28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER "kesinlik" içerir. Böylece da tarih bize, geleceğimize ilişkin kimi bilgiler verecek demektir. Unutmayalım ki, bu bilgileri biz tarihçiden alacağız, tarihçinin seçimine bağlı kalacağız ister istemez. Tarihsel olaylar bizim önümüzde dizilmiş değil ki, biz seçebilelim! Üstelik geçmişteki yığmla olay arasından hangisinin tarihsel olay olduğunu biz nasıl bilebiliriz? Öteki bilimsel olayları, o bilimlerin uzmanlarmdan öğrendiğimiz gibi, tarihsel olaylan da tarihçiden öğreneceğiz. öyleyse bir yüreklilikte bulunup, bu açıdan bir tarih tanımına biz de girişelim: Tarih, tarihçinin "tarihsel olaylar" olarak seçtiği olayların belli bir dizge içinde anlatılmasıdır. Tarihçi E.H. Carr şöyle diyor: "Şimdi de tarihçiye bakalım. Sıradan kişiler gibi, o da insan eylemlerinin ilkece araştırılabilir nedenleri bulunduğuna inanır. Bu varsayım yapılmayınca, günlük yaşam gibi tarih de imkânsızdır." Evet "araştınlabilir nedenlerin bulunduğu" bizim için öylesine gereklidir ki, yoksa "dönemler" gibi "an'Mar da başıboş bir akış içinde anlamsızlaşır. İnsan ise, yasamına anlam vermek isteyen yaratıktır, bunun dışında, başka yaratıklardan bir ayrımı kalmaz onun. Bir bilgin şöyle demiş: "Nedensellik yasasıru dunya bizim üzerimize zorlamaz, bu bizim için, belki kendimizi dünyaya uyarlamamızm en elverişli yöntemidir." tmdi tarih bilincinin büyük önemı böylece ortaya çıkıyor. Ancak biz "an"lar içinde yaşadığımız için "dönem"lerin getireceğini ayırt edemeyebiliriz. olup bitenlere zaman zaman şaşıp kalmamız bundandır. Çünkü yarını kestirmek öylesine kolay bir usavurma sayılmamalıdır. 27 Mayıs'tan bir gün önce, bir dostum bana bu gidişin nereye varacağını sormuştu, ben de onu "Secime" diye yanıtlanuştım. Ertesi sabah ihtilal oldu. Nereden bileyim! Bugün deniyor ki, Demokrat Parti genel seçimlere gitseydi ihtilal olmazdı! Gene de bilemiyorum. Yann ne olacağı, aklımızın söylediğini tutmayabilir. Marx şunları söylemiş: "Dünya tarihi içinde eğer rastlantıya yer olmasaydı, çok gizemli bir niteliği olurdu. Bu rastlantı doğal olarak, gelişmenin genel eğiliminin bir parçasıdır ve öteki rastlantı türlerince dengelenir." Troçki'nin bu konudaki düşüncesi de şöyle: "Bütün tarihi süreç, tarihi yasanın rastlantının içinde kınlmış şeklidir. Biyoloji diliyle, tarihi yasanın rastlantıların doğal ayıklanması ile gerçekleştiğini söyleyebiliriz." Yoksa tarihe inanma bir gizemcilik olur çıkardı. Bu konuya nereden girdim bugün? Eskiden FDE dergisini çıkaranlar, (19781984 yılları arasında yılda iki kez olmak üzere on dört sayı çıkmış, çok severdim) şimdi FRANKOFONt adlı yeni bir dergi yayımlamaya başladılar, bu derginin ilk sayısını da 1789 İhtilali'ne ayırdılar. Merakla okumaya koyuldum. Bugün burada, konumuzla ilgili olduğu için, Prof. Dr. Sina Akşin'in "Fransız Ihtilali Üzerinde Düşünceler" adlı yazısının bir sözü üzerinde durmak istiyorum sadece. Yazısının sonunda diyor ki Sayın Akşin: "Büyük Zafer ve Mudanya Mütarekesi"nden sonra banş konferansına katılmak için lstanbul ve Ankara hükümetlerine iki ayrı davetiye gelince, TBMM saltanatla hilafeti birbirinden ayırarak saltanatı kaldırdı. Vahdettin ile ilgili hiçbir resmi karar ve açıklama yoktu. O, 16 gün bekledikten sonra hayatını tehlikede gördüğünü açıklayarak Yunanlılardan yana ve Türkiye'ye hasım olan Ingilizlere sığındı ve bir tngiliz zırhlısı ile memleketinden ayrıldı. Oysa, önünde, içinden seçebileceği belki düzinelerle hareket tarzı vardı. 