26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER keri yönetimin koyduğu beşer ve onar yühk politika yapma yasaklarımn yer aldığı anayasa maddeleridir. Tuhaf bir gerekçe doğrusu; bunun "Onlar yoksa ben kazanınm" anlamına geldiği besbelli ve "onlar" için de tek önemli kişi Demirel'dir elbet: Demirel yoksa ben vanm deraektir. mü konuşmasında özal şöyle demektedir: "Anavatan, 1980'den sonra hasbelkader iktidar Tam sırası gelmişken söyleyiverelim; özal, Demioldu. Yani, siyasi partiler kapatıldıktan sonra böy rel'in yerini ancak kendjsinin doldurabileceği inanle bir tecrübeye biz giriştik. Kurucu olarak 37 kişi cındadır. Ama bu inanç aynı yolun yolcusu olmak yi zor bulduk. Teklif ettiklerimiz gelmekten çekin niteliğini kısa bir süre sonra yitirecek ve siyasal rediler. Biraz cesur olanlar, kumculuk vazdfesi almış kabete dönuşecektir. Başka türlü olamazdı; "rekalardı. Çok zor zamaniar geçirdik, kazanacağımızı bet" sözcüğü, aynı amacı güden, kimseler arasında kimse tahmin etmiyordu. daki çekişme, yarışma anlamına gelir. O zaman geBurada bir soru dikiuyor karşunıza; Mehmet Ke nerallerin "buçuk parti" diye küçümsedikleri çeciler'e daha önce politikadan korktugunu üstü ka ANAP (seçime girecek partilerin tümü "iki buçuk" palı olarak söyleyen, köşesine çekileceği günü bek sözü ile tanımlanıyordu), böylece, geçiş dönemine iediğinı belirten Özal, bir parti kurup siyasete atıl bir DemirelÖzal çekişmesi karakterini verdi. Yasaklar kaldınldıktan, partiler (yeni adlarla eski parma yürekliliğini nasıl buldu? Yukardaki alınudan başka sorunlar da çıkıyor or tiler) serbestçe çalışmaya başladıktan sonra da sitaya: Özal, "hasbelkader" sözcüğü ile neyi anlat yasetin karakteri değişmemiştir. Bugün de savaşım mak istemektedir? Bilindiği gibi, bu sözcük, "ka bu aynı yolun yolcusu iki parti arasında sürmekteder gereği", "kaderden" anlamına gelir, istenç dışı dir. Generallerin yanlış hesabı, eski partileri unuıdemektir. Peki, bundan, "istemeden girdim bu işe" turabileceklerini saymalannda kendini gösterir; onanlanunı çıkarabilir miyiz? Nasıl olur! Ancak "37 lar seksen yıl içinde toplumda yer etmiş başlıca sicesur kişi" bulabildiğini söyleyen özal, kendisini o yasal yaklaşırnları görememişlerdir; bundan ötürü "cesur"lardan saymıyor mu? Dahası var; "kazana de "buçuk parti", düzmece partileri silip süpürüncağımızı da kimse tahmin etmiyordu" dediğine göre, ce şaşkınlığa düşmüşlerdir. "Geçiş dönemi" diye adakla şu soru geliyor: Kendisi tahmin ediyor muy landırılan bu dönem, gerçekte iki sağcı parti aradu? Ediyor idi ise, neye dayanıyordu bu tahminin sındaki (DemirelÖzal) "koz pay etme" savaşımuıde? Kurucu üye olarak 37 kişiyi zar zor bulan bu dan başka bir şey değildir. Asıl savaşım, bu kozu girişimci, kendisini tanımayan halktan nasıl destek kazananla, bir solcu parti arasında başlayacaktır. Özal'ın kadercıligini (hani hasbelkader demişti ya) umabilirdi? O gitnkü seçim ötıcesi duneme bir göz atalım... bu anlamda yorumlamak doğru olur. CHP Başkanı Ecevit, Adalet Partisi Başkanı DeHasan Cemal şöyle diyor: "Askeri yönetimde kenmirel, Milli Selamet Partisi Başkanı Erbakan ve disine karşı ters akıntıların farkında olan ANAP MHP Başkanı Tiirkeş, yasaklı ve sürgündürler. As lideri, partisini, seçimlerin yapılacagı 8 Kasım'a kaker iktidarı, "geçiş dönemi" diye adlandırdığı bu dar herhangi bir yol kazasından, her ne pahasına seçim dönemi için sadece iki yeni partiyi benimse olursa olsun korumaya kararlıdır. 1982 Anayasamiş dunımdadır: Sunalp'ın MDP'si ile Calp'ın sı'nın siyaset yasağı gibi demokrasi ile taban tabaHP'si. Çünkü Evren, iki partiden fazlasmı, koalis na zıt geçici dördüncü maddesini kendi siyasal kayon olur gerekçesi ile istememektedir; onun için ko riyerine basamak yapan Özal, ANAP'ın kuruluş dialisyon, komünistlikten Jaha kötüdür. Generaller, lekçesini vermeden kısa süre önce, özenle kurduğu Milliyetçi Demokrasi Partisi'ni desteklemekte, oyununun değişik aşamalannı, kurnazca sahneleCalp'ın partisini ise resmi muhalefet partisi olarak meye başlar. Bir sonuç çıkmayacağını bile bile, güngörmektedirler. Bu tutum, seçim gunünde de süre lük deyisle sırf insanhgını yapmış olmak için, 'Abi'si cektir, hatta özal televizyondan acıkca kötülenecek Süleyman Demirel'e şu mesajı gönderir: 'Size parti tir. Ama özal, bu girişiminin nedeninı açıklarken kurdurmayacaklar, bana katıiın" Gelen yanıt şuşöyle diyor: "Anayasanın geçici maddelerine guve dur: "Ben onun parti kurmasım sakıncalı buluyonerek politikaya girdim, başka türlü girmezdim!' rum." Bunlar, 12 Eylül öncesinin siyaset adamlarına asKitaptan şunları da okuyalım... "Bu arada özal, 12 Eylül'ün lideri Evren'e karşı sürekii ıısiu çocıık rolü oynamaya özen gösterir. Çankaya Köşkü'ne çıkar, Evren'e parti kuracağım söyler ve ekler: 'Kurma derseniz kurmam, kenarda otururum, hiç kimseyle de birleşmem"' Demirel, özal'ın oynadığı oyunun farkındadır, şöyle yorumlar bunu: "Oportünist bir tablo çıkanyor ortaya bu. Başbakan olmayı aklına o kadar koymtıs ki, kendisine yıllar yılı kol kanat gerenleri bir anda silkip atabilmiştir!' Safça konuşuyor Demirel, her poltikacıda bu huy yok mudur? Sonuca yaklaşırken, belirtmem gerekiyor ki, başta politikadan çekinen ve sonra, aJçakgönüllülükle, "hasbelkader" kazandığını söyleyen bu yeni politikacı, gerçekte çok güç koşullar içinde sivrilmeyi başarmıştır: Generaller (özellikle Evren) ona karşıdır, ustası Demirel karşıdır ve en önemli olarak, kendisi tanınmamıştır, öyle ki, 37 kurucu üyeyi zar zor bulmuştur. Bu sorun, incelenmeye değer. Kalıyor geriye dış ağırlık konusu. "İşte o günlerde (seçim yaklaşırken ^l.CA.)" diyor Hasan Cemal, "Amerikan yönetiminin de telkiniyle The Wall Street Jonrnal Gazetesi'nde bir başyaa çıktı. Turgut özal'a tam destek veren bu başyazının tarihi 28 Ağustos 1983'tü." (Burada bir not düşmüş Hasan Cemal, "The Wall Street Journaldeki bu başyazının nasıl kaleme alındığını, Amerikan yönetiminin de böyle bir yazı için hangi kanallardan devreye girdiğinin ayrıntılı öyküsu, YaJçın Doğan'ın 'Dar Sokakta Siyaset' adlı kitabımn 1519. sayfaları arasında okunabilir.)" Bu makaleden birkaç tümceyi yazıma alıyorum: "Seçimlere katılan üçüncü ve bizim hesaplanmıza en uygun parti ise, eski Başbakan Yardımcısı Turgut özal'ın liderliğindeki Anavatan Partisi'dir!' "Amerikan diplomasisinin Türk generallerinden bilmelerini kesinlikle istedikleri nokta şudur: Toplumda bir gerginlik yaratümadan, seçimlerde özal'ın partisinin kazanması, demokrasiye erken dönüş için esen bir ümit rüzgândır. Amerikan Dışişleri Bakanlığı, bu işin Ustesinden gelinmesini dikkatle izlemektedir!' Turgut özal, bu konuda şöyle diyor: "Soru: Türkiye'deki seçim atmosferinde, Batı dünyası siyasi teşkilatlanma ve seçim mücadelelerini değerlendirirken lehimize ağırlık koydu mu? Yanıt: Bizi sevenler vardı. Ama hiçbir zaman onlann hiçbiri benim seçimleri kazanacağıma ihtimal vermiyordu" Peki, bizim seçmenimiz nasıl koşullandınldı? 22 EYLÜL 1989 "Özal Hikâyesi" MELİH CEVDET ANDAY 19661971 döneminde Devlet Planlama Teşkilatı MOsteşarlığı'nda bulunan, 1977 genel secimleriııde MSP milletvekili adayı, sonra 12 Eylül Basbakanı Bülend Ulusu'nun ekonomiden sorumlu yardımcısı olan Turgut Özal'ın Başbakaniığı 14 Aralık 1983 günü başlamıştır, bugün de sürrnektedir. On yedi yıldır adını devlet hizmetinde ve politika alanında duyuran bu kişi, şimdi cumhurbaşkanı olmaya hazırlanıyor. Oldukça kısa sayılabilecek bir süre içindeki bu hızlı yükselmeyi hangi nedenlere bağlamalı? Özal'ın kişiliğine mi, şansa mı, yoksa rastlantılara mı? Önce şunu belirtmekte yarar var ki, Özal, parti kurmaya, seçimlere gjrmeye basta hiç de hevesli değildir; Mehmet Keçeciler şöyle anlatıyor "Daha Başbakan Yardımcısı iken siyasete girmesi için teşvik ediyordura. O günlerde siyasete girmeme eğilimi ağır basıyordu; 'Ben tonın seveceğim' diyordu. 'Siz politikaya gireceksiniz, ben de sizin siyasi müşaviriniz olacağım' dedikçe, gülüyor, 'Bak, arkamdaii itme benü' diyordu. Şöyle konuştuğu da olurdu: 'Bak Mehmet, memlekette siyasetcilere bak, tsmet Paşa'ya bak: Ömrünün sonunda, kendisini Milli Şef ilan etmiş olan partisinden ayrılmak zorunda bırakıldı. Celal Bayar'a bak, kaç yaşında hap»e atüdı. Menderes idam edildi. Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş'in halı malum. Bu memlekette siyasetçi hep tahrip edildi. Memlekete hizmetse, işte yapıyorum. Sonra köşeme çekilip yaşayacağım! " Son on yılın olayları gözlerimızin önünden hızla aktı geçti; öyle ki, bu akışın tarihsel nedenlerini belirlemek fırsatı, saıunm, düşüş başladığında ele geçirilebildi ancak. özal'ın kişüiği, iç ve dış koşullann etkisi, artık daha kapsamlı olarak ele alınabiliyor. Başka bir deyişle, olaylan bir bütüniük içinde daha iyi çözümleyebiliyoruz şimdi. tşte, bunun en Uginç tanıtlanndan biri, gazetemiz Genel Yayın Müdüni Hasan Cemal'in son kitabı, "özal Hikâyesi"dir. Bu guzel kitabı bir solukta okudum ve tarihimizin yakın dönemi Uzerinde, kimi zaman şaşarak, kimi zaman kendime sorular yönelterek, derin derin düşündüm. Tarihçiye ciddi bir yardım saglayacak bu yapıtından ötürü Hasan Cemal'i kutlanm. Kitabı izliyorum... ANAP'm 7. kuruluş yüdönü PENCERE Çanlar Çalıyor... Batı'nın büyük kentlerinde yaşayanlara Türkiye'nin Güneydoğu'su Patagonya gibi geliyor. Sabah açarsın gazeteyi: "O/? ne âlâ memleketl.." Büyük isadamlarının görkemli toplantıları, Mafya babalannın gözetiminde eğlence endüstrisi. Milyarlık düğünler. Fintoşiarın cıbıldak fotoğrafları. Sosyete dedikoduları. 1001 Gece Masalları. Yar bana bir eğlence!.. Bir işadamının özal'ın ekonomik modeline ilişkin söylediği: 21'inci yüzyıla kadar sürecek!.. Sonra etkili ve yetkili kimlige bürünenlerin Batı'daki sözde benzer olaylardan esinlenerek Güneydoğu için yaptıkları yorumlar: 2000 yılına kadar sürebilir. Her Ikisine de birer "mim" koyarak içine düştüğümüz aymazlığı bir kez daha vurgulamak gerekir. Burası Ortadoğu'nun kry> cığıdır; dünyanın en sıcak bölgesıdir. Avrupa'daki bölgesel azınlık eylemleri bir başka dünyada yaşanıyor. Güneydoğu'da teröre bir son verilmeli. Yoksa olayların bizi getirdiğı noktada üsse dönüş için depoda yakıt kalmayacaktır. * Savaş, çocuk oyuncağı değil. Biz Batı'da hergün sinemaya, tiyatroya, eğlenceye gidiyoruz; Güneydoğu'da ölüm kol geziyor. Bir devlet görevlisinin (asker ya da sivilj Batı'da yaşamasıyla Güneydoğu'da yaşaması, gece ile gündüz kadar ayndır. Çünkü Güneydoğu'da geceler kuşatmalıdır. "Gün doğunca silahlar susar." Ve yaşam koşullan belırleyicidir. "Hazer" zamanında asker subay bir başka ortamda yaşar; savaşın acımasız yasalarında iş değişir; ölüme karşı gözüpekleşmiş görevliler öne çıkar; çevrelerinde saygı oluşturur, güven yaratır, tanınır, bilinir. Eğer "Güneydoğu'da iç savaş görünümu" varsa, bu savaşın ölümcül ağırlığını sırtlayarak Lozan sınırlarını korumaya çalışan görevlileri anlamak gerekir. Cumhuriyet Türkiye'sini parçalayıp bölmek isteyen düşmana karşı bütünleşmek yurtseverliktır. Eğer yurtseveriiğimiz ağır aksaksa, söyienecek birşey kalmaz; cepheler ayrılır. • Ancak bütünleşmek için Güneydoğu sorununa yaklaşımda kavramlann pınl pırıl saydamlaşmasına gerek var. Eğer kavramlan saydamlaştıramazsak ne olur? Dıyelım ki birileri çıkıyor, "Turkiye'de yaşayan Kürtlere insan haklan tanınmalıdır" diyor. Bir başkası çıkıyor; yanıtlıyor: ' Turkiye'de Kürt yoktur" İşte Türkle Türk arasında başlayan bu tartışma, Türk ile Kürt asıllı Türk arasındaki tartışmadan çok daha tehlikelidir. Çünkü bu tartışma, Türkiye'yi çağ dışına itebilecek, özlediğimiz demokrasiyi yakın umutlarımızdan silecek, ulkeyi gerçekten iç savasa sürükleyecek bütün tohumların gebeliğini taşıyor. Ülkemizde Kürtlerin varlığını yadsıyan ve insanlık haklarını tanımayan şoven yaklaşım, ilk bakışta milHyetçilik gibi görünse de ulusallığın tersıne sonuçlar verecek çağdışı içerik taşıyor. Bilmem ki "büyüklerimiz" farkında mıdır? Kürt tartışması, Türkleri ikiye bölebilecek bir yola itiliyor; hele "mUliyotçilik" adına "çok partili rejimo son verilerek Güneydoğu sorununu çözümlemek" reçetesi gündeme girerse, düşmanın ekmeğine yag sürülecektir. Bir de temel soru var; Ne istiyorlar? "Ne istiyorlar" diye sorarken görüntülere, Güneydoğu'daki kanlı çatışmalara bakmak aldatıcıdır. Daha öteye, ufuklara ve doruklara bakmakta yarar var: Ne istiyorlar? Kıbrıs'ta ödün mü? Ege denizinde çözüm mü? Bütün KIT'lerin bedavaya satılmasını mı? Anadolu'da daha çok yuvalanmayı mı? İslam dünyasından uzaklaşarak İsrail'e yakınlaşmayı mı? Filistin davasında yalnız kalanlara destek mi? Eğer görüntülerin ardındaki gerçekleri derinlemesine sezemezsek, başarısızlık söz konusudur. Güneydoğu'daki silahların ardındaki lojistik destek gücü nereden kaynaklanıyor? Türkiye1 ARADA BİR RXHMİKW/lAŞ,hukukçn, eskiparlamenter OKURLARDAN yıllarda değişmeyen ilke haline gelen turiste kazık atmadan o denli bıkıp nefret ettiler ki, sonunda Turkiye'de iş kurup yerleşmekten vazgeçtiler. Soruyorum, esnafa, aydına, Karadenizimizi Anadolu'ya aydın olmayanlara evlilik bağı bağlayacak olaiı Giresun olan bir yabancıyı bile Tirebolu Torul yolu 1976 kaçırıyorsak, dinlenmek için yılından bu yana neden gelen turisti nasıl elimizde bitirilmiyor? tutacağız? Trabzon Zigana geçidinden 80 Kızkardeşim ve eşinin kilometre daha kısa bir mesafe kazıklanma konulanndan birile Karadenizimizi, Anadolu'ya tSA KARA Espiye ikisini burada hatırlatmaktan Gülburnu köyünden bağlayacak ve ülkemiz geçemeyeceğim. ekonomisine her yıl milyar'ırca Hepimizin alış veriş ettiği lira katkıda bulunacak olan bu bakkal bir ekmeğe 2.000 lira yolumuzun bir an önce alıyor. tsmi, adresi ve tedavi yapılması neden geciktiriliyor? için kestiği makbuz elimizde Sayın Başbakanınuz ve tüm Kızkardeşim ve Hollandalı eşi olmasına rağmen burada yetkililer bu kez sesimize lütfen Türkiye'ye yerleşmeyi isminden ve işyeri unvanından kulak veriniz. kararlaştırdılar. Bu nedenle bir bahsetmeyeceğim tstanbul'un Gerek Giresun Sanayii ve sureden beri de Turkiye'de Levent semtinde bir doktor, Ticaret Odası Başkanlığımızca, kuracakları iş dalını araştırma kulak kepçesi içindeki küçük gerek yerel basınımızca veya yaptıklarından Turkiye'de bir sivilcenin cerahatını gerekse mahrumiyetin içerisinde bulunuyorlardı. Üzülerek, açık akıtmak için 275.000 lira ücret bulunan biz vatandaşlarca. açık belirtmeliyim ki bizde son alıp makbuz veriyor. Bunu, bir Yetkililerden açıklama Ankara Yüksek Öğretmen Okulu 30 Yaşında Okullann açılıp yeni bir öğretim yılının başladtğf şu günlerde, yüksek öğretmen okulları ve özellikle 30 yaşını dolduran Ankara Yüksek Öğretmen Okulu üzerınde (eski bir öğrencisi olarak) durmak istiyorum. Öğretmenlik uğraşıyla ilgili, belli başlı iki yüksek okul vardır: Erkek ya da kız teknik yüksek öğretmen okulu ve yüksek öğretmen okulu. Yüksek öğretmen okulunun ilk kuruluşu ve tarih içinde gelişmesi şoyledir: "1846 yılında İstanbul'da kurulan Dârülmuallimini Âlî, ilk yüksek öğretmen okulumuzdur. Okulun amacı, ortaöğretim okullanna (rüştiyelere) öğretmen yetiştirmekti. öğrenim süresi iki yıldı; yalnız fen ve edebiyat bölümleri vardı. 1890 yılında bir ikinci okul daha açıldı ve bu okul 1908 yılında Dârülfünun'a bağlandı. Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra 1924 yılında adı Yüksek Muallim Mektebi oldu, 1848'de açılan okulun. Köy enstitülerme öğretmen yetiştirmek üzere Ankara'da (Hasanoğlan) bir yüksek köy (Arkaa V Sayfada) bekliyorum ilgili bakanlarımıza, milletvekillerimize ve tüm yetkililere bundan böyle bir daha seslenmeyelim istiyoruz. 13 yıldır devam eden yolumuzun 9 yıldır aynı güzergâhlarda seyreden 12 kilometrelik bölümtt, artık 1989 yılında bitirilsın diyor, sizlerden konuya açıklama getirilmesini sabırsızlıkla bekliyoruz. lîıbancıları kaçırıyoruz poliklinik veya sağlık ocağında 5 bin lira gibi bir ücretle rahatlıkla pansuman yaptırabiiirsiniz. KulakBurunBoğaz doktoru olan bu hanımefendi 5 dakikalık bu pansuman işi için damadımız Rinie Schepper'den yukandaki rakamı alıp makbuz verirken hiç mi vicdanı sızlamadı? Soruyorum bu hanımefendiye, gelen hasta yabancı değil de Türk olsaydı, acaba yine aynı ücreti talep edecek miydi? Tabii ki hayır. Bu makbuzun kesildiği tarih 18.9.1989'dur. Turistlerle ilişki içinde olan aydın, esnaf ve tüm halka sesleniyonım, Türkiye'deki yabancılara, dürüst ve insancıl olduğumuzu gösterelim. Yoksa turistin kendi değil sadece ismi kalacak ülkemizde gelecek yıllarda. Bunun zararını ulus olarak hep birlikte göreceğiz. OLCAY AKINCI Istaobul (Arkosı 17. Sayfada) V/rganizasyon... Dolu dolu yaşamak, zamanı özenle kullanmak ve istedigim sonucu yakalamak...,, HER GÜN YENİ BİR FİNAL... '89/'9O kışmda Beymen erkeği özgür ve dinamik bir tarzda. Ceketierde kruvaze, yeni çizgileriyle yine gözde. Pantolonlar piliii ve rahat. %100 yün, mohair, kaşmir bu yılın BEYMEN'DE OEĞİSMEYENLER: KııiMf Altınyıldız. * 100 dojal elyaf Seymen ıçın ozel AJtnr f 100 '!oş Alnanya dan BurnfMaz UU Beymen e ozel Afgan aılarının kıimdan VnUu&trf 100 pamuk gözde kumaşları. Renklerde soğuk ve nötr bej, oliv yeşili, gri ve mavinin canlı tonları kışa bir dinamizm katıyor. K O M B İ N A S Y O N • Takım elblse %100 yün. Füme. taba çizgili. • Ceket kruvaze, çift yırtmaç, altı Almanyadan FemmtrlmrYKK laponya dan DüjmeUr Alman>a ve Itdiya dan Pantolonlarda gomlegın dışarı çıkmasını engelleyen ttrl M UaUtl Fransa dan A f r t f e a M ı derı ve kösele üalyadan düğme • Pantolon çift piliii. roverli paça • Gömlek reyeli. cotton • Kravat ve mendll jakarlı saf ipek. B E Y M E N EXECÜTIVE
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear