Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet
SahibL Cumhuriycl Matbaacıkk vc « » » « ~ » Türt Anomm Şirketi adıaa
Na«r Nati 0 Genel Yayın MüdüriL Haaaa Ccad, Macssesc Mûdıirü.
Eatar Ufakfcfl, lfrzı l*len Müduru Ofcar rfiınd». 0 Hjtjer Mcrtezı
MOdüni. Yılpa fcjtr. Siyfa Duzcnı YOoetmcm: A l \ n r 0 Tmstiolrr
ANKARA: AkaM 1 a , İZMİR: H l u M Cotakm, ADANA: ÇMta Yl*eaotta
ll Pobnk» Ctklfc»!••»'l. IX H>bcrler E^.. k b Ekonom, c<«fb ltotaa. Ij S°»ükı j t t n baaci. Kultur Cdal Uan.
laanbul Hıbcrkn I n d ^ H . Eimm b m Ş«yh>. Yun Htbcrltn «ec*< [>•*•». Spor Dautmuu AHMtıfc Yaotau.
Cta YKiUr b ı a Ç-y-*- Anftıra Ş*UM MfV. DüzcKmc AMılla* Yma 0 KoorduuUr Ahan Kankaa # Vlal,
Iskr Enl Ertal 0 Muhasefcr M n l lfca» 0 Butft PUufcuı*. Strjı Ogtmttyojl» 0 RekUıtı Am *••• 0 Ek byıniaı
Hito Uıri 0 Idirc. HaBTİa G<nr 0 isfcmç O^n Çdtt 0 Bılp-istOT M b l ( Penond Srrfi
Okn> U W YMç»
l ı a i r m l ı Sd<afc. A» Stan. AtaH '
&m* » H.woı Cmnlııınja MattaKiık vt GueudU TAJ Tllrk Oa* Od. M/41 Ca|rt#I
54334 Isı PK 246 - tıUaiıuL Tet 512 OS 05 (20 hal), Tekc 2224i. Fu. (1) 32t M 72 0
Sunfer Aafcan: Zıya GOkalp Blv. lafcılap £ No 19/4. ü t 133 II 41-47. b 42M4, J«L (4| 113
05 63 0 hmlr. H. Z*. Bh 1352 S. 2/3. Td: 13 12 ». Ttfct 5235». Fu: (31) 1» 53 <•
0 **—: lntUll CU I» S. No. 1 Kal 1. M. 19 37 52 (4 hal). TUet 42155. FK (71) M S 7*
TAKVİM: 17 KASIM 1990 Imsak: 5.18 Güneş: 6.46 öğle: 11.53 İkindi: 14.28 Akşam: 16.51 Yatsı: 18.15
Bakandan basın toplantısı
Çiçek: Flöıtü
komışmam,
yazarıın
Devlet Bakanı Cemil Çiçek, 'flört'
konusundaki sözlerinin çarpıtıldığını öne
sürerek, 'Böyle hassas konuda konuşmam,
ancak yazılı olarak cevap veririm' dedi.
Çiçek, 'cami fonu'nu savundu.
İZMİR (Cumhuriyet Ege
Bürosu) — Devlet Bakanı Ce-
mil Çiçek üniversite öğretim
göreviilerinin laikliği koruma
çerçevesindeki eylemleri konu-
sunda "dış mibraklar"ın her
zaman Türkiye aleyhinde plan-
ları olduğunu vurgulayarak
"Şimdi de laikliğe taraf olan-
lar olmayanlar, inananlar inan-
raayanlar tarzında bence bir
başka konu gundeme getirilme-
ye çalışılıyor. Bu konuda so-
ğukkanlı davranmak
dunımundayız" dedi. Çiçek
TBMM Bütçe ve Plan Komis-
yonu'ndan geçen ve "Cami
Fonu" diye adlandırılan yasa
teklifiyle ilgili olarak da "Ye-
ni cami yapmak diye bir şey
yok. Köpru, medrese, han, ha-
mam, kervansaray ve cami gi-
bi eski eserlerin restorasyonu
için bir teklif" dedi. Çiçek söy-
lediklerinin çarpıtıldığını vur-
gulayarak "flört" ve benzeri
konularla ilgili soruları bundan
böyle yazılı olarak yanıtlayaca-
ğını söyledi.
"Aile Misafirhanesi" adı al-
tında değişik gerekçelerle evle-
rinden aynlan bayanlann geçici
süreyle kalabilecekleri bir evi
açmak için tzmir'e gelen Bakan
Çiçek düzenlediği toplantıda
kendisine bağlı kuruluşların et-
kinlikleriyle ilgili bilgi verdi.
Sosyal Yardımlaşma ve Da-
yanışma Vakfı'nın etkinlikle-
rinden söz eden Çiçek 1990'ın
9 aylık bolumünde fondan 345
milyar liralık harcama yapıldı-
ğını, bunun 99 milyarlık bölü-
münün il ve ilçelerdeki vakıf-
lar aracılıgıyla, 31 milyarlık bö-
lümünün yatınmlar için, 214
milyarlık tutannın da Bulgaris-
tan göçmenlerı ağırhklı olmak
üzere Türkiye'ye gelenler için
harcandığını söyledi.
Daha sonra gazetecilerin so-
rularını yanıtlayan Çiçek, üni-
versite öğretim göreviilerinin
eylemlerinin değerlendirilme-
siyle ilgili olarak "Kanunlar
çerçevesinde gereken, ilgili ma-
kamlarca yapılır" dedi.
"Bakan Çiçek, farklı görüşle-
rin olacağını, yasalar çerçeve-
sinde tartışmanın en iyi yol
olduğunu, kavgaya, peşin hfl-
kümlere gerek olmadığını söy-
ledi.
Bakan Çiçek, TBMM Bütçe
Plan Komisyonu'ndan geçen
ve "Cami Fonu" diye adlandı-
rılan düzenlemeyle ilgili olarak
da son günlerde sözlerinin
"maksatlı" olarak çarpıtıldığı-
nı vurguladı ve "Yani cami ya-
pımı için fon kullanılmayacak.
Böyle bir şey yok. Kültiir eser-
lerimizi konımak için banka-
lardan, fînans kuruluşlanndan,
sigorta şirkellerinden yiızde 2
pay alınacak. 7 bin 600 eski
eserimiz var. Bunlann restoras-
yonu için Vakıflar Genel Mti-
dttrlttğiı'niin bütçesi yetmiyor.
Yaklaşık 40 milyarlık bu fon
kulturel değerlerimizin bakımı,
onanmı için kullanılacak" de-
di.
Çiçek hükümet olarak Afro-
disias kapısının açıldığını anım-
satırken de "Bundan bir sıkınb
duymuyoruz. Bir başka kultu-
re ait unsuru ortaya çıkanyo-
nız, bundan da iftihar ediyo-
ruz, biitün dünya kıiltürune,
bütiin insanlıga hizmet ediyo-
ruz diye. Kendimizden bu ka-
dar korkmanın maksadını an-
lamıyoruz. Bu memlekette
Türk olduğumuzu söyleyeme-
yecek miyiz? " dedi.
Bakan Çiçek "flörtiin fahi-
şelik olduğu" sozleriyle ilgili
olarak sözlerinin çarptınldığı-
nı vurguladı ve bu türden has-
sas konularla ilgili soruları ya-
zılı alıp yazılı yanıtlayacağını
bildirdi. Bakan Çiçek, "Cinsel
ilişkiyi hayvani bir içgüdii ola-
rak mı degeriendiriyorsunuz?"
sorumuz üzerine "Bu tur soru-
ları yazılı alacağım, cevaplan
da yazılı olacak" diye cevap
verdi. Çiçek soruyu yazılı ha-
zırlamamız üzerine "bugün ol-
mamak sartıyla" dedi.
Sııltansazlıgı
flamingosuz kaldı
HAKAN KARA
İZMIR — Anadolu'daki en
önemli sulak alaniardan biri sa-
yılan, 200'ün üzerinde kuş tu-
runun barındığı Sultansazlığı
kuruyor. Uzmanlar, onlem
alınmaması halinde sulak ala-
nın tumuyle yok olacağını be-
lirtiyorlar. Uluslararası öneme
sahip Sultansazlığı'nın tabiatı
koruma alanı ilan edilmesine
karşın DSİ'nin buraya akan su
kaynağını kestiği, bölgenin bu
nedenle giderek kuruduğu, kuş
varlığının da hızla azaldığı be-
lirtiliyor.
Sonbahar-kış döne-
minde binlerce flamingonun
bulunduğu Sultansazlığı'na bu
yıl gidenler, alanın kuşları ba-
rındıracak özelliklerini giderek
yitirmesi nedeniyle artık fla-
mingoları göremiyorlar.
SAMSUN
latılıokııl
öğrencisi
yetersiz
besleniyor
CEMtL CİĞERİM
SAMSUN — 500'den faz-
la yatılı ve pansiyonlu okul-
larda öğrenim gören ilk, or-
ta ve lise düzeyindeki 130 bin
kadar öğrenci yetersiz ve den-
gesiz beslenme ile karşı kar-
şıya bulunuyor.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın
hazırladığı "Yatılı ve pansi-
yonlu okullar için beslenme
rehberi"nde gunlük yiyecek
bedeli, 2450 lira olarak gös-
terildi.
Hacettepe Universitesi
Beslenme ve Diyetetik Bölü-
mü Başkanı Prof. Sevinç Yü-
cecan, "tlkokul öğrencileri-
nin enerji ve besin öğelerini
karşılamak için gunlük
3.020, ortaöğrenim için ise
5.190 lira gereklidir" dedi.
Konuştuğumuz bazı okul-
lann müdür ve yöneticileri de
bakanlığın saptadığı yemek-
leri öğrencilere veremedikle-
rini söylediler. En büyük so-
runlarının et olduğuna da de-
ğindiler.
Erciyes dağı eteklerinde yer
alan Sultansazlığı ıle ilgili ola-
rak Alman çevreciler tarafın-
dan 1984 yılında yapılan bir
araştırmada DSİ çalışmalannın
sazlığın geleceğini tehdit ettiği
belirtilmişti. Tabiatı koruma
alanı olan Sultansazlığı'ndaki
su sev iyelerinin gerçekleştirilen
çalışmalarla etkilenmeyeceğine
DSI yetkililerinin soz verdiğini
anımsatan Doğal Hayatı Koru-
ma Derneği (DHKD) uzmanla-
rı, "Ancak DSt bu sözunü tut-
madı ve Sultansazlığı şimdi yok
olmanın eşiğinde" dediler.
DHKD'den Ajlin Erkman \e
Gernand Magnin, Sultansazlı-
ğı'nda 200'u aşkın kuş turunun
barındığını, bunlar arasında
Avrupa'da turleri giderek tu-
kendiği için kırmızı listeye alı-
nan çok türun de yer aldığını
belirttiler.
Alt tarafı Antalya Müzesi'nde olan heykelin üst kısmı New York'ta çıktı
HerküTün üstü bulıınduNew York'ta Metropolitan Sanat Müzesi -
galerisinde sergilenen Banker Leon Levy'nin özel
koleksiyonunda bir Herkül heykelinin üst kısmı
yer alıyor. Araştırma sonucu Herkül heykelinin
alt bölümünün Antalya Müzesi'nde olduğu
saptandı.
Herkül'ün üst kısmınm Perge kazıları sırasında
çalınıp yurtdışına satıldığı sanılıyor. Daha önce
bir Herkül lahtini parça parça kesip satan tarihi
eser kaçakçısı bazı kişilerin, Herkül heykellerinin
çeşitli bölümlerini sattığı biliniyor. Üzgün Herkül,
Türkiye'ye dönmeyi bekliyor.
ÖZGEN ACAR
NEW YORK — Turkiye'den
kaçınlan ve antik dunyanın "su-
perman"i sayılan bir Herkül
heykelinin baş ve göğsunü tamı
tamamına 10 yıl sonra New
York'un gobeğinde buldum.
"Antina talanı" dizisini izle-
yen okurlar anımsayacaklardır.
22 Eylül 1990 günü Cumhuri-
yet'te, "Herkiirü dilim dilim
kestiler" başlıklı bölümde An-
talya'nın Perge antik kentinden
çıkarılan bir lahdin kaçırıiış öy-
küsünu anlatmıştım.
Öyküde Antalya'nın Aksu il-
çesinin Macun İcoyünde ekim
1972'de Süleyman Çoban (lütfen
bu adı unutmayınız) adlı bir
köylü, tarlasında Herkül'ün 12
işini gösteren bir halit bulmuş-
tu. Lahdi dilim dilim kesen Sü-
leyman Çoban bunu kaçakçıla-
ra 110 bin liraya satmış ve bir
traktör satın almıştı. îstanbul
1
da 4 Nisan 1973'te Kumkapı'da
çocuklar bir kum kamyonu üze-
rinde oynarken bu lahdin bazı
parçaJannı bulmuş, polise haber
vermiş ve uzmanlar teşhisini
koymuştu:
"Dört bir yanında Herkül'ün
12 işini anlatan bir lahde ait
olup. l.S 2-3. yy'da yapılmış bir
Roma eserinden kesilmiş dört
parçadır. Öteki parçalar kayıp-
tır."
Soz konusu dizide, kayıp par-
çalann bazılannın bulunuşunu
anlatmış ve hâlâ kayıp olanlann
fotoğrafları ile şu anda Avrupa
1
da hangi özel koleksiyonda bu-
lunduğunu açıklamıştım.
Herkül lahdi ile ilgili bu ya-
zıyı, "Turkiye'den kaçırılmış en
değerli eserieri herkesten önce
gorme alışkanlığına sahip bu
koleksiyoncu ile Turk hukume-
tinin bir sanatsaJ-diplomatik go-
ruşme yapmasında herhalde va-
rar oisa gerek" sozüyle noktala-
mıştım.
Aradan iki ay geçtiği halde
Kültür Bakanlığı'nın bu konuda
ne gibi bir sanatsal-diplomatik
gorüşme yaptığını, sonucun ne
olduğunu doğrusu insan merak
ediyor. Biz Herkül lahdini bir
yana bırakıp bu Herkül heyke-
line dönelim.
Lahit peşinde
Herkül lahdinin kayıp parça-
larını ararken çalmadığım kapı
kalmamıştı. Çaldığım her kapı-
dan eli boş dönuyordum. "An-
tika talanı" yazı dizimi kapak
konusu yapan Amerika'nm un-
lü "Connoisseur" dergisine bir
telefon geldi ve aradığım Herkül
parçalarının onümuzdeki gün-
lerde bir özel koleksiyonda ser-
gileneceği duyuruldu.
Çok sonra bir rastlantı sonu-
cu, telefon edenin Avrupa'da bir
antika dergisi yayımlayan ve ay-
nı zamanda New York'ta iki an-
tika galerisi sahıbi olan bir kişi
olduğunu öğrendiğimde şaşıra-
caktım. Çunkü dergisinde, sik-
ke tuccan bir Amerikalı yazann
benim hakkımda "Türk hiıkii-
metinin ajam" diye yazdığı bir
yazıyı da yayımlamıştı. Nasıl
oluyordu da "Connoisseur" ara-
cılığı ile bana ipucu ulaştırıyor-
du. Sonradan amacının, rahip
iki firmaya bulaştıkları "Herkül
lahdi" ve "Herkül heykeli" ka-
çakçılığı ile ilgili olarak kazık at-
mak olduğunu öğrenecektim.
"Connoisseur" dergisi aralık
ayı sayısında sergiyi tanıtan bir
yazı hazırlamayı düşünüyordu.
Metropolitan Sanat Müzesi'nin
(MET) özel galerisinde New
York'un sekiz sıfırlı dolar zen-
ginlerinden bir banker olan Le-
on Levy ve eşi Shelby White
J
ın
özel koleksiyonu bu adla sergi-
lenecekti.
Levy, kendisi New York'ta
oturduğu halde Londralı ünlü
bir antika tüccan aracüığıyla ge-
çen haziran ayında New York'-
ta "Sotheby's" müzayedesinde
1.8 milyon dolara (yaklaşık 5
milyar liraya, bir başka deyimle
Türkiye'nin toplam üç yıllık ar-
keolojik kaa bütçesi) bir toprak
vazoyu satın almıştı.
Daha satışa çıkmadan sergi-
nin kataloğunda Herkül ve lahit
parçalan ile ilgili bölümlerin fo-
tokopileri elime ulaştı. Bunlar
arasında gerçekten Turkiye'den
kaçırılmış lahit parçalan vardı.
Ama hiçbiri sözünü ettiğimiz
Herkül lahdine ait değildi. Ne-
fîs bir Hürkül başı ve (göğüsle
beli arasında yamuk inen) bir
gövde parçasından oluşan bir
Herkül vardı. Ancak "muhbir"
galeri sahibi "Herkül lahdi ile
Herkül heyketini" birbirine ka-
nştırmıştı.
Eskiden New York Metropo-
litan Sanat Müzesi'nin müdür-
lüğünü 10 yıl yapmış olan der-
ginin genel yayın müdürünü ara-
yı'p muhbirin yanıldığını bildir-
dim ve teşekkür ettim.
Nerede gördüm?
Fakslanan görüntüler belli be-
lirsizdi, ama içime bir kurt düş-
muştü: "Sergiye çıkacak bu
Herkül heykelini ben bir yerden
anımsıyordura. Ama nereden?
Bu heykei parçası bende bir baş-
ka eserle ilgili bir çağnşım yapı-
yordu. Ama neyle?"
Sergi açılır açılmaz müzeye
gittim. Heykeli bir kez daha
gözlerimle gördum. Evet, bu
heykei bana bir şey söylüyordu.
Ama neydi? KDV'si ile birlikte
serginin kataloğunu 50 dolara
(yaklaşık 140 bin lira) satın al-
dım. Heykeli gösteren ve hak-
kında bilgi veren sayfasının fo-
tokopisini çıkardım ve Antalya
Müzesi'nin değerli Müdüru Sa-
yın Kayhan Dörtlük'e Cumhu-
riyet Antalya Bürosu aracılığı ile
faksladım. Niye başka bir mü-
zeye değil? Bu sorunun yanıtını
bugün kendim dahi veremiyo-
rum. Çünkü içimdeki bir ses bu
heykelin gizeminin Antalya Mü-
zesi'nde olduğunu söylüyordu.
New York ile Antalya'arasın-
daki saat farkından dolayı erte-
si sabah Sayın Dörtlük, Antal-
ya'dan telefon ediyor ve müjde-
yi veriyordu:
"Özgen Be\, Herkül'ün alt
kısmı bizim muzede. Gerek ben
ve gerek uzman arkadaşlar gidip
fakstaki resimle heykelin bizdeki
HERKÜL KİMDİR?
ALTI ANTALYA'DA, ÜSTÜ NEW YORK'TA — Bu fotoğrafın
iki parçası ayrı ayrı çekilmiş resimlerden monle edildi. Alt bö-
lum Antalya Müzesi'ndeki Herkül heykelini gosteriyor. Üst bö-
lüm ise şu sıralar Ne» Vork Metropolitan Müzesi'nde ozel bir
koleksiyonda sergileniyor.
Zorla
kahraman
yapılan
köleHerkül Günümüzün
"Süperman"i gibi -şüçlü ve
kahramandır. Sonsuz
ıyiliksever, doğanın
afetlerine karşı yıkılmaz
savaş ve savunma
yeteneğine sahiptir. Jobn
Steinbeck'in "Fareler ve
İnsanlar"ındaki Leni gibi
gucünü denetleyemediği
için başı beladan eksik
olmaz. Kahramanlığa zorla
itilen bir köledir. 12 işini
bitirdikten, sonra bir
yanlışlık sonucu yanarak
ölür.
Cornelius C. Vermule III,
Boston Güzel Sanatlar
Müzesi'ne 1981 yılında
kaydedilmiş bu heykelle
ilgili olarak katalogda
özetle şöyle yazıyor:
"Ünlu heykeltıraş Sikyonlu
Lysippos'un İÖ 330 yılında
Bergama'da yaptığı eserin
İS 170-192 yılları arasında
yapılmış Roma kopyasıdır.
Yorgun Herkül heykeli
Yunan İmparatorluk
döneminde Lysippos'un en
populer yapıtıdır. Herhalde
bir grup heykelle birlikte
bir kamu binasında
duruyordu. Levy'nin
Herkül'ünü yapan
heykeltıraş, ne olursa
olsun, Yunan anıtsal
heykelciliğinin Roma
İmparatorluk dunyasındaki
devamını sağlamada en
anlamlı kalkıyı yapmıştır."
Prof. Jale Inan
Envanter'inde özetle şoyle
diyor:
"Herakles (Herkül) sopası
üzerine atılmış. iyi işlenmiş
aslan postundan meydana
gelmektedir. Karın ve
bacak adaleleri abartılarak
işlenmiştir. Heykei onöç
parça olup
birleştirilmiştir."
Menopoz döneminde çocıık, hayal değil
Dış Habeıier Servisi — Yapay döllenme-
de devrim yaratan teknikler sayesinde artık
kadınlar menopozdan sonra bile çocuk sa-
hibi olabilecekler.
Binlerce yıldır hamile kalabilmenin tek bir
yolu vardı ve bu yolla ya çocuk sahibi olu-
nabiliyor ya da olunamıyordu. Şimdi ise ge-
lişen çeşitli teknikler -yapay döllenme, tup
bebek- sayesinde doğal yolun dışında da ha-
mile kalınabiliyor. Sürekli gelişmelerin ya-
şandıgı bu tekniklere başvuruhnasırun nede-
ni gittikçe daha çok sayıda çiftin ana baba
olmak için 30'lu ve hatta 4O'lı yaşlara kadar
beklemeleri ve bu yaşta hamile kalmanın
güçleşmesi. Geçen haftay'ayımlanan iki ra-
por işte bu yaşlardakı çiftlere ve hatta me-
nopoza girmiş olanlara ve fallop tüpleri ka-
palı olduğu için hamile kalamayanlara ümit
ışığı yaktı.
Time dergisinın konuyla ilgili haberine gö-
re New England Journal of Medicine'da ya-
yımlanan bir rapor, menopoza giren, yani
yumurtalıkları artık çalışmayan kadınların
da çocuk sahibi olabilecekleri bir yontemi
kamuoyuna sundu.
Dr. Mark Sauer başkanlığında bir ekip,
ileri yaşlardaki kadınların yumurtalık dışm-
daki tüm uretim organlannm sağhkb kalma-
sı gerçeğinden yola çıkarak yaşları 40 ila 44
arasında değişen kadınların rahimlerine da-
ha genç kadınlardan alınarak kendi kocala-
nnın spermleriyle döllenen embriyolar yer-
leştirdi. Bu yöntemle 7 kadının 6'sı hamile
kaldı ve 4'ü sağlıklı bebekler doğurdu.
Uzmanlara göre bu yöntemin tek sakın-
cası, doğan bebeklerin genetik olarak yu-
murtanın alındığı genç anneye bağlı olma-
lan ve bu durumun ahlaksal ve yasal sorun-
lar doğurabilmesi.
Geçen hafta tıp dunyasına duyurulan ikin-
ci rapor ise fallop tüpleri ile ilgiliydi. Fallop
tupü adı, yumurtalıklardan çıkan yumurta-
lann rahime gelebilmek için katetmeleri ge-
reken dar tüplere veriliyor. Bu tüplerin bir
enfeksiyon veya başka nedenlerle tıkanma-
sı durumunda yumurtalar rahme hiç ulaşa-
madıkları için bu durumdaki kadınlar ha-
mile kalamıyorlar. Geçmişte bu sorunu va-
şayan kadınlara, tüplerini açmak için ame-
liyat yapılıyordu.
Journal of the American Medical Asso-
ciation'da yayımlanan bir rapora göre ise ar-
tık tıkalı tupler, kapalı kan damarlarını aç-
mak için kullanılana benzeyen bir balon sa-
yesinde açılabiiiyorlar. Chicago'daki Mount
Sinai Hospital Tıp Merkezi'nden Dr. Ed-
mond Confino, bu yöntemle 77 kadından
64'ünun kapalı tüplerinin açılabüdiğini ve
bunlann 22'sinin 1 yıl içinde hamile kaldı-
ğını bildiriyor.
Kısırlık sorunlannda, in-vitro döllenme
yontemine, daha pahah ve zor bir yöntem
olan tüp bebek uygulamasından daha sıcak
bakılıyor. In-vitro yöntemde, yumurtalıklar-
dan alman yumurtalar laboratuvar koşulla-
rında babadan alınan spermlerle dölleniyor.
Hucre çoğalması başlayınca embriyo ana
rahmine yerleştiriliyor. Bu yöntemle
1978'den bu yana 20 bin bebeğin doğduğu
belirtiliyor.
Bu yöntemin sakıncası ise döllenmiş yu-
murtarun rahme yerleştirilmesi işleminin her
zaman başarüi olmaması ve dolayısıyla emb-
riyonun gelişmeyerek düşmesi. Normal ge-
lişmenin sağlanabilmesi için birçok doktor,
yumurta ve spermleri fallop tupüne yerleş-
tirmeyi tercih ediyorlar. GIFT (gamet intra-
fallop transfer) adı verilen bu yöntemde döl-
lenme laboratuvarda değil, fallop tüpü için-
de gerçekleşiyor.
Yumurtalar daha
genç bir kadından
alınıyor
Yumurtalar
anneden alınıyor
Yumurtalar
anneden alınıyor
Menopozdan sonra gebelik
Olgun
yumurtalar
spermle
bîrleştırittyor
2 gûn sonra çok
Döllenme hücrell embnyo
gerçekleşiyor çıkartılıyor
taaet iırtra-faltoy transfer
Önce oigun yumurtalar.
ardından spermler t»r
katetere yüldenryor ibsmi
bir hava kabarcıjı ayırryor
lenn
yüklenmesi.
HAVA
IIFT ü&H Mra-fal* traasfer
yumurtalar
spermle Döllenme
bırteştınlıyor gerçefcleşıyor
1 gün sonra, agot
(henûz tek
rnjcfeh) okjşuyor
Embriyo IA
rahme «T
yerleşDnlıyor
Yumurtalar ve
spermler fallop
tûpOne
yerleştnlıyor
Zıget, fallop
tûpune
yerteştınlıyor
Kapalı btr faRoş t^rifarta açAyt
8»
yumurtanm geçışı
için yol açtiryor
parçasını kıyasiadık. Yüzde 100
bizim Herkül'ün üst bölümü.
Ben şimdi hemen Ankara'daki
yetkililere durumu arz edece-
ğim. İnşallah bu parçayı müze-
mize kazandırırsınız..."
Bunun uzerine kendisine şu
soruyu sordum: "Sizde yanm iki
Herkül olacak, acaba hangisi?"
dediğimde heykelin muzedeki
yerini tarif etti. Telefonu kapat-
mamasını söyleyip hemen film
arşivime yoneldim. Elimle koy-
muş gibi Antalya Müzesi'ndeki
parçanın fılmini buldum. De-
mek ki muzede bu parçanın fo-
toğrafını çekmekle kalmamış,
belleğime de yerleştirmişim.
Bundan dolayı Levy'deki parça-
nın bana bir şeyler anlattığına
emindim.
Elimdeki (dia) filmi katalog-
daki fotoğrafla çakıştırdım. Sa-
yın Dörtlük haklıydı. Uk işim
bir taksiye atlayıp MET'teki ser-
giye bir daha gitrnek oldu. Bu
kez bir elimde katalog ve bir
elimde Antalya Müzesi'nde çek-
tiğim film vardı. önünden, sa-
ğından, yanından heykelin par-
çasını seyrettim. Ötekilerle o an
ilgilenmeksizin, buna karşıhk
sadece "Yorgun Herkül" adı ve-
rilen bu heykei için o kadar za-
man harcamışım ki müze bek-
çisinin yanımdan aynlmadığını
nice sonra fark edecektim.
Üzünttilü heykei
"Yorgun Herkül" bana göre
yorgun değildi. Lahdinden son-
ra heykelinin başına geleceklerin
kehanetine sahip bir yan tann
yarattığınm acımasız üzüntüsü
içindeydi.
Dergiye gidip Hoving'e "keş-
fimi" anlattım. FUm ile katalo-
ğu kıyasladı. Kendisine fotoğraf
atölyesinde katalogdaki resmin
bir siyah-beyaz baskısını ve be-
nim Antalya Müzesi'nde çekti-
ğim fümdeki heykei parçasını da
aynı boyutta bir siyah-beyaz ba-
sıp, üst üste tek bir karede fotoğ-
raf olarak toplamalannı rica et-
tim.
İşte sayfada gördüğümüz re-
sim bu çalışmanın sonucudur.
Fotoğrafın üstündeki baş ve gö-
ğus bölumü şu anda New York-
ta Metropolitan Sanat Müzesi'-
nde, belden aşağı bölümü ise
Antalya Müzesi'nde sergileni-
yor. Bu resimde hiçbir montaj
ya da film ve baskı hilesi bulun-
mamaktadır. Lutfen bu fotoğra-
fı iyice izleyin. Keşfim doğru
mu? Her iki parça gerçekten ay-
nı bütünün parçalan mıdır? Bu
soruya yanıt verebilnıek için ar-
keolog ya da heykeltıraş olma-
ya bilmem gerek var mı? Ne der-
siniz?
1980 yılında Profesör Jale
lnan, Perge antik kentindeki ka-
zılarında "Elips bir kaide üze-
rine cabanlanyla basan Herak-
les heykelinin belden aşagı
kısmını" bulmuştu. Heykelin bu
bölümü 13 parça birleştirilerek"
oluşturulmuştu. Üst bölümü
yoktu.
Kaybolan parça
Aynı yıl bilimsel kazı sırasın-
da bir baş ve göğüsten oluşan
bir heykei parçası daha bulun-
muştu. Bu ikinci parça o akşam
depoya kaldınlmak üzereyken
kaybolmuş ve soruşturma baş-
latılmıştı.
Daha sonra muzeye bir ihbar
yapılacak ve Süleyman Çoban
adlı bir köylunün bahçesinde
ekim 1980'de değişik dört eski
eser ele geçırilecekti. Daha ön-
ce Herkül lahdi olayında adın-
dan soz ettiğimiz Süleyman Ço-
ban'ı anımsamışsınızdır. Ünlü
Herkül lahdini dilim dilim kesip
110 bin liraya 1973'te kaçakçılara
satan köyluyu...
İşte Herkül lahdinin kasabı
Süleyman Çoban'da yeni bulu-
nan dort parça eserden bazılan
1979-80 kazılarında ortaya çı-
kartıhp müzeye getirilen bir baş-
ka Herkül heykele aitti. Daha
sonra 5 kasımda jandarma, yap-
tığı yeni bir aramada >ine Süley-
man Çoban'ın arazisi içinde bir
lahit parçası da bulacaktı. Bu
arada jandarma, "üç Süley-
man"dan oluşan bir çeteyi yaka-
layacaktı. Süleyman Çoban, Sü-
leyman Karayel ve Süleyman
Akça... Her üçü de Perge arke-
oloji kazılarında işçi olarak ça-
lışmaktaydı. Fuat Dağ ve Gani
Duna adlı öteki işçilere göre her
nedense Karayel'ın kazı grubun-
da bulunan heykei parçalan sık
sık kayboluyordu. Bunlardan bi-
ri de "Yorgun Herkül" heykeli-
nin baş ve gövdesine benzer bir
heykei parçasıydı.
Sergilenecek
Şu anda bu eser New York'ta
Metropolitan Sanat Müzesi'nde
Karun Hazinesi'ne ait 55 eserin
sergilendiği galerıden 50-60
adım otede 27 Ocak 1991 tari-
hine kadar sergilenecek.
ÇGD genel
kurulu bugün
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) — Çağdaş
Gazeteciler Dernegi'nin
(ÇGD) birinci olağanüstü
genei kurulu bugün
Ankara'da yapılacak. Türk
Harb-lş Konferans
Salonu'nda saat 10.00'da
toplanacak olağanüstü
genel kunılda, genel merkez
yönetim ve denetim kurulu
seçimleri yapılacak.
ÇGD'den yapılan
açıklamaya göre, derneğin
daha yaygın örgütlenmesini
sağlayacak geniş kapsamlı
tüzük değişikliği ve
üyeliklerin yenilenmesi
konulan da gündemin
önemli maddeleri arasında
yer alıyor.
Atatürk
Kürstisü
• Haber Merkezi —
ABD'deki Princeton
Üniversitesi'nde Mustafa
Kemal Atatürk kürsüsu
kurulacağı bildirildi. TUrk-
Amerikan Iş Konseyi'nin bu
konudaki çalışmayı
yürüttüğü ve salı günü
Istanbul'da yapılacak bir
panelde konunun ele
ahnacağı bildirildi. "Türk
Amerikan tlişkileri ve
Değişen Dünya Dinarnikleri
Çerçevesinde Türkiye'nin
Yeri" konulu panele
Princeton Universitesi
öğretim üyelerinden Prof.
Bernard Lewis ve Prof.
Abraham L.Udovitch,
Emekli Büyükelçi Şükrü
Elekdağ ve Emekli
Büyükelçi Kamuran Gûrün
katılacak.
Otonıatik alolar
• ANKARA (ANKA) —
Muğla'nın Karabörtkn ile
Bahkesir'in Akçapınar
merkezleri şehirlerarası ve
uluslararası tam otomatik
telefon görüşmesine açıldı.
PTT'den yapılan
açıklamaya göre,
Karabörtlen'in kod
numarası (6117),
Akçapınar'ın kod numarası
ise (198) olarak belirlendi.
Aboneler telefon
numaralannın önüne
Karabörtlen'de (7),
Akçapınar'da (39) rakamını
getirecekler.
Malezya'ya vize
yok
• ANKARA (ANKA) —
Asya Ülkelerinden Malezya,
Türk vatandaşlanna
uyguladığı vize
zorunluluğunu kaldırdı.
Malezya'ya 3 ayı aşmayan
ziyaretlerde bulunacak Türk
vatandaşlanna vize
muafiyeti tanmdı. Dışişleri
Bakanhğı'ndan edinilen
bilgiye göre Malezya'mn
vize kaldırma kararı üzerine
-Türkiye'ye gelecek Malezya
uyruklulara 3 ayı aşmayan
ziyaretleri için 1 Ocak
1991'den itibaren vize
muafiyet tanınacak.
Moral tatili
• VVASHINGTON
(Cumhuriyet) —
Körfez'deki Amerikan
askerlerinin "moral tatili"ni
Türkiye"de geçirmelerini
sağlamak için ABD'ye
giden Turizm Bakanlığı
Müsteşarı Savaş Küce'nin
temasları olumlu geçti.
Hafta içinde Türkiye
Seyahat Acenteleri Birliği
(TÜRSAB) Başkanı
Bahattin Yücel ve bakanlık
damşmanlanndan Yalçın
Aksoy'la birlikte
Washington'a gelen Kuce,
Savunma Bakanlığı
yetkilileri ile temaslarda
bulundu. ABD'li yetkililere
projeyi çekici kılacak
öneriler getiren Küce ve
beraberindekiler hafta
sonunda Türkiye'ye
dönüyorlar.
Tııriznı
kongresi
• KUŞADASI
(Cumhuriyet) — 1. Ulusal
Turizm Kongresi dün
başladı. Kuşadası
Belediyesi, Ege Universitesi,
Aydın Turizm lşletmeciliği
ve Otelcilik Yüksek
Okulu'nun ortaklaşa
düzenlediği kongrede bir
konuşma yapan Turizm
Bakanlığı Musteşar
Yardımcısı Tankut Ünal
sorunlann turizm
sektöründen
kaynaklanmadığını belirtti.
Ünal "Sorunlar kentsel
alanlar, ikincil konutlar ve
tarım alanlanndan
kaynaklanmaktadır" dedi.
Sunulan tebliğlerde
ülkemizde turizm eğitiminin
yetersiz olduğunun
savunulduğu kongrede 3634
sayılı yasa ile yatırımların
teşvik edildiği, ancak bu
yatınmlan işletecek ve
yönetecek hizmetleri
sunacak personelin
düşunülmediği vurgulandı.