26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Savaşın işgal ettiği anılar Org. Demirel'in anıları Hazırlayan: Erbil Tuşalp Su yoktu. Elektriklerin kesilmesi ile mahalli sular da kesilmişti. Ortada içecek su olmadığı gibi yıkanacak su da yoktu. Meskun mahallere, evlere^ derelere ceset kokusundan girilmez olmuştu. Teşkilat ve eğitim bakımından yetersiz görünen Rum Nfilli Muhafız Ordusu'nda çok kuvvetli bir biyografık istihbarat vardı. Savaş sırasında esir düşen subaylarımızın biyografilerini Rum sorgu ekipleri ezbere biliyorlardı. Savaşa katılanlarla, savaşa katılmayanlar arasındakı çelişki>i, ölünceye dek bir yük olarak taşıdı otnuzlannda, Bedrettin Paşa. Adana'da, 6. Kolordu'nun başına geçtigi gunlerde aklının yarısı yine Kıbrıs'taydı. Onu bekleyen görevler arasında aslında yine savaş vardı. Bir turaeni, çok sevdiği 39. tümeni, savaş alarunda olan bir kolordunun komutanıydı. Bedrettin Paşa, hern bunları hem de savaşın bölük pörçük anılarını duşünüyordu. Ölenlere hep çok uzulmuştü. O her canlının yaşamasından yanaydı aslında. Tumen karargâhıru Lefkonuk'a taşıdıklan geceyi duşündü. "Rum polis evlerinin arkasında büyükçe bir kiımes içinde sayısız tavuk ve civciv bulunuyordu. Bir kısmı susuzluktan ölmek üzereydi. Askerlerimiz bunlara su vererek hayvanlan canlandınyorlardı. Bazıları su içer içmez hemen ölüyordu. Bizimkiler herhalde arasıra bazılannı kesip yiyorlardı" sözleriyle açıklıyordu hayvan ve doğa sevgisini Bedrettin Paşa. Bu sevgi salt Bedrettin Paşa'da yoktu. Türk ordusunun temel kaynağı Anadolu köylüsu, ölmek üzere olan bir hayvan gördu mu dayanamıyordu. Bedrettin Paşa'nın dikkatinden kaçmayacak ölçüde bir sevgiydi bu. 26 TEMMUZ 1989 DİZİ YAZI CUMHURİYET/9 Kıbrıs'a Nasıl Çıktık? Askerlen en çok üzen ve tiksindiren şey, savaştan ve ölümden ziyade, duyulan ceset kokusuydu. Karargâhın bulunduğu Kocatepede ara sıra ruzgar estıkçe kokunun şıddeti fazlalaşıyordu. Harekât Başkanı Tumgeneral Havdar Saltık, diğeri ise Milli Savunma Bakanlığı Musteşar Yardımcısı Tumgeneral Mehmet Harput'tu. Ben asıl sınıf arkadaşlarımdan uç yıl geride kalmıştım. Bu geri kalmanın gerçek sebeplerini kadir bilir silah arkadaşlarımın takdirine terk ediyorum. biraz sinirli görmüştüm. Harekât planı kendisine açıklandıktan sonra, disiplinsizliğe meydan verilmemesi uzerinde bazı uyarılarda bulundu ve bana dönerek 'Bir kolordunun başında orgeneral bulunur mu? Orgeneral Ersin'i beraberimde Adana1 ya gotureceğim. Banş Kuvvetleri Komutanhğı'nı hemen teslim almalısın' dedi. Oysa o tarihte, her an ikınci harekâtın başlamasını bekliyorduk. Bu kritik safhada 39. Tumen Komutanlığı'nı başkasına bırakmamahydım. îkinci Banş Harekâtı'nın da mihverini 39. Tümen teşkil ediyordu. Fakat herkesin yanında fikrimi komutana açıklamadım. lç odada uç komutan yalruz kalınca ordu komutanına 'birinci harekâtta olduğu gibi hemen bir komuta değişikliği yapılmasımn doğru olmadığını' söyledim. 39. Tumen Komutanlığı'na devam ederken, Banş Kuvvetleri Komutanlığı'na vekâlet edebilirdım. Teklifım olumlu karşılandı. Ordu Komutanımız Sayın Orgeneral Aktulga'nın bu sorumluluğumu nasıl vorumlayacağını o anda duşunmuvordum" "Çok sıcak bır gün olan 15 ağustos akşamı, oracıkta, genç batarya komutanı usteğmeninin bana ikram ettiği alafranga kahveyi aldım. Önceden hiç sevmediğim halde, o anda severek içtim. Bu kahve belki bir ganimet maldı. Fakat aylardan ben savaşan ordumuzun hakkıydı. Mılletlerarası hukuk, Sılahh Kuvvetlerimize bu hakkı vermişti. Savaşan personelimiz susuz kalamazdı. Erlerimiz ve subaylarımızı bolgedeki Rum evlerini, onların can ve mallannı titizlikle korumakla beraber, savaşın susuzluğunu gidermek ve sıcaktan kurtulmak için suya ve meşrubata dayanamıyorlardı!' Bedrettin Paşa, savaştan sonra her şeyi unutabılirdi, ama susuzluğu, pisliği ve savaşın kokusunu unutamıyordu: "Temmuz ayının en sıcak günlerinden birinde, tanklarımız zeytınlikler arasına ve meskun mahaller içine daldıkça, susuzluk duşmandan daha büyük bir tehlike oluyordu. Mataralarımızda ve tanklarımızda su kalmamıştı. Gerçi bu sabah Pladini Plajı'nda çardakların altında susuzluğumuzu gidermek için bol bol koruk yemiş ve susuzluğumuzu böylece önlemeye çahşmıştık. Fakat şimdi saatler geçtikçe, susuzluk tehlikesi harekâtımızı aksatacak ve hatta durduracak manzaralar gosteriyordu. Erler vurulma tehlikesini goze alarak, su bulmak için önlerine gelen evlere, gelişi güzel dalmaktan çekinrniyorlardı. Suyun Rumca (Nero) olduğunu hemen oğrenmışlerdi. Mersin'uen itibaren her tanka bol miktarda su, cephane, akaryakıt ve yıyecek konulmuştu. Fakat su bıdonları ve mataralar, ancak birkaç saatlik ihtiyacı karşılamıştı. Subaylar ve erler savaşırlarken daha çok yiyiyor ve içiyorlardr. Bir ıçimde bir matara suyu bıtırıyorlardı. Buna rağmen çok kısa bir sure sonra dil ve dudaklar sankı felç oluyordu. asker tutsak alınmıştı. Ama bizim de tutsaklarımız vardı. Adana'da onları da ammsadı. "Tumen karargâhı ve civarına birliklerden gelen ganimet, silah, araç ve esirler toplanıyordu. Gelen esirler arasında bazen yanlışlıkla kadınlar, çocuklar ve ihtiyarlar da görüluyordu. Bunlan zaman kaybetmeden evlerine iade ediyorduk. Bu arada hamile olan genç bir kadına arkadaşlarımız sıcak yemek, soğuk su, meyve ikram ettıler ve genç kadını kocasıyla birlikte köyun papazma teslım' etmişlerdi. Silahlar ve esirler toplandıkca gerilere nakli önemli bir sorun teşkil ediyordu. Toplanan esirlenn muhafazası, yedirilip içirilmesi çok güç oluyor ve birlikleri işgal ediyordu. Esirler ilkın Serdarh ve Lefkonuk'ta açılan geçici yerlerde toplanıyordu. Esirler gözleri bağlı olarak bulunabilen sivil otobus ve kamyonlarla Dağboğaz'a ve Lefkoşa'ya gönderiliyordu. Jkinci harekâttan sonra bazı subaylarımız yollannı şaşırarak araçlan>1a birlikte Rum tarafına geçmişlerdi. Bunlardan bazıları birkaç saat, bazıları da aylarca Rumlann elinde esir kalmışlardı. Bu esirlerden Jandarma Binbaşı Bekir Sıtkı, Veteriner Üsteğmen Ekrem ve Piyade üsteğmen Naim Yavru, ilginç anılarla geri dönmuşlerdi. Veteriner Üsteğmen Ekrem, Lefkoşa'nın batısında Peristerona bölgesinden Rum tarafına geçmişti. öğrendiğimize gore, bu usteğmene Rumlar eziyet etmişler, onu mezarlığa götürmüşler, üzerine çiş yapmışlar ve zorla konuşturmuşlardı. 10 Ersin dönüyor Terfimi duyduktan sonra koiordu karargâhına gittim. Karargâh kalabalıktı. Birçok yaşlı ve görevi belli olmayan albaylarla doldurulmuştu. Orada Sayın Nurettin Ersin'le tebrikleştik. Askeri Şura üyeliğine atanrruştı. Hemen Türkiye'ye dönme arzusundaydı. Kendisıne koiordu karargâhını dolduran >raşlı albaylann hemen Türkiye'ye gonderilmesi gerektığinı ve bu albayların karargâhı luzumsuz >ere işgal etmemelerini arz ve teklif ettim. Ikinci Banş Harekâtının başlamasından bırkaç gun sonra o sıralardakı Koiordu Komutanı Sayın Orgeneral Nurettin Ersin'in değıştirilmesi için ust makamlar nezdinde bazı teşebbusler yapıldığını duyuyorduk. Genelkurmay Başkanlığı'nda, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda Korgeneral Ersin'in derhal değiştırilmesı için bazı konuşmalar yapıldığı söylenıyordu. Bu konuşmalan Kıbrıs'tan dondukten sonra Sayın Orgeneral Aktulga'dan da tekrar dinlemistim. Havuzdaki inekler Orgeneral Aktulga'yı koiordu karargâhın"Hareketten hemen sonra Rumlann terk et da karşıladığımız zaman, onu daha önceki gibi tiği Salamis Bay Oteli'ne gittik. Otel her şeyi ile yerli yerindeydi. Yemek salonları, kafetarya, kuaför ve satış mağazaları butun luksü ve muhteşemlığiyle aynen duruyordu. Yemek takımları, sigara tablalarına kadar, temizlik ve intizam içindeydi. Otelin ve oteli terk edip kacan insanlann haline acımamak mümkun deJMdi. Kimbılir şimdi onlar nerede ve ne haldeydiler. Herhalde bu hazin durumun sebebi Türkler ve Turk ordusu değildı. Kıbnslı RumIar kendi hazırladıkları felakete duşmuşlerdi. Bu büyük otelin bahçelerinde buyuk yüzme havuzları vardı. Yuzme havuzlarının içerisinde garip bir manzara ile karşılaşmıştık. Havuzlara, su içmek için buyuk Hollanda inekleri duşmüş çıkamıyorlardı. Bunlan çıkarmak için epeyce uğraştık. Fakat ağır olduklanndan çıkaramadık. Onlarla uğraşacak zamanımız yoktu!' Unutulmaz koku Su yoktu. Elektriklerin kesilmesi ile mahalli sular da kesilmişti. Ortada. içecek su olmadığı gibi yıkanacak su da yoktu. Meskun mahallere, evlere, derelere ceset kokusundan girılemez olmuştu. Susuzluktan olen hayvanlarla beraber, duşman öluleri ve bizim şehitlerimiz, bölgeyi müthiş bir kokuya boğmuştu. Evlerdeki yemek artıkları ve çopler hastalık ve sinek yuvası olmuştu. Bizleri en çok üzen ve tiksindiren, savaştan ve ölümden ziyade, duyduğumuz bu kesif kokuydu. Nereye gidersek, ceset kokusu bizi bırakmıyordu. Karargâhımızın bulunduğu Kocatepe'de, arasıra rüzgâr estikçe kokunun şiddeti fazlalaşıyordu. 24 saat duyduğumuz top sesleri bizim için normal bir gürültu haline gelmişti, fakat bu kokuya bir türlü alışamamıştık. Hepimiz terden ve kirden kokmaya başladık. Elbıselerimiz terden ve tozdan sanki ağırlaşmıştı. Bedrettin Paşa'ya göre savaşın en zor yanlarından biri de esaretti. Rumlardan bınlerce Savaşın susuzluğu Bedrettin Paşa, Rum mallanmn vağmalanmaması konusundaki titizliğinı sonuna dek surdurdıi. "Ganimet mal" olarak isimlendirilen Rum mallarından özenle uzak durdu ve uzak durulmasını sağlamak için üstün çaba harcadı. Bir keresinde ise "ganimet kahve"yle susuzluk giderdi. Aman diyene el kalkmaz Jandarma bınbaşıya ise bu derecede işkence yapmamışlardı. Bunun nedeninı, esaretten dönünce bize şöyle anlatmıştı: Batman Jandarma Taburu Karpaz Yanmadası'ndaki dâğınık Rum askerlerinı toplamaya memur edilmişti. Bu görevi yaparken, topladığı 2000 Rum askerine, "Aman divene el kaldırılmaz" diyerek ıyi davranmıştı. Esırlerı toplayıp yerıne teslim etmişti. Binbaşının aracı BM Banş Gücu arabasının peşine takılıp Rum tarafına geçip esir düştü. İki ay kadar Rumlann elinde kaldı. Esareti sırasında daha once Karpaz'da topladığı Rum askerlerden birisi kendisini tanımış ve onun Rumlara iyi muamele ettiğini söyleyince, kendisi de Rumlardan iyi muamele gormuş. Üsteğmen Yavru'nun esaret durumu daha kritikti. Turkiye'den ızinden donerken 10 kadar astsubay ve erle birlikte otobiısle Rum tarafına geçmiş ve esir olmuştu. Esir duştüğü akşam bizim ısrarlı talebimizle ve Sayın Rauf Denktaş'ın aracıhğı ile iade edılmişti" Tutsak sorunu bır başka sorunu da yeniden duşundurdü Bedrettin Paşa'ya. Haber almada, duşman hakkında istihbarat toplamada çok ilginç anılar bırakmıştı adada. Bir terfi öykiisü Savaşırken bir ust rutbeye yukselmesinin tadına varamamıştı Bedrettin Paşa. 1974 yılının Yüksek Askeri Şura toplantısını ammsadı. Korgeneralliğe yukselırken, geleceğini etkileyecek önemli bir gelişme olmuştu. "1974 yıhnda Yuksek Askeri Şura, ağustos ayımn ilk haftasında toplandı. Sayın koiordu komutaru ile beraber birer ust nıtbeye yukseldiğimizi duyduk. Bununla birlikte benim Kıbns Türk Banş Kuvvetleri Komutanlığı'na atandığım bildirildi. Bu terfı ve tayin bende olumlu olumsuz bir etki yapmadı. Bunlarla meşgul olacak zaman değildi. Savaşta terfi etmek değil, başarmak, yenmek, şerefimizi kurtarmak lazımdı. O hengâmede terfi bizim için önemsiz, değersız bır semboldu. Çünku savaşta, bazı rutbelilerin astlarının yanında mahkum olduklannı görüyordu. Bazı yedek subaylar muvazzaf subaylardan daha iyi çarpışıyorlardı. Korgeneralliğe terfi etmiştim, ama terfi ederken kıdem sıramı kaybetmiştim. Geçen yıl sınıfımın başında iken, terfi ettikten sonra sınıfımın üçüncusu olmuştum. Önüme geçen arkadaşlarımdan birisi Genelkurmay Başkanlığı Bedrettin Paşa'ya göre savaşın en zor yanlar ndan bırı de esaretti. Rumlardan bınlerce asker üıtsak alınmıştı Esırler toplandıkca genlere naklı önemli bir sorun teşkil ediyordu. Rumların istihbaratı Harp Malulü, Emekli Piyade Kıdemli Yüzbaşı Ulvi Berberoğlu'nun açıklaması Orgeneral, merhum Bedrettin Demirel'in anılarının Kıbps birinci harekâtı ile ilgili bölümlerinin büyük bir çoğunluğu gerçekdışıdır. Sayın generale göre Kıbrıs yalnızca kendisinin emir ve koordinesi ile General Hakkı Borataş'ın komuta ettiği Bora Ozel Gorev Kuvveti tarafından kurtarılmıştır. Her şevden once Orgeneral Sayın Nurettin Ersin hakkında yanlış değerlendirme yapılmaktadır. Sayın Ersin Kıbrıs'a 20 Temmuz 1974'te saat 11.30'da helikopterle ınmiş ve derhal yayımladığı gunluk emir ile inen çıkan Ve Kıbrıs'ta bulunan birliklerin emir ve komutasını üstlenmiştir. Oysa Sayın Bedrettin Demırel ve Sayın Borataş kendi birlıkleri Kıbrıs'a intıkal Sayın Bedrettin Demırel'ın sozunu ettiği Bora Ozel Görev Kuvveti, bıfinettiği halde ancak uçuncu gün 22 temmuzda Kıbrıs'a ayak basmışJardır. cı harekât için, ıki adet Ml 13 karıyerden (her birisinin 10 kişi taşıdığı zırhlı Muşterek Hava Indirme Harekâtı'nı ve amfibi harekâtını bilmeyen oku araç) ibaret olup yegâne başarısı, birleşme sonrası, Ayayorgi'den Koiordu yucuyu biraz aydınlatmak isterız. Karargâhı'nın olduğu Darboğaz'a gidebilmektir. Duşman derınlığıne paraşutle ve helikopterlerle inen birliklerin, denizden Birinci Kıbrıs Banş Harekâtı'nda muharebeye giren dort bırlık vardır. Haçıkan birliklere ulaşıp kıyı başı ve hava başının birleştırilmesı, muharebe tur va Indırme Tugayı, Komando Tugayı, Kıbrıs Türk Alayı ve Çakmak Gorev lerinin en zor ve zayiat verenıdir. Birliklerin birleşmeyi gerçekleştirmesinin Kuvveti (Sayın Bedrettin Demırel karargâhına bağlıdır.) 72 saat içinde olması beklenir. Kıbrıs Türk Alayı'nın yeri ve gorevı bellıdir. Dığer ilk iki birlik ise muhNıorıs gıDı inen ve çıkan birlıkleri birbirinden ayıran, duşman tarafından da tahkim ve savunulmakta olan Beşparmak dağlarına sahip bir harp sahasında muharebe guçtur. Tüm güçluklere rağmen Hava lndirme Tugayı (230 P.Tb. dahil) ve Komando Tugayı (Jandarma Komando Tb. dahil) kendılerine onceden verilmiş hedeflere adım adım ilerlemiş ve almışlardır. Girne 2'nci Komando Tb. batıda, 2'nci Paraşüt Tb. doğuda olmak uzere 22 Temmuz 1974 sabah saat O7.3O'da Şahtnler Tepe'den başlayan taarruzla 2'ncı Paraşüt Taburu Ozanköy ve Balapayıs'a ulaşmış, 2'nci Komando Taburu ise çıkarma birlikleriyle (Çakmak Özel Görev Kuvveti) birleşmiştir. "Savaş sırasında, ozellikle Birinci ve Ikinci Banş Harekâtı arasındaki devre içinde, her gün ve hatta her dakika duşman hakkında birçok istihbarat alıyorduk. Bunlardan çoğu bağlı olduğumuz ordu komutanlığından bizzat telefonla bildiriliyordu. Aldığımız istihbarat arasında çok defa birbirini tutmayan haberler vardı. Bu haberlerin en ilginç yönü, Türkiye1 de bulunan \e harekâtın başında gorunen makamların bu haberlere cidden ve gerçekten inanmış olmalanydı. Bildirilen istihbarat arasında Yunanlıların Trakya'dan taarruz ettiği, Yunan Hava ve Deruz Kuvvetleri'nın Girit'ten Kıbns'a doğru se>ir halinde olduğu, Yunan ordulannın İstanbul'a doğru ilerlediği bildiriliyordu. Biz bu haberlen kıtalardan saklamaya çatemel bir Kıbrıs harekâtı için eğitilmiş, onceden hazırlanan harp planlarını lışıyorduk. Herhalde bu istıhbaratta Yunan hauygulamak için de tabur seviyesinde bağımsız gore\ler almışlardır. Elbette yalinin ve savaş psikolojisinin etkısi vardı. bu birliklerde de korkanlar, kaçanlar hatta birliğini terk edenler olmuştur. Teşkilat ve eğitim bakımından yetersiz goAncak bunlar çok duşuk seviyededir ve onceden beklenir. Hal boyleyken rüncn Rum Milli Muhafız Ordusu'nda ise çok bu seçkin birliklerin gorevlerini yapmadıklarını iddia edebilmek; paylaşıl' kuvvetli bır biyografık istihbarat vardı. Savaş dığında yetmeyeceğini duşünduklerı başarıyı kendilerine mal etme ihtıva sırasında esir duşen subaylarımızın biyogracından olmalıdır. filerini Rum sorgu ekipleri ezbere biliyorlarKıbrıs Banş Harekâtı'nın her ikisine de fiilen katıldım, 20 temmuz gecesi dı. Orneğin 39. Tümen Karargâhı'ndan Rum muhtemel bir Rum taarruzuna karşı Sayın Ersin'in karargâh emniyetini sağ tarafına dalgınlıkla geçerek esir duşen Üsteğlamakla görevlendırilenlerdenim Hava lndirme Tugayı Harp Ceridesi'ne men Nail Yavru'nun tümen karargâhında hem "kahraman" olarak geçen tek subay olmama rağmen, şehit ve gazi silah eğitim ve harekât subaylığı hem de tumen emır arkadaşlarımın anıları onunde saygıvla eğilirim. subaylığı yapmış olduğunu daha önceden biEleştıri bir toplumun gelişimi ıçın mutlaka gereklidir. Sayın Bedrettin De liyorlardı. Bu bilgileri nereden aldıklanna şamirel'in anılarına hapsettıği değerli goruşlerınden çok daha ağırlarını biz şırmıştık. Sonradan Rumlann bu istihbaratı resmen, harekâttan hemen sonra \e daha sonra yaptık, ilgili yerlere ulaştır İskenderun Orduevi yanındaki Yunan Konsodık. Ancak hiçbir şekilde gorevlerini bihakkın yapmak uzere şehıt, gazi olan losluğu'ndan aldıklarını tahmin etmiştik." insanlann birliklenni suçlamadık. . Saygılarımla. SLRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear