24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 TEMMUZ 1989 PAZAR YAZILARI CUMHURİYET/13 New York'tan Bayrak yakma ve anayasa ...Monarşist devam ediyor: "Bayrak yakanların cezalandırılması yerine, cumhurbaşkanının ezbere insan hakları beyannamesini okuması için anayasa değişikliği yapılmalıdır. Şaşırırya da teklerse 30 gün hapis cezası verilmelidir." ŞEBNEM ATİYAS NEW YORK Manhattan'ın orta yerindeki Central Park'ta değişik bir kalabalık. 4 temmuz ABD'nin kuruluş yıldönümü. Ara sıra insanlar gruplar halinde yıldızlı ve çizgili giysileriyle, bayraklannı başaşağı sallandırarak yoldan geçiyorlar. Bir süre sonra bir başka grup "seçim bakkı" gibi sloganlar atarak, ellerinde salladıklan askılarla yolun orta yerinde toplanıyor ve yıldızlı çizgili bayrağı ateşe veriyor... Bir köşede göbekli, tıknazca, kırmızı burunlu bir adam, başında Amerikan bayrağı sarılı silindir şapkayla, yüksekçe siyah taşın üzerine çıkmış, etrafına kiiçük bir kalabalık toplamış, nutuk atıyor: "Mütemayiz demokratlar, ayakta seyahat eden yolcular, balıkçılar, sinemaseverler, biracılar, gazete okurlan, park sıralannın patronlan ve sayın ya)alar... Ailem yeni dunyaya taa 1680'lerde ayak bastı. tngiliz yasaları altında yeterli bulmadıklan kısıtlamalan, fazlasıyla yaşamaya geldiler buraya ve devrirn pallak verinceye degin neredeyse bir yiizyıl boyunca semirdiler, geliştiler. O zamanın, ne olursa olsun tek oloritesi olan krala sadıktılar, ama siz gelin de bunu silahlı insanlara anlatın bakalım. Boylece dedelerim yeni bir tngilıere yaratmak yönündeki hülyalannı bir kenara bırakıp çareyi kuzeye kaçmakla buldular. Tekrar geriye dönmeye niyetlendiklerinde ise arlık bütfin iyi lopraklar başkalannın olmuşlu. 44. Sokakın babsından, Harvard yat kuliiplerinin ve hukuk odasının önünden geçerken dedelerimi anımsarım. Eger benim büyüklerim biraz daha az ilkelerine sadık insanlar olsalardı, bugün bu saydığım tapınaklar eski soygunculann ve korsanların lorunlanyla dolu olmak yerine benim kardeşlerimle dolup taşacaklardı." (Alkışlar) "...Devrimden asıl çekenler biz monarşistler olduk. (Alkışlar) Ve eger devrim bize çektirdiği sefalete degecekse, o zaman hepimiz 4 temmuzda duraklayıp, üzerine kuruldugu büyük fikirieri yeniden duşünüp taşınmaiıyız ve burada hepinize söyliiyonım, size onları nanrlatacak olan bu George Bush degildir.." (Gülüşler, alkışlar).. Fşte böyle, 4 temmuzda ABDde bu yıl değışik ve karışık bir protesto ortamı yaşanıyor. Bayraklannı başaşağı taşıyanlar, anayasa mahkemesinin bayrak yakmayı, anayasanın koruduğu bir hak sayan karannı protesto eden Amerikan milliyetçileri. Bayrak yakanlar ise yine anayasa mahkemesinin kürtajı anayasal hak olmaktan çıkaran karannı protesto eden kürtaj yanlıları. Kısacası 4 temmuzun gündemi anayasa. Amerikalılann büyük çoğunluğu, çatışan nedenlerle de olsa anayasa mahkemesini protesto etmekle meşgul. Devrimden ne denli çektiğinden yakınan eski monarşist nutkuna devam ediyor: "...tşte bu sırada. sizinkiler, benim dedelerimi tekmeleyip almak için, yıllar yılı daima teblike altında yaşayacak olan o güzelim fikri ortaya attılar Birey haklan fikrini.. (Öksürükler, balgam sesleri).. Kısa keseyim.." (Alkışlar) Vücut kasları ağırlık kaldırmaktan ve düzenli jimnastikten aşırı gelişmiş, yağlanarak parlatılmış, pembe ve yeşil çizgili siyah jarse daracık şortlanyla dağ gibi iki sarışın adam, patenlerinin üzerinde protestocuların arasından, nutuk atan adamın farkına bile varmadan, güzelliklerinin tadını çıkararak kayıp hızla kayboluyor. Patencilerin arkasından kızgın bir feminist grubu beliriyor. "Bu ülkenin altını üstüne getireceğiz, bu kararı geresin geriye herkese yurtturacagız..." nn şarkıstnı kim soyleyecek?" şeklindeki pankartlan ile 20 kişilik bir grup bağırarak nutuk atan monarşistin sesini bastırıyor. Monarşist, bozuntuya vermeden sesini yükseltiyor: "TekeMerin, kurumlann herhangi bir şekilde insani ya da cana yakın olarak tanıtılmalan tümüyle mitolojiden ibarettir. Bu nedenle, biz, bireyler olarak bu lıir yapılara keskin gözlerie bakmayı kendimize ahlaki bir Personel sıkıntısma düşen Avusturya Ordusu, yol üstune yerteştirdiği ilanlarla yanm gun " çalış^rleranyor. görev saymalıyız. Her an bu kunımlara bağınp çagırmaya hazır olmalıyız, onlara bağınp çağıran diger insanlann >anında destek olmalıyız... (Alkışlar, öksürükler, kıpırdanmalar) Amerikan demokrasisinde, bireylerie devlerin savaşında, iyi vatandaş kimin, kime, ne faydası ya da zaran olduğunu bilecek kadar uyanık olmalıdır..." (Esnemeler, kıpırdanmalar, ayak tanklardaki subay ve askerler, tasürtmeleri) A vustralya 'da ordu ilanla asker aramaya nıtım amacıyla, çocuklara oyun Konuşma yolun orta yerinde başladı. Nüfusu lömilyon olan ülkenin toplam niteliğinde askeri tatbikatlar yapaniden beliren sakallı, her tarafın 35 bin asker vesubayı var. Ülke topraklarımn tırıyorlar. dan ter fışkıran, pis görünüşlü, Avustralya Askere Alma Serviher 214 kilometre karesine bir asker düşüyor. uzun saçlı müzisyenle kesiliyor. si'nin açıklamasına göre nüfusu 16 Monarşistin etrafındaki kalabalızar yerlerine kurulan bu gezgin milyonu asan ülkenin kara, hava ğın dikkati, bir anda elinde gitarı ZEYNEP DAĞLIOĞLU karargâhlarda, halka askerlikle ii ve deniz kuvvetlerinde görevli topile siyah rap müziği yapmaya basMELBOURNE Avustralya gili her türlü bilgi veriliyor. Çocuk lam 35 bin asker ve subay bululayan, ağzından siyah bir aksanla da askerlik "sektörii", personel sı ve gençler, kentin en kalabalık nuyor. Bir başka deyişle, 7 milyon tam rap sözleri dökülen bir beyaz kıntısına düştü. Askeri yetkililer caddelerinden olan Bourke Stre 500 bin kilometre karelik Avustadama çevriliyor. Grubun içindeki tarafmdan, gençlerin askerliğe il et'e park eden tanka bindirilerek, ralya topraklarımn her 214 kilosiyah gençler kendilerine hiç ben gisinin azaldığı yolunda yapılan kendilerine askerliğin ne kadar metre karesi başına sadece bir aszemeyen bu garip yaratığın kendi açıklamanın ardmdan, bu mesle zevkli bir meslek olduğu anla ker düşüyor. Avustralya sınırlarılerine ait müziği çalışını hayretle ği daha cazip hale getirmek ama tılıyor. nı korumakla görevli asker sayısı izliyorlar, sonra bir kahkaha ko cıyla gazetelere ve televizyon kaise 6 binden ibaret! Melbourne'un kalbi sayılan puyor. Siyahlann gülüşü beyazları nallanna ordu tarafmdan verilen Avustralya'da kadınlar da asetkiliyor, bir anda ırkçılık çarşafı reklamlar çoğaldı ve renklendi. Flinders Street tren istasyonunda, kapısında "Girmek, gezmek kerlik yapabiliyor. Orduya katılyırtılmış gibi temiz bir hava sarıAskerliğin zorunlu olmadığı serbesltir" yaalı koca bir pankart maya karar veren gençlerden bekyor etrafı. Avustralya'da "Giivenli bir gele bulunan mini bir askeri büro var. lenen en az hizmet süresi ise 4 yıl. Monarşist kendisine gösterilen cegi seçin: Orduya katılın!" cümHer yıl orduya çoğu erkeklerden ilginin dağılmasından şikâyetçi se lesini gazetelerdeki ilanlann yanı Büroyu ziyaret eden Avustralyalı oluşan 8 bin asker katılıyor. Assini bir perde daha yükselterek sıra kentlerin kalabalık yerlerine çocuklara ve gençlere, her türlü kerler isterlerse parttime hizmet kaldığı yerden devam etmeye ça kurulan mını karargâhlardaki resmiyetten uzak, güleryüzlü bir verebiliyorlar. Diğer mesleklerde lışıyor: "...Devrimi yapıp. anaya pankartlarda da okumak müm tavırla, askerlikle ilgiü bilgi veri olduğu gibi, sabah kışlalarına gisayı yazan bu adamlar, yönetimin, kün. Melbourne'da, kentin göbe lip broşürler dağıtılıyor. Zaman dip akşam 5'te evlerine dönmeyi bireyleri hiikümet iktidarına kar ğindeki alışveriş merkezlerine pa zaman lunaparklara da getirilen tercih etmekte de serbestler. şı konıyacagı bir loplurn tasarladılar. Hepsi bu iktidann nasıl düşüncesiz. tehlikeli bir şeytan olabileceğinin son derece farkındaydılar. Ama ne Jefferson, ne Washinglon, ne Madinson ne de Adams, anayasayı bayrak yakanlara karsı kullanmaya kalkabilecek bir George Bush ihtunalini hayal edememişlerdir. (Alkışlar) Bayrak yakılması karanna karşı bir degişiklik getirmek fikri en ucuz politika manevrasıdır." Festivali yaparsın lafını da etınezsiıı olmalı şu an ve hep birlikte ya da Festivalin altıncı gecesi sanatçılarla bçraber tek tek oraya gitmekteler. Ardmsalonda tam on kişiyiz. Festivali düzenleyen dan genel bir eleştiri, suçlamaya vakfın genel müdürü, kuşların ekseriyeti ele varan bir alınganlık gelecektir. "lyiduyuramadılar, hiç haberimiz olgeçirmesini önlemek amacıyla iptal kararı alıyor. Girne'den FASİH SİNAN GtRNE Kıbns'a gelmiş olanlar büyük bir olasıhkla Bellapais Manastın'nı bilir. Fransızca öğrenim görmüş kuşağın ısrarla Bella paix (bellâ pe) şeklinde yorumladığı bu manastır, Kıbnslılarca Ba labayıs, yazılı işaretlere bakılır ise, Beylerbeyi Manastan'dır. Lafı uzatıp, Cenevizlilerin ya da Venediklilerin manastıra ne dediklerine gitmek yerine, kısaca manastırın on ikinci yüzyıldan bu yana geçirdiği bir takım değişikliklerle, hâlâ ayakta durduğunu söylemekle yetinelim. Kum taşından yapılmış gotik bir külliye, deniz seviyesinden üç yüz metre yükselen bir tepenin üstüne oturtulmuş. Külliyenin uçuruma bakan yüzünü boydan boya (refectory) yemekhane kaplıyor. Zamanında inzivaya çekilen papazların, keşişlerin günde üç kez yemek yediği bu mekân, yüzyıllar geçtikçe daha değişik kullarumlara sahne oimuş. Biz bu mekânda, bu hafta, Da Ponte yaylı sazlar dörtlüsü ik başlayan bir festivali izledik.. I. Uluslararası Girne Festivali'nin açılış gecesiydi bu gece. Bizlere remil açtırıp akrep, yılan ve her türlü böcücük falı baktıran, tam olacakken, "olmayacak"a dönen, son ana kadar ne olacağı pek bilinmeyen ve kimsenin umuru da olmayan garip bir testivalin ilk gecesi... Aydınlatma, ustasınca yapılrruş. Prof. Haldun Gürmen ışıklandırmış külliyeyi. Denizden esebilecek ve anında bütün yaylı sazları alt üst edebilecek nemli hava akımlarına karşı perdelenmiş, çiçek ve mumlarla bezeli bir yemekhanede kulaklarımızı doyurmaktayız. Akustik imkânlarını gotik mimariye borçlu bu yemekhane. Ses, tstanbul Festivali'nde kullanılan basilikalarda olduğu gibi yankılan Melbourne'dan Parttîme erlik mamakta. 16. asırda, Italyan Vesari, gotik ile barbarlık arasında bir fark görmüyor. Bir rönesansçının barbarlık diye sımflandırdığı bu mimari Uslubun içinde konser verilmekte. Izleyicisi, kadim Gotlar yerine, daha çağdaş bir barbar unsur olan bizler, yani Türkler! Uluslararası nitelikte bir klasik müzik festivali düzenlesek de değişmiyor bu barbarlığımız ya da barbar kaderimiz.. Gelelim güvercinlere.. Güvercinler, geçen yıl özenle tellenen klerestorik pencerelerde bir delik bulup gitmiş olmalı. Topu topu, sıradan üç güvercin. tkisi beyaz, biri kurşuni. Yuva kurup yerleşmişler, pencerenin çevresinde. Kırlangıçlar da geri kalmayıp güvercinlere katılmışlar, eski yemekhane tam bir kuş cenneti. Eserin neresinde alkışlanacağını kestiremeyen acemi dinleyicileı gibi, en olmadık yerlerde kanat çırpıp, dem çekmekteler. însan "yeşUlerden" çekinmese bu kuş problemi bir gecede halledilebilir. Ne önemı var? Yemekhanede kuşa varıncaya kadar, kimbilir daha neler halloldu.. rnadı, bir davetiye bile göndermediler," vs. gibi.. Oysa Kıbns'ta söz gelimi hani kazara biri, 'Mehmet Bey pembe don giyiyormuş' diyecek olsa, yanm saat geçmeden bütün ada Mehmet Bey'in seçimini öğrenecektir... Kültür haberlerinin daha ağır olduğunu ve daha yavaş yayıldığını kabul etsek bile; akşama varmadan, 'l.nci Uluslararası Girne Festivali'nin haberi' Akdeniz'i aşıp, Mısır'ın meşhur sultanına kadar ulaşmaz mt?.. Da Ponte'ler, 'Lundra Mozart Çalgıcılan'nın sıra başlarından oluşmuş bir dörtlü, beraberlikleri (ensemble) tek bir nefes alış gibi. Precision (mutlak duyarlık) mükemmel bir ölçüde. Her biri tek başına bir virtüöz.. Clare Finnimore grubun viyolacısı ve viyolacılar için söylenilen bütün hikâyeleri bir arşe ile siliyor. Luigi de Filippi, profesyonel müzisyen bir aileden gelme, 12 yaşmda Santa Cecilia'ya girmiş, piyano sırufında yer bulamadığı için kemanı seçmek zorunda kalmış. Bir keman rallicisi ya da modern bir Paganini grubun birinci kemanı. Mirande Fulleylove ve Sebastian Comberti (2. keman ve viyolonsel) bu sazların son derece rahat calındığı havasını etrafa dağıtmakta, acaba ne olacak diye yüreğiniz sıkışmıyor. En iyiyi, mükemmelin ötesini arayan bu dörtlüyü dinlerken. Hepsi de dörtlü dışında solo, duo konserlerle dolu bir prograrnı yaşamakta. Haydn, Paganini ve Debussy'den oluşan programı, sürur halinde dinliyoruz. Hep birlikte.. Güvercinler, kırlangıçlar ve manastınn seyrek dişleri bizler. Rimini'de 3 STi tatil yapmak Roma'dan tzleyicilerin büyük bir bölümü durumdan (kuşlardan) menınun, kuşlar, ne de olsa, klasik müziğin yeknesaklığını dağıtmakta kanat darbeleriyle. Aslında, bana sorarsaruz; kuşlar, zorla gelmiş veya getirilmiş zevatın uyuklamasını önlediği ve canlannı eğlediği için her ciddi müzik salonunda bulundurulmalı.. Dört yüz kişilik salonun hali yürekler aası, sadece altmış iki kişi var. Güvercinleri de sayarsak altmış beş... Sayın Dr. Eczacıbaşı'nın ilk yıllarının azabı manastırı gölgeliyor. Nerede bu insanlar acaba? Kültür ve sanat konusunErtesi gece bir gitar resitali var da en ufak bir imaya dahi daya programda, sanatçı ABD kökennamayan aydınlar acaba nerede? İi, Anthony Weller. Salon daha da Mutlaka önemli bir isleri çıkmıs boş bu gece, olsa olsa otuz otuzbeş kişi, kuşları saymazsak. Bay Weller, sonorite açısından cılız, tek düze ve renksiz; yorumları sürekli olarak nıetronomun gerisinde kalıyor. Tempo ya da a tempo, Bay Weller, otuz küsur kişi ve çırpılan kanatlarla alkışlamyor uzun uzun. Konuşma, yine bir gösteri grubunun bağrışmasıyla kesiliyor: "Bayragı yakanlardan korkmuyoruz", "Amerikan kamuoyunun yüzde 69'u bayrak yakılmasına karşıdır", "Bayrak yakanlar İrana", "Bayrak yakacağınıza Amerika'yı terk edin" pankartlarıyla bajTakları başaşağı taşıyan grup, monarşisti dinleyenlerin yuhalamalanyla itişip kakışarak, atlı polislerin kontrolünde geçiyor. Monarşist istifini bozmadan devam ediyor: "...Bayrak yakmak, Başkan Bush'un şimdiye kadar Amerika'ya yaptığı hakaretlerin yanında hiç kalır. Bush'un bayrağı siyasi bir avantaj olarak kullanmaya kalkışması bayraga karşı çok daha vahim bir hakarettir. Bayragı konımaya niyetli herhangi aklıbaşında bir yasa, esas ona sarınan politikacılan içeri tıkmalıdır. Bayrak yakmak etkisiz bir bireyin çaresiz bir serzenisidjr, esas tehlike sogukkanlı, güçlü demagoglann ortada dolaşmasına izin verilmesidir..." (Alkışlar, esnemeler, kıpırdanmalar) "Her yıl 4 temmuzda cumhurbaşkanının ulusal televizyondan ezbere İnsan Haklan Beyannamesi'ni tekrarlaması için bir anayasa degişikligini öneriyorum. Eğer şaşınrsa va da teklerse 30 gün hapis cezası verilmeli ve bu otuz günde beyannameyi tümüyle ezberlemesi şartı konulmahdır. Eğer yine teklerse tasfiye edilmelidir. (Alkışlar, bağırışlar) Bülün sinikler, içten pazarlıklılar kahrolsun.. Bütiin demagoglar kahrolsun.. ABD çok yasa.. Kahrolsun politik cambazlar, yaşasın insan haklan.. Ve Tann anayasa mahkemesini koru"Kadının secme hakkı", "Kürtaj sun.." (Bağırışlar, alkışlar) cinayet değildir", "Ölen kadınla Üçüncü gece, Da Ponte'ler yirmiye inen izleyicilere, büyük bir duyarhlıkla, Haydn, Puccini ve Çizme'nin tüm kıyılarında olduğu gibi, Verdi dinletiyor. Rimini'de deplajlar bedava ve herkese açık. Dördüncü akşam... Karşımızda Ateşli "latin lover" düşleriyle buraya koşan tngiliz piyano üçlüsü: Genç bir topluluk. Avrupa'da sık rastlanan, sarışın Kuzeyli kızlar tatilin 3 büyük S'sinden henüz isim sıradan bir (Sun, sand and sex Güneş, kum veseks) bolbol üçlü. Uzun yapmamış, turne progsürecek bir yararlamyorlar. ramınm ilk durağı (Girne) manastırı. İkinci yarıda Şostakoviç'in ları, plajlarda "bagnino", yani Mi Minör Trio'su tadsız bir biçinıNİLGÜN CERRAHOGLU "plaj başkanı" denilen adam ör de seslendiriliyor. Henüz hazır değil... Izleyiciler bu akşam on beşe ROMA İtalyanların gelenek gütlüyor. sel yaz göçü bu hafta başladı. YılBir şemsiye için bin liret (4500 düştü... da 7 milyon yabancının istilasına TL'sı), plaj yatağı için de adam baBeşinci gece karşımızda Kıbnslı uğrayan Roma, turistlerle dolup şı 10 bin liret (15 bin TL'si) öde bir sanatçi var. Arman Ratip. Rataşarken; ttalyanlar binlerce ara mek zorunda kalan deniz merak tip nota bilmeyen bir sanatçı, bi•banın oluşturduğu otomobil kafi lıları, denize yakınlığı ya da uzak linen müzik kurallanna göre eleşleleriyle başkenti terk ediyoriar. lığına göre sezonluk fiyatları 300 tirilmesi yanlış olur. Kendi besteZenginler Portofino, Capri, Sar bin ile 500 bin liret arasında değilerini çalıyor Ratip. Besteleri cümdunya Adası'ndaki Porto Cervo ya şen şemsiye ve şezlonglarını bütün Ieler yerine, kelimelerden oluşuda Amalfı sahillerindeki Positano yaz için rezerve edebiliyorlar. Bir yor. Arman Ratip Kıbnslı olmagibi gözde tatil merkezlerini hedef Rimini plajındaki "oturma plam" alırken, ortadirek de "Avrupa'nın yalnız mali güçle değil, aynı za sına rağmen salon gene boş. Altıncı geceyi bir kontra bas, piFloridası" olarak adlandırılan manda cinsellik yasalarıyla da beyano ikilisi seslendiriyor. Melih Adriyatik kıyısındaki Rimini'ye lirleniyor. doğru yola koyuldu. Baiçık ve Metin Ülkü. Sanatçılarla Teklif bekleyen en seksi mayoAT verilerine göre plajlarının lu, üstsüz hanımlar denize en ya beraber salonda tam on kişiyiz. yüzde 16'sında deniz kirliliğinin kın ilk sırada oturuyorlar. Tüm Kuşların ekseriyeti ele geçirmesi"rekor" düzeylere ulaşmasına rağ tekliflere hemen açık olan tama ni önlemek amacıyla. festivali dümen; "deniz tatili" İtalyanların men serbest hanımlar ya da bu ha zenleyen vakfın genel müdürü, vazgeçemediği tutkuların başında nımlara takılmak isteyen beyier ise acilen iptal kararı alıyor... Geri kageliyor. Öyle ki, her 5 Italyan ai deniz kenarındaki kumlann üstü lan dört etkinlik, böylece durdulesinden dördü tatile temmuz ya ne, hatta sığ denizin içine oturu rulmakta. Büvıik özveriler ve güçlüklerle bulunan Sermet, Mercier da ağustos ayında çıkıyor. Dış ül yorlar. ve Peltre gibi sanatçıların böylekelerde "yaz tatili" yapanların "Sun, sand and sex" (güneş, likle kuşlarla baş başa kalmaları oranı, yüzde 10'u geçmiyor. '80'li yıllarda yaygınlaşan refahla birlik kum ve seks), üç büyük "s" ile ün önlenmiş oluyor... 'İlk festivalİer böyle olur' genelte moda olan Afrika. Karaibler gi lenen Rimini'nin garantilediği Akbi egzotik tatillerin yanı sıra, İtal deniz güneşini geçen yıl bu kıyı lemesinin bir ucu: her iki festivayanların kendi kıyılan dışında en lara vuran "kızıl yosunlar" gölge lin, bir son festival olma ihtimaçok tereih ettikleri ülkelerin başın liyor. Deniz kirlenmesinden dolayı line açık kalmakta. Bunu önlemek da Yugoslavya ve Fransa geliyor. inanılmaz bir hızla üreyen ve ge için her yönde destek sağlamak Türkiye'de "mavi yolculuk" ise, çen yaz yalnız Rimini sahillerin gerekiyor. Oysa. yöneticiden (!) bu yıl Valentino ve Gianni Versa de turist sayısında yüzde 20'lik bir beklenilen: 'Festivali yaparsın. lace gibi ünlülerin "hedef göster düşüşe yol açarak 2.5 milyar fını da etmezsin!* cinsinden bir tudikleri tatil odaklarından birini TL'lik zarar yaratan "kızıl yosun tum. 'Girne'den' başlığı altında oluşturuyor. istilası"nın, bu yıl tekrarlanıp tek festivali anlatan kişi ile festivali rarlanmayacağı endişeyle bekleni yapan kişi, tek bir kişi olduğunItalyanlar binlerce arabanın oluşturduğu kafilelerle başkenti terk ediyoriar. Zenginler, Portofino veya Capıi'ye 'ortadirek' VİP'lerin tatillerini dedikodu de Riminiye doğru... da. 