16 gün boyunca büyük bir bunalım içinde bu ihtimalleri tarttığını tahmin edebiliriz. XVI. Louis ve Marie Antoinette için de öyleydi. önlerinde birçok hareket tarn varken onlar ülkeden gizlice kaçmayı. Avusturyahlar ve ülkeden kaçmış bulunan soylu Fransız muhacirleriyle şu ya da bu biçimde işbirliğini seçtiler. Kaçmasalardı, belki bugün Fransa, Ingıltere ya da tskandinav ülkeleri gibi, hâlâ meşrutiyetti. Ama bunlar ciddi tarihçiliğe aykın söz ve spekulasyonlar. Dedik ya, geçmişte olup bitenieri kaçınılmaz, başka türlü olamaz kabul etmek zorundayız." Yukandaki alınunın son tümcesıne uyacak olursak, tarih bilimcinin elinde çok kolay ve rahat ettirici bir yöntem bulunduğunu söylememiz gerekecektir: Tarih bilimci olayların sonunu bekleyecek ve "Işte böyle oldu, çünkü böyle olması gerekiyordu" diyecektir. Olanı, olacak olan diye yorumlamaktır bu, nedenlerden sonuç çıkarmak değil. Böyleyse, tarihçi, olanları onaylama memuru durumuna gelecektir. Bitiremedim bu yazımı, konu beni düşünceden düşünceye sürükledi. Düşünceden Düşîmceye MELİH CEVDET ANDAY Bir tarihçi, Marc Bloch, şöyle başlamış kitabına: "Baba bana tarihin ne işe yaradığını anlatsana!" Kolay yanıtlanır bir soru değil, ama çocuk, "Tarih nedir?" diye sorsaydı daha büyük bir güçlük çıkardı ortaya. tnsanların tarih kadar diişkün oldukları ve tarih kadar bilmedikleri bir konu daha göstermek olanaksızdır sanırım. Geçmişteki olayları okuyonız orada, kimine inanıyoruz, kimine inanmıyoruz; sonra da "lnansak ne olacak, inanmasak ne olacak?" diye düşünüp kalıyoruz. Ders mi çıkaracağız ondan, insan yaşamının nereye yöneldiğini mi öğreneceğiz, ilkel toplumların görününümüne bakıp günümüzle mi övüneceğiz, içinden çıkılır gibi değil. 1985 yılında Alan Yayıncılık'ın çıkardığı "Tarih ve Tarihçi Annales Okulu İzinde" (Ali Boratav derlemesi) adlı kitapta büyük Batılı düşünürlerin bu konuları inceleyen birbirinden güzel yazıları vardı, sevdiğim yerleri çizerek okumuştum, gene de elimin altındadır, ne mi öğrendim o yazılardan? Kısaca yanıtlıyayım: Tarih üzerine düşünmeği. Örneğin Lucien Febvre şöyle diyordu "Başka Bir Tarihe Doğru" adlı incelemesinde, "Tarih kuşkusuz yazılı belgelerle yapılır", ama şu sözleri eklemeği de unutmuyordu: "Tabii ki oldukları zaman; hiçbir yazılı doküman yoksa da yapılabilir, yapılmaktadır". Gerçi yazılı belge tarihçi için çok değerlidir, çünkü çok aydınlatıcıdır; ama yazıdan önce yaşamış eski insanların bıraktıkları kap kacak, resim, kabartma gibi şeyler bize değerli bilgiler vermiyor mu? Bana sorarsaruz, ben o tür belgeleri yazılı belgelere yeğlerim. Neden derseniz, yazılı belgeleri bırakanların doğruluğuna nasıl inanayım? Eskiden Doğuda (bizde de) tarihçiye "nessab" denirmiş, hükümdarlann, büyüklerin soyağacını bulan demek, bu soyağacı Adem Aleyhisselam'a dek uzanırmış... Buna da mı inanacağım? Herodotos'un yapıtında masalla gerçek içiçedir, o yüzden de tatiı okunur. Arkeolojinin buluntularında ise yalanı aramak boşuna olur. Tarihcilerin en çok sorduklan soru, "Ne demek tarih?" sorusudur. Dahası, Lucien Febvre, "Tarih sözcüğünü kullanmalı mı?" diye de soruyor. Ona göre "Antropokronoloji" ya da "etnokronoloji" demek daha doğru olacaktır. Kısacası, daha adında anlaşamıyorlar bu bilimin. Şimdi biz de bakalım sözlüklere, ansiklopedilere, ne bulacağız... Fransızca "histoire" sözcüğü eski Yunanca'dan gelme, "Anılmağa değer olayları anlatmak" demek. Kim seçecek bu değerli olaylan? Tarihçi elbet. Öyleyse bİ2 tarihi öğrenmeğe kalktığımızda, tarihçinin öğrettiklerini öğreniyoruz, onun seçtiklerini. (Çatallı bir iş, neyse aşağıda bu konuya gene geleceğimi sanıyonım). Bizim kullandığımız "tarih" sözcüğü ise Arapça erh kökünden çıkma, "tarih atmak" demekmiş. Bu sözcüklerden, bu sözcüklerin tanımlanndan yola çıkarak bugünkü tarih bilimini kavramak olanaksız görilnüyor. "Tarih bilimi..." dedim ama bugünkü tarihçiler arasında bu sözü benimseyen nerdeyse yok gibi, en azından benim bildiğımce yok gibi, çoğunluğu daha çok "yöntem" termini üzerinde duruyor, geçmişten kalma belgeleri değerlendirme yöntemi. Ama vak'anüvislik gibi, gazetecilik gibi, tanık olunan konulara yazma diye de bir çalışma alanı var. Imdi bunlann yaptıklan, tarih midir, yoksa tarihçiye belge hazırlamak mıdır? Buraya gelindiğinde, tarihçiler, " a n " ile "dönem" ayrılığı diye bir şey çıkarıyorlar ortaya. Hangi "an"lar "dönem"i yaratır? O da seçmeğe bağlı. Unutmayalım ki, tarih, bir nedenler bulgulama sanatıdır. Bu nedenleri yineleyip aynı sonuçlan almak elimizde olmadığı için, işin içine, ister istemez, "yonım" girmektedir. Eğer siz bir tarihçi olarak, daha çok "an"lar üzerinde duruyorsanız, "Kleopatra'nın burnu" yorumuna (rastlantıcılık) bağlıstnız demektir; yok, belli bir "dönem"in olaylannın bir sonraki olaylar dizisine yüzde yüz neden olduğu inancında iseniz, "determinist" sayıhrsınız. Bunlardan birincisi, tarihin gidişinde rastlantıların rolüne önemli bir pay ayınr; ikincisi ise, bütün kanıtlamalı bilimlerde olduğu gibi ve olduğu kadar, bir PENCERE Siyasal Ahlak!.. 30 HAZİRAN 1989 12 Eylül'den on yıl sonra yine açmaza düştük, çıkmaza saplandık. kördüğüm olduk. Neden? Nedeni, niçini, çünküsü üzerine bir araba laf edilebilir; ama sonuç ortada: Halk tabanını yitirmiş bir parlamento; askeri güdümle kurulup iktidara yerleşmiş bir parti; darbeyle gelip Çankaya'ya tırmanmış bir Cumhurbaşkanı; yüzde 20 oyla Meclis'in yüzde 65 çoğunluğunu elinde tutan bir yönetim biçimi bunalımın ta kendisidir. Yeni Cumhurbaşkanı seçimini de işte bu siyasetin üzerine kondurmak istiyorlar. 12 Eylül'den bu yana vergi yasalarında tam 21 kez değişiklik yapıldı. Amaç neydi? Kârfaizrant gelirlerinin yükünü hafifletmek; emekçi kesimin yükünü ağırlaştırmak. Ulaşıldı bu amaca. K&rfaizranf\n ulusal gelirden aldıkları pay yüzde 52'den yüzde 70'e yükseltildi; ücret ve maaşlının payı yüzde 25'ten yüzde 16'ya indirildi. Sömürünün böylesi hiçbir uygar ülkede yürütülemez; kıyamet kopar... Maaş ve ücretlilerden (memur ve işçiden) bugün ortalama yüzde 30 gelir vergisi ahnırken sermaye kuruluşları, çeşitli "istisnalar"\ kullanarak yüzde 15 vergi ödüyorlar. 12 Eylül'den bu yana dolaylı vergilerin toplam vergilere oranı yüzde 35'ten, yüzde 53'e yükseldi. Dolaylı vergi haksız vergi demektir. işte bu düzeni yurütmek çabası, bugünkü Türkiye'nin bunalımını yaratıyor. * Çözüm? Doğal olan hemen seçime gitmek; halka başvurmaktır. Halk devreden çıkarılmış... Ne var ki bu çözümü zorlayan politikacılara (en başta Süleyman Demirel'e) gözdağı veriliyor: Tutumunu sertleştirme!.. Ne olur? Asker gelir. Maşallah, öncelikle "sivil toplumcular" politikayı çok iyi öğrendiler: Boynunu bükeceksin, her şeye eyvallah diyeceksin, rezilliğesesçıkarmayacaksın; "yumuşak, uygar, uzlaşmacı" görüneceksin. 12 Eylül'ün iktidara oturttuğu Sayın Özal durumu iyi çakmış; kendisini ayarlamış: Benden sonra tufan!.. Askerle geldim, askerle giderim; herşeyi göze alırım. Gizliden, açıktan kamuoyu işleniyor. SHP uzlaşmacı. DYP katı, hırçın ve sert. Süleyman Demirel ülkeyi rizikoya açıyor. Asker 12 Mart ve 12 Eylül'de iki kez müdahale ettiğinde başbakan kimdi? Şimdi yine tehlıkelı bir gidişat var. Özal'ı zorlamaya başladı Süleyman Bey; ama, Turgut Beyin de gözü kara... Peki, ne olur? Susss/ 12 Eylül'den bu yana on yıl bizim toplum ordu üzerine siyaseti doğallaştırdı; öcü öyküsü anlatılıyor: Peki, asker ne yapsın? "Vallahibillahi darbe yapmam" diye güvence mi verecek? "Ne haliniz varsa görün" diye açıklama mı yapacak? SHP yönetimi "asker korkusuyla" politika oluşturup ANAP'la pazarlığa mı oturacak? 12 Eylül askeri darbesiyle gelen Özal, yeniden müdahale tehlikesini kullanarak meydanda istediği gibi at mı oynatacak? Süleyman Demirel iki askeri müdahale gördü; karşısına yine asker mi çıkarıiıyor: Uslu dur, siyasetinı sertleştirme, pazarlığa razı ol, sonra ordu gelir? Bir ayıp kokusu yükseliyor. Politikada uzlaşma, anlaşma, pazarhk olabilir; ama, siyasal ahlak diye de bir şey var; değil mi? •k Niçin? ARADABIR DR. ŞERMtN TEKİNALPIst. Üni. Avrupa Topluluğu Öğretim Görevlisi OKURLARDAN MÜli Eğitim Bakanı'na mektup arastırmak mektubumuzun amacını teskil etmektedir. Gerçekten anılan yönetmelikte yapılan son değişikliğe göre hazırlık smıfı dışında diğer ara sımf ücretlerinin "öğrencinin Bakanhğmızca 30.5.1989 tarih bir yıl önceki sınıfta ödediği ve 20180 sayılı Resmi Gazete'de ücret baz almarak'" öngörülen yayımlanmakla yürürlüğe giren oranlar içinde her yıl yeniden arttırılabileceği belirtilmiş ise "Özel Öğretim Kurumlan Öğrenci Ücretleri Tespit ve de bunun 19881989 öğretim Tahsil YönetmeliğVnin 5. yılında hazırlık sımfında maddesinin (f) fıkrastmn okuyan öğrencileri de Değiştirilmesi hakkmda kapsayacak şekilde Yönetmelik" ile yapılan genişletilerek uygulanması söz değişiklikten sonra bazı özel konusu fahis farkın ortaya okullann ilan ettikleri orta 1. çıkmasına neden olmuştur. sımf ücretlerini, geçen yılın aynı sımf ücretlerine göre %160 Oysa bilindiği gibi geçen öğretim yılında da hazırlık oranında bir artışla diğer ara sımf ücretlerinden fahis oranda smıfı ücretleri serbest farklı olmasımn hiçbir haklı ve bırakıldığt için özellik arz eden bu sınıfın esasen yüksek tutarlı nedeni yoktur. tutulan ücretinin baz alınması yerine bu yıl (19891990 Değisikliğin okul yönetimlerince tamamen kendi öğretim yılı) orta 1. sınıfta öğrenim görecek öğrenciler için lehlerine yorumlanmasmdan geçen yılın aynı sımf çıplak kaynaklandtğı kamsında ücretinin baz ahnmasınm olduğumuzdan durumu bakanhğmızca ücretlerin makul bilgilerinize sunmak ve kamuoyu önünde çözüm yolları ve adil bir düzeye indiribnesi amacı ile çıkanldığı kamuoyuna duyurulan yönetmeliğin özüne uygun düşecektir. .\e var ki özel okul yönetimlerince önümüzdeki öğretim yılında orta 1. smıflarda öğrenim görecek öğrenciler için hazırlık sımfında KDV (Katma Değer Vergisi) ile birlikte ödenen ücretin baz alınması yüzünden özellikle bu sınıflar aleyhine ortaya çıkan ancak eşitlik ve hakkaniyet kuralları ile bağdaştırılması da mümkün olmayan ücret farkının önceki yıllarda olduğu gibi dengelenmesi için her şeyden önce yönetmeliğin amacma uygun doğru ve adil bir şekilde uygulanmasını sağlamak gerektiğine kuşku yoktur. Aksi takdirde, özellikleri aynı olan ara sınıflar açısmdan ortaya çıkan ücret dengesizliğinin önümüzdeki birkaç yıl içinde bütün ara sımf ücretlerini periyodik olarak etkilemesi sonucu ödenmesi mümkün olmayan boyutlara ulasacağı ve bundan da çocuklanna daha iyi bir eğitim sağlamak için özveride bulunan ve büyük çoğunluğu üst düzey bürokrat kesimini olusturan (özellikle Ankara için) öğrenci velileri kadar, özel okul sahiplerinin ve hatta çeşitli açüardan bütün toplumun şu ya da bu şekilde zarar göreceğini ve eğitim kesiminde yeni sorun ve bunahmlarm ortaya çıkacağını saylemek kehanet sayılmamalıdır. Bu durum karşısında, ileride bir karmaşaya dönüşmesi eğilimi gösteren orta 1. sımf ücretleri konusunun, bakanhğmızca yeniden ele alımp değerlendirilmesi ve yorum farkından ortaya çıkan eşitsizliğin rasyonel ve kalıcı önlemlerle giderilmesi için gerekli müdahalenin ivedilikle yapılmasını diliyor ve bekliyoruz. Hâkim Bnb. ERTAN URUNGA Bir grup Öğrenci velisi adına Avrupa Topluluğu'nun Kültüre Bakışı Ortak bir mirasa sahip Avrupa kürtürü, aynı özden açılan, çeşitli ölçülerde birbirinden farklı dil, inanç, artistik zevklerin o)uşturduğu bir yelpaze gibidir. Topluluk ilke olarak çoğulculuk esasına dayandığı için kültür politikası, ne kültürel farklılıkları pekiştirmek ne de kültürieri aşırı uyumlaştırarak merkezileştirmektir. Amaç kültürieri konjmak, düzenlemek, geliştirmek ve tanıtmaktır. Avrupa birliğine hazırlanma süreci içinde topluluk, ekonomik ve hukuksal sorunlar kadar kültürel sorunlara da eğilmiş ve bu konuya duyarlılığını, yaptığı çeşitli çalışma ve etkinliklerle göstermiştir. Çünkü topluluk, kültürlerin ve algılanış biçirnlerinin ekonomik ve sosyal hayata yansıdığının, yönetim bıçimlerini etkilediğinin, yaşam düzeyinin yüksekliğinin salt maddesel gelişme ile ölçülemeyeceğinin bilincindedir. Topluluğun kuruluş amacı her ne kadar ekonomik ve siyasal nedenlere dayandırılırsa da özünde, Erasmus'un bir baştan bir başa rahatça dolaşıp, üniversitelerinde dersler verdiği, sanatta ve bilimde ulus kavramının olmadığı, sınırsız bir Aydınlanma Çağı Avrupası'nın düşü vardır. 1963 ve 1973 yılları arasında AT devlet ve hükümet başkanları yaptıklan toplantılarda kültür alanında ortak bir topluluk faaliyetinin önemini ve gerekliliğini sık sık vurgulayara'k bu konuyla ilgili tartışmaları başlatmışlardır. 1974,1979 ve 1981 yıllarında Avrupa Parlamentosu kültür konusunu tartışmış ve ısrarla bazı önerilerde bulunmuştur. Parlamentonun Kültür Bölümü (Cultural Affairs Department) sorunları belirleyerek komisyona bazı çözümler sunmuş, komisyon 1973'te kendi bünyesinde kurduğu Kültür Komitesi (Cultural Affairs Committee) aracılığıyla 1977'de Bakanlar Konseyi'ne kültür sektörüyle ilgili bir faaliyet raporu sunmuştur Bu önerilerin gerçekleştirilebilmesi amacıyla da 1982 bütçesine 686.500 ECIH1' ayrılmıştır. 1982'de üye ülkeler tarafından kurulan Avrupa Vakfı'nın (European Foundation) amacı ise Avrupa vatandaşları arasında karşılıklı kültürel ve sanatsal anlayışı derinleştirmek ve gelecekte gerçekleştirilmesi planlanan 'Avrupa Birligi"nin bilinctne vardırmaktır. Bu amaçla vaktın yaptığı çalışmaları dört ana başlık altında toplayabiliriz: 1 Kültürel malların serbest dolaşımı: Yaratıcı sanatkârları korumak ve kültürlerin, sınıriann dışına serbestçe çıkabilmesini sağlamak. 2 Kültür işçilerinin yaşam ve çalışma koşullarını iyileştirmek, sosyal güvenlik ve dayanışmalarını güvence altına almak. 3 Kitle iletişimi sorunları: Daha fazla izleyici ve okuyucuya ulaşmak için ülkeler arasındaki kültür alışverişini hızlandırmak, sanatçılar için karşılıklı ziyaret programlan hazırlamak, tiyatro ve edebiyatı ayakta tutmak, görselişitsel teknolojilerinin ve uydu yayıncılığın ortaya çıkardığı kültürel, sosyal ve ekonomik sorunları inceleyip önlemler almak, ulusal kültürlere zarar vermemek. 4 Tarihi ve arkeolojik sanat eserlerini korumak. Türkiye ne yapıyor: Türkiye'nin 14 Nisan 1988'de tam üyelik başvurusundan sonra basın ve yayın organlarında büyük bir artış gösteren AT ile ilgili haberlerin çoğunluğu, Türkiye'nin AT'ye ekonomik ve hukuki uyumuyla ilgili yorumları, toplantı ve seminerleri kapsamaktadır. Ara ara bu haber selinin arasında adeta kaybolup giden kültürel sorunlarla ilgili haber ve yorumlar da çıkmıyor değil, ancak bunlar o kadar az ki insan ister istemez, bu konuda hiçbir sorun yokmuş, ekonomik ve siyasi sorunlar halledlldiğinde önümüzde hiçbir pürüz kalmayacakmış izlenimini ediniyor. Topluluğun bu konuya gösterdiği duyarlılığı göstermiyoruz ya da büyük bir sorun değilmiş gibi davranıyoruz. Tüm ekonomik sosyal ve siyasi sorunların özünde o toplum insanlannın dünyayı algılama biçimleri gizlidir. Türk vatandaşının Avrupa'yı algılama biçiminin kurulmaya çalışılan iletişimi olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebileceği düşünülürse, kültür sorununun fazla vakit geçmeden ciddi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Üniversitelerin AT yüksek lisans programlarına son iki yıldır ekonomi, hukuk, siyaset ağırlıklı dersler konmakta, Avrupa ile kurulması gereken kültürel iletişim çerçevesinde, Avrupa kültürlerinin incelendiği, kültürler arası farklılıkların çıkarabileceği sorunların tartışıkJığı, çözümlerin arandığı çalışmalara fazla yer veritmemektedir. Bu konuda ilk adım sevinerek ifade etmek gerekir ki, istanbul Ünıversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından atılmış, 19891990 ders yılı programına "AT'nin SosyoKültürel Yapısı" yüksek lisans bölümünün konulması kararlaştırılmıştır. Topluluk üyelerinin kültürel yapılarından hayli farklı bir kültüre sahip Türkiye için özellikle önem taşıyan bu konunun üniversite düzeyinde ele alınışı gelecek için umutlandırıcı bir gelişmedir. Dileğimiz, çok iyi yabancı dil ya da diller bilen öğrencilerin oluturacağı bu bölümde, Avrupa'nın düşünsel, sosyal ve kültürel temellerinin çağdaş bir yaklaşımla ele alınıp, Türk kültürüyle karşılaştırrnalar yaparak sorunlara çözümler arayan çalışmalar yapılması ve bu çalışmaların diğer üniversitelere de sıçratılmasıdır. Avrupa Topluluğu'nun kültür programı, bir kültürü bir başka kültürün üzerine koymak, kültürieri etkilemek ya da belli kültürieri yaymak gibi bir amaç taşımamaktadır. Amaç, kültür dünyasını topluluğun kültür programından yarariandırmak, kültür sektörünü canlandırmak ve insanların daha iyi ilişkiler içine girmesini kolaylaştırmaktır. Türkiye'nin bu konuda üzerinde düşüneceği ve araştıracağı çok şey vardır. (1) ECU: Avrupa Para Bırımı (European Currency Unit) Y e t e n e J c i i ATıANTİK LTD ŞT1 T £H 17 06 45 MARATOM ITO ŞTI Tel 13 58 95 BESfKOf* LID ŞTI Tel 12 ANTMYA GUNEYMAK TİCARET let: 17 01 12 ANADOLU ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ NDEN S A N A T C I L A R I M I Z A CAGRI Kuracağımız ODA ORKESTRASI'nın elemanı olmak veya Devlet Konservatuvarının TİYATRO ve MÜZİK bölümlerine ÖĞRETİM ELEMANI olmak istiyorsanız Üniversitemize başvurunuz. 1. ODA ORKESTRASI ELEMANLARI «MTM.YA BORANA.S. Tel 12 26 51 BUMAKLTD Te(: 15 53 12 ELKOM LTD. ŞTt Tel 22 24 42 DARBAZ1AR OTOMOTİV A.$ tel 11 70 2 0 1 1 3 2 6 1 KONYA Anadolu Üniversitesi bünyesinde kurulacak olan ODA ORKESTRASI için, mesleki yeterlilik sınavı ile Konservatuvarların Keman, Viyola, Viyolonsel, Kontrbas lisans bölümlerinden mezun olmuş sözleşmeli elemanlar alınacaktır. 2. ÖĞRETİM ELEMANLARI a. TİYATRO BÖLÜMÜNE Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvan'nın 19891990 öğretim yılında eğitime başlayacak olan Tiyatro Bölümünün "Tiyatro Oyunculuğu" anasanat dalına, konservatuvarların lisans ya da bu alanda eğitim veren Fakültelerin tiyatro bölümlerinden mezun olmuş kanuni şartları taşıyanlardan sınavla Öğretim Elemanları (Okutman veya Araştırma Görevlısi) alınacaktır. b. MÜZİK BÖLÜMÜNE Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvan'nın 19891990 öğretim yılında eğitime başlayacak olan Piyano Bölümünün, Piyano ve Gitar sanat dallan ile Orkestra Enstrümanları bölümünün Keman, Viyolonsel ve Kontrbas dallarına Konservatuvarların lisans bölümlerinden mezun olmuş kanuni şartları taşıyanlardan mesleki yeterlilik sınavı ile Öğretim Elemanları (Okutman veya Araştırma Görevlisi) aünacaktır. Orkestra Üyeliği ve Öğretim Elemanlığı için başvuracaklar; dilekçelerine 2 fotoğraf, öğrenim belgesi, onaylı nüfus cüzdanı sureti, askerlik durumlannı gösteren belge ve özgeçmişlerıni ekleyerek bu ilanın yayımlandığı tarihten rtibaren 15 gün içinde 'Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü Personel Dairesi Başkanlığı, Yunusemre Kampüsü, ESKİŞEHİR" adresine gönderecekler ya da şahsen teslim edeceklerdir. Araştırma görevlilıği için başvuracaklar, bildikleri yabancı dili ve sınav günü ile yerinin bildirilmesini istedikleri adreslerini başvurulannda belirteceklerdir. Konservatuvarlar ile tiyatro alanında eğitim veren fakültelerin ilgili bölumlerinde lisans öğrenimlerini 19881989 öğretim yılı Bahar Döneminde tamamlayarak mezun olacak olanlar da başvuruda bulunabilirler. Sınavın yapılacağı tarih ve yer. başvuru sahiplerıne başvurulannda belıuecekteri adreslerine posta ile ayrıca bildirilecektir. Türkiye Dıstribütörü BÜBO MAKİNAIARI TİC. VI SAN LTD ŞTt. Büyükdeıe Cod Solih lozan Sok Polat Apt No 2 /i 7 Gayretepe • 61. Te(: 175 70 89 • 175 70 90 • 174 23 94 (6 Hat) fax: 172 04 68 • 175 10 73 Hx: 26765 etre tl INF#R/M4TEK Felekbeni adım adım kovaladı tıımpUiııv iuısdplırtk MAJOR PıAKÇIUK Tel 512 5832 Istanbul M A H M A H A AOASI ÇINARLI KÖYÜ Tur tiyalanmız (7 gece 8 gün) 2 KISI tam Mns.yon ıgıd.sdonuş dahıll 490 000 TL T'jr dışı tiyattanmız 2 k'Ş; tam pansıyon 66 000TL 612 yaş arası çocuklara \ 50 mdırfm uygulanıf F.yatlar bayramda Q t 30 lazla Ha?rran ve Eytul aylannda rtormalden % 30 eksıktır T U rızm O<var>yotu C«d Ko«e Han \ 2 lu/İG!anbu'Turl>ey 1 Temmuz 1989 Saat: 22.00 02.00 arası Boğaz'da Yat Gezisi İÇKİ + AÇIK BÜFE Maarifliler Trio'sundan müzik Rez: 345 06 98 İSTANBUL 8. İCRA TETKİK MERCİ HAKİMLİĞİ'NDEN Sirkeci, Aşirefendi Caddesi. No: 7/2 adresinde ticaretle işıigal eden Hiçsönmez Ev Alelleri Ticaret ve Sanayi A.Ş.'ye, vekilimin müracaatı üzerine, hâkimliğimizin 21.&.1989 tarih ve 1989/736 E., 989/700 K. sayılı kararı ile 21.6.1989 giinünden geçerli olmak uzere iki ay konkordato mehli verilmişıir. İİK. 288. maddesi uyarınca tebliğ yerine geçerli olmak üzere ilan olunur. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ 1727 Yasında Bayanlara Akdenizin incisi, seçkin dinlence beldesi INCİLTERE'de INCILIZCE'yi ucuza ogrenmek ıç>n guventlir tek yol KAŞ "HOTEL BUGEN VİLLA" C tesi'den, C tesiye haftalık turlan KAMİL KOÇ otobüsleri ile gidişdönüş, Oda, kahvaltı, akşam yemekleri ve Günlük plaj turlan (KAPUTAŞKEKOVA) Her w 350.000. TL. 150.000 peşin, 100er bin 2 ay taksitle A U P A I R lık yaomaktır DERİN LIMITED ŞTI 5?? 63 71 5?2 34 19 57? 02 09 TURİSTİK TESISLERI maıa Auası Çmadı hoyu Topra^oçlu Omos T Barttaros Bul Muharpaşa S. 2/9 •«siktaşİst.iU: 161 43 «687 4. GELENEKSEL ARİFİYELİLER GÜNÜ üz 1989 cumartesi günü ARİFtYE'öe kutlanacaktır. Tüm Ariiîyelilerc ve ilgilenenlere duyurulur. SATILIK YAZLIK Basınkent IV (Silivri) 55 m2, K ada, 2. Blok D: 16 Tel: 522 38 92 TİY^TRODA DEVRİM Zehra İpşiroğlu 2000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yavmlan Türkocağı Cad. 3941 Cağaloğluhranbu! KAŞ: Bahçe Sk. No: 3 Tel: 176061 Tlx: 54569 Artt. İSTANBUL: Kadıköy, Vahap Bey Sk. Öztem Han. 3/8 Tel: 345 00 80 Kamil Koç Otobüsleri KAŞİSTANBUL Seferleri Muntazaman devam etmektedir. Celal Özen Kaş Tel: 1949
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear