Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 TEMMUZ 1989 Murat \ar olan sosyalizm tikanmıştır Var olan sosyalizm, hele bugünlere geldikten sonra, kapitalist ülkeler karşısında yeterli bir alternatif olamadı. Ama bu, kapitalizme karşı bir alternatif olmasına gerek olmadığı anlamına gelmiyor. Çünkü kapitalizm de insan eşitliğine, insan özgürlüğüne engel oluyor. Bunun için kapitalizme karşı da var olan sosyalizme karşı da "var olmayan" bir sosyalist alternatif vardır, daha doğrusu oluşturulabilir. MURAT BELGE Yaşadığımız son günlerde komiinist partilerin bir süreden beri iktidarda bulunduğu ülkelerde birbirini izleyen garip olaylar bir şeyin sona erdiğinı gösteriyor. Yani, bir sosyalizm anlayışının ve uygulamasının sona erdiğini. Bunda aslında şaşılacak bir şey yok. Olanlar, sosyalizm kavramına bağjtlanmış bir insanın duygularını ne kadar yaralasa da, raantık düzeyinde bu olaylar beklenir olaylardjr. Asıl, bunlann olmaması son derece şaşırtıcı olurdu. Bilinen ve sık sık söylenen açıklamalan tekrarlamak istemiyorum (gelişmemiş toplumlarda sosyalizmin sorunları, Stalinizmin evrensel etkileri v.b.). "MarksistLeninist" ideolojiyle yönetilen bu toplumlarda olup bitenler gene Marksist teori>1e açıklanabüir. Sınıf mücadelesı, onun yarattığı çelişkiler, çelişkilerin nihai olarak bastırılamayacağı, bu toplumlar için de geçerli. "Proletarya diktatöriügü" adı altında kurulmuş tekelci iktidar yapılan, totaliter düzenler, bu mücadeleyi ve bu çelişkileri yok edemedi, ama ciddi baskı altında tuttu. Böylece, bu toplumlarda içten içe bir kuruma, bir yozlaşma başladı. Rejimin başındakiler, bir an gelecek, kurdukları, dıştan istikrarlı gibi görünen toptan denetieyici politik sistemle, toplumun tam tekmil battaüaştığını görmek zorunda kaiacaklardı. Yani rejim tıkanacaktı. O anda bir değişiklik yapmak kaçınılmazlaşacak, ama değışime doğru adızn atılınca, bas TARTTŞMA2 CUMHURİYET/13 SORU: Sosyalist ülkelerdeki son gelişmeler ye Marksizme ilişkin güncel tartışrfıalar nakkında ne düşünüyorsunuz? ramının yeniden telaffuz edilir olması, çalkantıyı başlatmaya yetti. Dernek ki Gorbaçov, "Kral pplakmtş" deme cesaretini gösterdi. Verili koşullarda bu kadan bile önemli bir adımdı. Kralın (ve krallann) çıplaklığı şimdi biliniyor ve ona göre davranılıyor. Önümüzdeki dönem de, artık kralı değil de, halkı giydirmemn akü başında yollannın aranacağı, umarım bulunacağı dönemdir. *•• "Var olaıı sosyalizm"in çöküntüsü, ister istemez bütün sosyalizme yansıyacaktır; şimdiye kadar da zaten yeterince yansımıştır. En iyimser sosyalist de bu yükle hesaplaşma zorunluğunu omuzlamak durumundadır. Bütün bu cerçeve, kapitalist dünyada yıllardır "can çekiştiğini" söyledi Murat Betge 1943 Ankara doğumlu. 1966da İÜ Ingiliz Edebiyatı Bölumü'nden mezun oldu. 1969'da doktora yaptı. 1972de tutuklanıp THKPC davasından yargılandı. 1974 affıyta serbest bırakıldı. 