28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 MART 1989 CUMHURÎYET/15 Roma'dan PanajVden Stockholm 9den Spagetti, mafya, tabancave Italya recek bir merken mekanızmanın ttalyanlar, kendilerine yakıştırılan klasik kalıplardan rahatsızlar. Dışarıdan, yalnız "iyi kurulması fıkrıni ortaya atan Londra Buvukelçisı, demokratık yemek yenen bir esîetik ve turizm ülkesi" ulkelerde uygulamasına peV. rastlanmayan bu fikir benimsenmeolarak görülmekten şikâyetçiler. ttalyan siyasetçileri de bu imaj sorununu kafalarına ymce, kendisı bizzat bu bilgilen sağlamayakarar verdı Şimdı butakmış durumda. yukelçı, zamanının onemlı bir bomafyanın pençcsinde boğulan bir ulke olduğumuz. Evet yazılanlar valan değil. ROMA ttalya deyınce aklınıza hemen ne gelır? Spagettı ve dogru. Fakat bunlar dun>anın armafya mı? Yoksa Valentino giy tık S. ya da 6. sana>i gucu olan sıleri ya da Ferrari arabaları mı? bir ulke için çarpık >e kısmi bir ttalyanlar bu ılk tiplemeye çok imaj yansıtıvor. Bu yazılanlarla bozuluyorlar. Bırkaç yıl önce Der Italya'vı degerlendiren bir okuyuSpıegel dergisının Italya'ya ayır cu, ulkenin son ydlarda kaydettigi dığı ozel sayılarından bırınde, bir başanların bilmecesini çozemispageuı tabağının yanına çatal bı yor." çak gıbı koyduğu iki tabanca ıle yaptığı kapak duzenı, Roma'da İtalyanlar, dışardan yalnız "iyi buyük tepkı yaratmıştı. Ve hâlâ yemek yenen, iyi yaşanan bir esbellı bazı Italyan gazetelerinde, tetik, sanal ve turizm ulkesi olaAvrupa basınının ttalya'yı bu kla rak" görülmekten şıkâyet ediyorsik kalıplar içınde değerlendirmesı lar. ttalyan dıplomasisi çoğu kez sık sık yakınma konusu oluyor dış politıkada artık Fransa ve tnÖrneğın "Coniere Della Sera" giltere düzeyınde olan ekonomık gazetesının Londra muhabiri Mi gücune yakışan bir ağırlığa kavuDO Vignoli, son yazılanndan bi şamamış olmanın rahatsızlığım nnde şoyle dıyor: "ttalya'yı an çekıyor. lamak isteyen biri, yalnız tngiliz Cornera Della Sera'nın Londgazetelerini izlese, bizim uygar ra muhabiri gibi Londra'daki Avrupa'da değil de feci bir cehen İtalyan Buyukelçısi de durumdan nemde yaşadıgımızı duşunecek. şıkâyetçı görunüyor. Başbakan tngiliz televiz)onu tlal>a'dan za De Mita'nın "deprem fonlan len hiç soz etmivor. Gazetelerde skandalı" ıle cebelleştığı gunlerki >azılardan edinilen izlenira ise de ttalya'dakı dış muhabırlere ulçeşiüi yozluklann, skandallann. ke hakkında gereken bılgılerı ve Zaman demlenen kafe Zaman, Stockholm'de "Cafe Gâteau"da tortulanır. Şehrin yaşama en açık kesiti, sadece pazarları değil, öteki günlerde de burada demlenir ve zamana direnir. YAVUZ BAYDAR STOCKHOLM Pazar gunlen can sıkıntısı ıîe özdeş gorulur, gosterılir. Genel kanı ulusal sınırlar ötesınde budur Kent ınsanı, yedmcı gunu genellıkle kılıtli bir anlamsızlık olarak duyumsar. Aynada yalnızlığı görmek, hiç hoş bır şey değıldır. Uğraşsızlık, tarih zonıyla tekduze uğraşlara alıştırılmış bıreye yoneltılmış bır kotuluktur. görünümünde Pazar, kıtlelere yapay ve toplu ozgurlukler sunar. Dolayısıyla ortak yaşamın paydası can sıkıntısı olur. Kaçınılmaz seçme, ya Eric Rohmer'ın tıplerı gıbı sonsuz ve bayağı gevezehklere dalmak ya da bu daha zordur1 can sıkıntısını mutlak, kımıltısız bır tembellığe donuşturmektir. Her iki durum ıçın de en elvenşlı mekânlar kafeierdir. Dahıyane bır buluştur kafeler. İnsanoğlu geleceğıni yuzyıllar oncesınden kestırmış gibıdır sankı. Pazar, bu mekânlarda hançerlemr. Zaman, Stockholm'de Cafe ve evlenyle Hındıstan'a aykın bir hali var. tnsana kolayca sömur Gateau'da tortulanır 45 yıllık bır ge duygusu verıyor. Portekizliler geçmışe sahıp olan bu modern buralara bırçok açıdan damgası mekân, özellikle son ıkı yıl ıçınnı vurmuş. Demır,yumruklu bir de rengârenk bır arenaya donuşyönetımin kokusunu almak zor muş, evrensel olmasa da kıtasal değil. Bir kere, halkın yuzde elü nıtelıkler kazanmıştır. Stocksine yakını Katolik, Ayrıca 50 ya holm' un canlı, yaşama en açık keşın ustudeki Goalılar hâlâ Porte sıtı, sadece pazarları değil, otekı kizce konuşuyor. Söylendığine gunlerde de burada demlenir ve bakıhrsa, bazı Portekizlılere rast zamana dırenır lamak bile olasıymış Kent merkezınde, Liman CadGoalılar, yabancı zıyaretçılen desi'nın (Hamngatan) Kraliyet pek karuksamış. Çok turist geldı Bahçesi'nı (Kungstraedgarden) ğinden olsa gerek. Görduğum ka sona erdirdığı kavşağın hemen yadanyla, turistlerin buyuk bölümu nıbaşındadır Cafe Gateau. Genış parasız pulsuz takımından. bir cepheyle kaldırıma açılır. Id1970'lerde, Avrupalı hippıler bu dıalıdır. Adının hemen altında rayı kaçış yerlerınden bıri olarak "Kafelerin kafesi" yazar. Gateau, bufesiyle unludur. seçmiş. Goa, o zamandan beri giderek gelişen turistik bir yer ol Seçkın guzellıkte kızlann servıs muş. özellikle hippiler, özgürlük yaptıjı, boylu boyunca uzanan içinde, doğayla sarmaş dolaş ya bufede, pathcan çeşitlerıne varınşıyor, kolayca ve ucuz fiyata caya kadar pek çok söğuş ve sıuyuşturucu buluyor, plajlardan cak egzotik yemeğı bulabilırsınız çırılçıplak denize ginyorlar. BunSureklı ışleyen bufeyı, Oıiun dılann birçoğu Hint giysileriyle do şında, ortada bulunan daıre biçılaşıyor. Gandı kılığında, sanşın, mınde bır kahve tezgâhı tamammavı gözlu, yanık tenli Avrupa lar. Burada sızı tam 50 çeşit kahhlara rastlamak oldukça şaşınıcı. ve bekler Rendelenmış portakal kabuğu, krema, çıkolata ve kahve kanşımı "Cafe Borgia">a ne dersınız? En ılgınç damak seruvenlerinden bın, "Cafe D'Oeur 1 tur; çırpılmış yumurta sarısının buyuk bır fincan kahveye eklenmesı sonucu elde edilir. Çeşitler, alkollu ya da alkolsuz kahve turlenyle uzar gıder. Bu satırların yazarının tercihı; Baıleys, konyak, Kahlua ve kremadan oluşan ve Gateau mudavımleri tarafından "gerçek bir sansasyon" olarak tanımlanan Cafe Screaming Orgasm'dır kı önenbr. ler aynı zamanda Başka kafe, lokanta ve barlarda garson olarak çahşanlar da vardır aralannda. Sıyası goçmenler, edebıyatçılar ve ressamlar da Gateau'da sohbet koyulturlar. Yalnız onlar mı') Tanınmış pop şarkıaian, arkadaşları, radyo yapımcıları, bilgısayar operatorleri de... Arada sırada buraya homoseksueller de gelır, gur kahkahalarla şamata yaparlar. Goruntuyu ışadamları, eski aktnsler, turist rehberlerı ve marjınaller tamamlar. NİLGÜN CERRAHOĞLU İumunü İngiliz gazetelennde çıkan "yanlış", "eksik" haberleri duzeltmck, "ltalya hakkında aşın saldırgan tonda" şazılmış yazılara cevap vermekle geçiriyor. Buyukelçi, Italya hakkında tepkısinı çeken vazılar karşısında, gazetelerin genel yayın müdurlerıne aydınlatıcı, uyarıcı mektuplar gonderıyor. italyan sıyası sınıfının karşıla$tığı bu "imaj" sorunu bıze hayli Türkiye'nin dostl an kîmdir? Türk hükümetine sert eleştiriler yönelten insan hakları gruplarını küçük düşürmek isteyen yabancılar da var. Bu savunucular, aslında hiç de Türkiye'nin dostlan değiller. STEPHAINE CAPPARELL tSTANBUL Ben de Türkiye'nin dostlanndamm, ama bu kavramla ilgili örgütlerden herhangi bıri ile ilişkim yok. Yalnızca bu#ulkeyi ve insanlannı sevdiğımi ânlamaya yetecek kadar (iki yıl) burada yaşadım o kadar. Türkiye'nin dostuyum iddiasıyla onaya çıkacak insanın kendıni hayiı tartışmalı bir ortamda bulacağını da bılıyorum. Yabancıların çoğu, ülkinın tarihini oldukça iyi bilseler bıle, Türk politıkası ve Turk kultüru konusunda bilgisizler. Özellikle Amerika'da, Türkiye'yi tıimden görmezlikten gelen basın yayın organlanrun bu durumdan kısmen de olsa sorumlu olduklanru düşünuyorum. Ama yıne de basın yayın organlanrun kiışeler ve yanlış bılgi uretımınde oynadıklan rolü abartma eğilimlen var. Aslında geniş kitlelerce benımsenen öykulerin etkinliği çok daha guçlu. Bu tur popüler öykülerın ne denlı etkilı olduklanna "Midnight Express" filminden daha ıyı bir örnek bulunamaz kamsındayım. Filmin gösterime grrmesınden bu yana yıllar geçti Bu nedenle bu konuyu yeniden tartışmaktan çekınıyorum. Ne var ki gerek Amerika'daki dostlar, gerek burada yaşayan yabancı konuklar, hâlâ bu fılme sureklı atıfta bulunuyorlar. Söylene söylene cılhğı çıkmış bir konu olması ve ergenlık çagıııdaki gençlere yönelmesi dışında fîlmin en çok tepkı çeken yanı izleyicilerin dikkatini daha gerçek, daha önemlı ve daha korkunç adaletsızliklerden başka yönlere çekmesiydi. Daha açık söylemek gerekirse film, yabancılan, Turk dostlarının yazdıklan, söyledıkleri, yöneticıliğinı yaptıkları ya da örgutlerneye çahştıkları şeyler yüzünden ülkede var olan sistemce nasıl bir muameleye tabi tutuldukian gıbi son derece gerçek bir sorun yerine, bu konuyla ılişkisı olmayan bir yöne sevk edıyor. Yani filmde olup bitenlerin bir gün Turkıye'de kendı başlarına da gelebüeceğine... Yabancı gözüyle makla halledılır gibi görunmuyor. Mesele eskı ve tutucu sıyası sımfın, ülke dışındakı bu "çarpık imaj"a yol açan ikilemi ortadan kaldırmak için yeterli çabayı gösterememesınden kaynaklanıyor. İtalya'nın dışandakı prestijinı sağlayan ve Milano'dan, Tonno'dan çıkan buyuk sanayıcilenn, buyuk modacılann ve sanatkârların "refah" dunyasıyla, guneyde mafyanın, **Camorra"nın pençesinden kurtulamayan az gelişmişlık dunvası bu ulicede, madalyonun ıkı yuzunu oluşturuyorlar ve bir arada yaşıyorlar. Kuzeydekı Parma Tıeste, Bologna gıbı kentler kulturel açıdan, Koln, Salzburg ya da Bruksel gıbı Avrupa merkezlerıne, Pakrmo ya da Napoli'den çok daha yakın görunuyorlar. İşın kotusu, yapılan tum sosyolojik ve ıstatistık araştırmaıar zenginleşen ttalya'da bir arada yaşayan bu iki dunyanın, aradakı farkı kapatacak yerde giderek bırbırinden koptuğunu gosteriyor. Çocuk ölumlerı açısından az gehşmiş ülkelerın istatistıklen ile karşılaştırılan Guney ttalya çoğu kez kendi yazgısma bırakılırken, Kuzey "1992 A>Tupası" içinde hakettıği yen almaya hazırlatiriler yönelten ınsan haklan grup nıvor lannı küçük düşürme gayretlennde bulunan yabancılara da taruk oluyoruz. Bu türden savunucular aslında hiç de Türkiye'nin dostlan değıller. Çünkü bunlar, Türklerin yeterince eğıtime sahıp olmadıklan, dış etkenlenn çok güçlu olduğu ya da cumhunyetın yeterınce olgunluğa kavuşmadığı gibi salıte bahanelerin ardma sığınıp Turklenn eksıksız bir demokrasıye hazır olmadıklan, dolayısıyla da daha sınırlı bir toplumsal hak ve özgurlukler düzeyınde yaşamaMUSTAFA SAĞLAMER lan gerektığinı savunuyorlar. i lB709lerde Avrupalı hippilerin kaçış yerlerinden biri olan Goa, o zamandan beri giderek gelişen turistik bir belde olmuş. Gandi kılığında, sanşın, mavi gözlü Avrupalılara rastlanıyor sokaklarda. MÜMTAZ ARIKAN PANAJİ "Quem viu Goa, excusa de ver l i s b o a " Goa'yı gören binnin Lizbon'u görmesine gerek kalmaz. (Bir Portekiz atasozu.) Son 1015 yıldır, dunyanın buyuk ilgisinı çeken turistik yerlerden birı durumuna gelen Goa, bence bunu hak edecek denlı güzellıklerle dolu bır bölge. Hindistan'ın batı kıyısında, yanmadanın ortalannda yer alan bu mınık eyalet, aıt olduğu ülkeden çok, Portekiz ozellıkleri taşımakta. Goa, birbinne yakın üç nehrin denize dökülduğu topraklarda yer alıyor. Kuzeydekı Chapora ile aynı noktada bırleşerek denize ulaşan Mandavi ve Zuvari nehırleri, yörerun doğasıru olağanustu etkiliyor. Yeşıle bürunmemış bir karış yer bulmak olanaksız. Eyaletin başkentı Panaji de bu nehirlerden Mandavi kıyısında kurulmuş kuçuk bir kasaba Nehirde karşıdan karşıya araç ve insan taşıyan minik araba vapurlan, Katolik kiliseleri, Avrupa tara bina Hindistaırdaki Portekiz Goa Goa, Hındıstan'a aykırı bir tatil yeri Gateau'da oranı hayli yuksek olan esmer, guneylı delıkanlılar, ttalyan, Yugoslav ve Yunanlı işçılerın bu ulkede doğmuş, küçük yaşta bu ulkeye gelmış çocuklanHemen her çeşıt ınsana rastla dır. Aralannda bluejean merakıyabilırsınız Gateau'da. Sınıfsal bır nı hâlâ ustunden atamamış olanaitlığı yok gibıdır. Postmodernist lar da vardır. uslubu, konuklanna da garıp Kışihkh bır kafedır Gateau: bıçımde yansır. Ginşte, sağda yer Kentın tanınmış sessiz delilennden alan sıgara ıçmeyenler bölumun olan 50 yaşlannda bir kadın (ki de genellikle dullar, doktor eşle gerçek bir Beckett tipidir) sütlü ri, ooera hastası yalnız erkekler, kahvesıni her pazar kendi kendialışverış yorgunu kenar semt sa ne mırıldanarak burada ıçer. kinlerı, elçılık sekreterlen, gece Emeklı askeri istıhbaratçılar da mesaisıne hazırlanan hemşireler buraya sıkça uğrarlar. tsveç'in bioturur lınmeyen yönlerinı onlardan öğrenmekte yarar vardır. Cıvıltı ve şenlik, uç basamakla çıkılan genış platformda, kafenin Kafenin bır başka kapısı, bır asıl bölumundedır Kent kızlan pasajla "Norrmalrn Alanı"na nın uluslararası moda dunyasına açılır Hafta sonlarında umuma da yansıyan çarpıcı guzellıklerı kapalıdır bu kapı. Durumdan bıkonusunda yeterli fîkri derhal ve haber olanlaı zorlar, açamaymca rebilecek bır seçkıyi burada özel Kafkavan urpertiler yaşarlar. Galikle pazar gunlerı buiabılırsınız teau'da Beckett'm dunyası egeO dunyanın kızlandır bunlar Bır mendır: Çokseslı monologlarda bölumu fotomodeldir, bır bölu beklentiler, can sıkıntısının dayamu desınatör, bır bölumu terzi. nılmaz ağırlığı, zamanın demı Lıse ya da universite öğrencısıdır saklıdır. Girne'den Sanat, şampanya geğirtisi midir? Hem ağlatan hem oynatan ve cibilliyeti henüz tartışılmakta olan arabesk adaya da hâkim oldu. 1923'ten beri ısındırılmaya çalışılan Batı kökenli klâsik müzik ise müşterisi olmayan bir garabet olarak yerinde saymakta. FAStH SİNAN edılmiş ve de havayı zehırledığı savıyla horlanmıştır. Batıda, Rönesans'la halledılen altı yuz yıllık karanlığın; bızde bın yuz yıllık bır alaca karanlık olarak surmesının nedenlerını aramaktan sonunda 'nezleli beyin' de yorulmuştur. Anayurtla bağlantısını, uzun ve zor yıllar, orta dalga 476 metre 630 kilohertzteki Ankara Radyosu ıle surduren Kıbrıs anavatan hasretıyle yanarak sevabı ve gunahı ıle bu radyo neyı çalmışsa onu dınlemıştır. Zamanla, Ankara Radyosu'nun yanı sıra, diğer ıletışim araç • ve sıstemlennın devreye gırmesiyle, bu beslenme kanalları ıyıce zengınleşmiş ve anayurttakı eşı görülmedık kultür gelışmelennı, velut bır tarzda adaya kolaylıkla ıletır olmuş Bu arada hem ağlatan hem oynatan, cıbıhyetı he nuz tartışılmakta olan arabesk, adaya hâkım olmuştur Topluma 1923'ten bu yana ısındırılmaya çalışılan Batı kökenli klasik muzik, bu eğlence ve dinlence muzığının yanında müşterisi olmayan bır garabet olarak kalmakta ve olduğu yerde (bır arpa boyu yer) saymakta. . Faristen Yanlış anlaşuma garantisi arkadaşıyla birlıkte, konuğunu havaalamndan uğurlarken, yolcu amcaoğlu, "HiiseyndB»; safol varoL Bana •natamsvacafıiB aalar vaşatrjo. Ama ben bir daks, bavnlla param oJraaısa baraya geimeın. O caz», saıa, tera, pavyoaa kaa» k a m gjtmedikto», kskkuıivrmediktensoBn, neyleyin Batı dillerindeki sözcüklerin Türkçede farklı anlamlarla fakat aynen kullanılması, Mösyö Rameau 'nun dil öğrenme cesaretini kırmış. Gezdığim, gördüğum ve çalıştığım ülkelenn sayısı arttıkça bana öyle gelıyor kı benım kendı ulkem de dahil olmak uzere, tüm uluslar hiçbır zaman layık olduklan hükumetlerle yönetümiyorlar. Yönetımler hemen her yerde, halklannın kolektif değerlennden, bılinci, anlayışı, hoşgörusu ve adalet duygusundan bir kuşak gende kalıyorlar. Türk halkı da kesınîıkle bugun sahip olduğundan daha faziasına layık. Yani toplumsal ve bıreysel yaşamın her alanıru kapsayan, sıyasal, toplumsal, insan haklarının, tüketici, işçi ve kadın haklannın koşulsuz guvence altında olduğu bir demokrasıye... Türkiye ıçin dileğırn, vermesı gereken bir yığın uğraş için ona gerçekten omuz verecek daha çok dosta sahip olması ve boş övgu ler duzenlere de sırtını dönmesıdir. PARİS Gariban btr köylu yurttaş, amcaoghınun gönderdiğı gidış dönüş bıletle, beş günlüğü»e Fransa baskemine gezmeye geBr. Herkes gıbı, o da büyülcnır tabii, bu görkemlı bmalan, zarif kadınları, şık erkekleri görünce. , Paris'te vaşayan amcaoğlunun geliri öyle pek aium şafaıra bir şey değuse de, fena da sayüntaz. Gezmeyi tozmayı, yemeyi ıcmeyi zevk edinmış, nerdeyse yarı Pansli olmuştur. Konuğuau alıstıra alıstıra buaz giyiruiirir kuşandınr, sonra müzikli bir lokantaya, son gece de, herhalde köye döndüğünde " H z i m t n c a o t İ B Paris kralı o t f dedirtmek için, bır haftalık kazancına acımadan, yanlanndan fazlası çıplak kızlaım dansiı gosteri yapüğı bır gece kulübüne g«ünir... Memlekete dönüş günü geldiğinde, yan Parisli amcaoğlu, ışyeri&de birlıkte çah$Uğı bır Fransız b« hrirr der ve u a a b e. £ £ S £ ^ S X ^ , çğ mr Fransa başkendnde lsmail Gülgeç'in 34 plakalı arabasmı, fotoğraf çekmek içın park ettığimiz Sen nehri kenannda bu yerde görüp Turk olduğornuzu anlayan, 1>izim yan Parisli Hüseyin'in arkadaşı Fraaçois R»me«B, kendisinın de bir bölumünde rol aklığı öyküyii ballandıra baJlandua anlatınca, gülunecek bir sey olduğundan değil, ancak bir Fransızın yakınlık göstenJKSinin verdiği zcvk, biraz da söyleyecek bır şey olmadığından ve biraz da ayıp olmasın diye, alçak perdeden ve son derece yapay bir biçimde, "Hi hi U" üçlemesıyie gülmeye çahştık. Bilbao'dan u (bizim) iktidardaki yakışıldı çocuklar' Ispanya, 14 aralıktan bu yana şaşırtıcı bir siyasal manzara çiziyor. Sağcılar aklı başında türküler çığırırken, iktidardaki sosyalistler de tam bir yuppi'lik havası tutturmuş durumdalar. Ispanja, 14 aralıktan bu yana gerçek ' " " j ten şaşırtıcı bır siyasal manzara çızmekte. Yukarda ükuduğunuz gıbı daha nue sağcılar aklı başında sosyal turkuler <,ığırırken, sos>alıstler de tam bır vuppi'lik havası tutturmuş durumdalar Ispanya Sosyalist lşçı'Partısı'nın Madrıd'dekı hiper ultrasofıstike genel merkezinde, 14 aralık genel grevı oncesı dolaşan Şahın Tepesı takhtlerı arasında moda olan son sozlerden bıri ııcvdı bılır mısınız? Sosyalızm adına voneltılen eleştırıleri, "Aman >ine solda otluyor^unuz!" diye yanıtlamak Grev sonrası şaşananlann ardından hâlâ kullanılan bır tumce mıdır, bilmıyoruz. Gonzalez hukumetınııı sendikalarla anlaşmaya varamamasını ulke açısından "çok tehlikeli" olarak nılclcyen İşveren ler Sendikası Başkanı Cuevas, ışçı sendıkalarından soz ederkeıı. " H i ç olma/sa ikiyuzlu degiller" dnoı "Birkaç milvarlık bir farklan çok, bu hukumetin ekonomi politikasını ve hatta bazı bakanları değistirmeve çalışlıklan açık." 3 sergl a ç a r Beyın nezlesı, iflah olmayan bır derttır. Tedavısı ımkânsız durumlar içın, tıbbın ıcat ettığı yararlı kelımeler var: 'Semptomatik' dıyorlar! Yanı