'lafını da etmemek' biraz zor... dergilerinden izleyen ortalama İtalyanların büyük çoğunluğu ise tatillerini akrabaları veya dostlarıyla birlikte ya da kendilerine ait sayfiye evlerinde geçiriyorlar. Her on İtalyandan biri kampinglere koşuyor ve gene her on İtalyandan ikisi tatilini otellerde ya da kiralık tesislerde geçiriyorlar. Yaz tatili deyince ortalama Italyanın aklına "Rimini" geliyor. 150 yıl önce ülkedeki ilk plajlar ve deniz hamamlarıyla çığır açan Rimini, 3079 olel. 27.000 kiralık aparlmaıı. 482 pizacı. 200 diskoıck. 16.000 plaj kabiııi, 99 mini golf alanı ve 3 su parkı ile. "yaz laiili" sanayiinin "Mahmulpaşa"suu oluşluruyor. Bu özclliklcriylc Rimini. yalnız İialyanları değil. ateşli "lalin lover" düşleriyle İtalyan güııcşinc koşan çok sayıda sarışın Alman vc Iskaııc ııav kı/ırı da çckiyor. Çi/ıtıc'ııiıı lünı kıyılarından olduğu gibi.Rimini'de dc plajlar bcdava ve lıeıkesc açık. Yulnı/dcni/e giıip çıkınak için lıiçbiı şey otlcnıeni/ seıvkıniyor. kııııılaıııı üzorinc bir scnısiyc dıkıııck ya da ıııcvcııl şcııısiyclenıı hııinııı ailıiKİaki >cU'iıtıhna olııııııak istcdieiııi/ aııdu kcMııiıı ;ıp/ıııı ;n,m;rııı/ gcrckiyor. İ»vrlcriıulcgoıulmcycıı disipliııi kııııılaıııı ii/criııdc scrıîileyen İlalyaıı Fark aşıklan ve hardrock I B • ^\ II I I I 3 Münih Parkı 200. yıldonümünü kutluyor. 1789'da tngiliz kent düzenlemesinden esinlenerek kurulduğu için İngiliz Parkı adını taşıyan yeşillikler ülkesi müzik fuarı gibi. AHMET ARPAD ML'NİH A v rupa'nın en büyük kent parkı Münih'te. Şu günlerde 200. doğumgününü kutluyor. Her MUnihlinin yaşamında en az bir defa gittiği "İngiliz Parkı" kentin tam göbeğinde Burada kimlere rastlanmaz! Parkın uzun yollarında günlük gezintilerini yapan yaşlılarla, y%kındaki üniversiteden ders çalışmaya gelen gençlere, ağaçlar altında birbirlerine randevu veren âşıklarla, gözden uzak iş konuşması yapan koyu rcnk giysili işadamlarına, her gün aynı saatte aynı yollarda yürüyen köpekseverlerle evden çıkıp tek başına gezinen ve sonra yine tek başına eve dönen "özgür" köpeklere! "Çin kulesi"nin dibinde bira içip, saatlerce çene çalan göbekli Bavyeralılara, çimenlere uzanıp, tembel tembel gökyüzünü seyredenlere, yaşlı ağaçlar gölgesindc amaçsız dolaşıp, gününü gün edenlere, kocaman atlarına kurulup parkta gezinen polislere kadar her insan burada. "İngiliz Parkı"nda. Alman ordusunun mimari Joseph Frey'in, 19. yüzyıl İngiliz park kültürünü örnck alarak kurduğu ve 1789'da açılan kent parkı günümüzde insanlann kala dinlediği, turistlcrin iöyle bir uğramadan Münih'ten ayrıimadığı, köpeklerden bcbcklere, yaşlılardan gençlere herkesin canının çektiğini yapabildiği bir yer. Havalar ısınmaya başladı. "Özgiin güneşlenıne"nin ne olduğunu herkese kanıtlamak isteyenler Schabing dcrcsinin kıyısındaki çimenleri ele geçirmiş. Ancak bu kişilerin kendilerine göslerilen sınırın dışına taşmaları yasak. Gezinen atlı polisler karşı kıyıya geçmemelerine çok dikkat ediyor! Karşı kıyının çimenleri ise köpekseverlerin buluşma yeri. Burada da özgürlük var, biraz değişik de olsa. Dört ayaklı sevimli hayvanlar koşuyor, zıplıyor, havlıyor, saldırıyor, sokuluyor, kokluyor... Her cinstcn, her rcnktcn, her boydan ve her yaştan köpek özgürlüğü tadıyor. Seyredcn için bir gösteri. En iyi cins, cn asil köpeklcr ise buraya pck uğramiyor. Çimcnlerdeki "karmakarışık özgürliiğün" tadına varmalanna asil sahipleri engcl oluyor. Parkta ilcrledikçe başka özgürlüklerle dc karşılaşıyor kişi. Akla gelen her müzik aletine rastlaınak. her müzik türünü dinlemek mümkün. Münih Üniversitcsi'ndc yıllar geçiren Güncy Amerikalı öğrencilerin yaptığı nıüziğe, Al'rikalı öğrencilerin tamıam müziği, Arap öğrencilerin darbuka sesleri karışıyor. Biraz ötede ise hardrock. Siyah dcri cekcllilcrdcn başkasını pek ilgilendirmiyor. Ağaçlar altında hokkabazhk yapanlarla, pandominıi deııcycnlerin çevresinde çoğuıılukla çocuklar. Ötelerde trompetler, saksofonlar duyuluyor. Bavyera ınclodileri kulakları çınlatıyor. Talıla masalarda lilrelik bira kadehleri di/.i di/i, köpük köpük. İnsanlav ncşeli. Orkcslraya lıcp bir ağı/dan cşlik ediyoriar. Kocaman labaklarda kı/arınış tavuklar. Bir cklc bira kadehi, bir elde tavıık bııdıı. Çimcnlcrdc pikııik yapaııluı, ko mür atcşindc yağlı cllcr, iri sosisler, şişc gcv'irilıııiş balıklar kı/arlıyor. Bira bahçcsindeki orkestra birden cskilerin fokstrotlarınagcçiyor. Daıısa kalkaıı yaşlılar keııdilcrini geııç hisscçliyor. Klcinhcssciohcr Gölü'nde kün.k çckcnlcr. alımlı alıınlı süzüleıı beyaz kuğıılar. Ciölgeli yollarda sağlıklı yaşaın için koşanlar. Yetjiliıı yeşili çimcnlcrdc geyikleı, tavşaıılar, zıp/ıp /ıplayaıı sincaplar... Iııgili/ Parkrnııı soıuıııa yakla^lıkça gc/inenler azahyor. doğa daha da gü/.clleşiyor. Ölclerdc. Sl. Silvester kilisesiııin can kulesi ardıııda güııcs halıyor. Auıucisicr bira bahçcsiniıı yaşlı ağaçlaıı allıııda nıasalar boş. Akşaııı oldıı Miiııih'in bu kot.a nıaıı paı k ıı\da. lin vyisi S>:1I\MIbiııg'e yıtlip. dar sokaklaıda bir ş.ııap ınah/cni aıaıııalı. Kuşkoıı ıııa/ ısmaılaııuılı. Yaıııııda kaı.ı ormanlaı'daıı liııııc eı. paıaıcs lıaşlama, bir kadclı dc bfy;ı/ şarap! Stutlgurt yörcsiııdcn olmalı. Koyifli utiiı. kcyilii soıı bıılnıalı... Münih'ten Potsdam'dan Potsdaın saraylarında da Fransızca konuşulurmuş. Çocuklar anadillerinden önce Fransızca öğrenirlermiş. GÜLTEKİN EMRE POTSDAM 1985'te nüfusu 136.000. Yaşı bine yaklaşıycr. Her yeri tarih. Turiste doymuş durumda. Yalnız, hep aynalar içinde. Kartpostallar üstünde yürünüyor sanki. "Tiirk Sokağı" bakımsız, pis, kimsesiz. Boş dükkânlar, tamirhaneler, taşıyıcılar... Sokağın adının ne zaman konduğunu bulamadım. Belki de "silah arkadaşlıgı"ndan kaldı, unutuldu gitti... Sanssouci, saraylar, müzeler, galeriler, parklar bölgesi. Saraylarda ne vardır? Atlas yatak örtülü yatak odaları, çalışma oduları (herkesin hayran kaldığı eski çalışma masaları), konuk odaları, balo salonları (valslerin, dansların arasında boy veren aşkların yeşerdiği salonlar), kristal aynalar (her yer aynadır saraylarda, sırları döicülmeye başlamış aynalarda kimler saçlanm taradı, kimlerin görüntüsü gizlendi?). . Potsdam saraylarında da Fransızca konuşulurmuş. Çocuklar anadilinden önce Fransızca öğrenirmiş. Her yerde Fransız sanatı, yaşam biçimi hemen kendini belli ediyor. Potsdam, nice önemli antlaşmaya yataklık etmiş; savaşı iliklerine dek yaşamış ama yıkılmamış bir kent. Sarayların önü Babil'in Asma Bahçeleri gibi mi düzenlenmiş? İncirlerin oluşması için cam kafesler mi yapmışlar? Sınırlarda beklerken. kentin pastel renklerinden uzaklaştıkça, Potsdam'a bir daha aelme isteŞi duymayacağınızı düşünüyorsunuz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear