29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
"CUMHURtYET/16 HABERLERİN DEVAMI 16 EYLÜL 1986 Sazlı Sözlü Kampanya 3'le alacaklarını öne sürüyorlar. Oy oranlarının yüzde 35'le 40 arasında değişebileceğinı, bu oranın daha çok yüzde 40'a yaklaşayorlardı. Daha çok Doğru Yol'cu vardı; ama cağını soylüyorlar. aralannda çok sayıda olmamakla birlikte SHP'liler ve Refah Partililer de vardı. 3. Doğru Yol'un tek bir milletvekili bile çıBu itginç toplu gösteri kısa sürede meydakaramayacağı iddiasını öne sürerken, bu konın bir bölümünde boşluklar yarattı. Bafra nuda kendilerinden çok eminler. DYP'nin, meydan muharebesinde Sayın Özal'ın karşı yüzde 15'in altına düşmesi durumunda taarruzunun havası bir anda değişmiş gibiy1988'de yok olacağı kanısındalar. di. Başiangıçtaki izlenim terse dönmüş. "Baf4. DSP'nin ŞHP'yi özellikle İstanbul ve ra'nın galibi Demirel" görüşü ağır basmaya Zonguldak'ta böleceğinı belirtiyorlar; Ecevitbaşlamıştı. Güneş gazetesinin Ankara temlerin toplam oy oranının yüzde 810 arasınsilcisi Sencer Güneşsoy, Demirel'den sonra da olacağı kanısındalar. Türk siyasi hayatınÖzal'ı da helikopterle izlemiş, daha havadan da DSP'nin yüzde 10'un altında oy alsa da yeni inmişti. "Kuşbakışı durum nedir?" diye kalıcı bir parti olacağı inancındalar. sorduk, yanrtı, "Demirel daha kalabalıktı" otANAP kurmayları bu gözlemlerini muntadu. zam aralıklarla yaptırdıkları seçim araştırmaGaliba öyleydi. larına dayandırıyorlar. Kimine göre de Ûzal'ınki daha kalabalıkİşte boyle. tı... Peki o zaman seçim sonuçları ne olacak? "Kalabalık", tartışması bir yana,uzarın Baf Samsun'dan Bafra'ya gelirken ANAP'ın sera çıkarması da son derece renkli, coşkulu çim otobüsü PetekVde bu sorunun karşılıve heyecanlı geçti; Demirel'inkinden aşağı ğını tartışıyorduk. Ama ne var ki ağzımızdan kalır yanı yoktu. ANAP'lılar gövde gösterisiçıkanı kulağımızın işitmesi o denli kolay denin aynı zamanda sevgı göstensme dönüşgildi. Çünkü, otobüsümüz hayti gürültülü, mesinden son derece memnundular. Bu hasazlı sözlü, davullu zurnalı, buram buram vayı gören ANAP kurmayları, Samsun seçiarabesk kokan bir havada ağır ağır yol alıminden artık hiç kuşku duymadıklarını belli yordu. En önde oturan Özal, "Haydi bakalım, ediyorlardı. Oysa, bizim bu yörede 5 günde koyalım birmüzik" diyor, "Oy oy Eminem" çaledindiğimiz izlenimler biraz daha farklı; maya başlıyor; o biterken mehter marşı, heANAP'ın Samsun'da işinin o kadar da kolay men arkasından ANAP'ın bu seçimdeki marolmadığı kanısındayız. şı olan "Size selam getirmişem BaşbakammANAP'ın tepelerinde esen hava koklandıdan"d\ye başlayan hayli oynak bir türkü devğı zaman satırbaşlanyla şu özet yapılabilır: reye giriyordu. 1. ANAP'ın İzmir, Gaziantep ve Bafra meydan muharebesinin gerçek gaManisa1'de güçlükleri var; buralarda seçilibi 28 eylülden önce belli olmayacak. Temenmin ortada, hatta tehlikede olduğunu görni edelim, her geçen gün daha da sıcaklamekieler. şan seçim kampanyasının mitinglerde gör2. En kötü olasılıkla 28 eylülde 8'e karşı düğümüz bu eğlenceli havası bozulmasın... (Baştarafı 1. sayfada) Eski fındığa rağbet (Baştarafı 1. Sayfada) ye'de yapılrruş ölçümlerin güvenilir sayıimaması olduğu bildiriliyor. Bugüne kadar ihracatı yapılmış, ancak yurtdışında yapılan ölçümlerde radyasyon çıktığı bildirilen fındıklann AET ülkeleri içinde dolaşımımn söz konusu olmadığı belirtiliyor. Fındık dışsatımı ile ilgili çevrelerde, "Giden sınırlı miktardaki fındık geri dönmedi. Belki Dogu ülkelerine gönderilir, belki de radyasyon oranımn düşüriiimesinde bir başka c n r ü s bulunur. Bu elbette bizdeki bütün fındıklann yasaklanan 600 bekerel üstünde radyasyonlu olduğu anlamına gelmiyor. Ancak radyasyonsuz fındığm ihracının gerçekleştirilmesi nasıl saglanacak? Türkiye en az zaran nasıl, hangi önlemlerle görür? Hükümetin çok acele ve çok ciddi, bu sorulara yanıt bulması gerekiyor" deniüyor. Geçimini fındıga bağlamış onbinler, üretici ve ihracatçılar, olaydan çok önemli zarar görürlcrketı, çpekülasyona dayalı önemli kârlar sağlayanlar da var. Hamburg'ta radyasyon olayım çıkaran şirket, bu sırn aylarca diğer şirketlerden saklayarak, Türkiye'nin geçmiş yıllardan kalan üretiminin önemli bolümünü stoklamış. Fiskobirlik'in daha önce, ancak yağlık olarak kullanılacağı düşünülen, şimdi birdenbire kıymete binen 1983 ürünü fındığını ihaleye çıkarması, tüccarlar arasında büyük kavga yarattı. Kimilerine göre radyasyonlu fındık olayı patlak vermeden önce açılan ihaİenin geriye ahnması, şimdi çok değerlenen eski fındığın ucuza kapatılmasımn önlenmesi gerekiyor. Üretici ve ihracatçılar ağır bir dille hükümetin ilgisizliği ve tutumunu eleştiriyor, başlarına gelen olayda hükümetin sorumluluğunun çok büyük olduğunu belirtiyorlar. Fındık işlemesinde Türkiye'nin rakipsiz fırması olarak bilinen Sağra şirketinin sahiplerinden Ünal Sagra, "Paniğe kapılmadan hadisderin nasıl gelişecegini bekliyoruz" diyor. Tehlikeli bir durum olduğunu, dünya fındık piyasasına gereksinmesi kadar fındık gidememesinin en büyük tehlike yarattığını vurguluyor. Fmdık kullanımmdan vazgeçilmesinin fındık piyasasında doğacak istikrarsızlığın en büyük tehlike olduğunu söylüyor. Türkiye'nin en güçlü fındık ihracatçısı aileleri arasında saynlan Gürel aüesinin Almanya'daki şirketlerinin basındaki Şener Gürel, asıl sorunun Türk hükümeti, AET kaunda taahhütte bulunmuşken, radyasyon olayının başından ciddiye alınmaması, zamanında geçerli, sağhkh ölçümlerin yapılıp kamuoyunun aydınlatılmamasından doğduğunu açıklıyor. Ola>nn patlak vermesinden sonra da aradan günlerin geçmesi ve hükümetin hâlâ susmasının anlaşüır gibi olmadığını söylüyor. Yetkiüler, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarhğı genelgesi ile fındığın ihracatırun nükleer araştırmada yapılacak tahlil ve izne bağlanması kararmı da eieştiriyorlar. Türkiye'de yapılan tahlillerin yurtdışında geçerli sayılmadığını, adeta sahte para gibi kabul edildiğinı, boşuna zaman kaybından başka bir anlam taşımadığmı vurguluyorlar. Umut bağlanan konulardan biri, düşük radyasyonlu fındık ile yüksek radyasyonlunun kanştırılarak, yasaklanan sınırın altına düşülebilmesi. Ya da fındığın Batı Avrupa ulkelerinde kişi başına yılda 2.5 kilo gibi düşük bir miktarda yenmesi, kullamldığı çikolata içinde ancak yüzde 20 oranlarında bulunmasının göz önünde tutularak, fındık için AET ile yapılmış anlaşmanın yenilenmesi. Fındıkta radyasyon sınınmn 600 bekerelden, örneğin 1000 bekerele kadar çıkarılmasını sağlayacak bir anlaşmanın yapılması. ANAP'ın Giresun Milletvekili Ahmet Ydmaz'ın ANAP il merkezinde yaptığı ve Giresun "Deri" gazetesinde yayımlanan demecinde bu konuda verilmiş bir müjde de var. AET ile Türkiye'nin yaptığı anlaşmanın bu ay içinde sona ereceğini anımsatan Yılmaz, aynen şöyle diyor: "Vaktiyle gorüşmeler yapılırken, radyasyon 600 bekerel olarak gösterilmişti. Üzerinde durulmayan bir rakamdı. Ancak şu anda geçerlilik kazanmış duruuida olduğunu göre, bu rakamın yüksek tutulmasında fayda vardır. HUkümeümizin göriiş ve tutumu da bu yolda olmalıdır." Olayın içindeki ihracdLçıiaruan edindiğimiz bilgiye göre, fındıkta radyasyon olayının aslında birkaç aylık geçmişi var. Hamburg borsasmı elinde tutan sahibi Yunan asıllı bir şirket, kendisine ulaşan örnekte radyasyon buluyor. Ancak bu bilgiyi diğer şirketlerden saklıyor. Hemen bir miktar fıyat yükselterek piyasada var olan 198485 ürünü Türk fındıklarını toplama yoluna gidiyor. Radyasyon olgusunu hiç akıllanna getirmedikleri ve Türk hükümetinin AET ile anlaşma yapmış ve taahhütte bulunmuşken, radyasyon araştırması yapmamış olacağını tahmin edemedikleri için, söz konusu şirketin eski fındıkları toplamasına bir anlam veremediklerini ve olayı atladıklannı anlatan şirket yetkilileri, devamla şu bilgivi verivorlar: "Biz de geçen yıl rekoltenin çok düşük olması ve bu yıl fındık piyasasının parlayacagı, fiyatlann yükselecegi sonucuna vardık. Türldye'deki merkezlerimizde alabildigimiz kadar bol yeni urün fındıgı topladık. Şimdi biz iflas noktasına gddik. Yabana şirketin dışarda topladıgı eski fındıktan 45 bin ton stoku oldu. 2 ton kadar da hâlâ Türkiye'de garantili gerçekleşmiş aümı var. Fiskobirlik hükümet bugüne kadar ne yaptılar? Bilinen olay nasıl saklandı? Ajılayamıyonız. Hele eski fındıklann tamamını topladıktan sonra, radyasyon olayının bu şirket aracılıgı Ue ortaya çıkanlması ve olayın patlak vermesi, ardmdan bu kadar zaman geçtigi halde hükümetin susması, gerçekleri ortaya koymaması..." En yetkili ihracatçılann aynı doğrultudaki bize verdikJeri bilgilerden bugüne kadarki gelişmeler ise şöyle: Daha sonra ihraç edilmemiş 2. bir örnekte de yurtdışında yapılan aramada radyasyon bulunuyor. Bunu Turk hükümetinin ihracatçılan, nükleer araştırmanın tahlil ve iznine bağlaması kararı izliyor. Bu arada, daha önce ihracı yapılmış ve yurtdışında olan bu yılın ürünü fındıklarda da radyasyon çıktığı, ancak alımı yapılmış ve yüksek miktarlar tutmayan bu fındıklann iade edilmeyip bekletildiği haberi geliyor. Olayın patlak vermesi ardından Küçükçekmece Araştırma Merkezi'nde yapılan incelemelerin resmi sonuçlan ise henüz Giresun ve Ordu'ya ulaşmış değil. İhracatçılar, merkezdeki yığılma nedeni ile burada yapılan araştırma sonuçlanmn gecikmesinden yakınıyorlar. Radyasyonsuz fındığın da ihracının bu yolla geciktiği, hatta önlendiği gibi bir sonuca vanldığını savunuyorlar. Olayın patlak vermesi sonrası asıl önemli üretim bölgeleri Giresun ve Ordu'dan yapılabilmiş ihracat, yörede bilinmiyor. fhracatçılar, Akçakoca ya da Istanbul'dan yapılacak sınırlı ihracatların bir anlam taşımadıgını belirtiyorlar. Bu kargaşa ve spekülasyon ortamında Fiskobirlik'in 1983 ürünü, ancak yağlık, bir işe yaramaz kabul edilen, şimdi birden kıymete binen 3 bin tonluk fındık ihalesi ortalığı karıştırdı. İhaleye sokulmayan şirketler, 1200 fiyat verdiklerini açıldıyorlar. Katılanların son teklifleri 680'lerde dolaşıyor. Herkes merakla Fiskobirlik'in ihaleyi verip vermeyeceğini, kimlerin bu işten kârlı çıkacağı merakla bekliyor. Okumuş Holdingtn ilk iflasmda alacaklılar öncelik almak için kıyasıya mücadele etti. SESA'nm 21.1 milyar borcu olduğu anlaşıldı Okumuş akıcahhkırı iflas masasmda sırada ralandı. Işyerinde çalışan yaklaşık 400 dolayında işçiden 338'inin 1,5 aylık ücret, 4,5 aylık tutannda ikramiye bir yıllık ödenmemiş sosyal yardım ile kıdem ve ihbar tazminaüannın tutan olarak 591 milyon lira alacak kaydettirdikleri görülürken, sendikalan Teksif de, ücretlerden kesilmesine karşın ödenmeyen bir yıllık aidatlardan doğan yaklaşık 18 milyon liralık bir pay ile alacaklılar arasında boy gösterdi. SSK'nin prim alacakları ise 324 milyon 420 bin lira olarak kaydedildi. Bu arada SESA'dan, Okumuş Holding'in diğer şirketlerinden Batılılar Giyim, Mısırh Tekstil Boya, Herteks Tekstil, Yatsan Yatak Sanayi, Okumuş Holding AŞ, Zetip ile Sempa ve Okay Ticaret *in de toplam 1,5 milyar lira dolayında "alacak" kaydettirdikleri anlaşılırken, iflas idaresinin Batılılar Giyim'in çok daha büyük tutarlara ulaşan alacak kaydı istemini reddettiği belirlendi. Bu arada Vakıflar Bankası İflas masasında bir araya gelen alacaklılardan ilk sırayı 10.2 milyarla Vakıflar Bankası, ikinci sırayı 5 milyarla Töbank aldı. Okumuş, iflas eden şirketinden alacaklı çıkîı. SESA 'da çalışan 338 işçinin 591 milyon alacağı için ümit yok. tşSendika Servisi Bankaların kredi, işçilerin ücret ve tazminat, SSK'nin prim, maliyenin vergi, TeksiFin aidat alacakları nedeniyle birçok şirketinin iflası istenen, geçen günlerde de birçok haciz uygulaması ile karşı karşıya kalan Okumuş Holdingin iflas eden ilk şirketi SESA'da, Vakıflar Bankası iflas masası çoğunluğunu sağladı. SSK'nin prim alacakları yüzünden istanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce 17 temmuzda iflasına karar verilen SESA'nın dün yapılan alacaklılar toplantısında, toplam 21 milyar 187 milyon 361 bin lira borclu bulunduğu açıklandı. Vakıflar Bankası'nın 10 milyar 215 milyon lirayı aşkın alacakla en buyıik alacaklı olduğu anlaşılırken, Töbank 5 milyar lira ile ikinci sırayı aldı. Alacaklı diğer bankalar da yaklaşık miktarlarla Pamukbank 847,5 milyon, Garanti Bankası 408 milyon, Uluslararası Endüstri ve Ticaret Bankası 400 milyon, Emlak Kredi Bankası 306 milyon, Iş Bankası 110,5 milyon hra şeklinde sı GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) Bu noktada Sayın Özal ile Sayın Bülenl Ecevtt'in hesaplan aynı kapıya çıkmaktadır. Özal, seçim yasasını değiştirip DSP'nin de seçimlere katılmasını sağlayarak, SHP oy• lannın DSP tarafından bölünmesini planlamaktaydı. Sayın ' 1 Ecevit'in kafasındaki hesap bu noktadan sonra tam Özal'ın planına uymaktadır: Mareşal Ahromeyev, Uruğ ve Iddvuztürk Ue görüştü ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) SSCB Genelkurmay inönü seçilmezse, SHP kanşacak, bu kanşıklıktan sonBaşkanı ve Savunma Birinci Yar ra SHP'den kopmalar baş gösterecek, DSP de bu kapmadımcısı Mareşal Sergei F. Ahrolardan yararlanacak... meyev Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Ürug'un konuğu • HP içinde CalpGürkan çekişmesi başladığında Sayın olarak dün Ankara'ya geldi ve te* Ecevit, bu çekişmeden Calp'ın kazançlı çıkacağını ve Gür> maslarına başladı. =' kan grubunun da HP'den ayrılacağını umuyor, hesabını bu • SSCB Genelkurmay Başkanı ' bölünmeye bağlıyordu. Ancak evdeki bu hesap çarşıya uyMareşal Ahromeyev Ankara'da " mamış; Gürkan grubu kurultayda parti yönetimini ele geilk göruşmesini Genelkurmay " çirmişti. Başkanı Orgeneral Üruğ ile yapEcevit'in hesabı "kurultaydan yeni çıkmış Gürkan grubu" tı. SSCB Ankara Büyükelçisi üzerineydi. Gürkan'ın parti yönetimini ele geçirmesi hesap j Alexei Rodinonov'un da bulun'• ları bozmuştu. | duğu göruşme, programlananParti yönetimini ele geçiren Gürkan grubu ne yapacak ı dan 45 dakika uzun sürdu. Bu • tı? O güne kadar "demokratiksolgrup"olarak bilinen Gür j nedenle program gereği saat ' kan grubu, kayıtsız koşulsuz Ecevit'in emrine mı girecek I 16.00'da başlaması gereken Milti? Yoksa SODEP ile birleşme ortamı mı arayacaktı? I li Savunma Bakanı Zeki YavuzAydın Güven Gürkan, genel başkan olduğu andan baş | türk Mareşal Ahromeyev görüş• layarak hem Sayın Rahşan Ecevit'e hem de Erdal İnönü' i mesı 45 dakika gecikti. Yavuztürk ile SSCB Genelkur ye "eşitmesafe" ile davranmayı uygun bulmuştu. Gürkan may Başkanı Mareşal Ahrome' bu amacını, genel başkan seçildiği saatlerde Cumhuriyet'e yev Milli Savunma Bakanlığı • verdiği demeçte açıklamıştı. Ecevit ile Gürkan'ın yollarını Müsteşan Orgeneral Sabri Deliç ayıran işte bu demeç oldu. Aydın Güven Gürkan'ın birkaç ile SSCB'nin Ankara Büyükelçi• gün sonra "SODEP ile yakmlaşma" amacını açıklayan ikinci si'nin de bulunduğu görüşme öndemeci de Cumhuriyet'te çıkınca yollar artık iyice ayrılıyorcesinde de bir süre sohbet ettiler. .. du. Mareşal, nasıl olduğunu soran Ecevit'in "bölme üzerine hesabı" bu noktada da uyguYayuztürk'e yürekten teşekkürle landı. Gürkan grubu Ecevit'e yakın bir siyaset ızleyerek ilrini bıldirirken, "İnşallah yorul gi ve güç toplamıştı. İlk başta hesapta "SODEP ile mamışsmızdır?" sorusu uzerine ••' birleşmek" yoktu. Eğer Gürkan SODEP ile bırleşmeye doğde, "Ben askerim, yorulmam" "• ru adımlar atarsa, o ana kadar "demokratik sol" şemsiyeyanıtını verdi. Yavuztürk'un '• si altında birleşen grup içinde yeni kopmalar sağlanabilirSSCB ile Türkiye'nin iki komşu > di. • ülke olduğunu belirtmesi üzeri^ "Evdeki hesap" bu noktada da tam "çarşıya" uymamıştı. ne de Mareşal Ahromeyev, "He> Kopmalar beklenen düzeyde olmadı. Zorlamalar da yarar le ncaklar bu \akmlığı daha ar• sağlamadı. Ancak yine de DSP, Ecevit'in o güne kadar tırdı. Dünya kiiçiildü" diye ' "beş generalin izniyle kurvldu" diye suçladığı, "koşuilara konuştu. • boyun eğdiler" diye aşağılanan HP'nin dört milletvekili ile Mareşal Ahromeyev Milli Sakuruldu. vunma Bakanı Yavuztürk'e, Ecevit, o ana kadar suçladığı parlamentodan dört milTürkiye'yi ziyaret olanağı sağlan;' letvekilini alarak siyaset sahnesine yenıden çıkmayı, kendığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri': ' di deyişiyle tanımlarsak "içine sindirebilirdi!" ni tanıma olanağı bulduğu için teşekkürlerini de bildirdi. Siyaset çarşısı OrAn'daki temiz hava şehrindeki evdeki SSCB Genelkurmay Başkanı hesaba uymayınca ilkeler ve inançlar da esen rüzgâra göMareşal Ahromeyev; yarın Eski• re değişebilirdi. "Siyasal partilerin partamentoda temsil şehir, Gölcük ve İstanbul'daki •• edilme" olanağından yararlanma amacı birçok ilke ve inanbazı askeri tesisleri gezecek.Bu< ca baskın gelmişti. Ecevit, bu dramatik değişimin içleracıgün Ankara'da Zırhh Birlikler '• sı örneklerini vererek yeniden sahneye çıkıyordu. Okulu'unda bir tatbikatı izleyecek, perşembe günü de Harp . Bu kez basındaki düşmanları, dostları olmuştu. Akademileri Komutanı'nı ziyaret , "Demokratik sol"u komünistlik sayan sağ basın Ecevit'e edecek. Konuk Genelkurmay . cömertçe destek oluyordu. Demeçleri sağ dergilerde yer Başkanı Mareşal Ahromeyev cu,'• alıyor; 12 Eylül sabahına kadar kendisini sövgü yağmuruma günü Türkiye'den ayrılacak. , na tutan çevrelerden bu kez kendisine ateşli övgüler geli, yordu. "Havada yem arayan kuşu komünist saymaya hazır" olan . b u çevrelerden gelen övgü, Ecevit'i ve çevresini uyandır• maya yetmiyordu. 1965'lerdeTurhan Feyzioğlu "ortanın so, lu hareketi"ne "hangi üslup" ile saldırıyorsa Ecevit de . SHP'ye işte öyle saldırıyordu. Demokraside siyasal düşünceler üzerinde elbette tekel'cilik olmaz. Ayrı inanç ve ideolojideki insanlar ayrı ayrı partiler kurarlar. İşin kuralı böyledir. Ancak DSP ve SHP'nin tabanları hemen hemen aynı insanlardan oluşmuştur. Siyasal görüşler ve ideolojiler de aynıdır. •„ Ecevit, SHP'den daha sağda bir parti oluşturmak istiyorsa, o alan ipoteklidir. Hem o alanda din sömürüsü ve antikomünizm konularında daha hünerliler işbaşındadır. Yok ^Ecevit SHP'den daha solda bir parti kuracaksa, bu alanda büyük bir boşluk vardır. Bu boşluk ise, ancak sosyalist partilerce doldurulur. Ecevit bu "McCarthy üslubu" ile Batıdaki "merkez partilerini" bile aratacak bir işlevi üstlenmiş görünmektedir. Bakmayın siz o konuşma yeteneği içinde sergilenen emekçi edebiyatına. işin özü budur; sözü ise başkadır. 27 Mayıs İhtilali'nin "kurucu meclisi"ne üye olup bugün '27 Mayıs'a sövmek, 12 Eylülcü askerlerin izinleriyle kurul, muş partilere ve parlamentoya veryansın ettikten sonra "îa.bandan kuruldugunu" öne sürdüğü partisini, suçladığı bu partilerden ve parlamentodan aldığı dört milletvekili ile oluşturmak, eğer "çeliski" değilse, ANAP başta olmak üzere sermaye çevrelerinin kendisine destek olmaları da Ecevit , için "yazgı" değildir. Kendi yolunu kendisi bilinçli ve kararh biçimde seçmektedir. > Ülkedeki sol birikim ilk kez bu kadar şanslıdır.. Toplam . sol oylar gelecek seçimde yüzde 4O'ı aşarsa, sol, bugün ANAP'ın sahip olduğu çoğunluktan daha fazla milletvekili sayısıyla ıktidara gelecektir. " ANAP'ın korkusu da, telaşı da işte bu yüzdendir. . Sol oylar bölünürse ANAP ıktıdannı sürdürecektır. , Ne yazık ki Özal ve Ecevit'in evlerindekı hesaplar aynı kapıya çıkıyor. Özal bunun için Ecevit'i desteklıyor. Bunun içindır ki sağ basın DSP'ye sahip çıkıyor. Ne yazık kı, ne yazık kı böyle oluyor. avukatları, Okumuş Holding'in avukatına, iflas eden SESA'nın temsilcisi olmasına karşın Okumuş'un alacaklı şirketleri adına oy kullandığı için itiraz ettiler. Akşam saatlerine kadar süren toplantıyı merakla ve aynı zamanda "tcra ve tflas Yasası'nda Özal bükümetince gerçekleştirilen son değişiklik nedeniyle işci alacaklanna ipotekli ve rehinli alacaklardan sonra sıra geleceğinin bilincinde olarak" izleyen işçiler şöyle dediler. "SESA'nın mal varlığt 56 milyar lira dolayında. Borcu ise 21 milyar lirayı aşıyor. Bu durumda bankalann ipotekli ve rehinli alacaklan ödeninceye kadar mal vartıgı tttkenir. Bize de avucumuzu yalamak kalır." Haklannı almak için Cumhurbaşkanı, Başbakan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Türklş'e defalarca başvurduklarını, ancak hiçbir sonuç alamadıklannı belirten işçilerden Sezai Dönmez ise, "Aslında iflas eden SESA defil, kapkaç düzeni, vurgun düıeni. Ama derdini kime anlaucaksın. FakFukFon kuranlara, kendi iscisini aç bırakırken Afrika'da açlara yardım kampanyası açarak reklam yapanlara s«sleniyoruz. tşsisiz, açız, açıktayız. Borc harc zor geçiniyoruz. Eger gercekten ihti>«cı olanlara yardım etmek istiyorsanız gelin. Adresimiz, tflas tdaresi'nin önü" şeklinde konustu. Mahkumu öldüren ere 32 yıl ÜNYE, (a.a.) Fatsa Cezaevi'nde nöbet tutarken şakalaştığı mahkumu tüfeğiyle öidüren er, 32 yıl ağır hapse mahkum oldu. Edinilen bilgiye göre üç yıl önce Fatsa Cezaevi'nde nöbet tutan Ramazan Ava isimli er, cezaevi avlusunda gezinen 22 yaşındaki mahkum Ali İhsan Kiiçiik'le şakalaşmaya başladı. İhsan Küçuk, askere, '"Beni vurabilir misio?" diye laf attı. Er Ramazan Avcı ise, "Hem de alnının ortasmdan" diyerek eündeki tüfeği ateşledi ve mahkumu cansız yere serdi. Ünye Ağır Ceza Mahkemesinde üç yıldır görülen davanın sonunda nöbet sırasmda mahkumu öldüren er 32 yıl ağır hapis cezasına çarptınldı. ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre, Karadeniz Bölgesi'nde fındıkta yaşanan paniğin, kendileri dışında birtakım etkenlerden kaynaklandığını bildirdi. Kurum yetkililerinin fındıkta radyasyon oranının tehlike boyutlarına ulaşmadığı ve Çernobil kazası nedeniyle her şeyde radyasyon artışı gözlendiğine ilişkin görüşlerini doğrulayan Özemre, "thracat müsaadesini kunımumuz, doğrudan kişinin kendisine veriyor" dedi. Dün Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Danışma Kurulu toplantısında konuşan Prof. Yuksel Özemre, Ordu ve Giresun'daki fındık üreticilerinin hiçbir ihracat izni gelmediği yolundaki iddialarını da yanıtlayarak, yalnız fındığın değil, tüm ürünlerine Türkiye Atom Enerjisi Kurumunca ayrıntılı ihracat müsaadesi verildiğini vurgulayarak "Peki bu belge verilmediyse, ihracat nasıl mümkün oldu veya bugfine kadar hiç fındık ihracatı olmadı mı?" diye sordu. Prof. Özemre, Çernobil kazasından sonra radyasyon konusunun, ülkelerin birbirlerini engellemek için kullanıldığına da dikkati çekti ve "Biz Ortak Pazar üyesi değiliz heniiz. İspanya ise çok yeni üyesi. Fındıkta bizim en büyük rakibimizin İspanya olduğunu da hiç akıldan çıkarmamak gerek" dedi. Bu konuda bir başka rakibin de ABD olduğunu anımsatan Prof. Özemre, kendilerine radyasyon olçümünden geçirilmek uzere çeşitli ürünler için yapılan başvuruların sa>nsının şu anda binin üzerinde olduğunu ve ellerindeki tum olanaklarla bunları denetimden geçirmeye çalıştıklarını söyledi. soyluyorum, tütünümüz tertemiz ve fındığımızda tehlike boyutlarında radyasyon yoktur" dedi. Özemre, Çernobil nükleer santralındaki kazanın Türkiye için hiçbir zaman "felaket boyutlanna" ulaşmadığını ve bunu o günlerdeki hava kosullannın sağladığını soyledi. Bu vılın ilk "Türkive Atom Enerjisi Kurumu Danışma Kurulu" toplantısında konuşan Prof. Özemre, Çernobil kazası sırasında kurumun çaiışmalarını ve izledikleri politikayı anlattı. O sıralarda iılkede sorumlu ya da sorumsuz birçok kişinin çeşitli duşunceler ortaya attıklannı, ba Çernobil olayında 10 üzerînden 8 aldık zı bilim adamlarının ise bilimin kabul edemeyeceği savlarla ortaya çıktıklarını kaydeden Özemre, şöyle dedi: "Memlekette bu kadar çok nükleer uzmanın ortaya çıkıvermesi hepimizi şaşuitı. Ne gariptir ki hem kaza sırasında hem de sonraki donemde hiçbir akademik kuruluş, hiçbir sağlık kuruluşu bizden radyasyon rakamlan isiemedi, bu konuda bizi en çok arayaniar, yalnızca gazeteciler oldu. Halbuki biz bu rakamlan yorumlayabilecek tüm ilmi kuruluşlara bulduğumuz sonuçları vermeye hazırdık." Prof. Özemre, Çernobil kazasının birçok ülkede büyük paniğe yol açtığını, bizde ise bazı bireysel olaylar ve tedirginlikler dışında, "Toplumsal bir histeri yaşanmadığını" bildirdi ve "Çernobil bizim için kendimizi ölçmeye, tanımaya ivi bir vesile oldu, bu büyük tokat biraz atıl duran kapasiteyi dinamik şekilde harekete geçirdi" dedi. Kazanın duyulduğu andan itibaren bütün kurum personelinin, ama özellikle 42 kişilik bir ekibin, akıl almaz özveriyle ve kısıtlı olanaklan olağanüstü oranda değerlendirerek, çalışmaya başladığını anlatan Özemre. şöyle dedi: "Bu ekibimiz SinopAnamur arasındaki hattın batısında en büyük gayretle, öteki kesimlerde de gereken tüm ölçümleri yaptılar. 50 bin kadar ölçüm, 3 bin analiz, 28 bin küsur kilometre yol. Hem de en elverişsiz şartlarda. Bu sebepk, bu ekiple fevkalade iftihar ediyor ve kendilerini tebrik ediyorum. Kurumumuz, Çernobil sınavında 10 üzerinden 8 alnuştır." ruluşlannda kesildi ve iktidar kendi yarattıgı canavarla sessiz biçimde uğraşmaya başladı" dedi. özemre kazadan sonra ülkemizde "Radyasyon Güvenligi Komitesi" kurulmasının, TAEK'in üzerinden "siyasal yükü" aldığını söyledi. Özemre radyasyon konusunun çok karmaşık olduğunu, bu konuda rakamlar vermenin, bümeyen insanlarda bü>rük panik yaratacağını yineledi. Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre, son danışma kurulu toplantısının iki yıl önce yapıldığını bildirdi ve o günden bu yana kurumca gerçekleştirilen çahşmalara ilişkin şu bilgileri verdi: " 1982'de Belçikalılarca önerilen ve üç miryara yakın maliyeti olan 'Nükleer yakıt pilot tesisi' kurum tarafından yapıldı. Belçikalılar öneriyi 1985'te yinelediler ama maliyetin 4 milyan aştığını gören kurum, bu projeyi Türk personelinin gerçekleştirebilecegi kanıana vardıgı için kabul etraedi. Geçen yıl başlatılan proje, 45 bilim adamının çalışmasıyia 256 küsur milyon TL.'ye mal oldu. Devlet bu projeden dört milyar kazandı. Bu maliyetin içinde ithal edilecek cihazlar da bulunuyor. Bu projeyle. Akkuyu'da kurulması planlanan reaktör için yakıt dizaynını gerçekleştirecek bir ekip de yerleştirilecek. TAEK, 30 yılhk tarihinde ilk kez kendi ürettiği bir teknolojiyi yabancı bir ülkeye sattı. Önümüzdeki aylarda Ortadoğu ve Afrika ülkelerine yeni teknolojiler satılacak. Prof. Özemre kendini savundu: Incîr ve kayısıda radyasyon tehlikesi yok9 İZMİR, (Cumhuriyet Ege Bürosu) Fındıkta radyasyon bulunduğu konusundaki haberler üzerine incir ve kayısıda da radyasyon oranının yüksek olduğunun ileri sürulmesi, İzmir thracatçı Birlikleri yetkilileri arasında tepkilere yol açtı. Bu yetkililer, "Basın olayı çarpıüyor. 'Radyasyon tehlikesi yoktur' raporu 'radyasyon vardır'a çevriliyor" dediler. Yetkililer, aynca bu tür haberlerin ihracatta gecikmelere neden olabileceğini de öne sürdüler. Fmdıkta yaşanan panik sonrası Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun incir ve kayısı için verdiği raporlannda normalin üzerinde radyasyon bulunduğu öne sürülerek yayımlanan haberlerin gerçeği yansıtmadığı belirtildi. Izmir Ihracatçı Birhkleri Genel Sekreterliği'ne, Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığı'nca yollanan 1525 ağustos tarihli tek 055/ 16558286, tek 055/165601 sayılı iki yazıda Ege ve Malatyadaki incir ve kayısıda radyasyon bulunduğu belirtilen haberin tam tersi olduğu bildirildi. Izmir Ihracatçılar Birliği yetküileri haber veriliş biçiminin kamuouyunu yanıltıa biçimde olduğuna işaret ederek şu bilgileri verdüer: "Atom Enerjisi Kurumu'nun raporlar hazırladığı doğnıdur. Germencik cıkışlı incirierde 132, Ortaklar çıkışlı incirierde 234 bk/kg radyasyon bulunmuş. Malatya ve Darende çıkışh kayısüarda da aynı oranlarda radyasyon bulunmuş. Ancak bu demek değildir ki tehlikeli boyutiarda radyasyon vardır. Her üründe, güneş alan her şeyde radyasyon vardır. Bu rapora dayanüarak ihracatçılara belge verilmektedir. Yani radyasyon yoktur anlammadır. Bu oranda radyasyon bulunan ürünü çok miktarda tüketirseniz zararb olur. Örnegin radyasyonlu bir eti 45 yıl süre ile yerseniz ondan sonra zaran ortaya çıkar. Bu mümkün değildir." îhracatçı Birlikleri yetkilileri raporlara dayamlarak ihracatçıya 'radyasyon yoktur' anlamına gelen belge verildiğini, beürlenen rakamlann normalin altında olduğunu belirttiler. Bu tür haberlerin dışahmcılarda tereddüt yaratabileceğine ve ihracatın gecikebileceğine değinen yetkililer, "Dışalımcı yeniden inceleme isteyebilir. Bu, ihracatın zorlanması demektir. Temiz belgesi verdigimiz kişileri yeniden yokuşa sürmektir" biçiminde konuştular. 6 • • • • Kan yağlanna baktınn Tansiyonunuzu ölçtürün Kalbinizi kontrol ettirin Ruhsal gerüimden kaçınm KALBINİZİ KORUYUN TÜHK KALP VAKFI Tek 148 58 66172 61 43/44 Sahibinden piyano Tel: 1668342 Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre, Çernobil kazasında izledikleri politikanın "Halkta panik yaratmamak, paniğe neden olacak bir durum olursa, hemen önlemlerini almak ve günu gunüne yapılan ölçümleri gerekli mercilere en kısa zamanda ulaştırmak" olduğunu söyledi. Fransa'yla İsviçre'run de aynı politikayı uygulayarak paniği önlediklerini, Federal Almanya ve Avusturya'da ise en büyük paniğin yaşandığını anlatan Özemre, "Oralarda da siyasal sebepleri vardı, Veşiller'in yuzer gezer oyları vardı ve bu oylar iktidarı bir radyasyon önlemleri furyası almaya itti, nitekim Avusturya'da Kurt SValdheim'in cumhurbaşkanı seçilmesinin ertesi günü radyasyon haberleri tüm basın ku Bu yılın mart ayında kurum, mikroişlemcilerin tüm alanlara yaygınlaştınlması amacıyla bir egitim mikroişlemcisi imal etti. Yıl sonuna kadar 62 tane daha imal edilecek. Ve sürdürülecek imalatla, bazı üniversitelere, KKTC Dogu Akdeniz Üniversitesi'ne mikroişlemci projeler hediye edilecek. ODTÜ kampusunda, bu üniversiteyle ortak çalışılarak '1leri Nükleer Araştırma Merkezi" kurulacak. Karadeniz Üniversitesi kampusunda ise 'Dogu Karadeniz ve Çevre Radyobiyolojisi Enstitüsü' Karadeniz'den dünyaya açılan ilk pencere olacak. KKTC Doğu Akdeniz Üniversitesi'nde de 'Dogu Akdeniz ve Çevre Radyobiyolojisi Uluslararası Araştırma Merkezi' ilk uluslararası kuruluş olarak gerçekleşecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear