26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/8 HAVA DURUMU Genel Müdürtüğu'nflen alınan bilgiye göre yurdun kuzey doğu kesimleri parçalı buluöu, Doğu Karaderıiz kıyıları karla karışık yağmur ve kar yağışlı. Marmara ile yurdun ic kesimleri yer yer sisli, dteki yerier parçrt az bulutiu geçscek. HAVA SICAKVu\: Ûnerniı bir değısiklık olmayacak RÜZGÂR: Kuzey ve doğu yonleruen hafrf, arasıra orta kuvvette. yurdun denizmili hızla esecek. DENIirMutedı!. yer yer kaba dalgalı Batı kesimlerinde zaman zaman kuv ve cok kaba dalgalı olacak. Datga yuksekliği 12 m. yer yer vetfi olarak esecek. Deniztefde rüzgâr; 34 m. görüş uzaklığı 510 km. dolayında buiunacak Van Karadenizde yıldız ve karayel. diğer Gölü'nde hava parçalı bulutlu geçecek. Rüzgâr kuzey ve dodenizleiimizde yıidız ve poyrazrjacı 46. ğu yönlerden hafif. arasıra orta kuvvette esecek. Göl muteEge ve Akdeniz'de 78 kuvvetınde sa dıl dalgalı olacak Görüş uzaklığı 10 km dolayında buiunacak. atfe 1627, Ege ve Akdeniz'de 3340 # • ' HABERLERİN DEVAMI TÜRKİYE'DE BUGÜN Adana ACapazan Aö.yaman Afw3n Agr Ankara AntaKya Anîatya Artvın Aydın Baitkesır Bnecık Bmgöl Bıtlıs Bolu Bursa Canakkale Corum Denızlı A 12° 3° Dıyaroskır S B S 7° 1° Edırne S S 4° 2° Erzrcan S B 4° 2° Efzırum S 0° 12° Esk.şehıf s S 1° 8° Gaaantep s A 10° 2° Gıresun K A 11° 3° Gumıishane B B B 0= 6° Hakkirı B B 9°i° Isparta S S 7° 2° İstanbul B S 6° 1° Izmr S B 1° 6° Kats B 1° 6° Kastamonu e B 2° 6" Kayseri s S 7^ 1= Krklarelı B S B 6° (fKonya B 4° 3° Kjtahya B A 8" 0° Mslatya B 2= 6° Manisa 7° •2° KMass 1 C 8° Mersın 4° •18°Muğla r 7° Muş 3° 7= Kîğbe 5° r Otdu 2° 5 Rıze 0°5° Samsun 5° 0°S»r1 6° 1 Sinop 9° Sıvas •2° 14° "fekırdag 1° 7° Trabzon 1° •8° Tuncelı 6° 1° Usak 2° •5° Van 5° 0° Vozga! 2= 5° Zongyıöak B A A A B S K K B B B S B K B B S S B 8° 8° 12° 10° 0° 0° 2° T° 4 OCAK 1989 DUNYA'DA BUGUN roloıi Meteort POLÎnKA VE OTESİ MEHMED KEMAL 2°4° 6° 0° 6° 1° 5= 1° 0° •6° 8° f 0° •7° 5° 3° 8° 0° 0° •5° 5° l 2= 6° 3° 6° 1C c r 2° İnsan Sevgisi... Ahmet Abakay'ın ana sınıfına giden altı yaşındaki kızı Güneş bir gün okul dönüşü başından geçen bir olayı babasına anlatıyor: "Bizim sınıfta arkadaşım Aslı var ya, beni bir köşeye çekerek dedi ki: Güneş, sana bir şey söyleyeceğim ama sakın kimseye anlatma, aramızda kalacak tamam mı? Bana söz ver. Söz mü? Söz dedim, kimseye söylemeyeceğim. Benim babam hapiste..." "Sen ne dedin?" "Bana kızmayın ama yalan söyledim. Dedim ki boş ver, üzülme!.. Benim babam da hapiste." Artık ana sınıfına giden çocuklar bile hapis, işkence, idam konuşuyorlar. 12 Eylül rejimi ülkeyi ne duruma sokiu. Kendi aralarında konuşuyor çocuklar: "Benim babam hapiste..." "Benimki de..." "Ayşe'nin babasını elektriğe tutmuşlar, işkence yapmışlar..." "Benim babama d a . " Çocukları yuvalarda, bakımevlerinde. okul sıralarında okşamak marifet değil, onların içinden korkuları silmek gerekir. Gecekondu bölgelerinde seçim gezisine çıkanlar mahalle çocuklarına gofret atıyorlar. Onlar da kapışıyorlar. Bir gofretle ne karın doyar, ne okul masrafları karşılanır. 12 Eylül rejiminde babaların, anaların çektiğini yıllar uzadıkça çocuklar da çekiyor. Bu yalan dolanı çocukların belleğinden nasıl sıleceksiniz? Ahmet Abakay'ın derlediği 'Politik Göçmenler'i okuyorum; insanlıktan, insan haklanndan, Batı demokrasisinden, AT'den söz eden kişiler bunları yapar mı? Yüzbinlerce insan sorgusuz sualsiz hapislere dolduruldu, işkenceden geçirildı, öldürüldü, asıldı. Bunları görenler eibette yurtdışına gideceklerdi. Can derdi ile işkence korkusuyla yurtlarından kaçacaklardı. TarıkZiya Ekinci'nin başından geçenler dehşet ve korkudan da ötedir. Öylesine yıldırmışlar ki, "İsterseniz bin yıl yatayım ülkemin hapisanelerinde, ama işkence yapmayın!" diyor. İşkence, insan onurunu bir paspas gibi çiğnemenin bir başka türlüsüdür. Kitapta siyasal göçmen olarak dış ülkelere sığınanlar yurtlarına dönmek istiyorlar. Gene işkence var, gene zulüm var, ama onlar gelmek istiyorlar. Bunlar sokmuyorlar. Bunların insanlıkla da mı ilgileri yoktur? Son gelenler yüz geri edildiler. Onlardan önce gelen Nihat Sargın'la Haydar Kutlu hâlâ içerdedir. İşkence gördükleri de gün gibi açıktır. Dosyanın içinde görmedi' yazan Bir pusulanın bulunması gerçeği örtemez. Ceza Yasası'ndan 141 ve 142'nin çıkarılacağı söyleniyor Peki, günün birinde bunların yasadan çıkarıldığını düşünelim, bunca insan Nihat Sargın'ın söylediği gibi 'Kızılay hesabına' mı yatmış olacak? Ceza Yasası1 ndaki bazı suçların paraya çevrilmesi kabul edildi, kaç bin dosya ortadan kaiktı? Kaç bin kişi parasını ödeyerek hapisten kurtuldu? Mahkemeye gelişlerini de Nihat Sargın şöyle anlatıyor: "Cumhurbaşkanlığı korteji gibi getiriliyoruz. Cezaevi arabasının önünde bir eskort. onun ardında polis, ardında cezaevi arabası, onun ardında gene polis ve jandarma... Ne oluyor?" Çocukluğumdan anımsarım, Atatürk Çankaya'dan çıkıp kente doğru gelirken bir motosiklet sesi dört yani sarardı. Pat pat pat!.. Bilirdik ki Atatürk geliyor... Bilirdik, bu pat patlar sevgıdendir. Halk iki geçeli yola sıralanır, sevgiyle alkışlardı. Polis ve jandarmalarda bu pat pat ve bu çat çat ne oluyor? Bunlar da korku salmak istiyorlar. 141 ve 142 kalkarsa bu pat patlar, çat çatlar gülünç olacak? Gülünç olmayı hâlâ beceri sayanlar var. A açk B bulutlu K tarîı S $sfc V yajmurit. Kahire • Türkiye'nin Imajı.. (Baftarafı 1. Sayfada) Oysa bu karşılık inandırıcı olmaktan uzaktır. Bunun kimseyi ikna edemediğini, resmi kişilerin de bilmedikleri söylenemez. Ama ne var ki bu klişe her vesilede yineienir durur. Ülkemize karşı düşmanlık güden, Türkiye'yi istikrarsızlaştırmayı amaçlayan yabancı güçlerin varlığı hiç kuşkusuz yadsınamaz. Bu güçlerden kaynaklanan kimi eylem ve etkinliklerin varlığı da kimsenin meçhulü değildir. Ancak Türkiye'nin imajının yıllardır kötüleşmesini bunlara bağlamak, herhalde temel biryanılgıdır, kendi kendini aldatmaktır. Ülkemiz bugüne değin her geçen yıl daha çok "imaj erozyonu"na uğramışsa, bunun temelinde insan hakları ve demokrasi konularında meydana gelen gerileme yatmaktadır. Bu alanda bir iyileşme sağlanmadan, Türkiye'nin Batı'daki görüntüsünü düzeltebilmek olanaksızdır. Örneğin, Uluslararası Af Örgütü'nün son olarak yayımladığı Türkiye raporu ülkemiz açısından ne yazık ki acıdır. Af Örgütü, sıradan bir kuruluş değildir. Tüm dünyada şaygın bir yeri vardır; 1977'de Nobel Barış Ödülü'ne layık görülmüştür. 73 sayfalık rapor, "Türkiye: insan Haklarının Şiddetli ve Sistemli İhlali" adını taşıyor. 12 Eylül'den bu yana geçen sürede, 229 kişinin gözaltında veya tutukluyken öldüğü; bunlardan 144'ünün ölüm nedeninin resmi makamlarça izah edilemediği raporda belirtiliyor. Af Örgütü'nün raporunda şu satırlar dikkat çekici: "Türkiye hükümeti, şubat 1988'de 'İşkencenin Önlenmesine Karşı Avrupa Sözleşmesi'ni, ağustos 1988'de de 'İşkenceye Karşı Birteşmiş Milletler Sözleşmesi'ni imzalamıştır. Bu olumlu adımlara ve Türkiye'de insan haklanna saygı gösterildiğinin sürekli öne sürülmesine karşın, resmi makamlar insan haklarının hiçe sayıimasını önleme yönünde en temel pratik önlemleri dahi alamamışlar, sözleşmeler tarafından öngörülen noktaları da uygulamaya koyamamışlardır." Başbakan Özal'la Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz'ın bu satırları özellikle not etmelerinde yarar görüyomz. Çünkü "insan hakları" denilince sürekli olarak öne çıkaıttıkları bu sözleşmelerin kâğıt üstünde kaldığı raporda vurgulanmaktadır. Sayın Mesut Yılmaz, pazartesi akşamı 32. Gün'üe Mehmet Ali Birand'ın insan haklarına ilişkin sorularını yanıtlarken yine bu iki sözleşmeye atıfta bulunmuştur. Ama öyle sanıyoruz ki, bu sözleşmelerin birçok gereğinin henüz yerine getirilemediğini, yine Sayın Bakan'ın kendisi gayet iyi bilmektedir. Dışişleri Bakanı bu konudaki soruyu yanıtlarken, bir ara, Türkiye gibi bir ülkede "terörie mücadele" ile "insan hakları" arasında bir ölçünün ötesinde sanki bir çelişki varmış, bir ikilem söz konusuymuş gibi konuştu. Bunun birdil sürçmesi olduğunu ummak isteriz. Terörle mücadele, herhalde, insan haklanndan da demokrasiden de vazgeçmenin bir nedeni olamaz, olmamalıdır. Af Örgütü'nün raporunda birtakım maddi hatalar, kabul edemeyeceğimiz bazı yaklaşımlar olabilir. Eleştirilmelidir bunlar. Ancak raporu "düşman lobilerin birürünü"diye ele alırsak, hiçbir yere varamayız. Demokrasi ve insan hakları sicilimiz bozuktur. işkencenin, kötü muamelenin önü bir türlü alınamıyor. Hapishaneler fikirlerinden, siyasal görüşlerinden dolayı yatanlarla doludur. Binlerce insanımızın hâlâ yabancı ülkelerde, sürgünde yaşamaları acıdır. iç savaş yaşamış olan bir ispanya, bir Yunanistan'ı düşünelim. Bu ülkeler acılarını, demokrasi potasında sarmışlardır. Bizim de başka çaremiz yoktur. Demokrasi ve insan hakları rayına oturtulunca, "Türkiye'nin imajı" da sorun olmaktan çıkar. Bush, çöztim için kararlı UFUK GÜLDEMİR WASHINCTON İki başkan arasında geçiş dönemi yaşanan şu günlerde Amerika'nın Ortadoğu inisiyatifinin tam gaz yürürlükte değil, askıda olması beklenirdi. Aksine. geride bıraktığımız yedi hafta ABDOrtadoğu ilişkileri yoğun bir faaliyete sahne oldu. Bunun nedenlerinden birisi şu: Amerika'da sistem, yeni yönetimın açıkça "adamlannı" işbaşına getirmesine izin veriyor. Böylece VV'ashington'da her seçim ertesi yaklaşık 5 bin kişilik kan değişimi oluyor. Ancak buna karşın Amerikan hükümetleri "devamlılık" eksikliği çekmiyor. "Partizanlık" meşrulaştırılmış ya da bu konudaki çifte standart ortadan kaldırılmış. Böylece, örneğin başlayan bir süreç iki yönetim arasında yarım kalmıyor. Diğer neden de şu: Müstakbel Başkan Bush. örneğin stratejik savunma inisiyatifi ve Orta Amerika konusunda Reagan'dan farklı bir programa sahip, oysa Ortadoğu politikaları uyumlu: İsrail'in güvenliğinin garantisi, İsrail ile Arap komşularını diyaloğa teşvik etmek, işgal altındaki topraklann Filistinli liderlerini İsrail ile konuşmaya ikna etmek, "terorizme" sert yumruk. Bu bakımdan Bush döneminin Ortadoğu politikası, Reagan döneminin tam anlamıyla "devamı" olacak. ABD'nin Ortadoğu diplomasisinde seçimden önce başlayan mayalanma şöyle uç verdi: ABD Dışişleri Bakanı Shultz 26 kasımda FKÖ lideri Arafat'a BM'ye gelmesi için vize verilmeyeceğini açıkladı. Aradan üç hafta geçmeden ABD ile FKÖ arasında 13 yıllık buzlar çözüldü; FKÖ lideri terorizmi lanetledi, İsrail'in var olma hakkını lanıdı. ABD de Mısır lideri Mübarek'e, onun bürokratik kişiliğini inatla görmezlikten gelmeye de\am ederek, Israil'e gitmesi için baskı yapmaya başladı. ABD Dışişleri Bakanı olduğu son 6.5 yılda katı bir İsrail destekçisi olan Shultz, bu adımlarla kendisinden sonraki Dışişleri Bakanı Baker'a uygun bir atmosfer hazırlıyordu. "Gidici" olması bu adımları atmasını kolaylaştırmıştı. Ayrıca geçen yıl Mısır'dan başka, doğru dürüst kimsenin desteklemediği "Shuitz planı" nedeniyle kaybettiği puanları toplamayı hedefliyordu. Müstakbel Başkan Bush bu adımlan sevinçle karşılıyor. İki yönetimin Ortadoğu diplomasisinin arasındaki köprü Dennis Ross. Halen Bush'un "ulusal güvenlik ekibi" içinde görev yapan Ross'un yakında ABD Dışişleri Bakanlığı "Siyaset Planlama Dairesi'nin" patronluğuna getirilmesi bekleniyor. Reagan'ın birinci döneminde ABD Dışişleri ve Savunma Bakanlığı'nda görev yapan Ross, daha sonra Beyaz Saray'a bağlı olarak çalışan Ulusal Güvenlik Konseyi'nin bas Ortadoğu uzmanlığını yapmıştı. Ross, mevcut atmosferi, son 40 yıldan beri İsrailliler ile Filistinlilerin arasını bulmak için en uygun fırsat olarak görüyor. Yeni başkanın Ulusal Güvenlik Damşmanı Brent Scowcrofl da bu konuda çok iyimser, Yahudilerle Araplar arasında "bir Amerikalının olabileceği kadar" da objektif. Müstakbel Başkan Bush'un ise "iktidannda Ortadoğu sorununu çözraeye kararlı olduğu" siyasi kulislerde konuşuluyor. Aynca Filistinliler de ılımlı davranıyor. Ancak 259 kişinin öldüğü uçak kazasına, uçağa yerleştirilen bir bonıbanın yol açtığının ortaya çıkması şimdi bu "uygun atmosferi" tehdit ediyor. ABD, bombayı koyanların kimliğini saptamak için yoğun bir istihbarat faaliyeti yürütüyor. Eğer tespit ederse askeri