02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER flzekselciliğin giderek artmasına yol açılmıştı. Yerel çıkar çevrelerinin baskılanna karşı belediyelerin yanında yer altnası gereken bakanlığın, siyasal nedenlerle, kimi kez yasadışı yollardan, plan değişikliklerinde belediyelerin istençlerine aykırı uygulamalara giriştiğinden çok yakınılmaktaydı. Yaz çizcilik, plancı sayısının yetersizliği yüzünden onaylamanın geciktiğini, uzun yazışmalara, sürtuşmelere yol açtığını, sonucunda imar planlan kesinleştiğinde güncelliğini yitirmiş olduğunu, günün gereksinmelerini karşılayamaz duruma düştüğünü biliyoruz. Kesinleşip yürürlüğe girdiği gün ırygulanamaz duruma giren planların sık sık değişikliklere uğradığı, "yaz boz tahtasma" çevrildiği bir gerçekti. Aynı zamanda öğretim üyesi olan deneyimli bir kent plancısı dostum bana, "Yapılan değişikliklerden sonra altmda imzam bulunan Antakya imar planını tanıyarnadım" demişti. Kısacası, bakanlik, sürekli değişen koşullara göre kentsel gelışmeyi yönlendirecek, güdüm altına alacak devingen (dinamik) bir kent planlaması anlayışını geliştirip yerleştirecek yerde, aşırı özekselciliğe kapılarak aynntılara inmiş, kimi kez ada ya da parsel ölçeğinde çözümlere dalmıştır. Kentin bütününü, kentin çevresiyle, bölgesiyle, ülkeyle ilişkilerini kuramayan durağan (statik) imar planı anlayışı ülkede yerleşmiştir. Üretilen imar planlarının belediye başkanlarının odasını süsleyen bir resim olmaktan, kimi biçimsel yazçizcüik belgelerini oluşturmaktan öteye bir işlevi kalmamıştır. Kent planlaması, kentleşmenin, sanayileşmenin, turizmin, kısacası kentsel gelişmenin önünden gideceği yerde ardından gitmiştir. Sonuçta, kentlerimizde, biri izinli, imarlı; öbürü izinsiz, imarsız, kaçak (çoğu kez gecekondu) yapılardan oluşan ikili, çarpık bir yapılaşma ortaya çıkmıştır. Sık sık imar, gecekondu bağışlamalarına gidilmesi de konut, arsa, kentleşme, kent planlaması konularındaki tutumlanmızın ne denli başansız, ne denli gerçeklere aykırı oiduğunun bir göstergesidir. Bu denli sıkı yetkilerin, denetımlerin bakanlıkta toplandığı uzun dönemde de Türkiye kentsel gelişmeyi denetim altına alamamıştır. Bunda kentin gerçek sahibi olan kent halkının, kent yönetimınin planlama süreci dışında bırakılmış olmasımn, özeğin istencinin yerel halkın istencinden üstün tutulmasımn payı kuşkusuz büyüktür. Her türlü kaçakçılık, yolsuzluk, rüşvet olaylarının, söylentilerinin alıp yürüdüğü bir dönemde bunun kent ölçeğine de yansıması doğaldır. Relediyelere Iıııar Kıskacı 1985'te çıkarılan İmar Yasası, öncekinin tersine, bakanhğın elindeki onaylama yetkisini kaldırmış, belediye meclislerini son sözün sahibi olarak tanımıştır. İmar ve Iskân Bakanlığı'nın Bayındırlık Bakanhğı'yla birleştirilmesi sırasında, kent planlanmasıyla ilgili genel müdürlük kaldmlmış, küçük bir birime indirgenmiştir. Kentsel gelişmeye ilişkin karar, yetki ve sorumlulukların belediyelere bırakılması, hem özekselsizleştirme (ademimerkeziyet) hem de demokratikleşme açısından çok önemli bir adımdır. Ne yazık ki ANAP'lı belediyecilik anlayışı, bu yetkinin kent halkının yararına kullanılmasından çok, plansız ya da planlara aykırı biçimde kullanılarak belli çevrelere çıkar sağlamanın aracı durumuna getirildiğine ilişkin örneklerle doludur. Prof. Dr. CEVAT GERAY Türkiye genelinde azınlığa düşmüş olan ANAP iktidarı, yandaşı olmayan belediyelere karşı uyguladığı parasal kıskaca son günlerde yeni bir boyut daha doğrusu, kesici, delici yeni bir kol daha eklemiş, özellikle kıyı içeren, turistik önem taşıyan yörelerde, kentlerde imar yetkilerini üç yıl süre için belediyelerin elinden almış, Bayındırlık ve Iskân Bakanlığı'na vermiştir. Böylece, kentlerinin gerçek sahibi olmak durumundaki kent halkının, seçtiği yöneticilerin kentsel gelişrneyi (imarı) yönlendirip güdüm altına almak hakları elinden alınmakla, demokrasinin hem beşiği hem de okulu olan belediyelere, onların özerklilderine karşı ağır bir "baJyoz" indirilmiştir. Olay yalnızca biçimsel açıdan yasaya uygunluğu tartışılabilen bir yetki kullanımı olmaktan çıkmış, güttüğü amaçlar açısından özüyle yerel demokrasiye, tüzenin (hukukun) ana kurallarına aykırı bir saldırı niteliğine bürünmüştür. zenin, demokrasinin temel kurallarına aykın, yerel yönetim özerkliğine karışma, daha doğrusu bir "saldırı" niteliğindedir. PENCERE Tiyatro ve Taklit 23 AĞUSTOS 1989 Sonuç Yerel yönetim görevidir Dünyanın en özekselci (merkeziyetçi) yönetim dizgesine sahip ülkelerinde bıle kentsel gelişmenin (imann) planlanması, yönlendırilmesi, denetlenmesi bir yerel yönetim görevidir. Yalnızca ulusal, bölgesel planlama gereklerine, belli yasaJ kurallara uygunluğu, devletin yaptığı akçal yardımın yerinde kullanılmasını sağlamak gibi gerekçelerle, her ülkenin yönetsel, siyasal yapısına göre değişen biçimlerde, farklılaşan yoğunluklarda, özeksel yönetimin iınarla ilgili kimi gözetim, denetim yetkileri vardır. Burada, bir yerindelik denetiminden çok tüzellik (hukukilik) denetimi söz konusudur. Yasalanmızda da imar planlarının yapımı, uygulanması, yapı Bu kararıyla iktidarın, 26 Mart öncesinde izni, denetim işleri bir belediye görevi olarak önANAP'lı belediyelerce, kimi kişilerin, belli çevrele görülmüştür. özeğin, ilgili bakanhğın (19571984 rin, çokulusluların, onların yerli işbirlikçilerinin çı arasında İmar ve Iskân Bakanhğı'run) belediye meckarlarına olarak imar planlanna, yasalarına aykırı lislerince benimsenen imar planlannı onaylama sıbiçimde verdikleri gökdelen, otel vb izinlerinin, da rasında geri çevinne, değiştırerek onaylama yetkiha doğrusu kent ve kjyı yağmacıhğı girişimlerinin leri yanında, plan uygulamalannı özendirmek için engellenmesini önlemek, sürüp gitmesini sağlamak teknik akçal destek sağlamak görevi de vardı. İmar amacını güttüğü açıktır. Kent halkının, yörenin, hat planı konusunda bakanlığa tanınan bu onaylama ta Türkiye'nin çıkarlanna ters düşen, bu yüzden ka yetkisi, yönetim tüzesinde yer alan yönetsel denemuoyunun büyiik tepkisini çeken bu tür girişimle tim (idari vesayet) ölçülerini asan, koyu, hatta asıre, yapı izinlerine son vermek, plana uygun duru rı özekselci bir denetim niteliğindeydi. Özeğin, yema getirmek, getirilemiyorsa yapımını durdurmak, rel yönetimin yetkili organlannın istenci yerine kendi gerekiyorsa yıkrnak isteyen beletliyelerin bu tutum istencini koyarak yerel yönetim adına İcarar almalarına gem vurmak, yenilerine izin vennemelerini sı, örneğin bir planı onaylamayıp geri çevirmek olanakhyken planı değiştirerek onaylaması yasayla önönlemek istenmektedir. görülmüştü. Kent plancılıgı mesleğinin ülkemize yeHükümetin bu kararı, Ali Sirmen'in 12 Temmuz ni girdiği, mimarlann elinde bulunduğu bir dönem1989 günlü Cumhuriyet'teki "Yasalhk" başlıklı ya de, belediyelere yol göstermek, destek olmak amazısında kullandığı deyimlerle "özünde kent halkı cıyla yasayla bakanlığa verilen bu teknik denetim nın istencinin tersine olarak talancılara ayrıcalık, yetkisinin kullanımında bu amaçtan uzaklaşılmış, kolayhk sağlamaya yöneliktirî' Bu nedenle de tü Belediyelerdeki yanlış imar uygulamalarından da sorumlu olan iktidar, 1987 haziranında çıkardığı bir yasa değişikliğiyle aldığı yetkiyi yerel seçimlerden önce ANAP'lı belediyelere uygulayamamıştır. Bugün bir baskı aracı olarak muhalif belediyelere uygulamaktadır. 26 Mart'ta, yalnızca hükümete karşı duyulan hoşnutsuzluklar değil, aynı zamanda, ANAP'lı belediyelerin kent yönetimindeki kötü uygulamalarırun, bu tür imar yolsuzluklarının da büyük payı olmuştur. ANAP'lı adayları yeniden seçmeyen kent halklan, kentlerinin çıkanrra olmayan pekçok yapı iznini geri alacağını, plana uygun duruma getireceğini, hatta kimi yapılan yıktıracağını söyleyen muhalif parti adaylarını işbasına getirmiş, böylece adayların bu görüşlerini benimsediğini göstermiştir. Yeni kent yönetimlerinin halka verdikleri bu sözleri tutmak için kimi planJarda, izin işlemlerinde değişiklikler, düzeltimler yapmaya giriştikleri, hatta yıkıma geçtikleri bir dönemde belediyelerden imar yetkisini almanın kökeninde, yandaşı belediyelerin işbaşındayken verdikleri yapı izinlerine, plan değişikliklerine dokunulmamasını sağlamak, benzeri yeni olup bittiler yaratmada girişkenliği elinde bulundurmak durtüsü yatmaktadır. Yerel halkı, kent yönetimini bir yana iterek, onlara yaptırmaya zorlâyamayacaklan, benimsetemeyecekleri işlerde yeni yeni olupbittiler yaratarak belli çevreleri hoşnut etmek, onların çıkarına uygun plan değişiklikleri yapmak, imar kararlan almak amacının güdüldüğü anlaşılıyor. Amaç bu olmasaydı, ana görevi plana, yasalara aykınhkları, yolsuzluklan, yöntemdışıuklan önlemek, buna yarayışlı yöntemleri belirlemek, duzenekleri kurmak olan hükümetin, ilgililer işbaşındayken, gerekli araştırmaları, denetimleri, soruşturmaları yapması, suçlu görülenlerin yargılanmasını sağlaması gerekirdi. Belediyelerden imar yetkilerini alan hükümet, onların bu yetkilerini kötüye kullandıkları, iyi kullanmadıkları gerekçesine dayanmamış, yalnızca turizmin özendirilmesi amacını öne çıkarmıştır. Oysa yalnızca turizmin özendirilmesi amacının gudülmesı 1985'te çıkanlan Imar Yasası, öncekinin tersine, belediyelerden imar yetkilerinin alınması için hakbakanhğın elindeki onaylama yetkisini kaldırmış, h bir gerekçe oluşturamaz. belediye meclislerini son sözün sahibi olarak tanımıştır. İmar ve tskân Bakanlığı'nın Bayındırlık BaAçıkladığımız nedenlerle, belediyelerin özerklikanhğı'yla birleştirilmesi sırasında, kent planlan ğine ters düşen bir "yetki tecavüzü" ile karşı masıyla ilgili genel müdürlük kaldmlmış, küçük bir karşıya bulunuyoruz. Bakanhğın ada ya da parsel birime indirgenmiştir. Kentsel gelişmeye ilişkin ka ölçeğine değin inerek plan yapmak, yaptırmak, rar, yetki ve sorumlulukların belediyelere bırakıl planlan "resen" değiştirmek, değiştirerek ması, hem özekselsizleştirme (ademimerkeziyet) onaylamak yetkileriyle donaülması, kent planlamahem de demokratikleşrne açısından çok önemli bir sımn hem özüne hem de uygulamasına ilişkin kuadımdır. Ne yazık ki ANAP'lı belediyecilik anlayı rallara ters düşmektedir. Yönetsel yargı organlanşı, bu yetkinin kent halkının yararına kullanılma nın, yasayla da verilmiş olsa, özeksel yönetimin böysından çok, plansız ya da planlara aykırı biçimde lesi bir yetkiyi kullanmak için haklı nedenler bulukullanılarak belli çevrelere çıkar sağlamanın aracı nup bulunmadığını inceleyerek karar vermeleri tüdurumuna getirildiğine ilişkin örneklerle doludur. zeye bağlı devlet ilkesinin bir gereğidir. EVET/HAYIR 'Yola geldiler', 'Hepsini yola getireceğiz' diye gözdağı vermeler, mahalle mahalle dolaşıp tabana meydan okumalar sonuç vermedi. SHPtabanı oylarına sahip çıktı. Üçüncü kezyenmesini bildi antidemokratik tutumlan... istanbul İl Kongresi'nde Ercan Karakaş'ın bir kez daha İl Başkanlığına seçilmesinin bir anlamı var. Bu anlamı sosyal demokrasiye inançla bağlı olanlar duymuşlardır. SHP'yi üst yerlere tırmanmak için bir basamak, bir merdiven gibi kullananlar da duymalıdirlar, eninde sonunda duyacaklardır. Belki o zaman 'Böyle bir partide bizim işimiz ne, daha doğrusu 'emekten yana' bir örgütte bize iş yok' deyip başlarının çaresine bakarlar! Başka örnekler var: ismet İnönü ile Bülent Ecevit'in CHP'yi sola çekmek, sosyal demokrat bir içerik kazandırmak girişimlerine Feyzioğlu'lar, Kırca'lar, Satır'lar nasıl karşı çıkıp yeni bir parti kurarak CHP'den kopmuşlarsa; bugün de SHP'nin üst yerlerinde bulundukları halde parti programına, sosyal demokrat tutum ve ilkelere ters düşenler de sermayenin değil, emeğin partisi olan SHP'den ayrılacaklardır. 'Biz Zincirbozan'lardan geldık1, Biz bu partiyi sokakta bulmadık' gibi boş sözlerle sosyal demokrat tabanı susturmak, yanıltmak olası değildir. İstanbul il Kongresi bence SHP için bir dönüm yen sayılmalıdır. SHP tabanı antidemokratik yönetim anlayışını oylarıyla alt etmiştir inönü'nün ünlü deyişiyle 'arkadaş grubu' istanbul'da bozguna uğramıştır. O kadar ki, İstanbul ilini bütünüyle ele geçirmek niyetinde olan, bunu bütün davranışlan, sözleriyle belirten bir genel sekreter pazar günkü toplantıda kürsüye bile çıkamamıştır. Kongreden önceki günlerde İstanbul'un çeşitli yerlerinde konuşarak kendi 'arkadaş' adayı için oy isteyen bir genel sekreter il kongresınde kürsüye çıkmaktan niçin kaçınmıştır? Pek çok yerde karşılaştığı kınayıcı seslerle bir kez daha karşılaşmamak için... 'Yuh' çekmek güzel bir şey değildir, ama 'yuh' çekilmeyi gerektirecek davranışlar yapmak da güzel bir şey değildir. Tabanın onuruyia, kişiliğiyle oynayanlar ister istemez böyle güç duruma düşerler. Gerek CHP döneminde, gerekse SHP'de bir genel sekreterin, MYK üyelerinin tabandan bu denli ağır bir karşılık gördüğünü ben anımsamıyorum. CHP'nin Kasım Gülek, Kemal Satır, Ismail Rüştü Aksal, Bülent Ecevit, Kamil Kırıkoğlu, Ortıan Eyuboğlu, Mustafa Üstündağ gibi genel sekreterleri hangi kongreye gitseler kendilerinden yana olanlarca da, olmayanlarca da saygı ile karşılanmışlardır. SHP'nin önceki genel sekreterleri de öyle... İlk kez Sayın Deniz Baykal'a karşı çeşitli yerlerde protesto sesleri yükselmiştir. İzmir'de, İstanbul'da Baykal'ın konuşmaları tepkiler yaratmıştır. Baykal'ın düştüğü duruma daha önce hiçbir genel sekreter düşmemiştir. Bunun nedeni açık. Sayın Baykal bir türlü gerçek bir devlet adamı, sağduyulu bir lider, toplayıcı, birleştirici bir politikacı olamıyor! Kendisine umut duyanlar bile zamanla karşılarında yalnızca hırslı bir kişi, dar politikacılık yapan bir hizip başı bularak şaşkına dönmektedirler. Geçen gun Baykal yanlısı bir milletvekili ile konuşuyorum. Kongre bitmiş, Ercan Karakaş il Başkanı seçilmişti. Bu milletvekiline 'Şimdi Karakaş'ı üçüncü kez görevden alacak mısınız' diye sordum. Sustu. Bana Karakaş'ın görevden alınmasının nedenleri olarak birtakım yanlışlar yaptığını söyledi. Şu yanıtı verdim 'Deniz Bey gibi bakanlıklar, genel sekreter yardımcılıkları yapmış, üç kez milletvekili seçilmiş deneyimli bir politikacının yaptığı yanlışlar, Ercan Karakaş'ınkiler yanında hiç kalmaz mı?' SHP iktidara yurüyor. ilk genel seçimlerde büyük başarı kazanabilir. Kesin bir çoğunlukla Meclis'te yer alabilir. Türk halkının yazgısını değiştirebilir. Sosyal demokrat programına, ilkelerine, kişiliğine bağlı kalırsa, ülkede yerleştirmek, yaşatmak ıstediği demokrasiyi öncelikle kendi partisi içinde uygulamaktan kaçınmazsa... Tabandan yükselen sağduyulu uyarılara, sosyal demokrat çizgiye bağlı kalmak özlemlerine önem verirse... Parti içinde sen şusun sen busun diye demokrasiye aykırı birtakım bölücü, aynmcı yollara sapmazsa... Hele hele tabana gözdağları veren kişileri bir yana itmesini de bilirse... OKURLARDAN SSK Genel Müdürlüğü'ne Biz, aşağıda imzası olanlar SSK tstanbul Hastanesi KBB bölümüne muayene için çok çok erken saatlerde (06.3007.00) ve arka arkasına üç gün geldiğimiz halde muayene olamadık. Bu durumu hastanenin başhekimi Dr. S. K. Özel'e ilettiğimizde, "Daha da erken gelin benim yapabileceğim hiçbir şey yok " dedi. Başka sağlık birimlerine havale etmesini rica ettik. "Bu Genel Mudürlüğün yetkisindedir. Benim yetkim dışıdır. Talebinizi Genel Müdüre iletin" diyen Dr. S. K. Özel, Ankara'ya gidecek zamanımız ve paramız olmadığım söyleyince de bizlere hakaret etti, odasından kovdu, kovdurttu. SSK Genel Müdürlüğü'nden soruyoruz: Her ay avuç avuç hastalık primi parası ödediğimiz SSK hastanelerinde ne zaman insanca muamele göreceğiz ve ne zaman hastaneye gittiğimiz almıyorsun. Kumarın çok çeşidi var. Muhakkak ki "KazıKazan" da bir kumardır. Ben de iki üç tane aldım: Beş yüzbinler, bir milyonlar, on milyonlar çifter çifter ve yan yana çıkıyor. Insan öyle hararetleniyor ki, o anda ekmek parasınt veya ne kadar parası varsa hiç acı KazıKazan bir kumardır. Kumar alışkanlık haline gelince duymadan vermek istiyor. Gönül sizin: ister paramzı ömür boyu insanların sigaraya yatırın, ister Kazıhayatından çıkmaz. Sigara da öyledir. O da alışkanlık haline Kazan a yatırın, isterseniz başka gelince sonsuzluk arkadaşı olur. ihtivaçlara verin. Sigara alıp içerken karşılığmda İBRAHİM ÖZDEMtR Emekli öğreımen is ve dumandan başka bir şey gün muayenemiz yapılacak? EROL ÖZ FÎRDES GÜLER ÎSMAİL ÖZGÜR FİKRİ KOŞAR Tabanın Verdiği Ders... OKTff AKBAL KazıKazan ve siganı Uyandım. Gece saat 03.00. Işığı yaktım. Tam okuma zamanı. Başucuma gündüzden koyduğum kitabı akjım: "Tiyatro Şilrleri". Yazan: Bertolt Brecht. Çeviri: Korem Çalışkan. Desen: Esat Tekand. Yayımlayan: Metis. Kerem Çalışkan kitabın başına not düşmüş: "Tiyatro uzertne 'didaktik' konuşmalan, şiirsel bir çerçevede vermek, herhalde, ancak Brecht gibi yaşamının her saaOni, her anını tiyatro ve şHrie iç içe yaşayan bir usfaya özgu olsa gerek..." İlk sayfadan basladım. Ne diyor Brecht? Bana yakın gelen ilk dizenin altını çizdim: "İnsanın kaderi insandırl.." Peki, arabesk şarkılarda kaderi (yazgıyı) insanın dışında ve üstünde bir güçmüş gibi düşünmek göreneği yok mudur? Brecht ayrımı vurguluyor: "Kavrayamaz yoldan geçen biri Bakarken bir elma ağacına, Ağaç yetiştiricisinin bir bakışta kavradığını, İnsanın kaderinin insan olduğunu bilmeyen Gömmez iyice insan/." • Brecht'in "Tiyatro" adlı şiiri: "Çıkın ışığa Buluşabilenler Sevindirobilenier DeğişebHenknf Tiyatroda "ışık" ne demek? "IşMandırma" adlı şiirde ışığı duyumsuyoruz: "Işık verin sahneye ışıkçılar Nasıl gösteririz biz oyun yazan ve oyuncular SureOerimizi dünyaya yan karanlıkta? Gölgeli karanlık kendinden geçirir insanı Bizse uyanışını istiyoruz seyircinin, evet uyanıklığını Bırakın aydınlıkta görsün düşünu!.." Aydınlıkta görülen düş, artık düş değil bir tur gerçek sayılmalıdır. Tıyatronun gerçeği böyle oluşmuyor mu? * Tiyatro taklit midir? Hayır. Çok iyi taklit yapan kişinin çoğu zaman kötü bir oyuncu olması doğaldır. Çünkü oyuncu "taklitçT' değil "yaraöe/"dır: "yalnızca taklit eden Taklit ettiği şey konusunda Söyleceği olmayan Zavallı bir şempanzeye benzer Sahibinin sigara içmesini taklit eden Ve aslında tçmeyen Çünkü düşüncesiz bir taklit Gerçek bir taklit oiamaz hiçbir zaman." * Sahnede bir üçleme çıkıyor ortaya. Çünkü ortada üç kişi var: Oyuncu, bir. Oynadığı kişi, iki. ve üçüncusü de bu ikisinden oluşan sahnedeki kişi. Nasıl çözümlenir bu bilmece? Brecht diyor ki: "Tabii, kral gibi davranırdık Kral olsaydık, ama kral gibi davranırken, Farklı davranmış olurduk kendimizden." • Tiyatro nereden kaynakJanıyor? Sorunun yanrb kesin: Vaşanv dan. insanlar her gün bilir bilmez, bilinçli bilincsiz tiyatrodaki gibi davranırlar. Tek sözcükle "oynarlar". "Kahraman"\ oynayan; "korkam oynayan; "alçak"\ oynayan ve "âşık"ı oynayanlar çevremizde hayatın sürekli tiyatrosunu oluşturur. Ama bir de "taklltçiler" var: Devlet adamı taklidi yapanlar, hükümet adamı taklidi yapanlar, bakan taklidi yapanlar, "yargıç" taklidi yapanlar, "yazar" taklidi yapanlar, "adam" taklidi yapanlar... Türkiye'de taklitçiiik öylesıne egemenleşti ki koskoca toplum demokrasi taklidi yapar oldu. Işığı söndürdüm... Uykum gelmişti. B N M R K I A R 1 M Köy Enstitütüleri kurucularından Eğitimci, değerli insan HÜRREM AKMANGİL yaşama gözlerini yummuştur. Aziz naaşı 23 Ağustos 1989 Çarşamba günü (bugün) Göztepe'de Tütüncü Mehmet Efendi Camisi'nde kıhnacak öğle namazından sonra Karacaahmet Mezarhğı'nda toprağa verilecektir. Derin üzüntüyle duyurunız. ÇIKTI Tüm plak ve kasetçilerde. VE MEIANKOÜ YOKSUN SEN CANIM S1K1UYOR. CANIM MOR MENEKSE SENİ SEVfYORUM AUNMA AĞUYORSAM TUTAMIYORUM KENDİMİ GURBETTE AKŞAM SENİN İÇİN SAFSiZ. C LC!NC£ r. ;VORLM AMSEVA SAYGIYLA Ismail Hakkı Tonguç, Saffet Ankan, Hasan Ali Yücel, Sabahattin Eyuboğlu ve 20 köy enstitüsü müdürüyle işe dayah, üretken, ilerici eğitim çalışmalanna katılan, 1946 yılından sonra köy enstitülerinin yıkılması için kendi içinden ve dışardan cadı kazanı kaynatanlarla savaşımını sürdüren, Türkiye öğretmenler Dernekleri Federasyonu, TÖS, TÖBDER, Imece Dergisi gibi kitle hareketlerine ve yayınlara katılan TİP adaylarından Atatürk döneminin yetiştirdiği örnek eğitimci, dava adamı, yazar, hümanist, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nden müdürümüz ve öğretmenimiz SENİ SEVtYORUM HÜRREM ARMANGİL'i yitirdik. Aziz hatırası önünde saygıyla eğiliriz. «ONCE IFLA5 ETT !SS2 TENHA USUYOBUV 15;TWA|( 1Ç1Jİ !C1WJ. IÇfMDEF. HIC ARAJjK VEHMEDE^ SENİ SF.lv3RtM. SEf.i SE>:• C = :• 5ENI SEVIVORUM DV0RU 1 .' SÛVLEMEUEM L « I U B1L.ORLV AMA HOS'JMA GIDiVCP fC:vi t s r V C R suvıuyofiL v SEN! SEVlVDRtU. SEfi: 5EV|V0fi^V SENK SE.'IVDPLM. SEN) SEV1V0PUV SENi SE'.'IVORLM D »E 5ENDE'. CNCE HIÇ KIV5t>î Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü çıkışlı öğrenciler adına HASAN BİLECtK İBRAHİM BALTACI 1.3.195623.8.1985 Canımız, can dostumuz, biricik ÇAYIR 'ımız seni unutmadık, unutmayacağız. 0 SEM 5EVVEKTEN K H C 50Vİ.EVEMEM iAZ'M BIİIVOPL V SUSML>ORICIW SENİ SEVIV0BUM ClVORUJ.1 CANIM1M ISTEDlCl ICIM1N TITREDlC! Arkadaşları adına BEŞİR ALBAL KOCAELİ 1. ASLİYE CEZA HÂKİMLİĞİ'NDEN E. No: 1988/71 K. No: 1988/741 Hırsızlığa teşebbüs suçundan sanık Yaşar ile Fadime'den olma 1967 d.lu Eskişehir ili Merkez M. Kemal Paşa Mahallesi K. 163'te nufusa kayıth olup halen Ankara Çalışkanlar Mahallesi N: 13 aynca Gebze ilçesi ES karayolu kenannda çadırda kalır Ayşe Ucaksoy hakkında yapılan açık yargüama sonunda: Sanığin müsnet suçtan TCK'nun 491/4, 61, 522, 40. maddeleri gereğince neticeten 1 ay 10 gün hapis cezası ile tecziyesine, 647 sayılı kanunun 6. maddesi gereğince ertelenmesine 18.083 TL mahkeme tnasrafımn sanıklardan tahsiline 12.12.1988 tarihinde karar verilmiş, 7201 sayılı tebligat yasası uyannca adresi tespit edilemediğinden gıyabi hükmun aynı yasanın 28, 30, 31. maddeleri gereğince Resmi Gazete'de ilamna, tlanın yapıldığı tarihten itibaren 15 gün sonra tebliğin yapdmış sayılmasına ve bir suretinin mahkeme divanhanesine asılmasına karar verilmiştir, ilan olunur. Basın: 29666 Biz \afdegA, Müzik üretiriZ İŞTE! BU )W D E r » . ÛNCES: ' O K : SEN! S E V ^ ' 3 R L M . S E N = ; . • • • S£M AMACi« BCti SM.Z SEVDISMER OLS* K' t ! ... BEN SENİ SEVMENIN TSDINI C»KARIvORl'V AKLIMDAYKEN DUN İ)(SAW 0 ıfADlNA CU L'M SE VE r '." ÇüHKU OJN i ' j A M CJ BL 5aBİH ; I B ' SE^ SEV'VCBCLM ÇAĞDAŞ GAZETECİLER DERNEĞİ Gazeteciler için Ingilizce kursları Başvuru: Neil Kendrick 347 48 28 SÛVtEVEtlV DEHSE».: YiLAN VJL/.N OLUfi SEM S£V1YORUW SEN! SEV'IvomjM KAYAHAN I YAŞAR KEKEVA Piökçılık, Kasetçılık San ve Tıc AŞ İ M C 6Blok6439Unkapam/IST r 5118271 520/410 Ccm Üd&un SAVAŞ BİR SÜRGÜN KURTARICINIZ! Kemal Sülker 2000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 3941 Cağaloğlulstanbul SEM SEV'IYORUM
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear