Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
30 KASIM 1990 CUMHURİYET/17
HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÛN
Devlet Meteoroloji İşten Genel Mü-
dürlüğû'nden alınan bılgıye göre,
yurdun kuzey ve doğu kesımlen per-
çalı, yer yer çok bulutlu, Marmra,
Ege, Baö Akdeniz, Bat ve Orta Ka-
radeniz ile iç Anadolu'nun kuzey ve
batısı, yağmur ve yer yer saöanak
yağtslı öteta yerter az bututltı ve açık
geçecek HAVA SICAKUĞI yağıs
alan yerterde bıraz azalacak, ötekı
yerlerde deöışmeyecek. RÛZGÂR.
Güney ve bat yonlenlen fıafif, ara
sıra orta kuvvette, yurdun batı ke-
simlennde kuvvetlıce esecek DE-
NİZLERİMIZDE Kıble ve lodostan
3-5, yer yer 6 kuvvetmde. saatle
10-21, yer yer 27 denız mili hızla
esecek. Oalga yûksekJıği 15-2, Ege
8 21° 13° Dtyartalor
ve Bat) Akdeniz açıklarında 3-4 m dolayında bulunacak. Van
Gölü'ndehava Az bulutlu açık geçecek Rûzgâr, gûreyyön-
lerden hafif olarak esecek. Gol kûçük dalgalı olacaK
Bolu
Bursa
CaıuMale
Çorum
Oenıztı
y
17° 14° Edıme
A ffî 7°Eranean
Y 15° 11° Ercurum
A 11° -4° Estoşehr
Y 15° 8°Gaaanlsp
B 22°10°Sresjn
Y 17° 15° Gûmüşlıane B
B W° FHaHdn A
Y 20° 17° Isoarta Y
Y 17° 13° Istanbul Y
Y tö°13°lzmır Y
A 15° 3°Kare A
A 11° 0° Kasamonu Y
Y 17° 4°Kaysen B
18° 15° Kırtdareh Y
Y 17° 15° Konya
Y 16° 4°Kütahya
Y 17° 13° Malatya
18° 2°M*nsa
15° 12° K Maraş
18° 0°Menan
10° -5° Muffla
15° 8°MuS
19° 6°NıJ<Je
24°14°0rtu
14° 3°RKÜ
14° 2°Samsun
15° 10° Siirt
16° 14° Sınop
20°17°&vas
11° -4° fekırtaO
13° 5°Trjtaxı
17° 0°luncel
15° 12° Ifeak
16° 7°Van
15° 11° Yozjjat
14° 3°Zongu«ak
Y 19° 16°
8 19° 8°
8 21° 14°
Y 16° 13°
A 14° 3°
8 18° 4°
Y 22° 15°
B 22° 16"
Y 23° 16°
A 17° 6°
Y 23° 14°
Y M» 2°
Y 16° 14°
B 24° 14°
A 14° 3°
Y 17° 12°
A 12° 0°
Y 14° 6°
Y 23° 14°
„, .^murtlJ
A-açık B-öunjflu G-guneşi K-kariı S-ssI Y-ya$mur1u
Helsınkı
H i ^ ^ ^
> L e n ı t 1
9
r a d
•T Kopenjıag JJ
Londra _ J
_ J ' - ^ ^^Berhn
^ " İ k P a n s - * -
• _, . Uıyana
^.Zurıh
J Ma<M , ^ ^ ' ^ i • Belgrad f
"ıRo
fTU Moskova
Ankara s
Tebrız
• Sam
Kahıre*
DÜNYA'DA BUGÛN,
Amstertam
Amman
Atrna
Bajdat
Baicelona
Baset
Bekgrad
Beriın
Boon
Brttael
Budapeşte
Cenanc
Cezayır
Cıdde
Dubaı
Frankfurt
Gırıie
Heteınta
Kahıre
Kopenfiag
Köki
leftoşa
S 7°
A 24°
Y 19°
A 25°
B 16°
Y 6°
Y 10°
B 6°
B 8°
S 7°
Y 7°
Y 7°
Y 17°
A 25°
A 28°
B 9°
A 22°
K 1°
A 24°
B 5°
B 8°
A 23"
lenıngrad
Lonüra
Madnd
Müarvo
Montnul
Moskova
Mûrsh
N€w Yort
Osk>
Pans
Prag
ftıyad
ftoma
Sofya
Şam
Tel Am
Tunus
Varçora
Venedık
Vtyana
Züntı
K 2°
S 8°
B 13°
Y 11°
Y 7°
K 3°
Y 3°
Y 10°
B 7°
S 9°
Y 3°
A 28°
Y 16°
Y 10°
A 23°
A 28°
A 27°
Y 5°
Y 10°
Y 10°
8°
Y 7°
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Bir cins kokulu
sandal ağacı. 2/
Muhtemel... Iskam-
bilde bir kâğıt. 3/.
Sığ sularda ağır yük-
leri taşımakta kulla-
rulan, altı düz tek-
ne... Kaslann istetn-
siz kasılması. 4/ Ye-
mek... Ipliklerin bo-
yanmak istenmeyen
bölümlerinin ağaç
kabuklan, yapraklar
ya da balmumuyla
sanlarak boyaya ba-
tınlması yoluyla uy-
gulanan bir tür boyama tekniği. 5/
Gemilerin mizana direğinin gerisin-
deki yelken... Ispanyollann sevinç
ünlemi. 6/ Kilime benzer, motifli
uzun yolluk... lridyumun simgesi. 7/
Satrançta bir taş... Saz ya da kamış-
tan öriilmüş büyük sepet. 8/ Bir ül-
kedeki halkın bütunü... Kalababk. 9/
Sovgü... Bir nota.
YUKARIDAN AŞAGlYA:
1/ Yavrusu ölen bir hayvana, anası
ölmüş bir yavru alıştınp besletmek. 2/ lyi terbiye edilmemis vahşi
binek hayvanı... Birine dokunsun diye söylenen söz. 3/ Islam-
hktan önce Kâbe"de duran üç puttan biri... Yeni ZeLanda'nın pla-
ka işareti... Kuzu sesi. 4/ Notada durak işareti... Uygur hükilm-
darlarına verilen unvan. 5/ Metal parlatmaya yarar aygıt. 6/
Ayak... Olduğundan büyük gösterme. 7/ Yunan mitolojisinde
güzel sanatların dokuz perisinden biri... Yabana. 8/ Gölgede
kalan yan... Içinde diri balık saklanan, denizden ayrümış ha-
vuz. 9/ Yayla çiçeği.
60 YIL ÖNCE CumhurİYet
Musolini diyor ki
30 KASIM 1930
Mösyö Musoüni bugün Venedik sarayında Türk meb'us
gazetecileri Necmettin Sadık, Mahmut, Asım Beyleri
kabul ederek görüşmüş ve demiştir ki:
"Türk milletini büyük dehası ile terakki ve teali yoluna
sekveden büyük reisiniz Gazi Hz. ne hürmetlerimin
iblağını rica ederim. Lozan'da taruşügım ve Türk
hukukunun müdafaasındaki
kudretini ve ince zekâsını
hayretle takdir ettiğim tsmet
Paşava ve bütün Türk
milletine selamlanmı
yazmanızı da rica ederim.
Türk milletinin maddi ve
manevi sahalardaki
terakkiyatını çok büyük
alaka ile takip ediyorum.
Muktedir idare
adamlarınızın devamlı,
muntazam mesaisi
memleketinizi mütemadiyen
inkişafa doğru
götürmektedir. Yakın bir
atide Türkiye'yi çok parlak
bir istikbal bekliyor. Bunu size katiyette söylüyonım.
Italya'nın dostluğundan emin olabilirsiniz. Ben iki yüzlu
adam defiilim. Sözünde duran adaırum. "Dostunuzum"
deyince daima dost kahnm. Esasen Türkiye ve İtalya'yı
ayıran hiç bir ihtilâf noktası kalmamıştır. Bilâkis iki
memleketi birleştiren menfaatler vardır.
Istikbalde iki memleketin iktisadî ve siyasî sahada
birlikte yapacağı işler vardır. Sözlerimin yakında filiyata
inkilâp ettiğini bizzat göreceksiniz"
Yeni bir ihtilaf
Dişçi ve eczacı muallimlerinin Darülfünun nizamnamesi
mucibince, kendilerinin de fakülte müderrisleri
hukukunu haiz olmalan lâzam geldiği halde, bu hakkın
kendilerine verilmediği iddiasile hazırladıklan mazbata
Maarif Vekâleti ile, Darülfünun Emaneti ve Tıp
fakültesi riyasetine verilmiştir.
30 YIL ONCE Cumhuriyet
Gazetecilik Enstitüsü
30 KASIM 1960
îstanbul Üniversitesi Iktisat
Fakültesine bağlı Gazetecilik
Enstitüsünün 10'uncu
yıldönümü münasebetiyle
dün Profesörlerevinde bir
kokteyl verilmiş ve Enstitüyü
bidren 38 mezuna
diplomalan dağıtümıştır.
Kokteylden önce, uzerinde
-*• ^ , r , , , , , Atatürk'ün "Basın milletin
Zıyaeddin Fındıkoğlu m ü ş t e r e k s e s i d i r
» vecizesini
havi mermer pano merasimle açılmıştır.
Daha sonra davetliler topluca Profesörlerevine gitmişler
ve Enstitü Müdürü Ord. Prof. Dr. Ziyaeddin Fahri
Fuıdıkoğlu dâvetlilere hitaben özetle şunlan söylemiştir:
"— Enstitünün kunıluşuna dair bir tablo çizmeye
çalışacağım. Enstitümüz 10 sene evvel, bugün bu
saatlerde açılmıştır.
Bunu mumkün talan teklif basından gelmiştir. Senato
teklifı gündemine aldığında Hukuk, Iktisat ve Edebiyat
Fakültesi temsilcileri bunu benimsediler. 1,5 senelik bir
çalışmadan sonra Enstitü 1950 faaüyetine başlamıştır.
Enstitümüz 10 sene içersindeki bütün noksanlanna
rağmen bize göre büvük faydalar temin etmiştir. Yetişen
elemanlardan dolayı iftihar duymaktayız."
Talebe cemiyetini temsilen konuşan mezun öğrenci
enstitünün eksiklerine temasla" "gazeteler bu müessese
ile ilgilenmelidir" demiştir.
Müdür Fındıkoğlu "Dördüncü kuvvetin takun ve
böluklerinde nefer olarak çalışmalan temennisiyle
mezunlara diplomalarını vermiştir.
GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet
Comaneci iltica etti
30 KASIM 1989
Rumenlerin ünliı cımnastıkçısı eskı dunya ve olımpıyat
şampiyonu Nadia Comaneci (27), öncekî sabah sının
gizlice geçerek Macaristan'a sıfındı. Comaneci'nin,
yurtdışına çıkışına izin verilmemesi ve çalışma
özgurluğünun kısıtlanması üzerine iltica etmeye karar
verdiği bUdiriliyor.
TABTISMA
Avı Yasaklayamazsunz
Siz avm, avcıbğın ne olduğunu biliyor musunuz? Dünyarun
en asil, en eski uğraşının bugün hâlâ dünyanın her ülkesinde
(avı olan) devam etmesinin nedenlerini ve nasıl yapıldığını hiç
araştırdınız mı? Bilinçli avcılığın yapıldığı her ülkede avın
bollaştığını biliyor musunuz?
Beni tatmin edemediniz Sayın Gürdere.
Dört milyon avcıdan biri olarak size sesle-
niyorum; "Beni tatmin edemediniz". Bu
söz esasında, size ait... Nasıl sahip çıktınız
bu söze. Tatmin etme görevi size ait, tat-
min olma keyfiyeti ise dört milyon avcının.
Küçük bir hatırlatma yapayım, bizler sizin
vekili değil, siz bizim vekilimizsiniz. Bizle-
rin istekJeri ve menfaatleri doğrultusunda
öneri ve kararlara yönelebilirsiniz, bize rağ-
men değil. Ankara toplantısındaki davra-
ruş biçiminiz, sizi keyfi, kişisel bir uygula-
manın miman olarak ortaya çıkarttı. Siz
avın, avahğın ne olduğunu biliyor musu-
nuz? Dünyanın en asil, en eski uğraşının
bugün hâlâ dünyanın her ülkesinde (avı
olan) devam etmesinin nedenlerini ve nasıl
yapıldığını hiç araştırdınız mı? Bilinçli av-
cılığın yapıldığı her ülkede avın bollaştığı-
nı büiyor musunuz? Siz, esas yapılması ge-
reken şeyler yerine (belki de zorluğu bilin-
ciyle, en kolay yol olan) yasağın arkasına
saklanıyorsunuz.
Bakımz size bir öneride bulunayım. Hem
de kimseye, hiçbir avaya daıuşmadan. Aşa-
ğıda sıralayacaklanmı bir devlet deklaras-
yonu (kişisel değil) olarak bir basın toplan-
tısıyla açıklayın ben ve avcı arkadaşlarım
(4 milyonumuz) tüfeklerimizi belirli bir süre
için yağlayalım ve dolaba kaldıralım.
1. Göçmen kuşlann göç yollan üzerin-
deki bilinçsiz yapılaşmayı önleyeceğinize,
2. Göçmen kuşlann konakladıgı sulak
yerlerin koruma altına alınacağına,
3. Bütün göller çevresindeki fabrikalann,
devlet sektörü dahil, bu çevrenin havasını,
karasını ve suyunu sanayi artıkları ile kir-
letmesinin önleneceğine,
4. Maden Kanunu'nun önceliği gibi ba-
siretsiz bir uygulamaya son verilerek or-
manlann katledılmesine son verileceğine,
5. Ülkemizin birçok yöresinde, özellikle
doğuda, et veya zevk için keklik, şamua,
yaban keçisi, yaban koyunu, ayı katliamı-
na son verileceğine,
6. Avın en bol olduğu meralarda tek kır-
maü çobanlann et saltanatına son verile-
ceğine,
7. Orman köylüsünün, ormana baltasın-
dan başka hiçbir gereçle (tüfek) giremeye-
ceğine,
8. Zirai mücadele diye etrafa zehir saçıp
tilki, tavşan, keklik ve daha nice hayvanın
köküne kibrit suyu ekilmeyeceğine,
9. "Zirai zararlılar" diye lütfedip
"avlanabilir" diye nitelendirdiğiniz, başta
domuz olmak üzere birçok hayvanın da ko-
ruma altına alınacağına,
10. Bu süre içinde bilinçli av korucuları-
nın yetiştirileceğine,
11. Her tüfeklinin avcı olamayacağını,
avın hayvan öldürmek olmayıp, bilinçli bir
hasat olduğunu belirleyecek bir kanunun
hemen çıkartılacağına,
Hükümet olarak söz veriniz. Yineliyo-
rum, kesin ama uygulayacağınız bir söz ola-
rak veriniz, asalım tüfeklerimizi. Avın bol-
laşacağı, yerli ve yabancı avcının bol para
bırakacağı ve yaban hayatımızın geleceği-
nin garantiye alınacağı bir Türkiye için el
ele çalışalım.
Ama sizin yönteminizle yola çıkarsak, bir
zeienika dalına bile saygısı olmayan bir top-
lumda, iki sene sonra bazı hayvanlanmızı
ancak zooloji kitaplarında görebilirsiniz.
NEDÎM GÖKNtL
Avcı
Denıir>oUarınıızda Inıırt
Gelfenıeler
TCDD'de, yol, çeken araç parkı ve işletmecilik konularındaki
iyileştirme çabalan ile bazı yol kesimlerindeki elektrifikasyon
ve sinyalizasyon çalışmalan dikkati çekmektedir.
TCDD Genel Müdürliiğü, kurum ile üni-
versitelerimiz arasında daha sıkı bir işbir-
liği ve dayanışma ortamı oluşturmak ama-
cıyla başlatmış olduğu faaliyetler çerçeve-
sinde, geçen haftalarda (12-15 Kasım 1990)
ılgili öğretim uyeleri için TCC'de lnceleme
ve Gezi Programı düzenlemiştir.
Bu programa katılan öğretim üyelerine,
TCDD'de son yıllarda yapılmakta olan ça-
hşmalan inceleme, kurumun sorunlannı ve
geleceğe yönelik projelerini öğrenme ola-
nakları sağlanmıştır. TCDD'de, yol, çeken
araç parkı ve işletmecilik konularındaki iyi-
leştirme çabalan ile bazı yol kesimlerinde-
ki elektrifikasyon ve sinyalizasyon çalışma-
lan dikkati çekmektedir.
Bunlann dışında, personel eğitimine ve-
rilen önem ve bu alanda planlanan prog-
ramlar sevindiricidir. TCDD'de çağdaşlaş-
ma yolunda önemli adımlar olarak değer-
lendirilebilecek bu faaliyetler, ülkemizde-
ki demiryolu taşunacılığı hakkındaki olum-
suz yargı ve tutumlann değişebüeceği umu-
dunu doğurmuştur.
Dileğüniz; kurumun bu çabalannın, ust
düzey yöneticileri tarafından da desteklen-
mesi, ürûversitelerimizin ilgili birimleri ile
oluştunılacak dayanışma ile çağdaş bih'm
ve teknolojiye ayak uydurularak daha ve-
rimli durumagetirilmesi, kısa sürede olum-
lu sonuçlara ulaşabiimestdir.
Prof. Dr. AYDIN EREL
Yıldız Üniversitesi Öğretim Üyesi
23.10.1990 tarihinde İnsan Hakları Dernegi Genel Kurulunda anadilleri olan Kürtçe ile
konuşan VEDAT AYDIN ve AHMET ZEKİ OKÇUOĞLU'nun tutuklanmasını
protesto ediyor, Kürt Dili üzerindeki yasaklanmaların kaldırılmasını istiyoruz.
LFUhıAzma
al OtKlo
ClMIMt
CMA.Vni|A«ı*tf)
c*wı>r<ai
SAoıllp
S M H A
IMMYtts
A.Ka*Suı
IMtAMf
AUHF«<rAkg*ll
t M H M Tnk (AMM)
Cn«MAlcı
AdmTıaf
lAimatara
CmrtnrltoMı(HHdurlH. X*.)
C»mfi Cmm (AdaM m. V»k.|
ssr
1
IMnKattır
MnHilgKı
• Akkıja
HHtytoDojda
SMaÇau»
Stfchülln tmm (Avuöl)
SaUlMh KAçaıkn
ÇoMa
* B*M pıHk M.. Vafc)
ÇMkTutu
ÇMkToU
AdıaaAniM
HHnt Otçmtta (ta. MI. Vrt.)
HtoılCndM
H»»«(taıC
DwM Gikiajkı ÖndM
Ahım Bufcun Çıjtar (AnU)
AkiMKua^
AkmlKaya
knMa Akıor (MiMyı Ui VıtJ
k(A«ıtH)
|
MuaCa
MuaVMs
HnMıÇaııdK
•«.««kÇ^MtKı
DM*|AI
Mu*akDtNl
«hmlCun
«InM&Urt
DWM Bodnvt
Dunvn Ennta (AwM
Eirjmı AkıA^t
<•!«
S«nıAktaya
SmrEttt
S«ıpS*wMaıı
SarteBln
SadvKMdM
SMlltaı
SvpiKkpkçl
IbnMmKlnkM
knkknTunı(AnU)
HuMklNtar
SaytAlmct
Umm Toptu (Anta)
AtMl Tlrt (Ikrtkl M. V*.)
AkMlTIrtaM ,
AbıMYıviB
AtmBlntal
AkKBMal
AldllCunul
EmlmS«z«
EmlmUÇH
EnMfAlaı
EnnrSugln
ksaılUnriRO
ltanG«k
Uu«ali Subrtııı
tkı«lfe Onakn
SdMaS*
SlnaSHI
UuHHErdotdu
H l b G a k
Hualbr$ık«
I1BBC
SolaıUyvl
Sutlkorur
SOtymn Ajnlm*
S*
AUtfUnDvnk
AII Aad Fnl
AIIB**
EıdoJJOK*;
Eıdajaı T H M ; (Uaria m. vug
bnriEK
IHnlrC^rta
IKMOm Uçunm
• B ^ I M M |Awlat)
AHC>hrB<|(AwllM)
AIIOMM
AIIEt
Ailâta
Alltlan
AIİKatan(AvuU)
AMKnnll
AJI&zbCt
AJISaıgaifAwtal)
AUŞur
AJITaCMji
AII Y»t* (Antfl)
EnlAtaynt
EnHBozfcun
EnlçaıiB
EnlXıaM«
Eflkltam
KıdhGDnt
KadbTlmatllMM
NiknMof
• GOıal
ŞriMBatcuk
Kuar SMÇ (Tunull « l V»t|
KMd /U^ojutoı (Ankjtl Hl V»k.)
hkdlttto
rfcıml EnJoJdu
NMMKnAkgAn
NramikSılu
^«ılnTopyttnt
Ş*»AM
EanıHKrtıu
Eşr»( Enlam (Antuı !• V«*)
EHMn Cntuıtuın (Içal Itl. Vık.)
EyOpGSM
Kıya Ottmı; |W*«Mkll)
$«ı<ISınhm|Avukai)
NMtolAlcuU
IkripVncaotkı
ŞnhHnElgl
Ş«MtaSın»ar
FaHCandMjAruU)
FartaAnci
Fatı Tann |A«ulo4
F«n» U
KMiaf AMdol (fan* MI V«t)
KMMlOrtm
NMHıaM
Mhfl NuİBM
UhılŞvnl
MyulAMın
ŞMMOyünlAıulal)
AphnAla
KMin S6«w (bunbul HL V«t)
KHHH lükml l«Kin
Aydın KOy—ıı
AjıtanHna
Ayk SUm (Ayuöl)
F«nl Vtmıtanjia (AıukM)
FlpnAfcdl.
KnMrTMran
MıMtln Yimu (MaRin HL Y«*.|
FMYıyhk
Kamt OMÇ (Tumi M. V*.)
L>«MKlM<|AwM|
LnkAıtgllnl
Şukr«ıŞrtı
Şttnanan
TdıdıBHd
TMbunç
TıUnAtan
m n S u m (A«uU)
AyfMMOankkol (Anılat)
A^^S
AadAkgOI
ILMAıgn
HEtdMiıBalcı
0 Vtl Mdnm ( T I H » I HL V«k J
AttEMan
AıSKımfet
AlltKnı
AJÖLHİI
GOMI
GAaOIIMn
CMaaOlar
GUvGM
TojrjudEn
TÜ2»SM.(DT)
I L H H U llıyvdHtı
Otmft**
K.M11111 Fanakoilu (Avuta)
HMHdyı
HSnri çitutfiojkı
IL^rilBfynm
OrlMAykaı
OrlaaLadothı
CrlroŞd
HJUAy*)
NJUTnol
H.HranŞOI
HJalpdnü
HaaKaradiM*
HaMo anga (Anlal)
HıUDBom*
HtUghn
H«MBv>|
OaMnAskntoy
O W M Etdojnı
UmrÇDfteıı
UmlUkııYiMn
UMÖaOrt|AvukH)
Aaukpunuıı V M ; OvmSılalıu
0HIBlTl|
Un*K
UMK
OımtKJdau
BMMEIUM
mnTl»ın(|ıı^ı
IMllnNnKjp
HUkllÇlM!
HdAtof
ItaUKınnm
• Onıçoilu
rtTmöm(*wkıl)
HnaırBlırgon
ÜMİHlArlan
IMdlM!M(Aw>k»)
IkMlMAtom
UMnMAIEw>(lsl MtVat)
HMMMAITOy
OmarKoftdı
AKMteynter
fizvAra
SMTİııoiın HUMTUMT
Hua> Ourlo (An**)
yMhK
CtiKMM
Ea*ıD4«|Awka)
Kjknmn piyaıkıtaı m. V«t|
Port»6ncO
MÇ>to|A«ılal)
%alT<M
YakKHHn
Ttaaöauı
TmiMua||Awlai)
YUW<0D«M
YınulEfltft
YınulVırgiln
ViftalfeM
HMİM)
HtM tmm (AMkıt)
HUM S^M (Avutal)
ZmAyda
BuBy» TMmHlllıt»
ANKARA...ANKA
MUŞERREF HEKİMOĞLU
. .Saksıyı Delen Çiçek.
Karikatür sanatına büyük saygım, hayranlığım var. Ga-
zete ve dergilerde, karikatür köşelerinde hayli dostum. Evi-
min duvarlarında karikatür sanatçılarından tablolar. Ce-
mal Nadir ile başlıyor bu dostluk. Amca Bey evimizde, sof-
ramızdaydı yıllarca. Sonra genç kuşaklar oturdu yerine.
Gazeteciliğe başlayınca biraz da kıskandım karikatür sa-
natçılarını. 1950'li yıllarda Oğuz Aral ile ortak bir köşemiz
vardı Yeni Sabah'ta, sonra Altan Erbulak ile. Oğuz Aral
benim yazılarıma birkaç çizgi katardı, yazının bir başka
yüzünü, bir başka özünü yansıtırdı o çizgiler.
Bugün de öyle değil mi? Gazete ve dergilerdeki kari-
katürlere bakıyorum, haberler, yorumlar yerine oturuyor
birden. Çizgilerin anlatım gücüne hayran oluyor ınsan!
Olayın 'bamteli'ni duyuyor, bir kahkaha atıyor çok derin-
den, 0 kahkaha boğazında düğümleniyor derken, çizgi-
ler giderek derinleşiyor.
'Söz Çizginin' diyor Turhan Selçuk. Çizginin sözü ço-
ğu kez yazıları solluyor. Bu dalda çok hızlı sanatçılanmız
var. Kimi de yabancı ülkelerde, yabancı dergilerde çalışı-
yor, çizginin sözünü duyuruyorlar. Türk karikatürünün dün-
yadaki yerini kanrtlıyorlar, Türk halkının mizah gücüne yeni
katkılar yapıyorlar.
Başucumda bir kitap, Ferruh Doğan'ın 'Paramani'sini
seyrediyorum, okuyorum demek daha doğru belki. Çiz-
ginin sözü neier anlatıyor. Kırk beş yıldır karıkatürle uğ-
raşan dostumun çizgi dünyasından bir derleme bu. Ön-
ce Cem Yayınevi'ni kutluyorum, kurucusu Oğuz Akkan'ı
anımsıyorum sevgiyle. Akşam gazetesinde uzun süre bir-
likte çalıştık. Güzel bir insan! Kurduğu yayınevi güzel ürün-
ler veriyor hâlâ. Kâğıt fiyatları durmadan tırmanıyor, kitap
basmak, kitap okumak güçleşiyor, beri yanda bir karika-
tür kıtabı basılıyor! Kitap düşmanlarına güzel bir yanıt. Pa-
ramani, paranın ınsan, toplum ve doğayla ilişkilerini, çe-
lişkilerini, birbirlerıne yabancılaşmasını yorumluyor say-
falarında. Paran kadar konuş, diyor. Vaktiyle çil çil parla-
yan bir liraların değerini, öyküsünü anlatıyor Öyküyü biz
de yaşadık değil mi? Yüz liralar bile tarihe karıştı! Köşeyi
dönenler, dönemeyenler, bir de köşe örenlerle para ve in-
san ılişkilerı giderek gelişiyor. Derken bir kitap yangını!
Ama yangın yerinde üreyen çiçekler de var! Son sayfada
da bir başka çiçek, Ferruh Doğan'dan bir selam gibi..
Toplumumuzda değer yargılarının çok değiştiği bir dö-
nem yaşıyoruz. Ortam yozlaşıyor, para en yüce değer olu-
yor nerdeyse! ANAP iktidannın açtığı en onarılmaz yara
bu bence. Kaç kuşak sonra kapanır kimbilir! Para en yü-
ce değer sayılıyor, her yerde para sesi duyuluyor, insan-
ların kışiliğini ödeme gücü kanıtlıyor âdeta. En pahalı tab-
loyu satın alan en güzel tabloyu aldığını sanıyor, pahalı
takılar, pahalı kürkler, elbiseler, otomobiller, yatlarla mut-
luluk oyunları sergileniyor. Bir de kulis var kuşkusuz. Sah-
nedeki zenginlik arabesk parıltıya karşın kulis hayli fakir
ve karanlık doğrusu. Bir toplumun parıltısını para değil,
yüce değerler veriyor elbet. O arabesk parıltıyla ortalar-
da dalgalanan kalabalık değil, o topluma güzel katkılar-
da bulunan kişiler, inandıkları değerieri korumak için di-
renenler. Mutlu bir olay, her dalda var böyle kişiler. Yoz
ortama karşın yeşermek gücünü yitirmiyorlar.
Paramani'nin son sayfasındaki çiçeği, bu insanlara bir
selam gibi algılıyorum ben. O çiçek saksıyı deliyor! Hiç-
bir şey üretmeyen arabesk ortama karşın derinlerden fış-
kırıyor, boy veriyor. Gelecek bir baharı müjdeler gibi. Çi-
çeği umut simgesi, yaşama sevinci diye düşünürüm ben.
Ressam dostlarımın çiçeklerini de o sevinçle seyrederim.
Acaba bir rastlantı mı? Belli dönemlerde çiçekler ya-
par ressam dostlarım. Avni Arbaş'ın, Orhan Peker'in, Tu-
ran Erol'un çiçek çalışmalarrna çok tanık oldum. O çiçeK-
lerle solan bir umudu yeşenmek istediler belki de. Karanlık
ufuklara birkaç damla ışık, daralan dünyamıza renkli bir
kapı açmak istediler. Toplumdaki beklentiye bir yanıt bel-
ki de..
Galeri Nev'in kurucusu iki mimardan biri, Ali Artun Pa-
ris'e gitti geçende. Abidin Dino'dan bir çiçek getirdi ba-
na. Seyrederken Ege'nin dalgalarında yüzüyorum yeni-
den. Denizlerde açmış gibi mavi bir çiçek. Denizin türkü-
sünü söyler gibi.
Dino'nun çiçeğiyle Ferruh Doğan'ın çiçeği buluşuyor bir
yerde. İkisi de bir direnişi, özlemi duyuruyor, bir uyarıyı..
Çevre kirlenmesine karşın bir üretkenliğı..
Parayla değil, yaratıcı ellerle, kocaman yüreklerle, ger-
çek değerlerin birikimiyie yaşıyoruz o üretkenliği.
• • •
Bülent Arel'i kaç kişi tanıyor genç kuşaktan. Kaç kişi
anımsıyor? Ölüm acısını kaç kişi duyacak ülkemizde? Oy-
sa müzik dalında önemli bir kişi. 1950'li yıllarda tanıdım
ben. Helikon Derneği'nde bir akşam. Rahmetli Faruk Gü-
venç, ressam Rasin Arsebük, ozan Bülent Ecevit, fizikçi
Erdal İnönü ile birlikte.. O yıllarda başka bir havası var
başkentin. Ecevit'in ve İnönü'nün kişiliğinin özellikleri de
0 havadan kaynaklanıyor belki. Helikon Derneği bir kül-
tür merkezi gibi, konserler, sergiler, tartışmalar. Yakın dost-
luğumuz yok, ama Bülent Arel'i çoksesli müzik sevgisini
geliştiren öncülerden biri diye düşünürüm her zaman.
Başka bir öncü de kuşkusuz Faruk Güvenç. Kapalı kapı-
ları açmak için ne savaşlar verdi. Üstelik tek başına ve
hiç yılmadan. Bir an umutsuzluğa düşmeden. Bülent Arel'i
de en güzel Faruk anlattı bana. Dostlukla, sevgiyle, or-
tak uğraşların coşkusuyla.. 196O'lı yılları hüzünle anım-
sıyorum doğrusu. Bülent Arel ABD'den Ankara'ya döndü,
tasarılarını gerçekleştirmeden geri gitti sonra! Nedenleri
çok düşündürücü. Kimi zaman düşünürüm, Bülent Arel
Türkiye'de kalsaydı ya da Faruk Güvenç ölmeseydi çok-
sesli müzikte başka bir yerde olurduk bugün. Bir savaşta
öncülerin başka soluğu var! Ancak geridekilere de belli
görevler düşüyor değil mi? Bakın, CSO konser salonuy-
la ilgili proje hâlâ gerçekleşmiyor. Cumhurbaşkanı Özal
:
ın da gücü yetmiyor galiba! Belli çevreler konuyu dalga-
landırıyor, erteliyorlar. Bütçe görüşmelerinde konsere kaç
kişi gidiyor diye sorabiliyor ANAP'lı milletvekilleri. Atatürk^
ün müzik devrımini yozlaştıran çabalar da ağır basıyor.
Bülent Arel'in ölümü bir uyarı bence. Kimi belleklerin kül-
leri eşelenir, öncülerin soluğu yeniden duyulur belki. Çok-
sesli müzik dalını kırmak için büyük çaba var bugün. O
çabaya karşı çıkmak gerekiyor. A'dan Z'ye kadar yeni bir
yapılanma. Devlet konservatuvarı dün ne düzeydeydi, bu-
gün nasıl bir düzeyde, programı, öğretim üyeleri, yöneti-
mi hangi doğrultuda bilmek gerekir.Gerilemenin neden-
lerine eğilmek gerekir.
Arabesk ortam gelişiyor, ama saksıyı delen çiçek türü
olaylar da az değil. O olaylar doğrultusunda bir savaş ve-
rilirse, Faruk Güvenç'ler de Bülent Arel'ler de daha rahat
uyur mezarlarında.. Vaktiyle ektikleri tohumun yeşerdiği-
ni hisseder, saksıyı delen çiçeklere gülümserier.
Unutmamalı, öncüler ölür, savaşlar sürer.
MAZGİRT 1. NO'LU KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
ESAS NO: 1955/1564
KARAR NO: 1988/169
PARSEL NO: 61
Mahkememızce verilen 27.12.1988 tarih ve 1955/1564 Es. 1988/169
Ka. sayılı kararı ile Mazgirt ilçesi Kabun koyü hudutlan dahilinde
kalan 61 No'lu parselin davalı Koçali Korkmaz adına tapuya tescili-
ne karar verildiği, davacılardan Tuncer Çağlı mirasçılan Elemşaba-
no, Necali, Şirin, Aynur, Gulnur, Hüseyin Onur, Semra, Nilufer,
Berrin, Kemal, Hasan, Emel Çağlı ve Emoş Yıldız'ın adreslen meç-
hul olduğundan ve kendilerine karar tebliğ edilemediğınden ışbu ilanın
ga2etede ilanmdan 15 gun sonra davacı mirasçılarına karar tebliğ ye-
nne kaım olmak uzere ilanen tebliğ olunur.
Basın: 48791