veya diplomatik mukabelede buiunacak. Amerika bu konuda yoğun kamuoyu baskısı altında. Tabii bu da ABDFKÖ diyaloğunu en azından bir süre için sekteye uğratacak. Oysa AmerikanFKÖ diyaloğunun geliştirilmesi için de üzerinde, İsrail'de hükümet dışı çevreler ve aydınlardan gelen de dahil, yoğun bir baskı var. Bush iki gün önce, Libya'nın adını telaffuz etmeden projektörü Kaddafi'ye doğru çevirdi. Önümüzdeki hafta içinde projektörü ya yakacak ya söndürecek. Yakarsa Ortadoğu barışı da tehiikeye girecek. Uluslararası Stratejik Etüdler Merkezi Ortadoğu uzmanı Jojce Starr'ın ifadesiyle, "Eğer Amerika'nın yelkeni bu sefer de rüzgârı yakalayama/sa tekne uzun bir süre sonsuz sularda gezinmeye mahkum olacak." Dündar Kılıç: Hesap (Baştarafı I. Sayfada) tersizliğinden beraat etti. Beraat kararını dün gözetim altında bulundurulduğu İstanbul Tıp Fakültesi Onkoloji Bölümü Radyoterapi Servisi'nde öğrenen Dündar Kılıç, "Hürriyetimi çaldılar. Bu işi yapanlann hepsi hesap verecek. Hiçbir şey gizli kalmayacak. Hesap soracağım" dedi, bir gazetenin patronundan söz etti. Gözkapağı kanserinden dört ay önce ameliyat geçiren ve halen ışın tedavisi gören Dündar Kılıç, kontrol altında tutulduğu 2121 numaralı odasında ziyaretçi akınıra uğradı. Kılıç, ziyaretçilerinin "geçmiş olsun" dileklerini kabul etti. Aynı davada birlikte yargılandığı kişileri tammadığını belirten Kılıç, bir soru üzerine kendisine "kabadayı" denmesinden rahatsızlık duyduğunu kaydetti. Kılıç, "Olsam olsam örnek bir yurttaş olurum. O da hizmetlerimden dolayı" şeklinde konuştu. Televizyonlu, videolu ve telefonlu odasında gazetecilerin fotoğraf çekme istekleri sırasında Kılıç, bir ara şöyle konuştu: "Beni yaşarken öldüreceklerini zannettiler. Ama yanıldılar. Sapasağlam ayaklayım. Unutulmamalıdır ki, bazı insanlar öldüklerinde ya da toprak olduklannda yaşarlar. Ölmezler." Dündar Kılıç, beraatine ilişkin tebligatı aldıktan sonra bugün hastaneden ayrılacağını ve Kurtuluş'taki Cem Reklam Ajansı'nda saat 14.00'te bir basın toplaniısı düzenleyeceğini bildirdi. Kılıç'ın yaıağının başucunda Hasan Hüseyin'ın "Haziranda Öimek Zor" adlı bütün şiirlerinin toplandığı kitabı bulunuyordu. Kılıç, gazetecilerin kitabı göstermeleri üzerine bir ara şöyle dedi: "Ölüm güzel bir olay değii. Ama ben ve benim gibi halkının ı.ıenfaatleri için cahşmış, temiz yürekli dost ve insan canlısı olanlara gerçekte hiçbir zaman ölüm yok." Adaletin yerini bulduğunu sık sık yine'.eyen Kılıç'ın odası geç saatlere değin ziyaretçilerle dolup taştı. Ellerinde çiçek ve tatlılarla "geçmiş olsun'a gelenler beraat kararından duydukları mutluluğu ifade ediyorlardı. Kılıç'la gazeteciler arasındaki konuşma şöyle: Her şeyi anlatacağınızı söylüyorsunuz. Neler anlatmayı duşünüyorsunuz? KILIÇ Şimdi ortada bir saldırı var. Şimdi kişilik olarak mağdur edilmiş bir insanım. Ama asıl saldırı devlete yöneliktir. Yani böyle bir saldırıyı bu tefrik insanların yapmamaları için ve asıl bunlara özenen insanlar varsa da akıllanm başlarına alsınlar diye birtakım açıklamalar yapacağım. Sizin tutuklu haliniz devam ederken hakkınızda çeşitli beyanatlar oldu. Hemen hemen hepsi aleyhinizeydi. Bu açıklamalan yapanların kimliklerijle ilgili açıklamalarda da buiunacak mısınız? KILIÇ Kimler niçin yaptı? Hangi menfaat karşılığı yaptılar? Bu kişilerle ilgili bilgilerin tamamını vereceğim. Diyarbakır'daki bir askeri savcı, 1986 yılında şöyle bir beya1 natta bulunmuşlu: Dündar Kılıç ın salıverilmesi, Türk adaletinin prestiji açısından çok önemlidir. Salıverilip salıverilmemesi birtakım dengelerde söz sahibi olabilir. KILIÇ Adam doğruyu söylemiş. Ban insanlar, adaletten yana olanlar diyorlar ki, bu adam günahsızdır, vatandaştır, yapamaz diyor. Bazı düşmanlarımın yanlıları da devletin prestiji var, bu adam yatacak diyor. Aslında açık açık anlattığım halde ve ispat ettiğım halde, 5 yıl yatmamı sağladılar. Ama bu arada bana defalarca konuşmamamı söylediler. Ben devletin gücüyle saidırıya uğramış bir insanım. 5 yıl içinde ne kadar süre işkence allında kaldınız? KILIÇ 3 ay içeride yaptılar. 3 yıl 2 ay 4 gün de hücrede yatmamı sağladılar. Kaçacak dediler, sonuçta beni hücreye koydular. 38 ay mücadele vererek yalnız başıma yattım. Olümu ya da intiharı düşündiiaüz mü? KtLIÇ Hayır, hiçdüşünmedim. Düşünmedim yalnız bir gün hesap sormayı düşundüm. Bunun için yaşadım. Bunu satanlara, satın alanlara karşı her gün kin ve nefret taşıdım. Zaman geldi, kendime verecek cevap bulamadım. Kendime soruyordum ben niye buradayım diye. Kendime verecek cevap bulamıyordum. Neden buradayım, neden bu işler bana yapıldı? Neyi belirtmek istiyorlardı? Söylemem gereken çok önemli şeyler var. Bugüne kadar sustum. Ama bugünkü toplantıda hepsini teker teker anlatacağım. Konuşacaklannızı biraz daha açar mısınız? KILIÇ Benim hesap soracağım adamlar, yani hesap soracaksam eğer, bize bu işleri yapanlar bu Ulusoylar. bu ENKA şirketi... ENKA ihaleyi alamadı, birtakım hayali isimle tehdit etmişler. Aslı astarı yok. Paşalara, valilere gitmiş, Türkiye'yi ayağa kaldırmış. Düşünün, ben konsolosluğu basacakmışım diye içeri alınıyorum. Ondan sonra bakıyorlar ki, böyle bir olay yok. Ondan sonra mazide geçmiş, yakalanmış, 36 ay evvel, 28 ay evvel, 21 ay evvel mazide geçmiş olayları bana kabul ettirdiler. Aslında bu tip eylemleri yapan bir insanın, demokrasi ülkelerinde 24 saat zarfında Interpol kanalıyla aranması gerekir. Beni nerede aramışlar? Dünyada ne kadar uyuşturucu ve kaçakçılık olayları varsa, hiçbir dosyada ismim geçmiyor. Ve beni kimse tanımıyor. Ben hayatımda yurtdışına çıkmadım. İfadelerimde 28 kez yurtdışına çıkmışım gibi gösterildi. İşte burada bu kadar yakınım var. Onların yanında yalan söyleyip bu kadar küçülemem. Biz yaparız, devletin silahı, gücüyle, hileyle, zorbaca, kahpece biz yaparız dediler, yaptılar, sonra baktılar ki altından kalkamıyorlar, mazide geçmiş 15 eroin dosyasını üstüme monte ettiler. Ama ben inandım şerefli yargıçların bu ülkede olduğuna. Ve bu 5 yıl bekleyip sabrettim. Evet, geç kaldı adalet, ama gerçekleşti. Dündar Kılıç'ı akşam saatlerinde avukatı Burhan Apaydın ziyaret etti. Kılıç, avukatına minnettar olduğunu belirtirken, Apaydın'ın elini öptü. Tahliye kararının dün saat 17.30 sıralarında İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na ulaştığı, Kılıç'ın bugün öğle saatlerine doğru serbest bırakılacağı bildirildi. Onkoloji Sorumlusu 'Prof. Dr. Nijat Bilge de, Kılıç'ın' rahatsızlığı ile ilgili bilgi verirken, gözbebeği kanseri nedeniyle ameliyat uygulandığını söyledi. Bilge, "Halen kendisine ameliyat sonrası ışın tedavisi yapıyoruz. 45 seans bugüne kadar gerçekleştirdik. Şu an durdurduk " dedi. ENKA Şir'.eti'nin Yönetim Kurulu Baskanı Şarık Tara ise Kılıç'la yakın ve uzak herhangi bir ilişkisi olmadığını söyledi. Tara, "Yolda görsem lanımam. Belki de kendisine yanlış bilgiler verilmiştir" dedi 5 ayda 68 'baba' tahliye oldu (Baştara/ı t. Sayfada) vi'nden salıverilen Abuzer Uğıırlu başta olmak üzere, Azel Cantiirk, Gaziantep grubu olarak adlandırılan şebekenin önde gelenleri Hasan Nehir ve Hüseyin Çil de bulunuyor. Teşekkül olu$turarak eroin imal edip yurtdışına kaçırdıkları iddiasıyla yargılanan Behçet Cantürk ve 49 arkadaşı da geçen ağustos ayında beraat etmişlerdi. "Babalar operasyonlannda" yakalanan kaçakçı sanıklarla ilgili açılan davalardaki iddianamelerde yer alan suçlamalar şöyle: Hasan Nehir ve Hüseyin Çil: Kaçakçılık dünyasında Gaziantepliler olarak adlandırılan grubun önde gelenlerinden Hasan Nehir, 1973 yılında İçel'de ele geçirilen 2 bin 748 kilo ham afyon olayı sanığı olarak yakalanmış, kefaletle serbest bırakılmıştı. 1979 yılında Cantürk'ün yakın adamlarından Mehmet Yıldu ile Nizamettin Bayramoğlu da 1988'in ilk aylarmda tahliye edilenler arasında bulunuyor. Abuzer l ğurlu: Infaz Yasası'ndan faydalanıp tahliye edilen Abuzer Uğurlu, ilk kez, 1968 yılında mermi kaçakçılığı olayı ile ilgili yakalanmış, delil yetersizliğinden serbest bırakılmıştı. 197478 yılları arasında Bulgar Kintex Firması'nca temin edilip yurda kaçak olarak sokulan 20'ye yakın TIR dolusu sigara, 3 TIR elektronik eşya ve bir TIR oto yedek parçası olaylanna adı kanşan Uğurlu ile ilgili emniyet dosyalarındaki son kayıt ise 1980 tarihini taşıyor. Uğurlu'nun, 4 Ekim 1980'de Ünal Çuha'ya ait "Mustafa Esen 1" gemisi ile Samsun Bakır İşletmeleri'nden 250 ton bakır yüklenmiş gibi göstererek Bulgaristanın Varna Limanı'ndan ahnan 438 4.5 YIL SUREN DAVA ton kaçak bakırın yüzde 45 hissedarı olduğu tespit edilmişti. Abuzer Uğurlu hakkında dış basında yer alan haberlerde Papa 2. Jean Paul'e suikast düzenleyen Mehmet Ali Ağca'ya suikastta kullandığı 9 mm çapındaki silahı ve sahte pasaportu temin ettiği ileri sürülmüş, Bulgaristan'da üslenen silah kaçakçılığı şebekesinin başı olduğu ve komünist parti liderlerine verilen çok geniş bir vilOfYARBAKIR (Cumburiyet) Necdet lltıtan, Ferda Seven, lada yaşadığı kaydedilmişti. Türk Emniyeti'ne ulaşan İtal Yurtdışına eroin kaçırdığı id Coşkun Temel, Hüseyin Geneer. diasıyla idam cezası istemiyle yaj Ali Sarı Nergiz, Ali Dönmez, yan Interpolü'nün bir yazısında gılanan Dündar Kılıç, delil yeter Mustafa Kısacık. Mehmet Kısa ise Uğurlu'nun geçen yıl bir bağırsizliğinden beraat etti. 4.5 yıldır cık, trfan Doğaner, Ertan Gizer sak düğümlenmesi sonucu ölen silah ve uyuşturucu madde kaçaksuren das a sonunda, Abdülmuh ve M. Tayfun Güner. çısı Mehmet Cantaş ile irtibath olsin Karahan ömürboyu, iki kişi de Dündar Kılıç ve Necdet L'lucan 15'er yıl hapis cezasına çarptırıl ile arkadaşları, Türkiye'den çeşitli duğu belirtiliyordu. dı. Aralarında Necdel Ulucan'ın tarihlerde İtalya, Hollanda ve İsAbuzer Uğurlu. tahliye edildikda bulunduğu 18 sanık hakkında viçre'ye 35.5 kilo eroin, 334 kilo ten sonra yaptığı açıklamada, Ağda beraat kararı verildi. esrar kaçırarak uyuşturucu tica ca'ya bilmeden yardım ettiğini Diyarbakır Sıkıyönetim Aske reti yaptıkları iddasıyla 1984 yı söylemişti. ri Mahkemesi'ndeki dünkü duruş lında gözaltma alınmışlardı. Dün Behçet Cantürk: Eroin imal maya, tstanbul'da tedavi altında dar Kılıç ve arkadaşları, Ankara edip yurtdışına kaçırdığı iddiasıyla olan Dündar Kılıç katılmadı. 10 Sıkıyönetim Komutanliğı 4 Nu yargılanan Behçet Cantürk haktutuklu sanığın hazır bulunduğu maralı Askeri Mahkemesi'nde kında, yasadışı sol örgütler ve Erduruşmada mahkeme heyeti, dos yargılanırken, sıkıyönetim sona meni terör örgütü ASALA ile bağyanın incelendiğini belirterek ka ermiş, dosya dagörevsizlik kara lantısı bulunduğu ileri sürülmüş, rarı açıkladı. Buna göre Dündar rıyla Diyarbakır Sıkıyönetim Ko kanlı Kapalıçarşı baskınını orgaKılıç'ın çeşitli tarihlerde 35.5 ki mutanliğı 1 Numaralı Askeri nize ettiği iddia edilmişti. lo eroin ile 317 kilo esrarı yurtdı Mahkemesi'ne gönderilmişti. Bir Cantürk ve 49 arkadaşı da şjna sattı|ına ilişkin bir kanıtın yıldır devam eden davada sanıkbulunamadığından tahliyesine ka lar idam cezası istemiyle yargıla 1987'nin ağustos ayında beraat ettiler. Sanıklar 217 kilo eroini parar verildi. Tutuklu sanıklardan nıyorlardı. zarlamak iddiasıyla 1984 yılında Serdar Erdoğan ve Reşat Ateş'in Dündar Kılıç, Ankara MamaK Ankara 4 Numaralı Sıkıyönetim Türkiye'den Hollanda'ya 13 kiio 860 gram eroin gönderdiklerinin Cezaevi'nde yattıktan sonra dos Mahkemesi'nde yargılanmaya saptandığını belirten mahkeme yanın Diyarbakır'a sevk edilmesiy başlanmışlardı. heyeti, bu sanıkları önce ölüm ce le buraya sevk edilmiştı. Bundan Böyleükle "babalar operasyonzasına çarptırdı, daha sonra itiraf bir süre önce de Kılıç göz kanseri lan ile diğer sanıklann yakalan tanısıyla tstanbul Tıp Fakültesi lan"nda yakalanan sanıklardan, malarına yardımcı oldukları göz Çapa Göz Kliniği'ne nakledilmiş ünlü isimlerin büyük çoğunluğu serbest kalmış oldu. önüne alınarak haklarındaki ce ti. zayı 15 yıl ağır hapse çevirdi. Serdar Erdoğan'ın cezaevinde geçirdiği sürenin, cezasını karşılaması nedeniyle tahliyesine karar verildi. İtalya'da ele geçirilen 2 7 kilo baz morfın ve 10 kilo afyon olayına da adı karışan Nehir hakkında Italya Trieste Mahkemesi'nce tutuklama kararı çıkanlmış, yineTrieste'de 1981 yılında ele geçen 15 kilo eroinin sahibi olduğu iddiasıyla 1982 yılında Gaziantep'te yakalanmıştı. Aynı grup elemanlarından Hüseyin Çil de Federal Almanya'da uyuşturucu suçundan 1979 yılında Interpol'ün kırmızı bülteniyle aranmaya başlanmış ve 1981 yılında İstanbul'da yakalanmıştı. Canlürkler'in küçiiğü: Yeraltı dünyasının önde gelen ailelerinden Liceli Cantürkler'in küçüğü Azel Cantürk de salıverilen ünlüIerden. Azet Cantürk. 1984 yılında İstanbul'da ele geçirilen İ0 kilo eroin olayının sanığı olarak Diyarbakır'da 1987 yılında tutuklanmıştı. S H P SÜper (Baftarafı I. Sayfada) başvurulması konusunda SHP grubundan bir sıkıntı çıkmayacağını bildirdi. Çetin, "Başvurumuzu, işçi emeklilerinin, çalışanlann haklarını daha koruyucu. daha genişletici bir anlayışla yapacağız " dedi. SHP Genel Sekreter Yardımcısı Cevdet Selvi de, süper emeküler, İşçi Emeklileri Cemiyeti ve Türkİş ile sürekli temas halinde olduklannı belirterek, "Anayasa Mahkemesi'ne başvurmamız için anamuhalefet partisi olarak 60 günlıik süremiz var. Bu 60 günü doldurmaksızın, ilk fırsatta Anayasa Mahkemesi'ne başvuracağız" diye konuştu. Selvi, Anayasa Mahkemesi'ne başvurulması konusunda parti genel merkez, TBMM grubu ile görüştüğünü de kaydederek, başvurunun mutlak gerçekleşeceğini söyledi. Selvi, Anayasa Mahkemesi'ne yapılacak başvurunun gerekçelerini de şöyle özetledi: "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, 'Baştan hata yapılmış' diyor. Hata değil. Bir çırpıda emeklilerden 260 milyar lira toplandı. Milyonlarca işcinin sosyal sigorta primleri yukseltildi. Emeklilik için son S yılda ödenen primler göz önüne alınırken, bu, 25 yıla çıkanldı. Emekli aylığı bağlama oranı yüzde 50'ye indirildi. Diğer emeklilerin sorunlan çözülmedi. Yukandakileri aşağı çekmek eşillik değildir. Aşağıdakileri, günün koşullarına göre yukarı çekmediler. Süper emekli maaşlannı donduran kararname, anayasanın yasama yetkisini TBMM'ye veren 7. maddesine aykın. Anayasanın 91. maddesi, kanun hükmünde kararname çıkarmak için TBMM'den yetki yasası çıkanlmasını öngörüyor. Oysa süper emeklilik kararnamesinin dayandığı yetki yasalan, böyle bir kararname çıkarma yetkisini Bakanlar Kurulu'na tanımıyor. Anayasanın eşitlik ilkesi var. Kararname, emeklilerin kendi aralannda eşitsizlik yaratıyor." Anayasanın 150. maddesi, anamuhalefet partisi Meclis grubuna, doğrudan doğruya Anayasa Mahkemesi'nde iptal davası açma hakkını tanıyor. SHP Genel Merkezi'nce yapılacak iptale ilişkin çalışmalar SHP TBMM Grubu 'nda görüşüldükten sonra Anayasa Mahkemesi'ne başvurulacak. Beyaz eşyada fon kavgası Ekononıi Servisi Beyaz eşyada üretici ve ithalatçı kavgası yeniden kızıştı. Gümrüksüz satış mağazalarında yapılan satışlara 200400 marklık fon getirilmesini ve ithalattarı alınan fonların arttırılmasın] ithalatçılar "üreticilerin dikte eltirmesi" olarak yorumlarken. üreticiler, "Bu, sadece bir adımdır. Baştan beri bunun haksız rekabet olduğunu söyledik. Esasen gümrüksüz satış mağazalannın kapatılması gerekir" dediler. Hükümetin ithalat rejiminde yaptığı değişiklik 1 ocak tarihinden itibaren uygulamaya sokuldu. Gümrüksüz satış mağazalarında yapılan satışlardan fon alınması uygulamasına ise 30 aralık günü lÜO'da başlandı. 31 Aralık 1988'de yayımlanan yeni ithalat rejiminde çamaşır makinesi. bulaşık makinesi, çamaşır kurutma makinesi gibi ürünlerin vergi \e fonlarında bir değişikliğe gidilmezken, sadece buzdolabının ithalatından alınan fon arttınldı. 400 litrenin üstünde hacme sahip buzdolaplanndan daha önce adet başına 1 dolarlık fon alınırken. yeni düzenlemeye göre fon 150 dolara yukseltildi. Buzdolaplarından alınan aümrük vergisi ise aynı kaldı. Gümrüksüz satış mağazalarında yurtdışında çalışan işçilere ilk açıldığı dönemlerde 6000 marka kadar tanınan alışveriş hakkı daha sonra kademeli olarak 4000 marka ve 2000 marka indirildi ve en son 30 aralık larihinde yürürlüğe giren uygulamayla alışverişler fona tabi tutulmaya başlandı. Gümrüksüz satış mağazalarında klima ve bulaşık makinesi satışlarından 400 mark. çamaşır makinesi satışlarından ise 200 marklık fon alınmaya başlandı. İthalat rejiminde ve gümrüksüz satış mağazalarındaki satışlarda vürürlüğe giren yeni uygulamalara ithalatçılar \e gümrüksüz mağaza yetkilileri tepki gösterirken, beyaz eşya üreticileri gelişmeleri olumlu karşılamakla birlikte yeterli bulmadılar. Federal Almanya'dan Bosch marka beyaz eşya ürünleri ithal eden ve aynı zamanda İstanbul ve Ankara'da iki gümrüksüz satış mağazası işleten Ahmet Veli Menger Holding kuruluşlarından Dizel Magnet firması Satış Müdürü Alişan Balkan yeni uygulamalann. "Beyaz eşya üreticileri tarafından dikte eltirildiğini" belirtti. Balkan, İstanbulda 1988'in ortasında, Ankara'da ise 1988 başından bu yana faaliyet gösteren gümrüksüz satış mağazalarında, bugüne kadar 1520 bin arasında bulaşık yıkama makinesi, 8 bin civannda çamaşır makinesi, 4 bin civannda buzdolabı ve 3 bin civannda klima satıldığını söyledi. Dayanıklı tüketim mallarında pazarın daralması karşısında üretici firmaların en küçük bir pazar payının alınmasına bile tahammül edemediklerini ifade eden Balkan, "Sonunda sanayicilerin istediği oldu. artık ağlamazlar. Bulaşık makinesinde talep >ar. fakat talebi karşılayamıyorlar. İthalat yoluyla getirdiğimiz ve bugüne kadar 500'ün üstünde sattığımız büyük hacimli buzdolaplarının fiyatı 1.5 milyon liraya yükselecektir. Yerli üriinün fiyatı ise 950 bin lira civannda kalacaktır. Kiyatın yükselmesi ve mağazalarda fon alınmaya başlanması caydıncı şeylerdir. Saltşlanmız düşecektir. ama yaşamaya devam edeceğiz" diye konuştu. Dayanıklı tüketim malları üreten Profilo Holding Genel Koordinatörü Orhan İyiler ithalatta ve mağaza satışlarında başlayan yeni uygulamanın yeterli olmadığını. sadece bir adım olduğunu belirtti. •Fonların mağaza salışlarını düşürebileceğini. ama mağazaların kârlanndan bir ölçüde fedakârlıkta bulunarak satışlarına devam edeceklerini" vurgulayan İ> iler şunları söyledi: "Biz kaç kez çeşitli basın kuruluşlanna demeç verdik ve Maliye \e Gümrük Bakanlığı'na bu olayın zararlarını anlatan dilekçeler yazdık. Başından beri bunun haksız rekabet olduğunu söyledik. Orada yaşananları biliyoruz. Yurtdışından gelen vatandaş alışveriş yapmıyor, pasaportla satış iznini ticari meta haline gelirdiler ve oralardan kamyonlarla mal çekiyorlar." Orhan İyiler, "22 gümrüksüz satış mağazası içinde sizin ve Koç Holding kumluşlarından Rant ve Setur'un da mağazaları var, bunu nasıl açıklıyorsunuz?" sorumuzu şöyle yanıtladı: "Biz gerçekten pasaportuyla gelen ve ihtiyacını gidermek isteyen vatandaşa mal veriyoruz. Bu, bir iskolu. bu alanda çalışmak zorundayız. Bu mağazalann tamamen kapatılması gerekir. Ya da gerçek ihliyaç sahibinin, yani Türk işçisinin pasaportuyla gelip alışveriş yapması kontrol edilmeli, bu şart getirilmeli." İngilizce ve Fransızca ders veriiir. Tel.: 151 62 80 Üretici ile ithalatçı kapıştı Kılıç, kanıt yetersizliğinden beraat etti ACI KAYIP Sevgili annemiz kaybettik Mahkeme, diğer sanıklardan A. Muhsin Karahan'ı da önce ölüm cezasına çarptırdı. İtirafları göz önüne alındıktan sonra da cezayı ömürboyu hapis cezasına çevirdi. M. Zeki Kızılkaya, A. Mecit Kızılkaya, Ömer İkinci. Ahmet Hanar, Kemalettin Kılıçvuran, İnal Kılıçvuran ve Tahir Deniz isimli sanıklar haklarında ise yeterli kanıt bulunmadığı için tahliyelerine karar verildi. Beraat eden diğer tutuksuz sanıklar ise şunlar: HADİYE ÖZBAKAR'ı Cenazesi bugün ikindi namazına müteakip Üsküdar Karacaahmet Camii'nden kaldırılacaktır. Dost ve akrabalara teessürle duyururuz. Oğulları VEMT Sevim Turan'ın sevgili eşi Suna ve Serdar'ın değerli babalan, memleketimizin kıymetli doktorlarından olup, Haydarpaşa Göğüs Cerrahi Hastanesi Başhekim Muavini iken emekliye aynlan. Dr. BEHMAN TURAN 2.1.1989 günü vefat etmiştir. Cenazesi 4 Ocak 1989 günü Haydarpaşa Numune Hastanesi Camii'nden öğle namazını müteakip defnedilecektir. Allah rahmet eylesin. ERDOĞAN ERKAN ÖZBAKAR AtLESt
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear