25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER na sayması bunu kanıtlar. Yoksa başbakan, hiç "evet" oyu çıkmayacağına inanıyordu da ondan rru referandum yolunu secti? Işte, söz buraya geldiğinde, diyeceğım ki, halkı korkutarak "hayır" oyu kullanmaya itelemek, ancak zorba rejimlerde görulen taktiklerdendir. Bir düğümü çözmek, iyi niyetle halka başvurmak, bir zorbalık taktiği ile nasıl bir araya gelebilir? Bugünkü görünüşü ile referandum, yalnızca gereksiz bir işlem olma niteliğinden çıkmış, halkı baskı altına alma, baskı altında tutma politikasına dönüşmüştür. Öyle ise, yasaklıları (akıl almaz da olsa) böyle bir yasaktan kurtarmak için, halkoylamasına başvurma gibi gösterilen girişim, gerçekte bu yasağı uzatmak için bulunmuş sözüm ona kurnazca bir yöntemdir. "Sözüm o n a " diyorum, çünkü burada kurnazlık hiçbir türlü söz konusu değildir. Burada gecerli olan deyim, "kör kör parmağım gözüne" deyimidir sadece. Ben referandumda "hayır" demenin kendimce tutarlı bir nedenini gerçi bulamamışımdır, ama "hayır" diyebilecek olanların salt bu durumdan, başbakanın yarattığı bu durumdan ötürü kararlarını değiştireceklerini sanıyorum. Bununla bitmiyor... "Hayır" oyunun "evet" oyundan biraz daha çok çıktığını varsayahm, yasaklı politikacılara dönüp, "Halkın yansından çoğunun oyu, sizin politikava dönmeniz konusunda olumsuzdur, buyurun evlerinize" mi diyecekler? Nasıl olur? Boyle bir durum bir genel seçim sonucunda ortaya çıksaydı, tüm oyların yansından az oy alan bir parti ve onun lideri durumundaki kişi belki iktidara gelecek ya da ana muhalefet partisi olarak parlamentoda hükumetin karşısına geçip oturacaktı. Demek istiyorum ki, burada oy çolcluğu ilkesinin hiçbir geçerli yanı yoktur. Demokrasinin en doğru tanımlarından biri de işte bu tür "geçersizlik"ten kaynaklanmaktadır: Demokrasi, azınlığın ezilmediği bir yönetim biçimidir. Mavi oy kâğıdını Yunan bayrağına benzetenler, "hayır" oyları üstünlük sağlarsa, "evet" oyu verenleri de dolaylı olarak "cezalandınlmış" sayacaklardır. Sözgelişi, "Ulusumuzbu eski politikacıları istememiştir" diyeceklerdir ve böylece "evet" oyu kullananları "ulus dışı" saymaya kalkmış olacaklardır. Eğer demokrasi, ulusumuzu, halkımızı böylesine parçalamaya yonelik bir tasarının aracı olacak ise, referandumun da anlamı değişecektir. Ey demokrasi, senin adına ne kundaklar kuruluyor! Sabırla bekledik ve bugunleri gorduk; demek başbakanın parlamentodaki girişimi, korktuğu muhaliflerini halk eliyle politikadan silmek imiş. Başbakan bu yola başvururken, halkın kendisini tam olarak destekleyeceğine mi inanıyordu? Bana sorarsanız, başbakanın böyle bir inancı olsaydı, referandumu genel seçim havasına dönuştürmez, bucak bucak dolaşıp halktan " h a y ı r " oyu istemeye kalkmaz, "evet" oy.ı verecekleri Yunan yerine koymaz, kısacası bunca hırçınlaşmaz, sinirlenmezdi. Kötü bir oyuna girdi Başbakan Özal, oylama, istediği sonucu vermezse, bu kez onun politika yaşamı son bulacaktır sanınm. O zaman ne yapacağını merak ediyorum. Yasakh kalsınlar, politikada bir daha karşıma çıkmasınlar diye düşunduğü kişileri gördüğunde davranışı ne olacaktır? Neyse, pazar gününden sonra bu konuyu daha iyi düşunme olanağını kazanmış olacağız. Şimdiden söyleyeceğim şu ki, referandum kurumunu bu gibi işler için ve sık sık kullanmaya kalkmayalım, yanlış bir yol açmış oluruz. Bunun ilerde, fırsat bekleyenler tarafından daha ne korkunç amaçlar için kullanılabileceğini düşündükçe korkuyorum. Cumhuriyeti cumhuriyet yapan ilkelerin tümü, referanduma başvurularak bir bir ortadan kaldırılabilir. Belki de karşı karşıya olduğumuz olay, böyle bir tasannın deneyi olarak duşunulmüştur. Duzeltme: Geçen hafta burada çıkan "Demos ve Krate" başlıklı yazımda, önemli bir atlama olmuş. Elimdeki müsveddeden doğrusunu buldum, duzeltmek istiyorum. Üçuncü sütunun yukardan 11. satırının doğrusu şöyle olacak: (Dönemin...) diye başlayan tümce, "...güçlüleri buyruğunda) politikaya atılmış iseler, yukarda dile getirdiğimiz parti tanımı hiçbir işe yaramıyor, yaramayacak demektir. Yok, parti liderleri böyle bir görevin ye..." teneği diye sürüyor. Evet MELÎH CEVDET ANDAY ğuu, üzerine basarak belirtti. Oysa bunun tam tersi Eylul pazar günü yapılacak referandumda 6 E> bir davranışı uyguladığını, bugun goruyor, biliyoET" " E V E T " oyu kullanacağım.Teşk'e .''Evet o»u ruz. Bunu şimdilik bir yana bırakalım. kullanacağız" diyebilseydim! Siyaset yasağ>ye*ıiş °,kişiler içinde, görüşlerini begendiklenm ve beğenBaşbakan, o zaman söylediği gibi, yansızhğını '"mediklerim var; demek "evet" oyları ustün gelirkorusaydı da sonuç "evet" çıksaydı, halk daha " se, görüşlerini beğenmediğinı kişiler de ozgürce koönce cezalandırdığı kişileri bağışlamış durumuna nuşacak, parti kurabilecek ve genel seçimlerde gelecek; yok, sonuç "hayır" çıksaydı cezayı sür' a d a y u k l a n m koyabilecekler. Buna "hayır" oyu durmekte kararlıbğını belirtmiş olacaktı.öbür gün kullanacaklannı söyleyenler olmasaydı, referanolacak olan da bu değü mi? Hayır, değil, öyle ol' dum gereksizleşirdi, öyle ise benim yukardaki mayacak; durup dururken kendisine yargı yetkisi '""Keşke evet oyu kullanacağız diyebilseydim" sötanınmış olan halk, bu kez, kendisini etki altına r " z ü özunden yanhş gibi görünüyor. Kimi eski poalan başbakanın yanını tutmuş sayılacak. Arada •'litikacılar için konan siyaset yasağırun sürup gitçok biiyük bir aynm \ar. Yargılama sonucu alınraesini isteyenler varsa ne diyebiliriz! Nitekim bu madan yargıa etkı altına alma özgürluğü ve hak•"yasak gene bir referandumla ortaya çıkmıştı, dekı nerde görülmüştür? Yasak yemiş olanlann komek halkın onayını alrruştı ve iktidar partisi, ikinci nuşmalannı ise böyle bir "etki" kavramı içine sorhn referandumun gerekli olduğu göruşünu savukamayız, çünku yasal savunma hakkına girer o. ~nurken, belki de "Halkın koydugu yasak, halkın Hatta SHP'nin ve bir boluk aydının bu konuda<• oyları ile kaldınlsın" mantığını uygulamanın zo ki davramşları da bir aydınlatma gorevi sayılabirunluluğuna inanıyordu, halka saygı bunu gereklir ancak: Referandum ile kimseye ceza verilemez .'•tirirdi çünkü. (Ne iyi niyetliyim, değil mi?) Ama ve suçsuz ceza olmaz. Sorun, bir tarihsel yanlışı yasağı getiren geçmişteki referandumun işlerliğiduzeltme sorunudur. Anlaşılrnayan, sanki demok•L ni yitirmiş olabileceği kuşkusu nerden çıktı? Evet, ratik bir anlayışla, yeni bir releranduma gerek olyasak yemiş olanlar bundan yakınıyorlardı ve siduğunu öne süren başbakanın, bugun, mavi (evet) c yaset alanında bulunan kimi siyasetçilerimiz de bu kâğıdı Yunan bayrağı sayacak kadar ölçuyu ka; yakınmalara katüdıklanru belirtiyorlardı, bunu bıçırmasıdır. Artık biliyora7. başbakan, referan' lı İi>orum, demek yasak getiren referanduma guven dumdan "hayır" sonucu çıksın istı\or, böylece yave saygı sarsılmıştı, halk o gunden bu güne görusaklı karşıtlannı si>asa alanından silmiş ve daha rşunu değiştinniş olabilirdi. Bizde kamuoyu araşönemlisi, bir tür genel sccım kazanmış olacak. ^•tırma kurumlan bulunmadığı için, böyle bir olaŞöylede diyebiliriz: Bir ıc savaşınıda Turkler kasılığın neye dayandınldığını söyleyemeyeceğim. zanmış, Yunanhlar yenilmiş sayılacak. Bu nedir bu! ••Fakat hükümet başkanı, demokrasiyi sağlamlaş' tırmak, yönetimin demokratik niteüğıni içe ve dışa Başbakanın böyle davranmakla iç politika yakarşı kanıtlamak amacı ile (iyimserliğime diyecek şamımızı çok dokuncalı bir duruma soktuğu or• yoktur), parlamentodan böyle bir karar cıkanlma tadadır. Halkın oyuna başvurulmadan parlamen1 toda düzeltilebilecek bir yanlışlığı, bir uygunsuzosına on ayak oldu. Hatta o zaman, "Ben halka luğu referandum yolu ile çözmeye kalkması, son evet >a da hayır oyu verin demem" sözlermi de • söyleyerek, referandumda yan tutmayacağını, re ra bu uygulamaya bir genel seçim hav ası vermesi ve sonunda "evet"çileri Yunan bayrağından yaferandumu bir genel seçim havasına sokmayaca PENCERE Insan Hakları 4 EYLÜL 1987 ••• Faik Türün, Ziverbey'in patronuydu. 12 Mart döneminde bir dizi aydın, yazar, gazeteci, devrimci genç, sosyalist, işçi, subay, sendikacı Ziverbey'in işkence tezgâhından geçti; kimi sakat kaldı, kimi sonradan ortaya çıkan ölümcül vurgunlar yedi, kimi ruhsal dengesini yttirdi. Zihnipaşa Köşku diye de anılan Ziverbey, Erenköy dolaylarında bir büyük bahçe içindeydi. 12 Mart döneminde Istanbul Sıkıyönetim Komutanlığı yapan Faik Turün'ün emriyle işkence merkezine dönüştürülmüştü. İşkenceci iki türdür; birincisi emir verir, ikincisi uygular. Emir veren bulundukça, uygulamacı çoğalır. Tarih boyunca işkence böyle sürdü, gelişti, meslek niteliği kazandı, kurumsallaştı. Gerçek şudur ki işkenceyi yaptıran, yapandan daha sorumlu, daha suçlu, daha aşağı kimliktedir. Faik Turün'ün emri altında ve gözetiminde yapılmıstır Ziverbey'deki işkenceler... O tezgâhtan ben de geçtim. Emekli olduktan sonra Türün, Adalet Partisi'ne girdi; siyasal yaşama katıldı; Umumi Mağazalar AŞ Yönetim Kurulu üyeliğine getirildi; şimdi de siyasal yasaklılar arasındadır. 6 Eytül referandumunda "evet" oyu "nayır'ttan daha çok çıkarsa, haklanna kavuşacak... İnanıyorum ki, 12 Martta Turün'ün işkence tezgâhından geçmiş bütün aydınlar, eski subaylar, sendikacılar, işçiler, sotcular, yazartar önümüzdeki pazar günü halkoylamasına katılıp "evet" oyu kullanacaklardır. Ben de öyle yapacağım. ^ İnsanın insanlaşması kolay olmadı; kolay olmuyor. Bir uygariık serüvenidir bu... Kan davalarından kurtulabilmek, kin güdülerinden uzaklaşrnak, ilkellikten benliğini soyuttamak bir gelişmişlik sorunudur. İşkenceyi yapan da insandır, işkence yapılan kişi de insandır. Birincisi, insanın insanlaşması yolunda geride kalmış bir insan; ikincisi, ilerde bir insan... insan düşüncesinin somuttan soyuta ulaşabilmesi için binlerce yıl geçmesi gerekli. Önce çevresindeki şeylerin adını koydu insan: Işte bir elma, bir köpek, bir taş.. adı konan her bir şeyin somutlaması ve scyutlaması zaman aldı. Elimdeki elmanın kokusunu duyanm, kabuğunu oksanm, kestiğımde çekirdeklerini görürüm, belki de içinde kurt vardır elmanın, çürümüştür; ama elmanın çürük olması, elmalığını silemez. İnsanın işkenceci olması da insanlığını silemez; Faik Türün de bir insandır. Bir işkenceci, bir siyah, bir beyaz, bir Kızılderili, bir terörist, bir Türk, bir Kürt, bir Alman, bir katil, bir kadın, bir komünist, bir solcu, bir sağcı, bir yobaz ve bir ilericinin somutlamasında her birinin insan olduğunu düşünemeyen beyin, ya ilkelliğin çukurundan kurtulamamıştır, ya geri zekâlılığm sayrılık duzeyinde göstergesini vurgulamaktadır. Nasıl oluyor da Türkiye Cumhuriyeti'nde kimi insanlann insan haklannı bir referanduma sunabiliyoruz? Tartışma konusu yapabiliyoruz? Halkımıza devietin televizyonundan seslenebiliyoruz: Bu insanlar, insan haklanna layık değildirler; oyiamaya koyuyorum. Demek ki çoğunluk karar verirse; senin, benim, onun, b>zim sizin, "insan haklan"m\z yok edilebilecek. Bu nitelikte bir referandum, hele deviet gücüyte "ptebisfâ dönüştürüldüğünde, yukarıdan asağıya doğru tezgahlanmış diktanın çirkin ve çağdışı oyununu sergilemekten başka ne anlam taşır? Hani uygarlığın 21'inci yüzyıla yaklaşırken vardığı duzeyde insan haklanndan vazgeçilemezdi? Hani çoğunluğun diktasryla azınlığın insan hakları yok edilemezdi? ANAP iktidannın başı Sayın Özal'ın Türk halkına reva gordüğü aşağılayıcı davranış, tarihe geçecek bir acı anlam taşımaktadır. Vİ'A EVET/HAYIR AKBAL OKURLARDAN Ormanci'Orman köylüsü ilişkileri düzeltilmeli yangınlannı önlemekte yegâne çözüm, ormancıorman köylüsü iliskilerinin karşıUklı sevgi, güven temeline oturtulmasıdır. Yangınlarla her yaz biraz daha azaian ormanlanmız, sonunda daha şimdiden ulusal sanayimizin odun hammadde ihtiyacmı karşılayamaz hale geidi. Bu acıklı durumlara düşmemek için, ormanlanmızı her ne suretle olursa olsun konımanın yollannı arayalım. Bulduğumuz yöntemleri eksiksiz uygulamaya çaüşalım. Memleketimizi bannilmaz hale getirmeye, çöle çevirmeye, orman ürünlerinden yoksun bırakmaya kimsenin hakkı olmamalıdır. BAYRAKTAROĞLU tSTANBUL kurallara bağlama sonucu ulaşılan olumlu "müsbet" bilimler ve bunlann endüstriye uygulanmasıyla gelişen çağdaş uygarlık ve bu uygarlığın savunuculuğunu üstlenen Atatürkçü gençlik ne istiyor? Yaptığım araştırmaya göre, gençlik istekleri şöyle özetlenebilir: Yetenekli yetiştirümek, yetiştirilen dalda çalışma olanağına devletçe kavuşturulma, işyerlerinde çalışarak ulusal gelire yapnğımız katkı oranında, ulusal gelirden pay alarak insan ve Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olmanın gereği, bütün özgürlüklerden yararlanarak yaşama. Bu duruma göre az okumuş veya hiç okumamış veya yüksekokullarda öğrenim görmüŞy ama (eğer kasıtU değilse) hiç okumamış sadece Kuran kurslanndaki ilkokul diploması dahi olmayan hocalardan aldıklanyla yetinmiş kişilerden farksız düşünce yapısına sahip olanlarla demokrasiyi yürütmek olanaksızdır. Böyleleri yurdumuzda demokrasimizin boğulmasına, hakldann hak arama olanağmdan yoksun kalmasına ve sık sık kesintiye uğramasına neden olurlar. 1820 yaşlanna gelmiş kızlanmız eğer kisilik kazanmıslarsa başiannı açsalar ne olur, açmasalar ne olur? Yeter ki toplum bireyleriyle ilişkilerinde olumlu uyum sağlayabilsinler. İyi insan olma, baskalarının haklanna saygı gösterme, insanlan uğradıklan kötü dunımlardan kurtarmaya çalışmakla Tanrının beğenisini kazanacağımızı, onu daha çok hoşnut edeceğimizi düşünmeliyiz. Olumlu bilimlere ters düşen durumların sürdünilmesi halinde yurdumuzda en uzak köylere kadar asfalt yoüar yapılsa da yurdumuzun her köyüne elektrik götüriilerek pınl pırıl aydınlatılması sağlansa da insanlanmızın kafalannın içinin aydınlanmasına olanak sağlanamayacak tır. tnsanlanmız, kafalarının içindeki karanlıktan kurtulamayacaklardır. Her şeyden önce ulusumuzu. yönetmek isteyen siyasal partüerimiz içtentikli olarak Atatürkçü çizgiyi benimsemelidir. Benimsemiş görünmek değil, çağımızm gerektirdiği bilgi ve tekniklerle insanlanmızı olgunlaştırmak kaçınümaz bir zonınluktur. Türklüğe hayat veren Yüce Atatürk'ün şu sözlerinin anlamlannı lütfen bir kez daha iyi düşünelim: "En hakiki din, medeniyet dinidir." M. ASIM AKGÖREN Orman yangınları, yine ormanlanmızı silip "Der Spiegel" muhabiri soruyor: süpürmektedir. Aşağı yukan "DİSK'in 200 üyesi tutuklu, bunlann 52'si için askeri savcı ölüm her gün gazetelerde cezası talebinde bulunmuş. Bunlar terörte suçlanamayacağına yurdumuzun çeşitli göre hangi suçtan haklarında ölüm cezası istenmektedir?" bölgelerinde çıkan orman yangını haberlerine Yanıt: rastlıyoruz. Orman "Hiçbir sendikanın hiçbir üyesı legal sendıka işlennden dolayangtnlanmn yok ettiği yeşil yı tutuklanıp mahkum olmamıştır." alanlar, her yıl giderek ' Soru: artmaktadır. Gazetede "O halde hükümete yakın olan Türkİş dışındaki diğer bütün • okuduğum bir haberde, geçen sendikalar niçin yasaklanmıştır?" yıl orman yangmlannda 4020 Yanıt: hektar orman yanarken, bu yıl "Bu sendikaların yasaklanmasının, başkan ve yöneticilerinin ise 4756 hektar alamn yandığı tutuklanmasının ned&ni, kendilerine tanınmış olan kanuni hakyazıyordu. Orman Genel • ları aşmış olmalarıdır. Bunlar hükümeti devirmek isteyen illegal Müdürlüğü 'nden bir yetkili de, kuruluşlarla işbirliği yapmışlardır!' bir süre önce TV'de yaptığı ' Soru: konuşmada, yangınlann "Bülent Ecevit ya da Süleyman Demirel tekrar siyasetle işti%90hnın orman içi ve • gal edebilecekler mi?" yakırunda bulunan köylüler • Yanıt: tarafından çıkanldığını "Onlara hemen siyasete dönme yolunu açarsak, TürMye kıaçıklamıstu Orman sa zamanda yeni hir 12 Eylül'e gelir. Bu nedenle bir süre hiçbir köylüsünün, yakacak odununu mesutiyet almamalan ve başka kişilere şans tanımalan lazımaldığı, is olanakları bulduğu, dır, Hiç kimse yıkılan bir binanın yeniden inşssı sırasında yıkılboş alanlarında hayvanlarını otlattığı bu ormanlan masına neden olan eski malzemeyi tekrar kullanmaz." (15 Ekim yakmasmın bir sebebi olmalı? 1981) Orman davalannda büyük • • * çoğunluğunda suçlu bulunan * • Bursa'da halka hitaben konuşma: " , "Bazı kimseter hapıshaneye girmekle kahraman olacağtnı zan orman köylüsü, orman idaresi <~nediyor ve heveslenıyorsa hiç tereddüt etmeden haklarında ge tarafından düşman bellenmiş, cezalandırarak yangınlann rekli muameleyi yaparız. Hapishaneye girmeden kahraman olönleneceği varsayımından masından ise hapishaneye girerek kahraman olmasını tercih hareket edilmektedir. Oysa, d " kanaatimce, orman (Arkosı 19. Sayfada) Yoruma Gerek Yok! BAHATTtN Atatürkçü gençliğin istekleri Çok çeşitli olaylarla her an karşı karşıya, yan yana, iç içeyiz. Bu olaylarm nedenlerini öğrenip yararlanndan yararlanmak, zararlanndan kaçmmak zorundayız. FizikseU kimyasaU yaşamsal, ruhsal, toplumsal, yerbilimsel ve gökbilimsel vb. olaylarm yüzyıllar boyu yapılan gözlem, deney, deneyim, inceleme, araştırma, belgeleme, kamtlama, kimi S ROCK, Jazz plak koleksiyonumuzu satıyoruz. Acele edin. LATERNA Mühürdar Cad. 70/13 Akmar Pasajı Ö 1727 yaşlannda bayanlar tngiltere'de çocuğa bak karşılığında lngılizce öğren. 158 53 42 Bayanlar çocuk bakarak lngılizce öğrenmeyi ancak AuPairlik yaparak gerçekleştirebilirsiniz. Tel: "58 53 42 ATİKA SAHAF kiuplanmz, el yazmalannız, antikalannız, plaklannız alınu, saulır. 336 75 57 Suctfe îadınl İster büyük İster küçük Pınar Et. bir Yaşar Holdmg iştirâkidir jster sıcak İster soğuk avaya at şlere tak eğe koy mene bak sağlık, güven, lezzet PVMRCT
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear