26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Türk kooperatifçiliğinde 1969 yılında 1163 sa programlarında kooperatifçiliğe geniş yer verilmeyılı Kooperatifler Yasası'nın çıkması Ue başlayan lidir. Tarımsal kooperatif üst örgütleri de hizmet içi üst örgütlenme, henüz gelişme devresindedir. Çeşitli bölge birlikleri ve hatta bazı merkez birlikleri özel eğitim ve yurt çapında ortak eğitimi yapmak kurulmuştur. Kooperatifler Yasası'nda öngörülen üzere yeterli olanaklara kavuşturulmalıdır. AynTürkiye Milli Kooperatifler Birliği ise henüz kuru ca, kooperatifçilik eğitimini destekleyecek kooperatif araştırma enstitüleri üniversitelerimize bağlı lamamıştır. 1969'dan sonra kurulan KÖYKOOP ve TAR olarak kurulmaldır. Bizim önerimiz, Türkiye'de tarım ve tarım dışı tüm kooperatiflerin KO gibi demokratik merkez birlikleri büyük geliştek bir demokraîik yasaya göre kurulup işlemesidir. Bu amaçla, 1163 me gösterdikten sonra yazık ki, 1980'den sonra fes Mevzuat sorunu hedilmişlerdir. Devlet güdümünde kurulan ve geÜlkemizde tarımsal kooperatifçiliği düzenleyen sayılı Kooperatifler Yasası, güdümlü bir yapıya sahip tarım satış ve liştirilen tarım kredi kooperatifleri merkez birliği mevzuat yetersiz, karışık ve kooperatifçilik ilkeletarım kredi dahil bütün kooperatifleri kapsayacak ve (TÜRKKOOP) ise halen ayakta olan tek merkez rine aykındır. Halen, tanm kredi ve tanm satış kokooperatifçiliğin demokratik yönetim ilkesinin tam olarak birliğidir. Oysa tanmsal kooperatifçiliğin büyük ge operatifleri demokratik olmaktan uzak, iki özel yalişme gösterdiği Ingiltere, Isveç, Norveç, HoUan saya (tarım kredi kooperatifleri 1972 tarih ve 1581 uygulanmasım esas alacak biçimde yeniden düzenlenmelidir. da, Almanya, Fransa ve ttalya gibi ülkelerde koo sayılı yasa ile bunu değiştiren 1985 tarih ve 3223 peratifler, ta geçen yüzyılın sonlarında demokra sayılı yasa; tarım satış kooperatifleri ise 1985 taProf. Dr. Ziya Gökalp MÜLAYİM A.Ü.Zir.Fak.Öğr. Üyesi tik üst örgütlenmeye gitmişlerdir. Hatta AT ülke rih ve 3186 sayılı yasa) göre devlet güdümlü olaZiraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi'nin eski lere göre tarımımızın ekonomik ve sosyal gelişme leri tarım kooperatifleri üst örgütleri, daha güçlü rak kurulup işlemektedirler. Bunlar dışındaki köy başkanlarından Akın Özdemir'in öldürülüşünün sinde, sanayileşmesinde ve demokratikleşmesinde olmak için 1992'ye kadar bir konfederasyonda top kalkınma, pancar istihsal, toprak, su ve benzeri tanmsal kooperaüfler ise 1969 tarih ve 1163 sayüı Koonuncu yılında anısına Adana'da 17 Aralık 1988 tarımsal kooperatifçiliğin etkili olamamasının asıl lanma hazırlığı içerisindedirler. Üst örgütlenmesini tamamlamamış bir tanmsal operatifler Yasası'na ve bunun bazı maddelerini degünü "Kırsal Alanda Kooperatifçilik" konulu il nedeni, finansman, üst örgütlenme, eğitim, araşginç bir panel düzenlenmişti. Benim de konuşma tırma ve mevzuat olarak niteleyebileceğimiz temel kooperatif hareketi özellikle büyük aracı ve tefe ğiştiren 1988 tarih ve 3476 sayılı yasaya göre niscı olarak katıldığını bu panelde birçok bilimada sorunlarının bugüne kadar çözülememiş olmasıdır. cilerle rekabet edemez, dış ticarette ve sanayileş beten bağımsız olarak kurulup işlemektedirler. mı, uzman, KöyKoop eski genel başkanı ve bir Şimdi bu sorunlan irdeliyelim ve çözüm önerileri mede etkin rol oynayamaz. Bizim önerimiz, Türkiye'de tanm ve tanm dışı Türkiye'de tanmsal kooperatiflerin üst örgütlen tüm kooperatiflerin tek bir demokratik yasaya göre çok KöyKoop birlik başkanı da içinde olmak üze mizi belirtelim. mesinde şimdiye kadar devlet kendisine düşen gö kurulup işlemesidir. Bu amaçla, 1163 sayılı Koore, uygulayıcılar konuyu enine boyuna tartıştılar. revleri yapmamıştır. Aksine, özellikle 12 Eylül'den peratifler Yasası, güdümlü bir yapıya sahip tarım Ülkemizde railyoniarca üretici ve tüketiciyi Ugilen Finansman sonınu diren "Tarımsal Kooperatifçiliğimizin Somnları ve Türkiye'de tanmsal kooperatifler genellikle fi sonra devlet, tanmsal kooperatiflerin üst örgütle satış ve tanm kredi dahil bütün kooperatifleri kapÇözüm önerileri" konusunda panelde sunmus ol nansman güçlükleriyle karşılaşmaktadır. Ortakla rinin o zamana kadarki güçlenmesinden endişeye sayacak ve kooperatifçiliğin demokratik yönetim duğumuz görüşlerimizi, yapılan tartışmalann da ışı rın düşük ortaklık payı yüklenmeleri, yüklendik kapılmış; büyük emeklerle kurulmuş ve geliştiril ilkesinin tam olarak uygulanmasım esas alacak bigında bir kooperatifçi bilimadarru olarak burada leri düşük ortaklık paylannı bile tam olarak öde miş olan KÖYKOOP gibi bağımsız demokratik bir çimde yeniden düzenlenmelidir. belirtmekte yaıar görüyorum. memeleri, kooperatiflerin kredi gereksinimlerini merkez birliğinin feshini bizzat devlet istemiştir. Yeni kooperatifçilik yasası, demokratik yapılaÜlkemizde tarımın gelişmesinde ve sanayileşme karşılayacak özel finansman kuruluşlarının olma 19841985'te çıkarılan yeni yasalarla TÜRK rını bozmadan, tanmsal kooperatiflerin denetimisinde ve kırsal alarun demokratikleşmesinde tanm yışı, tanmsal kooperatiflerin sermayelerini ve fi KOOP'u devletin mutlak hâkimiyetine geçirme de ni de sağlam esaslara bağlamalıdır. sal kooperatifçilik büyük önem taşımaktadır. Ne nansman olanaklarının yetersiz olmasının başlıca özal hükümetinin çarpık üst örgütlenme anlayışını açıkça göstermektedir. Sonuç deni, 4 milyona yakın tanm işletmelerimizin % 90'a nedenleridir. Bizim görüşümüze göre, Türkiye'de tanmsal kovaran çoğunluğunun küçük köylü işletmeleri olmaSonuç olarak deriz ki, yukanda sıralamış olduTarımsal kooperatiflere verilen kredilerin faizsıdır. Küçük köylü işletmeleri, bir yandan sosyal, leri de onlann başanlarını engelleyecek derecede operatifçiliğin gelişebilmesi, büyük aracı ve tefe ğumuz önlemler alındığı takdirde Türkiye'de tanmcilerle rekabet ederek iç ve dış ticarette ve sanayi sal kooperatifçilik, aracılık ve tefecilikle savaşımekonomik ve siyasal birçok yararlara, öte yandan yüksektir. da tarım tekniği ve ekonomisi yönünden bazı saOysa tanmsal kooperatiflerin ve üst örgütlerinin leşmede etkin rol oynayabilmesi ve hatta AT koo da, iç ve dış alım ve satımda, sanayileşmede ve dekıncalara sahiptir. Bu sakıncalar giderilmedikçe ül rekabet yaptıklan aracı, tefeci ve sanayicüer kadar peratifçiliğine entegre olabilmesi için, tanmsal ko mokratikleşmede, bütünüyle tanmın sosyal ve ekokemizde teknik bir tarım yapılamaz. Küçük köylü ve hatta yapacaklan tesisler nedeniyle onlardan da operatifçiliğimizin bağımsız üst örgütlenmesini kısa nomik kalkınmasında kendisinden beklenen görevişletmelerimizirj var olan teknik ve ekonomik sa ha fazla sermaye ve krediye gereksinmeleri vardır. zamanda tamamlamalan ve 1980'den sonra kay leri etkinlikle yapabilir, kamu ve özel sektörler yakıncalarım giderebilecek tek örgüt kooperatiftir. Ülkemizdeki bozuk kredi düzeni ise, aksine ta bedilen zamanın süratle kazarulması gerekmekte nında üçüncü bir sektör olarak hak ettiği önemli Ülkemizde bugünkü anlamıyla tarımsal koope rımsal kooperatiflerden çok özel sektöre yönelik dir. Bu alanda atılacak ilk adım da halen ayakta yeri alabilir. Aynca şunu da belirtelim. 1987 yılınratiFçilik esas itibanyla cumhuriyet döneminde baş tir. Bugün Türkiye'de tanmsal kooperatiflere kredi olan KÖYKOOP birliklerinin kapatılmış olan da Avrupa Topluluğu'na tam üyelik için başvurlamıştır. Büyük önder Atatürk, 27 Ocak 1981'de verilirken azami güçlük gösterilmekte, özel sektör KÖYKOOP yerine, yeni bir bağımsız KÖYKOOP muş olan Türkiye'nin tarımımn, demokratik koobu sütunlarda "örnek Kooperatifçi" adı altında namı altında faaliyet gösteren aracı, tefeci ve sa merkez birliğini derhal kurmalandır. Bu kurulacak peratiflerin egemen olduğu AT tarımına entegresyayımlanan yazımda aynntılanyla belirttiğim üzere, nayicilere kredi vermede ise bankalanmız adeta ya yeni KÖYKOOP, bütün üst örgütlenmelerde de yonu (bütünleşmesi) yönünden de bu sorunlannı çözmesi ve kooperatiflerini demokratikleştirmesi düşünce ve eylemleriyle tanmsal kooperatifçiliğin rış etmektedirler. Üstelik bu yarışa kârlılığı baha mokratik itici güç olacaktır. gerekmektedir. Tersi durumda, AT'ye girerken kodaima teşvikçisi olmuştur. ne ederek devlet bankalan bile katılmaktadır. operatifçilik konusunda da büyük sorun ve engelBöylece ülkemizde tanmsal kooperatifçilik hızTarımsal kooperatifçiliğimizin finansman soru Eğitim ve araştırma sorunu lı bir gelişme göstermiş ve 1988'de tarımsal koo nu, ancak yönetim ve finansmanına kooperatifler Kooperatifçilik eğitimi, gelişmekte bir ülke olan lerle karşılaşacaktır. peratif sayısı 12500, ortak sayısı ise 4 milyonu bul ve üst örgütlerinin egemen olacağı bir "Koopera Türkiye için büyük önem taşımaktadır. Oysa ülAncak bütün bu sorunların çözümünün esasınmuştur. Fakat ülkemizde tarımsai kooperatifçili tifler Bankası" kurularak çözülebilir. Bunun dışın kemizde kooperatifçilik eğitimine hiçbir zaman ge da bir siyasal iktidar sorunu olduğuna kuşku yokğin gelişmesı bütünüyle incelendigi zaman, geliş da alınacak önlemler, sorunun çözümünde yeter reken önem verilmemiştir. Bu konuda alınacak en tur. "özel sektörden, holdinglerden yanayım" dimenin daha çok sayısal olduğu, kalite yönünden siz kalmaya mahkumdur. Tanmsal kooperatif ya önemli önlem, kooperatif üst örgütleri ve devlet ta yen bugünkü siyasal iktidardan, tanmsal koopeyeterli olmadığı, daha önemlisi amacına henüz eri tırımlannın fınansmamnda ise devletin sağlayaca rafından kooperatifçilik okullannın açılmasıdır. ratifçiliğimizin sorunlannı çözmesi beklenemez. Buşemediği, küçük üreticiyi aracı ve tefeciden kurta ğı düşük faizli kredi ve karşılıksız yardım da (hi Aynca ilkokullardan üniversiteye kadar bütün okul nun için küçük üretici, topraksız köylü ve demokramadığı görülmektedir. be) önemli rol oynayabilir. Devlet bütçesinde bu programlarında kooperatifçilik derslerinin yer al ratik hak kooperatifçiliğinden yana bir siyasal ikYıllardan beri yaptığımız araştırma ve inceleme iş için yeterli fonun ayrılması gerekir. ması sağlanılmalıdır. TV, radyo ve halk eğitim tidarın oluşması gerekmektedir. Tarımsal Kooperatifçilîğiıı Somnları ve Öneriler PENCERE 4 OCAK 1989 Kaşarlar ve Halklar... Öfkeli dostum bakkala gitmiş, peynir alacakmış, kaşarın fiyatını sormuş: 10.000... Çileden çıkmış, Dostum, cebinden bir madeni yüz liralık çıkarıp gösterdi. Piyasaya yeni sürülen para, gömlek düğmesi kadar bir şey; bozukluk bile sayılamayacak kadar değersiz. Bizimki elindeki madeni düğmeyi kaldırıma öfkeyle savururken soludu: Meheldir... Kime? Bu halka... Neden? Mısır, Tunus, Cezayir kadar olamadık. Daha dün Arap çorap diye küçümsediğimiz toplumlarda hükümetlerin zam politikasına karşı ayaklanmalar oluyor, ortaiık birbirine giriyor. Bizim halk kuzu; vur ensesine, al lokmasını ağzından... * Kimisi halkı mitolojik bir yaratık gibi düşünür, Tanrı yerine koyar Tarihin eşref saatlerinde halkın mitolojik bir Tanrıya dönüştüğü olmuştur; ama her an, her gün, her ay, her yıl halk bütünleşip yekleşemez. Bunun içindir ki kafamızda bir "halk" düşlemi yaratarak umudumuzu boşuna harcamak ya da öfkemizi gereksiz yere yelpazelemek doğru değildir. Halk nedir? Fransa'da 1789'u, Rusya'da 1917'yi, Türkîye'de 1923'ü gerçekieştirendir, ama bunlardan önce de yüzyıllar boyu kralların, çarların, padişahların boyunduruğuna katlanandır. Kaşarpeynirinın kilosu 10 bin lira diye halk şu kış kıyamette burnunun ucunu evinin kapısının dışına uzatmaz, ama halkın sabrının yavaş yavaş taştığına ilişkin göstergeler de ortalığı sarmıyor değil... Nasıl göstergeler bunlar? Öteden beri Türkiye'de ayaklanmalar sürüp gkjiyor; biz bu göstergelerin halkla bağıntılarını düşünmek bile istemiyoruz. Bizim ülkemizde cezaevleri siyasal tutuklu ve mahkumlarla doludur; çoğumuz bunların tümünü anarşist ya da terörist canavarlar sayarız. Nasıl canavarlar bunlar? 1789'dan önce Fransa'da Bastille zindanında da işte böyle canavarlar yaşıyordu. Sonra bir gün halk ayaklandı, zindanın kapılarını kırdı. "Burjuva devrimi" dediğimiz olay en çarpıcı yanıyla tam 200 yıl önce böyle başladı. 200 yıl sonra Türkiye'de demokrasi olsun da, seçimle iktidara gelen bir sol parti kapsamlı bir af yasasıyla siyasal mahkumları dört duvar arasından kurtarsın. Halk ile siyasal tutuklu arasındaki ilişkiyi kavramayan kişi, halk kavramından habersiz dernektir. Bu ikisi arasındaki bağıntı tarihin hiçbir döneminde kopmadı. • Kaşarpeyniri kaça? 10.000... Halk bunu nasıl yiyecek? Halk, beyazpeynir yesin... Beyazpeynir kaça? 5.000... Halk, peynirin ne beyazını yiyebilir ne kaşarını; halk et de yiyemez... Peki, halk ne yesin? , Zıkkımın kökünü... • SEKA işçileri aylardan beri grevdeler... Hem de aç bilaç... 1988'deki grevler, 1979'dakini geride bıraktı; 1980'dekileri de aştı; üstelik bugünkü yasalarla greve giden işçi hayatını rizikoya atıyor demektir. ÖzaJ yönetimi bunu biliyor, 12 Eylül faşizminin yasalarını bilinçle benimsiyor, amansızca uyguluyor... Uygulasın... 12 Eylül paşaları o yasaları zaten halka karşı uygulansın diye yapmadı mı? OKTAYAKBAL EVET/HAYIR OKURLARDAN Dicle memur konutlarında kimler otıırur? Ben 22 yüdır devlet memuru (öğretmen) olarak çalışmaktayım. Sımf öğretmenliğini ve öğrencileri çok sevdiğim için bugüne değin idarecilik yapmaya heveslenmedim. Tek maaşla zar zor geçinmeye çalışıyor ve kirada oturuyorum. Hiçbir ek gelirim yoktur. Çalif/ığım ilçede mal müdürlüğü denetiminde memurlara tahsisli 10 adet memur konutu vardır. Bu konutlarda S'er yıl süreyle ve durumlan uygua memurlar oturabiliyor. Tahsis işine ilçe kaymakamı başkanhğındaki komisyon karar veriyor. Bu uygulama zaman zaman Konut Tahsis Yönetmeliği'ne uygun yapıldığı gibi çoğu kez memurun amirine olan verilmiyorsa, bu konutlara ahbaplığı çerçevesinde yapılıyor. Halen birçoğunu 710 neden "Müdür Konutları" değil ve 15 yıldan beridir aym kişiler de "Memur Konutları" statüsü verilmistir. işgal etmektedirler bazılarınm veriliş tarihindeki amirlik MEHMET A KSÜNGEK durumlan kalmadığı halde, En Dicle/Diyarbakır son 13.12.1988 günü tayin nedeniyle boşalan bir konuta tahsis için başvurdum. Puanlamaya göre benim durumum ilk sırada bulunuyordu. Konut Daire Amirliği gerekçesi ile 10 yıl hizmeti olan ilçe M.E.G. ve Spor Müdürü vekiline tahsis edildi. Şimdi yetkililere şunları soruyorum: 22 yıllık hizmete rağmen bana çok görülen konut, emekli olduktan sonra mı verilecek? Eğer 22 yılda neden ev sahibi olmadın derlerse ki ilçemde üst yetkili bunu sordu ülkemdeki memur maaşıyla bunun nasıl olabileceği formülünü öğrenmek isterim. Eğer daire amiri olmadığım için türlü ulasamıyor. Bu yaz Sayın Ulastırma Bakanı Ekrem Pakdemirli Balçova'ya geldiğinde bu durumu öğrenmis olacak ki Balçova'nın bu ihtiyacınm giderilmesini istediğini o günün gazetelerinde okuduk. Hiçbir yorum yapmadan ünlü hukuk adamı, Av. Halit Çelenk'in Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde verdiği ifadenin bazı bölümlerini okurlarıma sunmak istiyorum. Tüm yaşamını gerçek bir hukuk savaşçısı olarak geçiren, kalemiyle de hukukun üstünlüğunü savunan, demokrasinin hukuk ilkelerine dayanan bir rejim olduğunu belirten Çelenk, bilindıği gibi bir yazısından ötürü geceyarısı evinden alınıp emniyetegötürülmüştü. Çelenk'in hukukçuluk yaşamında buna benzer pek çok yaşanmış olayı vardır. Çelenk, "Sorgu Anlatımı" adım verdiği konuşmasına şöyle başlıyor: "Kırkıncı yılını doldurduğum savunma mesleğimin tümüne yakın bir bölümünü Ceza Yasası'nın 141,142. maddelerinde somutlaşan 'Düşünce suçları' ile mücadeleye verdim. Sayısını hatırlamıyorum, hesabını da yapmadım, ama bu maddelerle yargılanan binlerce insanı savundum. Yazarları, sanatçıları, yayıncıları, profesörleri, doçentleri, TRT'cileri, hâkimleri, savcıları, avukatları, doktorları, sendikacıları, işçileri, mühendisleri, memurları, saz şairlerini, öğretmenleri, öğrencileri savundum. Yurtiçinde ve yurtdışında önemli görevlerde bulunan, yaşayan birçok insan zaman zaman bana, falan tarihte kendilerini savunduğumu hatırlatırlar. Düşüncelerinden ötürü yargılanan insanları savunmanın özel mutluluğunu duyarım. Başka mutluluklara benzemeyen bir mutluluğu. 'Düşünce suçu' kavramı, demokrasi ile bağdaşmayan bir kavram. Bu nedenle öteden beri üzerinde düşündüm. Ünlü ceza hukuku uzmanlarını, onlann araştırmalarını, yerli ve yabancı yayınları, Anayasa Mahkemesi kararlannı, mahkeme kararlarını. inceleme yazılarını okudum, irdeledim. Maddelerin kaynağına inmek istedirn. İtalya'da ceza hukuku üzerine doktora yapan, ceza yasamızın alındığı İtalyan cezası ve hukuku üzerine araştırmalarda bulunan öğretim üyeleriyle görüştüm. Onlann yardımıyla 141, 142. maddelerin kaynağı olan, 1926 yılında Mussolini İtalyası'nda yürürlüğe konulan 'Devleti Koruma Yasası'nı ve İtalyan parlamentosunda bu konuda yapılan görüşmelerı ıçeren resmi gazetelen getirerek inceledim. Bu çalışmalardan sonra 1974 yılında '141142 Üzerine' adlı bir kitap yazdım. 520 sayfalık bu kitapta maddelerin kaynağı olan 'Devleti Koruma Yasası"nın metnini, İtalyan parlamentosunda yapılan tartışmaları, gerekçeleri yayımladım. Maddelerin 1936 yılından başlayarak yapılan dört değişiklik gerekçelerini, bu konudaki bakanlık önerilerini, özellikle 1951 değişikliği üzerindeki parlamento tartışmalarını, bu değişikliklere neden olan ülkemizdeki toplumsal gelişmeleri açıklamaya çalıştım. Daha sonra maddelerle ilgili çok sayıda inceleme yazıiarı yazdım, bunları kitap halinde yayımladım. Sanıyorum ki, 40 yıllık bir çalışmadan sonra 141, 142. maddelerin niteliğini, ekonomik, sosyal ve siyasal yönlerine yeterince öğrendiğimi söyleyebilirim. Evet yine de 40 yıl düşünseydim, savunma mesleğimin kırk birinci yılında 'hukuk açısından demokrasi' üzerine yazdığım bir sayfalık bir yazıdan ötürü hakkımda 142/1. maddeden dava açılacağını hatırımagetirmezdim. Ama yanılmışım. Bugün sayın savcı böyle bir dava açtığına göre, şimdi anlıyorum ki ben bu maddeleri öğrenememişim. Ben davaya konu yapılan yazımda önce hukuk anlayışımı dile getirdim. Öteden beri görüyor ve okuyordum. Haksız yasalar vardı, baskı yasaları vardı. Bir ceza niteliği olmayan, yaşam hakkını ortadan kaldıran, suçları caydıncı niteliği bulunmayan ölüm cezaları vardı. İnsanlan düşüncelerinden ötürü cezalandıran yasalar vardı. Toplu halde düşünce açıklamasına ölüm cezası vardı. İşkenceler vardı. Yasalar bunları önlemiyor, önleyebilecek düzenlemeler getirmiyordu. İnsanı ölüm cezası ile cezadan kurtulma gibi ikircikli bir durum içinde bırakarak ahlak kuralları dışına çıkmaya zorlayan. suçsuz kişilerin suçlanması yollarını açan itirafçılık yasaları vardt. Savunma hakkı kısıtlanıyordu. Sorgu hukuk eğitimi görmüş savcı yerine polis tarafından yapılıyordu. Emniyette sanık savunmasız bırakılıyordu. Askeri yargıda insanlara dünya görüşlerine göre çift standart uygulanıyordu. Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilen yasa maddeleri, siyasal amaçlarla yeniden anayasaya yerleştirilerek yargıya müdahale ediliyordu. (1402 sayılı yasanın 24. maddesi). Televizyon reklamında gördüğü ama alamadığı bir çikolatayı yemek için bir dükkânın vitrininden alan 12 yaşındaki çocuk tutuklanıyor, saçları kesiliyor, kelepçeyle cezaevine giderken babasını görünce utancından yüzünü kapatıyordu ve yasalar buna olanak veriyordu. Aç ve işsiz kalan, Sefiller romanının kahramanı Jan Valjan fırından ekmek çaldığı için kürek cezasına mahkum edilmiş ve bu olay Fransız ceza yasasında değişiklik yapılmasına neden olmuştu. işçinin tek savunma aracı olan grev ve toplusözleşme hakkı kısıtlanıyor ve kullanılamaz hale getiriliyordu. Sermayeden yana örgütlenmeler serbest iken emekten yana örgütlenmeler yasaklanıyordu. Yargının bağımsızlığı ve doğal hâkim ilkeleri bir kenara itiliyordu. Yansızlığını yitirerı hâkimi ret hakkı ortadan kaldırılıyordu. Yoksul ve işsiz bir kişinin kış ortasında, üşümenin dürtüsü ile bir balkondan odun çalmasını zaruret hali' olarak niteleyen. (Arkası I}. Sayfada) Hukukun Üstünlüğü... Bir süre sonra da PTT Genel Müdürlüğü 'nün bir kararı üzerine telefon tesis 25 Aralık 1988 pazar günü ücretleri de peşin olarak tahsil televizyonda yayımlanan edildi. Bizler de bu iş 1988'de 'Gelişen Türkiye' programını bitecek diye sevinmiştik. Ama Saym Başbakanımız bir telefon ne yazık ki aldanmışız. Çünkü konuşmasıyla baslattı. telefonlardan yine bir ses yok, yeniden unutulma sürecine Arkasmdan ülkemizde girdi. Bu arada yükselen telefonsuz yer kalmadığını, fiyatlar da işin cabası. telefonun Türkiye'nin en ücra köylerine kadar ulaştığını Sayın Başbakan TV'de belirttiler. konuşurken bütün bu acı bekleyişleri düşündüm. Ve Burası iyi, hoş, hatta dedim ki ne olur Sayın sevindirici de. Yalnız bir şey Başbakanımızm telefonu bir de var ki Türkiye'nin en ücra köylerine ulasan bu telefonlar şu bizim Balçova'ya ulaşsa da bozuk telefon kabinlerinin her nasılsa İzmir'in önünde beklemekten kurtulsak. yanıbasındaki Balçova'da 12 yıtdır telefon bekleyenlere bir ALİ AR1SOY Gelişen Türkiye RUHI SU Özel kayıtlardan derlenmiş on sekiz türküsü ile yeni bir kasette... İLERDE TELEVİZYONUNUZU DEĞİŞTİRMEKTENSE SİMDİDEN slMTEL^Schneider İLE TANISIN» DADAL0ĞLU ve ÇEVRESİ İMECE KASETLERİ Genel Dağıtım Modern Plak Evi İMÇ 6.Blok 6 2 2 0 UnkapanıTel=5227106 VEFAT VE TEŞEKKÜR Emirdağ eşrafından Ali Fuat Torun ve Vesile Torun'un biricik evladı; Birsen Yıldırım ve Gülsen Torun'un biricik kardeşleri; Osman, Adil, Ömer Torun'un yeğenleri 1990 YILINDA UYDU YAYINLARINISEYRETME İMKANI 99KANALLI DEI..I 14 ay sonra TV'de tam 200kanal izleyeceğiz • TRT Genel Müdurü Cem Duna 1980 yılından Mbaran uydu aracılıfryta 300 karahn binten izleneceğini açıkiadı Bu yayın başlaytnca televizyonları deği^ tireceğiz YAŞAR TORUN'u 26.12.1988 günü kaybettik. Cenazesine katılan, telefon ve telgrafla acımızı paylaşan tüm dost ve akrabalarımıza teşekkür ederiz. TÜRKALMAN İSBİRLİGİ • Modern dizayn • Çağdaş görüntü • İdealresim seçici • Micro Chip sasi • 28 Fonksiyonlu uzaktan kumanda • özel koruma filtre ek camı • Yayın bitiminde kendiliginden kapanma • 30 Haf ıza • AİLESt Canım kardeşimiz, Yaşadığımız müddetçe içimizde yaşayacak olan lAŞAR'ınıız acını ebediyen içimizde taşıyacağız. Ebedi istirahatgâhında rahat uyu. KARDEŞLERİN TEŞEKKÜR Beni sağhğıma kavuşturan Saym Dr. ALİ GÖK'e ve kaldığım sürece yakın ilgisini gördüğüm YAŞAM HASTANESİ personeline teşekkür ederim. SİMTEL YAPARSA EN MÜKEMMELİNİ YAPAR..! ELİF TUNA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear