02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Osmanlı geçmişinde tarihçilerin, kronik yazarlarının üstünde durmadıkları konu toplumdu, çoğunluktu. Hanedan çerçevesi içinde ve politik askeri olayların ağırlık kazandığı hikâyeci anlatım, özerinde durmak istediğim tarih ve toplum olgusunun yeşermesini engellemişti. Tarih bir bakıma hanedanm, zümrenin tarihiydi. Aslında onsekizinci yüzyılın sonuna kadar Avrupa da bu dar anlayış içinde kayıptı; tarih siyaset adamına, askere ses, lenme ve orilara yarar sağlama amaa taşımıştı. Tarih belli olayları dile getirmekle ve belli kesime seslenerek yazılabilir, hedefine ulajtınlabilirdi. Ne var ki toplumlann tarihi; gözlemlerin, araştırmalann sonucunda ve mümkün olduğu kadar çeşitli ve kapsamlı konularla ortaya çıkabilirdi. Araş' tırma bir araaç için yapılmalıydı; bu amaç da gelişme olgusundan başka bir şey olamazdı. Günümüzde aydınlığa çıkarılmış belgelerin önderliğinde, arşivlerin artan katkılanyla, Osmanü terminolojisinde reaya denilen vergi mükellefi halkın günlük yaşamma kadar sokulmaya çalışan incelemelerin yoğunluk kazanması tarihi dar kahplar içine sokma çabalarına, belirli çıkarlar doğrultusunda basit politik, ekonomik ve dini ölçülere ters düşmemek için tevessül edilen duzeye karşın geliştirilmek istenen bir toplumun geçmişini çok yönlü ortaya koymak aşamasma gelmiştir ve övgüye değer niteliktedir. Osmanlı tarihine belirlenen bu yaklaşım doğruitusunda, görgü tanığı belgelere tnerek katkıda bulunan birçok tarihçimiz vardır; yer darlığından ötürü adlannı sıralayamıyonım. bawn bunlardan biriydi. Ondokuzuncu yüzyılın yarattığı sanayi, fabrika, orta sınıf, işçi sınıfı, kapitalizm, sosyalizm, aristokrasi, demiryolu, liberal, muhafazakâr gibi kavramlann gerektirdıği araştırmalar ve yorumlar, tarihin boyutlannı çok genişletti. Onüç ve ondördüncü yüzyıllarda Fransa'daki köy yaşamını yansıtan Fransız tarihçi Emmanuel Le Roy Ladurie'nin Montaillou'sunu, dayandığı papaz kroniklerinden ilginç kılan ve çok satmasına yol açan özelliği çobanlann hayatım, ortaçağ köyündeki günlük yaşamı, evlilik konusunu, kadını, mülkil, isçiliği ve zaman kavranunı işlemesi, halkın yoksulluğunu, sağlıklı yaşamdan uzak oluşunu, bilgisizliğini yansıtmış olrnasıydı. Süreyya Farukî'yi uluslararası üne kavuşturan çabası, Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihini köylünün kentlinin yaşamına indirgemiş ohnasında odaklaşmıştır; başansı, görgü tanığı belgeleri 1980'li yüların göstergeleriyle değerlendirmiş olabilmesindeydi. Sessiz, tarihsiz halk, seslendirilmeye başlanmıştı. U NİSAN 1989 'Tarihten Sayfalar' Tarîh ve Toplunı Çağdaş Türk insanı, Türk toplumu, geçmişini dar çevresinden ve en yakın geçmişinden yayılarak, yaşadığı ekonomik, sosyal ve kültürel olayların köklerine giderek arama yolundadır artık. Tarih, büyüklerin yaşamı ya da seferlerin çekiciliği öîesinde tabii ki onlarla birlikte çok yönlü verildiğinde, toplumun geçmişi işin içine katıldığında, anlam taşıyabilir. Televizyoncular hazırladıkları programlan kime sunuyorlar? Yeniden düşünmeliler. Tarihin simgesi 'toplum tarihi'dir artık. Prof. Dr. SALİH ÖZBARAN DEÜ Buca Eğitim Fakültesi Bilmem görüyor musunuz, akşamlan televizyonun 1. kanalında 19 sularında, tok sesli ve her bir konuşmasının sonunda, "Bugünlıik de bu kadar, her şey gönlunüzce olsun" dileğinde bulunan bir kişi "Tarihten Sayfalar" sunuyor. Çocukluğumun radyosundaki "Tarihte Bugün" programını çağrıştırıyor bana. O zaman da tok sesle duyuruluyordu, böyle önemli bir saatte. Belli ki herhangi bir kronoloji cetvelinden alınıyor, dillendiriliyor. Genellikle bir kişinin, bir devlet yöneticisinin bireysel olayıru ya da anılmasında yarar görülen bir zaferi, bir kuşatmayı, bir ölümü dile getiriyor; arada sırada da herhalde çekici kılabilmek için resimlendiriliyor. Seçilen konulan basite indirgemek istemiyonım; her konu önemlidir, ölümsüzdür. Ancak bir iki dakika içinde kâğıttan okunarak verilen, tarih derinliğindeki yeri belirtilmeyen ve tesadüfen seçilip sunulan bir konunun ya da birkaç konunun "Tarihten Sayfalar" olarak yararı nedir? Bundan şu kadar yıl önce, fılan tarihte bugün, Revan seferi, ya da Girit olayı, sipsivri, ne anlam taşıyabilir? Geçrniş bir olayın iki satırhk kuru ve kendi ekseninde verilmesinin sanat, eğitim değeri olabilir mi? Kendi başına, tek, bağımsız olarak yansıtılan bir olayın toplumsal ağırlığından, günürnüz toplumuna herhangi bir mesajından söz edilebilir mi? Kısacası, bu program ile yurttaşın ne algılaması bekleniyor? Tarihin tanımı, boyutlan ve toplum için değeri üstüne çok şeyler söylenebilir. Bu konu evrensel boyutlarda çok işlenmiştir, işlenmektedir. Ben yalnızca Zafer Toprak'ın, Türkiye Tarihi dizisinin 3. cildi için hazırladığı "Iktisat Tarini"ne giriş niteliğinde eklediği bilgilerden birazcık vermekle yetineceğim. Zafer Toprak burada temel kaygıyı, popüler Ugiyi ve bilimsel endişeyi çok iyi dile getirmiş: "Türkiye'de tarih, kimi kez eğitimin hemen her aşamasında degişik görunumlerk okutulan bir derstir. Kuralcı kaygılarla öğrenciye yurt sevgisi aşılamaya yönelik bir ugraştır... Kimi kez tarih, popüler bir ilgi alanıdır. Vaşamın her aşamasında, geçmiş, şu ya da bu şekilde gündeme gelir... Ve nihayet tarih 'nesnel' bir konuma oturtarak işlenebilir bir 'toplumsal bilim'dir. Diğer toplumsal bilimlerle uyum içerisinde gelişen ekonomik modellerden bilgisayara, son derece gelişkin yöntem ve amaçları kavrayan bir bUgi dalnür. " Tarihçiliğin özellikle son 3040 yıl içindeki görüntüsünden kesin olarak biliyoruz ki taıihçilerin ulaşmak istedikleri hedef, toplumdur artık. Bunu iki bakımdan gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Önce konularında çok daha geniş ufuklar buluyorlar, toplumun işlenmemiş konulannı araştınyorlar; sosyal bilimlerin ve teknolojinin kendileri için beürledikleri konu ve yöntemlerin ardına düşebiliyorlar. Sonra da sadece raflarda saklanan, kitaplıklarda tozlanan incelemelerin, dergilerin içeriklerini kendilerinin özgün çalışmalarıyla birlikte halka ulaştırma olanaklarınt anyorlar. PENCERE Ne Hayır Gelir?.. Çağdaş Türk toplumu ve tarih Ortaöğretim öğrencisi için hazırlanmış, hatta sıradan bir okuyucu için belirlenmiş bir tarih kitabma baktığınızda, Osmanlı sultanlarınm listesinin verildiğini, günümüzde