14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 KASIM 1990 PIŞ HABERLER CVMHURÎYET/3 Şamir tehlikeyi atlattı • KUDÜS (AA) — Israil'de, Şamir hükümeti hakkında sol kanattan dört küçük parti tarafından verilen güvensizlik önerisi parlamentoda reddedildi. Şamir'in, özellikle Sovyetler Birliği'nden gelen göçmenler hakkında sarfettiği sözlerle iJgiii olarak verilen güvensizlik önergesi, 120 sandalyeli parlamentoda dün yapılan oylamada*48'e karşı 57 oyla jeddedildi. Milliyetçiler önde • BELGRAD (AA) — Yugoslavya'nın 45 yıl süren tek partili yönetimi sonrasmda Slovenya ve Hırvatistan'la birlikte ilk serbest genel seçimlerin gerçekleştirildiği üçüncü federal cumhuriyet olan Makedonya'da, seçimlerin ikinci turunda "Makedonya Birliği Demokrat Partisi"nin öne geçtiği bildirildi. Yugoslav Tanjug ajansının, Makedonya Cumhuriyeti'nin seçim kurulundan aldığı bilgiye göre "aşın milliyetçiu'ği" ile tanınan Makedonya Birliği Demokrat Partisi (VMRO), şu ana kadar kesinleşen sonuçlara göre tek meclisli 120 sandalyeli parlamentoda 31 milletvekilliğini garantilemiş bulunuyor. HoUanda 'Gladio'sunu dagıtmıyor • LA HAYE (AA) — Hollanda hükiimeti, "Gladio" olarak anılan denetim dışı NATO örgütUnün dağıtılmaması konusunda parlamentodan destek aldı. örgütün dağıtılması konusunda "yeşil sol" grubu tarafından parlamentoya sunulan önerge, yalnızca Yeşiller'den 6 oy aldı, kalan 150 milletvekili ise karşı oy kuHandı. Yeşiller, doğu-batı yumuşama süreci içerisinde örgüte artık gerek kalmadığım savunurlarken Başbakan Ruud Lubbers, örgütün devammı istedi, ancak faaliyetlerinin mümkün olan en asgari duzeye düşürüleceğini söyledi. Kübada rüşvet suçlan • HAVANA (AA) — Küba hükümeti, rüşvet ve diğer suçlann üzerine sert bir şekilde gidilmesi için başlatılan kampanyanın bütün ülke çapında yaygınlaştınîdığını, geçen ay, yasadışı işlerden zengin olan 500'den fazla kişinin tutuklandığını bildirdi. Komünist Parti resmi yayın organı Granma gazetesinde yer alan bir bildiriye göre son bir ay içinde başkent Havana'da ve diğer 13 kentte, spekülasyon, rüşvet, hırsızlık, sahtekârbk, yasadışı döviz alım satımı ve diğer suçlardan 500'den fazla kişi tutuklandı. Bangladeş'te olağanüstü hal • DAKKA (AA) — Bangladeş'te Devlet Başkanı Muhammed Erşad'ı devirmek amacıyla muhalefet tarafından düzenlenen gösteriler üzerine ülke çapında olağanüstü hal ilan edildi. Devlet Başkanı Erşad dün radyo ve televizyonda yaptığı konuşmada, üike ekonomisinin bazı mihraklarca yıkılmak istendiğini savundu ve iç güvenliğin sağlanması amacıyla olağanüstü hal ilan ettiğini söyledi. G. Afrika'da siyahlar çatıştı • KATHELONG (AA) — Güney Afrika'da Johannesburg yakınlarında Zulu ve Khosâ kabileleri arasında yeniden tırmanan çatışmalarda 15 kişinin öldüğü, en az 30 kişinin de yaralandığı bildirildi. Görgü tanıkları, karşıt gruplann birbirlerine tüfek, el t>ombası, av bıçağı gibi iilahlarla saldırdığmı söyleyerek polisi gece joyunca süren çatışmaya nüdahale etmemekle uçladılar. Almanlar, sağcısı vesolcusu ile Sovyetler'eyardım için yanşıyor Almanyada 'Gorbi aşkı'Mihail Gorbaçov, Almanya'da neredeyse bir kahraman haline gelmiş durumda. Tutucu sağ basın bile Sovyetler Birliği'ne yardım kampanyasını tüm gücüyle destekliyor. DİLEK ZAPTÇIOĞLU BERLİN — Almanya'da "Rusya'ya Yardım" adı altmda açılan kampanya olanca hıayla sürüyor. Başbakan Hel- mut Kohl haJka hitaben yaptığı konuş- mada, "Sovyet vatandaşJannın bu kiş açfak tehtfkesiyle karsı karşıya kaJdıgını" söyledi ve Almanlan dayanışmaya çağır- dı. Başbakanhk Darusmanı Horat Tels- chik dün bir heyetle Moskova'ya hare- ket etti. Alman heyeti, yardım kampan- yasımn ülkede nasıl koordine edileceği- ni inceliyor. Almanlar şimdiden çeşitli yardım ku- ruluşlannın açtıklan banka hesap numa- ralarına para yatırmaya başladjlar. Hamburg'dan Leningrad'a yola çıkan bir gemi, özel bağışlardan oluşan 70 bin paketi SSCB'ye taşıyor. Almanya'nın hemen her yerinde işadamlan, belediye başkanlan, kilise ve Kızıl Haç temsilci- leri, vatandaşlardan topladıklan yüzbin- lerce marklık bağıslan Moskova'ya ulaş- tınyorlar. Noel'in yaklaşağı haftalar, Almanya'- da daima yardım duygularının alevlen- diği dönem. "Gorbi'ye yardım", Alman halkını şimdiye kadar görülmemiş bo- yutta etkiliyor. Öteden beri ülkede en se- vilen devlet adamı olan Gorbaçov, Al- man birliğine yaktığı yeşil ışıkla neredey- se bir "kahraman" haline geldi. Tutu- cu ve sağ basın dahi "Gorbi aşkj"nı kö- riiklüyor ve yardım kampanyasım olan- ca gücüyle destekliyor. Nitekim Alman- ya'nm en yüksek tirajlı gazetesi "BUd", yıllardır izlediği "antikomünist" politi- kayı bir yana bırakarak Gorbaçov'a kahraman muamelesi yapmaya başladı. "Bild" yardım kampanyasına, "GorbT- nin ricası", "Bize yiyecek gönderin" manşetiyle katıldı. Almanya'daki "Gorbi wSovyetler'e yardım" ateşini gören yabancı gözlem- "Gorbi" sevgisini kendi seçim amacla- n için kullandı. Ikincisi Kohl, şimdi "kötü gön dostu" olarak Sovyet yöne- timinin yardımına koşarken ileride ser- best pazar ekonomisine geçildiğinde acı- lacak pazarlann ve Alman yatınmlan- cilçr şaşırmaktan kendini alamıyor. Hit- m n hesabım yapıyor. Bizce üçüncü ne- ler ın Sovyetler'e saldırısmdan, ünlü d e n > K ohl'ün bütün bu yardımlan da- birliği"Barbarossa HarekâtT'nın üzerinden daha elli yıl geçmeden Almanlar, SSCB halklanna büyük bir sempati gösterisi içinde. Bazı tarihçiler, Almanlann her zaman Rusya'ya karşı özel duygular bes- iediğini, aralannda benzerlik, akrabalık hissettiklerini vurguluyor. Fakat bu sem- pati dalgasının en büyük etkeni Alman haikırun kendisine birliğini armağan eden Gorbaçov'a şükran duygulanyla yaklaşıyor olması. Kimi siyasi yorumcuya göre Başbakan Kohl, yardım kampanyasıyla çeşitli amaçlar güdüyor. Buna göre Kohl kam- panyayı pazar günkü genei seçimlerden önce başlatarak Alman halkının ha Alman birliği sağlanmadan önce "birliğin maliyeti" olarak zaten Gorba- çov'a söz vermiş olması. YeltsinMn konuşması AFP ve Reuter'e göre dün olağanüs- tü olarak bir araya gelen Rusya Cum- huriyeti Parlamentosu Rusya Kongresi'- nde konuşan Devlet Başkanı Boris Yelt- sin, Sovyetler Birliği 'nin karşı karşıya bulunduğu en önemli sorunun "açlık" olduğunu belirtti. 7 aralık tarihine ka- dar sürecek toplantının açılış konuşma- sını yapan Yeltsin, "Raflar boş durur- ken demokrasiden söz edcmeyiz" şek- linde konuştu. AliLYONLARCA İNSAN ZEHİRLENME TEHLİKESİİLEKARŞ1KARŞIYA KUZEY DENİZİ MOSKOVA^. | / ^ Ekoloıık knz ûöigelerı Çok kirlı sular i Vukandakı haritı D»r Spiege< dergnındeıı alınmışur Bozulan ormanlar Erozyon ve çölleşme Ölü tuzJu sular Asit yağmuru alan bölgeter Radyasyon/u bölgeter Petrol ve gaz sondaj çabşpiaları nedeniyle çöUeşme SovyetlerUe ekolojik felaketDış Haberier Servisi — Elbe nehrin- den Pasifık Okyanusu'na, Karadeniz'den Buz Denizi'ne kadar Baü Avrupa'mn yü- zölçümü büyukluğünde bir alan, ekolo- jik felaket bölgesine dönüşmüş durum- da. Kentler zehiru' gazlann yarattığı "sis" içinde boğulmak üzere, milyonlarca in- san zehirenme tehlikesi ile karşı karşıya; kaaser, kan hastalıklan, ölü ve sakat do- ğumlarda önemli artış; işte 70 yıldan bu yana Sovyetler Birliği'nde 'işçi suufı" adına süregelen her ne pahasına olursa olsun sanayüeşme girişimlerinin sonun- da ortaya çıkardığı dehset verici tablo. Alman haftalık "Der Spiegel" dergi- sinin Sovyetler Birliği'ndeki çevre kirli- liğini konu alan yazısında, ülkenin yü- zü aşkın sanayi kentinde insanların, so- luk aldıkları havaya karışrruş ağır metal tozlan, kükürtdioksit ve kanser yapıcı maddelerle birlikte yaşamak zorunda kaJdıklanna dikkat çeküiyor. Bu zehirli maddelerin havada oluşturduklan yo- ğunluk Dünya Sağhk Örgütü'nün "daj«ııılır" diye nitelendirdiği verilen on, hatta bazı yerlerde yüz kat aşmış dunım- da. Maden ocakları ve metal işleme kompleksleri örneğin Ural'daki Magni- togorsk, Güney Sibirya'daki Krasnojarsk ve Kuzey Sibirya'daki Norilsk gibi kent- leri yılda kişi başına 13 ton zehirli mad- de ile son derece tehlikeli sanayi çölleri- ne dönüştürüyorlar. Göller ve nehirler ölüyor Devasa barajlar ve tümüyle denetim dışına çıkmış atık sular, Rusya ve Ukray- na'mn can damarlan olan Wolga, Din- yeper, Kuban, Dinyester ve Don nehir sistemlerinin ekolojik-hidrolojik denge- lerini bozdular. Kıyılardaki milyonluk, kentlerin çok sınırh oranlarda temizlen- miş ya da hiçbir işlemden geçmemiş auk suları yapay göllerde birikiyor. 6000 ki- lometre kareye dek büyüklüğe ulaşan bu göller, balıklann ölmesine neden olduk- lan gibi sulan da hastalık mikroplan için tehlikeli bir kaynak meydana getiriyor- lar. Seyrek nüfuslu Sibirya'nm pek çok nehri bile bugün, örneğin Avrupa'nın Ren nehrinden daha kirli. Ve nehirlerle birlikte denizler de ölüyor. Baltık Cum- huriyetleri ve Leningrad çevresindeki sa- nayi bölgelerinin kıyı suiannın büyük bölümleri biyolojik olarak ölü. Güney- deki denizlerin durumu ise daha da kö- tü. Sovyetler Birliği'nin bir zamanlardaJci 'balık cenneti' Karadeniz'de balık avla- mak hemen hemen olanaksız artık. Güney Rusya ve Ukrayna'daki verim- li topraklar yanlış tarun teknikleri ve aşı- n gübre kullanımı sonucu büyük çapta erozyona uğramış durumda. Insanoğlu- nun övünç kaynağı sanayi ise bizzat en büyük felaket potansiyelini oluşturuyor. Denetim mekanizmalan işlemediğinden, sanayide güvenlik önlemleri hemen he- men tümüyle hiçe sayılıyor. Yalmzca ge- çen yaz içinde Sovyetler Birliği ağır sa- nayide pek çok insanın hayatını tehdit eden bir dizi kazaya tamk oldu. Bilimler Akademisi'ne bağlı bir uz- manlar komisyonu, Sovyet toprakJannın yaklaşık yüzde 16'sında (tüm AT ûlke- lerinin yüzölçümünden daha büyük bir alan) ekolojik 'olağanüstü durum' ilan edilmesi gerektiğini tahmin ediyor. Bu- na göre beş Sovyet vatandaşmdan biri ve kent nüfusunun üçte biri sağlığa zararh koşullarda yasıyor. Çevre felaketi, Başkan Mihail Gorba- çov tarafından da 'ülkenin en önemli sorunu' olarak tarumlanıyor. Hemen he- men tüm cumhuriyetlerde sanayi politi- kasında değişiklik sağlamak ve yaşam koşullanm sağlıklı kılmak için 40 bini- aşkın çevre grubu kuruldu. Ancak Ba- tıh sanayi ülkelerindeki benzerlerinden farklı olarak bu çevre koruma örgütle- rinin sorunu yeryüzü iklimi ya da gele- cek kuşakların refahı değil. Bu örgütler sanayi kazalanmn, hava kirliliğinin ve sağlıksız yiyecek maddelerinin neden ol- duğu acil tehlikelerin ortadan kaldınl- masını istiyorlar. 'Çevre koruması' diyor SSCB Yüksek Sovyeti'ndeki söz konu- su komisyonun üyelerinden Prof. Alexej Jablokov, "Bu ülkemizde pek çok insan için bir ölüm kalım savaşı." DUNYADA BUGUN ALİSİRMEN Körfez'de NefesPayı...Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin yann yapması bek- lenen toplantıda alınması olası karar, Saddam'a Kuveyt'ten çekilmesi için yeni bir süre tanınmasi olacak gibi görünüyor. Saddam, bu fırsatı değerlendirip Kuveyt'ten çekilerek, du- rumu savaşa dönüşmeden kurtarabilir mi? Saddam'ın bugüne kadarki tutumuna bakanlar haklı ola- rak, böyle bir olasılığın zayrf olduğunu düşüneceklerdir. An- cak Ortadoğu'da polrtik gelişmelerde olmaz diye bir kavram bulunmadığını da düşünmek gerek. Öyle görünüyor ki, önümüzdeki bir ay içinde, çok yönlü girişimlerle Körfez'de tansiyonu düşürme çabaları yoğunlaş- tınlacaktır. Bu arada, Turgut Bey'in 'bir koy üç al' görüşünden yola çıkan savaş yanlısı politikasında acaba bir değişiklik olacak mı? Bu değişikliğin kendisinden önce, acaba 'bir koy üç al' dû- şüncesi geçerli midir, ona bakalım. Her şeyden önce, bir koyup üç almak ancak oyunun kura- lını belirleyenlere özgüdür. Belki kumarda böyle değildir, ama politikada geçerli kural budur. Ortadoğu'da kuralları Özal koymadığma göre, bu politika- nın biraz hayal olduğu kolayca görülecektir. Turgut Bey'in po- litikasının temelındeki asıl gerekçe, bir koy üç al'dan çok, sanırız, kuralları koyanlara fazlasıyla bağımlı olması ve olası gelişmelerde onlara karşı koymas/nm, zaten desteği olma- yan kendi gibi politikacıların sonunu hazırtayacağına inan- mış bulunmasıdır. Döviz rezervlerini sağlam tutup ABD'nin sözünden çıkma- dıkca bana bir şey olmaz diye düşünen bir politikacı için, Sad- dam'sız çözüm de kaçınılmaz gibi görününce, böyle bir yol tutmak belki kendi mantığı içinde haklı gibi görünebilir. Ne var ki gerçek hiç de o yönde değil. Körfez'de Saddam'sız çö- züm daha güçlü olmakla birlikte, yine de tüm savaşsız ola- sılıkların tükenmediği görülmektedir. Son gelişmelere ve yapılan açıklamalara göre ise bir sa- vaş halinde bile Irak'ın sınıriarında herhangi bir değişiklik of- mayacağı belli olmuş bulunuyor. Bu durumda, Körfez sava- şıyJa yeni sınır düşünenlerin düşlerinin gerçekleşmeyeceği daha bugünden belli olmustur. Öte yandan, ABD'nin Türkiye'ye vaatlerinin hiçbiri bugü- ne dek gerçekleşmiş değildir. Tekstıl kotalarının arttırılması yolunda atılan adımın yeter- sizliğinin yanı sıra, F-16 projesinin finansmanı alanındaki en- gellerin kalkmaması, 10'a 7 oranının kalkacak gibi görünme- mesi, Türkiye'nin, Körfez bunalımındaki amigo politikasından pek bir şey kazanmadığını gösteren örneklerdif. Arkadaşımız Ufuk Güldemir dünkü yazısında, 'ABD'ye kar- şılıksız yapılan jestlerin karşılıksız kalmaya devam ettiği"nden söz eden dıplomatik çevrelerin görüşlerini yansıtmaktaydı. Bush'un hiçbir dediğinden çıkmayan Türkiye'ye gelmek ye- rine, hâlâ ABD'nin düşmanı ülkelerden, terörü destekleyen bir devlet olarak görülen Suriye'nin Başkanı Hafız Esad ile göruşmeyi yeğlemesi, bu görüşün kanıtı olarak görülebilir. Açıkça görülüyor ki, Türkiye'nin bu badirede 'bir koyup üç alması' bir kumardı; politikjğerçek değil. Ve yine görülüyor ki, kumar tutmamıştır. Şimdi yapılacak olan, Körfez'deki nefes payını iyi değer- lendirip Irak ile ilişkileri yumuşatırken, yeni gelişmeler için olumlu rol.oynamaya yatkın bir tutumu benimsemektir. Bunalımın sona ermesinden sonra da Irak'ın komşusu ola- rak kalması kaçınılmaz oian Türkiye artık daha nüanslı, da- ha soğukkanlı bir politika uygulamalıdır. Bir politikanın başarısı ve sağlamlığı, her olasılığa açık ol- ması, her türlü gelişmeyi hesaplaması ve bunların her biri- ne yanıt getirecek bir yapıda olmasıdır. Türkiye bugüne kadar Körfez bunalımında, kamuoyunun, muhalefetin ve basının uyarılarına karşın böyle bir politikayı izleyemedi. •, • Olaylar, sanırız ki, uygulanan politikanın mimarlarının da- hi tutumlanndan kuşkuya düşmelerini gerektirecek bir blçinv de gelişti. Şimdi nefes payı, yanlışı değiştirmek için olanaktır. TÜRK-YUNAN IÜŞKtLERİ Mitsotakis'ten Kıbrıs ön koşulu STELYO BERBERAKİS~ ATİNA — Yunanistan Baş- bakanı Konstantin Mitsotakis, dün gece Yunan parlamento- sunda konuşurken Türk-Yu- nan ilişkileri konusuna değin- di ve hükümetin Türkiye ile Kıbrıs öncelikli "özlü bir siya- si diyalog kurmak" istediğini söyledi. Mitsotakis, Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile yaptığı görüş- meleri "çok olumlu" olarak ni- teledikten sonra iki ülke arasın- daki sorunlann "yüksek dü- zeyde görüşıilmesi" yolundaki Özal'ın önerisini kabul ettiğini belirtti. Türkiye ile Yunanistan ALMANYA Doğu'da ilk büyük grev Doğu Almanya'da 260 bin demiryolu işçisi greve gidince Doğu Avrupa'nın Batı'yla bağlantısı tamamen kesildi. BERLtN (Cumhuriyet) — Doğu Almanya'da birlesmeden sonraki ilk büyük grev, demir- yolu işçileri arasında patlak ver- di. Yaklaşık 260 bin işçinin gre- ve gitmesi üzerine Doğu Al- manya'da demiryolu ulasımı ta- mamen durdu. Doğu Avrupa- nın Batı'yla bağlantısını kuran ulaşım ağuun kesintiye uğrama- sı üzerine yolcular Doğu Al- manya'da beklemeye girdiler. Ancak Demiryolu İşçileri Sendikası'nın yetkilileri dün ge- ce hükümetin iş güvencesi sağ- layacağma ilişkin işaretler oldu- ğunu belirterek grevi yumuşata- caklannı açıkJadılar. Sendika- nın bir açıklamasından sonra uzak mesafelere yapılan tren se- ferlerine yeniden başlandı. Sen- dika yetkilileri bugün yapacak- ları görüşmede işverenin iş gü- vencesi konusundaki önerileri- nin açıkliğa kavuşacağmı belirt- tiler. Doğu Alman tren yolu işçi- leri, maaşlannın Batı'da öde- nen maaşlann yüzde ellisine yük- seltilmesini istiyor. Doğu Al- manya'da da devlet memuru statüsünde olan demiryolu işçi- leri, Batı'dakinin dörtte biri ka- dar maaş alıyorlar. Sendikanın ikinci talebi ise yaşlılara işten atılmama güvencesi verilmesi. Doğu Alman demiryolu "Re- ichsbahn"da gerçek kapasitenin çok üzerinde işçi çalışıyor. Tren raylarının, vagon ve lokomotif- lerin, bütün teknik aksamın ye- nilenmesi düşünülüyor. Daha modern teknolojinin gelmesi, işçilerin yarısından fazlasımn işten atılmasıyla sonuçlanacak. Bundan en çok görece yaşlı iş- çiler zararlı çıkacak. Doğu Almanya'da Batı'yla birlesmeden sonra büyük bir ekonomik bunalım başgöster- di. Işsizlik oranı her geçen gün artarken çalışanlar da Batı'da- ki maaş ve ücretlerin üçte v>ya dörtte birini kazanıyor. Geçim sıkıntısının ve işsizliğin Doğu- da zincirleme grevlere ve büyük sosyal huzursuzluğa yol açma- sı bekleniyor. POLONYA SÜRPRİZ RAKİP — Polonya seçimlerinin sürpriz ismi Tyminski, VVaJesa'yı nafk önünde tartışmaya çağırdı. (Fotograf: Reuter) Tvıııiııski, Walesa'ya meydan okuduDış Haberier Servisi — Polonya Daya- ruşma Sendikası lideri Lech Wa)esa, pazar günü yapılan başkanük seçimlerinin ilk tu- ru sonuçlarının Dayanışma hareketi için "soğuk duş" yarattığını açıkladı, seçim- lerde yenilgiye uğrayan Başbakan Tadeusz Mazowiecki taraflannı "üçüncü tehlikeli giicü yenmek üzere" 9 aralıkta kendisine destek vermeye çağırdı. Walesa, Mazowi- ecki'nin istifasını geri almasını istedi. Seçimlerde büyük sürpriz yaparak Wa- lesa'dan sonra ikinci sırayı alan işadamı Stanislav Tyminski ise Dayanışma lideri- ne meydan okuyarak halkın önünde açık tartışmaya çağırdı. Peru ve Kanada'da bü- yük servet kazanan, üç pasaport taşıyan ve seçim kampanyası sırasında Polonya- lılara "para demokrasisi" vaat eden Tyminski, televizyonda bir konuşma yaptı. Tyminski basının kendisini bir devlet ada- mı gibi değil, bir 'dama oyuncusu' gibi göstermesinden de yakındı. Polonya sana- yisinin kalbi olan Silezya bölgesinde VVa- lesa'dan daha fazla oy alan Tyminski, se- çim kampanyası sırasında Mazowiecki'yi devlet işletmelerini yabancılara satmakla suçlamış, kanıt sunamadığı için de hakkın- da koğuşturma açılmıştı. Polonya'da pazar günü yapılan devlet başkanlığı seçirnlerinde Dayanışma Sendi- kası lideri Lech VValesa yüzde 40, 42 ya- şındaki işadamı Stanislav Tyminski yüzde 38 ve Başbakan Mazowiecki yüzde 18 ora- nında oy almışlardı. Adaylann hiçbirisinin gereken çoğunluğu sağlayamaması üzeri- ne 9 aralıktaki ikinci rurda, VValesa ile Tya- niski'nin yanşacaklan apklanmıştı. Seçim- lerde yeniigiye uğrayan Başbakan Mazo- wiecki, pazartesi günü istifa etmiş, bu is- tifa Dayamşma taraftarknnca "sonımsuz- luk ve demokrasiye saygısızlık" olarak ni- telendirilmişti. Gdansk kentinde bir basın toplantısı dü- zenleyen Walesa, Mazowiecki taraftarla- nna zeytin dalı uzattı ve Dayanışma hare- keti içindeki bölünmeye son verme zama- nının geldiğini söyledi. "Bu Polonya vagontınu birlikte çekme- miz gerekir" şeklinde konuşan VValesa, ül- kenin "alışılmadık bir iç tehdit" ile karşı karşıya bulunduğunu söyledi. Başkan se- çilmesi durumunda Mazowiecki hüküme- ti bakanlarınjn izledikleri ekonomik poli- tikayı sürdüreceğini de açıklayan VValesa, eski başbakanı teiefonla arayacağını ve aradaki gerginliği azaltma önerisi getire- ceğini de sözlerine ekledi. arasında birçok alanda işbirli- ği yapılabileceğine değinen Yu- nanistan Başbakanı bu çerçeve- de "ortak bir bankanın açıla- cağını", aynca iki ülke arasın- daki kültürel faaliyetlerin yo- ğunlaştınlmasından yana oldu- ğunu söyledi. Mitsotakis, Türkiye ile Yu- nanistan arasında siyasi bir di- yalog kurulmasıyla anlaşmaz- lık noktalarının tespit edilme- sine ve bunlann çözümlenme- sine katkıda bulunacağını söy- lerken "ancak böyle bir siyasi diyaloğun başlaması için ilk önce Türkiye'nin Kıbns soru- nunda olumlu bir adım atması gerektiğini" şart koştu. "Körfez'deki kriz sürerken Kıbrıs sonınunun derhai çö- zümlenmesini beklemiyonız. Ancak yabancı ülkelerin lider- leriyte yaptığım görüşmelerde Kıbns sorunu her zaman ilk konu olarak gündeme getirili- yor ve bu ülkelerin yardımian- m istiyorum" şeklinde konuşan Mitsotakis, "Türkiye'nin Av- nıpa Topluluğu'na üyeliğinin Kıbns sonınunun çözümünden geçraesi gerektiği yolundaki mesaj AT ülkeleri tarafından Türkiye'ye yerilmiştir" dedi. Mitsotakis'ten sonra söz alan sosyalist PASOK lideri Andreas Papandreu da Türk- Yunan diyaloğundan yana ol- duğunu dile getirdi. Ancak 'Kıbrıs sorununun Türkiye ile Yunanistan arasında "ikili bir sorun haline" getirileceğinden endişe duyduğunu belirten Pa- pandreu, "Kıbns sorunu uhıs- lararası düzeydeki yerini yitirmemelidir" görüşünü sa- vundu. İki ülke arasındaki tu-. rizm, ekonomik, kültür gibi iş- birliği sahalanmn kurulmasını • kendisinin de arzu ettiğini be-- lirtti, ancak kıta sahanlığının belirlenmesinden başka iki Ul- * ke arasında "müzakere edile- cek hiçbir konunun bu- lunmadıgı" görüşünü savundu. Bu arada Yunanistan Dışiş- - leri Bakanı Andonis Samaras, Dışişleri Bakanı Ahmet Kurtce- be Alptemoçin'in Ege'deki Yu- nan adalarımn silahlanmalany- la ilgilı açıklamalannı yanıtla- dı. Samaras, Yunanistan'm Pa- ris'te vanlan AGİK anlaşması çerçevesinde elinde bulundur- duğu asker, silah ve askeri tek- nolojik olanaklannı bildjrdiği- ni belirtti-
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear