Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 20 HAZİRAN 1986 OLAYLARIN ARDENDAKI GERÇEK UĞUR MUMCU GOZLEM MUŞERREF HEKİMOĞLU ANKARA,,,ANKA (Baştarafı J. Sayfada) milerinin ve şarapnel parçalannın yağmuru altında kalan çevrede can kaybı olmaması mucizedir. öyle anlaşılıyor ki "görünür kaza"lara açık bir toplum oldukça yurttaşlanmız "görünmezkaza"!ann tehdidi altında yaşamayı sürdüreceklerdir. Geçmişte olduğu gibi bugün de durumda bir değişiklik yoktur. Kaza ertesinde ilk heyecan yatıştıktan ve ölüler toprağa verildikten sonra olaylar unutulacaktır. Soruşturma ve kovuşturmalar uzayacak, konu sıcaklığım yitirecek "üginç" olmaktan çıkacakttr. Yeni bir "görünür kaza"ya kadar "eski hamam eski tas" yaşayışımız sürecektir. Elbet kaza denen olay yalnız Türkiye'de olmuyor. Ama gelişmişlik düzeyi yiiksek ülkelerdeki kazalarla bizimkiler arastnda bir nitelik farkı var. "thmal" denen bela her gün, her saat, her dakika aramızda dolaşıyor. (Baştarafı 1. Sayfada) Paillard Oda Orkestrasrnın konseriyle açılıyor. Kemancı G«rard Jarrynin de solist olarak çalacağı konserde Hıendel'in Re Minör Konçerto Grossosu, Mozart'ın tki Piyano lçın Mi Bemol Konçertosu ve La Majör Keman Konçertosu seslendirüecek. Bu yı! 21 temmuz gününe kadar sürecek olan tstanbul Festivali, sanatseverlerin büyük ilgjsiyle karşılaştı. Özellikle Dirty Dozen Caz Toplulugu, Oscar Pelereon ve Uçlüsü, Keith Jarrett ve Uçlüsü, Jotan McLanghlin ve "Mahavishnu" Orkestrası gibi caz dünyasırun ünlü solist ve topluluklannın Istanbul'a gelmeleri, gençlik kesiminin de feslivale büyuk ilgi gösterroesine yol açtı. Ancak bir süre ünlü caz ustası Stan Getz'le de çalışan Brczilyalı gitarcı Baden PtnveH'ın son aıtda gelemeyeceğini bildinnesi üztıntü yaratti. 14. Uluslararası lstanbul Festivali, Atatürk Kultür Merkezi, Aya trini, Açıkhava Tiyatrosu, Rumelıhisan, Spor ve Sergi Sarayı, Taksim Sahnesi, Topkapı Sarayı, St. Antuan Kilisesi, Aynalıkavak Kasrı, Yıldız Sarayı ve Gulhane Parkı'nda klasik Batı müzıği konserlerinden Aşıklar Şöleni'ne kadar uzanan çok çeşitli sanat etkinliklerini kapsayacak. Müzikseverler, Hamburg Senfoni Orkestrası ve Çek Filarmoni Orkestrası gibi iki büyük topluluğun yaru sıra JeanFrançois Paillard Oda Orkestrası, Enesco Dörtlüsü, Amadeus Uçlüsü, Franz Schubert Dörtlüsü, The Academy of Saint MartinintheFıelds, Michala Petri Uçlüsü, Mos^kova Virtüozları ve Salzburg Mozart Solistleri gibi dünyaca ünlü oda müziği topluluklarını dinleme olanağı bulacaklar. Avusturyalı piyanist PanJ Badur»Skoda, Sovyet piyanist Lazar Berman, Kübalı gitarcı Rey Guerra, Yugoslav piyanist Ivo Pogorelich, Sovyet kemancı Vladimir Spivnkov, Amerikalı gitarcı Kllot Fisk ise festıvalin düzeyini donıklara eriştirecek virtüozlar arasında. Festivalin vokal müzik bölümünde, yıllardır yurtdışında yasayan dünyaca ünlü sopranomuz Lcyla Gencer'i Aya trini'de bu yıl da dınleyebileceğiz. lstanbul Festivali'nin tiyatIO böluınü de defisik türlerden örııekler içeriyor. Çalısmalannı uzun \uredir ABD'de sürdüren tiyatro sa[latçmuz Çiğdem Sefaşık, Şehir Tiyatrolan'nca sahnelenen Euripides'in Cnlt1 tragedyası "Medea"da oynayacak. Mehmet Ulosoy'un 1972'de kurduğu Theatre de Liberte (özgurlük riyatrosu), Henüngway uyarlaması "Ihtijar Adam ve Detıiz"i sunacak. Ingiliz Trickster Tiyatro Topluluğunun yanı sıra Amerikalı sanatçı IreDC Worth de tek kişilik bir gösteri yapacak. Ankara Devlet Tiyatrosu, ShaVespeart'in'HırçınKu"ını Yücd Erten' yönetiminde sahnelerken, Ankara Sanat Tiyatrosu Henrik Ibsen'in "Bir Halk Düşmau"nı oynayacak. Teatro D'Arte ise ttalyan tiyatro sanatından bir ömek sunacak. Festival bu yıl bale ve dans sanatlan açısından da oldukça zengin. Mario Maya Flamenco Dans Tiyatrosu, bu ytl tspanya Iç Savaşı ve ünlü Ispanyol ozan Federico Garcia Lorca'nın ölumünün 50. yıldönümü dolayısıyla ozanın metinlerinden oluşan bir programla geliyor. Paris Caz Balesi, caz müzigine diayalı ilginç ve özgun bir prograrn sunacak. Değişik uluslardan sanatçıları bir araya getiren Karlsruhe Danza Viva Bale Toplulugu ve Moskova Devlet Klasik Balesi, bale sanatırun yetkin örneklerini kentimıze getirecek. Bu yıl tstanbul Festivali kapsammda 14 de sergi açılıyor. "Ulaslararası İslanbul Keslivali ve Sinetna Günleri 86 Afiş Vanşmas Sergisi", "Burhan Doğança) Resim Sergisi", "Öncii Turk SanaUndan Bir Kesit" sergisi, "Birleşmiş Ressamlar vt Heykeltıraşlur Dernegi Karma Resim Sergisi" ve "Son 40 Yılın tngiliz Heykelciliği" sergisi Atatürk Kültür Merkezi'nde yer alacak. Taksim Belediye Sanat Galerisi'nde iki sergi var: İngiliz Kultür Heyeti'nin işbirliğiyle düzenlenen "70 Fotofr s f sergisi ve Gültekin Çizgea'in 'tslanbul GMntü|u" fotograf sergisi. Japon sanatçı Takuo Kalo'nun seramik sergisi Topkapı Sara>ı'nda izlenebilecek. "Giiniiınüz Sanatçıhtn 7. tstanbul Sergisi" Resim ve Heykel Müzesi'nde açılacak. "Güngör Kabakçıoğlu Resim Sergisi" Anadolu Bankası Sanat Galerisi'nde, "VValter Fölser Resim Sergisi" Yıldız Üniversitesi Sabancı Kütüphanesi'nde, "Folo Gen Fotograf Sergisi" Destek Sanat Galerisi'nde, "Ostnanlı Sarayında Yabancı Ressamlar II" sergisi Dolmabahçe Sarayı'nda, "Esin Yılmaz Folklorik Kreasyoolar ve Elişi Sergisi" Anadolu Bankası Sanat Galerisl'nde izlenebilecek. T.G.S.Y.O Geçici Mezuniyet belgesini kaybettim. Geçersizdir. ZEKAİ BOSTANCI Festival (Baştarafı 1. Sayfada) yaparken, doğan kızının yıllar sonra aynı yerde bir sıyasal suç sanığı olarak tutuklu kalacağını, bileklerine kelepçe takılarak duruşmalara getirilip götürüleceğini? Kurtuluş Savaşı'nda Fransızlara karşı "Doğan" adıyla direnişleri örgütleyen bu Kuvayi Milliyeci, kızının askeri cezaevlerinde tutuklu kalacağını söyleseler inanır mıydı? Atatürk'ün ve İnönü'nün bu yakın silah arkadaşı "Orhan" adlı torununun evtenme törenine damadı Ahmet ile kızı Reha'nın katılamayacaklannı, çünkü her ikisinin de cezaevlerinde tutuklu olacaklarını bilse acaba ne düşünürdü? "Bir Ses" Reha İsvan'ın tutukluluk günlerini anlatan bir kitap. Yalnızca bir kitap degil bu. Sanki bir dönemle iigili "vicdan muhasebesi tutanağı..." Zeynep Oral'ın romansı anlatımı ile Reha isvan ile direniyor, Reha İsvan ile onurlanıyorsunuz. Selimiye Kışlası'nın geniş merdivenlerinden aşağrya inerken, yanına çok güzel, gösterişlı bir kadın polis yaklaştı. Sıcak bir gülümsemeyle, 'Özür dilerim, size kelepçe takmak zorundayım' dedi. Mavi gözlü, kalın kaşlı, saçlarının önü belli belirsiz ağarmış kadın kollannı uzattı, 'Buyurun, hemen kelepçeleyin' deyip ekledi: Onlar benim onur bileziklerim.' 1982 yılının 27 şubat günüydu..." Reha İsvan'ın cezaevi günlerinde ve zaman zaman çocukluk anıları ile yaptığı çağrışımlarda bin gerçek anlatılıyor. "Baba, bu ne bayrağı?" "Yunan bayrağı kızım." "Düşman vapuru, düşman vapuru" diye bağırıyordu küçük kız. Baba, kızını karşısına oturtup anlatmaya başladı: Ulusların, halklann bırbirlerine düşman olamayacaklarını, savaşların temelinde nelerın yattığını anlattı... Baba emekli Korgeneral Kemal Doğan, soyadını Fransızlara karşı direnişte kullandığı "kod adr"ndan almış. Nazım'ın "Kavgadan önce Kartal'da bahçıvandı / kavgadan sonra Kartal'da bahçıvan" dediği türden bir Kuvayi Milliyeci'ydi General Kemal Doğan. Hayatta bir 'WıMa$ac/"olmamıştı. Dikili ağaçları yalnızca çocuklarıydı. Düşünün Osmanlı İmparatorluğu'nun her sınınnda savaşmış, 44 yıl bilfiil askerlik yapmış, 6 yıl milletvekilliği yapmış, milli kahraman diye anılan, ismine türküler yakılmış, çeşmeler yapılmış, ordulara komuta etmiş babamın, başını sokabileceğı bir evi olmadı... "Televizyonlu kaçakçı koğuşlan" ve yoksulluğun hüküm sürdüğü "siyasiler koğuşu", "hoşgeldin dayaklan" açlık grevleri ve kaçakçılar koğuşundan siyasi koğuşuna geçtiği gün. Neden Sonra onu fark ettiklerinde koğuştaki 40'a yakın kişinin içinden, 'O, sosyal emperyalisttir, bir arada olamayız' diyen ya da 'yok demokrattır', 'yaşlı başlıdır, zararsızdır' diyen olacaktı. Reha İsvan'ın sesi bir kadın aydınımızın onurlu ve dirençlı sesidir. Bu seste yılgınlıklara, dönekliklere, kaypaklıklara verilen tok ve yalın yanıtlar da gizlidir. Ve bu ses, kelepçelerden, ranzalardan, zincirlerden, demir parmaklıklardan yankılanıp, "kulakları sağır olan yüreklere" kadar ulaşmaktadır. "Bir Ses" kitabını okuyup, son sayfasını kapattıktan sonra yüreğinizde nice cezaevi koğuşlan açılıyor. Ve o koğuşlardaki ranzalar ve siyasal tutuklular ve kelepçeler ve zincirler. Ve o acılara gömülüp, bir "ses" arıyorsunuz yalnızca bir "ses" dirençli, onurlu ve yürekli bir ses... Selam! Geceyarısına doğru telefon çaldı. Kalbim çarparak açtım. Selam, dedi. Kimin sesi derken, bir solukta ekledi. O kelebekier yakanızdan eksik olmasın; yeni çıktrm içerden, bu selam bir vicdan borcuydu... Telefonu kapadı. Sevinçle bağırdım. Bizi renkli bir kelebek ya da bir karikatürle selamlayan delikanlılardan biri, özgürlüğüne kavuşmuş demek! Pencereyi açtım, geceyt kokladım, ıslak toprak ve ot kokusu var havada. Gökte yıldızlar parlıyor. Biraz önce bana "selam" diyen delikanlı da yıldızları seyrediyor belki. Yollarda yürüyor, özgürlüğün tadını çıkarıyor. Pekiy sonra, yolu nasıl sürecek, nasıl bir yaşam bekliyor onu, hangi koşullar, hangı duvarlar? Düşünürken gece yeniden karardı, pencereyi kapadım, ışığı yaktım. Cihat Burak'ın mavi kedisini seyrettim. Bu mavi kedi yeni geldi istanbul'dan. Kalamış'ta bir sabah denizden çıkmış gibi, güneşin parıltısı var tüylerinde. Orhan Peker gibi Cıhat Burak da kedisever bir sanatçımız. Bu mavi kediyi de nasıl severek, okşayarak yaptı kimbilir!.. Güzel ürünler ancak sevgiyle oluşuyor • * • Geçen akşam Büyük Tiyatro'da izlediğim bale gösterisi de başka bir sevgi ürünü. Konservatuvar yöneticilerinin ortak kalp çarpıntısını duydum o gösteride. Bale bölümünün küçük öğrencileri çok güzel dansettiler. Aşağı yukarı bir yıllık çalışmanın sonucu bu gifisterı. Belli düzeyde bir egitimle "Gisele" gibi çok güç bir baleden sahneler oynanabiliyor. Biraz şaşırtıcı görünüyor ama konservatuvarın kulisini yaşayanlar yadırgamıyor. Başta Ersin Cnay, birçok öğretim üyesi, konservatuvarı özlenen düzeye ulaştırmak için vargüçleriyle çalışıyorlar Sevgiyle, özenle, başarmak kararıyla çalışmanın sonucu bu. Ders yılı sona ererken verilen başarılı konserler, gösteriler başka türlü gerçekleşmezdi. Ankara konservatü'varı aracıyla, gereciyle, yerli, yabancı öğretim üyeleriyle . çağdaş bir yönteme gırmış bulunuyor. Kimi zaman kaşla göz arasında doçent ya da profesör olanlar da var ama, belli bir düzeyin altında kalanları zaman eleyecek elbet. Yoksa çağdaşlık ılkesı yozlaşır. Beyaz giysiler içinde danseden küçük kızları seyrederken bir yandan da öfke bastı doğrusu. Küçük başlarına örtüler saran kızları düşündüm. Konservatuvara girmek olanağını bulsalar onlar da ne güzel danseder kimbilir. Yandaki locada Sovyet ve Polonya elçileri oturuyordu Bale bolümünde Bolşoy Balesi'nden üç öğretmen var. Onlarla konuşurken Sovyetler Birliği'nde seyrettiğım baleler canlandı gözümde. Maja Prınseskaya'yı da gördüm Gisele balesınde. Altmışına merdiven dayamış bir kadın, hâlâ dansediyor. Kübalı Alicia Alonse de» öyle değil mı? Gözleri gormese de dansediyor, dansederek yaşıyor belkı de... Ersin Onay söyledi: Ankara Konservatuvarı'ndaki öğrenci sayısı üç yüzlerden dokuz yüzlere ulaşmış bir yılda. Belli giderek artacak. İşte o zaman sahnelenmizde yeni yıldızlar parlayacak. Üç beş kişi arasından değil, yüzlerce, binlerce aday arasından seçilecek konservatuvar öğrencileri. Anadolu illerinde, kasabalarda, köylerde nice yetenekli çocuk var kimbilir. Ama o yetenekten kimsenin haberi yok. Olsa, sanat dünyamız bir yediveren gülü gibi çiçeklenir durmadan Yediveren gülünden cezaevinin avlusuna düşen çiçeğe kaydı düşüncelenm Belkı ammsarsınız, bu köşede yazdım Avludaki delikanlıya soruyor çiçek: Sen senin için düştüm, sen niçin duştün buraya? Biraz önce bana "selam" diyen delikanlı bu soruyu yanıtladı mı acaba? Ya ötekiler, hâlâ içerdekiler, özgurlük özlemini kelebek kanatlarında boncuk boncuk işleyenler. "Selam" diyen delikanlı yollarda hâlâ yürüyor belki de. Ya da evinde, anacığınm göğsüne yaslanarak uyuyor Annesı onu nasıl kucakladı acaba? Burada bir bıçak saplanıyor yüreğime, kuşkuyla, korkuyla ürperiyorum. Delikanlı, evinde özlemini dindırebildi mi, sıcacık bir yatağın rahatlığını hissedebildi mi, sevgiyle kucaklandı mı, ya da çevresiyle yabancılaşmanın eziklığini mi duydu? "Dısardakilere Sevgilerle" sergisinin sevecen çizgileri canlanıyor gözümde. Ozgürluğe kavuşmanın sevincı solarsa, diye korkuyorum. Geceyarısı bana "selam" diye leşekkürle seslenen delikanlı ve arkadaşlarına "hoş geldiniz" demeye çağırmak istıyorum herkesı. Şu günlerde siyasal yasaklar kalkarken, TV ekranları eski politikacılara açılırken, herkes "fioş geidin" diye bayram ederken onlara yüz çevirmek çok ters geliyor bana. Cihat Burak'ın mavi kedısine bakıyorum yeniden, tüyleri yumuşacık parlıyor Okşamayı unutanlar, durmadan tırmalayanlar arasında, bu mavi yumuşaklığın başka bir güzelliği var. • •• SHP Genel Başkanı Erdal Inönü Çağdaş Gazetecıler'ın kongresmde kısa ama özlü bir konuşma yaptı. Atatürk'ün bir sözünden alıntıyla, yaşamda en gerçek yol göstericinin bilim, en yanıltıcı yol göstericinin de korku olduğunu söyledi. Özgürlüğü kısıtlayanlann korkusunu vurguladı. Güzel bir saptama. Korku bastırınca olaylar da saptırıyor. sevgı nefrete, dostluk düşmanlığa, sevinç gözyaşına dönüşüyor; okşayan değil, tırmalayan eller çoğalıyor. Özgurlük yolu yürekle aşılıyor ancak... Kapahçarşı'ya silindir g girdi py fll ' li b i l ABD ile tekstil yine kotalı iBaştarafı 1. Sayfada) 1986 ile 1 Temmuz 1987 tarihleri arasında geçerli olacak ilk bir yıllık dönemde, Türkiye'nin 12 kalem tekstil ürilnü için kotalar yüzde yüze yakın bir oranda antınldı. Ancak ikinci yıl söz konusu kategorüerde yapılacak ihracat artışı, yüzde 6 ile yüzde 4 arasında değişen oranlarda sınırlandı. Böylelikle Türkiye Amerikan pazanna ginşte kota sınırlamasıyla karşı laştığı 12 kalemde, ilk yıl, önemli bir artış sağlavacak. ancak bunu izleyen ikinci yıl, gönullü olarak en çok yüzde 6'lık bir artışla yetinmek durumunda kalacak. Söz konusu otolimitasyon anlaşması miktar üzerinden vapıldığından, saglanacak artışın parasal olarak değeri şimdiden kesin olarak tahmin edilemiyor. Bununla birlikte konuyla iigili çevreler, yapılan kaba hesaplamalara göre yalnızca sözkonusu 12 kategoride ilk yıl için 130 milyon dolara yakın bir artış saglanabileceğini beürttiler. Gecen yıl gerçekleşen 130 milyon dolarlık ihracatın 70 milyon dolarlık bölümünü, anlaşma kapsamına alınan 12 kategori oluşturrnuştu. Bu durumda, ilk yıl yüzde yüze yakın bir kota artışı sağlanacağından, bütün kotaların doldurulması halinde Türkiye'nin 12 kalemdeki ihracatı 130 milyon dolar artarak 200 milyon dolara kadar ulaşabilecek. ikinci bir yıllık dönemde ise Türkiye kendi kendini sınırlama nce asfaltlanıyor. Dün Kapauçarşt'yı gezen yerli ve yabancı turistler, şu gorüntüyle karşılaştılar: Belediyeye ait iki kamyon, kocaman gürültülerle dönen ve yerdeki asfaltı düzelmeye çalışan silindir makinesi ile ellerindeki küreklerle asfalt işçileri... (Fotograf: ESAT PALA) CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baştarafı 1. Sayfada) sonra okuduklarım 12 saat öncesinden yaşamak kesin kanıtla•ra demeçlere dayanmadığı halde Kimı bılgilerin doğruluğunu sezip öğrenmek Özal'ın elimizden alamadığı, fiyat bindiremediği günlük gıdamız. "Kafayı nasu boşaltacağız " bu da ayrı bir soru. Başbakanımız sayesinde dinlence yerinde bundan yoksun kalacağız. Baksanıza gazeteterin bir bölümüne, kanalları bol olsun TFT'mize. Hani bizim gazetedeki iç bünye söyleşileri, bilgi alışverışleri, çalışan herkesin olaylara bakış açısındaki sağlıklı irdelemeler olmasa kafayı boşaltmak için tatile giderken Başbakanımızın "Halk ne ucuzluk istiyor ne de demokrasi, halk sadece beni, Özalh istiyor" sloganına inanıp, dolu dolu yaşayıp dinleneceğiz. Halk ucuzluk istiyor mu ? EveL Ama fiyatlan bir tiirlü aşağı çekemediği için özal istemiyor. Türkiye "gölgesiz demokrasi" istiyor mu? Evet. Fakat Sayın Başbakanımız gölgeli demokrasinin serinliğinde yaşamaya o denli alıştı kı günlük güneşlik bir siyasal sisteme pek yanaşmıyor. SHP'nin önderliğinde Meclis'te grubu olan öteki muhalefet partilerinin güçbirliğine doğru attıkları adımlar giderek güçleniyor. Güçbirliğindeki amaç, siyasal gündemin ilk iki maddesini kaldırabilmek için ortak davramşlarda bulunmayı içeriyor. 2969 sayılı yasayla Anayasa'nın 4. maddesinin kaldırılmasım hedef alıyor. Muhalefetten gelen bu ortak isteğe Sayın özal'ın yanlı olmasını beklemek elbette zor. Olayın bir de Çankaya yönü var. Erdal Inönü ile yaptığı son aylık söyleşide Çankaya'nın 'geçici 4. madde MectisHn isidir" dediği yetkili çevrelerce doğrulandı. Buna karşın Çankaya'nın bu konuda açık seçik tutumunu ne zaman sergileyeceği belli değii. Çünkü Çankaya'ya yakın kaynaklardan Cumhurbaşkamnın "bu konuyla doğrudan ilgilenip görüs büdirmek yerine istek doğrultusundaki geüşmeleri izJemeyi yeğlediği" haberleri geliyor. Aslında bu konudaki girişimler başanya ulaşırya da ulaşmaz, burası bir başka değer açısına girer, aslında sorun siyaset adamlarının "niyetini" göstermesi sorunudur. Demokrasiye ne denli yatkın bir anlayış sahibi olduklarını ortaya koyabilmeye yöneliktir. Oysa iktidar önde gidenlerinin "bizim rakibimiz yok, hiçbir partidtn de korkmuyoruz " gibi kabadayıca sOzlerinden sonra siyasal yasaklıların meydan okumalanna hemen yanıt vermesi "buyrun girin seçime, düerseniz yeni partiler de kurun, ama ANAP hep iktidarda kalacak" demesi beklenmez mi? En azından insan hakları, insana saygı yönünden siyasetin ahlaki sorunu olarak hodri meydan haykırışlarına somut davranışla yanlı olması gerekmez mi? İktidar için gerçek demokrasinin gerçek kurallanmn yerleşmesi pek önemli değil. Songezisinden edinilen izlenimlere bakarsak Sayın özal için demokrasi, dağından taşına 12 yaşmdaki gencine kadar "ANAP'a oy mu, değil mi?" anlayışıyla özdeşleşmiş. Seçmen yaşının 18'e indirilmesine yanlı olurken öylesine bir gerekçe sıralıyor ki, bu yargıyı pekiştiriyor doğrusu. Başbakan 'Eğer seçmen yası I8'e inerse kendisini çok sevdiğine inandığı 12 yaşlanndaki gençler altı yıl sonra 'oy olup' ANAP'i destekleyeceklermis". Sayın Başbakanın demokratik. anlayısı işte bu sorunlan bu denli basite indiren mantik karşısında Batılı kişiler de gelmiş Ankaraya "Başbakandan demokrasinin geleceği için doyurucu yanıtlar alamadıklannı"söylüyorlar. Üç yıldır söylemekten boğazımız kurudu. Türkiye'deki rejim gelişmelerinden sonuç çıkmıyor. tktidarın gölgeli demokrasiden vazgeçmesi beklenmiyor diye her gün yazmaktan daktilodaki şeritler eskidl Şimdi Batılılar 'gölgeli demokrasVden söz ediyortar ya maşallah. Eski siyasetçilere yasaklann kalkmasım isteyen Batılı parlamenterler "kimi seçip kimi seçmeyeceğine Türk halkı karar verir" demişler. Oysa aynı Batılı parlamenterler Türkiye'de seçim öncesi partiler kapatıhrken, askeri yönetimin onayladığı bir Meclis oluşurken, Türkiye'de demokrasi yolunda "büyük adımlar atüdığtnı" buralara dek gelip söylemişlerdL Kafamı boşaltmasına boşaltayım tatilde, ama gazetelerin üçüncü sayfaya koydukları, adeta gözlerden kaçırılan, içeriğinde ülkedekı olumsuz gelısmeleri bir kanıt gibi önümüze seren şu haberi nereye atayım. Oruç tutmadığı için öğrenciyi sınıfta bırakan öğretmen devlet okullarında! Yok efendim yok! Kafamı kolay kolay bosaltamam. Türkiyenin laiklik yolunda sağlam adımlarla ilerlediğine nasıl inanayım? tnananlar varsa beri gelsin! I Küçükyalı, Adatepe'de deniz ve ada manzarah 120 m : kalorifersiz lüks daire satılıktır. Tel: 359 98 20 Bu öneri paketinin daha sonra geri alınmasına karşılık, özal hükumeti tekstilde karjılasılan engellerin tumüyle kaldınlması yolundaki talebinden geri adım atmamış, Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu, üsler anlaşması pazarlıgı çerçevesinde George Shultz'a gönderdiği bir dizi mektupta, tekstil konusunda ABD ile AET arasında geçerli olan bir centilmenler anlaşmasının uygulanmasını, başka bir Türk tekstil ürünlerinin herhangi bir kota sınırlamasıyla karşılaşmadan serbest bir şekilde Amerikan pazanna girebilmesini istemişti. Halefoğlu, müzakere pozisyonunu tekstile konan butün engellerin kaldınlması üzerine kurarken, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarı Prof. Ekrem Pakdemirli ise miktar anlaşması üzerinde ABD ile müzakere yürütmekteydi. Dışişlerinin devre dışı kaldığı (Baştarafı 1. Sayfada) dönük ne zaman biryazı gönder bu müzakereler, hafta başında iki yılzıne'nin üst duzey burokratlan se hep aynı noktayı vurguluyor lık bir otolimitasyon anlaşmasıyla sove Hazine Müsteşan Ekrem ve "Geün centilmentik anlaşması nuca bağlandı. Vanlan anlaşma, başPakdemirü toplantı masasımn yapalım. AET ülkelerine tanıdı langıçıa belirlenen müzakere pozisçevresinde oturuyorlar. Telefon ğımz kolayhklan bir MATO ül yonunun oldukça gerisine düşerken, çalıyor... Dışişleri Bakanı Vahit kesi olarak bize de tanıyut ve her ilk yıl için önemli bir artış getirdi, anHalefoğlu Başbakan Özal'ı Katürlü ihracat sınmnı kaldınn" cak sonraki yıl için sembolik bir artışla yetindi. nada'dan arıyor... diyordu. Tekstil anlaşmasının parafe edilŞimdi ne oldu? Türkiye SaHalefoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Shultz ile görüşmüş ve bir vunma Işbirliği Anlaşması nede mesiyle birlikte, üsler anlaşmasının niyle elinde tuttuğu çok önemli kaderının bajlandıjı tekstil pazarlıkonuda özal'a bilgi vermek ihbir kozu yitirdi. Amerika bu gı da iki yıl için en ryimser tahıjıintiyaam daymuştur. özal telefonönemli kozu "çok ucuza kapat lerle ancak 200 milyon dolarlık bir da bir süre Halefoğlu'nun kenartışla bağlanmış oldu. tı". Üstelik özal'ın hersefer vurdisine verdiği bilgiyi dinler ve teguladığı "Amerika'ya beş yılda lefonu kapatarak toplantıda buüç buçuk milyar dolar ihracat lunan Pakdemirli'ye dönerek, hedefliyoruz" sözü de askıda "Yahu Ekrem sen bana neden kalmış oldu. yanlış bilgi veriyorsun? Hani Amerika ile tekstil ihracatını ikiBu arada bir kopukluk daha üç katına çıkardığım söylemistin. ortaya çıktı. Hazine Müsteşan Şimdi Vahit Bey Shultz 'la görüş anlaşmayı Cenevre'de parafe ANKARA (UBA) Sovyetmüş ve Amerikalılar ikiyıllığına ederken, Dışişleri Bakanlığı'nın ler Birliği'nin Ankara'da görevli 320 milyon dolarlık tekstil ihrabundan hiç haberi yoktu. cattna izin verebileceklerini söyBakalım 1 temmuz günü An ticaret ataşesi Vladimir Kostikov Başbakan Turgut Özal'ın Sovyetlemişler. Shultz böyle bir önerikara'da Ekrem Pakdemirli tekstil ler Birliği'ne yapmayı düşündüde bulunanca Vahit bey bana da anlaşmasını imzalamak için mağü geziden önce, başta tekstil olnışmak ihtiyacını hissetmiş ve saya otururken yüzü "böyle bir simdi bunu aktarıyor. Sen Amemak üzere bazı ürünlerin alışvebaşansızUktan" dolayı gölgelerika 'ya gidip geliyorsun, anlaşma necek mi? rişinde görüş birliğine vanlmasıyaptık diyorsun, yanlış çıkıyor. nın yararlı olacağını söyledi. Onuarda sen ne yaptyorsun, sonKostikov, Batı'nın koyduğu kora neden yanlış bilgi veriyorta nedeniyle tekstil ürünlerüıi pasun?" dıyor. zarlamak bakımından sıkıntısı (Baştarafı 1. Sayfada) olan Türk işadamlannın Sovyet Türkiye ile Amerika arasında iigili hukumetlere iletildi. Hfilâ pazanna yönelmediğini belirtti. nerdeyse iki yıldır süren "tekstil göruşme masasında bu konuda Vladimir Kostikov, Türkiye ile pazarhğı" Cenevre'de varılan bir görıiş alışverişinde bulunmaya Sovyetler Birliği arasındaki ticari anlaşmayla sonuçlandı. 1 Tem hazmz" dedi. faaliyetler ve Sovyetler Birliği'nin muz 1986 tarihinden başlayarak 1 doğal gaz karşıhğında Türkiye geçerli olacak anlaşma 1 TemDüzenlediği basın toplantısınden almayı düşündüğü mallarla muz 1988 yılmda sona erecek. da konuşan Lavrov, Kıbns'ta iigili sorulan yanıtlarken Türk Anlaşmaya göre Türkiye ikiyıl Türk toplumunun varhğını kabul da Amerika'ya kota uygulanan ettiklerini ve adada adil ve iki işadamlanyla yaptığı ikili görüştoplam 12 kalemde en fazla 320 toplumun çıkarlan doğnıltusunmelere devam edeceğini söyledi. milyon dolarlık tekstil ihraç ede da bir çözüme vanlmasından yaKostikov konuya ilişkin olarak cek. Oysa Ankara sadece bu yıl na olduklannı vurguladı. Buyüşöyle dedi: 400 milyon dolarlık tekstil ihraç kelçi Lavrov, Kıbns sorununun "Doğal gaza karşılık Türkiye2' etmek amacını güdüyor. Hazine "iç" ve "dış" boyutu arasında den almayı düşündüğümüz malve Dış Ticaret Müsteşan Pakde farklılık bulunduğunu belirttiklar hakkında temaslar süruyor. mirli de tam bir buçuk yıldır her ten sonra şöyle konuştu: "Bizce Türkiye bizim istediğimizi değil, fırsatta "Amerika ile tekstil ko Kıbrıs'a ilişkin iç sorunlar top kendi uygun gördüğu mallan nusunda anlaştık " diyordu. Ge lumlararası, dış sorunlar ise topvermek istiyor. Biz ise özellikle çen şubat ayından bu yana Pak lanacak uluslararası bir konfetekstil ürünlerini almak istiyodemirü kim bilir kaç kez açıkla ransın çerçevesinde çöziımlenme ruz. Ekonomiden sonımlu yetkima yaparak "Tekstilde anlaştık " lidir". liler Batı'nın uyguladığı kotayı sözünü etmiştir? Ama sonuçta genişletmek, Türk işadamlannın Uluslararası konferansta Kıb"vanlan anlaşmamn boyutlan" daha fazla tekstil iiriinü satmans'taki yabancı üslerin kaldırıldün ortaya çıktı. Türkiye Amesuu saglamak için özellikle Ameması ve yabancı kuvvetlerin geri rika'dan istediğini koparamadı. rika Birieşik Devletleri'yle göriişçekilrnesinin yanı sıra garantörmeler >apıyorlar. Türk işadamAslında iş bu kadar hafif de lük sisteminin korunması sorunlan da Baü'daki bu girişimlere ğil. Yani sadece 'istediğini larının ele alınmasmın gerektiğikatıhyor. Ancak bizim iyi niyetni belirten Lavrov, "Ne gibi bir koparamamakla" kalmıyor. li yaklaşımlarımız görülmüyor. özal baştan beri ne söylüyordu? garantörlük sistemi üzerinde Biz Türkiye'nin satabilecegi kaDışişleri Bakanlığı baştan beri durdukianna" ilişkin bir soruya dar tekstil ürünü almak istiyoneyi savunuyordu? "Amerika ile "garantörlük sistemlerinin şekliruz. Bu konuda alışverişin tek ilişkilerde daha çok yardım ye ne uluslararası konferans karar baglayıcı tarafı malın kalitesi ile rine daha fazla ticaret" ilkesinin verir" karşılığını verdi. geçerli olmasını savunuyor ve tiKuzey Kıbns Türk Cumhuri fiyatıdır. Yoksa bizde kota falan caretin artmasmın en kolay yoyeti'ni tanımadtklarını da belir yok. Bu dunımu biiyıik isadamlu olarak da özellikle tekstil ih ten Sovyet Büyükelcisi, ülkesi ları Şarık Tara, Üzeyir Garih, racatının arltırüması üzerinde nin, Kıbns'ta tek, bağımsız ve tnan Kiraç, Fahir tlkel ve Erdoduruyordu. Bunun için de pazar bağlantısız, iki toplumun çıkar ğan Demiroren'le görüşen Sovyet lık "ytlda 400 milyon dolarlık lan doğrultusunda bir devletin yöneticiler kendilerine anlattılar. ihracatla" açılmıştı. Şimdi vankurulmasından yana olduğunu Başkalarına da anlalmaya çalışılan anlaşmayla bu amaç "yattı". yoruz. Bundan sonra da bu teda kaydetti. Ikincisi "Daha da vahim". Vladimir Lavrov, şöyle dedi: maslara devam edecegiz. AmacıÇünkü Türkiye Amerika ileyak"Uluslararası düzeyde ve Birleş mız, komsu ve dost iki iilke aralaşık on aydır yürütülmekte olan miş Milletler'de tek tanınan bir sındaki ticaret hacmini arttırmak, aynı zamanda Batı dünya"Savunma Işbirliği Anlaşmadevlet var, o da Kıbns. Adadaki sının kota koyduğu tekstilinize sı'na" bir yandan da "ticari iki toplum arasındaki sonınlann gözle" bakıyor ve "Amerika nasıl çözümlenecegi, federasyo mttşteri olmaktır. Çünkü bu, iki ülkenin de yarannadır." tekstilihracatında Turkiye'ye ne na dayanan ya da dayanmayan kadar fazla olanak tanırsa, sa bir devletin kunılması onlann biVladimir Kostikov, Sov^etler vunma anlaşmasında da ortak Birliği'nin Türk tekstil ürünlerilecegi iştir." noktaya varmak o kadar koSovyetler Birliği Büyükelcisi ne gerçekten önem verdiğini, bu laylaşır" diyordu. Amerika ile Vladimir Lavrov, basın toplantı ürünleri almak için bir heyetin Savunma Işbirliği Anlaşma go sında bir soru üzerine, geçen ey Türkiye'de incelemeler yaptığını rüşmeleri bu nedenle bir türlu ve aynntılı olarak hazırladıkları lül ayında Boğaz'da bir Sovyet ortak göruşe gelemiyordu. Amegemisi ile bir Turk askeri botu raporlannı So\yet yetkililere sunrikalılar "daha çok ihracat duklarını öne sürdü. Kostikov, arasında meydana gelen ve 5 olmaz" derken, Türkiye "Daha Türk gemicisinin yaşamını yitir isteyen her işadamına 10 günde çok tekstil ihracatını kabul edin" mesine neden olan kazada kusu vize vermeye hazır olduklarını, diye diretiyordu. Halefoğlu ABD Türkiye'den de vize konusunda run Türk botuna ait olduğuna Dışişleri Bakanına. bu konuya anlayış beklediklerini söyledi. inandıklarını savundu. yı kabul ettiginden, yüzde 6'lık artışla yetinmek durumunda kalacak ve bu kalemlerdeki toplam ihracat artışı 10 milyon dolarla sınırh kalabüecek. Yapılan hesaplamalara göre, iki yıllık anlaşma sona erdiğinde, Türkiye 12 kategoride ihracatını 210 milyon dolara kadar yükseltebilecek bu sırada henüz kota sınırlamasıyla karşılaşmayan diğer kategorilerin ihracatındaki artış oraru bugünkü çizgisıni LZlemeye devam ederse 2 yıllık dönemin sonunda Türkiye'nin ABD'ye toplam tekstil ihracatı 320 milyon doları bulabilecek. Bu şekilde bulunan 320 milyon dolar, geçen ay sonunda Kanada'nın Halifax kentinde yaptıklan göruşme sırasında ABD Dışişleri Bakanı George Shultz tarafından Dışişleri Bakanı Vahit Haiefoglu'na önerilen miktara eşit düşüyor. Shuhz'un tekstilde Türkiye"ye 320 milyon dolarlık bir pazar payı önermesine karşılık, Halefoğlu bu konuda baglayıcı bir tavır almamış ve rakamı hukümete ileteceginı bildirmişti. Hazıne ve Dış Ticaret Müsteşan Prof. Pakdemirli'nin müzakere ettiği anlaşma Türkiye'nin ABD ile yürüttüğü tekstil pazarlığındaki taleplerinin büyük ölçüde gerisine düşerken, ABD karşısında yürütülecek müzakere taktikleri konusunda da bürokrasi içinde farklı eğilimlerin bulunduğunu bir kez daha gösterdi. Üsler anlaşması pazarlıgı geçen ey lül ajonda acıldığında, Başbakan Turgut Özal, anlaşmayı bir pazarhk kozu olarak kullanıp özellikle ABD'ye tekstil ihracatındaki engellerin kaldınlmasını ve Türkiye'nin bu alandaki pazar payının mUmkün olduğu kadar genişletilmesini hedeflemekteydi. Bunun sonucu tekstil sorunu, üsler anlaşması pazarlığının en kritik başlıklanndan biri olarak ortaya çıkrruştı. Üsler anlaşması pazarlıgı başladıgında, Özal hükumeti ABD'ye ilettiği ilk öneri paketinde, Türkiye*ye ABD'ye ihracatında "En müsaadeye mazhar iilke" statüsü tanınmasını, böylelikle ihracatında karşüaşılan bütün engellerin kaldınlarak son derece geniş ayncalıklar sağlanmasını istemişti. ANKARA'dan YALÇIN DOĞAN Doğal gaz veririz tekstil ahrız Moskova Mermiler toplanıyor (Baştarafı 1. Sayfada) patlamaya yangının neden olduğunu söyledi. Yahşihanlılara korkulu anlar yaşatan ve kasabanın boşaltılmasına neden olan patlamalar kontrol altına alındıktan sonra dün yörede, tehlike yaratabüecek öteki patlamamış mermilerin temizlenmesi çalışmalanna başlandı. Ankara Valisi Cahit Bayar mermi temizleme çalışmalarının en geç bugün tamamlanacağıru söyledi. Vali Bayar, Yahşihan'daki kaza duyulur duyulmaz başta sağhk konusu olmak üzere her türlü önlemi aldıklannı bildirerek, "Çadırlara varıncaya kadar hazırlatmıştık" dedi. Bayar, bütün Yahşihan'ın kaza artıklan ile dolu olduğunu belirtti ve AnkaraSamsun yolunun hemen temizlenerek trafiğe açıldığını söyledi. vYahşihan'ın SHP'li Belediye Başkanı Halil Çavdar da Kırıkkale ve çevre kasabalara yerleştirilen Yahşihanlıların herhangi bir sıkıntılannın bulunmadığını, yiyecek ve barınma gibi güçlüklerle karşılaşılmadığını kaydetti. Bu arada, patlama sonrasında ortaya çıkan panik nedeniyle aileleri çeşitli yerlere dağılan Yahşihanhlann biraraya toplanabilmesi için belediye hoparlörlerinden anonslar yapılarak, belirli merkezlerde toplanmaları isteniyor. Başbakan Turgut Özal dün Cumhurbaşkanı ile haftalık görüşmesinden sonra bir soru üzerine, mühimmat deposundaki patlamanın aşın sıcaktan değil, otlann yanmasından kaynaklandığını bildirdi. Konuyu yakından izlediğini kaydeden Özal, "Araştırmalar devam ediyor. Eski sahada bulunan mühimmat MKE'ye teslim edffiyor. Onlar da belli yere ya gömiiyor, ya da imha ediyorlarmış. Verilen ilk bilgilere göre, patlamalar otların yanmasından olmuştur. Yani sahadaki tahrip edilmesi gerekli, kullanılmayan mühimmat patlamıştır. Yoksa askeri depolann patlaması diye bir şey yoktur" diye konuştu. Yahşihan mühimmat depolarındaki patlama ile iigili olarak Kırıkkale Nöbetçi Savcı Yardımcısı Fahri Ertunç soruşturmayı yürütürken, Genelkurmay Başkanlığınca da olayla iigili olarak bir soruşturmaya başlandı. Yahşihan mühimmat depolannda açıkta bekleyen hurda mühimmatın patlamasının sorumluluğu konusunda askeri yetkililer ile MKE yöneticilerinin farklı yaklaşımlar içinde olduklan belirlendi. Uzun süredir her türlü tehlikeye açık olarak bekletilen mühimmatın patlamasının başlıca nedeni "ihmal" olarak gösterilirken, Yahşihan'ın "çok büyük bir felaketin eşiginden döndüğü" belirtildi. Askeri yetkililer, askeri bölge içinde yer alan mühimmat depolarmdaki hurda mühimmatın uzun süredir aynı yerde bekletildiğini, ancak imha edilmesi için MKE'ye devirlerinin yapıldığını bildirdiler. Askeri yetkililer, hurda mühimmatı alarak gereğini yapmayan MKE'nin sorumlu olduğu görüşünü savundular. MKE yetkilileri ise, konunun kendileri dışında olduğunu bildirerek, "Patlama askeri sahada depolarda olmuş. Biz de radyo veT\'den duyduğumuzkadanyla biliyoruz. MKE ile patlamanın ilgisi yok. Bugünü kadar MKEden tek kişi tel örgünün içine girebilmiş degil" diye konuştular. DYP Genel Başkanı Hüsümettin Cindonık dün Kırıkkale1 ye gelerek olay sonrası yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldı ve evlerini terketmek zorunda kalan Yahşihanlılarla da görüştü. Cindoruk Kırıkkale'nin DYP'li Belediye Başkanı Ağabey Pehlivanh'yı makamında ziyaret ederek geçmiş olsun dileğinde bulundu. ALKOLLE arabaya binen sedye ile iner. YEŞİLAY