yoktur. Ama yok demeğe kımsenın dıli varmaz Belırtılerı urkutucudur: Kışı bır sabah kalkar ve "Krndinizi zorlamayın" dedı ğildı doğrusu Batı dillerinden anlaşılmaz zırvalar yazmaya başFransız, "Bualar g#iecek seyter kaynaklanan bazı sozcukienn, lar, çevredekı bedelıni kendısirun aegü.." Ve anlatmayı sürdtirdü: başka bir dildc aynen yer alması odediğı gulumsemelerı gormezna karşüık, degisik anlamlarda den gelır, giderek gokten ınme bır "Uyeriooe Torklerie aram ryikullarulması, Rameau'nua dil öğ eda kazanır. Bu arada durmadan dir. Attecek g6raştti«üınnz pek renme ve gehştirme isteğjni de kö vazmaktadır, sozgelımı 'Yolsuz, çok da Turk vardır. Tarkçt epejelektriksiz bir koyde. niçin piyareltmışti: ce söıcult aalsnm. Bizim Haseno resitalleri \erilmemekledir ya yin'in a k n b a a 'bar' dedi, anU ' "Şimdi TörkfcTC keadi tiBerto da 'PreRaphaelitler neden o kodut. 'Caz, pavyon' dedl, oau d s de sesieuaeye cesaret edemiyo >un hemen >anındaki başka bir astahaı. 'Saz'n mmzik o t d ^ n v ram. Yaalış konBşm»k\aosa, koyde sergileıunez?' gıbı sorulai* HBseytade» 6»«adi». Çok Franszc* antatıyoram. Söriikle ra takılır: Artık beyin nezlelidir... şaprdsa. KdvöadeB ItaBtm Parb'c re de g i m d m yok. Çuakm dzİB Aslında beyin çıkış noktasında ^ ^ . « d « ; « « mHzi«Bi ea sdzcttdcrMzi, sizfaı aafau^uBZ Mçimde yaasıtnnyiH." haklıdır: "Neden olmasın...?" Bu soruyu butun beyınler sogazeteierde gördüğımde bfi> Uç BParis, öteki Avrupa kentleri gigilenfflediği ekoaoaıik, kültirtJ bi mart ortalannda bahar yaşıyor rar Yalnız ulke şu ya da bu şefBariarttaki sergüeri nedea b« l u du. Manzara guzeidi, gürültü yok kılde gerı kalmışsa, nufusu da d w sevtyor ve parasua bnratanbı m ve söyleşj, bızım baslıca ilgi ala çoksa, parası da yoksa bu haklılık giderek kımyasal bır değışıktilKtmek isüyonlm? Yantuu, bir mmız olan dilbüim ağırlıkiıydı. lığe uğrar. Haksızlığa donuşur. sobbet sırasıada HöseyiB'den «I Aocak Paris'te günlerimiz sayıh, gezecek yer çoktu. "Bs kad*r caz 'Neden olraasın..?' Bu kadarla da dtm. Pavyon, bizim bildigjBiiz kalmaz . (Beyın ise artık hep orastand aolaffiiuda degil, toabtıl veter. ekstra güzcEikte çok orijiya takılacaktır). Giderek şampandamözteria gdbek «rhiı yerdi ve nal yerteır gitmemiz gerekiyor. Hoşça kaha!" dıyerek Mösyö Ra ya geğırtısı gıbı yersız ve anlamKıbrısh ise kesınlikle bağnaz bfraBİaada,striptizkBİ«pJeriBİ« sız bır koku bırakmaya başlar do değil Çevre darhğından, örnek karşıütıydı. Saz, koaser degildi; meau'nun etini sıktık. Gülgeç arabayı çalıştırdığmda, landığı yoksul sofralarda. Bırkaç yokluğundan kaynaklanan bır sebar, ickiH söyleşi yapüaa yer dehele caz, Loais Armstrong ön carrun guneşÜğıni indirdim. Kel kuşağın (uç) bunca >ıl çabalama çımle, bulabildığı kultur ve sanat kapatma aynastnda, Fransızın sık sı sonucu bir arpa boyu yol alın anlayışını almak zorunda kalmış tığımız elı, hâiâ bıriyle tokalaşır mıştır Turkıve genelınde'kultur Kitle olarak değılse de kışi olarak Mösyö Rameau'nun öyküsü, rtuşçasına dirseğine kadar yere pa \e sanat' konusu hep şampanya 'yeni' ile olan ılışkısınde ıtıcı degeğirtisi olarak gorülmeye devam ğjl. Geçen ekım ayı içınde hiç de yabana atüacak cınsten de ralel duruyordu... KKTC'de kuçuk bir muzik şenlıği yapıldı. Bir dağ koyu olan Bevlerbeyı'nde, on ikinci yuzvıldan kalma bır manastırda yer alan bu şenlığın pek dıkkati çekmeyen fakat ılgınç bir yanı; katılan sanatçıların veya izleyıcilerın seçkmlığınden çok, manastın bekleyen bekçi ve birkaç arkadaşından kaynaklanmaktaydı Başlangıçta, ivi koşullarda >aşamayan halkı kışkırlı torluğu. 1988'de bankaların toplam ka 'Musluman mahallesinde salyanr cı bir nitelik taşnor. lspan>a. 14 aralık zanç oranı o 37 olarak açıklandı. Ga goz satmaya çalışan' festıval \ogenel grevine biraz da bu yu/den gelmi^ zetelerde her gun boy boy, bıryantın saç neticilerıne, getirgotur ışlerınde tir. Bu hukumet. kola> başarılann »pe lı,.bı>ıjvsız Clark Gable kılıklı banka ge yardımcı olan bekçı ve arkadaş kulalorlerine prira vermektedir." nel mudurlerı Felipe Gonzalez'ın yanıba ları, birkaç gun boyunca, prova yorlar ' k o k t e y l l ç e r k e n 8 orunu lan ister ıstemez dmlemek zorun sunuyoruz: MİNE G.SAULN1ER •'Bu sosvalisllerin yonetimi, spekulaBoylece Turk ınsanıyla aynı torlere işadamlarından daha çok ka/anduyguları paylaşmak ısteyen bizBİLBAO Şakakları ağarmış gur dırıyor. İspanya tam "Şahin Tepesi"ııi ler, bir yandan kendımızı Turki saçları, kalkık burnu, gozlerinın altına oynayacak kıvama geldi. Tek eksiğimiz ye'nm dostları olarak tanımlayıp torbalanan uykusuz iktıdar gecelerı ve rollerin dağılımı. Doğrusu bu iktidar beni bir yandan da Turk dostlarımıza dudaklarının yanından doğru hafifçe çok şaşırttı. Ben " S o l " deyince, klasik ve yabancılara ulke hakkında bir aşağıya sarkmaya yuz tutan yanaklarına şemalara inanmış biriydim: Daha ilkeli, hayli yaralayıcı elestirilerde bu rağmen Felipe Gonzalez belkı de hâlâ daha durust, daha devletçi ve en orıemlunmak gibi garip bir durumla Avrupa'nın en yakışıldı başbakanı. Yal lisi, birikimci zenginlerden çok, iş alanı karşı karşıya kahyoruz. Türk nız o mu? Ispanyol basını bundan uç yıl açan ve parasını tehlikeye atan vatınmdostlarırruzın birçoğu bu tür eleş öncesine değin gizlemeye çalışmadığı bır cılara destek veren bir yonetim biçimi satirilen arkadan hançerlenmek ola gururla, "Şu bizim iktidardaki yakışıklı nıyordum sosyalizmi. Baştan sona >anılrak kabul edip bizlere içerlıyorlar. çocuklar," dıye soz edıyordu PSOE yo dıgımı şimdi anlıvonım. Gunumuzun gaBu ıçerlemeler Baü'da populeı netıcılennden. Şımdî ise aynı tumceyı gi lipleri, amaçlarını gerçekleştirmek icin öykülerle Turkiye'nın klişeleşmiş derek artan bir dış gıcırtısıyla ve bir soz çaba harcayan ve başarıva çalışarak ulabir göruntusunu vermenin kötü cuk eksiğiyle vınelıyor sık sık: "Şu ikti şanlar degil; akşamdan sabaha milyonlan cebe indiren ve yamalı basının yan etküerinden bir başkası. Çun dardaki yakışıklı çocuklar..." kfi bu tür ahmaklıklar sonucu yaltspanya'daki sosyalist ıktidar, artık (Ispanyolcada "Gonul" basını deniyor nızca Türkiye'nin Batı'daki gö "bizim" olmaktan çıktı. tşın kotusu, tş buna) manşetlerinden inmeyenler." rüntusü lekelenmekle kalmıyor verenler Sendikası Başkanı Jose Maria Kapıtalıstleri spekulatorlerden soyutaynı zamanda da Batı, tarafsız, Cuevas' ın hukumete ateş. püskuren çı lamaya buyuk onem verdığı anlaşılan lş/ yansız ve içten ilgi duyan bir göz kışlarına bakıhrsa. iktidar artık verenler Sendikası Baskanı, aradakı farkı lemcı olarak inandırıcılığını yıtı "onların" bile değil şovle açıklamakta: riyor. Bu yuzden bilgisizlikle, duYakışıklı çocuklar ve çekıci lokomo"Kapitalisl dediğiniz bir şirket kurar, yarsızlıkla, önyargılı olmakla ve tiflen Gonzales. ışçi sendıkalarından sonpara kazanır ve bu para ile ilk şirketi guçburnu buyuklukle suçlanıyoruz. ra, işveren sendıkasının da ateş hattına lendirir, yenilerini kurar. Bu adam prenTürkiye'nin bazı sözum ona girmış bulunuyor. Jose Maria Cuevas' sıp olarak "guç" arzusunu tatmin etmekdostlan bu çatışmadan kaçmak ın, 225.000 satışla tspanya'nın en çok tedir. Spekulalorun yaptığı ise parayı paiçın Türk olan her şeyı, hukume okunan haftalık yayını olma rekorunu el ra) la, durdugu yerde kazanmak. Ben tın tüm uygulamalan da