25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 28 HAZİRAN 1986 Her ile îshal tedavi tedavisinin halköylerde ishalin (Baştarafı 1. Sayfada) özcan, ishal tedavisi merkezlerinde ishalli çocuklann muayene edilip 34 saat doktor gözetiminde tutulacağını belirterek "Bu gözetimden sonra çocuga ishal tedavisinde kullanılan tuzşeker kanşımı içirilerek, bir giinliik eriyik paketiyle birlikte evine gönderilecek. Bu arada hasta çocnğun annesi de ishalin tedavisi konusunda bilgilendirilecek" biçimde konuştu. Özcan, ebelerin gecekondu mahalleleri ve köylerde ev ziyaretlerinin arttınldığını da söyledi. Ozcan, 16 haziranda başlatılan ishal kampanyası nedeniyie UNICEF'ten sağlanan 4 milyon tuzşeker paketinin tüm sağlık ' kumluşlarına dağıtıldığını kay'detti. Bu paketlerin öncelikle • devlet hastanelerine dağıtıldığı•nı bildiren Özcan şöyle konuştu: "Paketler aynca sağlık ocaklanna, sağlık evlerine, ana çocuk sağlığı merkezlerine de dağıtıldı. Aynca her ilin sağlık müdürleri ile çocuk saglığı şube müdürleri ishalin tedavisi konusunda bakanlığın gerçekleştirdiği bir eğiüm programı ile eğitildi. Bunlar 'da kendi illerindeki sağlık personeüerini eğiterek ishal vakası geJdiğinde neler yapılacağını, paketlerin nasıl kullanılacağını, nasd depolanacagını ogretiyorlar". Her yıl normaJde haziran, temmuz, ağustos, eylül ve ekim aylannda ishalin en çok göriildüğünü söyleyen Özcan, "Şu an normalin dışında bir artış yok. Şu an görülen ishal beklenenden fazla degil" dedi. tshalin yaz aylannda kirli su içilmesi, kapalı tuvalet kullanılmaması, yiyeceklerin açıkta ve sıcakta bozulması, yiyeceklerin iyi temizlenmemesi nedeniyie arttığını kaydeden Özcan şunları söyledi: "Bu nedenle teievizyonda yayındanan spotiarla ve bakanlığın yoğun bir biçimde yünıttuğu egitimle kapalı tuvalet kullanıltnası, çöplerin açıkta bırakılmaması, yiyeceklerin buzdolapları yoksa serin ve tel dolaplarda saklanması, temiz su içilmesi ve ellerin mutlaka sabunla yıkanması anlatılıyor". Gecekondu bölgelerinde ve 1 # ka öğretilebilmesi amacıyla ebelerin evlere ziyaretinin artınldığını vurgulayan Özcan şunları söyledi: "Ebelerin ev ziyaretlerinde ve çocukları ishal olan anneler kliniklere geldiklerinde onlara ishal tedavisinde kullanılan eriyiklerin evlerinde de kolaylıkla hazırlanabileceği anlatılıyor. Bir litre kaynatılıp sogutulmuş suyun içine iki çorba kaşığı seker, bir çay kaşığı tuz koymalan ve bu eriyiği çocuklanna 24 saat boyunca, her kaka yapışından sonra bir çay bardağı içirmeleri isteniyor. Ânne sütünün verilmesinin çok önemli olduğunun belirtilerek sulu gıdalar. çay, ayran, şeftali, elma suyu venneleri öneriliyor." tstanbul Haber Servisi'mizin haberine göre çeşitli hastanelerin çocuk saglığı ve hastalıkları servislerinin doktorlan, "Türkiye normalleri" ölçü olarak alınırsa, îstanbul'da çocuklar arasında "ciddi" bir ishal artışı olmadığıru ifade ettiler. Haydarpaşa Numune Hastanesi çocuk doktorlarından Hiiseyin Hut "Haziran, temmuz, ağustos ishal ayıdır" diyor ve ekliyor "Bazı hastalıklar bazı dönemlerde artar. İshalde her yıl bu aylarda artış olur. Temmuzda daha da artmasını bekliyoruz. Eylül ve ekimde azalır. Bu kez de zatürree, kızamık gibi kış hastalıkları artar. Şu an ishaldeki artış normal bir artıştır. Türkiye^ ye göre normal diyoruz." SSK Samarya Hastanesi çocuk doktorlanndan Sevinç Işılkan da ishalde "olağanüstü" bir artış olmadığını belirttikten sonra "Sıcağa ve bazı gıda zehirlenmelerine bağlı gıda zehirlenmeleri var" diyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Acil Polikliniği doktorlan da ishalde ciddi bir artış olmadığmı belirtirken, Şişli Etfal Hastanesi Çocuk Enfeksiyon Servisi doktoru Nünet Kayaalp "Servimizde halen çeşitli enfeksiyon hastalıklanndan yatan 1520 çocuk var. tshal abartılıyor diyeceğim, ama bizim servise getirilen çocuklardan gördüğumüz kadanyla aşın derecede bir artış yok" dedi. İran Kerkük'ü bombaladı TAHRAN, (UBA/a.a.) tran, Irak'ın Kerkük'teki petrol tesislerine dün bir hava saldırısı düzenlediğini açıkladı. Bilindiği gibi TürkiyeIrak boru hattı da Kerkük bölgesinden geçiyor. İran askeri sözcüsü, petrol tesislerine düzenlenen saldınnın büyük hasara yol açtığını belirtti. Savaş ucaklannın saldırıdan zarar görmeden döndüğünü bildiren sozcü, bombardıman sırasında 40 Irak askerinin öldürüldügünü ve çok sayıda askeri aracın tahrip edildiğini ileri sürdü. Kerkük'e düzenlenen saldırıdan hemen sonra, bu kez Irak savaş ucaklannın Iran'ın petrol dolum tesislerinin bulunduğu Harg Adası'na saldın düzenlediği bildirildi. Irak komutanlıgınca yapılan açıklamâda, Harg'm "alevler içinde" kaldığı ve saldınya katılan tüm uçaklann geri döndüğü bildirildi. İran petrol dışsatırnırun yüzde 90'mı Harg Adası'ndan yapıyor. İran ekonomisini felç ederek Tahrah'ı görüşme masasına oturmaya zorlamaya ikna etmeye çalışan yapan Irak, gecen yıl ağustos ayından bu yana hemen her gün Harg'a saldın düzenliyor. Irak, bilindiği gibi Harg'dan petrol taşıyan yabancı tankerleri de bombalıyor. Körfez savaşmda, Irak'ın son olarak mayıs ayında İran'ın sımr kasabası Mehran'ı ele geçirmesinden bu yana bir durgunluk gözleniyor. Ancak Batılı haber alma kaynaklan îran'ın cepheye sürekli gönüllü göndererek yığınak yaptığını belirtiyorlar. İran, bir yandan cephede yığınak yaparken öte yandan da Irak'ın kuzeyindeki Kürt gerillaları kışkırtıyor. Soykırım raporunun reddedilmesine Ankara memnun POLİTİKA VE OTESİ MEHMED KEMAL Avrupa Ue iüşkâer bir sınavdan daha geçti ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Ermeni soykınm iddialarını konu alan karar tasarısının Avrupa Parlamentosu Siyasi Komisyonu'nda reddedilmesi Ankara'da "memmuniyet verici" ve "tarihi tahrif etmeye yönelik çabaların hüsranla sonuçlanmaya mahkum olduğunu gösteren" bir sonuç olarak karşılandı. Dışişleri Bakanlığı, dün alınan sonuçla "TürkiyeAvrupa ilişkilerinin bu sınavdan daha kuvvetlenmiş olarak çıktığım" vurguladı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Yalım Eralp, dun gazetecilerin konuya ilişkin sorulannı yanıılarken, şunları söyledi: "Avrupa Parlamentosu Siyasi Komisyonu'nun 26 haziran tarihli toplantısında göriişülen sözde Ermeni meselesine ilişkin (V) raporunun yapılan oylama sonucunda reddedilmiş olması, tarihi tahrif etmeye yönelik cabalann eninde sonunda httsrana mahkum olduğunu gösterimesi bakımından ilginçtir. Türkiye öteden beri taribe mal olmuş acı olaylann tartışma yerinin siyasi forumlar olmadığmı, böyle bir yol açılmasına müsamaha edildiği takdirde tarihin siyasi tercihlere göre yeniden yazdınlması gibi hiçbir şekilde kabul edilemez bir uygulama başlatılmış olacağını savunmuş ve tarihi olaylann tarihçilere bırakılması gereğini vurgulanuştır. Avrupa Parlamentosu Siyasi Komisyonu'nun almış olduğu karar bütünüyle bu görüşlerimiz doğnıltusundadır. Bu sonuç TürkiyeAvrupa ilişkilerinin bu sınavdan daha da kuvvetlenmiş olarak çıktığım göstermesi açısından da memmunivet verici bir gelişme teşkil etmektedir" Yuşa'dan Aşağıya Doğru • •• Greve YHK darbesiişln ve yerier belirtilmına giren (Baştarafı 1. Sayfada) sinin iptali için yasal girişimlerde bulunacaklarını belirterek, "YHK, yasalann verdiği yetki dışında, yasal olmayan tutum ve davramşıyla grevleri engellemek ve önleme yükumlülüğünü kendiliğinden alrruştır. Bu, bir işçi hakkı gaspıdır. Türkiye'de grev yapmanın mümkün olmadığı açık seçik ortaya konmuştur" dedi. Petrollş Sendikası, İGSAŞ'ın Yarımca Gübre Fabrikası'nda 643 üyesi adına 2 Ocak 1986'da başlattığı toplusözleşme görüşmelerinde, parasaJ konulardan doğan uyuşmazlık nedeniyie grev karan aldı. Grevin dün başlatılmasını uygun gören sendika yoneticileri, bu karan yasa gereği 6 işgünü öncesinden işverene bildirdiler. Grevi başlatmak uzere dün sabah İzmit'e giden Petrollş Sendikası genel merkez yöneticileri acı bir sürprizle karşılaştılar. YHK'nin işyerinde, 1 Ocak 1986'dan itibaren iki yıl geçerli bir toplusözleşmeyi yürürlüğe koyduğunu yerel gazetede yer alan haberlerden öğrendiler. O!ayı şaşkınlık ve tepkiyle karşılayan sendikanın genel merkez yöneticileri, işyeri temsilcileri ve sendikanın tzmit şube yöneticilerinin de katıldığı bir toplantıda durumu değerlendirdiler. Ardmdan Sendika Genel Başkanı Cevdet Selvi bir basın toplantısı duzenledi. Işverenin grevin başlamasından hemen önce işyerinin grev yasagı kapsamında bulunduğu gerekçesiyle YHK'ye başvurduğunu belirten Selvi; "Elimizde bulunan belgeler ve 2822 sayılı yasaya göre Gübre Fabrikalannın grev yasagı kapsamına girmediği bilindiği için işveren YHK'yi bir baskı unsunı olarak kullanma>la çalıştı. 2822 sayılı yasanın 29 ve 30. maddelerinde grev yasagı kapsa (Baştarafı 1. Sayfada) 07.15'te Ege Ordu Komutanı Orgeneral Kemal Yamak'ın açış konuşması ile başladı. Helikopterle bir numaralı gözetleme yerine gelen Cumhurbaşkanı Evren ile Başbakan Özal'a ve diğer ! konuklara bilgi verilirken, Cumhurbaşkanı ve Başbakan açık renk safari giysilerinin uzerine birer parka gıydiler. Bu arada rütbesiz asker giysileri giyen gazetecilere bakarak gülümseyen Başbakan Turgut Ozal, "Çocuklar, çok yakışmış" dedi. Dün sabaha karşı gerçekleştirilen Doğanbeyli çıkarması sırasında da anfıbi hücumdan önce saat 07.50'de SAS (sualtı savunma) ve SAT (sualtı tahrip) timleri kıyıdaki engelleri temizleyip, tahrip ettiler. Uçaklar ve rnuhripler de senaryo gereği bölgedeki kırrruzı düşman kuvvetlerinin etkinliğini azaltmak için kıyıdaki hedefleri dövduler. Roket ve bomba atışlan ile hedefler vurulurken, keşif uçak ve helikopterleri de keşfettikleri bölgelerdeki kınnızı kuvvetleri makineli tufek ve roket atışlan ile imha etmeye çalıştılar. Gerçek merrailerin kullanıldığı atışlar sonunda, kırmızı kuvvetlerin etkinliği yok Evren veOzal " edilerek mavi kuvvetler anfibi hücumu gerçekleştirmek iızere "Allah, Allah" sesleriyle kıyıya çıkmaya başladılar. Kıyıya çıkan birliklerin emniyetle ilerlemesini sağlamak için yapılacak olan hava indirme harekâtı ise rüzgâr nedeniyie iptal edildi. Mavi Kuvvetler kıyıya çıkarak ilerlerken, yüzleri boyalı askerler, ağlar içinde gizlenmiş silahların bulunduğu yerlerden kendilerine destek oldular. Kıyının mavi kuvvetlerce kontrol altına alınmasından sonra, kuvvetler arasında iş ve gayret birliği yöntemlerinin denendiği, gerçek mermilerin kullanıldığı tatbikatın dunkü bölümünü oluşturan Doğanbeyü çıkarması tamamlandı. Tatbikatın bugünkü bölümünde, geriden gelen mavi kuvvetler, öndeki kırmızı kuvvetleri aşacak, daha sonra ise ilerleyen mavi kuvvetlere kırmızı kuvvetlerin karşı taarruzu izlenecek. Taarruzun mavi kuvvetlerce durdurulmasından sonra karşı taarruza geçilerek hedefler ele geçirilecek. Tatbikatın bugünkü bölümü de Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından izlenecek. miştir. İGSAŞ, yasa>ü göre grev yasagı kapsamında değildir. tşçflerin haklannı grev yoluyla aramalan y^asal olduğu halde tam greve gidilecegi gün, YHK, yetkisi dışında davranarak işverenle birlikte toplusözleşmeyi sonuçlandırmıştır. YHK'nin karannı mahalli gazetelerden öğrendim. YHK'nin sözleşmeyi işverenle tek taraflı bağıtlaması, yetkisinin dışındadır. Çünkü hangi işyerinin grev yasagı kapsamında olup olmadıgını tespit yetkisine sabip değildir. Ancak YHK, emirle herhangi bir grevi engelleme görevini yüklenmiş oldu. YHK, yasalann verdiği yetki dışında Türkiye'de özellikle KİT'lerde sebep ne olursa olsun yasal olmayan tutum ve davranışıyla grevleri engellemek ve onlemek yükümlülugunü kendiliğinden almıştır" dedi. "Kamu Toplu Sözleşmeleri Koordinasyon Kurulu'nun dayatmalannın uzunca bir süre devam ettiğini", ardından da "Kamu İşveren Sendikalan'mn iktidardan aldığı talimatla, ilke ve kararlannın gundeme geldiğini" savunan Selvi konuşmasmı şöyle sürdürdü: "Bunun yanı sıra TtSK ilkeleri, dayatmalan ve kararları vardır. Ancak Türktş'in KİT'ler ve sözleşmelerle ilgili hiçbir politikası yoktur. Işçiler kaderiyle baş başa bırakılmıştır." Cevdet Selvi, yasanın öngördüğü şekilde dün başlatacakları grevin "YHK'nin yasadışı tutumu nedeniyie engdlediğini" belirterek YHK, toplusözleşmesini kabul etmediklerini, iptal için iş mahkemesine başvuracaklarını açıkladı. Selvi şöyle dedi: "Maalesef sendikamız ve tüm işçilerin birlik içinde kararlı olduğu grev.değişik biçimde engellenmiş olmaktadır. Bu durumda Türkiye'de grev yapmanın mum kün olmadığı açık seçik ortaya konmuştur. Bunu değişik biçimde vorumlamak mümkün değildir. Türkiye'de grev yapmanın bütün güçlüklerini bir tarafa bıraktık, kabu) ettiMncak bu sefer grevin yeni yöntemlerie engellenecegini bir kere daha gösterdiler. YHK, grev engellemeye, önlemeye yetikili değildir. YHK'nin buna hakkı yoktur. YHK aynı engellemeyi Ankara Belediyesi'nde de yapmışü. Bu bir işçi hakkı gaspıdır." öte yandan, yerel gazetelerde yer alan haberlerde YHK'ce bağıtlanan toplusözleşmenin 1 Ocak 1986'dan itibaren iki yıl geçerli olacağı belirtilirken, birinci yıl ücret zammı yüzde 27 artı 3 bin lira olarak açıklandı. Sosyal yardımlardaki artış miktarının ise dün belli olacağı bildirildi. ÎGSAŞ'IN GÖRÜŞİ) İGSAŞ Genel Müdürü Metin Atalay ise toplusözleşme görüşmelerinin bir kamu işveren sendikası olan KAMUSEN aracılığıyla sürdürüldüğünü belirterek, "Işyerimizin tPRAŞ'la organik bağı var. tPRAŞ grev yasagı kapsamında bulunduğundan işyerimizin de grev yasagı kapsamına girdiği gerekçesiyle, işveren sendikamız kanalıyla YHK'ye başvurduk. YHK, konuyu usul ve esas açısından bilirkişilerin de göriişünü alarak değerlendirdi. Işyerimizin grev yasagı kapsamına girdiğine karar vererek anlaşma sağlayamadığımız konulan ele alıp uyuşmazlığı çözümledi. Ancak imza prosedürii henuz tamamlanmadığından toplusözleşmeyi taraflara henuz tebiiğ edemedi. Şu anda toplusözleşme ile sağlanan hakbn bümiyoruz" dedi. Ankaıu'nın insan hakları (Baştarafı 1. Sayfada) ya karşı çıktığından, konuyu yeniden gündeme getirdiğini savunan Tuncer, "Hazine yönelicileri de sanjyorum Başak Sigorta ile Tercüman'ın ortak kampanyasından kaygılanmış olacaklar ki, talihsiz bir kampanyanın önayagı oldular. Oysa, Murakabe kurulu başımızda azrail gibi dunıyor ve denetleme yapıyor. Biz bundan çok memnunuz" şeklinde konuştu. Tuncer, Ali Gömeç'in önerdiği ytizde 15 teknik faiz'için de "Asıl bankerlik budur" dedi. Uygulamanın "bankerlik" olduğu şeklindeki gorıişunü yineleyen Ali Gömeç ise, "kendilerinin de emeklilik sigortası yaptığı" yolundaki hatırlatmalara da şu yanıtı verdi: "Biz emeklilik sigortası için Murakabe Kurulu'odan izin alırken, topladığımız tüm paralan devlet tahvillerine yabracağımızı taahhüt ettik. Bu net devlet güvencesidir. Diğerleri ise parayı nereye yatırdıklannı halktan gizliyorlar.' Emeklilik sigortalannın "kösteklenmek yerine desteklenmeye" gereksinimi olduğunu ifade eden Sigorta ve Reasurans Şirketleri Birliği Başkanı Bedii Tümer de, "Aksigorta'nın emeklilik sigortalarına karşı ifadesi beni üzdü. Bunu hem uygulayıp hem de suçlamak yanlışbr" dedi. Bankerlik olayının piyasa faizinin çok ustünde para toplayıp kullanmak' şeklinde yürudüğünu ifade eden Ikinci emeklilikte F> I I M. J Tivatro sanatçısı Turgut Bura Tumer, şöyle konuştu: "Hayat sigortalannın uygulaması içinde mevduata benzer yönler vardır. Sanıyorum Hazine yetkilileri bu benzerliği kanştırarak söz konusu raporu hazırlamıştır." Sigortacılar, emeklilik sigortasını, mevduat toplamaktan ayıran yönlerine işaret ederken, özellikle hayat sigortasının 2397 sayılı yasadaki tanımına dayanıyorlar. Birlik Başkanı Bedii Tümer, hayat sigortalannın "yalnızca ölüm için, yalnızca para birikimi için ya da her ikisini kapsayacak şekilde" tanımlandığını belirterek, "Tiirkiye'deki uygulamalarda Murakabe Kurulu mutlaka risk aramaktadır" dedi. Tümer, "özel emeklih'k" türündeki sigortalarda rizikonun "hayatta kalma" şeklinde uygulanmakta olduğunu ifade etti. Sigona şirkeîierinin uygulamalannda, yuz milyonlara varan donem sonu toplu ödemelerin "belirlenen süre içinde hayatta kalma" koşulr.nun bulunduğu dikkate alınırsa, rizikonun bir bölümunün de sigortalıya yuklendiği ifade edilıyor. Buna göre, sigortalı vaat ettiği süre sonuna kadar prim ödenıcîcrini surdürebilirse, bir başka deyişle hayatta kalabilirse, şirketin vaat ettiği parayı alabi'iyor. Belirlenen süre dolmadan ölürse, birikmiş para sigorta şirketinin belirlediği kadar artırılarak varislerine devrediliyor. Boralı rahantzltk nedeniyie Istanbul L niversitefi Çapa Tıp Fakultesi Hastahanesi'nde bakım altına alındı. Hastalığına henuz kesin reşhis konulamayan sanatçı pazartesi gunu Doç. Dr. Demir Budak tarafından ameliyat edilecek. Kemal Sunal da hastahanenin iç hastalıkları servisinde yatan Turgut Boralı'yı yalnız bırakmayan sanatçı dostlarmdan biri. (Foıoğraf: Mert Ali Buşanr) nastanede ı, A«/W ^^^^A/ wr DYP 1. Sayfada) ulaştı ancak bunu halka yan25'e (Baştarafı söylüyor, mir, dün törenle DYP'ye katıldılar. Calp döneminin genel sekreteri olan İstanbul Milletvekili Hastürk ile, Aydın Güven Gürkan genel sekreter seçildiğinde, genel sekreter yardımcıhğı yapan Tokat Milletvekili Cemal Özdemir, HP SODEP birleşmesi sırasında partilerinden istifa etmişlerdi. Hastürk ve Özdemir'in DYP'ye katılma töreninde konuşan DYP Genel Başkanı Hüsamettin Cindonık, iki milletvekilinin DYP'ye girişinin mutlu bir olay olduğunu, demokrasinin yolunu açma uğraşı veren DYP'nin bu yolda güçlendiğini belirterek Türkiye'nin ancak demokrasi ile kalkınabileceğini söyledi. "Türkiye'de bugün ithalat ve ihracat hükümeti vardır" diyen Cindoruk, kalkınmanın unutulduğunu, iktidarın başında "özürlü bir başbakan" ile "özürlü bir siyasi kurum" bulunduğunu söyledi. Cindoruk, demokrasiye inananlara DYP'ye katılma çağrısı yaptı. HP'de Gürkan'ın genel başkan olmasından sonra "yeni parti yönetimini solcu bulmadığım" belirterek ve "demokratik sola ihanetle" suçlayarak istifa eden Yılmaz Hastürk de DYP'ye girişte yaptığı konuşmaya "Sevgili partili arkadaşlarıra" diyerek başladı. Hastürk, DYP'ye girişinin temelinde DYP'nin halka ve demokrasiye olan inancı yaıtığını belirterek "Bir politikacı doğrulan 1000 lira primle kim ne kadar ödüyor? (Milyon TL.) Anadolu Sigorta Başak Sigorta Şeker Sigorta Aksigorta Şark Sigorta * 20 yıl sonumfa 5.5. 11.0 6.9 8.6 83.0 30 yıl sonuntfa 75.0 74.0 109.4 122.6 2.428.0 (*) Şark Sigorta'mn uygulamasında, yalnızca girışıe 100 bin lira ödeme yapılmaktadır. Dileyen, sonraki yıllarda yeniden ödeme yapıp alacağı miktarı artırabiüyor. sıtamıyorsa politika yapamıyor demektir. Bunu yapabilmek için DYP'ye girdim" dedi. Hasturk'ün "Amacım halka hizmettir" sözleri ise basın mensupları arasında gülümsemelere yol açtı. Hastürk ve Özdemir'in DYP'ye katılımı sonrası Meclis aritmetiği şöyle oldu: ANAP(227), SHP(79), HDP(21), DYP(25), DSP(6), VAP(2), bağımsız(29), boş(ll). HDP'DEN İSTİFALAR SÜRECEK Bu arada DYP'nin atağına karşılık, HDP'den çözülmelerin olacağı samlıyor. HDP'den önceki gün istifa eden Yozgat Milletvekili Selahattin Taflıoğlu'ndan sonra Tevfik Güneş (Kırşehir), Bülent Öncel (Ş. Urfa) ve Abdulkerim Yılmaz Erdem'in de (Mardin) istıfalannın soz konusu olacağı yolunda iddialar kulislerde yaygınlaşıyor. Bu istifalar gerçekleşirse, HDP, Mecliste grubunu kaybedecek. HP kökenli Selahattin Taflıoğlu'nun HDP'den istifa mektubu dun Meclis Başkanlığı'na ve HDP Genel Merkezi'ne ulaştı. Taflıoğlu, istifa dılekçesinde "Üyesi bulunduğum HDP'den istifa ettiğimi bildirir, gereğinin yapılmasını rica ederim" dedi. Taflıoğlu'nun istifasıyla HDP'nin Meclisteki sandalye sayısı 21'e duştü. Öte yandan HDP, yeni genel merkez binasına bugün duzenlenecek bir torenle taşınacak. Törene, eski ve yeni siyasi partilerin genel başkan ve yöneticileri çağrıldılar. (Baştarafı 1. Sayfada) lıkları topluluk üyelerine iletmek istediğini söyledi. "Topluluk konseyinde bir karar alınmadığım" belirten Lubers, "TürkiyeAET Ortaklık Konseyi'nin eylülde toplanacağını sö>ledi. Lubers, "Yunan iddialanna karşı sizin tepkiniz nedir" sorusunu ise "Ba> Papandreu'nun mektubunu henuz dikkatle okumadım. Bu konuda bir şey söylemek istemiyorum" diye yanıtladı. Bu arada Yunan itirazlarının 1.5 saat süreyle seslendirildiği zirve yemeğine katılan komisyon başkanı Delors'un "Yunan kaygılannın anlayişla karşılandığı ve paylaşildığı" şeklindeki sözleri, bir İngiliz diplomatınca "mübalağa" diye nitelendirildi. Bir Hollandalı diplomat da Papandreu1 nun girişimleri için "Yunan hobisi" diye konuştu. Gozlemciler, Delors'un açıklamasının gerçekle bağdaşmadığı fikrinde birleşiyor ve Papandreu'nun Lahey cıkarmasının ancak bir "aydınlatmadan ileri gitmediğini" ifade edîyor. a.alya göre Fransa Başbakanı Jacques Chirac'ın, Yunanistan Başbakanı Papandreu ile yaptığı ikıli görüşmede Fransız hükümetinin Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek niyetinde olduğunu, ancak Yunanlıların bundan endişe duymalanna gerek bulunmadığını söyiediği oğrenildi. Chirac, Fransa'nın, TürkiyeAET ortaklık anlaşmasına yeniden işlerlik kazandınlmasmın zaruretine inandığını da belirtti. Görüşmede Papandreu, Chirac'tan Fransız hükümetinin B.M. Genel Sekreteri tarafından Kıbrıs konusunda hazırlanan son önerileri destekleyen tutumu hakkında da bilgi istedi. De Cuellar'ın önerileri, Türk tarafınca benimsenirken Rumlar tarafından olumsuz karşılanmıştı. Bu arada Türkiye Batı Trakya Mülteciler Derneği'nin girişimleri ile düzenlenen "TürkYunan İlişkileri ve Batı Trakya Sorunu" paneli de bugün Etap Marmara Oteli'nde düzenlenecek. Paneie konuşmacı olarak Mümtaz Soysal, Kâmran İnan, Prof. Ahmet Mumcu ve Mehmet Ali Birand katılacak. Öte yandan a.a.'nın bir başka haberine göre Lahey'deki AET enformasyon bürosunun onünde, dün sabah bir bomba bulunduğu ve bombanın etkisiz hale getirildiği bildirildi. Hollanda Haber Ajansı ANP, bombanın bir torba içine konularak binanın önundeki bir direğe asılmış olduğunu kaydetti. ANP, sabah saatlerinde "Kızıl Devrimciler Cephesi" adlo örgüte bağlı olduğunu söyleyen bir kişinin, ajansa telefon ederek, enformasyon burosu önüne yerleştirilen bombanın, yarım saat içinde patlayacağı ihbarında bulunduğunu belirtti. Papandreu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara, "şikâyetçi beşler"le vardığı "dostane çözUm anlaşması" gereğince Avrupa Konseyi Insan Haklan Komisyonu'na ülkedeki durumla ilgili ikinci raporunu 30 haziran pazartesi günü verecek. Rapor, Strasbourg'da Avrupa Konseyi Genel sekreteri Marcelino Oreja'ya Konsey nezdindeki Daimi Temsilci Büyükelçi Filiz Dinçmen tarafından verilecek. Yuşa'yı Sarıyer'in Yenimahallesinden yıllardır hep görürdüm. Vapuria Anadolukavağı'na geçtiğimizde de, "Yuşa'ya buradan yol var" derierdi, ama askeri bölge olduğu için yasaktı, geçilmezdi. Geçende, bir dostumun adağı varmış, Yuşa'ya gidiyorlarmış, "Sen de gelir misin?" dediler. Yola koyulduk. Çoktandır Boğaz'ın Anadolu yakasının bu uç noktaianna gelmişliğim yoktu, fırsat iyi oldu. Önce şunu söyleyeyim, Dalan belediyesinin kenti yeşillendirme ve yollan açma eylemi buralara değin uzarv mış. Nerde bir boşluk gördülerse yeşilliyorlar, nerde çarık çuruk bir yapı varsa, ellerinden geldiğince yıkıyorlar. Kaçak, çirkin, beton yığını zengin yalılarına elleşemiyorlar.% Erken çıkış yapmasaydı, buralara da elleşirdi. Neyse!.. Beykoz'dan sonra bir yokuşa vurduk. Yol ormanlar içinden kıvrıla kıvrıla uzanıyor. Her dönemeci aştıkca ardımıza bakıyoruz, pırıl pırıl deniz ve bol yeşillik. Gerçekten cennet gibi bir yurdumuz var. Yamaca işçi evleri yapmışlar. Ûnceleri kuş uçmaz, kervan geçmez yerier sayıldığından değer vermemişler ama, şimdi değerini ölçmek zor. Yolun uzandığı işçi evlerinin karşı yamacına da subay lojmanlarını kondurmuşlar. İki katlı, üç beş daireli lojmanlar. Arkadaşım, "Her güzel yeri askerler alıyor" diye yakındı. "Zengin siviller de almıyor mu?" diye sordum. Güldü, bir şey demedi. Gerçekten buralar askeri bölge olduğu için yasaklanmış. Yasaklanan yerier de askerlerin olmuş. Acaba savaş teknigı bakımından buralar gene yasak bölgeye gıriyor mu? Çünkü silahlar yenilendi, yöntemler değiştı, araçlar eskidi. Hele uzaydan yeri denetlemede buralara yerteştirilen silahların ne gereği vardır ki! Vaktiyle, Sarıyer'de kimi bölümlerden yasak kalkarken, bir yarbayla görüşmüştüm. Koruganlann, uçaksavar topların pek gereği kalmadığını söylemişti. Uçaklar mermilerin erişemeyeceği doruklardan uçuyor, kimsenin ruhu bile duymuyor. U2'ler öyle olmadı mı? Üstünden nice yıl geçti, nice teknikler vardır. Dolana dolana tepeyi tırmandık, yasak bölgelerden birinin kapısına geldik. Nöbetçi yolumuzu kesti. Yuşa Baba'yı ziyaret edeceğimizi söyledik. Kimlik kartlarımıza baktı. Bagajı denetledi, tüp gaz var mı, yok mu diye... Sürücü arkadaşımız kulübeye gitti. Ehliyetini, muayene cüzdanını, kimliğini verdi. Yerine giriş için bir kart verdiler. Yasak bölge içinde yeniden tırmandık. Araba yolu, hazretin yattığı yere, oradaki küçük mescide değin çıkıyor. Biz biraz degil, epeyce geç kaldığımız için, önce gelen ziyaretçiler dönüyorlardı. Belli ki belediye otobüsleri işliyor, onu bekliyorlar. Kimi de yokuş aşağı vurmuş, inip gidiyor. Çoğunluğu, kadınların, özellikle genç kadınların oluşturduğu görülüyor. Çocuk isteyenler, evlenmek için kısmetlerinin açılmasını dileyen ler... Türbenin çevresi ana baba günü. Cumadan cumaya böyle olurmuş. Zaten cumadan başka günler ziyarete askeri makamlar izin vermiyorlarmış. Sıcağı başına vuranlar bir köylü kadının sattığı ayrana sarılıyor. Bardak yıkanmıyor, aynı bardaktan içen içene... Hazretin yattığı yere geldim. Boyu, normal bir adam boyundan haylice uzun... Mezar taşları da öteki mezar taşlarından yüksek. Caminin müezzini olacak, açıklama yapan kişiye sordum: "Uzun boylu mu imiş gerçekten?" 'İki, üç adam boyunda varmış." İşin içine söylence girdi mi, abartma da kapıda değilse, pencerededir. Abartıyorlardı. Yuşa'nın aslı Yahuda imiş derler. Kavmini nehirden geçiren Yehova peygamber değil. Musevi'den dönme... Dönmüş, döndükten sonra da ermiş. Ölünce bu yüce tepeye gömmüşler. Bunu pek açık seçik söylemek istemiyorlar. Bilgiçlik taslıyanlar kulaktan kulağa fıslıyorlar. Yolun öte başı Riva'ya değin uzanıyormuş. Buralarda da otobüs işliyor dediler ama rastlamadım. Fakat vadinin öte başındaki Karakulak suyuna giden bütün yollar asfalt döşeli ve belediye otobüsü işliyor. Bir parasız, bir paralı iki çeşmesi var. Ordan su dolduruluyor. Parasız çeşmede kuyruklar var. Paralı çeşmede bir iki arabalı yolcudan başkası yok. Daha önceden bilmediğimiz için bidonsuz gelmiştik. Bir bidon aldık, suyta doidurttuk. Elimiz boş dönmeyelim diye. Beykoz'u dönerken hazret gerilerde kalmıştı. Manzara ise doyumsuzdu. Şikâyetçi Papandreu,suskun AET (Baştarafı /. Sayfada) cesinde Atina, "Siz isteseniz de istemeseniz de, ben artık bu zirvede Türkiye konusunda içimi dökeceğim" işaretini vermiştı. Lahey'de önceki gece ne oldu? "Ocak başı" toplantısında Papandreu neler söyledi ve ne cevaplar aldı? Papandreu'nun ne soylediği, biri yedi, biri de beş sayfalık iki ayn metnin delegasyonlara dağıtılmış olmasından dolayı biliniyorsa da Yunanistan Başbakanına getirılen tepkilen, ancak ana hatlarıyla çizmek mümkün. Bunun nedeni de yemeğe toplam 13 devlet ve hükümet başkanıyia AET Komisyonu Başkanı Delors'dan başka hıç kimsenin katılmamış olması. Yani laf söylemek te çok "cimri" davranan 14 kişinin "belirtmek istedikleriyie" yetinılmek zorunda kalınması. Ancak Holanda başkentinde dün akşama kadar ortaya çıkmış bu belirtiler göz önüne alındığmda, Yunanistan Başbakamnın Lahey "çıkışı" hakkında genel bir tablo çizmek ve mümkün ihtimalleh hesaplamak olası. Ana hatlarıyla bu tablo ve olasılıklar şöyle: 1. Andreas Papandreu, ilk kez bir AET zirvesine Türkiye ve Kıbrıs konusunu çok ayrıntılı bir biçimde getirmek fırsatını elde etmıştır. Bu, Yunan kamuoyuna yönelik bir girişim olarak değerlendırilebilirse de, diğer topluluk yöneticilerinin artık bir AETforumunda Papandreu'yu da dinlemek hususunda gorüş birliğine vardıkları anlamma gelmektedir. Nitekim AET Komisyonu Başkanı Delors'un önceki gece yaptığı basın toplantısında "Papandreu'yu hem bir başbakan olarak hem de bir Yunanlı olarak dinlemek gerekiyordu. Görüşlerini anlatamadıklan için zor durumdaydılar" şeklinde konuşması, "dinlemek " konusundaki bu görüş birliğini yansıtıyordu. 2. Papandreu, hem "ocak başı" toplantısında yaptığı konuşmada, hem de dağıtılan iki ayn metinde, ne Kıbrıs konusunda ne de TürkıyeYunanistanAET ilişkileri konusunda onemlı bir yenilik getirmiştir. Açıklanan hemen her şey, Atina'nın onceden bilınen tuıumunu yansıtmaktadır. Ancak Yunanistan Başbakanı, boylesine kapsamlı bir dosya sunarak hem karşısıdakileri "etkilemek" yolunu seçmiş, hem de kuliundığı "diplomatik lisanla " "hırçın bir çocuk " olmadığmı kanıtlamak istemiştir. Zira Yunanistan Başbakanı'nın Türkiye ve Kıbrıs konusundaki talepleri, daha çok yumuşak bir dille zikredilmiş ve AET'den talep edilen "Atina'nm tutumunun anlayışla karşılanması" olmuştur. 3. Andreas Papandreu, Lahey'de kendini dinletmıştir. Ancak Yunanistan Başbakanı, kendininin dinlenmesi kadar kendisiyle konuşulmasını da istemiştir. Kuşkusuz bir devlet başkanının katıldığı bir toplantıda diğerlerinin "sessiz" kalması en azından nezaket kurallanna uymamaktadır. Nıtekım önceki geceki toplantıda öbür liderlerin de Papandreu'yu cevapsız bırakmadığı kesindir. Ancak "cevaplar" ne olmuştur? AET Komisyonu Başkanı Delors'a göre, "oturumde konuşmuş olanlar, Papandreu'nun kaygılannı paylaşmıştır." Fakat Atina ziyaretinden beri birdenbire Yunanistan'a "mavi gözlüklerle" bakmaya başlayan Delors'un bu açıklaması, hiçbir ülke delegasyonu, lıatta Yunan delegasyonu tarafından da doğrulanmamıştır. İngiliz Başbakanı Thatcher'a göre Papandreu, goruşlerini bildirm'ış, diğerleri de bunu "not etmekle" yetinmışlerdir. Hollanda Başbakamnın, Federal Almanya, Portekız, Fransız, Italyan ve Belçika delegasyonlarına yakın butun kaynakların da ayan beyan söyiediği, Margaret Thatcher'ın sozlerini doğrulamaktadır. Yani hiç kimse, Delors'un "kaygılarm paylaşildığı" yolundaki ifadesini doğrulamamaktadır. Hatta bir Fransız kaynak, "Delors, kendi arzularım gerçeklerin yerine koyuyor" şeklinde konuşmuştur. Üstelik, Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Pangalos, dün kendi ulkesinin gazetecilenyle yaptığı basın toplantısında, Papandreu 'nun taleplerıne ne cevap verıldiğini "geçiştirmiş" ve "Mademki Delors öyle diyor, o zaman öyledir" şeklinde konuşmuştur. Butun bu olgular ve Lahey zirvesi oncesinde değişik başkenılerden Brüksel'e yansıyan haberler, Andreas Papandreu1 nun Türkiye konusundaki talep, leri ve şikâyetleri konusunda bir cevap alamadığını ve "suskunluğun" tercih edildiğini ortaya koymaktadır. 4. "Suskunluğun" nedeni açıktır. Atina dışmdaki bütün AET başkentleri, artık kademeli de olsa Ankara ile ilişkilerin düzeltılmesinden yanadır ve Yunan istan'ın surekli olarak Türkiye konusunu gündeme getirmesınden bıkmışlardır. Bu yuzden dün, hemen butun yetkili ağızların açıkladığı gibi, "Yunanistan engeline rağmen" AnkaraBruksel ilişkilerinin normalleşme sureci devam edecek ve 16 eylülde Ortaklık Konseyi toplanacaktır. 5. Lahey'deki Yunan "çıkışının" tamamen boşa gittiği izlenimini de edinmek yanlış bir yargı olacaktır. Papandreu, surekli olarak Türkiye sorununu gundeme getirerek AET'den bir şeyler elde etmek istemektedır. Bu*'bıkkınuk" verebilirse de, orta ve uzun vadede "Artık Yunanistan için de bir şey yapalun" tezine de ağırlık kazandırabılir. Siıekim Atina'nm genel Ortak Pazar politikası bunun uzerine kurulmuşıur. Üstelik, Yunanistan, her şeye rağmen bir Ortak Pazar uyesidir ve Türkiye ili ilişkileri engellemek için elindeki bütün karüarı henüz kullanmamıştır. Bu arada, özellikle Kıbrıs sorununun "uluslararası bir konu" olduğu tezine bazı AET uyelerı hassastır ve oncekı akşam Papandreu tarafından altı çızilen bu durum, bazı başkentler tarafından lekrar gözden geçirilecektir. 6. Yunanistan, AET bunyesi içinde yeni bir müttefik kazanmıştır. Bu müttefik, AET Komisyonu Başkanı Jacques Delors1 dur. Komisyonun obür Fransız üyesi ve şimdiye kadar "Türk düşmanı" olarak tanımlanan Clautie Cheysson yeni konumuyla Delors'un yeni konumu çelışmektedir. Bu değişikliğin nedenlerı konusunda kesin bir şey söylemek şimdilik mümkün değılse de, Ankara aleyhtarı bir Delors'un yeni yeni ısmmaya başlayan ilişkilerde fazladan bir engel oluşturacağı açıktır. ALKOL ve UYUŞTURUCU kullanmanın tek anlamı bilerek intihardır. YEŞİLAY
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear