Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURÎYE J 10 H ABERLERİN DEYAMI 22 MA YIS 1986 YALÇIN DOĞAN (Baştarafı 1. Sayfada) Ama, sorumluluk onlann değil. Sorumluluk, doğrudan doğruya ANAP hükümetinin. Yasamıçıkanyorlar, yangından mal mı kaçırıyorlar, belli değil. Ceride bıraktığımız son bir ayın Meclis çalışmalarına göz attık. Oturumlann çoğu "boş" geçmiş. Meclis, geride bıraktığımız haftalarda genellikle "mületvekili transferleriyle" uğrasmış. ANAP hükümeti şimdi, yitirilen bu zamanı "telafietmek" amacıyla aralarında önemli bazı düzenlemeler de olmak iizere, Meclis Genel Kurulu'na çok sayıda tasarı gönderiyor. Meclis, büyük bir olasılıkla 30 mayıs günü tatile giriyor. Işte, eldekî tasarıları 30 mayıs tarihine dek yasalaştırmak amacıyla ANAP hükümeti "şeceyigündüze katıp çalışma" kararı alıyor. Ama, bu arada "hiçbir milletvekilinin bügisine sunmadan" tasarıları Meclisten geçirmek eğilimini taşıyor. Meclisin hızlı çalışmasmı sağlamak, Meclisin kısa sürede çok sayıda yasa çıkarmasına öncülük etmek başka, görüşülen tasanları yangından mal kaçırırcasına, ne kamuoyunun, ne ilgili kamuoyu odaklarının, ne de yasayı bizzat yapan milletvekillerinin bilgisine bile sunmadan arka arkaya Meclisten geçirmek başka. Öğleden sonra görüşülecek tasarıyı, milletvekilleri aynı günün sabahı Meclisteki dolaplarında görüyorlar. İlgili komisyonlar aniden toplanıyor ve bir iki saat içinde, "dostlar alışverişte görsün" türünde, komisyondan geçen tasarı, aynı gün öğleden sonra genel kurulda ele alınıyor ve akşama bakmışsınız ki, binlerce, hatta milyonlarca insanı ilgilendiren bir tasarı yasalaşmış ve onay için Cumhurbaşkanı 'na gönderilmiş bile. Demokrasinin güç bir yani var: Yasalann, toplumda enine boyuna tartışılması gerekiyor. O yasayla ilgili kamuoyu odaklarının, kuruluşların, baskı gruplarının görüşlerinin alınması gerekiyor. Mecliste milletvekillerinin önceden bilgi sahibi kılınması gerekiyor ki, belki de yanlış düzenlenmiş bir maddenin, bu tartışmaların ışığında düzeltilmesi söz konusu olabilsin. Zaten "Meclisin" anlamı da bu değil mi? Ancak, Mecliste ne görüyoruz?.. "Benim çoğunluğum var, istediğimiyapanm" mantığı. Demokrasiye son derece ters ve hatla kendi milletvekillehni bile bir anlamda ihmal edercesine, kendi milletvekillerinden bile yasaları saklamak gibi bir durum doğuyor. İştebu "Meclise bir hegemonya" mantığı getirmiş olmuyor mu?.. 30 mayıs tarihine dek çıkarüması düşunülen çok önemli yasalar var. Örneğin, işkolları sayısınm indirilmesi var. Milyonlarca çalışanın bağlı bulunduğu Sosyal Sigortalar Kurumu Yasası'nda değişiklik var. 7utün tekelinin kaldınlması, kamu iktisadi kuruluşlarınm özelleştirilmesi, imar affı, Orman Yasası, Çevre Yasası gibi çok sayıda insanı ve kuruluşu ilgilendiren değişiklikler var. Ama, bunların hiçbiri hakkmda hiç kimse bilgi sahibi değil. Çünkü, hiç kimse bu tasarıların hiçbiri hakkmda bilgi sahibi edilmek istenmedi. Çünkü, bunlar sadece ilgili bakanlıklarda hazırlandı, Başbakan kendi isteği doğrultusunda "düzeltmeler" yaptı ve böylece de iş bitmiş oldu. Başka kimsenin bilgi sahibi olmasına ne gerek var... Başbakan Özal biliyor ya, yetmez mi?.. tşin ilginç yani, tüm bu gelişmeleri Meclis Başkanı Necmettin Karaduman, sanki "seyrediyor." Hükümel, milletvekillerine hiçbir bilgi vermeden tasarıları genel kurula getiriyor, Meclis görüşmelehnin geleneklerini ve iikelehni korumakla yükümlü Meclis Başkanı da, herkes gibi, olaylan dışarıdan "seyrediyor" ve de önemli bir hata yapıyor. Çünkü, hükumetin Meclise tek yanlı "hegemonya" uygulamasını kabullenmiş oluyor. ANAP hükümeti, Meclisin bu çalışma döneminde bu yasalann tümünü yürürlüğe sokmak isteyebilir. İktidar olarak, bu, onun en doğal hakkı. Ama, madem zaman yetersiz, böyle bir durumda Meclisin çalışma süresini uzatabilir. Milletvekillerinin üç beş gün daha fazla çalışmalan, herhalde hiçbir bilgileri olmadan yasa çıkarmalanndan çok daha iyi olsa gerek. Kaldı ki, "Meclis demek, ben demek " mantığı ve bu mantığın vereceği zarar da böylelikle önlenmiş olur. ÖzaPdan Türkîş'e bir yıl avans (Baştarafı 1. Sayfada) şulmesıni getirdi. umunye^S isteyecekler IŞK.OII«UUII LI> den 20 ye duşuren ffiS; ^ düzenleyerek yasa önerisi konusunda dün bir basın toplantısı düzenleyen Türktş Genel Başkanı, değişikliklerin Türklş'in isteğinden ya da ihtiyaçtan kaynaklanmadığını belirterek, bunun hür sendikacıhğa indirilen "agır bir darbe" olduğunu söyledi. Şevket Yılmaz, değişiklik önerisinin, 1986yüının toplusözleşmeler ve kongreler yılı olması nedeniyle, "başka maksatlara yönelik oldugunu ' vurguladı. Şevket Yılmaz, 2821 sayılı Sendikalar Yasası'nda değişiklik istemlerine duyarsız kahndığı bir dönemde, işkollannın sayısını azaltmak isteminin şu sonuçları doğuracağını bildirdi : "Aynı işkolunda faaliyet göstermek zoranda kalacak sendikalar arasında toplu iş sözleşmesinde yelkili laraf kargaşası çıkacaktır. Biiyük işçi çogunlugu bulunan işkoluna aktanlan bazı sendikalar yiizde 10 barajı aşamama durumuyla karsı karşıya kalacaklardır. İşkolunda birleşmenin prosedürü ve şekli belirlenmedigi için bu değişiklik hukuki sorunlar ortaya çıkaracaknr. Gundeme, yeni kuruluşlann yöneticilerinin kimler olabilecegi tartışması gelecektir. Zira profesyonel yöneticilerin işkolu değişikiiginde kurucu olmalan bugünkii mevzuata göre miimküo değildir. Bu değişiklik, sendikalann mali gücüniı olumsuz yonde etkileyecek büyuk harcamalan gerektirecektir." Konuşmasında ömekler de veren Türkîş Genel Başkanı, değişiklik yasalaştığı takdirde, örneğin yeni işkolu olarak ortaya çıkan Köy Hizmetleri İşkolunda, Yolİş'ten kopacak işçilerin yeni sendika kurmalannda eski yöneticilerinin yer alamayacağını belirtti. BAKANLA GÖRÜŞTÜM Bu değişiklikler üzerine önceki gün iki kez Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mustafa Kalemli ile görüştüğünü bildiren Şevket Yılmaz, ilk görüşmesinde değişikliğin ortaya çıkaracağı sorunları bakana anlattığını, ikinci görüşmesinde ise değişiklik konusunun TBMM Genel Kurulu'na bu yıl içinde getirilmeyeceği yolunda anlaşmaya vardıklarını söyledi. Şevket Yılmaz, "Şu anda hükümetin ilgili bakanınm Başbakandan aldığı yetkiyle verdigi bir teminat söz konusııdur. Bu söz hiikümet adına verilmiştir, itibar etmek durnmundayız" diye konuştu. 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev Lokavt Yasası'nda yapılan değişikliklerin de isteklerinden bazılannı kapsadığını vurgulayan Türkİş Genel Başkanı, çözümlenmiş konuları içeren bu değişikliklerin 15 Ocak 1986 tarihinde yapnklan değişiklik önerilerini etkilemediğini, 1984 yılında bulunduklan istemlere, çeşitli kereler bağlı olmadıklarını açıkladıklannı ifade etti. Yılmaz, hükumetin sorunu bir bütün olarak ele aJıp, yaptıkları önerileri kabul etmesini isteyerek, "Şu anda 28212822 sayılı yasalann dokunulmaz yasalar oldugu imajı ortadan kalkmısbr" dedi. SSK YASASINDA DEGtŞİKIİK Sosyal Sigortalar Kurumu' nun Kuruluşunu düzenleyen 4792 sayılı yasada değişiklik öngören hiikümet önerisinin de ilgili komisyon tarafından kabul edildiğine dikkat çeken Türkİş Genel Başkanı, SSK'nın üç yılda bir genel kurul yapmasının istendiğini, bununla da işçiişveren kesiminin etkinliğinin ortadan kaldınlarak. "istişari bir genel kurul" yapılmasımn hedeflendiğini öne sürdü. Yılmaz, "Genel kunılun denetim yetkisi bile (takip) adı altında anlaşılmaz bir yapıya dönüşmektedir" diye konuştu. Yılmaz, parlamento üyelerini, önerinin genel kuruldan geçmemesi konusunda da uyaracaklarını dile getirirken, bir gazetecinin "Hükumetin değişiklik yasastnı bu yıl çıkartmayacağım demesi, sizce bir çözüm mii? Seneye yine aynı sorun çıkmayacak mı?" biçimindeki sorusunu şöyle karşıladı: "1986 yılı, toplusözleşme ve yetki bekleyen arkadaşlar açısından bizim için önem taşır. 1987 yılında şartlar müsait ise hiikümet, işçi, işveren. üniversite bir araya gelerek bu konuyu veniden gorüşurüz". Şevket Yılmaz bir başka soru üzerine de, muhalefet milletvekillerinden, sendika kökenli milletvekillerinden, TBMM Komisyonu toplantısında hazır bulunmadıklan için şikâyetçi olduklannı da dile getirdi. Ankam, Carrington formülünü reddetd ABB Büyükelçiliği'nden bir yetküi, "Limni konusunda Türkiye'ye herhangi bir baskıntfz söz konusu değildir" dedl ANKARA, (Crahartyet Böroso) NATO Genel Sekreteri Lord CarringtoB'un geçen hafta Atioa'ya yaptığı ziyaretten sonra, NATO kuvvct hedefleri programııun Savunzna Planlama Koraıtesi toplantısından geçmesinJ sağlamak amacıyla, Limni sorunuyla ilgili olarak oluşturduğu formal, Ankara tarafından reddedildi. Saglanan bilgilere göre, NATO Genel Sekreteri Lord Carrington, Yunanistan'uı NATO'mın beş yılhk kuvvet hedefleri programında yer alan ABD'nin kimyasal süahlann Orctimi projesine koyduğu vetoyu kakhrmak isterken, Limni sorunu ik karşı karjıya gddi. Yunanistan'ın söz konusu vetoyu, ancak Limni'nin de NATO kuvvet hedeflerine alınaması karşıhgında geri çekebileceğini belirtmesi üzerine Lord Carrington, Türkiyc'nin bu konudaki muhtemel engellemesiai kesebümek amacıyla bir dizi formill geliştirdi. Brüksel'den Ankara'ya ulaşan bilgilere göre, NATO savunma planlama toplantısı öncesinde bu konuda yurutülen lemasiaı sırasında Lord Carrington, Lunni'nin Yunanistan'la ilgili kuvvet hedefleri bölttmune dahil edilmesuü, ancak belgede Yanan temsilcisinin toplantı sırasında Limni konusunda yapacağı bir açıklamaya atıf yapılmasını önerdi. Lord Carrington'un mantıgma göre, Limni, kuvvet hedefleri programında yer almadığından Türkıye'mn iıirazlan giderilmiş oiacak, ancak aynı belgede Yunan temsilcisinin konuşmasına atıf yapılacak, Papaodıru hüktlmeti de tatmin edilmij olacaktı. NATO Genel Sekretcri'nin bu önerisi, Ankara tarafından Türlriye'nin Limni'ye ilişkin göruşleri bakımından "saktncsfa" bulunarak reddedildi. NATO kuvvet hedefleri programına Yunan temsilcisinin "IimBİ'ye iUskin göröşlerini sakiı tnttufıı" yolunda bir ekleroe vapılması, bir NATO belgesinde Yunan tezinin zemin kazanmasına kapıyı açacak bir adım olarak nitelendirildi. ABD BÜYÜKELÇtStNtN AÇDCLAMASI öte yandan, Ankaıa'daki ABD Büyükelçiliği de dün, ABD'nin limni konusunda Tfirkiye ile Yunanistan arasındaki tarafsızlık politikasında bir değişiklik olmadıgını duyurdu. Buna karşılık, ABD'nin nasıl olup da Limm'yi bir kriz anında ikili savunma destek planlanna dahil «tiji yolundaki bir soru üzerine ABD kaynaklan, bu konuda kendilerinde resmi bir bilgi bulunmadiğını belirttiler. Bir bOyükdçUik yetkilisi, "Lunsi konmnnda Tarkiyf>>T berbangi bir bmskuuz söz kommm deJiJ" şeklinde konuştu. ANKARA'dan MUST4FA EKMEKÇİ ANKARA NOTLARI Günler Tuz RengL. Güneş ve (Baştarafı 1. Sayfada) ledi. SHP'li Mehmet Güner ile ANAP'h Arif Ağaoglu çekimser oy verdiler. Karaduman oy kulanmadı. TBMM Başkanı, konunun Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu'na hazırlanan dosya ile birlikte gönderileceğini bildirdi. Karaduman, karma komisyonun hazırlayacağı raporun Meclis tGenel Kurulu'nda ele alınacağını ve son kararın burada verileceğini de sözlerine ekledi. TBMM Başkanı, ana muhalefet partisi genel başkanı Gürkan'ın, "laraf tuttugu" yolundaki iddıaları ile ilgili bir soruyu yanıtlarken şunları söyledi: "Ben bu kabil tartışmalarda sınırlı bir alanda göriiş belirimeyi tercih ediyorum. TBMM Başkanı olarak giinlük politikanın dışında kalmak zorundayım. Vaptığımız tiim tasarruflar içliizük çerçevesinde cereyan etmiştir. Kiiçiik bir değerlendirme, söylenenlerin yanlışlıgını ortaya koymaya yeterlidir. Bunu daha önce gerekçeleriyle ve aynntılı olarak Sayın Gürkan'a yazılı olarak bildirdim. Buna rağmen hatada ısrar ediüyor. İçtiiziigün dışında şüpbesiz işlevlerim vardır ve tarafımdan yapılmaktadır. Sayın Gürkan'a da yazılı olarak belirtilmiştir. Bu yapılmaktadır ve içtüzük dışında başkanın görevleri arasındadır." Başkanlık Divanı'nın geçen haftaki toplantısında oluşturulan alt komisyonun raporunda yalnızca Resuloğlu'nun durumunun 84'e girdiği yolunda oybirliğiyle karar alındığı öğrenildi. Diğer konularda oybirü'ği sağlanamadı. Alt komisyon üyesi SHP'li Özer Gurbüz, 18 mil'letvekilinin durumunun 84 kapsamına girdiğini belirterek, 18 üye için oylama yapılması gerektiği yolunda alt komisyon raporuna karşı oy yazısı yazdı. Gürbüz'ün bu görüşü, divanda ANAP'h Şevket Bilgin ile HDP'li Sebahattin Eourt tarafından da destek gördü. NATO Genel Sekreterliği ikilisi. güc boyunca ve akşam geç saatlere kadar, Ankara'run Limni sorununda "elastikleşmesi" için, an arda girişimler yaptılar. Ancak, bu çabalar bir netice vermedi ve Türk tarafı Limni'nin her hangi bir şekilde NATO belgelerine geçmesine veto getireceğini kesin bir dille bildirdi. "KİMYASAL" YU.NAN ŞANTAJI Bir Türk diplomatın de>imiyle, ABD ve NATO Genel Sekreterinin "eteklerinin tutuşması" Yunanistan'ın kimyasal silahların üretilmesine ilişkin şantajından kaynaklanıyor. Bu konudaki Atina siyaseti ve NATO'nun içinde bulunduğu durum şöyle: Bugün bakanlar düzeyinde yapılacak "Savunma Planlama Komitesi"nin en önemli gündem maddesi, Birleşik Amerika'nın kimyasal silahlar üretrnesi ve bunların Avrupa'da stok edilmesi. Amerikan Kongresi buna ilişkin kredileri ancak NATO uyelerinin onayı durumunda serbest bırakacağını bildiriyor. Yani, yarınki ittifak toplantısında, bu kararın yer aldığı Amerikan kuvvet hedefİeri planının pürüzsüz onaylanması gerekiyor. Oysa, Yunanistan'ın Limni "dendolayı izlediği siyaset bunun gerçekleşmesini tehükev e sokabilecek doğrultuda. Çok teknik bir içerik taşıyan olayın iki diplomatik boyutu mevcut. Bunlardan birincisi. direk olarak Atina'nın tutumuyla ilgili. Eğer, bugünkü toplantıda Yunanistan Savunma Bakanı veto kullanırsa, bunun yalnız Yunanistan ve Türkiye kuvvet planlan için mi. yoksa bütün NATO uyelerinin planlan için mi geçerli olacağı hukuki olarak kestirilemiyor. Vani, Yunan vetosu durumunda. kimyasal silahları içeren Amerikan kuvvet hedefleri programının da bloke olması ihtimali mevcut. (Baştarafı 1. Sayfada) NATO'da baskı gerçekleştirdiği telefon konuşmalannda, Türk Büyükelçiye değişik "varjantlar da" önerilmiş bulunuyor. Bunlardan bazıları, dipnotta Limni adının zikredilmemesini, bazılarında ise ek tutanaklar olması teklif ediliyor. Ancak, bütün bu öneriler Türk tarafınca şimdiye kadar reddedilmiş durumda. Zeki Yavuztürk'ün dün Brüksel'de yaptığı açıklamaya göre. "Bogjnkü NATO toplantısında Türk tarafı, bütün cumhuriyet hükümetieri gibi, Limni adasının ittifak belgelerine geçmesini engelleyecek ve gerektiğinde veto kullanacak." Bu arada, güvenilir Yunan kaynaklarından edinilen bilgilere gore, Yunanistan Savunma Bakanı Yannis Haralambopulos. 12 mayısta üzerinde anlaşmaya vanlan formülü gündeme getirecek ve bunun gerçekleşmemesi durumunda veto kullanacağını bildirecek. Bütün bu gelişmeleri değerlendiren gözlemciler, Limni konusunda NATO'da rüzgârlann değiştiği konusunda hemfikir bulunuyorlar. Lord Carrington ve ABD'nin Türkiye üzerindeki "yogun lelkinlerinin " esas olarak Yunan şantaıına dayalı kimyasal sılahlar sorunundan kaynaklandığına işaret eden gözlemciler, bunun şimdilik "buzdagının görünen kütlesi" olduğunu ve esas olarak başta Washington olmak üzere NATO üyeleri içindeki genel eğilimin Türkiye'nin Limni konusunda ödün vermesi doğrultusunda olduğunu vurguluyorlar. TÜRK DEMİR DÖKÜM FABRİKALARI ANONİM ŞİRKETİ YÖNETİM KLRLLL BAŞKANLIĞFNDAN ORTAKLAR1MIZA; SERMAVE PIVASAS1 KURLLU NUN 18 3.1983 TAR1H VE fr! SAVILI 1ZSİ İLE KAYITLI SERMAYE SİSTEMİNE GEÇMİŞ OLAN ORTAKLlGlMlZIN Ç1KAR1LM1Ş SERMAVESİNİN 1.000 000.000 LİRASİ NAKİT KARŞIL1ĞI. 963.850.664.55 LİRASİ YENlDEN DEĞERLEME DEÛER ARTIŞ f O N U N D A N . 3^6 931.272.84 LİRASİ İŞT1RAKLER DEGER ARTIŞ KARŞILlClNDAN. 59.2IS.O62.6I LİRASİ O L A C A N U S T Ü YEDEK AKÇELERDEN KARŞILANMAK SURETİYLE 4 000 000 000 LİRADAN 6 400 000.000 LIRAYA ARTIRILMAS1 NEDENİYLE, BEDELSİZ HİSSE SENEDI DAĞITIMI VE RÜÇHAN HAKKI KLLLAMM1 İLE İLGİLİ DUYLRLDUR BL StRMAVE «RTIRIMI SERMA»E PIVASVİI K L « L L l ' M > »S !*•» I M I I H VE K ; ' : S V | I 1 I < H A L K A ARZ IZMNfc DAYANMAkTADIR AN(. AK BL IZIN. ORTAKLlClMİZIS VE HISSl SLNE î I ERININ KURLL VEYA KAML'CA TEKEFFULL ASLAMINA CELMEZ I. OÜTAKLieiN: 1 Tuarct L nvanı : MSrkcj Adıcıı 4 bıglı oldufu 1 Sı. Mtmuılut» l TUTI. Demtr Doktırr fabnkaları A 5 MıbrvlıO> Yoiu ü/crı No P 8 Sılahıaraia 1STANBL1 29.».W54 5M!t >4Ü J^HlC^ l'ianfı. TS MtfniL lu#. Dnnıt dotum. cnuve (atnkaUrı >e tu/um ' dıfcr Mnaı wtıs*cr turmak. butıian * *f bu ıslctme ılr ılgılı h<r nc^'f k JO0CO00O002 400.000 000b 4OC 000.0001 JII.ıL»rılm.> cımavoı M AnırıUvak vcımave mık;4 pa%ı "4 lU'dan fazla <>lan onaklar ırasmdaLı dajıhmı OrıaMsnB ( • •< 4 * >«• vrnmru Mikıan <TL.ı l3~O.298.0O0 ?It 409 000 l>iırmk OTSM ( K « • . .ı>m »c l ' j y j t i j ı ı u i . V V TOPLAM « Son * y*İ»kı 5 e I ( ır<nu (trtak »dedı : Btı pa^ın ıııbarı Jcfcrı 3 Bir pa%m « n j fnaiı J InKi'i dcgcrlerı uüjrı f jı N*ma va^ılı ^>lan[a^n adeJı ır : u u b) Han.ıhn* suılı oUnUnn aded> \c l f kupij' drfrnnc vc ı w crdı|ı p*\ M M M ^ * l 14 ICTIIp I 000 T[ : 1000 Tl 1 000 000 adet 1 000 UÜt) tWtı kupurun AJed, 417 500 (Baştarafı 1. Sayfada) sooooo 100 000 SUah 100 900 1000 124 1000 000 >etmj>c\c gore jeltfvtrk İ >ılda ı lihmm cdılen ınncııu oranUrı Kar (arantiMntn garamoru nıtdıfiı. t Hajfsrlık devrm taı/tnın oram. surrsı t ' «arı> iuıcstnın Cdecek Ü\ iılda ımıetiu da|m.db(lcı.t|ı l d l i d Yok Vok II SJii )2 '.} iJ i« >apıLua$ yrr Bcdcîlcrının lahsıl cj.ceiı >cr Bede!l«rımn odcnmc >ekh Satij: uvılenen aracı kuruluj Halta arz ut ılgılı ızahnamenm ılar euddığ: Turkıyc Tm.aıci SKIII O u f l m n m ;arıh .e numariü lb Halka arz ık ılçılı ızahn*m«nm ı i k e k n » t Avik luiuiduju >cnn adrru 22.5 19» 11.6 19M 5irkrt mcrkMi Alıbe\ko> Sılahıarala 1STANBLL Ştrkci merkezı îama.TJî nakden vc pesınr Vck U 5 1486 1514 . ^ırkeı nifik^ı • Atıtw>ko> Yulu No I78SıUMaraia İSTANBLL nerde bu vaadi teyit ettiremediler. Yabancı şirketlere bu kez ortak yatırım sermayesi olarak atıl durumda bulunan bazı tesislerin sunulabileceği yolundaki açıklamalar en hafif deyimiyle "kafalan kanştırdı". Hatta adının açıklanmasını istemeyen bir Türk yatınmcısı seminerden sonra sorularımızı yanıtlarken, "İstanbul toplantısından sonra bir kredi bağlantısına girilmiştir. Bugün iptal edilmesi için girişimde bulunduk" dedi. 2. Talep Ne Kadar?: Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gereksinimleri Genelkurmay'ca 5 yıllık stratejik plan çerçevesinde beiirleniyor. Her yıl gelecek 5 yıl için yenilenen bu planda konulan alım hedefleri yabancı yatırım taliplilerini yakından ilgilendiriyor. Çünkü şirketler pazar boyutlarına göre fizibilite hesaplarını yapmadan yatırım kararı veremiyorlar. Oysa söz konusu talep rakamlan "şimdilik" gizli tutuluyor. Son seminerde, Vahit Erdem bu rakamlann önümüzdeki aylarda yabancı ve Türk yatırım taliplilerine dağıtılacak olan "yatınma çağrı dosyalan n d a " yer alacağına söz verdi. III I L M D E N DtCtRLfcML D t C t R ARTI5 I O M . l>TİRAKLfcRDfc UtGfcR AR7I* k O I . A C A M * T L YEDEK A M , E L E R I N SESMM'E^E II A\ESt D O L M 1 S I U * UKKR B L U t l ^ l Z OLARAK DACrTILACAK HİSSE SENETLEKJNİV 1 Tensbt ! 4 ıen.p 2 B» r*Mnın mları Jegcrı ; 000 T[ 3 lnban dcgerten juLarı :400<XXK)Uu TL •i aı Vama vazıh oianların adcdı ve l u u n Vok b) Hamılıne >uıiı oUnların ad«J. ıe ımarı [ 4O0 0OL1 adct \c l Hlü:«T(hO» I ! 1 1100 Tl. I 'lltl 0O0 2.1 .«Mı IIOII 100 500 1000 50O) 50 000 100 000 500 000 000000 :woooooo 1 * * 000 000 " îoı> oa» "ASKERİ CEPHEDE" KAYDA DECER BİR ŞEY YOK Limni sorununun siyasi cephesinde bu tıkanıklık sürerken, "askeri cephede", yani NATO Müttefik Kuvvetleri Komutanı General Rogers'in Limni adasını ittifak savaş planına dahil etmesi konusunda dün Brüksel'de kayda değer bir gelişme tkinci boyut ise Yunanistan ile diolmadı. Genelkurmay Başkanı Necrek ilgili değil. Kimyasal silahların drt Üruğ'un General Bernard Rogers uretimine "mınn kınn" eden Norile görüşıüğü öğrenüirken bu temaveç, Danimarka ve Hollanda gibi sa ilişkin herhangi bir bilgi basına sızüyelerde hükumetler ya azınlıkta ya madı. Ancak, genel kanı, Üruğda muhalefeıin baskısı altında. YuRogers görüşmesinde Türk generananistan vetosunun yalnız kendi plalinin Limni sonınunu gündeme genı ve Türkiye programı için geçerli tirdiğı. olması durumunda bile, kuvveı hedefleri planlarımn ilk defa NATO'NATO TOPLANTILARI dan dönmesi bir emsal oluşturacak. Dünkü NATO toplantılarında ise Böylesine bir durum ise, kimyasal si Türkiye açısından değer taşıyan tek lahlardan dolayı Amerikan kuvvet gelişme "Avrupa Grubu" oturuhedefleri programını veto etmeyen üç munda alınan bir karar oldu. Bu üye ulke hükümetlerini muhalefet gruptaki bakanlar, Kanada'nın " G o önünde çok zor durumda bırakacak. os Bay" bölgesinde kurulması öngö"UZLAŞMA FORMÜLLERİNE" rülen jet eğitim üssüyle bunun HAYIR "rakibi" durumundaki Konya Karapınar üssü arasında tercih kararıGüvenilir diplomatik kaynaklarnı öne almayı kararlaştırdılar. Bu kadan edinilen bilgilere göre, NATO rar ya önümüzdeki aralık ayında ya sekreıaryası dört günden beri Türkida bir yıl sonra kesinleşecek. Aynı ye'ye uzlaşma formülleri sunmakta. grupta onaylanan diğer bir karar ise, Bu formüllerden en belirgini, Genel Sekreter Lord Carrington'un 12 ma Türkiye'nin de geçen ay Madrid'de imzaladığı ve 155 mm.'lik top müyısta Atina'da yaptığı temaslar sırahimmatı ve radar ortak üretim prosında şekilleneni. VVashington'un da jelerinin yurürlüğe girrnesi. Dünkü desteğini alan ve Atina'da Yunan hükümeti tarafından onaylanan bu for toplantılann diğer bölümünü oluşturan "Askeri komite" oturumunda mülün ana hatları şöyle: Yunanıstan, ise, genel askeri konular üzerinde du"Harpoon" füzelerinden dolayı ruldu ve Sovyeıler Birliği'nin kimyaTürk kuvveı hedefleri planına koysal silah uretimine dikkat çekildi. muş olduğu vetoyu kaldıracak. Buna karşılık da, Yunanistan kuvvet Öte yandan. Milli Savunma Bakahedefleri planına, Atina'nın Limni nı Zeki Yavuztürk bugün ABD Saadasını plana dahil etmek istediği, vunma Bakanı Caspar YV'einberger ancak bunım gerçekleşemediği ve ve .Alman Savunma Bakanı Manfred NATO'nun bu konu üzerinde duraVVorner ile ikili birer görüşme yapacağı bir dipnot ya da ek paragraf ola cak. ABD ile gerçekleşecek temasta rak yerleştirilecek. Bu formül, Türki askeri yardım ve SEİA anlaşmasının ye tarafından tamamen reddedilmiş konu edileceği, Worner ile yapılacak bulunuyor. Osman Otcaj'ın, NATO görüşmede ise hem askeri yardım Genel Sekreteri Carrington ile günhem de Alman pilotlannın Konya Jet de birkaç defa buluşmalarında ve Eğitim Üssü'nden yararlanması üzeABD Temsilcisi David Abshire ile rinde durulacağı sanılıyor. 1960 Ağustosunun son haftası, bir haber çıktı; Genelkurmay ikinci Başkanı Orgeneral Haydar Ssltık, Ege Ordusu Komutanlığına atanmış, diye. Doğru mu, değil mi araştırmak gerekiyor; arkadaşlara sordum: Genelkurma/a soröunuz mu, açın Genetkurmsy'a sonjn.. Aman abi, dedi biri, biz nasıl sorakm? Sorsanız, sorsanız, siz sorarsmtzJ Buldum numarayı, çevirdim. ikinci Başkanın emir subayı çıktı: Efendim, SaJtık Paşafnın Ege Ordusu Komutanlığma atanOğmı duyduk, doğru mu acatoa? Bir dakika, dedi emir subayı... Arkasından: Buyvrun ben Haydar Satbkt Paşam, ben Cumhuhyet Gazetosinden anyorum, adım Mustafa Ekmekçi, Ege Ordusu Komutar^ğma atandtğmızı haber aktk. Doğru mu diye soracaktjm... Evet doğru! yazabittr miyiz acaba? Taöit, haber aktğmıza göre yazabilirsiniz1 Ben, Cumhuriyet Gazetesinden anyorum... Evet, sö^iemiştmrz! Biraz yüreklendim, sordum: Bizim gazeteyi nastt buhıyorsunuz Paşam? Tüylerim diken diken oluyor! Anneee! Keske sormasam mrydı? Başanlar dilerim Paşam! deyip kapattım tetefonu. Arkadaşlara: Haber doğnıymuşl dedim... Hasan Cemal, "72 Eylül Günlüğü"nde, 26 Ekim 1981 Pazartesi günü şunları yazar: "Geçen per&mbe akşam ABD Konsotostuğunda ABD BüyOkBtçisi onumna veriten bir kokteyie gittim. Safak Paşa ile karşriaştık. SMI giymmisti. Aramızda şu konuşma geçti: Paşam gorüşemedik. Cemal, goruşeceğiz de ne oiacak? Benim Cumhuriyet hakkındaki gorüşüm de, Cumhuriyet'in benim hakkımdaki göruşü de değişmez. Arkasından bordo renkli kravabma işarat ederek: Kırmızı kravatın biraz sağa kaymtş, dedi, her zamankı müstetızi yüz ifadesiyte arkasını dönüp gitti..." 12 Eylül sicağı sürüyordu. Sıkryönetim'den bir ilgili aradı. Mustafa Bey, dedi, sizin üslubunuz çok güzel, rahat okunuyort Teşekkür ederim! Size, bazı belgeier, malzemeter versek yazar mısınız? Negibi? örneğin, DİSKin OreıTdeki dinlenme yerinde, sendikactlann, sendika baskantnın gelin yatağında yaUğını gosteren fotoğraflar; bu dinlenme yerini biz şimdi, Turizm Bankasfna veriyoruz. Orada şimdi daha çok işçi kalacak... DİSK'in Oren'deki dinlenme yerini görmüştüm. Ama, kalmamıştım. Bana biraz pahalı gelmisti, oysa gerçekte o denli pahalı da değikji. A6duttah Baştürk gelişimi oradan aynldıktan sonra öğrenmiş: Ekmekçi'yi neden kaçırdmız, keşke kalsaydı! demiş. Gelin yatağı denen şeyin ne olduğunu da bilıyordum, gezmiştim. Bina yapılırken. mimari bir yanltşlık yapılmış, ortada bir çıkıntı kalmıştı. Onu da turistik amaçla kullanma yoluna gitmişler: Burayı, gelin yatağı yapanz, süsier püsleriz. V6r» evtüer gelirse, burada yatariar.. demişter. işin içyüzü buydu. Sıkıyonetim ılgilisi yanıt bekliyordu: Ne diyorsunuz Mustafa Bey, yazacak mısınız bu konuda? Hayır, diye karşılık verdim, yazmam! Neden? Çünkü ben, eü bağlı insanlar için yazı yazmam! Erbil Tuşalp da, tetefonun yakınında ılgiyle dinliyordu... Sıkıyonetimdeki o ilgili, sonra öbür gazeteleri aramış. Oktay EkşTye olanı anlatmış. benden yakınmış. Ekşı: Ekmekçi, doğru yanıt vermiş! demiş. Biz de yazmayız boyie bir şeyi... Milliyet'i aramış, Orhan Duru çıkmış; o da benzeri yanrtı vermiş, "Ne olur, bizi de btrakın!" demiş. Sonunda o resimler, Tercüman'da yayımlandı, DİSK yöneticilerinin yaflıklan gelin yatağı, diye. Gazete araştırmak gereğini bile duymamıştı. Abdullah Baştürkün Ören'de kendi evi vardı, sorduğumda, bir kez bile o dinlenme yerinde yatmadığını söytemişJerdi. Konuklan geldiğinde, dinlenme yerinde ağırlar, onlarla yer, içer, otururdu o kadar... Gazeteciler, hiçbir dönemde, hiçbir şeyin aracı otmamalıydılar, ne yazık ki, bunun kötü örneklerini pek çok görmüştüm. 12 Eylül üstüne çok yazıldı, daha da yazılacak. Bu konuda çok yazacağımı sanmıyorum. "Ankara No0an"nm satır aralannı okuyan okur, geçen dörtemi, o yazılarda anlamtştır. Çoğu söyler, Nisan 1980'de Cumhurbaşkanı seçilseydi, 12 Eylül ojmazdı, dener. Bu yanlıştır. Meclis, Cumhurbaşkanını seçseydi de, 12 eylül darbesi gelecekti! Bir yüksek rutbeli general, 12 Eylül'den sonra Bulgar Elçiliği'ndeki bir kokteylde, bir eski tabii senatöre: Dokuz ay darbe günü tartışıldı! dedi. • • *• » >aşanan günleri en güzel ozanlar anlabrlar şürterde. Basaran'ın "Günier Tuz Rengi" kitabındaki şiirleri, dize<erdeki satır aralannı okuyun, görürsünüz. Başaran, 12 Eylül'den sonra, pasaport almış isveç'e gidecekti. Her bir şeyi tamam. Getgelelim, uçaktan ındınkji. "Ne günlerdr" başlıklı şiirinde tuz rengi günleri anlatır: "Ne günlerdi tüAllah/Evden çıksan/Önunde kıldan mce yoHar/Kuprüler ıslak diş/Pır etse daldan bir kuş/Gökyüzü banıt rengi Ne günlerdi su damlası/KJrienmiş kofkutaria/Yıkanıp gözlehnde/İğne deliğınden geçmiş kızlann/Türkü oluyordu/Çatlamış dudaklara Birbitine değen sester/Kara kıvılcım/En güzel eller yanık/Derine düşmüş kırağı/Kendını onarmaya çaJışıyordu/Ayaklar altında gül O günferde benim de/Çeüaktı dudakianm/Jenhada her güzel sözcük/İlkyazın gümburtüsü/Hey heyyy/Rakı gibiydi soluğum". Basaran'ın uçaktan indirilişini anlatan "Bihleri girdi hep dünyayia arana" şiiri de şöyle: "Suç sayılacak bir seyfÇkmadı üstünden/Pasaportun büetin tamamJEMyi geçse de yaşın/Bir çocuk gibi şaskın ürkak/Bumunda gökyüzunün ta> kusu/Geçtn iğne deliklerinden işçi götürüyordu yaban ellere/İlk kez bindiğin uçak/O Yüzler herbiri ayn bir ulke/Saçiannda yıldızlann serindiği/Bir özlem işçisiydin sen de/Varabilecek miydin İsveç'e/Yureğin Mayacak gibiydi yerinden Nice yıilardan sonra işta/Kjnlıyordu görünmez zıncınÇtrçıpiak önündeyd gök kın/Kollann uzamaya başlamıştı bıle/Atıp yorgunlukian üstünden/Kattksız sevinçlerie/Dünyayı kucaklayacaktın yeniden Sevişmeye mi benzerdi uçmanın tadu'Bulutlann ak döşeğinde/Başında samanyolu rüzgâhan/Geçip giderdin yaşlı Avrupa'nın/Gömgök ovalan uzehnden/Nasıl görünürdü acaba Vryana/Ainmı dayad/ğm pencereden Birden ucu yanmış bir fitil/Telaşlı bir ses hopariörden/ Dikkat dikkat! Saym yoîaJaniMtn soylentyordu ard aröaJAranan bir kjşiydrı nedense/Batıp ctkmış gibi iğneter/Kan sızıyordu saçlanmn dibinden Ey acılann sevginın yurttaşı/Hep bihleri giıdi/Dünyayla arana/Çok ama çok yukariardan/Sessiz çığlıkian arasından baJoşlann/Düşer gioi boşluğa/Alınıp götürüldün yerinden Sensız havalandı uçaklar" ÇALISANLAMV SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL SSK emeklisi çalışırsa... Uzun yıllar sürüp duran, özellikle Sosyal Sigortalar Kurumu1 ndan ayük alan emekJilerin çalısmalan durumunda, emekü aylıklannın kesilmesi tartışması 6 Mayıs 1986'da yürürlüğe giren 3279 sayıb yasa ile son buldu. Yasa ile kurulmuş "sosyal güvenlik kurumlanndan malullük veya emekli aylığı aimakta iken Sosyal Sigortalar Yasası kapsamındaki sigortab bir işte çahşanlar aimakta oldukları malullük ve emekü ayhkları kesilmeden çabşmalannı sürdüreceklerdir. Başta Emekli Sandığı olmak üzere, Sosyal Sigortalar Kurumu ile BağKur'un yani sıra, Sosyal Sigortalar yasası'nın geçici 20. maddesi uyannca kurulmuş, "Bankalar, sigorta ve reasürans şirketleri, Ticaret Odalan, Sanayi Odalan, borsalar veya bunların teşkil ettikleri biriikler personelinin malullük, yasulık ve ölümlerinde yardım yapmak üzere" kurulmuş özel emekli sandıklanndan emekli veya malullük ayüfa alanlar yasanın tamdıgı bu haktan yararlanarak, ayhklarını kestirmeksizin Sosyal Sigortalar kapsamındaki bir işte sigortab olarak çalışabüeceklerdir. Bu çalışmalarına karşılık işverenden aldiklan ücretlerin %24'ünden "Sosyal Güvenlik Destek Primi" kesilecektir. Aldıklan ücret bugün için brüt 79.860 TL!nin üstünde olanlar, bu ücretin 79.860 TL.'si üzerinden prim ödeyeceklerdir. Toplam "%24 tutarındaki "Sosyal Güvenlik Destek Primi"nin %6'sınj, emekli aylığını kestirmeden çalışan sigortah, <Vol8'uıi ise emekli ayüğı alan sigortalıyı çalıştıran işveren ödeyecektir. Yasaya gore "yaşlılık aylıgı aimakta iken sigortalı olarak bir işte çalışmaya başlayanlann" yazı ile başvuruda bulunmalan üzerine yaşlıhk aylıklarmın ödenmesi sürdürülür. Sosyal Güvenlik Destek Primi'nin tabanı ve tavam: PrtMEsasTl. Ucrat 41.400 O c n t 79.860 l\ ( H H A > HAkLARI.MN KILLAMLMA E&ASLARI: t.sa'. >ozlcîmer.m 19 nuddnmc ssîınaden sırkeıın mocuı onaHar.nın vemder. ot.jnla.ak tıı^* ^ W aiır.ak husu^unda :ı.;har: haitan vardır Moıui ortakiar sırkuienn ıian lanhınden ırıbasn 21 gur. ıvı cllenndeıt |!3 rcrtıbe dahıl hiivc venctltrının ıbrazı karjıhgında. bedelleını tidkder. ^ r*e>ıru'tı ,'J ellerındekı ht^e rfncıicrr.in r« 25'= oranııula ycr.ı pa\ alah,feMe«.ierdır V BM>E1M/ OLARAK V t R l L U Kk HİSSE SENETLERİNİN OAClTIMI E S \ M ARI Or.aklanrmzın mevcui hıwe uncılerının ^ 35'ı oranında bcdduı hıs«.e icnolı almak (ukUn OH b d l s ı / !*.nıie vcneîlerını jırk« m«Tİıczıne fclcrek rllenndekı 113 ıcnıbt an hf.se •«ncı ıle \l R l ^ H A N HAKİARIMN Kl I I AMI MAMM1AN NO A I A N P A U ARIN H A E k A \H/ LSAM ARI RiKhan hjkUrınm kulîanılma^iîaan «<wıra kalaıı p*> o.dı4Lj ıakJırJe halk / eüıkvcitır. r>j\ jlmak tMn.tr usarru' ^hıplci! MrlLİfr.n ılan tanhjnünı ılıbaren ]« gun Kirıdc şırkcı m ^ ı n f gtkrcL paı N.üclkn[iı famarnın! rtakden vc pcjınen odrfTKİ suıeıı>l« hı«.%c seneıleımı aUtıtccil MI RICHAN H A k l \ R I M > Kİ I I ANH M \SJMMN M>\K\ h A J ^ N AR/H>llIX t.Cİ SATI< Sİ'RHSİNİV Rdilang.v Unhı 17 6 I9«* PA)I4RI\ fHlkt % III l**(.m HlSl SUK: ^nkcıın Uunhul Stljhuıjğj'djki ı^ıskTi Hatı s Du/cnicıtk* fınifM İjpN«m;nJj Organı/c Sarw>t hii>larmi}iır Su olan tuı: x>j ko ı .\ si|Lıt t.tnun kullanıb.jj. . a (Baştarafı 1. Sayjuda) nı zamanda politik bir sorundur da" dedi. Jackson'a sorula3. Fırsatçılar Sırada: Ameri rımız ve yanıtları şöyle: kalılarla düzenlenen son semine" Sizce TiirkAmerikan orre, adlarının basına açıklanmatak yatırımlan için hangi adımsını istemeyen 93 Türk firmasılar gerekli? nın temsilcisi katıldı. Türkiye'JACKSON Bu teknik bir de böylesine büyük boyutlu yayanıt gerektiren soru. Ben ne hütırımlara sermaye yetiştirebilecek kumetin, ne de bir şirketin üyeşirketlerin sayısı sınırlı olduğunsiyim. Ama bugünkü seminerde dan, bu geniş katılım ilgi çekti. Amerikalı bir elektronik üretici konuşulanlar son derece faydalı siyle ortak yatınma talip bir oldu. Bizim şirketlerimiz TürkiTürk şirketinin yetkilisi bu rağ ye'nin gereksinimlerini öğrendiler. Benzer alanlarda çalışan beti şöyle yorumladı : Türk şirketlerini tanıdılar. Böy"Ben de şaşırdım. Bir kaç ta lece ortak yatınmın kapısı biraz nımadığım kişiye sorduğumda açılmış oldu. ise aldığım yaıut ilginç oldu. °Fo. Yiiksek teknoloji transferi, nun kaynakları bu kadar genişsorun yaratabilir mi? ken, nasıl olsa biz de yapacak bir JACKSON Bizim, ürünün şeyler buluruz" dediler". cinsine göre değişen bir teknoloji Sovyetler teknolojiyî çalar mı? transferi listemiz var. Orneğin kamyonlar bu listede yer almaz. Ama yine örnek vermek gerekirse, radarlar bu listededir. Seminerde Amerikan şirketlerinin ortak yatınma ilişkin fizibilite çalışmalarına katılmalarına karşı çıktınız. Nedenini söyleyebilir misiniz? JACKSON Bu tamamen kişisel görüşümdür. Bence, Amerikan şirketleri fizibilite çalışmalarında yer almamalıdırlar. Aslında ortak yatınmın ürünlerini Türkiye'de kullanıp kullanmamaya siz karar vereceksiniz. Bu sizin sorununuz. Herhangi bir ürünü seçtiğinizde Amerikan şirketine başvurup talepte bulunmanız daha doğru olur. Bizim şirketlerimiz fizibilite çalışmala nna girmek istemiyorlar. Gereksinimlerinizi öğrenip, kaç tane mal satacaklarını hesaplamakTa ilgileniyorlar. Anladıgım kadanyla, ortak yalırımların önünde iki sorun van Yiiksek teknoloji transferi ve üçuncu iilkelere ihracat. Bunlara çözüm nasıl sağlanır? JACKSON Bence bu sorunlar politik niteliklidir ve güvenliğe ilişkindir. Örneğin Sovyetler'in yeni ve yüksek teknolojimizi öğrenmesini istemeyiz. Bu bir güvenlik sorunudur. Aynı zamanda politik bir sorundur da. Size herhangi bir ürünün teknolojisini vermekten ya da ürünü sizle paylaşmaktan kaçınmayız ama üçüncü bir ülkeyle paylaşmak sorun varatabilir". Pıyi %6 2.4*4 %6 4.792 IşvtfM Oraa TL %18 7.452 %18 14.375 Oraa TL %24 9936 %24 19.167 n.