Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
9 TEMMUZ 1989 PAZAR KONUĞU CUMHURİYET/15 Ermeni kökenli Gürcü sinemacı Paradjanov, kapitalizmi de komünizmi de eleştiriyor: Dışavurumcu özellikleri Paradjanov'un her şeyinden yansıyor. Kocaman ve durduğu yerde duramayan ellerinin hareketleri ve işaretleriyle, yüzünden eksik olmayan mimikleriyle anlatmak istediklerinin altını kalm kalın çiziyor. Ârkadaşımız Atillâ Dorsay, Sergey Paradjanov'la, bu "perestroykanın gezgin tanıtıcısı"yla sinemasının yanı sıra başka şeyleri, hatta daha çok başka şeyleri konuştu. însanhk içîtı ıııııut kültür ve sanatta PAZAR KONUGU Bu yıl İstanbul Film Festivali'ne "Aşık Garip" adlı filmiyle katılan Ermeni asıllı Gürcü sinemacı Sergey Paradjanov, ömrü Sovyet makamlarıyla uğraşmakla geçmiş, görmüş geçirmiş bir ihtiyar. İçeri girmiş çıkmış, ürettiği tasarılar bir türlü kabul görmemiş, ama o yılmamış, yenilerini üretmiş... Ve Paradjanov, perestroyka ve glasnost Sovyetler'inde bugün geç gelen görece özgürlüğü yaşıyor 60'mdan sonra. Kutsal kitapla, dini kastetmiyorum. Halkın gerçek kültürünü, birikimini kastediyorum. Mimarlık, resim, folklor, bir halkı halk yapan, bir insanı insan yapan şeyler. BunJar bizim özbenligimizdir, bunlara dönmeliyiz. Her yerde, sokaklarda gangsterler var, kapitalizmin ürünü. Her yerde Coca Cola var, Amerikan TV dizileri var, benzer değerler var. Bunlan yok etmeliyiz. Her halk kendi özellikJerine, öz değerlerine kavuşmalı. HHHHİKmi insanlığın kurtuluşu için kültür ve sanatı mı oneriyorsunuz? Bakın... IstanbuPda Bizans mozaiklerinin Türk hükümetleri tarafından onarılmış, bakıma ahnmış mozaiklerinin parlaklığını görünce şaşırdım. Önce sevmemiştim Istabul'u.. Her yerde dükkânlar vardı, aynı veya benzer şeyleri satan... Her ülkede görulen mallar, reklamlar, sloganlar ve vitrinler vardı. Ama tarihsel anıtları, onların korunmasını, eski kenti görünce fıkir değiştirdim. Burası muazzam bir kent. tşte insanlığın ortak kultür eserlerini, yaratılarmı böyle kuşaktan kuşağa geçirerek insanlan mutlu, guzel bir dünyada yaşatabiliriz. nu, önceden kestirilen biçimde çözümlenemez. Bu, insanlann kafa yapılarının değişmesiyle kendiliğinden oluşacak. Gençler bunu çözümleyecek, biz eski kuşaklar da onlan seyredeceğiz veya istersek izleyeceğiz. ^BKKMMarksizmin dnsel sorunlara çözümler getiremediğini düşünüyor olmalısımz? Marksizm, et ve şeker sorununa bile çözüm getiremedi. Ben, bunları ancak pistonla edinebiliyorum. Ve Lenın'in "albndan ttıvaletler" dtışü, aruk bir şaka bile değıl. YANLIŞUK NEREDE? ~ ^K^^MPeki, bunları Marksizmin yetersizliğine mi bağlıyorsunuz, yoksa gunumüz sosyalisı toplumlarındaki uygulama yanlışlarına mı? Her ikisine de... Bence Nietzsche'nin "Zerdüst ögretisi", belki bugün bize Marksizm'den dahayakın... SÖYLEŞİ ATİLLÂ DORSAY 3/ıce İstanbul'dan başlayalım. Size ne anlatıyor bu kent? İstanbul benim için sadece coğrafi bir yer, Karadeniz kıyısında bir kentti. Şimdiyse onun bir dürrya harikası olduğunu düşünuyonım. Bızim orada Gürcü mimarlar, bana bu kentin mimarisinin görkeraini anlatmışlardı. Dün Ayasofya'yı, Kariye'yi, camileri ziyaret edince bu kentin nasıl bir kültur sentezi oluşturduğunu anladım. Turk hükümetlerinin Bizans yapılannı, mabetlerini böylesine korumuş olmaJarı çok güzel, onlara dünya kültüriıne yaptıkları bu hizmetten dolayı teşekkür etmek gerekir. Zaman içinde, bu İHl^Hiy r '//ar boyu Sovyet iktidarlarıyla basımzın koruma hizmetinin aıüamı, önemi daha iyi anlaşıderde girdiğini biliyoruz. Sizin için "perestroyka" ve lacak. "glasnosf'un ozel bir anlarm olmalı. resim mi? çok mimari mi sizi etkiler, yoksa Bunlar dekoratif yalanlardan ibaret... Benim kuşağım, Stalin.Knışçev, Brejnev dönemlerini yaşadı. Biz artık belli bir yaşama geleneğine sahibiz. Perestroyka ve glasnost, bizim yaşamımızda ne gibi bir değişiklik yapacak ki? Belki genç kuşaklar için... ama belki şu anda ana karnında olan çocuklar için bir ise yarayabilir. Gorbaçov, toplumu yeniden yapılandırmak, yeni bir yapı kurmak istiyor. bu yüzden sevmiyorum. Çunkü yaptıklan tipik burjuva kültürü ürünleri. Ülkelerinin, halklarının gerçek kültürüyle bir ilişkisi yok. "Fanny ve Atatandre" filmi örneğin (Bergman'ın son filmlertnden biri), tipik bir burjuva üriinü. lsveç toplumu üzerine hiçbir şey yok bu filmde.. Bu tehlike her toplum için var. İstanbul sokaklannda da CocaCola'dan, Fransız fılmlerinden geçilmiyor. Oysa tstanbul bir Türk kenti,' ama sokaklan Paris sokaklarından farksız. Hepimiz öz kültürUmüzü yitirmek tehlıkesiyle karşı karşıyayız. ttt^^Mtnançlı biri misiniz? erestroyka ve glasnost dekoratif yalanlardan ibaret. Biz Stalin, Kruşçev ve Brejnev dönemlerini yaşadık. Bu iki yeni kavram artık bize ne değişiklik getirecek ki? Yeni kuşak için, hatta şimdi ana karnında olanlar için bir şeyler getirebilir. P, Din, bir faktördür. Bir itici güçtür. Eğer inanç olmasaydı, Ayasofya olur muydu? Büyuk camiler olur muydu? Dinin yol açtığı sonuçlar ve yaratılmasına katkıda bulunduğu sanat eserleri, dinin kendisinden daha önemlidir. Bu arada, Islam dinini takdir ettiğimi soylemeliyim. Festivalde gösterilen "Aşık Garip" fılmimi yaptığım zaman, kimi Ermeni dostlanm, benle selam sabahı kestiler. Çünku bu bir Türk halk hikâyesidir, biliyorsunuz. Onun için bu fılmi Türk haikının görmesini çok isterim. Türk halkı deyince de, benim aklıma öncelikle kadınlannız, yani Turk anaları geliyor. O geleneksel giyinme biçimlerini, işlemeli yemenilerini, oyalı mendülerini yüzyıllardır koruyan bu kadınlara hayranım. Ancak şimdi Batılılaşma, Avrupahlaşma her yerde etkisini gösteriyor. Burda da bunu fark ettim. ^•^^•Ko/cu/uAr/a/ı hoşlanıyor musunuz? Hangi ülkeleri görmek isterdiniz? tstanbul'da, önce ınitnari... Bu kentte çeşitli üsluplann, Rönesans, Barok, Osmanlı, modern vb. mimarilerin birlikte uyum içinde var olmaları insanı çok etkiliyor. Babam bir antikacı dükkânı işletirdi. Antikalar, hahlar içinde büyüdüm. Bunlardan çok iyi anlarım. ^KHKKMtstanbulda halı, antika türünden şeyleri görme olanağı buldunuz mu? Güzel antikalar var, evet. Ama çok pahalı. Biz yanına yaklaşamayız. Tiflis'e gelin de size antika göstereyim ben... Kapalıçarşı'yı gezerken, bir Ermeni bana 3 tane "kalemkâr" işi resim hediye etti. Çok memnun oldum. Hahlar da çok güzel, ama pahalı. Kapalıçarşı'da öyle guzel şeyler gördüm ki, turistlerin bunları satın alıp ülkelerine götürebilmeleri yazık. Sizin hesabınıza yazık... PEŞIMDE MUHBIR [Yani Sovyet toplumunun geleceğinden umutsuz musunuz? Aslında "perestroyka"ya en çok benim inanmam gerekir. Çünkü şimdi beni her yere yolluyorlar. Ben sanki "perestroyka"nın canlı kaıutı, gezginci tanıtma malzemesiyim: Paradjanov New York'la, Paradjanov Paris'te, Paradjam» İstanbul'da... Eskiden peşimde surekli bir muhbir gezerdi. Şimdi dost refakatçılar var. Gorbaçov'a elbette inanıyonım. Ama o, yapmak istediği reformların kurbanı olacak. Ve yarın Gorbaçov gittiğinde, ben yine hapse gireceğim. W^K^MGeçmişte film yaptığmız Kruşçev, Brejnev gibi dönemlerde hep aynı güçlüklerle mi karşılaştımz? Zaman zaman farklı, kolay dönemler olmadı mı? enım sınemam, sınemamn genel akışına ters düşüyor. Ama genel akışa ters düşen şeylerin sanat olmadığı söylenebilir mi? Sinemada da, tüm sanatlarda olduğu gibi, en önemli şey, halkm gerçek kültürüne, kültürün kökenlerine inmektir; gerçek budur. \Sizin kendinize özgü, sanki tablolardan oluşan dekoratif bir sinemamz var. özgün, ilginç, kimseninkine benzemeyen bir sinema. Ancak bu sinema, birçok insana göre sinemanm özti olan "hareket" öğesini biryana btrakıyor. Ne dersiniz? Benim sinemam, sinemanın genel akışına ters düşüyor. Ama genel akışa ters düşen şeylerin sanat olmadığı söylenebilir mi? Ben tam tersini düşünüyorum. Bu sinema var, ben Paradjanov olarak böyle bir sinema yapıyorum. 1924'de Gürcistan Cumhuriyeti'nin başkenti Tiflis'te doğdu. Ermeni kökenli sanatçı, tüm yaşamını Gürcistan'da geçirdi. Moskova Sinema Enstitüsü'nde okudu. 1954'den beri film çekiyor. 1965'teki "Ates Atlan" filmiyle dünya çapında ilgi kazandı. Sonra "Sayat Nova", "Suram Kalesi Efsanesi", "Aştk Garip" filmlerini yönetti. Eksantrik, alaycı, asi kişiliği, Sovyet yöneticilerinin hiçbir zaman hoşuna gitmeyen Paradjanov, birçok tasansının reddedildiğini, projelerinin gerçekleşmediğini, kimi fılmlerinin raflarda tozlandığını görmenin uzüntüsünu yaşadı. 1974'te "sanat eserleri kaçakçdığı" ve "escinsellik" suçlarmdan yargılanarak 3 yıl tutuklu kaldı. 1980'de ş'öyle diyordu: "Ben bir rejim düsmanı değilim. Yalmzca lanetli bir sanatçıyım. Hoşa gitmiyorum, tedirgin ediyorum, konformist değilim." Paradjanov, ancak son yıllardaki yumusama döneminde biraz rahat yüzü gördu, saygınlık kazandı, filmleriyle birlikte uluslararası şenliklere katılmaya başladt. S E R G E Y PARADJANOV Sovyetler'deki utusala hareketler ve son günlerde Gürcistan'da olanlar üzerine ne diyorsunuz? Bu işler, önce Karabağ Ermenilerinden gelen tahrikle başladı.Ermeniler provokasyon yaptılar ve Azerbaycan'dan haksız isteklerde bulundular. Karabağ'da veya diğer eyaletlerde yürüyüş yapanlann resimlerini gördünuz mü? Bunlar Rusların burjuvalaşmış kesiminden gelen gençlerdir, her şeyleri vardır. Birçok kişinin, örneğin benim sahip olmadığım birçok şeye sahiptirler. Bugun Karabağ gençleri artık Moskova'ya gidip Rus kızlarıyla flört etmeyi değil, Azerbaycan kızlarıyla flört etmeyi düşlüyorlar. Her şeyi olan insanlarm bu provokasyonlara alet olması üzücü. i ü ^ l ^ i V S a y Paradjanov, hep böyle heyecanlı, öfkeli misiniz? Ben böyle öfkeli olmasam, biz böyle öfkeli olmasak, yann Gorbaçov'u yok ederler. Unutmayın, Gorbaçov'un her yandan düşmanlan var. Rusya'da da bir burjuvazi olduğunu unutmayın. İyi yiyipiçen, iyi giyinen, iki arabası olan insanlar var. Ben ise tam 3 kez hapse girdim, yıllarca kaldım. Bugün hâlâ doğrudürüst bir tuvaletim, telefonum yok. Nasıl öf En çok tzlanda'ya gitmek isterdim. Çünkü orada tek bir ağaç varmış!.. Yalnız, tek başına.. Onu görmek isterdim. Son bir yıldır hep yolculuk ettim. Amsterdam, Paris, Venedik. Ama bütün bu kentlerden sonra, yeniden sosyaJizme dönüş var. ^EKEMTiflis'te bir tur komün hayalı yaşadığığınız. evinizin kapılarının herkese açık olduğu, sayısız dostunuzun, hayrantnızın girip çıktığı söyleniyor. Birçok kişi, benim bir tür şef, lider gibi davrandığımı söylüyor ve beni eleştiriyor. Genç insanlan çok seviyorum. Benim hayatınu, bana düşünmeyi öğreten eski insanlar kurtardı. Ben de şimdi gençlere karşı görevimi yerine getirmeye, hayat deneyimlerimi onlara aktarmaya çalışıyorum. Blucinli, uzun saçlı gençlere de kapım açık. Ama onlara özentilerden kurtulmalarını, kökenlerine dönmelerini öğutlüyorum. Onun için siz Türklere de kökenlerinize dönw nsanlığın geleceğini İncil'e bağlıyprum ben. Her ulusun kendi İncil'i, kutsal kitabı vardır. Bu da o halkm kendi kültürel birikimidir, insanı insan yapan şeyler kısacası. İnsanlığı mutlu etmenin yolu onun kültür birikimini geliştirmek, yaşatmaktır. menizi, asıl külturünüze, asıl değerlerinize dönmenizi öğütlerim. Siz Türklerin sert, istilacı, fetihçi insanlar olduğunuz söylenmiştir. Ama bütün bunlar da sizin karakterinizin bir parçası. Öyle olmasaydı bugün bu güzel şehir, İstanbul, sizin olabilir miydi? KENDIMI TURK GİBİ HİSSEDİYORUM ökenlerden söz etmişken, siz kendinizi çok Ermeni mi, yoksa Gürcü mü sayıyorsuBugün kendimi Türk gibi hissediyorum. Burada bir film çekmeyi çok isterim. Ama sizin bakanlannız da sarunm aynı bizimkiler gibi: Biz sanatçıları anlamaktan çok uzaklar. Galiba sizin için en iyisi, Muslafa Kemal gibi bir adamın yeniden gelmesi. Yeniden doğusa inanıyor musunuz? Aslında inanıyonım. Ama örneğin Stalin ve nun yeniden dönebileceklerini düşününce, inanmamayı yeğliyorum. Şenlikte yarışan "Tamklık" adlı film, Stalin'in ezdiği Şostakoviç'in yaşam öyküsüydü... Aman Stalin'i rahat bırakın. Filmi görmedim, ama Stalin hazır öte yana göçmüşken, onun adını anmayalım. Bakarsmız duyar, geri filan dönmeye kalkar'... Tarihteki diktatörlerin yaşamı üzerine yeterince film yapıldı. Neron, Kaligula, Hitler. Bunlar hep birbirlerinin devamıdır. Stalinizm de Hitler faşizminin öteki yüzüdür, bir yansımasıdır. Butun bu diktatörlerin Allah belalarmı versin!... İSTANBUL, KOLAJ RESİM GİBİ ^^^^•Gü/ru sinemasının ünlü yöneımenleri arasmda ortak noktalar var sanıyorum. "Pirosmani" nin yöneımeni Şengalaya, Tengiz Abuladze vb. yönetmenlerin sınemasmda ortak şeyler çok. Ne dersiniz? "Pirosmani" filmi gerçekten de bir başyapıttı. Abuladze'nin filmleri, özellikle "Pişmanlık" da öyle... Bu iki yönetmenin filmleri, hem sanatsal hem de politik nitelikleriyle ön plandaydılar. Ama ne yazık ki ikısinin de mesleği köreltildi, istedikleri gibi çalışmalarına olanak verilmedi. Ukrayna'da aynı şey oldu. Şunu belirtmek isterim: Sinemada da, tüm sanatlarda olduğu gibi, en önemli olan halkın gerçek kükurüne, bu kültürün kökenlerine inmektir. Yoksa yapılan gerçek olmaz. Yine İstanbul örneğine dönmek istiyorum. Bu kentteki kültur karmaşası, kültür ler in üst uste yığılması, bana kolaj tekniğiyle yapılmış bir resmi anımsatıyor. Sanki benim filmlerim gibi!.. Her yapı, her eser, ait olduğu dönemin, dinin ve kultürun simgesi gibi. İyi bir film de böyle olmalı, bir kültürü simgelemeli. Yoksa her Ulkede görülen burjuvazinin ortak kültürüne dönüşür. Bergman, Bunuel gibi çok önemsenen yönetmenleri de İstaabul'a Avgi Sergey Paradjanov yalmzca dünyada bir mekân olarak algıladığı is1 tanbul a gelir gelmez hayran kalmış. Anlatlanlann çok daha ötesinde şeyler bulduğunu Hayır. Hep zor oldu. Bugün ise beni İstanbul'a yolluyorlar, ama cebime koydukları para 20 sterlinden fazla değil. Bir çiklet bile alamam. Bu mu "pereslroyka", sanatçıya saygı? Kefir içip yan yatan insanlan yeniden yapılaştıramazsınız. Yeniden yapılaşma, perestroyka, ancak yeni kuşaklarla olabilir. O da, onları ana karnından itibaren yeni biçimde eğiterek. Yeni kuşaklar için yeni idealler yaratmak gerekiyor. Halkın yüzde doksanı akıllı, yetenekli insanlardır. Halk, her yerde olduğu gibi bizde de sağ söylüyor bu kentte. Istanbul'u kolaı resımlere benzetiyor. Çok sayıda uygarlığın fotoğraflannın üst üste yapıştınldığı ve katmerleştikçe guzelleşen bir kolaj resme. keli olmayayım? WKKK^^B$ovyetler'deki cinsel özgürlük konusunda ne duşünüyorsunuz? Şimdi Sovyet adaleti benden özür diler gibi. Çünkü şimdiye dek, bana hep cinsel standartları delen kişi diye bakıldı. Cinsel sorunlar, dolaylı olarak burjuvazinin aşırı beslenme durumuna bağlıdır. Burjuvazi, kendi pisliklerini örtmek için cinsel yaşamı da belli normlara bağlamıştır. Cinsel ozgürlükler soru duyu sahibidir. Ama geri kalan maskaralan ne >apacaksınız? , kapitalizmin de, komünizmin de geleceğinden umutsuz gözüküyorsunuz. tnsanlığın geleceğini neye, hangi umuda bağlıyorsunuz? İnsanlığın geleceğini İncU'e bağlıyorum. Ama yanlış anlamayın: Her ulkenin, her halkın kendi İncili, kendi kutsal kitabı vardır. Yine yanlış anlamayın: SENEMASI HAKKENDA NELER YAZILDI? Bu filmleri yapmak için Paradjanov olmak gerekir "Sayat Nova". Bu hemen hemen sessiz bir film. Sükunet, zaman zaman Ermeni, Gurcü veya Azeri Türkçesi dillerindeki fısıltılarla bozuluyor. Uzaktan gelen bu seslere kınk şiirler, dualar, tamamlanmamış yakanşlar gelip ekleniyor. Öylesine ki, sanki bizlere bir şiirin ve onu yaratarun yaşamının belli bir sonu, bitişi olmadığını anımsatıyor. Evet, sesler bitmiyor... Nesnelerin ise sanki önlerinde ölümsüzlük var. Hahlar, giysiler, kumaşlar, kâseler, müzik aletleri veya çalgılar, bu yararlı veya lüks nesneler, sanki sadece varlıklarıyla bize insanoğlunun dünyadan geçişinin gerçeğini duyumsatıyorlar. Bu simge nesneler, dünyanın tüm öbür ülkeleri ve halklan gibi sıradanlaştırılan bir ülkenin kültürel referansları bu film, hem bir tarih kitabı hem de bir şiir işlevi göruyor. Hem ünlü Ermeni şairinin yaşamı hem de yaratma denen olayın tum karmaşık örgusü anlatılıyor. (Robcrt GrcIier1982) "Suram Kalesi efsanesi".. Ortaçağ minyatürlerini anımsatan ve her biri bir başlık taşıyan bölüraler halinde yapılandırılmış olan bu film, Gürcü kültürünün bağrına yeni bir dalış... Ancak bu kez, bu kültürün, günümüz Sovyetler Birliği'ni oluşturan tüm bir uygarlıklar mozaiğinin (Katolik, Ortodoks, Müslüman, Fars, vs.) değişik öğeleriyle ilişkisi de söz konusu... Paradjanov, aslında yozlaşmış kültürel gerçeklerden başka bir şey olmayan bir Türk folkior anlayışına ödünsüz biçimde karşı çıkar ve halkça ve iktidarca bih'nmeyen, dolayısıyla denetlenmesi de söz konusu olmayan kimi öğeleri karmaşık biçimde kullanırken, sansürle başının derde girmesinden de kurtulamıyordu. Çunku yönetim, onun yapıtlarının, ülkenin görünürdeki estetik ve ideolojık "konsensus"unda bir gedik açtığını düşünüyorlardı. Oysa bugün Paradjanov kökenlerıni arayan ve halk öykülerini, plastik sanatlan, sözlü efsaneleri destanları harman eden sanatı Sovyet yönetiminden daha iyi kabul görüyor. "Suram Kalesi Efsanesi" basit anlatım öğelerıne indirgenmesi olanaksız yapısı içinde şaşırtıcı bir güzellik ve buyu duygusu veriyor. (Raphael Bassan 1987) "Aşık Garip". Yalmzca birkaç kamera hareketi ile canlanan uzun, sabit planlarla meliesten beri perdede görünen en garip "Şark Pazartan"nı gözumüze dayayan bir film yapmaya cesaret etmek, ustelik de bunu başarmak için herhalde ancak Paradjanov olmak gerekir. Öykü ise güzel Şehrazat'ın binbir uykusuz gecesinde anlattık•annı yineliyor. Üstelik film, Bombay stüdyolarından çıkmış Hint filmlerinden beter biçimde yapay dekorlarda acele çekilmiş duygusu uyandırıyor. Ama Paradjanov'u kurtaran şu: O bir "oryantalisl" gibi değil, gerçek bir "oryantal" (Doğulu) gibi hareket ediyor. Böylece o çoktan yitip gitmiş bir sinema tarzının kökenlerini, asıl çıkış noktasını yeniden yakalıyor. Kafkasya'nın kültur çeşitliliği, türlerin karışımını, çok uzaktan gelen akımların uyum sağlamasını kolaylaştırmış olmalı. Paradjanov Hıristiyan Doğu ile Müslüman Doğu'nun kesişme noktalarını yakalamış gibi... Sintbad'ın olağanustülüğü ile Nasrettin Hoca1 nın mizahını birleştiriyor. Bir büyuk sinemacının olağanüstü ve gülmece duygulannın gelişmişliğine butün Şark'ların imajlarıyla beslenmiş bir büyuk plastik sanatçı yanı eklenince, işte ortaya çıkan şey Pa Aşık Garip Sergey Paradıanov'un Istanbu! Film Festıvah nde gösterilen Aşık Garip adlt filmı bir bmbır gece radjanov'dur. masalından esınlenmış. Uzaktan bakanlara Bombay studyolannda çekilmiş sıradan Hınt filmlerim çağrıştıran Aşık (Guy Gauthier 1988) Ganp'te, Paraıijanov, yıtıp gıtmıs sinema tarzının kökenlerini, asıl çıkış noktasını yakalıyor (Fotoğraf Ara Guler)