eğitim değeri bulunmayan yanlanyla yaşamöykülerinin sıralandığını görürsünüz. Bunlardan da öte, bir basın organının satış arttırmak amacıyla düşündüğü reklamlar arasında sultanların renkli resimlerinin yer aJdığına tanık olursunuz. Böyle yapılmakla, bir hanedanm üyelerinin geçmişlerini "doğdu, şehzadeliğini şurada geçirdi, şu sefere çıktı, karar verir karanndan dönmezdi, kederinden öldü" biçiminde vermekle ya da bir veziri âzâmın ve serdarı ekremin bir kale kuşatmasına götürüp getirmekle, geçmiş ile diyalog kurulduğu, genç kuşağa tarih bilinci aşılandığı sanüır. Şüphesiz bunlar da geçmişin olaylandır, ancak durmadan baştacı edilecek olaylar değildir. Çağdaş Türk insanı, Türk toplumu, geçmişini; dar çevresinden ve en yakın geçmişinden yayüarak, yaşadığı ekonomik, sosyal ve kültürel olayların köklerine giderek arama yolundadır artık. Tarih, büyükierin yaşamı ya da seferlerin çekiciliği ötesinde tabii ki onlarla birlikte çok yönlü verildiğinde, toplumun geçmişi işin içine katıldığında anlam taşıyabilir. Televizyoncular hazırladıkları programlan kime sunuyorlar? Yeniden düşünmeliler. Tarihin simgesi 'toplum tarihi'dir artık. Evrensel boyutta tarih Tarihi, günümüzde eristiği aşamaya getirmek hiç de kolay olmadı. Toplumsal kuram (sosyal teori) geliştirmek isteyen sosyal bilimciler ve iktisatçılar, hatta bilimsel kaygıdan çok gündelik çekiciliğe bürünenler, sürekli ders veren tutumlan, kimi zaman savruk ve belirsiz eğilimleri, bir bakıma 'modaya uygun' diyebileceğimiz davranışlan yüzünden tarihçilerce fazla benimsenmedi. Tarihçiler ise belge ve geçmişi birbirlerinden ayrümaz öğeler olarak görürlerken, sosyal bilimcilerin olumlu katkılannı tanımamakta direttiler. Uzlaşma sağlamak çok zor oldu, kimi zaman sağlanamadı. Toplum tarihine önem veren, sosyal bilimlerin verilerini kabul eden kimi tarihçiler, bir bakıma arabulucu rol oynadı. Belgelerin anlatımım sağlayan sözcükler vardır ve bu "sözcükler", "belgelerden daha yüksek sesle konuşan tanıklardır" diyen tngiliz tarihçi E. Hobs HESAPLASMA BURHANARPAD OKURLARDAN Buca Lisesi öğretime verilmeti Bundan iki yıl önce sayın gazetemiz Cumhuriyet'te Buca Lisesi'nin restoresi ile ilgili bir yazım yayımlanmıştı. O günden bu güne sevinerek söyleyeyim ki, eski Baltacı Köşkü restore ediliyor. Çok giizel bir göriinüş kazandı bugünlerde. Fakat duyduğumuza göre bu bina başka maksatlar için kullanılacakmif (Bu konuda kimse bir açıktamada bulunmadı). Yıliar yılı bu eski köşk, öğretimde kullanılmıştır. içinde öğretimle ilgili sayısız anılanmız vardır. Nostaljik bir güzelliğe bürünüveren bu eski köşk, yine eğitim ve öğretime verilmeli. Ömeğin kütüphane olarak kullamlmalı. Çünkü Buca'da (Izmir) ciddi bir kütüphane olmadı şimdiye dek. Kulağımıza çaundığı gibi ödeyemiyeceklerini söyledUer. Birkaç gün sonra gene aynı şekilde "teyid" gelmedi dediler. Nihayet 15 martta PTT Genel Müdürlüğü'ne bir dilekçe yazarak durumu anlattım. Dilekçemi vermeden postaneye uğradım. Ve kendilerini şikâyet edeceğimi söyledim. Memur hanım teyid geldi dedi ve paramı ödedi. Foça Türkiye sımrlan içerisinde bir kaa. Üstelik PTT'nin elinde teyid denen nesnenin gelmesi için her Ne güreşçilerimizin 1948'ıe, türlü imkânlar mevcut. Teyidin Londra 'da ve diğer ne olduğunu da bu arada olimpiyatlar ve dünya öğrendim. Tel havalelerinde şampiyonalannda kazandığı paranın yattığı postaneden büyük başanlar ne de Naitn 'in, "evet bu para bize yatırıldı" halterde kazandığı olimpiyat Babam Dr. Münip Dinç diye teyid edilmesi şampiyonluğu Türk ulusunu mahkemenin tayin ettiği nafaka Galatasarayımıztn Avrupa'daki parasmı, emekli aylığını alınca gerekiyormuş. Ancak zaten başansı kadar coşturmuştur. 3 aylık olarak 1 mart tarihinde nafaka diye bana gönderilen para kitap parama bile Galatasaray'm, Avrupa Izmir'in Foça Uçesindeki PTT yetmezken bir de postanenin Şampiyon Kulüpler'de yan merkezine yatırmış. tstanbul, anlayamadığım tutumu ile finale yükselen ilk Türk takımı Erenköy Postanesi kanalı ile parayı 15 gün geç ödemesi beni olduğunu ilan etmesinin hemen adresime telgraf havalesi zor durumda bırakıyor. ardmdan Türk ulusu; kadm, çıkartmış. 10 martta Erenköy erkek, çoluk çocuk sokak ve Postanesi'ne gittiğimde paranın tlgililerden bir çözüm getirmelerini rica ediyorum. caddelere dökülerek, tarihinde geldiğini, ancak "teyid" ender görülen coşkuyu gelmedği için bana parayı ÖMER DER YA DİNÇ konukevi olarak kullanılmamalı. Şimdiki kuşaklara da tarihi yapılar konusunda mesajlar verebilecek olan bu eski köşk, tekrar öğretim ve eğitime verilmeli. Bunu yetkililerinden rica ediyoruz. SEROL ÖMERLER yaşamışlardır. Bayram yapmışlardır. Avusturya şampiyonu Rapid'i, tsviçre şampiyonu Neuchatel'i ve Fransa şampiyonu Monaco'yu Avrupa Şampiyon Kulüpler'de safdışı bırakıp, Türk futbol tarihinde altın bir sayfa açan Galatasarayımızm PTT Genel Müdürlüğü 'nce hatıra pulları çıkarılmalıdır. ATAKAN ÜNCÜ İŞÇÎ EMEKLİSİ (MANİSA) 14 Mayıs 1950 26 Mart 1989 Cumhuriyet Türkiyesi'nin başlangıç döneminde yönetim tek partiye dayanır. Atatürk'ün önderliği altında CHP yönetimi, özellikle ilk on yılda kimi girişimlerle yapıyı ayakta tutar, hatta şaşılası başarılar sağlar. Atatürk, hiçbir donemde gereğince üretici olamamış göçebe bir toplumu yerleşik ve üretici yapma çabasındadır. Yineleyelim. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilkon yılında kimi amaçlara ulaşmıştır da! Ne var ki Atatürk'ün bozulan sağlık durumu, İkinci Dünya Savaşı'nın olumsuz koşullan ve etkileri gelişmeyi durdurur, sonraları da geriletir. 19401950 yılları, gerileme ve Atatürk döneminden uzaklaşma sürecinin başlama yıllarıdır. 1923'ten günümüze sürekli bir arayış içinde çabalayan Türkiye Cumhuriyeti toplum yapısında, 14 Mayıs 1950, umutlandırıcı bir aşamadır. inönü yönetimi, insan haklarını imzalamış, dış görünümüyle bir değişmeyi kabullenmiştir. İnce hesaplarfa hazırlanmış yeni bir yasayla seçime gidilmiş, ama CHP, yönetimi yitirmiştir. 19401950 yıllarının kötü yönetimi ekonomide olumsuz gidiş, dağınık ve bilinçsiz yığını yine de etkilemiştir. Ağzına tezek tıkıştırılmış köylüler, tekmelenmiş gebeler, candarma dayağı etkisiyle az buçuk düşünmeye itelenmiştir kimi insanlarımız. CHP yönetiminin oluşturduğu göstermelik karşı parti, kısa sürede yığınların umut güneşi gibi parlamıştır. Yığın, söylenenlerden pek bir şey anlamadan alkışlamakta ve gırtlağını yırtarcasına "Yaşa! Varol!" diye haykırmakta, karşı yönetimin önderlerini sırtta taşımaktadır. Bunun canlı örneğini 1949 baharında yaşamıştım. Bayar ve arkadaşlarıyla Kayseri'de trenden inmiş, kentin merkezine yürüyorduk. Akşam loşluğu çökmüştü. Omuzlarda taşınan Refik Koraltan gözüme çarptı. Aynı anda, "Bayar değil o!" diye bir ses yükseldi ve Koraltan pat diye yere bırakılıverdi! Demokrat Parti'nin yönetimi ele alması, açık hava toplantılarına koşan bilinçsiz yığınların sırtta politikacı taşıması gibidir. DP önderleri ve adaylarını sırtlayanlar iktidar koltuguna oturtulmuşlardır. Reşat Nuri Gültekin, Tanrı Dağı Ziyafeti oyununda başarılı bir örnek vererek bu gerçeği gözler önüne serer. 14 Mayıs 1950; Türkiye Cumhuriyeti'nin geçmişinde önemli bir değişimdir. Bilinçsiz yığının seziş gücüyle gerçekleştirdiği bu olay yazık ki kısa sürede yozlaştırılmış. amacının tersine kullanılmıştır. Kaypak kimi aydınlarca kötüye kullanılmıştır. 27 Mayıs 1960 ve sonraları kimi askeri girişimler, Türkiye'de politika alanının hâlâ durulmadığını gösterir. 26 Mart 1989 yerel seçimleri sonuçlan şaşırtıcıdır. ama değerlendirilmesi gereken bir olaydır. Yığının, kimi aydınlardan daha gerçekçi. daha bilinçli olmaya başladığını kanıtlamaktadır. Yığın, Tarlabaşı yıkımlarını ya da Haliç'in kıyılarını talan eden eski belediye başkanı için övgüler düzenlere kulak asmamış ve ANAP yönetimini ezici bir yenilgiye itrnıştir. 14 Mayıs 1950'den 26 Mart 1989'a ulaşan 39 yıl, Türkiye insanlarını bilinçlenmeye, birölçüde de olsa gerçekleri kavramaya zorlamıştır. Önemli olan budur. Eski belediye başkanının yuhalanması ya da yeni başkanın elini uzatmaması gibi incir çekirdiği doldurmayan ayrıntılar değil... 26 Mart 1989, bilinçsizlik duvarını ağır ağır aşarak aydınlık yannlara ayak basma çabasında bir girişimdir. Halkın başarısıdır, bir 'zafer'dir. Galatasaray için hatıra pulu PTTgeç ödeme ynptı 26 Mart seçimlerinde halkın yaklaşık yüzde 80'i Özal yönetii mine "hayır" dedi. * Hiç kimse bu sonucu önceden kestirememişti; ne uzman ki4 şiler, ne kamuoyu yoklamaları, ne siyasal parti yöneticileri, neİ de dış çevreler... * Hesaplar altüst oldu. . * Yerel seçimler tarihsel bir anlam taşıyordu. Çünkü halkın iticiî gücüyle Türkiye, 12 Eylül darbesiyle oturtulduğu raydan çıkmıştı.* "Merkez partisi, vesayet demokrasisi, 2000 yılına kadar alterna tifsiz iktidar" efsanesi yıkılmıştı; "model" iflas etmişti. 3 Şaşkınlık büyüktü. î Halk kitlelerinin tarihe yön vermekteki ağırlığı kimi zaman çar* pıcı biçimde duyumsanır 26 Mart, işte o an'dır. • Nevarki "12 Eylül + Öza/yönef/m/"yapacağmıyapmış, ülkeyi büyük bir açmaza getirmiştir; önümüzde iki büyük sorun dağ gibi duruyor: Demokrasi.. Ve ekonomi.. 82 Anayasası'yla demokrasinin önü tıkanmış; bu da yetmezmiş gibi Özal yönetiminin seçim yasalarıyla parlamento Türkiye gerçeğinin dışına çıkarılmıştır. Ekonomideki çıkmaz da korkutucu boyutlara ulaşmıştır. Tek başına hiçbir parti bu tıkanıklıkları açacak güçte görünmüyor Her şeyden önce ülkedeki siyasal güçler dengesinin belirlenmesi ve Meclis'e yansıması gerekiyor 12 Eylül müdahalesinin topluma yüklediği yapay siyasal harita yırtılmadan "halk iradesi" doğal topografyasına kavuşamayacaktır. • Demokraside ve ekonomide Türkiye dışarıdan gelen olumlu olumsuz etkiler altındadır. Batı Avrupa'dan ülkemize dönük siyasal eğilim, demokrasinin kurulmasına dış destek oluşturuyor. Ekonomide Amerika'dan yansıyan etkiler ise olumsuzdur. 12 Eylül Ankarası'nın eline tutuşturulan ekonomik model, Türkiye'yi altından kalkamayacağı bir batağa sürüklemiştir. Nedir bu batak? Hesapsız dış borçlanma; gelir dağılımının aşırı bozulması; yüksek enflasyon; Türk parasının değersizleşmesi; iç ve dış borç yükünün enflasyonu pompalaması; sanayileşmenin durması; rantiye sınıflarının şişmesi; "yeniden yapılanma" maskesi altında ekonominin Latin Amerika'daki örneklerine benzetilmesi; bankalar sisteminin çürütülmesi... Arkadaşımız Osman Ulagay 9 Nisan 1989 günlü "Pazar Notları"nöa batağın dış borçlara ilişkin sayısal boyutlannı vermiştir. Türkiye'nin yıllık "dış borç servisi" 1988'de 7.2 milyar dolardır ki ulusal gelirimizin yüzde 10.3'ünü oluşturmaktadır. Bu oran dünya çapında bir rekordur. Türkiye dışarıya sermaye transfer ediyor; hem de yıllık ulusal gelir artışının da üstünde bir mali transfer söz konusudur. Bizim durumumuzda olan bütün Latin Amerika ülkeleri de bunalım içindedirler; yeniden askeri darbeler kuşkusu altında yaşamaktadırjar. . . Özal yönetiminin Türkiye'yi sürüklediğı bataklığın yalnız bir yönüdür dış borçlanma... * Peki, bunalımdan çıkış yolu nedir? Önce erken genel seçım... İçinde yaşadığımız gerçekliğin ne olduğunu açıkça halka anlatmak yollarının sağlanması ilk iş... Televizyon "hanedan"\n elinin altından kurtarılmalıdır. "Aile" nın Türkiye'nin başından uzaklaştırılması; demokratik kurumların işlerliğe kavuşması; Meclis'in doğru dürüst çalışmaya başlaması; çıkış yollarının aranması için Türkiye'ye giydirilen deli gömleğinin yırtılması gerekiyor. Halk bu yolların açılması için yerel seçimlerde yaklaşık yüzde 80'iyle Özal yönetimine "hayır" demiş.. Daha ne yapsın halk? Halk ANAP'ı istemiyor. . Yüzde 21 oy oranıyla parlamentonun yüzde 65'ine yayılıp, "hanedan" buyruğuyla oturup kalkan bir partiden Türkiye'ye ne hayır gelir? \ Babam Dr. MUS1AFA TÜRKER'in Aramızdan aynlış acısını benimle paylaşan tüm dost ve akrabalarıma teşekkür ederim. Kızı FATMA TÜRKER A? 'in T.C. ADANA 5. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ KARAR Esas No: 1988' 7729 ,' Karar No: 1989/38 C.Sav. Esas no: 1988/8491 ' Hâkim: Eyüp Karataş 19695 C.Sav. Yard.: Yüksel Erdinç 17856 Kalip: Mehmet Şahin Davacı: K.H. Sanık: Bekir Bebe, Ali ve Güçin oğlu 1961 D.lu Siverek ilçesi Hacıömer Mahallesi H: 814 C: 003/010 S: 8'de nüf. ky.t Halen Adana Anadolu Mah. 1043 sk. No: l'de de ikamet eder. Evİi, 4 çocukiu, okuryazar. T.C. İslam, sabıkasız, fırıncı. Suy: Noksan gramajlı ekmek imal etmek. Suç tarihi: 20.8.1988 Yukarıda açık kimliği isnad edilen suç yazılı sanık hakkında Adana Cumhuriyet Savcılığı'nın 17.10.1988 tarih ve 1988/1928984914171 hz. esas ve karar sayılı iddianamesi ile mahkememize açılan kamu davasımn yapılan açık yargılaması sonunda: GEREĞ1 DÜŞÜNÜLDÜ: Olay tarihinde sanık BEKİR BEBE'nin işletmekte olduğu Adana Anadolu Mahallesi'ndeki .\nadolu pide ekmek fırınında noksan gramajlı ekmek imal ederek satışa arz ettiği, iddia, sanığın te\il yollu ikran, belediye zabıta gore\lileri tarafmdan tutulan tulanak, belediye encumen kararı ve tekmil dosya münderecatından anlaşılmış olmakla; Sanığın noksan gramajh ekmek imal edip satışa arz etmek suçundan eyleraine uyan TCK'nın 363/1. maddesi eereğince takdiren ALTI AY HAPİS VE ONBİN LİRA AĞIR PARA CEZASI İLE CEZALAND1RILMASINA, sanığa verilen hapis cezasının bir gün karşılığı 647 sayılı yasamn 4. maddesi gereğince takdiren 300 lira kabul edilerek ve para cezasına çevrilerek ELLİDÖRTBİN LİRA AĞIR PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, TCK!nun 72. maddesi gereğince sanığa verilen para cezaları içtima ettirilerek sanığın neticeten ALTM1Ş DÖRT BİN LİRA AĞIR PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, TCKInun 402/2. maddesi gereğince karar kesinleştiğinde, karar özeti Cumhuriyet Savcılığf na bildirilmek suretiyle masrafı bilahare hukümlüden alınmak uzere Ankara, Istanbul, İzmir'de yayımlanan ve tirajı yüzbinin üzerinde bulunan bir gazetede ve ayrıca suç yeri itibariyle Adana'da yayımlanan mahalli bir gazaede de derhal ilan edilmesine, (600) TL. yargılama giderinin sanıktan tahsiline, YARG1TAY YOLU AÇIK olmak üzere talebe uvgun olarak verilen karar C.Savcı Yrdlsının huzuru ile sanığın >iizune karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 2.2.1989 Bugün 19.0021.00 arası SALES REPRESENTAT1VE REÛUIRED Goodyear Lastikleri T.A.Ş. is looking for a regional Sales representative who vvill reside in a major city of Turkey and travel vvithin an assigned territory. uualifications requıred; • University graduate (Technical/Marketing) • Not over 30 years of age • Must have completed his military service • Fluency in English • Having a driving license and willing to travel frequently If you meet above requirements, please reply in handvvrıting, in English, enclosing a recent photograph to; P.K. 42 80692 Beşiktaş/İstanbul (All applications vvill be kept confidential) DORE VEYA NOVA ALIN. 300 TL ODEMEYIN! dore ' / • Ayşe Erkmen Burası ve Orası Yerleşiırme Maçka Sanat Galerisi 14 Mart 22'Nısan GOODfYEAR SATILIK DEVREMÜLK Büyükada Adataş'ta haziran ayı 15 günlük devremülk sahibinden satılıktır. Telefon: 355 31 78 Satın alacağınız her Dore (tuvalet kağıdı, peçete) veya Nova (tuvalet kağıdı, peçete, havlu) ürününün boş ambalajını satıcınıza teslim edin. Her boş ambalaj için 300 Lira eksik ödeyin. Kompanyo 1 Nison 30 Nisan 1989 tarihtari arasnda geçerttdir. Dore Mendil bu kampanyaya daNI de#Wir. Kompanya ile ılgılı sorunuz olur ise P.K. 556 Şişiı istanDul adresıne yazabilirsınız. SANATEVI 1 BAR SÖYLEŞİ ÇAĞDAŞ TÜRK ŞİİRİ Katılanlar Hami Çağdaş Hilmi Yavuz Uliklal Cad Balyoz Sok 251 Gamsız Apl. Tel. 1S2 38 57 (Dostlar Tlyalrosunun bir üst sokağl) SATILIK Komple muayene odası eşyası ve 66 model temiz OPEL. Saat 20.00'den sonra 524 18 56
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear