26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 ÖLAYLAR VE GÖRÜŞLER şamsal bütün ihtiyaclannı üretmcsini Clara Zetkin Engels'e dayanarak "sömürilnün ilk ve en eski biçimlerinden biri" olarak yorumlar. Aynca şunu da ekler: "Kadına konumnnun yalnızca yiikümlüliikleri verUmişti, baklan degil." tşte bu durumun kurtancı olarak karşılanan lsa dininde de hiç değişmeden yer alması, Clara Zetkin'e, "Mesih'in kadınların kurtancısı olamayacağını" dedirtiyordu. Gerçekten, İsa'nın ölümünden sonra Hıristiyanhğı yayan, bir bakıma da biçimlendiren Saint Paul'un Incil'lere eklenen mektupları, kadın konusuna açıklık getirir. Çeşitü kentlerin halklarma yazılan bu mektuplardaki kadınla ilgili görüşler, onlann ikinci sıruf Inıl saydmalannın yeni dindeki uzantılandır. Saint Paul'un mektuplanndan aktanlan şu birkaç alıno bunu açıkça belirtir:. "Ey kadınlar kocaiannıza Rab'be tabi olnr gibi Ubi olun. Çiinkö bedenin kurtancısı Mesih kilisenin başı olduğu gibi, erkek de kadının başıdır. KiBse Mesih'e tabi olduğu gibi. kadınlar da böylece berşeyde kocalanna tabi olsunlar" (Efesoslulara). "Kadın tam bir baglılıkla sessuce ögrensin. Fakat kadının ögretmesine ve erkeğe hâkim olmasına izin veraıem; ancak sükutta olsnn. Çıinkii önce Adem sonra Havva yaratıldı ve Adem aldanroadı, fakat kadın aldanarak suca diisrii, iman sevgi ve takdiste vekar ile dnnuiarsa çocuk doğurması ile kurtulacaklardır. (...) Kadın evi hajkına bakmazsa imanı inkâr etmiştir" (Timoteosa). "Erkek kadın için değil, fakat kadın erkek için yarabldı" (Korintoslulara). Bunun için "...Kadınlar kocalannı seven, çocnklannı seven, temkinli, iffetli, evde çahsan ve kocalanna tabi..." (Titusa) kullar olacaklardır. ve olguların, Islamiyette de sürmesi doğaldır. Musa şeriatının şu yasaklamalan, cezalan, belirlemeleri Islamiîette de yürürlüktedir: Domuz eti yeme yasağı, recm (taşlayarak öldürme), sünnet, birden fazla kadın alma, boşanma, akraba evlenmelerinin sınırları v.ö. Bunlar hem Kuran'da hem de Tevrat1 ta yer alırlar. Eşitsizliğin dayandınldığı, kadının yaratılma biçimi, îlk günah Kuran'da da vardır (Nisa). İlk vahy dininin kadınlann doğal yapısından kaynaklanan biyolojik durumlan için getirdiği yukanda belirtilen çok ağır kısıtlamalar, lslamda oldukça hafifletilmiş olarak sürer. Ancak her iki şeriatın da toplumsal yasamı belirleyen yasalannın kadınla ilgili olanlan, içerdikleri kısıtlamalar ve cin' siyet esitsizliği bakımından koşutluk gösterir. Sözgelirni miras konusunda ilkinde: luz, erkek kardeş yoksa mirascı olabilir (Sayılar 27/8); Islamiyette de, "erkeğin payı, iki kızın payı kadardır" (Nisa). Ama esitsizliği doruk noktasma ulaştıran, "iki kadının bir erkeğe eş tamklığı' ayetidir. Cinsel aynmın bu düzeyde belirlendiği bir. buyruğa Kuran'dan Önceki göksel (vahy) kitaplarında rastlanmaz. Aynca, "Serkeşliginden yildığımız kadınlara (önce) öğüt verin,*sonra yataklannda yalnız bırakın (yine fayda etmezse) dövün" (Nisa), gibi buyruklar da yalnız İslam seriatında görülür. Clara Zetkin, dayanağmı dinden, törelerden alan cinsiyet eşitsizliğinin, ancak sınıfsal aynmı silecek Marksizmle yok edilebüeceğini savunuyor, tam bir köktencilikle, sosyal demokrat kadın hareketinin bile karşısına dikiliyordu. Ne yar ki, günümüz dünyasında Marksist yönetimlerin egernen olduğu az sayıda da olsa Müslüman ülkelerde, İslam şeriatının kadınla ilgili hükümleri olduğu gibi geçerlidir; onlar yine ikinci sınıf kuldurlar. Öte yandan, Zetkin'in ikinci yurdu olarak benimsediği, sosyah'st devrimi gerçekleştirdiği için övdüğü Sovyetler Birliği'nde bugün yaşanan perestroyka (yeniden yapüanma) hareketi, her konuya olduğu gibi, "uluslararası kadın sorunu"na da bir başka yaklasım getirecektir. Zetkin'in koyduğu kesin tutum, zaman içinde, karşıtı olduğu öğretilerle "bir arada yaşama" ilkesine açılmak zorunda olacaktır. 8 MART 1989 İkiııei Sımf Kullar ÜzerJne Yüz milyonlarca kadın, göksel (vahy) dine dayanan, böyle olduğu için degişmesi söz konusu olmayan "cinsel eşitsizlik" kıskacıyla yaşamını sürdürme zorundadır. Bu kıskacın gittikçe daha baskılı olacağı, etki alanını daha genişleteceği görülmektedir. Petrodolara dayanan dinsel eldivenli eller, ülkeden ülkeye uzanabilmektedir. Sözde Liberal ve AT... Dört dörtlük İslamcı, kendi dünya görüşü içinde tutarlı, üstelik inatçı: Bizim diyor, yerimiz Batı'da değil İslam dünyasındadır. Hıristiyanlann arasında ne işimiz var? İslam Konferansı'na tam üye olmalıyız. "Şeytan Ayetleri"y\e dogan bunalım, İslamcının düşüncelerini pekiştirdi: Şimdi ATde olsak ne yapacaktık? Katolik örgütu Rüsdü'yü beninisedi, sahiplendi. ATye üye olsak Müslümanhğa dil uzatmaya yeltenen Salman Rüsdü'yü mü savunacakük? Dört dörtlük İslamcı, tutarlı bir kişi; ne istedtğini biliyor; Kemalist devrimlere de karşıt... • Dört dörtlük komünist... Ve tutarlı... Diyor ki: Kaprtalizm dünyayı sömüren bir canavardır. Türkiye bu canavarın pençesinden kurtulmadıkça iflah olamaz. AT, kapitalizmin anaç örgütlerinden biridir. Türkiye'.nin kendine gelmesi için önce sermayenin tuzağmdan kurtulması gerekiyor. Dört dörtlük komünist ne istediğini biliyor, fikirleri bir bütün oluşturuyor. * Sosyalist, sol Kemalist, sosyal demokrat ve niceleri, değişik dünya görüşleri içinde bir arada kavrulup gidebilirler; her yiğidin bir yoğurt yiyişi var, ama sıyasal yelpazede kafası en karışık olan kim? Sözde liberal... Profesör mü, işadamı mı, politikacı mı, bürokrat mı, uzman mı, bilgisayarcı mı, yoksa bir başka iş mi tutuyor, hiç fark etmez; sözde liberalin kafası düdüklü tencerede pelteleşmiş türlü gibidir. "Sözde liberal" Batıcı mıdır? AT'ye girmek istemez mi? NATO'ya bağlı değil mi? Avnıpa Konseyi'ne üye olduğu için şişinmez mi? Dışa açılmaya bütün gucüyle sanlmaz mı? Görünüşe bakarsanız evet. "Sözde liberal" AT'ye girmek için başvurmuştur; "İşkenceye Karşı Avrupa Sözleşmesi"ni imzalamıştır; ILO'nun sendikal koşullarına uyacağını söyler... Sonra işçinin canına okur... İşkenceye göz yumar... Kitap toplatır... Yazarları, yayıncılan, şairleri gözaltına aldırır; fikir özgüıiüklerini engelleyen yasalara sahip çtkar; 12 Eylül hukukunu olduğu gibi benimser; Güneydoğu köylüsüne dışkı yedirenleri gözetir; valilerin filmleri, konserleri yasaklamasına, müzik kasetlerinin satışlannı engellemesine göz yumar; gazeteleri baskı altına alır... Batı'nın karşısında süt dökmüş gibidir, ama bu tutarsızlık içinde sürüklenir gider. Nereye? Batı, İkinci Dünya Savaşı'ndan şaşkın, yıkık ve boynu eğik çıktı. Çünkü Hitler, Batı'nın ürünüydü. Onca savaş, ölü, yaralı ve yıkımın üstüne kurulacak yeni dunyada Türkiye'nin yeri ne olacaktı? 1949'da Avrupa Konseyfne girdik. Nasıl? Atatürk cumhuriyeti kurmasaydı, laiklik ilkesini anayasaya geçirmeseydi, kadın haklarını yürürlüğe koymasaydı, kadınlara seçim hakkı tanımasaydı, hukuk devrimini yapmasaydı, 1949'da Avrupa Konseyi'ne girebilir miydik? Kapısından içeri sokmazlardı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ismet Paşa çok partili rejime geçiş kararını verince koşullarımız tamamlandı. Ancak o yıllardan bu yana Batı; demokrasi, özgürlükler, insan haklan alanında ilerledi, biz bu gelişmeye ayak uyduramadık, 12 Eylül'den sonra da geriledlk. "Sözde liberal" hem "Bab, Avrupa, demokrasi" der, hem de geregini yerine getirmez... Neden? Şaşkınlığından mı? Saflığından mı? Kurnazlığından mı? Tutarsızhğından mı? PENCERE MERİÇ KARACAOVALI Clara Zetldn (18571933), Rosa Lıuemburg (1871 1919) ile birlikte Alman sosyal demokrat hareketiııin kadın önderlerindendir. Zetkin, Lıaemburgdan ayn olarak, uğraşısının büyük bölümünü kadın sorununa ayırmıştır. 1910'da Kopenhag'da toplanan II. Uluslararasj Kadın Konferansı'nda onun önerisiyle, her yıl 8 martın "Dünya Kadın Günü" olarak kutlanması oybirligi ile kabul edilmiştir. Clara Zetkin, öfretmen olmak için gittiği Leipzig'teki eğitim kurumunda Marx ve Engels'i öğrenip, benimser. Daha sonraki yülarda öncülük edeceği kadın sorununu da bu öğreti doğrultusunda cle alır. Konuyu tarihsel boyutu içinde irdelerken, Hıristiyaıüıktan kadın sorununa büyük dokunca geldiğini, tsa'nın kadınlar için Mesih (kurtana) olamayacağını ileri sürer. Oysa bilindiği gibi, Hırisüyanlığın ilk günlerinden başlayarak kadınlar hep Isa'nın çevresinde olmuşlar, onun hizmetlerini gönnüşler. Konulduğu mezar başında nöbet tutan yine onlar olmuş. Inanışa göre f sa yeniden dirildiğinde, ilk görünüp konuştuğu, görevlendirdiğj kişi yine bir kadındır. Incil'in dört nttshasında kadınlann bu özveriK hizmetleri bütün aynnülarıyla anlatılır. Öteki olaya gelince; Musa dininde doğum yapan kadının, oğlu olursa 30, kıa olursa 60 gOnünü bütün toplumsal etkinliklerden uzakta geçinnesi buyrulmuştu. Aynca herhangi bir akıntılı hastalığı olan ya da biyolojik yapısından ileri gelen bir durumda olan kadına dokunulrtıası, dahası, böyle bir kadının toplum içinde gündelik yaşamını sürdürmesi k'esinlilde yasaktı. Böylece kadınlar cinsiyetlerinin doğasından kaynaldanan özelliklerinden dolayı her ay yedi gün olmak üzere yılda 84 gün, toplumdan büsbütün uzakta yaşamak zorundaydılar (LeviIUer 12/8). Hak değil, yalnız yiikümlülük verilir Oysa lsa bu durumdaki bir kadının kendine yaklaşmasına, dokunmasına izin verdiği gibi, onun iyileşmesini de sağlar (Matta). Böylece önceki dinin bu kısıtlamalan Hıristiyanlığa aktarılmaz. Clara Zetkin bu kazanımJann ayırdındaydı elbet Onun belirtmek istediği, Hıristiyanlığa, doğduğu dinden olduğu gibi geçen özdü; bütün kitaplı dinlerin temel dayanaklanndan biri olan kadın erkek eşitsizliğine, kendi deyişiyle "cinsiyet köleliğT'ne, Ne var ki lsa, kısa peygamberliği döneminde, Mesih'çe hiç dokunulmadıgını vurgulamaktı. Gerdoğnıdan doğruya kadmların durumuyla ilgili ye çekten bu eşitsizliğin dayandınldığı kadının yarani bir düzenleme getirmemişti. Sözcülüğünü yap tılış nedeni ve biçimi, önceki dinde olduğu gibi, Hıtığı din, kadın erkek bütün insanlar için elbette ristiyanlıkta da sürüyordu. Yani, Tanrı Adem'i yabir takım yenilikler, düzeltimler içermekteydi. Ni • rattıktan sonra onun yalnız olmasını uygun bulmaz, tekim, erkeğin karısını istediğj an boşayabilmesine kendisine bir yardımcı gerektiğine karar verir. tlkarşı lsa, bojanmayı yasaklayarak kadın erkek or kin, Adem daha önce yaratılan yaratıklar (hayvantak yasamına yeni bir düzenleme getirmişti. Ama lar) arasından kendine bir yardıincı arar, bulamaz. Hıristiyanlığın kökeni olan Musa dininin, yalruzca O zaman Tann işe kanşır, Adem'in kaburgasından kadınlar için koyduğu, onların toplumsal yaşam ve kadıaı yaratır (Tekrin 2). Adem'e sunulan, onun yalhaklarını kısıtlayıcı buynıklar üzerine bir söz söy ntzlığından doğacak sıkıntısım da giderecek olan lenmemişti. Yine de iki olay vardı ki, kadınlar yö bu yardımcı, rahat durmaz. Yemeleri yasaklanan meyveyi hem kendi yer hem de Adem'e yedirir. Böynünden oldukça büyük önem taşımaktaydı. Musa, şeriatı, evlenen kadının bâkire olmadıgj lece ilk günahı işler ve işletir. Gelen cezadan kadıkocası tarafından ileri sürülüp ispatlandığında, ba nın payına, "acı içinde çocuk doğurması, evine erba evinde zina yaptığı gerekçesiyle taşlarup öldü kefine bagımlılıgı'* düşer (Tekvin 3). Erkek dısarrulmesini buyunırdu, (Tesniye). Bir gün, zina ya da çalışıp ekmeğini kazanacaktır. Yasalaşan bu iş sasıru nasü uygulayacağını görmek isteyen Musa di bölümüne göre kadından beklenenleri Ahdi Atik'ninin koyu taraftarlan, ellerinde, zinayla suçladık ten okuyalım: lan bir kadınla Isa'ya gelirler, söyle derler: "...Mu"Kadın ona (erkegine) kötülükle degU / Hayalıallim, bu gibilerin taşlanmasına Musa şeriatte bizc nın batttn günierince iyilikle öder / Yiin ve keten arar emretmiştir. Sen ise ne dersin?" İsa'nın yanıtı: / ve elleriyle istekle işler / Tiiccar gemileri gibidir "...Kadının üzerine sizden günahsız olan önce tas / Ekmegiui nzaktan getirir / Henüz gece iken kalatsın. (Onlar) Bunu işittikleri zaman (...) birer bi kar / (...) / Bir tarla almayı düşünür ve onu satın rer çekildiler. tsa'yı yalnız bıraktılar. Kadın da or alır / Ellerinin kazancı ile bag diker / (...) / Ticatada idi. İsa dogrulup ona dedi: Neredeler? Kimse retin iyi oMogana tadar / Ve avuçian ig tutar / Kensana hükmetmedi mi? Kadın: Kimse, ya Rab! de dine halılar yapar ve satar / Ve riiccara knşaklar di. lsa: Ben de sana hükmetraem; git, bundan son verir / Ve yannki güne giiler / (...) / Tembellik ekra artık günah işleme"du (Yuhanna 8/11). megini yemez. (Siilevman Meselleri 31) Burada İsa'nın zinayı konıduğu söylenemez elAhdi Atik'in 20. bölüraünden aktardığımız bu dibet; bunu günah saydığı son tümceden belli. önemli zeler aile içi ev ekonomisinin sanki bir tanımıdır. olan eski jeriatın kadın için öngördügü ağır ceza Bu ekonominin işgücü yaratıcısı yalnızca kadındır. ya karşı gelmesidir. Kadının dar, sınırh bir alanda, evinde, ailenin ya Kutsal kitaplardaki bu cinsiyet eşitsizliğine karşı bajkaldırma Clara Zetkin'den önce de görülmustü. Darwin'in evrim teorisiyle iyiden iyiye başlayan Kutsal Kitap elestirilerine daha sonra kadın konusu da eklendi. Böylece Batı dünyası kadının dinsel yaşamda "ikinci sınıf kul", güncel yaşamda "ikinci sınıf yurttas" kinüiğiyle damgalanmasına karşı çeşitli tartışma ve savasunlarla türlü aşamalara ulaşuken, Müslüman dünyasından hiçbir ses çıkmıyordu. öte yandan Doğubilimcilerinin (müsteşriklerin) Islamiyet üzerindeki çalışmaları ile, bu öçüncü ki Sonuç tap dininin kadın hakkındaki görüşleri de yaygınOysa, yüz milyonlarca kadın, göksel (vahy) dine lasmaya başladı. Bu açıklamalar Batılı kadın hakdayanan, böyle olduğu için değişmesi söz konusu lan savunuculannı harekete geçirdi. islamJığın kadın konusuna Musa ve lsa şeriatinden de öte kısıt olmayan "cinsel eşitsizlik" kıskacıyla yaşamını sürdürme zorundadır. Bu kıskacın gittikçe daha baslayıcı kimi boyutlar getirdiği öne sürüldü. kılı olacağı, etki alanını daha genişleteceği görülmektedir. Petrodolara dayanan dinsel eldivenli eller, ülkeden ülkeye uzanabilmektedir. Bugün Kutslam dünyasında da... ran'ın bir ayeti için kopartılan fırtına, yarın bütün GünceUesen konu, en sonunda 19OO'!erdeT Islam Müslüman halklann kadınlannı tek bir çizgiye gedünyasında da yankısını buldu. Müslüman yazar tirme yolunda kullamlabilir. lardan gelen yanıtlar, sanılacağı gibi, tslam şeriaBinlerce yıldan bu yana göksel (vahy) dinlerde sütının kadını yücelttiğj doğrultusundaydı. Kimi ka regelen kadın erkek eşitsizliğirun yorumunu bir kez dın yazarlar Kuran'da yer alan, "tki kadının tanık de 1988 Nobel Yazın Ödülü sahibi Necip Mahfuz^ lığı bir erkeğin tanıklığına bedeldir" (Bakara) aye dan dinleyelim: "Bizim dünyamız erkeğe özgüdür, tini türlü yorumlamalarla savunuyorlar ve Islamın, başka bir şekilde düşünemez insan bunu (...) Topkadın erkek esitsizliği üzerine kurulu olduğunu söy lumumuz şimdiye dek hep erkeğe özgü olmuştur. lemekten çekinmiyorlardı. Ay ne kadar güzel, dünya ne kadar önemli olursa Bu son yargılarında elbette hakiıydılar. Bütün olsun, gezegenler ayın değil de, güneşin çevresinde DoğubiHmcileri (müsteşrikJer), Müslümanlığm da dönmekteler!.." Musa dininin bir türevi olduğunda birleşirler. tslaKadın haklan konnsnndaki bütün bu dinse'. buymiyet de, kendinden önce gelen her iki dini ve ki ruk ve yaklasımlardan sonra, Atatürk'ün ülkemiztaplanm kabul ettiğini (Maide, Isra), Kuran'ın o ki de gerçekleştirdiği "laiklik devrimi"nin, aynca yataplardaki yanlış ve eksiklikleri tamamlamak üze salardaki kadınerkek eşitliğinin ne büyük önem tare indiğini belirtir. O halde, önceki iki dinde kadı şıdıgını bir kez daha vurgulamak gerekir, bu yılki nın ikinci sımf kulluğunu belgeleyen yasa, buyruk Dünya Kadınlar Günü'nde. EVET/HAYIR OKTtfAKBAL OKURLARDAN geliyor. Tam bir kepnekeşin Hastanelerdeki SSK'daki yaşandığı hastanelerde sıra bekleyen devlet memurlan, karmaşa yolsuzhıklardan sigortalı işçiler, BağKur kapsamındaki esnaf, emekli ve Çözüm bekleyen sağlık kim hesap dar gelirli vatandaşlar sorunlan her geçen gün biraı dertlerine çare bulamodan daha arttyor. Konuya doktor soracak? doktorun verdiği reçete ile ve hasta açısmdan Gün geçmiyor ki SSK'nuı yetinmek zorunda kahyorlar. bakıldtğında, her iki taraf da herhangi bir ünitesinde hükümetin sağlık konusunda Doktorlar, hasta sayısındaki meydana gelen yolsuzluk ve üzerine düşen görevi artıs nedeniyle baştan savma usulsüzlüklerden söz edilmesin. yapamadığından şikâyetçi. bir teşhisle hastaya birkaç Geçen giinlerde tirajı yüksek kalemden olusan reçeteyi bir günlük gazetemizde manşet Hastanelerde gerekli hkmetin veriyorlar. Bir doktorun günde olarak "SSK'da gösterge verilememesi doktoru da, hırsızlığı" diye ilginç bir yazı hastayı da canmdan beıdiriyor. 100'ün üzerinde hastayı muayene etmek zorunda çıktı. Aynntısını okumayan Özel doktorlann yüksek vizite kalması ve hasta başına 23 bazı kişikr SSK'da bastlı maas ücretlerini ödeyemeyecek dakika ayırması, doktorun gösterge tablolannın çahndığım durumda olup, zorunlu olarak teşhis ve tedaviden sandılar. Oysa çahnan kâğıtlar devlet hastanelerinde çare uzaklasmasına neden oluyor. değil bir ömürboyu çaltsarak arayan vatandaşlar, çeşitli zorluklar içinde yurt karşılaştıkları güçluklerle daha Sağlık ve Sosyal Yardım ekonomisine katkıda bulunmus da karamsar oluyorlar ve Bakanlığı'nın hastanelerdeki bu tek sermayesi alınteri olan rahatsızuk duyuyorlar. karmaşaya çare bubnası, işçimizin annesinin ak sütü gibi Muayene için sabahm erken hastalann karşuastıklan helal hakkıdır. saatlerinde polikliniklerin güçlüklerin azaltılması, devlet Anılan haberde Erol Al adlı önüne gelen vatandaşların hastanelerine muayene için dostumuz SSK bürokratlarımn oluşturduğu uzun kuyruk gelen vatandaslarm en büyük çok prim ödeyene daha az gelir katlara sığmıyor. Sabah saat arzusudur. bağlandığı olayını yakalayarak 7'de nuntara alan bir hastaya muayene sırası ancak 11 'de REMZt CÖKDAĞ istanbul vurgulamış. Bana göre SSK'daki, hak gasplarımn en küçüğüdür. Çünkü SSK Kuruluş Yasası'ndaki özerkliğini ancak ödedikleri primlerle varhğım sürdüren sigortalılara karşı sürdürebilmekte ve onların haklarını kanunları bile uygulamamak suretiyle ortadan kaldırma gayreti içinde devam ettirmektedir. Örneğin 991 sayılı kanunla Askeri Fabrikalar, Devlet Demir Yolları ve MKE işyerUrinden SSKya devrolmuş işçilere Devir Kanunu 'nun geçici 1. maddesi ile tanınmıs ve 1189 Sayılı Kanun 'la da iyileştirilmiş emeklitik müktesep haklarıntn yürürlükteki yasalara karşın uygulamamakta ısrarhdırlar. Herkes biliyor ki çalmanın her türü suçfur ve yasaktır. Ama ne yazık ki çalan ortada, hakkı çalmanların ayyuka çıkmış şikâyetlerine karşın bu senaryolan tam bir pişkinlik ve müsamaha ile seyreden her mevkideki yetkililere ne demeli? MUSTAFA ALPDÜNDAR İşçinin Alın Terine Saygı... 'Türkiye'de perçekten demokrasi varsa 12 Eyiül generaHerinin gaspettiklen işçi haklarını parlamento geri vermelidir." DISK Yönetim Kurulu üyesi, Ankara Milletvekili ömer Çiftçi TBMM Başkanlığı'na verdiği yasa önerisinde böyle diyor. Çiftçi'nin isteği, DİSK'in ve ona bağlı sendika (12 Eylül'den sonra el konulan) mallarının sahiplerine geri verilmesi, bütün bu sendika ve federasyonlann çalışmalarına olanak tanınmasıdır. Bugün DİSK yöneticileri parlamento üyesidirier: Abdullah Baştürk, Fehmi Işıklar, İsmail Hakkı Önal, ömer Çiftçi... SHP programında "DİSK emekçılerin öz örgütu olan sendikalann oluşmasından işlevlerini serbestçe yaşama geçirtnelerine kadar bütün evfelerde özgür olması gerektiğine inanır^Bu nedenle anayasadan, çalışma yasaiarına kadar gerekli değişikliklerin yapılmasını öngörür. SHP, çalışanların sendikaiara özgür iradeleriyle katılarak ekonomik ve toplumsal haklarını savunmak ve geliştirmek için yapacakları çalışmaları demokrasi bilincinin yaygınlaşması, çoğulcu ve katılımcı demokrasinin somutlaşması açısından zorunlu görür" denilmektedir. Mecliste üyeleri milyonlarca yandaşın desteğiyle güçlü bir örgüt olan SHP'den Ankara Milletvekili Çiftçi'nin yasa önerisıne bütünüyle destek vermesi beklenir. Fehmi Işıklar, DİSK'in malı olan arabaların polislere verildiğini, DİSK yöneticilerini tutuklamaya gelen polislerin o arabaları kullandıklarını söylemektedir! Yalnız arabalar mı? DİSK'in ve ona bağlı sendikalann bınaları, araçları, basımevleri, dinlenme tesisleri 12 Eylül'den sonra başka ellere geçmiştir. Genelİş'in Ören'deki dinlenme ve eğitim tesisi Turban'a, Madeniş'in Gönen kıyısındaki tesisi Devlet Üretme Çiftliği'ne devredilmiştir. DİSK'in, Geneliş ve Madeniş gibi büyük sendikalann binalan da değışik devlet dairelerine sunulmuştur. Bunun son örneği Genelİş'in Çankaya'da yaptırdığı gökdelenin Anayasa Mahkemesi'ne verilmek istenmesidir. Kimin malım, kim, kime veriyor? Bu soruyu sormak herkesin hakkıdır. Özellıkle DİSK'e bağlı sendika üyelerinin en başta hakkıdır. Bu emekçiler yıllardır sendikaJarına ödenti verirler. Bu ödentiler birikmiş, büyük sayılara ulaşmıştır. DİSK yöneticileri de bu paraları yararlı işlere, girişimlere, yapılara ayırmışlardır. Bugünkü ölçülerle trilyona ulaşan bu servetin sahipleri elbette emekçilerdir Yüz binlerce emekçinin aylıklarından kesilen ödentilerle ortaya çıkmış bu yapıları, bu tesisleri, bu basımevlerini, bu taşıt araçlannı 'gaspetmeye' kimsenin hakkı yoktur. Geneliş Çankaya'da on altı katlı bir gökdelen yaptırmıştı. 12 Eylül'den sonra tüm DİSK mallanna el konulduğu gibi bu gökdelen de federasyonun elinden alınıp kayyımlara teslim edildi. Şimdi bu büyük yapı Anayasa Mahkemesi'ne veriliyor. Böyle bir uygulamanın yapılması her türlü hukuk anlayışına aykırıdır. En başta Anayasa Mahkemesi'nin böyle bir el koymayı benimsememesı gerekir. Önce, DİSK ve ona bağlı sendikalarla ilgili davalar henüz sonuçlanmamıştır. Bu sendikalar resmen kapatılmış da değildir. ancak çalışmalarına ara verilmistir. DİSK ve sendika yöneticileri dört yıldan daha uzun bir süre tutuklu kalmışlar, türlü acılardan, işkencelerden geçmişlerdir. Ama 87 seçimlerinde DİSK'in dört yöneticisi milletvekili seçilmiştir. Demek ki seçmenler DİSK'Iİ yöneticileri, temsilcileri olarak seçmekte bir sakınca görmemişlerdir. Bu, halkoyunda o kişilerin aklanması sayılmalıdır. DİSK'in Genel Başkanı ve İstanbul SHP Milletvekili Abdullah Baştürk'ün bu konuda Nokta'ya verdiği demeç önemli bir gerçeği vurguluyor: "Sinamıza kim taşınırsa taşınsın eninde sonunda oradan çıkartılacaktır. İşçilerin mal varlığına, binasına ganimet işlemi yapılamaz. İşçilerin alınteri ile yapılan binamızın Anayasa Mahkemesi'ne verilmesi, ne sosyal adaietle, ne sosyal barışla, ne de insafla bağdaştırılabilir." 12 Eylül, DİSK'in çalışmasını durdurdu, parababalarının daha rahatça iş yapmalarına yol açtı. Açtı da ne oldu? Sendikalar susturuldu, grevler önlendi, işçi hak ve özgürlüklerı bir yana itildi de kim ne kazandı? Ülkenin yaşamı daha mı iyiye yöneldi? Hayır! Bugün halkımızın yoksulluğu eskisine oranla daha da artmıştır. 12 Eylül yönetimi DİSK yöneticilerine duyduğu öfkeyle bu kişileri yıllarca hapiste yatırmıştır. Üstelik adalet daha kesin kararını da vermiş değildir. Peki ama yıllarca ödenti veren emekçılerin mallanna el koymak neden? Yöneticilerin bir suçu varsa hesabı onlar verirler. Nitekim bu hesabı sıkıyönetim mahkemelerinde vermişlerdir. Ama emekçinin alınteriyle ortaya çıkan binalara, tesislere. araçlara düşman malıymış gibi el koyup, şuraya buraya dağıtmak büyük haksızlık, korkunç bir insafsızlık değil midir? Böyle bir uygulamaya en başta büyük hukuk adamlarından oluşan Anayasa Mahkemesi'nin karşı çıkması. "Bız işçinin alınteriyle ortaya çıkmış bir binada çalışmak istemeyiz" demeleri gerekmez mi? ORHAN KESKİN 19575 Mart 1984 N CEMAL ARATREMZt AYTÜRK NECMETTtN BÜYLKKAYAYILMAZ DEMtR 1984 OcakMart Diyarbakır direnişinde yitirdik. Yaşayacaklar Arkadaşlan adına METİN TERZİFERDA KOÇ SİGARA MI SAĞLIK MI? SEÇİMİ SİZ YAPINIZ! Çalışma gün ve saatleri içinde veya dışında BİLGİŞAYAR, MUHAŞEBE, INGILİZCE ÖĞRETMENLERİ ARANIYOR Meslekî ve yasal niteliklere sahip isteklilerin Merkez Müdürlüğümüze başvurmalanricaolunur. BEŞİKTAŞ LEO KULÜBÜ 19881989 Dönemi YENİ TURKÜ AMPİVON ÖZEL DAKTttO SEKRETER VE BİLGİŞAYAR KURSLARI Beyazu, Mithal Paşa Cad. 14/1 Tel: S27 5S 25 • 522 21 06 TaJcsün, İstiklaJ Caddesi. 87/7 Tel: 149 81 06 144 90 11 Altıyol. Kuşdüı Caddesi, 6/3 Tel: 338 08 42 336 11 50 ftbıdeıhürriyet C Hasat Sok. 15 Tel: 130 90 37 175 43 14 Mfckat: BM 4 adresten bayta $AWPİT0H adıyla çjh^a» WçWr DaktUe %kıeter re Silgtearar kuraı &>tmU ristorante ROSA I7ALVAN MUTFAĞINI RİSTORANTE ROSADA TADIN Cumhurıyet Caddesi No: 131 ElmadağİST 72i: 141 28 27 II . BROŞÜR ISTEYİN ArfJsFeicouyestdif 8TA KufSijftmı^ S^ıtı&h CourK' tara/tndan onanmıjtK ek konser 9 mart perşeınbe saat 19,3O Yer: Kartal Belediye Sineması Tel: 353 37 78 Biletler: Kartal Belediye Sineması Moda Kültür Merkezi organize imge T.C. ANKARA 10. SULH CEZA MAHKEMESİ Esas: 1988/626 Karar: 1988/769 Sanık: Ali Oktay Bayram oğlu 1958 doğumlu Talalpasa Bulvan 151/7'de mukim. Suç: Gıda maddeleri nizamnamesine muhalefet etmek. Suç tarihi: 24/6/1988 Sanığın Gıda Maddeleri Nizamnamesine muhalefet etmek suçundan TCY'nın 402 mad. üç ay cürme vasıta kıldığı mesiek ve sanatının tadiline ve takdiren YEDİ GÜN işyerinin kapatılmasına, hüküm özetinin kapatma süresi kadar göze çarpan bir yerine asılmasına, kararın kesinleşmesini müteakip, hüküm özetinin Ankara'da tirajı yiizbinin üzerinde bulunan bir gazetede derhal ilan olunmasına 100? lira yargılama giderinin alınmasına, sanığın yüzüne karşı Yargıtay yolu açık olmak üzere karar verildi. 10/11/1988 Basın: 17973 Sanatçı, Sanat Galerisi, Sanatsever üçgeninde yeni bir köprü Telelonla Abone olabilirsiniz. Tel: 130 03 22 GALERl 2.SAYISI İLAN T.C. BALA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Esas No: 1987/356 Davacı Cafer YaJçın ile davalı Hazinei Maliye ve Tol Köyü tüzelkişiliği arasında devam etmekte olan tapu iptal ve tescil davasının yapılan duruşmasında verilen ara karan gereğince. Bala ilçesi Tol Köyü sınırları içehsinde köy içi mevkiinde bulunan doğusu: Degirmen Yolu, batısı: Osman Ülger, kuzeyi: Kâzıtn Ülger, güneyi: Osman Yaiçın'ın 936 ve 937 parsellerle çevrili bulunan tahminen 15 dOnümlük yerin tapusunurı iptali ile aynı köyden Cafer Yalçın kendi adına tescılini iscemiş bulunduğundan bu ta$ınmaz üzerinde uslun haklan bulunanlar bu ilanın neşri tarihinden ilibaren üç ay zarfında mahkememizin 1987/356 esas sayılı dosyasına müracaat etmeleri ilan olunur. Basın: 18185 (ursem İNGİÜZÜSANOKUUAM DANIŞMAMERKE2İ Cumhuriyet Cad 173/1 B Elmadağ 80230 İstanbul Hllton Oteli Karşısı İLAN MERZİFON ASLtYE HUKUK MAHKEMESİ'NİN 1981/28 ESAS NOLU KARAR İLANI MKE Kurumu tarafından, Merzifon Gazimahbup Mahallesi Dellal Sokak, No: 19'da mukim Emine Karslı, Nazife Aytepe, Saliha özboran, Melek Demir, Osman Demir, Cemile Demir, Mehmet Demir, Hafîze Demir aleyhine açılan tespitin iptali ve tescil davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Davalılann tebligata yarar açık adreslerinin bulunamamış olduğundan, Merzifon Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 16.10.1987 tarih ve Es; 1981/28Kr: 1987/365 sayılı karan ile Merzifon Kadastro Mahkemesi'ne 10 Ekim 1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Yasası'nın 27. ci maddesine göre devredilen karar ilanen teblig olunur. 16.11.1988 Basın: 40634 Tel: (1)148 39 77148 794313296 84 Tlx 27498 TUSMTR Fax (1J1329729 Çıktı, aldınız mı? Uludağ Üniversitesi Kamu Yönetimi Böliimü çıkış belgemi kaybeltim. ALİYE TURAN Geçersizdir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear