23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 KASIM 1990 CUMHURİYET/17 HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÛN Devlet Meteoroloji İşten Genel Mü- dürlüğû'nden alınan bılgıye göre, yurdun kuzey ve doğu kesımlen per- çalı, yer yer çok bulutlu, Marmra, Ege, Baö Akdeniz, Bat ve Orta Ka- radeniz ile iç Anadolu'nun kuzey ve batısı, yağmur ve yer yer saöanak yağtslı öteta yerter az bututltı ve açık geçecek HAVA SICAKUĞI yağıs alan yerterde bıraz azalacak, ötekı yerlerde deöışmeyecek. RÛZGÂR. Güney ve bat yonlenlen fıafif, ara sıra orta kuvvette, yurdun batı ke- simlennde kuvvetlıce esecek DE- NİZLERİMIZDE Kıble ve lodostan 3-5, yer yer 6 kuvvetmde. saatle 10-21, yer yer 27 denız mili hızla esecek. Oalga yûksekJıği 15-2, Ege 8 21° 13° Dtyartalor ve Bat) Akdeniz açıklarında 3-4 m dolayında bulunacak. Van Gölü'ndehava Az bulutlu açık geçecek Rûzgâr, gûreyyön- lerden hafif olarak esecek. Gol kûçük dalgalı olacaK Bolu Bursa CaıuMale Çorum Oenıztı y 17° 14° Edıme A ffî 7°Eranean Y 15° 11° Ercurum A 11° -4° Estoşehr Y 15° 8°Gaaanlsp B 22°10°Sresjn Y 17° 15° Gûmüşlıane B B W° FHaHdn A Y 20° 17° Isoarta Y Y 17° 13° Istanbul Y Y tö°13°lzmır Y A 15° 3°Kare A A 11° 0° Kasamonu Y Y 17° 4°Kaysen B 18° 15° Kırtdareh Y Y 17° 15° Konya Y 16° 4°Kütahya Y 17° 13° Malatya 18° 2°M*nsa 15° 12° K Maraş 18° 0°Menan 10° -5° Muffla 15° 8°MuS 19° 6°NıJ<Je 24°14°0rtu 14° 3°RKÜ 14° 2°Samsun 15° 10° Siirt 16° 14° Sınop 20°17°&vas 11° -4° fekırtaO 13° 5°Trjtaxı 17° 0°luncel 15° 12° Ifeak 16° 7°Van 15° 11° Yozjjat 14° 3°Zongu«ak Y 19° 16° 8 19° 8° 8 21° 14° Y 16° 13° A 14° 3° 8 18° 4° Y 22° 15° B 22° 16" Y 23° 16° A 17° 6° Y 23° 14° Y M» 2° Y 16° 14° B 24° 14° A 14° 3° Y 17° 12° A 12° 0° Y 14° 6° Y 23° 14° „, .^murtlJ A-açık B-öunjflu G-guneşi K-kariı S-ssI Y-ya$mur1u Helsınkı H i ^ ^ ^ > L e n ı t 1 9 r a d •T Kopenjıag JJ Londra _ J _ J ' - ^ ^^Berhn ^ " İ k P a n s - * - • _, . Uıyana ^.Zurıh J Ma<M , ^ ^ ' ^ i • Belgrad f "ıRo fTU Moskova Ankara s Tebrız • Sam Kahıre* DÜNYA'DA BUGÛN, Amstertam Amman Atrna Bajdat Baicelona Baset Bekgrad Beriın Boon Brttael Budapeşte Cenanc Cezayır Cıdde Dubaı Frankfurt Gırıie Heteınta Kahıre Kopenfiag Köki leftoşa S 7° A 24° Y 19° A 25° B 16° Y 6° Y 10° B 6° B 8° S 7° Y 7° Y 7° Y 17° A 25° A 28° B 9° A 22° K 1° A 24° B 5° B 8° A 23" lenıngrad Lonüra Madnd Müarvo Montnul Moskova Mûrsh N€w Yort Osk> Pans Prag ftıyad ftoma Sofya Şam Tel Am Tunus Varçora Venedık Vtyana Züntı K 2° S 8° B 13° Y 11° Y 7° K 3° Y 3° Y 10° B 7° S 9° Y 3° A 28° Y 16° Y 10° A 23° A 28° A 27° Y 5° Y 10° Y 10° 8° Y 7° BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Bir cins kokulu sandal ağacı. 2/ Muhtemel... Iskam- bilde bir kâğıt. 3/. Sığ sularda ağır yük- leri taşımakta kulla- rulan, altı düz tek- ne... Kaslann istetn- siz kasılması. 4/ Ye- mek... Ipliklerin bo- yanmak istenmeyen bölümlerinin ağaç kabuklan, yapraklar ya da balmumuyla sanlarak boyaya ba- tınlması yoluyla uy- gulanan bir tür boyama tekniği. 5/ Gemilerin mizana direğinin gerisin- deki yelken... Ispanyollann sevinç ünlemi. 6/ Kilime benzer, motifli uzun yolluk... lridyumun simgesi. 7/ Satrançta bir taş... Saz ya da kamış- tan öriilmüş büyük sepet. 8/ Bir ül- kedeki halkın bütunü... Kalababk. 9/ Sovgü... Bir nota. YUKARIDAN AŞAGlYA: 1/ Yavrusu ölen bir hayvana, anası ölmüş bir yavru alıştınp besletmek. 2/ lyi terbiye edilmemis vahşi binek hayvanı... Birine dokunsun diye söylenen söz. 3/ Islam- hktan önce Kâbe"de duran üç puttan biri... Yeni ZeLanda'nın pla- ka işareti... Kuzu sesi. 4/ Notada durak işareti... Uygur hükilm- darlarına verilen unvan. 5/ Metal parlatmaya yarar aygıt. 6/ Ayak... Olduğundan büyük gösterme. 7/ Yunan mitolojisinde güzel sanatların dokuz perisinden biri... Yabana. 8/ Gölgede kalan yan... Içinde diri balık saklanan, denizden ayrümış ha- vuz. 9/ Yayla çiçeği. 60 YIL ÖNCE CumhurİYet Musolini diyor ki 30 KASIM 1930 Mösyö Musoüni bugün Venedik sarayında Türk meb'us gazetecileri Necmettin Sadık, Mahmut, Asım Beyleri kabul ederek görüşmüş ve demiştir ki: "Türk milletini büyük dehası ile terakki ve teali yoluna sekveden büyük reisiniz Gazi Hz. ne hürmetlerimin iblağını rica ederim. Lozan'da taruşügım ve Türk hukukunun müdafaasındaki kudretini ve ince zekâsını hayretle takdir ettiğim tsmet Paşava ve bütün Türk milletine selamlanmı yazmanızı da rica ederim. Türk milletinin maddi ve manevi sahalardaki terakkiyatını çok büyük alaka ile takip ediyorum. Muktedir idare adamlarınızın devamlı, muntazam mesaisi memleketinizi mütemadiyen inkişafa doğru götürmektedir. Yakın bir atide Türkiye'yi çok parlak bir istikbal bekliyor. Bunu size katiyette söylüyonım. Italya'nın dostluğundan emin olabilirsiniz. Ben iki yüzlu adam defiilim. Sözünde duran adaırum. "Dostunuzum" deyince daima dost kahnm. Esasen Türkiye ve İtalya'yı ayıran hiç bir ihtilâf noktası kalmamıştır. Bilâkis iki memleketi birleştiren menfaatler vardır. Istikbalde iki memleketin iktisadî ve siyasî sahada birlikte yapacağı işler vardır. Sözlerimin yakında filiyata inkilâp ettiğini bizzat göreceksiniz" Yeni bir ihtilaf Dişçi ve eczacı muallimlerinin Darülfünun nizamnamesi mucibince, kendilerinin de fakülte müderrisleri hukukunu haiz olmalan lâzam geldiği halde, bu hakkın kendilerine verilmediği iddiasile hazırladıklan mazbata Maarif Vekâleti ile, Darülfünun Emaneti ve Tıp fakültesi riyasetine verilmiştir. 30 YIL ONCE Cumhuriyet Gazetecilik Enstitüsü 30 KASIM 1960 îstanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesine bağlı Gazetecilik Enstitüsünün 10'uncu yıldönümü münasebetiyle dün Profesörlerevinde bir kokteyl verilmiş ve Enstitüyü bidren 38 mezuna diplomalan dağıtümıştır. Kokteylden önce, uzerinde -*• ^ , r , , , , , Atatürk'ün "Basın milletin Zıyaeddin Fındıkoğlu m ü ş t e r e k s e s i d i r » vecizesini havi mermer pano merasimle açılmıştır. Daha sonra davetliler topluca Profesörlerevine gitmişler ve Enstitü Müdürü Ord. Prof. Dr. Ziyaeddin Fahri Fuıdıkoğlu dâvetlilere hitaben özetle şunlan söylemiştir: "— Enstitünün kunıluşuna dair bir tablo çizmeye çalışacağım. Enstitümüz 10 sene evvel, bugün bu saatlerde açılmıştır. Bunu mumkün talan teklif basından gelmiştir. Senato teklifı gündemine aldığında Hukuk, Iktisat ve Edebiyat Fakültesi temsilcileri bunu benimsediler. 1,5 senelik bir çalışmadan sonra Enstitü 1950 faaüyetine başlamıştır. Enstitümüz 10 sene içersindeki bütün noksanlanna rağmen bize göre büvük faydalar temin etmiştir. Yetişen elemanlardan dolayı iftihar duymaktayız." Talebe cemiyetini temsilen konuşan mezun öğrenci enstitünün eksiklerine temasla" "gazeteler bu müessese ile ilgilenmelidir" demiştir. Müdür Fındıkoğlu "Dördüncü kuvvetin takun ve böluklerinde nefer olarak çalışmalan temennisiyle mezunlara diplomalarını vermiştir. GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet Comaneci iltica etti 30 KASIM 1989 Rumenlerin ünliı cımnastıkçısı eskı dunya ve olımpıyat şampiyonu Nadia Comaneci (27), öncekî sabah sının gizlice geçerek Macaristan'a sıfındı. Comaneci'nin, yurtdışına çıkışına izin verilmemesi ve çalışma özgurluğünun kısıtlanması üzerine iltica etmeye karar verdiği bUdiriliyor. TABTISMA Avı Yasaklayamazsunz Siz avm, avcıbğın ne olduğunu biliyor musunuz? Dünyarun en asil, en eski uğraşının bugün hâlâ dünyanın her ülkesinde (avı olan) devam etmesinin nedenlerini ve nasıl yapıldığını hiç araştırdınız mı? Bilinçli avcılığın yapıldığı her ülkede avın bollaştığını biliyor musunuz? Beni tatmin edemediniz Sayın Gürdere. Dört milyon avcıdan biri olarak size sesle- niyorum; "Beni tatmin edemediniz". Bu söz esasında, size ait... Nasıl sahip çıktınız bu söze. Tatmin etme görevi size ait, tat- min olma keyfiyeti ise dört milyon avcının. Küçük bir hatırlatma yapayım, bizler sizin vekili değil, siz bizim vekilimizsiniz. Bizle- rin istekJeri ve menfaatleri doğrultusunda öneri ve kararlara yönelebilirsiniz, bize rağ- men değil. Ankara toplantısındaki davra- ruş biçiminiz, sizi keyfi, kişisel bir uygula- manın miman olarak ortaya çıkarttı. Siz avın, avahğın ne olduğunu biliyor musu- nuz? Dünyanın en asil, en eski uğraşının bugün hâlâ dünyanın her ülkesinde (avı olan) devam etmesinin nedenlerini ve nasıl yapıldığını hiç araştırdınız mı? Bilinçli av- cılığın yapıldığı her ülkede avın bollaştığı- nı büiyor musunuz? Siz, esas yapılması ge- reken şeyler yerine (belki de zorluğu bilin- ciyle, en kolay yol olan) yasağın arkasına saklanıyorsunuz. Bakımz size bir öneride bulunayım. Hem de kimseye, hiçbir avaya daıuşmadan. Aşa- ğıda sıralayacaklanmı bir devlet deklaras- yonu (kişisel değil) olarak bir basın toplan- tısıyla açıklayın ben ve avcı arkadaşlarım (4 milyonumuz) tüfeklerimizi belirli bir süre için yağlayalım ve dolaba kaldıralım. 1. Göçmen kuşlann göç yollan üzerin- deki bilinçsiz yapılaşmayı önleyeceğinize, 2. Göçmen kuşlann konakladıgı sulak yerlerin koruma altına alınacağına, 3. Bütün göller çevresindeki fabrikalann, devlet sektörü dahil, bu çevrenin havasını, karasını ve suyunu sanayi artıkları ile kir- letmesinin önleneceğine, 4. Maden Kanunu'nun önceliği gibi ba- siretsiz bir uygulamaya son verilerek or- manlann katledılmesine son verileceğine, 5. Ülkemizin birçok yöresinde, özellikle doğuda, et veya zevk için keklik, şamua, yaban keçisi, yaban koyunu, ayı katliamı- na son verileceğine, 6. Avın en bol olduğu meralarda tek kır- maü çobanlann et saltanatına son verile- ceğine, 7. Orman köylüsünün, ormana baltasın- dan başka hiçbir gereçle (tüfek) giremeye- ceğine, 8. Zirai mücadele diye etrafa zehir saçıp tilki, tavşan, keklik ve daha nice hayvanın köküne kibrit suyu ekilmeyeceğine, 9. "Zirai zararlılar" diye lütfedip "avlanabilir" diye nitelendirdiğiniz, başta domuz olmak üzere birçok hayvanın da ko- ruma altına alınacağına, 10. Bu süre içinde bilinçli av korucuları- nın yetiştirileceğine, 11. Her tüfeklinin avcı olamayacağını, avın hayvan öldürmek olmayıp, bilinçli bir hasat olduğunu belirleyecek bir kanunun hemen çıkartılacağına, Hükümet olarak söz veriniz. Yineliyo- rum, kesin ama uygulayacağınız bir söz ola- rak veriniz, asalım tüfeklerimizi. Avın bol- laşacağı, yerli ve yabancı avcının bol para bırakacağı ve yaban hayatımızın geleceği- nin garantiye alınacağı bir Türkiye için el ele çalışalım. Ama sizin yönteminizle yola çıkarsak, bir zeienika dalına bile saygısı olmayan bir top- lumda, iki sene sonra bazı hayvanlanmızı ancak zooloji kitaplarında görebilirsiniz. NEDÎM GÖKNtL Avcı Denıir>oUarınıızda Inıırt Gelfenıeler TCDD'de, yol, çeken araç parkı ve işletmecilik konularındaki iyileştirme çabalan ile bazı yol kesimlerindeki elektrifikasyon ve sinyalizasyon çalışmalan dikkati çekmektedir. TCDD Genel Müdürliiğü, kurum ile üni- versitelerimiz arasında daha sıkı bir işbir- liği ve dayanışma ortamı oluşturmak ama- cıyla başlatmış olduğu faaliyetler çerçeve- sinde, geçen haftalarda (12-15 Kasım 1990) ılgili öğretim uyeleri için TCC'de lnceleme ve Gezi Programı düzenlemiştir. Bu programa katılan öğretim üyelerine, TCDD'de son yıllarda yapılmakta olan ça- hşmalan inceleme, kurumun sorunlannı ve geleceğe yönelik projelerini öğrenme ola- nakları sağlanmıştır. TCDD'de, yol, çeken araç parkı ve işletmecilik konularındaki iyi- leştirme çabalan ile bazı yol kesimlerinde- ki elektrifikasyon ve sinyalizasyon çalışma- lan dikkati çekmektedir. Bunlann dışında, personel eğitimine ve- rilen önem ve bu alanda planlanan prog- ramlar sevindiricidir. TCDD'de çağdaşlaş- ma yolunda önemli adımlar olarak değer- lendirilebilecek bu faaliyetler, ülkemizde- ki demiryolu taşunacılığı hakkındaki olum- suz yargı ve tutumlann değişebüeceği umu- dunu doğurmuştur. Dileğüniz; kurumun bu çabalannın, ust düzey yöneticileri tarafından da desteklen- mesi, ürûversitelerimizin ilgili birimleri ile oluştunılacak dayanışma ile çağdaş bih'm ve teknolojiye ayak uydurularak daha ve- rimli durumagetirilmesi, kısa sürede olum- lu sonuçlara ulaşabiimestdir. Prof. Dr. AYDIN EREL Yıldız Üniversitesi Öğretim Üyesi 23.10.1990 tarihinde İnsan Hakları Dernegi Genel Kurulunda anadilleri olan Kürtçe ile konuşan VEDAT AYDIN ve AHMET ZEKİ OKÇUOĞLU'nun tutuklanmasını protesto ediyor, Kürt Dili üzerindeki yasaklanmaların kaldırılmasını istiyoruz. LFUhıAzma al OtKlo ClMIMt CMA.Vni|A«ı*tf) c*wı>r<ai SAoıllp S M H A IMMYtts A.Ka*Suı IMtAMf AUHF«<rAkg*ll t M H M Tnk (AMM) Cn«MAlcı AdmTıaf lAimatara CmrtnrltoMı(HHdurlH. X*.) C»mfi Cmm (AdaM m. V»k.| ssr 1 IMnKattır MnHilgKı • Akkıja HHtytoDojda SMaÇau» Stfchülln tmm (Avuöl) SaUlMh KAçaıkn ÇoMa * B*M pıHk M.. Vafc) ÇMkTutu ÇMkToU AdıaaAniM HHnt Otçmtta (ta. MI. Vrt.) HtoılCndM H»»«(taıC DwM Gikiajkı ÖndM Ahım Bufcun Çıjtar (AnU) AkiMKua^ AkmlKaya knMa Akıor (MiMyı Ui VıtJ k(A«ıtH) | MuaCa MuaVMs HnMıÇaııdK •«.««kÇ^MtKı DM*|AI Mu*akDtNl «hmlCun «InM&Urt DWM Bodnvt Dunvn Ennta (AwM Eirjmı AkıA^t <•!« S«nıAktaya SmrEttt S«ıpS*wMaıı SarteBln SadvKMdM SMlltaı SvpiKkpkçl IbnMmKlnkM knkknTunı(AnU) HuMklNtar SaytAlmct Umm Toptu (Anta) AtMl Tlrt (Ikrtkl M. V*.) AkMlTIrtaM , AbıMYıviB AtmBlntal AkKBMal AldllCunul EmlmS«z« EmlmUÇH EnMfAlaı EnnrSugln ksaılUnriRO ltanG«k Uu«ali Subrtııı tkı«lfe Onakn SdMaS* SlnaSHI UuHHErdotdu H l b G a k Hualbr$ık« I1BBC SolaıUyvl Sutlkorur SOtymn Ajnlm* S* AUtfUnDvnk AII Aad Fnl AIIB** EıdoJJOK*; Eıdajaı T H M ; (Uaria m. vug bnriEK IHnlrC^rta IKMOm Uçunm • B ^ I M M |Awlat) AHC>hrB<|(AwllM) AIIOMM AIIEt Ailâta Alltlan AIİKatan(AvuU) AMKnnll AJI&zbCt AJISaıgaifAwtal) AUŞur AJITaCMji AII Y»t* (Antfl) EnlAtaynt EnHBozfcun EnlçaıiB EnlXıaM« Eflkltam KıdhGDnt KadbTlmatllMM NiknMof • GOıal ŞriMBatcuk Kuar SMÇ (Tunull « l V»t| KMd /U^ojutoı (Ankjtl Hl V»k.) hkdlttto rfcıml EnJoJdu NMMKnAkgAn NramikSılu ^«ılnTopyttnt Ş*»AM EanıHKrtıu Eşr»( Enlam (Antuı !• V«*) EHMn Cntuıtuın (Içal Itl. Vık.) EyOpGSM Kıya Ottmı; |W*«Mkll) $«ı<ISınhm|Avukai) NMtolAlcuU IkripVncaotkı ŞnhHnElgl Ş«MtaSın»ar FaHCandMjAruU) FartaAnci Fatı Tann |A«ulo4 F«n» U KMiaf AMdol (fan* MI V«t) KMMlOrtm NMHıaM Mhfl NuİBM UhılŞvnl MyulAMın ŞMMOyünlAıulal) AphnAla KMin S6«w (bunbul HL V«t) KHHH lükml l«Kin Aydın KOy—ıı AjıtanHna Ayk SUm (Ayuöl) F«nl Vtmıtanjia (AıukM) FlpnAfcdl. KnMrTMran MıMtln Yimu (MaRin HL Y«*.| FMYıyhk Kamt OMÇ (Tumi M. V*.) L>«MKlM<|AwM| LnkAıtgllnl Şukr«ıŞrtı Şttnanan TdıdıBHd TMbunç TıUnAtan m n S u m (A«uU) AyfMMOankkol (Anılat) A^^S AadAkgOI ILMAıgn HEtdMiıBalcı 0 Vtl Mdnm ( T I H » I HL V«k J AttEMan AıSKımfet AlltKnı AJÖLHİI GOMI GAaOIIMn CMaaOlar GUvGM TojrjudEn TÜ2»SM.(DT) I L H H U llıyvdHtı Otmft** K.M11111 Fanakoilu (Avuta) HMHdyı HSnri çitutfiojkı IL^rilBfynm OrlMAykaı OrlaaLadothı CrlroŞd HJUAy*) NJUTnol H.HranŞOI HJalpdnü HaaKaradiM* HaMo anga (Anlal) HıUDBom* HtUghn H«MBv>| OaMnAskntoy O W M Etdojnı UmrÇDfteıı UmlUkııYiMn UMÖaOrt|AvukH) Aaukpunuıı V M ; OvmSılalıu 0HIBlTl| Un*K UMK OımtKJdau BMMEIUM mnTl»ın(|ıı^ı IMllnNnKjp HUkllÇlM! HdAtof ItaUKınnm • Onıçoilu rtTmöm(*wkıl) HnaırBlırgon ÜMİHlArlan IMdlM!M(Aw>k») IkMlMAtom UMnMAIEw>(lsl MtVat) HMMMAITOy OmarKoftdı AKMteynter fizvAra SMTİııoiın HUMTUMT Hua> Ourlo (An**) yMhK CtiKMM Ea*ıD4«|Awka) Kjknmn piyaıkıtaı m. V«t| Port»6ncO MÇ>to|A«ılal) %alT<M YakKHHn Ttaaöauı TmiMua||Awlai) YUW<0D«M YınulEfltft YınulVırgiln ViftalfeM HMİM) HtM tmm (AMkıt) HUM S^M (Avutal) ZmAyda BuBy» TMmHlllıt» ANKARA...ANKA MUŞERREF HEKİMOĞLU . .Saksıyı Delen Çiçek. Karikatür sanatına büyük saygım, hayranlığım var. Ga- zete ve dergilerde, karikatür köşelerinde hayli dostum. Evi- min duvarlarında karikatür sanatçılarından tablolar. Ce- mal Nadir ile başlıyor bu dostluk. Amca Bey evimizde, sof- ramızdaydı yıllarca. Sonra genç kuşaklar oturdu yerine. Gazeteciliğe başlayınca biraz da kıskandım karikatür sa- natçılarını. 1950'li yıllarda Oğuz Aral ile ortak bir köşemiz vardı Yeni Sabah'ta, sonra Altan Erbulak ile. Oğuz Aral benim yazılarıma birkaç çizgi katardı, yazının bir başka yüzünü, bir başka özünü yansıtırdı o çizgiler. Bugün de öyle değil mi? Gazete ve dergilerdeki kari- katürlere bakıyorum, haberler, yorumlar yerine oturuyor birden. Çizgilerin anlatım gücüne hayran oluyor ınsan! Olayın 'bamteli'ni duyuyor, bir kahkaha atıyor çok derin- den, 0 kahkaha boğazında düğümleniyor derken, çizgi- ler giderek derinleşiyor. 'Söz Çizginin' diyor Turhan Selçuk. Çizginin sözü ço- ğu kez yazıları solluyor. Bu dalda çok hızlı sanatçılanmız var. Kimi de yabancı ülkelerde, yabancı dergilerde çalışı- yor, çizginin sözünü duyuruyorlar. Türk karikatürünün dün- yadaki yerini kanrtlıyorlar, Türk halkının mizah gücüne yeni katkılar yapıyorlar. Başucumda bir kitap, Ferruh Doğan'ın 'Paramani'sini seyrediyorum, okuyorum demek daha doğru belki. Çiz- ginin sözü neier anlatıyor. Kırk beş yıldır karıkatürle uğ- raşan dostumun çizgi dünyasından bir derleme bu. Ön- ce Cem Yayınevi'ni kutluyorum, kurucusu Oğuz Akkan'ı anımsıyorum sevgiyle. Akşam gazetesinde uzun süre bir- likte çalıştık. Güzel bir insan! Kurduğu yayınevi güzel ürün- ler veriyor hâlâ. Kâğıt fiyatları durmadan tırmanıyor, kitap basmak, kitap okumak güçleşiyor, beri yanda bir karika- tür kıtabı basılıyor! Kitap düşmanlarına güzel bir yanıt. Pa- ramani, paranın ınsan, toplum ve doğayla ilişkilerini, çe- lişkilerini, birbirlerıne yabancılaşmasını yorumluyor say- falarında. Paran kadar konuş, diyor. Vaktiyle çil çil parla- yan bir liraların değerini, öyküsünü anlatıyor Öyküyü biz de yaşadık değil mi? Yüz liralar bile tarihe karıştı! Köşeyi dönenler, dönemeyenler, bir de köşe örenlerle para ve in- san ılişkilerı giderek gelişiyor. Derken bir kitap yangını! Ama yangın yerinde üreyen çiçekler de var! Son sayfada da bir başka çiçek, Ferruh Doğan'dan bir selam gibi.. Toplumumuzda değer yargılarının çok değiştiği bir dö- nem yaşıyoruz. Ortam yozlaşıyor, para en yüce değer olu- yor nerdeyse! ANAP iktidannın açtığı en onarılmaz yara bu bence. Kaç kuşak sonra kapanır kimbilir! Para en yü- ce değer sayılıyor, her yerde para sesi duyuluyor, insan- ların kışiliğini ödeme gücü kanıtlıyor âdeta. En pahalı tab- loyu satın alan en güzel tabloyu aldığını sanıyor, pahalı takılar, pahalı kürkler, elbiseler, otomobiller, yatlarla mut- luluk oyunları sergileniyor. Bir de kulis var kuşkusuz. Sah- nedeki zenginlik arabesk parıltıya karşın kulis hayli fakir ve karanlık doğrusu. Bir toplumun parıltısını para değil, yüce değerler veriyor elbet. O arabesk parıltıyla ortalar- da dalgalanan kalabalık değil, o topluma güzel katkılar- da bulunan kişiler, inandıkları değerieri korumak için di- renenler. Mutlu bir olay, her dalda var böyle kişiler. Yoz ortama karşın yeşermek gücünü yitirmiyorlar. Paramani'nin son sayfasındaki çiçeği, bu insanlara bir selam gibi algılıyorum ben. O çiçek saksıyı deliyor! Hiç- bir şey üretmeyen arabesk ortama karşın derinlerden fış- kırıyor, boy veriyor. Gelecek bir baharı müjdeler gibi. Çi- çeği umut simgesi, yaşama sevinci diye düşünürüm ben. Ressam dostlarımın çiçeklerini de o sevinçle seyrederim. Acaba bir rastlantı mı? Belli dönemlerde çiçekler ya- par ressam dostlarım. Avni Arbaş'ın, Orhan Peker'in, Tu- ran Erol'un çiçek çalışmalarrna çok tanık oldum. O çiçeK- lerle solan bir umudu yeşenmek istediler belki de. Karanlık ufuklara birkaç damla ışık, daralan dünyamıza renkli bir kapı açmak istediler. Toplumdaki beklentiye bir yanıt bel- ki de.. Galeri Nev'in kurucusu iki mimardan biri, Ali Artun Pa- ris'e gitti geçende. Abidin Dino'dan bir çiçek getirdi ba- na. Seyrederken Ege'nin dalgalarında yüzüyorum yeni- den. Denizlerde açmış gibi mavi bir çiçek. Denizin türkü- sünü söyler gibi. Dino'nun çiçeğiyle Ferruh Doğan'ın çiçeği buluşuyor bir yerde. İkisi de bir direnişi, özlemi duyuruyor, bir uyarıyı.. Çevre kirlenmesine karşın bir üretkenliğı.. Parayla değil, yaratıcı ellerle, kocaman yüreklerle, ger- çek değerlerin birikimiyie yaşıyoruz o üretkenliği. • • • Bülent Arel'i kaç kişi tanıyor genç kuşaktan. Kaç kişi anımsıyor? Ölüm acısını kaç kişi duyacak ülkemizde? Oy- sa müzik dalında önemli bir kişi. 1950'li yıllarda tanıdım ben. Helikon Derneği'nde bir akşam. Rahmetli Faruk Gü- venç, ressam Rasin Arsebük, ozan Bülent Ecevit, fizikçi Erdal İnönü ile birlikte.. O yıllarda başka bir havası var başkentin. Ecevit'in ve İnönü'nün kişiliğinin özellikleri de 0 havadan kaynaklanıyor belki. Helikon Derneği bir kül- tür merkezi gibi, konserler, sergiler, tartışmalar. Yakın dost- luğumuz yok, ama Bülent Arel'i çoksesli müzik sevgisini geliştiren öncülerden biri diye düşünürüm her zaman. Başka bir öncü de kuşkusuz Faruk Güvenç. Kapalı kapı- ları açmak için ne savaşlar verdi. Üstelik tek başına ve hiç yılmadan. Bir an umutsuzluğa düşmeden. Bülent Arel'i de en güzel Faruk anlattı bana. Dostlukla, sevgiyle, or- tak uğraşların coşkusuyla.. 196O'lı yılları hüzünle anım- sıyorum doğrusu. Bülent Arel ABD'den Ankara'ya döndü, tasarılarını gerçekleştirmeden geri gitti sonra! Nedenleri çok düşündürücü. Kimi zaman düşünürüm, Bülent Arel Türkiye'de kalsaydı ya da Faruk Güvenç ölmeseydi çok- sesli müzikte başka bir yerde olurduk bugün. Bir savaşta öncülerin başka soluğu var! Ancak geridekilere de belli görevler düşüyor değil mi? Bakın, CSO konser salonuy- la ilgili proje hâlâ gerçekleşmiyor. Cumhurbaşkanı Özal : ın da gücü yetmiyor galiba! Belli çevreler konuyu dalga- landırıyor, erteliyorlar. Bütçe görüşmelerinde konsere kaç kişi gidiyor diye sorabiliyor ANAP'lı milletvekilleri. Atatürk^ ün müzik devrımini yozlaştıran çabalar da ağır basıyor. Bülent Arel'in ölümü bir uyarı bence. Kimi belleklerin kül- leri eşelenir, öncülerin soluğu yeniden duyulur belki. Çok- sesli müzik dalını kırmak için büyük çaba var bugün. O çabaya karşı çıkmak gerekiyor. A'dan Z'ye kadar yeni bir yapılanma. Devlet konservatuvarı dün ne düzeydeydi, bu- gün nasıl bir düzeyde, programı, öğretim üyeleri, yöneti- mi hangi doğrultuda bilmek gerekir.Gerilemenin neden- lerine eğilmek gerekir. Arabesk ortam gelişiyor, ama saksıyı delen çiçek türü olaylar da az değil. O olaylar doğrultusunda bir savaş ve- rilirse, Faruk Güvenç'ler de Bülent Arel'ler de daha rahat uyur mezarlarında.. Vaktiyle ektikleri tohumun yeşerdiği- ni hisseder, saksıyı delen çiçeklere gülümserier. Unutmamalı, öncüler ölür, savaşlar sürer. MAZGİRT 1. NO'LU KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN ESAS NO: 1955/1564 KARAR NO: 1988/169 PARSEL NO: 61 Mahkememızce verilen 27.12.1988 tarih ve 1955/1564 Es. 1988/169 Ka. sayılı kararı ile Mazgirt ilçesi Kabun koyü hudutlan dahilinde kalan 61 No'lu parselin davalı Koçali Korkmaz adına tapuya tescili- ne karar verildiği, davacılardan Tuncer Çağlı mirasçılan Elemşaba- no, Necali, Şirin, Aynur, Gulnur, Hüseyin Onur, Semra, Nilufer, Berrin, Kemal, Hasan, Emel Çağlı ve Emoş Yıldız'ın adreslen meç- hul olduğundan ve kendilerine karar tebliğ edilemediğınden ışbu ilanın ga2etede ilanmdan 15 gun sonra davacı mirasçılarına karar tebliğ ye- nne kaım olmak uzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 48791
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear