26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER par. Kalp kasının az oksijenlenmesi, kalp hastalannın durumunu ağırlaştırır, tedavilerini zorlaştuır. Gene aynı nedenle anne kanındaki oksijen azlığı, karnındaki bebeğin normal beslenmesini engeller. Düşükler fazla olur. Bebekler ağırlıkları az ve hastalıklara karşı dirençsiz olarak doğarlar (aynen sigara içen annelerin bebeklerinde olduğu gibi). büyüdükçe sonın yaratmakta, sokaklar yeniden genişletilmekte, kanalizasyon ve diğer altyapı hizmetleri için yeniden kazılmaktadır. Bütün bunlar durmak bilmeyen masrafa neden olur. Böyle bir şehirleşmenin ortaya çıkardığı çok çeşitli sorunlann çözümüne zengin bir ülkenin belediye bütçeleri bile yetersiz kalır. Yanlış ve carpık bir şehirleşmeden ayn oiarak büyük şehir, büyük sorunlar doğuran bir yerleşim yeridir. Memleketimiz şartlannda nüfusu bir railyondan fazla olan yerlerin belediye başkanlan ne kadar yetenekli olurlarsa olsunlar, sorunsuz bir büyük şehir oluşturamazlar. Bugünün şehircilik anlaşıyı şudur: Büyük şehirlerin nüfusunu çoğaltma, büyüyen yerleşim yerlerinde de nüfusun 300 binden fazla olmasına izin verme. Aksi halde az veya çok türlü sorunların ortaya çıkması kacımlmaz olur. Tabii ki bu iş zorla olmaz. Bu ancak sanayi kuruluşları dahil insanlann geçim kaynaklarını, memleket sathına imkânlar ölçüsünde dengeli yaymakla olur. Böyle bir anlayışın belediye hizmetlerini yürütenlerin yetki ve inisiyatifıni aşmakta olduğu kuşkusuzdur. Zannederira, memleketimizde kalkınma ve şehircilikle ilgili sonınlann beraberce ele alınarak daba sağlıklı ve ileride sorun yaratmayacak hedefierin saptanmasında yarar vardır. tleri ülkelerin yaptığı budur. Bu şekılde halk küçük yerleşim yerlerinde kalmayı tercih etmiş, büyük yerleşim yerlerine göç önlenmiş ve dolayısıyle buralarda artan nüfusun oluşturacağı sorunlann hiçbiri gündeme gelmemiştir. Büyüyen şehirlerimizde ortaya çıkan sorunların birçoğu (hava kirliliği aslında bu sorunlann küçükleri arasındadır) bugünün uygar dünyasında bilimlerin insan hayatını en yakından ilgilendireni olan şehircilik bilimini yeterince bilmeyişimizden kaynaklanmaktadır. Bu konuda diğer bir önerim de şudur: Belediye başkanlan için hiçbir aynm yapmaksızın Batı veya Doğu dünyasında 50 bin, 50250 bin, 250500 bin, 500 bin 1 milyon ve 1 milyondan yukarı çeşitli nüfus dilimlerindeki şehirler arasında örnek belediye hizmeti veren yerlerin seçilmesi ve memleketimizde en küçük yerleşim yerinden en büyüğüne kadar hepsinin belediye başkanının kendi şehir veya bölgelerinin nüfus dilimine uyan ve örnek hizmet veren bu yerlerde tercümanlarıyla birlikte gruplar halinde iki hafta süreli incelemeler yapmalan (şehircüiğin ana prensipleriyle ilgili dersler, o şehirde belediye hizmetleriyle ilgili uygulamalar ve sonuçları, şehir içi gezileri vb.) ve bu uygulamanın devamlılık kazanması. Zannederim böyle bir uygulama bitip tükenmez şekilde kaynak israfına neden olan karmaşık sorunlu şehirleşrrenin önüne geçebilecek ve bize yabancısı olduğumuz bir şeyi yani sorunsuz ve sağlıklı şehirleşmeyi öğretecektir. 5 AĞUSTOS 1989 Hava Kirliliği ve Yanbs Kentles Büyüyen şehirlerimizde ortaya çıkan sorunlann birçoğu (hava kirliliği aslında bu sorunlann küçükleri arasındadır) bugünün uygar dünyasında bilimlerin insan yaşamını en yakından ilgilendireni olan 'şehircilik bilimi'ni yeîerince bilmeyişimizden kaynaklanmaktadır. PENCERE Kalıbına Kıyafetine Bakarsan... istanbul'da iklim mi değişti, nedir, önceki gün hava sanki kışladı; ağustos başındayız; bulutlar kentin üstüne yığıldı; güneşi ara ki bulasın. Serinlik yazlık giysilerden bedene sızıyor, insanın içini ürpertiyor; sıkıntı bastırdıkça bastırıyor: Yağsana mübarek!.. Gün boyu yağdı yağacak. Çiseledi durdu. Akşam karanlığıyla gök çatladı. Şakır şakır... Yağmurun sesiyle gelen düşünceler hüzünlü oluyor. Olmasın mı? Cezaevinde iki ölü var ve kimbilir sırada kaç kişi, dönüşü olmayan noktaya yaklaşıyor. Devlet gözetimindeki cinayetin ağırhğı yüreklere çökmüş... Kızılderili soykırımının mantığı geriye çarpıcı bir özdeyiş bıraktı: En iyi Kızılderili ölü olandır. Günümüz Türkiyesi'ne uyarlaması: En iyi tutuklu ya da hükümlü ölü olandır. Düşünüyorum: Hastalandıkmı? Mantığımızmı bozuldu?Canavariaştık mı? Taşlaştık mı? Ülkenin cezaevlerinde 35 günden beri yüzlerce kişi açlık grevi yapıyor; televizyon iki ölü çıkıncaya kadar olaydan söz açmıyor; Adalet Bakanı Oltan Sungurlu edilgin: Bu iş" diyor "Beni aşıyor..." Adı: Sungurlu... Görevi: Adalet Bakanı... Kalıbına kıyafetine bakarsanız adam; üstelik "örsan öymen Ödülü"nü kazandım diye bir telgraf çekip beni kutlamasını da biliyor. Diyeceğim şu ki bu gibi incelikleri de düşünebiliyor; sonra protokalda önemli yeri var; Adalet Bakanı bu, hükümet toplantılarına katılır; kokieyllerde görünür; cumhurbaşkanıyla konuşur; siyah makam arabasına biner, şoförü, polisi, selam durur; müsteşarı da var: Arif Yüksel... İkisi de insan... Sabah uyanıyorlar, esniyorlar, ellerini yüzlerini yıkıyorlar, traş oluyorlar, gömlek, pantolon, kravat, ceket, sonra ayakkabı bağlarını bağlamak gerekiyor. Çay, kahvaltı, coluk çocuk, sıcaklık, sevgi, dostluk, ahbaplar, yakınlar, insanlar, insanlar... Boynunda kravat... Peki, nasıl oluyor da açlık grevindekı gençleri kapalı arabalara tıkıp ölüm yolculuğuna çıkarabiliyorlar? >uksa "Bu iş beni aşıyor" diyen Adalet Bakanı Sungurtu'ya "gizH emir" mi verildi? Kim verdi? Müsteşar Yüksel'in rolü nedir? İşlenen cinayetin ardında bilinmeyen yönleriyle bir başkası mı var? Televizyonda "8e/ene" dizisi gösterildi. Bulgarların soydaşlarımıza yaptıkları zulümleri izledik; yüreğimiz öfke ve nefretle kabardı. Tuh, Allah kahrştsin!.. Peki, 35 günlük açlık greviyle hayatı tehlike sınırına dayanmış yüzlerce insanı kapalı arabalara bindirip 15 saatlik yolculuğa sürmek ne demek? Biz kendi yurttaşlanmıza bu kadar zalim olursak, Bulgarlara ne diyebiliriz? İçerdeki Türkleri ölüm yolculuğuna mahküm eden, dışardaki Türklerin haklarını dünyaya karşı nasıl savunacak? Devletin gücünü elinde tutan yetkililerin ilk görevi yurttaşın hayatını korumak değil midir? Devletin varlığı bu işlevle anlamdaş değil mi? Hele Adalet Bakanlığı!.. Adı ustunde adalete öncelik vermesi gereken bakanlık, ancak korku filmlerinde izlenebilecek bir senaryoyu nasıl düzenler? * Ortada bir cinayet var... Katil kim? Cinayeti kimin işlediği ortaya çıkarılmalıdır. Cinayet açık, seçik, belirli; ama, kimlerin ne ölçüde sorumlu olduğu ve suç ortaklığının boyutları gözler önüne serilmelidir. Bir anarşist ya da terörist cinayet işleyebilir; cezasını çekec devlet yetkilisi cinayet işlerse. terör ve anarşi devletin yapısına işlemiş demektir. Ahnması gereken önlemler Atmosferi temiz tutmak için ne gibi Önlemler alınmalı? Bu konuda memleketimizde söylenenler kısaca şöyle: Hava kirliliği fazla olan yerlerde linyit ve taş kömürü yerine olanaklar ölçüsünde kok kömüril, varsa doğalgaz kullanmak, kömürün tam yanmasını sağlayarak havaya atılan kurum ve yanmamış gaz miktannı azaltmak, binalan iyi yalıtarak ısı kaybını önlemek, yeni yerleşim yerlerini merkezi ısıtmaya göre planlamak, bacalara randımanlı işleyen kurum ve duman süzecek aygıtlar koymak, yerleşim yerlerinde sanayi bölgelerini hâkira rüzgârların geldiği yönde değil de gittiği yönde kurmak, şehirlerin çevresinde ağaçlıklı yeşil bir kuşak oluşturmak vb. Bu önlemlerin hava kirliliğini önlemede çok etkili olduğu kuşkusuzdur. Burada iki yeni öneri ileri süreceğim. Zaten bu yazmın asıl amacı da budur: Atık sıcak sulardan yararlanma: Köraür, sıvı yakıt ya da doğal gazla çalışan termoelektrik santrallanndan ve fabrikalardan çıkan ve debisi fazla olan atık sıcak sulardan memleketimizde yararlanılmaz, bu su boşa gider. Maddi olanaklan bizden çok fazla olan ileri ülkeler bu israfa son vermişler, atık sıcak sulan ısıtmada kullanmaya başlamışlardır. Çoğu Bursa, Izmit, tstanbul ve Trakya'da olmak üzere ülkemizin her yerinde atık sıcak sulardan yararlanılacak tesisler vardır. Böyle bir uygulama, hem maddi tasarruf sağlar, hem hava kirliliğinin azalmasına katkıda bulunur (İsraf kötü şeydir. Allah bir aileyi, bir milleti israftan korusun. Dünyanın neresinde olursa olsun şimdiye kadar israfı • maddi israf, zaman israfı, iş gücii israfı türlü kötüliiklerin takip etmediği göriilmedi. Bundan sonra da görülmeyecek). Memleketimizde nüfusu yanm milyona yaklaşan yerleşim yerlerinde bile hava kirliliği sorunu ortaya çıkmaktadır. Bunun başta gelen nedeni fizik, kimya, tababet gibi bir bilim dalı olan ve belli kuralları bulunan şehircilik bilimini henüz yeterince bilmeyişimizdir. Kentlesme anlayışımızın esasını yanlış olarak yalnızca konutlar teşkil ediyor. Burada Batılı bir devlet adamının şehri tanımını görelim: "Şehir, ağaçlıklı geniş caddeler. parklar, çocuk bahçeleri, kreşler ve sonuçta konutlardan oluşan bir yerdir". Biz bu anlayışın çok uzağındayız. Geniş caddelerin yeşil sahaların eksikliği bir yana, altyapılarırun yetersiz veya yanlış yapılması şehir Prof. Dr. KEMAL BALCI Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Temiz hava kadar insanı yakından ilgilendiren başka bir şey yoktur. Zira erişkin bir insan günde 1.5 kilodan az besin maddesi, 2.5 kilo su alır. Fakat soluduğu havanın ağırhğı 15 kilodur. Sağlıklı yaşayabilmek için de bu havanın temiz olması gerekir. Çevre kirliliğinin, sanayüeşme ve şehirleşme hızının çok önünde gittiği ülkemizde son 20 senede canh sağlığını tehdit eder duruma geien hava kirliliğinin nedenleri ve uygulanabilir çözüm şekilleri yeni bir görüşle ele alınmalıdır. Zira evvelce meteorolojik koşulları nedeniyle yalruzca Ankara için bir sorun olduğu zannedilen hava kirliliğinin Erzurum, Diyarbakır, Kayseri, Konya ve hatta Izmir ve tstanbul için de bir sorun haline geldiğini görmekteyiz. Bunları sağlıksız ve plansız bir kentleşme ile büyüyen başka yerlerin de takip edeceği kuşkusuzdur. Sıvı ve katı her türlü yakıtın yanmasıyla ortaya çıkan gaz ve dumanlar havayı kirletir. Linyitin, fazla kükürt ve gaz ihtiva eden kömürün ve fazla kükürtlü fuel oilin kirleticüiği daha fazladır. Bunlann yanmasıyla başta kükürt dioksit, kanser yapıcı maddeler ve kurum olmak üzere birçok zararlı madde havaya karışır. Hava kirliliğinin derecesi bir metreküp havadaki kükürt dioksit ve kurumun mikrogram olarak miktarı ile ölçülür. Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerine zararlannı akut ve kronik olarak ikiye ayırabiliriz. örneğin çok olan akut etkilerden yalnızca ikisini zikretmek bile konunun önemini belirtmek bakımından yeterli olabilir: Belçika'nın Meuse Vadisi, sene 1930, aralığın ilk haftası, hava durgun ve sisli, çevre fabrikalardan gelen duman, sisle kanşmış. Buradaki yerleşim yerinde bu tarihlerde görülen haftalık ortalama 6 ölüm sayısı 10 misli artarak 60'a ulaşıyor. Londra, 59 Aralık 1952. Dört gün süreli durgun hava, yoğun sis ve duman. Bu müddet içinde kesin istatistiği yapılan 3.3 milyonluk bir bölgede senelerin ortalaması olan 887 ölüm yerine 2484 ölüm. Hastalananlann ve ölenlerin incelenmesi hava kirliliğine daha ziyade hassas gruplann çok yaşlılar, çok küçükler, kronik bronşitliler, astımlılar te koroner arteryosklerozlu kalp hastaları gösteriyor. Yukanda kilkttrt dioksit ve kurumun, hava kirliliğinin ölçüsü olarak alındığı söylenmişti. Dünya Sağlık örgütü'nün 24 saat süre ile bir metreküp hava içinde bıdunmasına izin verdiği kükürt dioksit için azami miktar 150 mikrogramdır. Ankara ve Erzurum başta olmak üzere birçok şehrimizde bunun çok daha Uzerindeki miktarlar 24 saat gibi kısa bir süre için değil aylarca vardır. Bunlardan yalruzca Diyarbakır ve Konya'dakini zikretraek, sorunun yaygınlığına ışık tutacaktır. Diyarbakır: (kükürt dioksit için) 1988 aralık başı ile 1989 mart sonu arasmda 160325, / Konya: 1988 aralıkta 265, 1989 raartta 229 mikrogram. Buna göre Diyarbakır'da 4 ay, Konya'da 2 ay süre ile hava kirliliği 24 saat için izin verilen hududun çok üzerindedir. Aslında hava kirliliğinin ani yükselişlerinin gelip geçici dramatik sonuçlanndan çok, orta derecedeki kirliliklerin aylarca ve yülarca surmesinin ortaya çıkardığı sorunlar daha ciddi gözükmektedir. Yurtiçinde ve yurtdışında konu ile ilgili çalışmalann sonuçları aşağı yukarı aynıdır. îngiltere'de yapılan araştırmalann kısaca özeti şöyle: Posta memurlannda kronik bronşite bağlı işe gelmezlik, maluliyet ve ölüm nispetleri çalıştıkları bölgedeki hava kirliliğinin derecesi ile bağlantılı bulunmuş, yerleşim yerlerinde hava kirliliğinin arttığı oranda okula ve işe gitmemede arüş görülmüş, akciğer kanserinin kirli havalı şehirlerde ve endüstri bölgelerinde yaşayanlarda, kırsal bölgelerdekine göre daha sık olduğu saptanmış vb. Aslında bunlar herkesin az çok bildiği şeyler. Bunlara aşağıdakiler de eklenmelidir: Kirli havanın karbon monoksiti, kanın hemoglobini ile birleşerek kanın oksıjen taşıma gücünü azaltır. Dolayısıyle kalp kası ve beyin dahil bütün vücuda az oksijenli kan gider. Beyne az oksijen gitmesi, düşünce gücünü azaltır, insanı karamsar ya OKTaYAKBAL EVET7HAYIR "Ben tek başıma ne yapabilirim Diye düşündü biri Ve hiçbir şey yapmamaya Karar verdi." Birden Ataol'u gördüm. Mayoluydu, denizden çıkrmştı, sırıJsıklamdı. Kucaklaştık. Dikili'deydik. Yıliar gerisine gittim ister istemez. Üsküp'te geçirdiğimiz günlere; Ohri'ye, Struga gecelerine.. Sonra Barış davasında onu uzaktan izlediğim anlara... Ne diyeceğimi bilemedim. Böyle olur her zaman. Kaç yıl geçmişti? Dört mü, beş mi? Paris'te idi. Yeniden hapishaneye donmemiş, yurtdışına gitmişti; iyi yapmıştı. Oralarda yararlı girişimler, ülkemiz, yazınımız açısından başarılı işler başarmıştı. Şiirimizi, öykümüzü tanıtan bir derginin yayımlanmasına öncülük etmişti. Boş yere hapiste geçirmemişti zamanını! Dikili Kultür Şenliği'nin dördüncü yılı... Paneller, söyieşiler, kitap imzalama saatleri. Kendi aramızda yaşanan dostça konuşmalar. Arif Sağ'ın sazjyla türküsüyle geçirilen geceyansı saatleri. Kıbns'tan gelenCTP'li,TDKIı siyasa adamlannın yaşadıkları gerçekleri bizlere, dolayısıyla kamuoyuna ulaştırma çabaları. Dikili'de bir araya gelen bilinçli yurttaşiarın gösterdikleri ilgi, sevgi... "Ben tek başıma ne yapabilirim" diyenler, kendi köşelerinde sızıldanıp duranlar ders alsınlar Dikili Belediye Başkanı sevgili Osman Ozgüven'in dört yıldır sürdürdüğü bu güzel toplantılardan... Özgüven "tek başına" bir kültür savaşı vermekie. Kendi partisinin bir kısım kişilerinin düşmanhğa varan engellerine karşın!.. Dikili, bir bilinç kaynağı oldu. Her yıl biraz daha güçlü parlıyor bu ışık... "Ben tek başıma ne yapabilirim Diye düşündü yüzbinler Ve tek başınalıklarını Sürdürdüler" Özker uzgür ve Mehmet Cıva... Cumhuriyetçi Türk Partisinin genel başkanı ve genel sekreteri. Mustafa Akıncı, Toplumcu Kurtuluş Partisi Başkanı, Alpay DurduranTKP eski başkanı. Dikili'ye çağrılı olarak gelmişlerdi. Bir toplantıda konuşacaklardı, kendi açılarından anlatacaklardı günden güne bir kordüğüm haline gelen, daha doğrusu getirilen Kıbrıs sorununu... Neydi bu sorun? Türkiye devletinin önerdiği neydi? İki toplumlu bir federasyonun kurulması... Ama Denktaş, bu karmaşık durumun böytece sürüp gitmesinden yana! Bağımsız bir Kıbns Cumhuriyeti'nin oluşturulması mı daha iyi yoksa iki ayn toplumun ayn birer devlet olarak yaşaması mı? Türkiye'nin tezi yıllardır değişmedi: Kıbns'ı bir il olarak istemiyoruz. Yunanistan'la birlikte bu adayı bölüşmek istemiyoruz! İstediğimiz bağımsız bir Kıbns Cumhuriyeti'nde Türk ve Rum toplumlarının dostça bir arada yaşamaları, ama eşit koşullarda, tam bir özgürlük içinde... Ne var ki İçişleri Bakanlığı Özker Özgür'ün konuşmasını ya(Arkası 17. Sayfada) OKURLARDAN Avşa adastnm iki sorunu Ancak yolcular iskelede tumikeler olsa mecöuren sıraya girecek; iniş ve binişler de düzene sokulacak. YetkiUlerden Avşa adası İaanbul'a en yakın, bu iki konuya eğilmelerini, tertemiz denizi, oksijen ve Avşa'yı sevenler adına rica ozonu bol havası ile çok güzel ediyorum. bir ada. însanlan sevgi dolu. REYYAN BURAN/tstanbul Her an yardıma hazır. Ada olduğu halde aradığınız her şeyi anmda bulabiliyorsunuz. Fiyatlar biraz zamlı. Ancak nakliyt durumu göz önünde tutulunca onu da normal BAĞKUR'un 328564918 karşıüyorsunuz. Bütün bu numaralı üyesiyim. Şu ana güzelliklerin yarunda güzel kadar tüm ödentilerimi olmayan bazı şeyler var. Mesela htanbul'daki adalardu zamanında ve tam olarak yatırdığım halde, borçlu olduğu gibi Avşa adasına da olduğum iddia edilerek sağlık otomobil sokma durumu çok karnem verilmemektedir. ö'zel durumlarda, doktor raporu ve muhtarhk izni ile Borcum olduğu söylenen oluyordu. Uu yıl pekçok ayların makbuzlarının otomobil yollarda tozu toprağa fotokopileriyle birlikte, katarak cirit atıyor. Gençler BalıkesirBağKur 11 araba kullanmayı öğreniyorlar. Mudürluğu 'ne defalarca yazılı Avşa'nın denizinden sonraki başvuruda bulundum. Aldığım özelliği yüruyüş imkânlandır. cevap: "Bîzdeki kayıtlara göre Ancak otomobiller bu borcunu öde, borcunu imkânları zedeliyor. ödediğine dair makbuzu bize tkinci güzel olmayan; iskelede getir, sağlık karneni al", vapura biniş ve inişler. Artık denilerek başvuru dilekçem adaya deniz otobüsleri kabul edilmeyip tarafıma iade çakşıyor. 6 saatlik vapur yolu edildi. Tüm borcumu 3 saate inmiş durumda. Avşa artık tstanbul'un bantiyösü gibi ödemişken, ödenti makbuzlanm da elimde olduğu oldu. halde sağlık karnemin niçin verilmediğini, nasıl ve ne zaman verileceğini, bu konuda bana yardımcı olabilecek kurum ve kuruluslann kimler olduğunun bildirilmesini ilgililerden bekliyorum. Bir okuyucu duygular tiyatro üe kazandınlabilinir. Sanat ve felsefe kültürü olan bireyler yapıcıdır, olumludur, yaratıcıdır ve dinlerinde insan sevgisi vardır. Tiyatro kültürü olmayan topaımlar hasta bir kuşak oluşturur. Tiyatro toplumu yüceltir, bireyleri insan yapar. Tiyatronun kitle üzerinde sürekli etkileri vardır. İnsanlan en çok etkileyen sanat, tiyatrodur. Tiyatro, temeldeki çatlaklan onanr. En etkin sanat olan tiyatroyu halka sevdirmeliyiz. Ancak bu takdirde uygar ve çağdaş bir toplum olabiliriz. Sanatla oluşmuş bir toplum tüm güçlükleri yener. Milletimize tiyatro sevgisini ve kültürünü aşılamak bauna, ilgili organlara, Milli Eğitim Bakanlığı'na ve beUdiyelere düşer. Tek Başına Değiliz... Sağhk karnem verümiyor Tîyntroyn sahip çıkahm Tabiatı sevmek, insanlan sevmek, insanlara yardım etmek, piyeslerle bireylerin düşünce yapılarına yerleşebilir. Hümanizmi tiyatro sanattyla halka aşılayabiliriz. Toplumsal sorunların en başmda güzel sanatlar yer almalıdır. Yaratıcı gençlik oluşturmak için eğitime, kültüre ve sanat eylemlerine eğümeliyiz. Sanat özgür ve evrenseldir. Toplumsal yaşamrn tanığı güzel sanatlardır. Bilimin ve ilmin tanığı güzel sanatlardır. Bilimin ve ilmin unsurlarının güzel sanatlara iüşkileri gayet olumlu düşünceler kazandvrv topluma. Tiyatro seyretmeyen bir toplumun yaptcthğı olamaz. Tüm sorunlanyla birlikte açılacak olan yeni sezonda tiyatroya lütfen sahip çıkahm. Topluma insan kazandırmak istiyorsak, bilimsel düşünerek sosyal bir Tıpkı bilimden yoksun mületler sorun olan tiyatroyu tüm ülke gibi. Dinamik bir millet, kültür çaptnda yoğunlaştıralım. aşaması ile olusur. Bireye MEHMET POLAT yapıcı düşünceler ve olumlu Mener/lstanbul VEFAT ve TEŞEKKÜR Çok değerli büyüğümüz, eşim, babamız, dedemiz •• • • BAŞSAĞUĞI Arkadaşımız TAMER OKAN'ın babası HUSEYEV CAVTT AYDEVER AHMET OKAN'ı yitirdik. Dost ve ailesinin acısını paylaşır başsağlığı dileriz. CUMHURİYET KÎTAP KULÜBÜ VE CUMHURİYET ÇALJŞANLAR1 2 Ağustos 1989 günü vefat etmiştir. 3 Ağustos 1989 günü Çandarlı Merkez Camii'nde kılınan öğle namazından sonra defnedilmiştir. Cenazesine katılan, başsağlığı dileyen, yakın ilgilerini esirgemeyen dost ve akrabalarımıza teşekkür ederiz. • ETİBANK satılıyor... •• Melih Pekdemir, Akın Dirik • Ana Devrimci Yol davasını değerlendirdiler. • Işyeri komiteleri sıçrama tahtası değildir • Bağımsız Sendikal Orgütlenme... • Sendika Genel kurulları • Türkiye'de bankalar ve Yapı Kredi çalışanları • Grevier, direnişler, toplu sözleşmeler 6. SAYI BAYİLERDE AİLESİ 1979 YILI ICRA PL 467 TEDBIR UYARINCA SIGARA SAĞLlGA ZARAftLIDIR.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear