23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4MAYIS 1986 CUMHURİYET/7 Org. Evren: Anayasa taslagına baktım, bir diktatör getiriyor TBMM'nin tarihinde ilk defa hür iradesiyle birini seçmesini istiyoruz. Karışmak istemiyoruz. Bilgiç olmuyor, Batur seçilemiyor. îki parti niye yan yana gelip birini seçmiyor, anlaşılmaz. Halbuki TBMM'de seçebilecekleri insanlar var... Bu kitapta (anayasa), seçim sistemini mutlaka değiştirmek lazım. Bugün seçime gitsek ne olacak? Aşağı yukarı aynı sayıda gelecekler. Bu memleket ne çektiyse koalisyonlardan çekti. Aldılar o Erbakan 'ı hükumete, her şeyi berbat ettiler... Tutturmuş bir 'Batı KulüpL Eytül'e Beş Kala, "COneyt Arcayurek Açtklıyor" lo aUİ oian "Demokrasiye Dur12 dizjnin Eylül" adh kıtabının genif bir özetıdir. Cüneyt Arcayurek bu dizisinde nisan 1980 ile 12 Eylül 1980 tarihieri arastndaki olaylan antatıyor. Dizide döntmin Onde gelen kifileriyle yapılan çeşitti konuşmalartn yanı sıra, iist duzeydekı bau önemli lopUuUılctnn ilginç tutanaklannı da bulacaksnsz... a d h l 2 24 Nisan 1980. Genelkurmay Başkanı, "Biz kimseye anayasa ısmarlamadık. O taslak dolaylı yoldan bana geldi" diyor İki parti bir araya gelsin diyoruz. Gelecek de ne olacak? Birinci haftası kavga edecekler aralarında... Benim için çok şey söylediler. CHP zamanında, 'Ecevitçi' dediler. AP'nin beni cumhurbaşkanlığına aday gö'stereceğini söylediler... Çok, ama çok canım sıkıldı.. ı ORG. EVREN tdare laçka, olur mu, böyle sürer mi? Genelkurmay Genel Sekreterliği, Evren'in beni 24 Nisan 1980 Perşembe gunü saat 10.00'da kabul edeceğini bildirdi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, "... Biz kimseye anayasa ısmarlamadık..." dedi. Orgeneral Evren'le yanm saatlik goruşebileceğimiz söylenmişti. Ancak Orgeneral Evren, bir saat zaman ayırdı bana. Çok nazikti. Sigara verdi, yaktım. "... Cumhurbaşkanı seçilinceye dek hiçbir gazeteci ile gönışmeyecektim, ancak Le Monde muhabiri>le gorüşünce karanmı değiştirdim..." dedikten sonra, "konuşmanın bir demeç olmadığını, söyleşi sınırları içinde kaJmasını istedigini" soyledı. Açıkyureklilikle, "Arcayurekie göriıseyim, dedim. Hem siyasi kulisi alınm, hem de sohbet ederiz diye duşundum... diyordu. Orgeneral Evren'e dilimin döndüğünce bir "dunım özeti" sundum, soru içindeydi: .. Ordunun bir anayasa taslağı ısmarladığı, bu taslağm Adnan Başer Kafaoğlu ve Coşkun Kırca tarafından hazırlamp Silahlı Kuvvetler'e verildiği gibi kimi söyientiierin siyasal kulislerde dolaştığını beürttim. Oysa, yeni bir anayasa ya da anayasa değişikliğinin, TBMM'de üçte iki çoğunluk gerektirdiğini, C H P önderi Ecevit'in sürekli söylediğine göre partisinin böyle bir girişime kesinkes karşı olduğunu anlattım. Siyasal partilerden, özellikle CHP'den bir direnme gelince ordunun 'baskı' yapacağından söz edildiğini özenle ekledim. Orgeneral Evren, anlattıklarımla ilgili karşı görüşlerini söylemeden önce, " O siyasal kaos hiç bitmez" dedi. Bu vurgulamadan sonra konuştu: "... Biz kimseye anayasa ısmarlamadık. Kimseden anayasa taslagı istemedik. Sözii edilen taslak, dolaylı yoldan bana geldi, 'birine' vermişler, o da bana getirdi..." dedi. Genelkurmay Başkanı, "Şöyle bir baktım bu laslağa. Tek dereceli seçimle seçilecek cumburbaşkanına olağanustu yetkiler veriyor." dedikten sonra şu önemli eklentiyi yaptı: "... Ve.. bir 'diktatör' getiriyör..." "Evet cumhurbaşkanına olağanustu yetkiler veriyor, ordu desteğiyle bu yetkileri kullanmasını öneriyor" dedim. Orgeneral Evren, "... Olacak şeyler degil. Sonra anayasa hukukunu bilen 'bir siyasetçiye' verdim bu taslagı, incelettim, o da aynı şeyleri soyledi..." diye sürdurdu. SUahİı Kuvyeder'in bir numarası, KafaoğluKırca anayasa taslağını böyle ırdeliyor; işin önemli yanı, Kafaoğlu ile Kırca'nın 'ordu isteğıyle hazırlanan ya da ordu tarafından benimsenen' anayasaları havada kalıyordu. Daha sonra söz, TBMM'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden açıldı. 12 Eylül'e Beş Kala CÜNEYT ARCAYUREK 'Her on senede bir tekrarlanan 9 olayın başiangıcı 27 Mayıs'tır Bazen bir grup üniformalı, bazen de kumanda kademesi, ordunun tümünün adına ve müessesenin nüfuzunu kullanarak, devlete müdahale ediyorlar... 22 şubatta Talat Aydemir başarılı olsa idi, bu defa onun rejimi başlardı... 1 "Efendim, 27 Mayıs 1960 darbe miydi, ihtilal miydi, müdahale miydi? 12 Mart mubtıra mıydı, müdahale miydi, darbe miydi? 12 Eylnl'e, ordu yönetfcikri önce "müdahale" dediler. Daha sonra ve en son olarak, "demokrasiyi kollama ve koruma" adını verdiler. Size göre, darbe mi, müdahale mi, demokrasiyi koruma ya da kollama mı?.. lsterseniz, böyle baştayalım efendim..." DEMİREL "Evet, siz yıne bunun başına koyacağınızı koyun. Nasıl isterseniz öyle koyun. Tabii ki, gerek 27 Mayıs 1960, gerek 12 Mart 1971, gerekse 12 Eylül 1980 olaylan diyelim... 'Herhalde demokrasinin devamıdır, normal rejimin devamıdır' denecek cinsten olaylar değildir. Bunlar bana göre her üçu de buyuk bunalımlardır. Adına ne derseniz deyiniz. ama konuşmanın burasında söylemek isterim ki, 'asker, ordu, Silahlı Kuvvetler..' tabirleri, tarifleri, kelimeleri gectiği yerde kastımız, askerin tümü, ordunun tümü veya Silahlı Kuvvetler'in hepsi değildir. Asker, ordu, Silahlı Kuvvetler, bu üç kelime eşanlamda zaman zaman kullanıhyor. Bilhassa bu meseleler konuşulduğu zaman, bu buyük müessesenin Türk devletinin fevkalâde mümtaz bir müessesesinin nüfuzunun aslında, siyasi meselelerde kullanılmasının, bu müessesenin tümuyle bunun içine girdiği anlamına alınmaması lazımdır. Bir ayrım yapmak istiyorum. Bu aynmı da, hakşinas olmak için yapmak istiyorum. Objektif olmak için yapmak istiyorum. Aslında Silahb Kuvvetler adına bu çeşit olaylara girenler, Silahlı Kuvvetler'in tümünün nzasuu, muvafakiyetini alarak giriyor değillerdir. Çünkü buna imkân yoktur. Silahlı Kuvvetler müessesesi, disiplin müessesesidir. Silahb Kuvvetler'in çeşitli kademelerinde görev yapmakta olan zevat, devletin üniformalı, maaşlı memurlarıdır. Bu işlerin içinde olanlar, görev yapmakta olan muhterem kişilerin her birisine gidip, 'Şöyle mi yapahm, böyle mi yapalım?' diye sormadan, onların tümü adına hareket ediyorlar. Bazen bir grup üniformalı, bazen de kumanda kademesi, onlann tümünün adına va müessesenin nüfuzunu kullanarak, devlete mudahalede bulunuyorlar. Bunu kaydettikten sonra..." "Yani efendim; burada ordu adına yapıldığı one sürülen değil, öyle olduğu ifade edilen, emir kumanda zinciri dediğimiz 12 Eylül olayında, ordunun tümiinü kapsamaz mı bu hareket, komntanlar tarafından?.." DEMİREL "Ordunun tümünu kapsaması için, ordunun bütün raensuplarını, bir parti kongresinde toplar gjbi yahut bir mitingte toplar gibi toplayıp, 'Böyle bir şey yapacağu' deyip oylamak lazım!.. Karar böyle olur. Başka bir yolu yoktur. Ordunun tümünu kapsama hadisesinin... Ama böyle bir hareket yapıldıktan sonra, bunun ordunun adına yapıldığı, ordunun nufuzuna dayanarak yapıldığı, ordunun görevi olarak telakki edilerek yapıldığını beyan ederlerse, buna da kimse itiraz etmez, 'bize sordunuz mu?' diye!.. Ben; 'ordu, asker, Silahlı Kuvvetler' tabirlerini kuDandığım zaman, maksadım daha ziyade bu hadiseierin içerisine girip, ordu adına iş görenleri kastediyorum. O ayrımı yapacağım. Lüzumsuz alınganlıklara sebep oimak. maksadım değildir. Ayrıca objektif olmak mecburiyetindeyim. Hadise boyledir. Hangi memlekette yapılırsa yapılsın, nerede yapıhrsa yapılsın hadisenin raahiyeti budur. Şimdi bunları kaydettikten sonra 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül, bunlan nasü sıfatlandırırsak sıfatlandıralım veya bunlara hangi tarifi buiursak bulalım, bunlann her uçu de ordu adına rejime müdahale edilmiş olunmasıdır. 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül, her ne kadar gerekçelen ayn isede, mahiyeti askerin devlete mudahalesidir. Yani, askerin nufuzunun kullanılarak devlete müdahale edilmesidir. Gerekçeler Demirel ve Askeri Müdahaleler Cüneyt Arcayurek Bana göre, ordunun durumu açıktı: Silahlı Kuvvetler, TBMM'nin sivri taraflan olmayan birini seçmesini istiyor, bu seçimlere karışmıyordu. "Dogrudur, durum da budur..." dedi. Orgeneral Evren, "Kanşmak istemiyoruz. Tarihinde TBMM'nin, ilk defa hür iradesiyle birini seçmesini istiyoruz, hatta 'seçin' diyonız." Orgeneral Evren. "Bilgiç olmuyor. Batur seçilemiyor. tki parti niye yan yana gelip birini seçmiyor, anlaşılmaz. Halbuki TBMM'de seçebilecekleri insanlar var. Biz dedik ki kendilerine: Kamuoyuna fazla ters dusmevecek... (Durdu burada 'tam anlamı\Ia ters düşmeyecek biri de voktur ya' dedi) veya orduya ters düşmeyecek birini seçin..." "Ihsan Sabri Çağlayar.gil de olmuyor?" dedim. » Durdu; Çağlayangil üzerinde hiçbir şey soylemedi. Fakat TBMM'de seçilebilecek birkaç kişiden söz ediyordu, ama kimlerdi bunlar, söylemiyordu, dikkatimi çekti. Orgeneral Evren, "... TBMM ilanihaye bu işle ugraşamaz. Yasalar var, mesela 1402 sayılı >^sa bir tiırliı çıkmıyor. 'Meclis tıkandı'. Biz siyasetçilere dedik ki, 'hiç değilse haftada bir gün kanunlar çıkarmak için TBMM çalıssın, turlardan ayn olarak. bir gün. O da olmuyor..." diyordu. "Böyle surup gider mi?" "Gidemez. Şimdi on, on beş gün içinde secilebilecegine dair söylentiler var..." dedi Evren ve "Bakalım..." dedi. Pek umutlu değildi: ".. Ama sabrın da bir hududu vardır. Bekle, bekle olacak iş degil tabii. Görelim bakalım şu on beş gunü..." sözleri, önemli bir vurgularna idi, "sabrın da bir hududu var." "Ordunun anayasa değişikliği istekleri var, hep işitiyoruz. Bir iki gün önce CHP önderi Ecevit'le konuşuyorduk, o diyor ki: '12 Martta durum başkaydı, CHP başkaydı. O zaman pani içi karışıktı. Ama şimdi bir anayasa değişikliğine ya da yeni bir anayasaya parti önderi karşı çıkmasa, gruplar çıkar ya da tersi'.." Bu sözleri mi dinleyen Orgeneral Evren, hiçbir yorum getirmedi. Kalktı, çalışma masasına gıtti, çantasını açtı, küçük boyda basılı bir anayasa aldı, geldi. "Biz diyonız ki..." diye başladı: "... Fevkalâde hal yasasını çıkarın. Anayasayı da bu yasa için değiştirmek lazım gelmez. Bizim hukukçular, hâkimler anayasanın 123. ve 124. maddelerine dayanarak bu yasavı getirebileceklerini sovlüyorlar. (O maddeleri okudu) Süleyman Demirel, diyalog sonunda bu }asa çıkanlabilir diyor. tşte okuyonım. bu ynsa çıkanlabilir. Devlet Güvenlik Mahkemeleri sorunu... Bunu da, fevkalâde hal vasasını da B'ilent Ecevit iktidarda iken anlattık, kabul elti. Hatta DGM için, Hâkimler Kurulu Başkanı Mazhar Özkol galiba. bir öneri gelirdi. Verin yetkiyi bize, her ilde uzman hâkimlerden boyle mahkemeler kuralım, dedi. Ecevit şimdi bunlara karşı. Eskiden Demirel karşıydı, şimdi o..." Bu açıklamalardan sonra, "Çevremiz yanıyor. İran'da. Irak'ta ne olacagı belli degil..." dedi: "... Sıcak ruzgâıiar esiyor. Bunlara gore vaziyet almamız lazım. Biz diyoruz ki, bu yasalan çıkarın, çıkmıyor..." % Genelkurmay Başkanı eliyle anayasaya vurdu: "Ben size birşey soyleyeyim mi?" dedikten sonra surdürdu: "... Bu kitapla, seçim sistemini, siyasi partiler yasasını mutlaka değiştirmek lazım. Bugun seçime gitsek ne olacak?.. Üç aşagı beş yukarı aynı sayıda gelecekler." Daha sonraları da hep söyleyeceği bir eklenti yaptı: "... Bu memleket ne çelctiyse koalisyonlardan çekti." "1975'ten beri?" "Hayır. ta 1971'den beri. Hep koalisyonlardan çektik. Her şey berbat oldu. Aldılar o Erbakan'ı hukumetin içine, her şeyi berbat etti.. 'Saglam hükumete gerek var' Bu nedenle seçim yasasının mutlaka degiştirilmesi lazım." "Hele son 2. MC" dedim, güldü: "... Biz açıkça MSP ile 'hükümet olmayın' dedik Ecevit'e. 'Peki olmam' dedi. Ama. şimdi şu hale bakınız: CHP, MSP ile birlikte görunüyor. AP, MSP'den yanlı oluyor. Adamı 'kilit' haline getirdiler..." "Galiba bunları Milli Güvenlik Kurullarmda da söylemişsiniz? "... Evet, söyledik. Bu Erbakan'la hiçbir yere vanlaraaz. Biliyorsunuz bunlan. Bakın size soyleyeyim: Ecevit, durmadan MHP'ye vuruyor, Demirel üç milletvekilli bir partiyi hükumete alıp üç bakan koltuğu veriyor.. Ne oluyor? MHP kuvvetleniyor. Bana ilk seçimde MHP'nin S06X) milletvekili getirecegini söylediler.." "Kuşku yok, 30'un uzerinde'" "Gördünüz mii? Erbakan tuttunnuş bir 'Batı knlttp'.. Cumhuriyet Bayramı'nda, 30 Ağustos'ta, 23 Nisan'da bir mesaj yayımlamaz. Mesaj yayımlasa bile Afatürk'ten tek kelime bahsetmez.. ... Eeee, bu adam >ine hukumet mı olacak?..!' ERBAKANELİMİS1KMASIM 12 EyUU'den önce Genelkurmay Başkanı Orgeneral Evren 'in tepki duyduğu kişilerden biri de Erbakan 'dı. Org. Evren, MSP'li Recai Kutan aracılığı ile Erbakan 'a haber göndermiş, "Ben Batı kulüpçüyüm. Benim elimi sıkmaya gelmesin'' defnişti.. kanaldan öğreniyorum.. Ögrenmeyeyim mi?.. Bizde nükleer taktik silahlar elbette var. Ruslann tek korkusu bu silahlar. Klasik silahlan kalsa.. çok güçlü. Siler gider Avrupa'yı.. Şimdi ben, adam taarruz ederse bunları kullanmayayım mı? Biz NATO'ya neden girdik kuzum, bu vuzden.." "MSP'li Recai Kutan geldi bana. 'Siz bu agır sanayi palavrasına inanıyor musunuz?' dedim. 'Hayır' dedi. Şimdi çıkmış ortaya. 'Batı kulüp' diyor. Ben kendi silahımı yapana kadar daha on, on beş yıl sürer, elbette dışardan alacagım. Ya Batıdan, ya kuzeyden... Dedim ki, 'Ben Batı kulupçuyüm. Sakın gelip elimi sıkraasın'.. Basın da arka çıkıyor bu adama.." dedi Orgeneral Evren. "Ama, sadece bu gorüşleri Erbakan öne surmuyor ki?.." "... Evet, telkin yukardan geliyor. CHP, içindeki bu adamlan temizlemedikçe iktidar olamaz. Bizim çogunlugumuz koylülerdir. onlar da komünizme karşıdır..." Bu arada, "İki parti bir araya gelsin diyoruz. Gelecek de ne olacak?.. Birinci haftası kavga edecekler aralarında..." dedi. Hemen her yanıyla 'umutsuz' yargılar içeriyordu Genelkurmay Başkanının sözleri. Henüz Nisan 1980'deydik. Eylule dort ay vardı. Siyasal kulislerde adı çevresinde yoğunlaştınlan kimi söylentiler elbette kulağına gelmişti. Canı sıkılıyordu bu soylentilere: "Benim için çok şey söylediler. C H P tktidan zamanında Ecevitçi dediler. AP'nin beni cumhurbaşkanlıgına aday gösterecegini söylediler... Çok. ama çok canım sıkıldı..." dedi \e sonra: "Benim hiçbir 'ihtirasım' yok" diye ekledı. "Başkanlık seçimi boyle sürüp gitmez.. Seçsinler diye sizler baskı yapın, yazın. Bitsin bu iş!" diyordu. Ayrılırken soyleşiden hiçbir şey yazmamamı yineledi. Durumun düzelmesini istiyordu, cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçlanmasını... Umutlu değildi, yakındığı çok şey vardı; bir yığın sorunda ve... "müdahale" ile ilgili sözleri geri çevirmiyordu. Bu kitapla... DEMtREL "27 Mayıs hadisesi bir ayakUmmadır." ayrıdır, hedefleri de ayndır, ama gerekçeler ve hedeflerin ayn olması, hadisenin mahiyetini değiştirmez. Yani Silahlı Kuvvetlerin nüfuzunun kullanılarak bunlann yapılmış olmasını değiştirmez... 27 Mayıs olayı, aslında bir seçimle gelmiş Meclis ve ona dayanan hükümetin elinden iktidar alınması ve 1924 Anayasası'nın, cumhuriyeti korumak ve koUamak namı alünda ortadan kaJdırümasıdır. O günun seçimle gelmiş parlamentosunda, milletin hur iradesi ile seçilmiş bir parlamentoda, mevcut iktidar kanadının ve onun hükümetinin devletin Silahlı Kuvvetleri tarafından ezilmesini sağlamak, bugün de ülkeyi rahatsız etmeye devam ediyor. Boyle bir hastalık karşısındayız. Her on senede bir defa tekrarlanan bu olayın başlangıcı, 27 Mayıs'ür. Buna ashnda 'hadise ayaklanmadır' demek lazımdır. Çünku, Silahlı Kuvvetler'in içerisinden bir grup, çeşitli riıtbelerdeki göreviiler, unıformâlılar diyelim, rejimin diktaya suruklendiğini söyleyerek, devlete el koymaya kalkmışlar, üst kademelerini aşmışlar ve bunda başarılı da olmuşlardır. Burada emir komuta zincirinin aşılması hadisesi yatar ki, eğer 22 şubatta Albay Talat Aydemir başarıh olsa idi, bu defa onun rejimi başlardı. Hep emir komuta zinciri dışında oluyor bu... Albay Talat Aydemir, yeniden 21 mayısta darbeye teşebbüs etmiştir. Devleti aşabilse idi, bu defa onun rejimi olurdu, onun dediği gibi rejim olurdu. 12 Mart'a geldiğimiz zaman, ülkenin uçurumun kenarına geldiği, parlamento ve hukumetin süregelen tutum ve davranışıyla ulkeyi Atatürk ilkelerinden saptırdığı, geleceği karanhk hale getirdiği ve memleketin kurtarılması lazım geldiği iddıaları, isnatları ortaya atılıyor. Burada, yine milletin hur iradesi ile seçilmiş parlamento var. Bunun güvenine dayanan bir hükumet var. Parlamento ve hükumete, anayasanın ongörduğu reformların yapılmadığı, suç olarak çıkanlmaktadır. Bu hadise, aslında emir komuta zıncirine bağlı olarak yapıldı. Çunku daha doğrusu, genelkurmay başkanı, kuvvet komutanlanmn Silahlı Kuvvetler adına yaptıkları bu hareket, anayasa ıhlalıdir. Yanı, Silahlı Kuvvetler, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre, bu anayasa ki, 196O'ta ihlal edildi diye ihtilal sebebi olmuştur bir ayaklanma sebebi olmuştur. Bu anayasayı açıkça ihlal ederek, rejime ve devlete müdahale etmişlerdir. 12 Eylul'e geldiğimiz zaman..." Mahkemelerden şikâyet "... Bizim mahkemelerden de şikâyetlerimiz var. Elimizde ne kadar hâkim varsa, ordu ihtiyacı için ne kadar hâkim varsa. bunları sıkıyönetimlere verdik. Bazı yerlerde bir hâkimle bir savcı kaldı..." ... Sadece Ankara garnizonuna günde 80 dosya giriyor, 8 dosya çıkıyor. Beş binden fazla dosya birikti. Taa 1971lerde açılmış davalara el sürülmemiş, yine bize devrettiler. Sivil hâkimler vuruluruz diye korkuyorlar... 'İdare iaçka'.. Baştan sona.. Vaiinin vetkisi >ok. Adam işini ilinde göremeyince, çözemeyince doğru Meclis kapısında. Va bir bakan bulacak ya da bir milletvekili.. Olur mu, bu boyle sürer mi?.»" diyordu Orgeneral Evren. "Peki ne yapacağız Paşam?." Yanıt vermedi. "Bu kaosun sonunda 'müdahale' gelecek deniliyor? Evren, "...'Şimdilik' yok böyle bir şey, böyle bir şey söylemedik..." dedi ama guluvordu: ".. Belediyelerin elinde imkân yok, solcu belediye ise soku militanlar doldunıyor belediyeleri.. ... Zaten 'içerisi' karmakanşık.. Bir de 'dışardan' gelecek olursa? Ne yaparız canım!.." diyordu. "Kıbrıs'ta bir kolordu duruyor, burada askerlerim banka, miiessese bekUyor" Evren, butün yakınmalarını dile getiriyordu: "..Kıbns sorunu da bir âlem..." diyordu, "söylüyoruz, bu sorun iki cemaatle çözülemez, diyoruz. Rauf Denktaş'tn istekleri malum. Müstakil cumhuriyet yapsm, cumhurbaşkanı olsun..." Ordu orada iken nasıl yapacak Denktaş?.." "Olmaz, ama Kıbns işi Türkiye iie Yunanistan anlaşmadıkça hiçbir netice alınamaz... O Erbakan var ya, her şeyi o bozdu..." Herhalde 197577 arasında Çağlayangil, sorunu çözmeye çalıştığı sırada Erbakan'ın 'taş' koymasını anımsatmak istiyordu. "Askeri yardım ne vaziyette?.. ABD'ye verilen beş yıla yaygın yardım programı ne oldu?" "... Onayladılar. Ama ne olacagı belli olmaz. Vermezlerse, ki bu yardımlar hibe değil, paramızla kapatınz üsleri >int. Hibe olmaması da iyi. Hibe olunca bir atalet çoküyor. Oysa şimdi neler vapıyonız, bilseniz neler yapıyoruz... Üslere şimdi hâkimiz. FS uslerini size verelim dediler. İstemedim. Bir kerre adam meselesi. Sonra bunlar sadece alınan bilgileri aktanyorlar merkezlere. Kuzeydeki bizde ne olursa biliyor. Ben de bu StRECEK 'Doğru söytiiyor' Ecevit, Evren 'in sözlerini doğruluyor. Demirel de bu bilgilerin yabancısı değilmiş gibi duruyordu. Genelkurmay Başkanı Evren'le gönıştükten sonra, CHP önderi Ecevit'le Meclisteki odasında buluştuk. tzlenimlerimi aktardım: "Ordunun kimseye ısmarladığı bir anayasa yoktu." Ecevit, bu bilgiye "çok" sevindi, memnun oldu. "Yalnız" dedim, "ordu kimseye bir Anayasa ısmarlamamış, burası doğru; ne var ki, ordu, anayasa başta olmak üzere siyasal partiler yasasıyla, seçim yasasının değişmesini, küçük partilerin 'saf dışı' bırakılmasım istiyorî' Ordu isteklerine karşı bir önlem alma sorunuydu bu. Eğer yapdabilirse, o zaman öne sürülen silahlar elden alınmış olmaz mıydı?.. Bu öneriye bir yanıt bulamadım. "Evren'in 'iki partinin bir araya gelmesinden pratik bir sonuç çıkmayacağını' düşündüğünü söyleyebilirim." dedim CHP önderine. Güldu: "Ben de o kantdayım" demez mi?.. Akıntıya kurek mi çekiyorduk, neydi durum, anlaşılır gibi değildi. Cumhurbaşkanı seçiminin gecikmesinden doğacak tehlikeyi anlattım, "Doğnı söylüyor" dedi. Ecevit, "Ama Demirel, geçen yıl fevkalâde hal yasası bunlann eline verilmez' diyordu" dedi. "O geçen yıldı" dedim. Güldü: "Doğru, dön diindür, bugün bugün." Demirel'e de Evren'in söylediklerini aktardım. Dinledi, bu bilgilerin pek yabancısı değilmiş gibi durdu. Olabilirdi, hemen her gün askerlerle göruşüyordu, bir açıdan ordunun nabzım tutabilirdi. Ecevit, Evren'in sözlerine ne dedi? 1 I SCRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear