Esenboğa Havalimanı'n-
a gazetecilerin "Grev ertelene-
ilir mi?" şeklindeki sorusuna,
Erteleme mozubahis değil. Er-
Jeme duşttncemiz yok" karşı-
ğnu_yerdi. __
Selüloz-lş Sendikası'na bağlı
) bin dolaylarındaii SEKA îş-
si de gerek maden işçilerinin
evini desteklemek gerekse ken-
toplusözleşmeterindeki işve-
n tutumunu protesto etmek
aacıyla bugün ögle yemeğini
•ykot edecek.
Atatürkçüler hedef oldu(Bafttmfı I. Sayfada)
en belirgin örnegi. komşnmnz
ülketerde yaşanmaktadır" dedi.
Laikligin, Osmanh Imparator-
luğu'nun mirasçısı Türkiye'de
Batı'dakinden daha kapsamlı
bir anlam ve işleve sahip oldu-
ğunu vurgulayan Yüce sözleri-
ni şöyle sürdürdü:
"Bugttn Tttrkiye'de inançla-
nn sadece vicdanlarda kalması-
nı yeterli bulmajan ve devlet ya-
şamına egemen olmasını şiddet-
le arzu eden \e bu \onde orgut-
lenme aşamasuıa girmiş olanlan
görmek genç Türkiye Cumfauri-
yeti'nin Ataturk ilkelerini reh-
ber edinmiş mensuplan olarak
bizkri fevkalade uzmekte ve en-
dişelendirmek tedir.''
Prof. BözTcurtTJüvenç, "La-
ikliğin larihi gelişimi'
1
ni anJat-
tığı konuşmasında Türk devrim-
leri içinde en sert tepkiye yol
açanın laiklik olduğuna işaret
etti. Güvenç, "Tiırban takan-
laıia ben sınıfla nasıi iletişim
kuracagım? Aramıza perde mi
çekecegiz? Telefonlaşacak mı-
yız? tletisim bile kuramayaca-
ğını bn insanlar nasıl geleceğin
çagdaş tophımunu yaratacak?"
diye sordu.
Anayasa Mahkemesi Başkan-
vekili Yekta Güngör özden,
"Laikligin Haknki re Siyasi
Boyntlan" konulu konuşmasın-
da, Anayasa Mahkemesi Baş-
kanvekili sıfatıyla değil kendi
adına konuşma yaptığını söyle-
di. "Beni kim yanlı olarak suç-
larsa soçlasın gorevimio yasal SJ-
nırlanna karşın bn yanlılığımı
bayrak gibi flan etmekten asla
geri darmayacagım" diyen öz-
den, Türkiye'deki laiklik aleyh-
tan olumsuz geüşmelere değin-
di. özden şunları söyledi:
"1923'teki kadar içtenlikli,
duyarlıklı, ozenü, 1940'lardaki
kadar saglıklı mıyu? Çevremi-
ze bakahm. Bugün dindarlık ve
Müslümanhk savunoculuğu adı
altında asla din düşmanı olma-
yan laikler ve Atatürkçüler din
düşmanı ve hedef gösteriliyor.
Yalan yazan, iftirada bulunan
bir Mödnmanlık anlayısım ta-
şıyanlar, ber zaman özenle ka-
çınılması gereken kötülemeyi,
adam oldurmeyi bile gerekli ve
zornnlu gosteren yayınlar var,
dergiler var, vakıfiar var, kimi
knnıloşlar var. Ben, bunu ber
zaman olması dogal karsüana-
cak bir dogal karşıtlık gibi gör-
miiyonım. Çığ gibi böyuyor bo.
Üzüntüyle so>layonım ki bu
kontryu onlaria tartışmanın ola-
nagı da yok. Fanatik, mrncn ba-
kışlanyla bile sizi, olobuslerde,
sokaklarda olduni)oriar, ezi-
yorlar âdeta. Boyle bir toplulu-
ğn goruyorsunnz. Niye bugıin-
lere geldik? BUOUD sorumlulu-
ğu bizde."
Izmif'deki bir toplantıda
Anayasa ve Anayasa Mahkeme-
si karanndan tumceler okundu-
ğıj için suçlandığına işaret eden
Özden sözlerini şöyle sürdürdü.
"Bu lumceleri okuduktan
sonra 'değeriendirmeyi ilgüilerin
takdirine bırakıyorum' dedim.
Fırtına kopanldı ve ben şimdi
agırkoruma altında, ozgurluk-
lerinden yoksun, ber an asın sag
gazete ve dergilerin hedef tah-
tası gosterdilüeri bir adamım.
Hiç umurumda değil. Korkmu-
yorura. Ama bu duzeye geldik.
Niye geldik acaba? Yeşil ışıklar,
göz kırpmalar olmasa yetkililer
soruna tarafsız davransalar, be-
nim önyargdı oldngumu, önce-
den görüş acüdadığımı bildiren
snçlamalan incelemek zabmeti-
ne katlandıktan sonra konuşsa-
lardı, böyle bir ortam dogar
mrydı? Bir ülke ki anayasa
Mahkemesi Baskanvekili polis-
le korunuyor, Atatürk'ten söz
etti, lakilikten söz etti, anayasa-
nın bir fıkrasını okudu, Anaya-
sa Mahkemesi'nin bir karannın
bir tumcesini okudu, diye suç-
lamyorsa o ülkedeki karanlığın
hafif oldnğnnn hiç kimse savu-
namaz."
Bazı toplantılar, toplu na-
mazlar yasaklanmazken bazı
toplantılann ise toplantı başla-
mak üzereyken yasaklandığını
belirten Özden, "Banlar her za-
man goguslenecektir. Ama alul-
la, bilimle, hoşgörayle ve ania-
yışla, ama hoşgörü ve anlayış
bep bizden geliyor, biz her tür-
lü kışkırtmaya karşı, A (atürk'-
un soylediklerini yana için söy-
lemeye hazır olraazsak, dunden
dolayı bugünkre nasıl gelmiş-
sek, birkaç sene sonra bugünleri
de ararız, o tehlikeyi de söylü-
yorum" dedi.
Laikligin "Türk rönesansı"
olduğunu ve birleştiriciliği in-
sancıllığı, aydınlanmayı hedef-
lediğini de vurgulayan özden,
laikliği istemeyenlerin aslında
Müslüman olduğunu söyleyip,
Müslümanlığa zarar veren söz-
de Müslümanlar oldu|unu bil-
dirdi. özden, şöyle dedi:
"Dindanz diyoriar, knfür
bunlarda, sövgü bnnlarda, ha-
karet bunlarda, saldın bunlar-
da, bedef tahtası göstermek
bunlarda, öldürmekten soz et-
mek bunlarda, cihat çagnlan
bunlarda, siz bu kadar Allab'a
inanıyorsnnuz. Allah'ı niye say-
mıyorsunuz da onun adına ce-
za verip, sevap dağıtıyorsunuz.
önce kendinize gelin laik ol-
makla, Ataturkçü olmakla snç
işlenmişs* cezasını Tann verir.
Siz niye veriyorsonuz."
Konuşmasında laikligin hu-
kuki gelişimine de yer veren öz-
den, Atatürk'ün kurduğu Diya-
net Işleri Baskanhğı'nın laiklik
hedjefî doğrultusunda çalışmayı
amâçlaması gerektiğine ve eğî-
timin de yine laiklik doğrultu-
sunda yapılması gerektiğine dik-
kat çekti.
özden, "Cumharbaşkau,
miDervekifleri laikliği konryaca-
ğına Uişkin söz vereoek, yemin
edecek, ondan sonra Türkiye
karanlık tünele girecek. Olmaz
öyle şey" biçiminde konustu.
NDA
A y g a z F ı r ı
v a z g e ç m e z . M a r k a s ı y l a
s a ğ l a m l ı ğ ı y l a . . . k a l i t e s i y l e . . .
A y g a z , s i z e ö m ü r b o y u b a ş k a
f ı r ı n a r a t m a z .
H e m e n l e n y a k ı n y g a z
B a y i f ' n e \ u ğ r a y ı n , w
A y g a z
F i r ı n ' ı n ı z ı ^ M e t a m g ü v e n c e l i
A y g a z T ü p ' ü n ü z ü d e p o z i t
k a r ş ı h ğ ı , h i ç b e k l e m e d e n a l ı n .
V W
G O Z L E M UĞUR MUMCU
(Bajtarafi 1. Sayfada)
pılacak saldın için kullanılması.
"Birleşmiş Milletler Anayasası" olarak adlandınlan 26 Ha-
ziran 1945 tanhlı Bırteşmış Milletler Antlaşması'nın 4a mad-
desi alınacak askeri önlemler konusunda ne gibi yol ve yön-
temler izleneceğıni de gösteriyor.
Söz konusu maddeye göre Birleşmiş Milletler'e üye dev-
letler, böyle bir karar alınması halinde savaşa katkıda bu-
lunmak üzere antlaşmalar yaparlar. Yapılacak katkı bu ant-
laşmalarla belırlenir.
Bu antlaşma ya Konsey'in çağrısı üzerine olur ya da özel
antlaşmalarla.
43. madde, üye devletlerin "hertürlü yardım ve kolaylığı"
sağlamalannı öngörüyor
Türkiye için bu "her tûrlü yardım ve kolaylık" nasıl yorum-
lanacak ve nasıl uygulanacaktır?
İlgili maddede bu her türlü yardım ve kolaylık kapsamı-
na nelerin girebileceği de belırtiliyor:
Silahh kuvvetlerı kullandırmak.
Geçit hakkı tanımak.
İncirlik Üssü, Irak'a karşı yapılacak bir askeri müdahale
için son derece stratejik öneme sahıptir. 1958 yılında Irak
ihtilali patlak verince Federal Almanya'da üslenen NATO
:
ya bağlı Amenkan deniz piyadelen, Türk hükümetinden izin
beklemeden, İncirlik Üssü'ne inmişler; buradan da Lüb-
nan'a gönderilrrtişlerdi.
Bir savaş halinde İncirlik Üssü'nün kullanılacağına, bu-
günden kesin gözü ile bakmak gerçekçı bir yaklaşım olur.
Gerek Suudi Arabistan'a asker gönderilmesı gerek incirlik
Üssü'nün kullanılması için bugünlerde hükümet ıle "özel
antlaşmalar" yapılacaktır.
Türkiye'den istenen Suudi Arabistan'a asker göndermek-
ten çok İncirljk ve Pirınçlik üslerinin kullanılması olabilir.
Birleşmiş Milletler Anayasası ya da antlaşması 43. mad-
de ile böyle bir katkının üye devietlerce üstlenilmesini ön-
görüyor.
Böyle bir antlaşma yapılırsa, bu askeri katkının niteliği,
hazırlık derecesı tek tek saptanacaktır.
Bu özel antlaşmalar Güvenlik Konseyi ile örgüt üyeleri
ya da "üye kümeleri" arasında imzalanacaktır.
varsayalım ki, Güvenlik Konseyi ıle Türkiye arasında böyle
bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmanın TBMM'de g&rüşü-
lüp onaylanması gerekmektedir.
Hükümet, TBMM'den silahlı kuvvetlerı yabancı ülkelere
gönderme ve ülke topraklarına yabancı askerleri çağırma
yetkisini anayasaya aykırı da olsa devraldı. Ancak Konsey
karanndan sonra böyle bir öze^ antlaşmanın TBMM'den de
geçirilmesi gerekir
Savaştan sonra bölgede eski "sfa.rü" değişecek; kartlar
yenıden karilacak; Türkiye'de de siyasal güç dengesi, bü-
yük olasılıkla, değişecektir.
Bu olası gelışmeler hiç hesaplanmayan sürprizlerte de
dolu olabilir.
MESS başkanı gibi
(Baftarafi 1. Sayfada)
doğrunnn tespitidir" değerlen-
dirmesini yaptı.
Sosyalist Parti Genel Başka-
nı Ferit Usever, özal'ın yaptığı
açıklamayla iktidann Zongul-
dak madencisine karşı tavnnın
bir kez daha ortâya çıkuğım be-
lirterek "Madend grevmin genel
grev yolunda önemli bir adım''
olduğu yorumunu yaptı.
SHP Genel Başkam Erdal
Inönü, Türkiye Maden-lş yöne-
ticilerinin dün kendisini ziyaret-
leri sırasmda yaptığı konuşma-
da, linyit madenlerinde çalışan
işçüere grev yasağı konulmuş ol-
masının önemli bir eksiklik ol-
duğunu dile getirdi. înönü,
Cumhurbaşkam özal'ın Zon-
guldak maden grevine ilişkin
sözlerini anımsattı ve şöyle ko-
nuştu:
"Hayretin ötesinde bir tepld
De görüyoruz ki Sayın özal,
cumhurbaşkam olduğunu nnu-
tarak grev aşamasına gelmiş bir
toplusözleşmede işçilere karşı
Wr vaziyet alıyor, 'Zaten işletme-
ler zarar ediyor, işçilere daha
fazla verirseniz, halkımız bunu
kabul etmez' diyor. Yani, bir şe-
kilde işcilerle halkımızı karşı
karşıya getiriyor. Bir kere cum-
hnrbaşkanı olarak böyle bir şey
yaptnaya hiç hakkı yok. Cnm-
hurbaşkanı tarafsız olur. Taraf-
sızlık yemini eden bir insan na-
sıl çıkar da önemli bir anlaşmaz-
lıkta bir tarafı tntar? Yeminine
aykın düşüyor. Özal'ın yapügı,
cumhurbaşkam sıfatına vakış-
mayan, yetkilerini aşan, anaya-
saya aykın bir davranıştır."
lnönü, "Özal'ın bir oynn
oynadığını" ifade ederek şu gö-
rüşlere yer verdi:
"Özal, bu oyunda işçilerimiz-
le halkımızı karşı karşıya getiri-
yor. Açıkça diyor ki 'Eğer ora-
daki işveren, işçilere istedikleri-
ni verirse, bu halkımıza zarar ge-
tirir, bu halkımızın hakkmı al-
maktırf Yani, işçiler halkımızın
bir parcası degil mi? Halkımı-
zın, en çok uğraşan, madenler-
de canını tebİkeye atan parcası
degil mi? Nasıl işçilerie halkı
karşı karşıya getirebDlr bir siya-
set adamı, bir cumhurbaşk^nı?
Ama bunu bile bDe yapıyor.
Çunkü grev aşaması, uynşmaz-
lık uzun sure alan, sıkıntîlı sii-
reçlerdir. Bu sıkıntıyı bep bera-
ber yaşayacagız. Cumburbaşka-
nı son derece tehUkeli bir oyun
oynuyor. Kendisine, bir parti po-
Utikası olarak görüyor. Kendisi-
ne çıkar sağlamak istiyor. Gö-
rüyonım ki bundan maksadı
başkaniık sistemiyte halka gidip,
kendini seçtirmek için diyecek
ki, 'Bakınız, ben halkımı koru-
mak için işçilerime karşı vaziyet
aldımf Halkm bir kesimini. öbö-
rüne karşı kışkırtıyor. Buna kar-
şı tepkimi betirtmek için ne söy-
lesem yetmez."
DYP Genel Başkam Süley-
man Demirel, iktidarı "ahmak-
lıkla" suçladı.
Demirel, dün DYP Genel
Merkezi'nde, TMMOB Başkanı
Teoman Alptürk ile Teksif Sen-
dikası şubeier temsilcileri ile gö-
rüştü. Demirel görüşme sırasın-
da enflasyonun yüzde 6O-7(nere
ulaştığı bir ülkede çalışanlann
sıkıntıdan kurtulmasımn müm-
kün olmadığını söyledi.
DSP Genel Başkanı Bnlent
Ecevit, politikacüann, serbest
pazarlık sürecine olur olmaz ka-
nşmaJanmn, çalışma yaşamını
çığmndan çıkarabileceğini belir-
terek "Fakat Sayın Turgut Özal,
cumhurbaşkam olduğu halde,
bu özeni göstermek gereğini
duymuyor. Kendini hâlâ
MESS'in, yani bir işveren sendi-
kasının başkam sanarak, topln-
sözleşme sürecine çok yakışıksız
biçimde kanşıyor" dedi. Ecevit,
dun yaptığı açıklamada şu gö-
rüşleri savundu:
"Cumhurbaşkam Sayın Özal,
bir türlü vazgeçemediği bu hu-
kuk dışı ve yakışıksu davranışı-
nın en yeni örneğini, Zongul-
dak'taki toplusözleşme uyuş-
mazlığı konusunda verdi. Ko-
nuyla hiç ilgisi olmayan bir top-
lantıda yaptığı konuşmanıo bü-
yük bir bölümünu bu uyuşmaz-
lığa ayırarak, toplusözleşme gö-
nışmelerini açıkça baltaladı ve
gre\i âdeta kaçınılmaz duruma
getirdi. Bir cumhurbaşkanının
toplusözleşme görüşmelerine,
taraf gibi kanşması çalışma ya-
şamını çıkmaza sürükleyebüir.
Hele madencUik gibi, iscilerin
çok duyarlı olduğu bir işkolun-
da cumhurbaşkanının taraf ola-
rak devreye girmesi çok büyuk
sakmcalar doğurur."
özal'ın da artık MESS başka-
nı değil, cumhurbaşkam oldu-
ğunu hatırlaması gerektiğini be-
lirten Ecevit, şöyle devam etti:
"Eğer hükümet, gerçekten
'hukürnet'se, cumhnrbaşkanını
bu gibi üstüne vazife olmayan
konulara kanşma huyundan
vazgeçmesi için uyannalıdır."