1980'de doçent oldu, 1982'de YÛK nedeniyle istifa etti. Iletişim Yayınlan yönetmenliğini üsöedi. Halen Birikim Dergisi genel yayın yönetmeni. Toplumsal ve siyasi konularda birçok yazı. makale ve çalışması bulunuyor. Son olarak yayımladığı •Türkiye Sosyalizm ve Gelecek" kitabı çeşitli tartışmalara yol açîı. tırılarak ertelenen sorunlar devasa boyutlarda su yüzüne çıkacaktı. Yunan mitolojisinde "Pandora1 nın Kutusu" efsanesi hiç icat edilmemiş olsaydı, bunu yirminci yüzyılın sonunda bizim icat etmemiz gerekecekti. Sovyetler Birliği ve Çin başta olmak üzere "var olan sosyalizm"ın hüküm sürdüğü ülkelerin yakın gelecekte nasıl bir seyir izleyeceklerini tahmin etmek hiç kolay değil. Genel olarak, bugün tıkandığı açıkça beüi olan rejime muhafazakârca bağh olanlar (ve bunda çıkarı olaniar) ile yenilikçi güçler arasında çatışma sürecektir. tkincilerin görece de olsa başarı kazanmalan raümkün olursa, birincilerin zaten sarsılmış durumu daha da sarsılacaktır. Nitekim, SSCB'de "demokrasT kav ğiniz o dünyada şüphesiz önemli bir ferahlama da yaratacaktır. Gelgelelim, insanlann sosyalist olma karannı vermelerine yol açan gerçekli'ctir kapitalizm. Ve kapitalizm, insanların ona karşı çıkma ve onu aşma isteğini duymalanna, karannı vermelerine yol açan özeüiklerini, hâlâ da taşıyor. "Var olan sosyalizm", hele bugünlere geldikten sonra, özellikle de ıleri kapitalist ülkeler karşısında yeterli bir alternatif olamadı. Ama bu, kapitalizme karşı bir alternatif olmasına gerek olmadığı anlamına gelmiyor. Çünkü kapitalizm de insan eşitliğini, insan özgürlüğünü sağlamaya yetmediği gibi, aslında buna engel oluyor (kendi mantığı ve üslubu içinde). tnanıyoruz ki, bu alternatif, şimdiye kadar sosyalizm içinde dile gelmiş ilkelerle, özlemlerle onların "var olan sosyalizm" deneyi eleştirisi ile bütünleşmesi sonucunda formüllenebilir. Çünkü "var olan sosyalizm'' bir başarısızhk noktasına geldiyse, bunun nedeni kapitalizmden farklılaşması değil, kapitalizme çok fazla benzemesidir. Bunun için, kapitalizme karşı da "var olan sosyalizme"e karşı da halen "var olmayan" bir sosyalist alternatif vardır veya daha doğrusu oluşturulabilir. 100. yılında Sosyalist Enternasyonal Fransa Başbakanı Rocard: Hedefimiz demokratik sosyulizm 2 ŞAHİN ALPAY Sosyalist Enternasyonal (SE) 1970'lerin başlarında, geçmişin "fazla geleceği olmayan" bir mirası, bir kahntısı olarak görülüyordu. 1970'lerin sonlarında başlayan hayli dramatik bir dönüşümle bugün hesaba katılması gereken bir uluslararası siyasi hareket haline gekü. Bu gelişmede BrandtKreiskyPalme üçlüsünün çahşmalannın; SE'yi bir Avrupalılar kulübü olmaktan çıkarıp bütün dunyaya yaymalarının; örgütün dünyada barış ve güvenliğin, insan haklarının güven altına alınması, her turlü aynm ve baskıya son verilmesi yönünde harcadığı mütevazı, ama ortak sorumluluk bilincini güçlendiren çabalann rolü var. Ama bu gelişmede sosyal demokrasinin ya da demokratik sosyalizmin, özellikle son yirmiotuz yılda giderek artan bir moral güç ve siyasi prestij kazanmasımn payı da herhalde azımsanamaz. Sosyalist Enternasyonai'in 2022 haziran tarihleri arasında Stockholm'de yapılan 18. kongresi, örgütün kazanmış olduğu canlılık ve saygınlığı yansıtan bir havada gecti. Çoğu Avrupa dışından 88 siyasi kuruluşun ve yüzden fazla ülkenin temsil edildiği kongreye, Mitterrand ve Gonzalez dışında sosyal demokrat liderlerin hemen tümü katıldı. Kongrede yapılan konuşmalar sosyal demokrat parylerin üzerinde durdukları temel sorunlar üzerinde iyi bir fikir veriyordu. Konuşmalardan bazıları, bu tip geniş kapsamlı uluslararası topyal güvenliğin bileşimi, zamanla tedricen oluştu. Buna ulasmak için, sosyalizmi önce şiddel kullanıraından, sonra da koruyucu devlet anlayışından ayırmamız gerekti. Yirminci yüzyıllann başlarında bir yanda demokrasi>le öte yanda devrime bağhlık siyaiaJ kültüriimüzün bir parçasıydı. Bu bir şizofreni degil, ikisinin bağdasır olduğu inancıydı. Ancak Rus devrimiyle ve Bolşoiklerin devlet eliyle şiddet kuilamna teorisi ve pratiği ile yüz yüze eeliş, sosyalistlerin demokrasije bağlılığım pekiştirdi. Şiddet mitolojisinden kurtulundu ve uzlaşmalar yoluyla sosjul değişme yöntemi benimsendi... Böylelikie devrim fikri zor ve şiddet kullanımından ayrıldı, ama toplumun kopan transformasyonu düşüncesi yaşanıaya devam etti. Sosyalistler bu transformasyonun devletin zenginligin üretiminde ve dagıtırnında giderek büyüyen bir rol üstlenmesiyle gerçekJeşecegine inandılar. Sosvalist partiler dene>imler yoluyla siyasi ozgürlügü başka bir ekonomik modele dayandırma gereğini ögrendiler. Bugün hiçbirimiz devlet denetimine dayalı bir sosyalizmi savunmuyor... Dogaldır ki tarbşmaya devam edeceğiz ve karma ekonomiyi çok farklı şekillerde yorumlarnak murokün. Ama temelde sosyalizmin sosyal adalet için mücadele olduguna; sosyalizmin vazgeçilmez kuralının özgürlük, aracının da insan aklı olduguna her zaman inanacağız. Rekabetin erdemleri var. Ama rekabet bazı kurallara göre işlemelidir. Aksi takdirde en guçlü olanıa Muzaffer İ. ErrJost Sosyalist demokrasinin saneıları Sosyalist ülkelerdeki son olayları ben, sosyalizmin yıkılışı olarak değil, sosyalist yönetimin ve sosyalist üretimin bir bütünleyeni olarak sosyalist demokrasiye geçişin sarsıntısı olarak niteliyorum. Marksizm, içerisinde belirecek teorik ve pratik yanlışları kendi yöntemiyle ayrıştırır, sürekli büyüme kapasitesine sahiptir. bu ülkelerin iç sorunlannı öne çıkarmış görünüyor. Dolayısıyla, bu ülkelerdeki açıklık/demokratikleşme, ön plana çıkıyor. Kuşkusuz, birinci evreden kalıt kimi ulusal ve geleneksel, kimi sınıfsal ve ideolojik gergınlîklerin ve çatışmaların biriktirdiği nice sorun, kendini, daha büyük ölçeklerde dışa vuruyor. Daha genel bir anlatım için şu eklenebilir: Sosyalizm, durağan bir sistem değil, bu nedenle, sosyalizmin ilk olduğu, tek olduğu, yeni olduğu evrelere tekabül eden demokrasi ya da diktatörlük kavramı da toplumsal gelişmeye uygun olarak değişmek ve gelişmek durumundadır. Özellikle lkinci Dünya Savaşı koşullarında, sosyalist toplumun içsel demokratikleşmesinin kimi alanlarda dondurulduğu bilinir. Ne var ki bu "dondurma" kalıcı ve geleneksel bir ozellik de kazanmıştır. Sosyalizmin demokratikleşme sorunlannın olduğu kadar, ulusal sorunların da dondurulması ve baskı altında tutulması, doğal ki sorunların içten içe buyümesini önleyemedi. Sorunlar, sorun olmaktan çıkmadı. Yıllar sonra gelen sosyalist açıklık/demokratikleşme, baskı altında kapalı devre büyüyen sorunların, kitlesel olaylar biçiminde dışa vurmasını da bir ölçüde olanaklı kıldı. Her gün olmasa bile, sık sık kitlesel olayların ve katliamlann yaşandığı ülkemizde, sosyalist Ülkelerdeki kitlesel olaylardan, bu ülkelerin sosyaiizmden kurtularak kurtulunulacağımn düşunülmesi, bana trajik geliyor. Sosyalist ülkelerdeki son olayları, ben, sosyalizmin yıkılışı olarak değil, sosyalist yönetimin ve sosyalist üretimin bir bütünleyeni olarak, sosyalist yaşam biçimini tamamlayışın, sosyalist demokrasiye geçişin sarsmtıları olarak niteliyorum. çelişkileri, emek ve sermaye çelişkisi olarak değil, ulusal sorunda demokratik boyutuyla, genel olarak sosyalist demokratikleşmeyle ilgili sorunlar olarak algılıyorum. "Marksizme ilişkin güncel tartışmalar hakkında" düşüncelerimi, dolaylı da oisa yanıtlamış sayılınm. Yani Marksizmi eleştiren eleştirilere katılmıyorum; bu eleştirileri, ciddi de bulrnuyorum. Felsefe, ekonomi politik ve bilimsel sosyalizmi kucaklayan toplumsal bilimler toplamıdır Marksizm. Bu açıdan, Marksizm, içinde tutarlı bir bütünlüğe sahiptir. Herhangi bir yanlışı, Marksizmin kendi içsel mantığı, kaçınılmaz olarak dışa vurur. Bu, onun, organik bütünlüğünden kaynaklanır. Onun içindir ki, Marksizm, içerisinde belirecek teorik ve pratik yanlışları, kendi yöntemiyle ayrıştınr. Toplumsal varlığın tüm evrelerini, gelişme süreçlerini ve yasalannı kavrayan ve saptayan bir yeteneğe ve sürekli büyüme kapasitesine sahiptir. Bu da onun, diyalektik birliğinden kaynaklanmaktadır. Marksizmi, kendi diyalektik birliği ve organik (sistematik) bütünlüğu içerisinde ele almayan (yani, Marksizmi, Marksist olarak ele almayan) bir yaklaşım, bir bakış açısı. onda, doğal ki çelişkiler de, yanlışlar da bulacaktır. Bunlann kökünü, kaynağını, Marsizmde, yani Marksizmin kendisinde değil, Marksizme bakış açısında ya da bu bakış açısındaki sapmada aramak gerekir. MUZAFFER İLHAN ERDOST Sosyalizmi, tek bir şeyle, örneğin yönetim biçimiyle ya da üretim araçlarının toplumsallaşmasıy|a açıklamak olanaklı değil. Sosyalizm, bir yaşam biçimidir. Yaşam biçimi, yaşamın tüm öğelerini ve değerlerini kucaklar, buna bağh olarak, toplumun tüm öğelerinin ve değerlerinin sosyalistleşmesini gündeme getirir. Sosyalist ülkelerdeki olayları, sosyalizmin sistem açısından tartışılması olarak değil, fcosyalist yaşam biçiminin gerçekleşmesinin sarsınJılan olarak algılıyorum. • Sistemler arasında bir karşılaştırma yapmak gejektiğinde: ; Dünya kapitalist sistemi içerisinde yer alan ve geîişmekte olan (yani bağımlı) ülkeler, gelişmiş ka 4»talist ülkelere, 1989 rakamlarıyla söylersek, yıl^la, 159 milyar dolar borç ödüyor. Bu ülkelerin faiz ödemeleri ise mal ve hizmet gelirlerinin %9,2'sini oluşturuyor. îâ Bugün, iki dünya sistemrarasında karşılaştırma yapmak gerekirse, kapitalist dünya sistemi içerisinde milyonlarca insanın yoksulluğu pahasına, yoksul ülkelerden sızdınlan büyük hacimlerdeki faizin, gelişmiş kapitalist ülkelerin dinamizmine dınamizm kattığı, ama sosyalist ülkelerin böyle bir olanaktan yoksun olduğu gözardı edilmemeli. Kapitalist dünya karşısında varhğını korumak için dünya nüfusunun altıda birinin, dünya nüfusunun altıda beşinin üretiminden aynlan savaş ya da savunma fonu kadar savunma fonu üretmek durumunda kalmış olmasımn, sosyalist ülkelerin ekonomilerini yıllardır olumsuz yönde etkiledigi de göz ardı edilmemeli. Şu da eklenmeli: Bugün, Birleşmiş Milletler bildirgelerinde yer alan kişisel ve sosyal haklann iyileştirilmesinde görüidüğü gibi kapitalist sislemin, kendini, kötülüklerinden arındırma çabasında, sosyalizmin yalmzca teori olarak değil, sistem olarak davarolmuş olmasındaki olumlu rolü küçümsenmemeli. Sosyalist ülkelerin sorunlanna ayrı ayrı olarak bakıldığında: Örneğin ilk sosyalist ülkede; teorik olarak sosyalizmin hazır bulması gereken toplumsallaşmış nızca kendi iç kararları olarak algılamak yanlış üretim yerine, büyük ölçüde, üretimi ve toplumu, olur. Bu bölünme, tek tek ülkelerin kendi iç kararsosyalizme geçişe hazırlayacak bir dizi altyapısal ları sonucu değil, iki dünya sistemi arasında, saoluşumu tamamlamak gibi, maddi ve manevi ağır vaş sonrası dengeleşmenin sonucudur. Doğu Avbir yük yüklenildiği unutulmaraalı. rupa sosyalist ülkelerindeki olaylara bu açıdan bakYa da örneğin Çin'de, tarımın sanayiye egemen mak gerekir. olduğu ülkede, sosyalizmin, köylü sosyalızmini, yaSavaş sonrası, Doğu Avrupa ülkelerinde ni küçükburjuva sosyalizmini, uzun yıllar sırtın "sosyalizm" bu ülkelerin tek tek ve kendi iç sorun' da taşımak durumunda kaldığı da ihmal edilmeme ları olmaktan önce, bir dünya sistemi olarak sosli. yalizmin var olma/yaşam sorunlarından biri oldu. ', tkinci Dünya Savaşı'nın son evresinde, Birleşik Aksi durumda, DİSK'i kapatmış ve yöneticilerini Devletler'in Avrupa'daki askeri varlığının, faşiz içeri tıkmış 12 Eylül yönetiminin, Walesa'nın bir me karşı savaşa katılmaktan çok, olabildiğince daha nolu savunucusu rolü oynamasını (Polonya ile yaiçok Avrupa ülkesini, sosyaiizmden "kurtaTma"yı kın ilişkilerimiz olmamakla birlikte, televizyonun bir nolu haberidir her zaman) açıklamak olanağıamaçladığı gözden uzak tutubnamalı. • Sosyalizmin, Doğu Avrupa ülkelerinde savaş son nı bulamayız. tşçilerin ücretlerini aşağı çekmeyi esas !rası iktidar olmasını, buna karşılık sosyalist hare ekonomik amaç ediıuniş 12 Eylül yönetiminin, Po; ketin giiçlü olduğu kimi Batı Avrupa ülkelerinin ka lonya'da, Dayaruşma'nın ücret artışı taleplerinin • pitalist sistem içerisinde kalmasını, bu ülkelerin yal savunuculuğunu yapmasını, duz mantıkla, yani ül Muzaffer İlhan Erdost 1930da doğdu. 1957'de Ankara Ûniveısitesi Veteriner Fakültesi'ni bitirdi. 1965te Sol Yayınlan'nı kurdu. 1971de tutuklandı, yayımladığı kitaplardan 37 yıl hapse mahküm oldu. 1974'te aftan yarartanarak serbest bırakıldı. 1980'de kardeşi İlhan Erdost İle birlikte gözaltına alındı. Kardeşinin dövulerek öldürulmesi üzerine "İlhan" adını ismine ekledi. Son olarak 20 yıl önce yayımlanmış "Semdinlı Röportajfnın yeniden kitap olarak basılması nedeniyle "bölücülükten" yargılandı, ancak beraat etti. Türkiye'de toplumsal sorunlara ilişkin çeşitli araştırmaları bulunuyor. Fransa Başbakanı Rocard: "Dünyaya önereceğimiz hazır bir reçetemiz yok. Marksist şablonu terk ettik, ama şimdi moda olan serbest piyasa ekonomisini de benimsemiyoruz. Toplumun belirli değerlere ve akla uygun olarak değiştirilebileceğîne inancımız sürüyor." lantılarda kullanılan yuvarlak ve diplomatik dili aştığı gibi önemli bir fikri içeriğe de sahipti. Bu bağlamda, genel kurul çalışmalanm baştan sona yanındaki heyetle birlikte dikkatle izleyen Fransa Başbakanı Michel Rocard'ın doğrudan ideolojik konulan ele aldığı konuşması özellikle ilginçti. Bu konuşmanın bazı bölümlerini aktarmak istiyorum. Rocard konuşmasına doğrudan komünist dünyadaki gelişmeleri değeriendirerek girdi: "Komünist dünyada bugün yaşanmakta olanlar, Çin'deki dramatik, Polonya, Macaristan ve SSCB'deki daha uraut verici olaylar, özgürlüğe gereken yeri vermeyen rejimlerin içine düştüğü çıkmazı yansıtıyor. Biz demokratik sosyalistler, tarihin bizden önce gelen kuşaklann ne kadar doğru tercihler yaptıklannı kanıtlamasından memııunluk duymakta baklıyız. Sovyel toplum modelinin çöküşü, bizlere kapitalizmin güçlerine teslim olmaya alternatif oluşturacak, yeterince evrensel bir dizi ilke ve polilikalar önerme sonımluluğunu yuklüyor... Bugün demokratik sosyalizm, sosyalizmin ilk biçimlerinin dinsel boyutundan kendini kurlarmıştır... Mükemmel bir topluma ilişkin ütopik projelerin ne denli yıkıcı olduğu anlaşılmıştır... Dünyaya önereceğimiz hazır bir reçete yok! Marksist şablonu terk ettik, ama şimdi moda olan serbest piyasa ekonomisini de benimsemiyoruz. Toplumun anlaşılabileceğine ve belirli değerlere ve akla uygun olarak bilinçli bir şekilde değiştirilebileceğine inancımız sürüyor. Biz demokrasi, insan hakları ve zayıflann korunmasına hizmel eden ve siyasal sürecin iyice kavranmasına dayanan bir >akIaşımı savunuyoruz. Bu yaklaşımla insanlann coşku ve heyecanlarını harekete geçirmek kolay olmajabiiir, ama demokratik sosyalizmin bu tutumunun günümüziın gerekleriae ve faalklano özlemlerine uygun düştüğüne kesinlikle inanıyorum." kuralı geçerli olacaktır. Bu da haksız ve aptalcadır." kelerin tek tek sorunları açısından açıklamak olanağı yoktur. Soruna, tek tek ülkelerin sorunu olmaktan önce, sistem sorunu olarak ve dolayısıyla Macaristan ya da Polonya'nın demokratikleşmesi sorunu olmaktan önce, dünya sosyalist hareketinin var olma/yok olma sorunu olarakbakmak doğru olur kanısındayım. Bu nedenledir ki Doğu Avrupa'da, sosyalizmin ve sosyalist yönetimlerin sorunlannın, farklı iki evresine değinmek gerekir: Bir ülkenin kendi iç sorunu olarak sosyalizm ile sosyalizmin genel sorunu olarak sosyalizm, birbiriyle iç içe geçtiği zaman, sosyalist sistemi güvenceye almadan, kendi ülkesinde sosyalizmi koruyamayacağı için, dünya ölçeğinde genel stratejik sorun, ülke ölçeğinde politik soruna ağır basar. İki dünya sistemi arasında olduğu kadar, sosyalist dünyada da değişme ve iki sistem arasında karşılıklı güven ortamının bir ölçüde de olsa kurulması, Satlıgan Stalîncîlik sosyalizmi çarpıttı NAİL SATLIGAN ticileri. sosyalizmi üretim araçla diktatörlüklerin tahakkümü alünnnın kamulaştırılmasıyla özdeşle daysa, bu olgu şu ya da bu yanlış yen bir sosyalizm tanımından ha düşüncenin değil, binlerce, yüzreketle kendilerini "reel sosyalist" binlerce insanın rol oynadığı, çediye nitelendirirlerken bir türlişik toplumsal çıkarların işin içiMarksizme sahip çıkmıyorlar mı? ne katıldığı toplumsa! çatışmalaNe yazık ki çıkıyorlar ve bunu rın bir ürünüdür. Tersini ileri süryapmakla kapitalizmin ideologla mek, nazi rejiminin Hitler'in Kavnna paha biçilmez bir hizmette gam'ının ürünü olduğunu iddia bulunuyorlar. Böylece kapitalist etmek kadar abestir. UluslararaBatı, bir taşla iki kuş vurma fır sı sosyalist hareket içinde 1920'li satına kavuşuyor. Hem sosyaliz yıllann ikinci yansı ile 1930'lu yılmi gözden düşürüyor, onu kapi ların ilk yarısında özellikle Sovtalist dünyanm emekçi sınıfları yetler Birliği'nde yer alıp da soniçin çekici bir hedef olmaktan çı radan "halk demokrasileri"nin kanyor hem.de Marksizm ile bu çoğuna ve Çin'e yayılan bu bürini karşılaştırmak, ikisi arasındaki karşıtlığı ortaya koymaya yeter. Söz gelimi Marksizmde proletarya iktidanndan kapitalizmden sosyalizme geçiş döneminin devleti olarak söz edilir; sosyalizmin inşasında yol almdıkça güya şiddetlenen sınıf çelişkilerinin bir gereği olarak güçlenen "sosyallisl devlet" Stalinciliğin uydurmasıdır. Marksizm, sosyalizmin kuruluşunun ancak dünya çapında tamamlanacağını öngörür; Stalincilik bunun karşısına "tek ülkede sosyalizm" ucubesini dikmiştir. Marksizm, sosyalizmin bölüsüm masıdır. Leon Troçki'nin adma bağlanan bürokratik yozlasma teorisi, çok özet olarak, şimdiye dek kurulmuş "işçi devlelleri"nde özgül bir toplumsal katmanın, bürokrasinin, sosyo ekonomik geri kalmışlık ve gelişmiş sanayi ülkelerinden yalıtılmışlık koşullarında iktidan işçi sınıfmdan gasp ettiğini, ancak devrim sonunda oluşan temel üretim ilişkilerine dokunmadığını, dolayısıyla bu toplumların gündeminde toplumsal değil, politik bir devrim bulunduğunu öne sürer. "Marksizmin bunalımf'ndan çoktandır söz ediliyordu. Çin'de Halk Kurtuluş Ordusu'nun önemli yalpalamalann ve iç çekişmelerin ardından olsa da halkın üzerine ateş açıp yüzlerce, belki de binlerce öğrenciyi ve işçiyi katletmesi, bu kan banyosunu izleyen idamlar, böylece Deng hizbinin Şah lranı ile Humeyni Iranı'nın acımasızlıklarım bir arada sergilemesi, "Marksizmin bunalımı"nın yani sıra "komünizmin sonu''ndan (Der Spiegel) söz edilmesine zemin hazırladı. Kimileri, sosyalist bir ülkede kitlelerin neden ve neye karşı ayaklandıklarmı Marksist teorinin açıklayamayacağını söylüyorlar. Bu iddia karşısında, günümüzde sosyalizme sahip çıkan ülkelerin Marksist teorinin ölçütleri uyarınca sosyalist sayılıp sayılamayacağını bir kez daha gözden geçirmek yerinde olur. Marksist sosyalizm geleneğinin bütün klasiklerine göre, gerek piyasanın, gerekse devlet aygıünın, körelmek şöyle dursun, gittikçe güçlendiği bir toplum sosyalist olarak nitelenemez. Böyle bir toplumda kitNail Satlıgan 1950 de Çin'de doğ lelerin, kendilerini ezen, köleleş; . du. 1971 öncesı TİP'te çalıştı 12 Mart tiren, politik haklarından yoksun ; ta TIİKP davasından yargılandı. Boğa bırakan koşullara karşı ayaklan• ziçi Idari Bilimler'den 1974'te rnezun ol maları ise Marksizmin açıklaya'• du. İstanbul İktisat Fakültesi'ndeki asis madığı ya da ona ters duşen bir |tanlık görevinden 1983te YÖK nede gelişme değil, Marksizmin temel ; niyte ayrıldı. Halen 11. Tez Dergisi Ya öncülerinden ve on görülerinden ' zı Kurulu uyesi ve İktisat Dergisi yayın birinin doğrulanmasıdır. i yönetmeni. Peki, bizzat bu ülkelerin yöne Son olarak Çin'de yaşananlar, gerek bürokrasinin katliamı, geWlarksizm, sosyalizmin kuruluşunun ancak dünya çapında rekse bu katliamın ancak ordu tamamlanacağını öngörür, Stalincilik bunun karşısına "tek ülkede içinde çok ciddi itaatsizlikler pahasına gerçekleştirilebilmiş olmasosyalizm" ucubesini dikmiştir. Marksizm ve Marksistler, Stalinci sı, bürokrasinin siyasi iktidar teyozlaşmanın faili değil, kurbanı olmuşlardır. kelinden barışçı ve reformcu yollarla vazgeçmeyeceğini, köklü bir "sosyalizm" karikatürü arasında rokratlaşma sürecinde, fikri ve ilkesini "eraeğin niceliğine göre" demokratikleşmenin ancak devbir nedensellik ilişkisi bulunduğu ideolojik öğeler de elbette etkili diye formuJe eder; keskin toplum rimci yoldan sağlanabileceğini, nu iddia ediyor. olmuştur; ama bürokratik dikta sal eşitsizlikleri mazur göstermek kitlelerin kapitalizme geri dönüBugün Doğu Avrupa ülkelerin törlüğün kuıuluşuna ikincil bir için bu formülün içine "emeğin şü değil, burjuva demokrasisinde (ve Çin'de) cisimlenmiş olan katkıda bulunan, Marksizmin niteligine göre paylaşım" ı sokuş den geri kalnıayan bir demokrasi şekliyle bir bürokratik diktatörlü dogmalaştınlmış, ideolojikleştiril turuveren Stalinciliktir vb. vb.istediklerini, bürokrasinin yeni bir ğün Marksizmde "mündemiç" miş, pragmatikleştirilmiş bir ver Önermelerdeki içeriksel ters yüz hâkinı sınıf olmaktan çok topolduğu yolundaki iddiayı idealist siyonudur ki yaygın olarak Stalin ediliş bu denli belirginken, Stalin lumsal tabanı son derece sınırlı bir tarih yorumunun aşırı ve ciddiye cilik diye adlandınlan bu psödo cilikten Marksizmi sorumlu tut asalak zümre olduğunu gösterdialınmaya değmez bir örneği say Marksizmin sahici Marksizmle bi manın düşünsel dürüstlükle bağ ği ölçüde, Marksizmi suskun bırakan değil, onun doğruluğunu mak için, tarihj maddeciliğin te ricik ilişkisi, onun teorik ve pra daşır yani olamaz. ampirik ve tarihi bakımdan desmel tezlerini benimsemiş olmak tik olumsuzlanması olmasıdır. Bir Kaldı ki Marksizmin bugüne başka deyişle, Marksizm ve kadarki en önemli başarılarından tekleyen gelişmelerdir. gerekmez. Günumüzde bu ülkeler bütün Marksistler, Stalinci yozlaşmanın biri, Stalinci bürokrasinin elinde sosyalıstlik iddialarına karşın, en faili değil, kurbanı olmuşlardır. uğradığı çarpıtılmayı, toplumsal Bu iki düşünsel yapının, gerçek üst yapı görüngülerini açıklamak Yamı: M.A1İ A>bar, başta işçi sınıfını devleı iktidannı doğrudan yürutme olanağın Marksizm ile Stalinci sözde ta kullandığ< genel geçer ölçülle iXuğrul kiirkçü. dan yoksun bırakan bürokratik "Marksizm"in, kritik önermele re başvurarak açıklayabilnıiş ol Ualil Berktav. Çağdaş sosyal demokrasi anlayışının açıklanması ve savunulması niteliğindeki konuşmasında Rocard şöyle diyordu: "Bugün anladığımız şekliyle sosyalizmin unsuıiarı, insan haklarına saygı ile çoğulculuğun ve sos Siireeek Rocard, daha sonra, sosyal demokrasiye yöneltilen eleştirilere yanıt verdi. "Farklı açılardan bize üç temel eleştiri >öneltiliyor. Hedeflerimizin sosyalist, politikalarımızın etkili olmadığı ve bunlann yalmzca Batılı ülkeler için geçerli oiduğu ileri sürülüyor. Eleştirilere karşı çok uzun süre alçakgönüllü bir tutum takındık. ama artık bayrağımızı yükseltmek ve dik tutmanın zamanıdır. Birinci eleştiriye cevabımız şudur: Mallann satış amacıyla üretilmesi sistemi olarak kapitalizme yönellligimiz eleştiri geçerlidir. Ama biz saldınmızın hedefini değiştirdik. Zira toplumu sirketler arasında rekabetin getirdiği dinamizmden yoksun bırakmak istemiyoruz. Piyasa mekani/masını yalmzca hükümet müdahaleleriyle değil, sendikalar ve diğer gonullü örgütlenmeler aracılığıyla denellemeyi amaçhyoruz. Sosyal üemokrasinin yalmzca maddi odulleri dağıtmak için yeterli bir ekonomik büyümenin sağlandığı ortamlarda geçerli olduğu ithamına gelince... Keynesciliğin krizinin sosyal demokrat politikalann olüm fermanı olduğu ileri sümldu. Oysa ekonomik krizi başanyla göğüsleyen ülkeler sosyal dayaruşmayı koruyan İsveç, Avusturya ve Almanya gibi, işçilerin güvenine sahip ve duyarlı mali politikalan gelir politikalanyla birleştiren hüküınetlerin bulunduğu memleketler oldu. Modelimizin yalmzca zengin Batı ülkeleri için geçerli olduğu iddiasına gelelim. Hiçbir iddia bundan daha aldatıcı ve tehlikeli olamaz. Sosyalisl ülkelerdeki halklar çoğulculuk ve ekonomik etkinlik istemiyor mu? Üçüncü Dünya haikları demokrasi ve kalkınma istemiyor mu? Demokratik sosyalizmin ilkeleri gerek Kuzey ve Giiney'de, gerekse Batı ve Doğu'da aynı ilkelerdir. Teknolojik gelişme düzeyieri arasında önemli farkiar vardır, ama örgütlenmiş özgürlük ekonomik gelişmenin herkes için geçerli olan ilkesidir. Adım adım bütün ülkeler için raümkün olan en iyi sosyal ve siyasal örgütleııme sistemini geliştirmiş oldugumuza içtenlikle inanıyorum."