dahil ol de tutan Tiempo dergısıne verdığı uzun spekulasyon olmamalıdır demi>orum, o mak uzere, koşulsuz olarak sa demeç, başlı başına bır "kapitalizm" da duzenin bir parçası. Ama tspanya givunmayı seçıyorlar. örneğın hü dersı. Sosvalızme ıhanet eden sosyalıst bi katmanlar arası derin eşitsızlıklerin bukümet yetkılılenne katılıp Helsın lenn, kapıtalıstler katında da guvenılır lundugu loplumlarda, ulke ekonomisi biki Watch, Uluslararası Af Örgu olmadıklarını gostermesı bakımından ıl rincilere (kapitalistler) ikincilerden daha *tü gibi Turk hukumetıne sert eleş gınç bularak. onemlı bolumlerını sızlere çok gereksinir. İJslelik kolay başarılar. "American W a j " bıçımı bır felsefevı benımsemeven gozler ıçın hepsı bırer akbaba lğrençlıklerı de, başka ulkelerde yonetıcılerı gazetelere konu olmayan genellıkle "kimliksiz" kurumların, Ispanya'da otuz ıkı dışı me>danda "kola> para" abıdesı beyzadelerın imgesi altında anılması oluvor. Bugun Ispaına'da kımsenın yadsı>amadığı bır gerçek var Partı olarak belkı henuz değil, ama iktidar olarak PSOE yonetımı ne kuş, ne deve, yoz bir yuppı hukumetıne donuştu. "Sigma 2 " Ajansı'nın >aptığı son kamuoyu voklamasının sonuçlarıııa gore Ispanyol Sosyahst Işçı Partısı. ocak ayından bu yana yuzde on oranında oy vıiırmış. Şu an seçım yapılsa. mutlak çoğunluğu sağlayamıyor CDS Genel Ba>kanı ve eskı Başbakan Adolfo Suartz'den tuıun, işveren sendikası başkanı \e ışçi sendikaları vonetıcılerıne \aran genı^ bir poluıkacı velpazcsı, Felipe Gonzalez'ın crken secımlere gıdeceğınden enıın gorunmekte Gonzalez'ın ortalığııı biraz durulmasını bekledığını, kredısını arttıracak bır ii başardıktan sonra medısı dağıtacağını ılerı suruvorlar PSOE'nın amblemı "gül tutan" elle son olarak bu şekılde alay edılıyor Sızm anlayacağımz, ısverenler tutmuyor Gonzale/ hukumetını artık l>ver«.n sendikası devıp geçmeyın, bu>uklu kuçuklu tıcarct erbabıyla bır mılyonuıı ustunde uycsı var Eh, ışçılcrın dc tutmaOysa koşe başındakı ılk raııdevu, dığını bılıyoruz Peki, ekononıı aLııım "Toplumsal Ant";n suya duşen faturada soz sahıbı kuımanlar arasında kım tu sını odctmek Kin lıukumeti bu kez heı luyor bu lıukumeti hâlâ? Hemen sovle iş kolıında. tek lek oturulacak "toplu yelim Buyuk patronıııı ıı>.ıret ellığı spe so/leşme" nıasalarında bekle>en seııdı kulatoılcı ııı <ığ<\ babalaıı "Bankalar." kalarla Onumıızdekı ılkbahar, lsp.un.ı Ispanva, manılmaz bıı baıık.ılar ımpara ceheııiK'iıı .K.ıklaıı vaşavacak. da kalmışlardı. Şenlığın başlayacağı gece, bekçı ve arkadaşları ve bir o kadar da komşusu izleyıcı olarak gelıp yerlenni aldılar Konserın ardından, eleştırılerin en ılginç ve değerlısı onlardan geldı. "Ma, ne guzelda çalan" demekteydi manastırın eskı bekçı, yenı izleyicisı, yakaladığı bır sanatçıyı okşayarak. Kışıler her yer ve her dönemde, yonetıcılerden de parayı sağlayanlardan da daha doğal, daha yumusak ve daha açı"k fikırlı . Şaşırıp, kendinı korumak ya da zevahırı kurtarmak ıçın .kırpı gıbı dikenlerini çıkartmak zorunda degiller. Kısacası, hiçbır komplekslen yok Bu sıralarda, hazıran ayı içınde yer alacak olan ılk uluslararası festıvalın son hazırlıkları yapılıyor. 'Neden olmasın...?' Polıtık anlamda bir taıunma sağlayamavacaksa da en az onun kadar onemlı bır gorevı sırtlamış durumda bu festıval Amaç, dunya devletlerıne kultur ve sanat' aracılığı ıle ulaşıp, kulak ardı edılmeye çalışılan kıbrıs Turkunun sesıni du> urmak 'Bir aksilik çıkmaz mı...?' Yönetıciler, "En gâvur Rum bile 'kultur ve sanat' konusunda engelleme yapacak cesareti kendinde bulamaz' demekte... Eh! O zaman mesele yok ..
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear