Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
. CUMHURİYET/2 ÖLAYLAR VE GÖRÜŞLER lışlannı düzeltmekti. Sonra da bu komisyonun denetiminden geçen tezler, Atatürk'ün huzuruna gönderiliyordu. Büyük Atatürk, kurultaya gelen bütün tezleri teker teker okuyor, denetimden geçmiş kimi tezlerde yine de yazım yanlışı buluyor, işaretliyor böyle tezleri komisyona geri gönderiyordu. Bu büyük dikkat ve özen kurultayda çalışan gençleri, yaşlıları, şaşkına çevirmişti. Ne kadersiz konudur ki Türk dili araştırmalarında bu denli ilerlememize karşın, Türk dili yazımı (imlâsı) 1928 yılından bu yana istikrara, birliğe kavuşamamıştır. Büindiği üzere, Doğu'da, Batıda imlâ yanlışı, kültürdeki ilkelliği gösterir, asla bafışianmaz. SAYILAR SORUNU 1985 İmlâ Kılavuzu'nda, hemen her satırda aksayan bir yön vardır. Bir Cenevre kentinin ve başka kentlerin adlannın bir kaç dilde aldığı biçimler önemle gösterilmiştir. Bu tür bilimcikler böyle bir imlâ kılavuzuna giremez girerse, o kılavuzu boşuna doldurur, şişirir. Bütün bu aksamalardan ayrı, çok önemli bir konu da dikkatlerden kaçmamalıdır. ölümsüz Atatürk, 1928 yılında Yeni Harfleri kabul etmeden önce, Osmanlıcada kullanılan sayılan (rakamlan) değiştirmiş, ttalyanca, Fransızca, Ingilizce, Almanca ya da başka dillerde kullanılan sayılan (rakamlan) almıştır. Bu sayılann ahmşında, Atatürk, özellikle ticarette ve başka ilişkilerde Avnıpa ile iş birliği amaçlamıştır. "Cuma" hafta tatilini "pazar" gününe çevirmesi de böyle bir amaca yöneliktir. Atatürk, sayılan değiştirirken, aynca toplumun bu değişime karşı nabzım da yoklamıştır ve olumlu sonuç görülünce de yeni harflerin değişimini gerçekleştirmiştir. 1985 imlâ Kılavuzu'nda değiştirilmiş şimdiki sayılar için şöyle denmektedir: "Kullandığımız sayılar Arap sayılandır" (Bkz. 1985 İmlâ Kılavuzu madde: 146,149,150). Madde 150"de aynca şu sözler vardır: "Aylar yanyla olduğu gibi rakamla da gösterilebilir. Buna karşıhk günlerde yalnız Arap rakamlan kullanılır: 19 Mayıs 1919 gibi". Oysa Orhun yazıtlannda olduğu gibi Arap sayı sistemine benzemeyen başka sayı sistemleri de Türk devletlerinde çok kullanılmıştır. Sonınun gerçeği, doğrusu tarih kaynaklarında yatmaktadır. Romen rakamlannın, çivi yazüı tabletlerdeki sayı sistemi ile ilişkisi açıkça görülür. Kaynaklar, sayılann kökeni için şöyle demektedir: "Sayılan, basit olarak gösterebilmek için, genellikle, kabul edilen rakamlara Arap rakamlan denir, ancak böyle denmesinin sebebi, bu rakamlan, bugünkü şeküyle Araplardan almış olmamız değil, kullandığımız sayılama sisteminin Araplardan bize geçmiş olmasıdır. Gerçekten ilk on rakamın kaynağı bugüne kadar ortaya aülan en akıllıca hipotezlere rağmen gizli kalmıştır" (Bkz. Meydan Larousse, Cilt X Sayfa 448). Görülüyor ki sayılann kökeni henüz kesin olarak belli degildir. Eski kavimler de her şeyi, bugünküler gibi birbirlerinden alıyordu. Öyle olmasa, Yunan alfabesinde olduğu biçimde "alfa, beta" gibi, Arap alfabesi de "eKf, be" ile başlamazdı. Türkçedeki sayı adlannın kökeni ise Latin kaynaklıdır. Bütün bunlar ayn birer kitap konusudur. Bu durum karşısında 1928 yılında Atatürk'ün yaptığı sayı (rakam) devrimi, hiç haklı olmadan, bir Arap sayı sistemini bırakıp, bir başka Arap sayı sistemini almak biçiminde gösterilemez. özellikle, kendisinin annağanı bir Kurum'un yayınında, ölümsüz Atatürk'ün, Avnıpa sayı sistemiyle birleşmeyi amaçlayan böyle bir tutumu, kesinleşmemiş bir bilgi ile ters yorumlanamaz. Atatürk'ün devrimlerine bağlılıkla 19 Mayıs kutlu olsun. (*) Rabmetli Prof. Hikmet Bayur'u, Hindistan'daki eski Türklenn izJerini tespit etmek amacıyla, DTC Fakttltesi'nin Hindo loji Bolümü Başkanlıgına AcatOrk'un yerlestirdiSi biliniyorrfu. Bugunkü bilimin ışıgında Eıi'lerin (Hüit'lerin) Anadolu'^ gelişlerindcn çok önce, Hindistan'ın kuzeyi ile TOriustan'ın güneyı arasında bulunan Hindikuş (Hindi Kuş) daglan yörelerinde yaşadıklan anlasılmaktadır. Kuş Hindistan'ı denen bu bölgeierde vaktiyle yaşamış olan Kuş (Kus, Kusara) kavrnine bugün Etiler (Hitil'ler) denmektedir. Şimdi bu bölgeierde, eski Etiler gibi, anadilleri Farsça olan, hiç Türkçe konusmayan, yine de Türk asıllı olduklannı bilen, bu özellikleri komşulannca da, bUim adamlannca da bilinen Hazara'lar ve Tacik'ler oturmaktadır. Bunlar Kuş kavminin bu yOrelerdeki kabntılandır. Aslında Kus (Kus) Etiler kavminin bir kolu Kuzislan^ da yerlesmis, bir kolu Anadoiu'y» geçmiş Hatti'ler adını almış, bir kolu da güney Arabistan'dan Nil nehri kaynaklarına ulaşmış, Mısır Firavunlan laçlannda gösterilen ikinci kralhk, Kus (Kus) krallığını kurmuşLar, arutlar bırakmışlar, sonra da Kuzey Afrika'ya dagılmışlardır. Not Geçen yazımda adun "Vecihe" yerine "Vedhi" çıkmıştı Bu yanlışı düzeltirim. 19 MA YIS 1986 19 Mayıs ve Türklük Bılinci Prof. Dr. VECİHE HATİBOĞLU 19 Mayıs 1919'da Atatürk yalnız Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun ilk adımını değil, bilim Türkiyesinin ve Türklük biIincinin de ilk adımını attı. 19 Mayıs'tan, genç Türk devletine nasîl ulaştığımız, 67 yıldır çok işlendi. Ben bu yazımda Atatürkün bizi bilime ve Türklük bilincine ulaştıran dehasını anlatacağım. Bir konferansta sormuşlardı: "Atatürk için dahiydi dediniz, açıklar mısınız?" Türk Dil Kurumu'nun bir 10 Kasım töreniydi, ön sıralarda oturan oldukça üst düzeyde biri, yanındaki yardımcısına sorduruyordu bu soruyu. Herkes gibi onlar da Atatürk'ün, Türkler için, Türkiye için verdiği emekleri, mucizelerle dolu başanlarını biliyorlardı. Yine de O'na dahiliği çok gören bir tutumdan kaçınmıyorlar, belki de kendi küçük hesapları uğruna sığmacak gölgeler anyorlar, dinleyiciler arasında yatmmlar yapmak istiyorlardı. Yanıt vermek gerekirdi: "Atatürk dahiydi, kırk yıl sonra, bilimle ispatlanan gerçekleri, kendisi, kırk yıl önceden biliyordu. Mezopotamya'daki Kas'lann Türk asülı oldukJanrun ortaya çıkması bu sorunun kesin yanıtıdır dedim", sustular. Atatürk, ilk çağlarda Türklerin unutulmuş varbklannı, devlet kurduklan yerleri gösteriyor; tarihin, türlü nedenlerle, insafsızca çok derinlere gömdüğü bu tür gerçeklerin ortaya çıkanlmasını istiyor; Alacahöyükte olduğu gibi, kazılar yapnnyordu. Anadolu'da Mezopotamyada hatta Hindistan'ın kuzeyinde (*), îsa'dan çok önce Türklerin yerleşmiş olduklannı kesinlikle açıkhyordu. Atatürk, kimi Batüı kaynaklarca haksız olarak "Köksüz, Göçebe" sayılan Türklerin, sanüdığının tersine, çok eski çağlarda da devletler kurduklannı, hatta uygarlığın ilk kez, bütün dünyaya Türk asıllı Sümerliler'den yayıldığını, bilim karutlanyla, belgeleriyle ispatlamak istiyordu. Başlangıçta bu düşüncelere dayanan Atatürk'ün "Türklerin Göç Yollan" kurarruna, yerli yab a n a kimi çevreler kuşku ile bakmışlardı. O konferansta sorulan "Atatürk dahi miydi?" sorusu da, o günlerden bu günlere kalan çürümuş bir kuşkunun son döküntülerinden biriydi. Atatürk dahidir, Türk ulusuna güvenmekle, bilime inanmakla, başanlanyla dehasını bütün dürryaya göstermiştir. Dahiler keramet sahibidir. Bilinmeyen eski olaylan, gelecekte olacaklan önceden haber verirler. Daha yeni Türkiye, tam anlamı ile, bilim dünyası yörüngesine oturmadan, Atatürk, düşünceleri, somut olarak görünsün, yerli yabancı herkesin gözüne batsın, dikkatleri çeksin diye, Ankara'nın orta yerine, Sümerbank, Etibank gibi kuruluşlar diktirmişti. Böylece büyük gerçeklerin "gerçek reklamını" yapıyordu. Bugün bu binalar gibi, Atatürk'ün düşünceleri de, tarih gerçekleri de somutlaşmıştır. Artık bilimin yakıcı aydınİığmda, çıkarları için gölgeler arayanlara, Atatürk'ün Türk tarihi, Türk dili üzerindeki düşüncelerini yozlaştıranlara, yanlış yorumlayanlara, başarılarındaki dehayı unutturmak isteyenlere, ilkelerinden sapanlara, kaytaranlara, haince bir tutumun umutsuz gayretçileri demek doğru olur. ATATÜRK'ÜN ÖNEM VERDtöl tKİ SORUN Bu sütunlarda 26 nisan 1986 günü çıkan yazımda Atatürk'ün, yazıma (imlaya) ne kadar önem verdiği ve sayılar (rakamlar) sonınu üzerinde duracağımı beürtmiştim. Şimdi bu sorunlara geçiyonım. Bir dilin yazımı o dilin temel öğelerini oluşturur. Bunun için yazının önemi saruldığından da büyüktür. ölümsüz Autürk, "ülkenin temeü kültüriidür" der. Kültürün de ilk basamağı yazımdır. Büyük önder Atatürk, 1936 yılında, Dil kurultayınm hazırlıklan sırasmda, kurultaya gelecek tezlerin yanmını incelemek üzere, Dolmabahçe Sarayı'nda çalışmalarını sürdüren Türk Dil Kurumu ile birlikte, o zamanın ünlü eğitimcisi Halil Vedat Fıratlı başkanhğında bir de "imlâ komisyonu" kurdurmuştu. Bu komisyonun görevi, Dil Kurultayı'na gönderilecek tezlerin yazımını inceleyip, varsa, yazım yan CÜMHÜRIYETTEZV OKURLARA... OKAY GÖNENStJS Dipsiz Kuyu... e için tekno/oji? Cumhuriyofin fiyatının 120 liraya çıkanlmasını eteştiren bir okurumuz, toknoloji değiştirmenin maliyetinin okuriara "gereksiz yere ödetildiğini, yeni araçgereç alınacak diye gereksiz yere zam yapıldığım" suytüyordu. Trabzon'dan yazan bir okurumuz da, haklı olarak, izlediği bir haberi göremediği için yakmıyor ve "Basınımızın biz taşralılara verdiği değer bu mudur?" diyor. izmir'den yazan bir grup okurumuz da ellerine geçen baskının zaman zaman 12 sayfa ile kısrtlı kalmasınd&n yakmıyor ve diğer bölgeierde aynı günlerde sayfa sayısının daha fazla olduğunu bikfiklerinden, kendilenne saygısızhk yaptkltğı duygusuna kapıklıklannı söylüyoriar. Her iki tepki de yerindedir, ama çözumu tektir: Teknik altyapryı geliştirmek, Eğer Türkiye'nin yansına aksam 8'de gazete basmak zonındaysanız, elbette, ancak o saate kadar gelisen habeheh okura HetebUirsiniz. Eğer başka matbaalarda konuk olarak gazete basmak zonındaysanız, belli koşullar nedeniyle sayfa sayısı da az oiabüir ve şu sıralar yaptığımız gibi bir bölumü gundüzden Istanbufda basılmtş olan gazeteyi iki parça olarak okura sunmak kaçıntlmaz olur. İşte bu yüzden teknoiojiyi geliştirmek gereksiz olamaz. Uluslararası Basın Enstitüsü, sosyalist ülkeler dışındaki gazetecilehn tek tek üye oldukları, hiçbir ulke ya da kurumun ' kurum olarak temsil edilmediği ve en itıbarlı uluslararası basın örgutlerinden biri. IPI'nin geçen hafta Viyana'da yapılan 35. genei kurulunda Türk gazeteci olarak yalnız genel yayın müdurumuz Hasan Cemal vardı. Hasan Cemal, IPI Yurütme Kurulu üyeliğıni de sürdurüyor. Geçen dönemde IPI toplantılarında Türkiye sık sık gündemde yer alırken, bu kez sadece direktörün çalışma raporunda Muzır Kurulu dolayısıyla yer aldı; raporda Muzır Kurulu, sansur kurulu olarak niteleniyor, aynca sürmekte olan basın davalarının da kaygtyla izlendiği belirtiliyordu. İspanya'nın ünlü gazetesi El Pais'/V? genel yayın müdüru Juan Luis CebrianVn iki yıl için başkanlığa seçildiği IPI genel kurulu, gazetecilere yapılan baskılar nedeniyle Güney Athka ve Kenya yönetimlerini, ABD saldınsı sonrasında yabancı gazetecileri sınırdışı eden Ubya'yı ve Çernobil kazasının ardından basına zamanında ve doğru bilgi vermedığı için Sovyet yönetimini kınıyordu. Nisan 1986'da on büyuk gazetenin günlük ortalama net satışlan şöyle oldu: 120 Irahk gaztte 116504 100 Iral* gazeMer 615.765 325.994 289.087 206156 65.123 109.069 M NveJriı gszetelef Sakak tatvsr 40 Hraiık gazete 516.063 209.091 34.149 12.222 7.116 54.020 +34.339 +12.658 17.666 8.069 13.456 W EVET/HAYIR OKT4Y AKBAL "\bptogimiz ve yapmakta olduğumuz değişimlerin, dönüşümlerin amacı, Türkiye Cumhuriyetini, halkını tam anlamıyla, tam biçimiyfe uygar bir toplum haline ulaştırrnaktır. Devrimlerin temel ilkesi budur. Bu gerçeği kabul etmeyen anlaytşlan yerle bir etmek zorundayız." Bugün 19 Mayıs... Mustafa Kemal Paşa'nın bu amacı gerçekleştirmek için Anadolu toprağına ayak bastığı gün... Genç Osmanlı Paşası birkaç yıl içinde halkın önderi olacak, yıkılmış Osmanlı devletinin yerine, çağdaş bir cumhuriyet kuracaktır. Her şeyden önce de tam bağımsız' bir devlet, çağdaş bir devlet anlaytşını altı ilkenin ışığında oluşturmayı başaracaktır. Altı altın ilke: Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Laiklik. Ulusaicılık, DevrimCilik, Devletçilik... Bugüne hangisi kaldı diye düşünürseniz acı bir gercekle karşılaşırsınız. Atatürk'ün anladığı biçimde, içerikte ne ulusaicılık, ne halkçılık, ne devletçilik, ne laiklik, ne devrimcilik, ne de demokratik cumhuriyetçilik kalmıştır. Hatta Atatürkçü görüşler, düşüncelerde ortadan kaidınlmıştır. Atatürk'ün partisi, kurumları, tüm kaynaklan, belgeleri ile yok edilmiştir, daha doğrusu yok edilmeye çalışılmıştır. Halkçıhğa dayanan bir yönetim anlayışı yozlaştınlmıştır. 12 Eylül sonrasında kurulan hükümetlerin Atatürk devrimciliğinin ilkeleriyle hiçbir bağiantısı yokiur. Amaç Türkiye Cumhuriyetini uygar bir toplum haline getirmek idi. Şimdi öyle miyiz? Okuyoruz gazetelerde dergilerde, 'devrim' sözcüğünden bile korkuyorlar, halkımızı günden güne yoksulluğa itip, bir avuç zengine geniş olanaklar sağlıyorlar, devletçilik ilkesinden kopup, holdingçiliğe ön yerleri veriyorlar. Hangisini saymalı ki? 19 Mayıs en büyük bir bayramdır bence. Yalnız Atatürk'ün Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak için Samsun'a ayak basmasının yıldönümü degildir bu. Türk ulusunun kişiliğini bulması, gerçek niteliğine, anlamına kavuşması, variığını duyması 19 Mayıs'la başlamıştır. Tam bağımsız Türkiye'nin kuruluş günüdür 19 Mayıs... Boşuna degildir Atatürk'ün 19 Mayıs'ı Türk gençliğine bayram günü olarak kabul ettirmesi, o günü gençliğin dayanışma günü sayması... Atatürk, kurduğu Cumhuriyeti niye gençliğe emanet etti diye hiç düşündünüz mü? Gençlik, yaşamın bir sürecidir. Gençlik, bir kalıcı güç müdür? Degildir. Herkes yirmi otuz yaş dönemini geçirir, olgunlaşır, yaşlanır. Ama her zaman bir 'gençlik' vardır, birbirini izler genç kuşaklar, emaneti bayrak yarışı gibi birbirine devreder. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni niye orduya, partisine, arkadaşlarına değil de, gençlere bıraktı? Onu korumayı, savunmayı, gerekirse bu uğurda her türlü acıya katlanmayı... Gençliktedir yaşama gücü, ateşi, savaşım isteği... O gün bugün ülkemizdeki her ileri atılımı önce aydın gençlik gerçekleştirmiştir. Kimi zaman acılar çekerek, türlü biçimde suçlanarak, ama ardından gelen arkadaşlarına devrimci atılımın görevlerini teslim ede ede... "O umut ruhlara sıcak sıcak O hız doldukça damarlara kan gibi Gizli gizli inleyen her yürek canlanacak Ateşler püskürecek uyanan volkan gibi." Böyie yazmıştı şair Celal Sahir o ünlü şiirinde... Hepsi umırtla doluydu, hepsi Türk ulusunun yarınlarının çok daha güzel ve aydınlık olacağına inanmıştı. Hepimiz inanmıştık. Bugün içinde olduğumuz durum, yaşamakta olduğumuz koşullar, bu umutların yıkılmış olduğunu gösteriyor ne yazık ki! Beklediklerimiz niye gerçekleşmedi, niye birtakım politikacılar altı ilkenin bir yana itilmesinde, tam ters bir yol tutulmasında etkili oldular? Niye Türk halkı buna ses çıkanmadı, zaman zaman karşı çıkmaya çalıştıysa da yanılgı tuzaklarına düşmekten kurtulamadı? Bu hesabın yapılması gerekir. Yapılacaktır da... Gerilik, ilkellik, çıkarcılık, özbencilik... İşte düşmanlarımız. Türkiye'nin gençliği çağdışı akımların batagına itiliyor, görüyoruz hepimiz. Başörtülüler, çarşaflılar, takkeliler, gerici mezhepler, okullarda din dersleri, sınavlarda sorulan bağnazca sorular, hepsi hepsi günün gerçekleridir. Atatürk daha o günlerde ne demişti, bir kez daha anımsatmak gerek: "Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki ulusu yok eden, tutsaklaştıran, yıkıp yoksul bırakan kötülükler hep din kıiığı altında küfür ve kötulükten gelmiştir". Öyleyse... OKURLARDAN Akyazı çiftçisi perişan Son yıllarda Akyazı ilçesinde ve bai.li köylerde, ilkbahar aylannda bütün tarlalar, gözie görülmesi zor olan çok küçük böcekler tarafından istila edilmektedir. Bu böcekler yerden yeni çıkan pancar, mısır, patates ve diğer çeşitli ürunleri tepesinden kesmekte ve böylece mahsulün büyümesine engel olmakta ve yok etmektedir. Çiftçiler yıllardan beri bu mevsimde ilaç mücadelesi yapmakta ve ekinlerini kurtarmaya çalışmaktadtr. Önceki yıllarda alınan ilaçlar kısa zamanda etkisini göstermekte ve böcekler ölmekte, mahsul de kurtulmaktaydu Bu yıl yine tarlalar bir aydan beri böcekler tarafından istila edilmis bulunmaktadır. Bu yıl alınan ilaçlar tarifesine göre tarlalara döküldüğü ve ilaçlama yapıldığı halde, hiçbir etkisi görülmemekte, adeta dökülen ilaçlar böcekleri beslemeye yaramakta, mahsul böcekler tarafından yok edilmektedir. Bir çok çiftçi tarlasmı böceklerden kurtaramamış, mahsul tamamen yenmiş ve mısır, pancar gibi bazı ürünler ikinci defa ekilmiştir. Bu neden böyle olmaktadır, ilaçlar neden etkisini göstermemekte ve böcekleri öldürmemektedir? tlaçların hiçbir etkilerinin olmamasına karşıhk fiyatlan da geçen yıllara nazaran büyük ölçüde yükselmistir. Tarım ilacı üretim fabrikalannı kim denetlemektedir? Bunlann kalitesiz ilaç üretip çiftçiyi soymalanna neden göz yumulmaktadır, yok mudur bu işlerle ilgilenecek bir makam? Bunlar devamlı zam yapmaktadırlar. Eyet anlıyoruz, şimdi liberal ekonomi politikası uygulanıyor. Liberal ekonomi, kalitesiz mal üretip istediğin fiyatla satıp halkı soymak degildir. tlgüiler, yetkililer, üst katta oturanlar, hemen her gün yaptıklan toplantılarda, televizyon konuşmalarında, çiftçiye şöyle kredi verdik, böyle destekledik, çiftçi efendimizdir derler; öbür taraftan da çiftçinin soyulmasına göz yumarlar. Olmaz böyle şey!.. Yetkililer, lütfen tarım ilaçları ile bir an önce ilgilenin ve çiftçiye kalitesiz, hiçbir etkisi olmayan üaçlarm satılmasını ve soyulmasını önleyin. EMİN ORSAVAŞ/Akyazı MMvst Yeni Asır M l l n l * gazete Amaç, Uygar Bir Toplum Yaratmaktı... BüYAll NASIL DEĞERLENDIRMEYI DÜSUNUYORSUNUZ? ÜS Bu yaz İngilizce öğrenin. Uzmanından öğrenin... "BUirkişi"lerden! Türkiye'de İngilizce'yi 30 yıldır ITBA öğretir. Arayın ITBA'vı... Öğrenin! fen 330.234 80.080 Mayıs ayının kesin sonuç alınan ilk on bir gününde ise Cumhuriyet'in ortalama net satışı 127.828 oldu. • Bir grup basırhyaym öğrendsi ve şikâyetleri: Kendilerini ryi yetiştirmeyen okullan, sorunlanm kulak ardı eden okul yunetimleri, staj yaptıklan yayın kuruluşlannda karsılaştıklan ilgisizlik, okulu bitirince iş bulamamalan... Bu sonınlannı tartışmak istiyortar... Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açıköğmtm Fakultesi Bastm ve Yayımcılık bölümunün çıkardığı "Gülümseme" gazetesinde Çetin Altan'/n bir yazısı yer almış. "Dipsiz Kuyulardan Yankılar" başlıklı yazısında Çetin Altan, engin deneyimini gençlere aktanyor, yaztyı aynen tekrahtyonız: "Bizim mesleğin gençleriyte konuşmak, kendi gençliğimi yeniden yaşarcasına duğümlü ürpertiler verir bana... Gerçek yeteneklerinın ortaya çıkmasını engelleyen gorunmez duvarlardan yakınır coğu... Çoğu da mutfak çalışmalarından kose yazarlığına nasıl atlandığının tılsımını bulmaya çalışır... Liseyi bitırdığim yıl, gazeteciliğe başladığım günlerde, aynı lisenin eski bir mezunu olan ünlü bir sıyasetçi ki, o sıralarda otuz dört yaşındaydı bir Olemp tannsının yazgı açıklayan sesiyle: Burası bir maktekjir. Artık ne takütteyi bitirebilirsin, ne bir şey. Yaşamın ziyan olup gidecek, demişti. Sanatçıların, bılimcilerin ve siyasetçilerin, gazeteciliği, gürultüsü, patırtısı büyük ama, niteliği aynı oranda büyük olmayan bir uğraş olarak gdrdüklerini, çok sonra ögrendim... Gazeteciliğin ne olup ne olmadtğını kimse kimseye tam öğretmez. Doğru dürüst birkaç sığırcık avlayabtlmek için, her gün kaplan avlama talimi yapma mesleğidir bence... Ve ilk antrenman, gazetecilik tarihi ve eski gazetecilerin yasamlarıyla durmadan haşır neşir olmakla başlar. İkinci antrenman, gazeteciliğe büyük errtek harcamış edebiyatçıların incelenmesidir... Üçüncü antrenman, günlük gazeteterin hepsıni tarayıp, aynı haber ve yazılarta yeni bir gazete yapmak gerekse, bunları daha iyi değertendirmenin nasıl olabileceğini düşünmektir. Dördüncü antrenman, her meslekten dostlaıia çevreyi genişletmektir. , Beşinci antrenman, şiirte çember çevirmeye uğraşmaktır. Attıncı antrenman, konuların koküne inme ve sistemlerle mekanizmaları kavrama çalışmaları yapmaktır. Bu arrtrenmanlan her gün taze tutmak, bir de yazacağını açık secik yazmak, en çok on yıkte ön ptana doğru çıkartmaya başlar bir gazetecryi... (Arkası 14. Sayfada) ITBA ENGLISH İstanbul Türk İngiliz Kültür Demeği Süleyman Nazit Sok. 10 Nişantaşı İstanbul Tel: 14834 12 1476848 Muzaffer Kayah'mn eşi, Kurtuluş ve Ertan Kayab'nın babalan, Nazire ve Jale Kayalı'tun kayınpederleri, Ayşe, Gul, Deni2 ve Can'ın buyOkbabalan 15 mayıs günü hakkm rahmetine kavustu. Hacıbayram Camii'nde lulınan cuma namazından sonra Karşıyaka'da toprağa verildi. Cenaze merasimine kaulan, telefonla ya da bizzat gelerek acımızı paylaşan tüm dost ve akrabalanmıza teşelckür ederiz. VEFAT VE TEŞEKKUR MEHMET KAYAU KAYALI AİLESt BUYDKSEH İstanbulBeylikdüzü'ndeki [*] 1.280.000 m2 tapulu arsa üzerinde ileri inşaat teknolojisi ile 2 yılda kurulacak çağdaş donatımlı modern Büytikşehir'de konforlu ve deniz manzarah konut sahibi olabilirsiniz. turizm sunor ortur Kahvalı; » Ak>am yemegı HER CUMA KESİN HAREKE 9 GECE/10 GÜN YARIM PANSIYON AUUfYA Tm AUADDİN OTEL. 80.000 ( b ) BAY1RU 0TCL 78.000 W BEBEK MOTEL ... 65.000 AZ PEŞİNAT ÇOK KREDİ UZUN VÂDE 1.300.000 TL 620.000 TL 510.000 TL 410.000 TL 295.000 TL 190.000 TL Not: ORTAK KAYDI HIZLA DEVAM EDİYOR. T.C ELMADAĞ SULH CEZA MAHKEMESt HÜKÜM ÖZETİ Hâkim: Hacı Mehmet Koçak 20346 Kâtip: Nezibe özgen Sanık: NACİ SAMANCIMEHMET VE İFAKETTEN OLMA 1939 Klu KAYSERİMERKEZ KALPAKLIOĞLU NAHİYESİNDE NÜFUSA KAYTTLI HALEN ELMADAĞ HASANOĞLAN KÖYÜNDE SAMANCI MARKA SUCUK İMALATHANESİ SAHİBİ. Suç: Gıda maddeleri nizamnamesine muhalefet etmek. Suç tarihi: 19.9.1984 Sanığın Gıda Maddeleri Nizamnamesine muhalefet etmek suçundan TCYÎnın 398, 402/1 MADDELERİ UYARINCA üç ay cürme vasıta kıldığı meslek ve sanatının tatiline ve takdiren YEDt GÜN iş yerinin kapatılmasına, KARARIN kesinleşmesini müteakip, hüküm özetinin Ankara'da tırajı yuzbinin üzerinde bulunan bir gazetede derhal ilan olunmasma, ... lira yargılama giderinın alınmasma sanıgın yuzüne karşı Yargıtay yolu açık olmak üzere karar verildı. 28/4/1986 Basın: 19315 Esas No: 1985/223 Karar No: 1986/69 Peşinatla Peşinatla Peşinatla Peşinatla Peşinatla Peşinatla 180 125 100 80 65 50 m2 m2 m2 m2 m2 2 m Sınırlı Sorumlu TATİLKÖY . 90.000 ^ CLUBDİANA T^ TATİLKÖYÛ.. 76.000 | TAM PANSIYON I Kahvtllı O|lt vt »knm FETHİYE GÜL MOTEL 69.000 MARMARİS ( $ ^ ATLANTtK OTEL. 8 9 . 0 0 0 ÖREN EFEMTATİLKÖYÜ 8 6 . 0 0 0 V"Kli ' Klımalı Özel Otobüslerle GidişDönüş I T«: 181 10 74161 «2 26161 22 »1 KESKJNCT7EL 24 aylık ödeme süresine ait NisanMayıs 1986 taksitleri yukandaki peşinatlara dahil edilmiştir. AYRINTILI BİLGİLERİ KOOPERATİFİMİZ MERKEZ'İNDEN, GAZETELERDEN VE YENİ BROŞÜRÜMÜZDEN ELDE EDEBİLİRSİNİZ. * Beylikdüzü : Bakırköy ilçesine bağlı, Küçük Çekmece ile Büyük Çekmece arasında E5 karavolu üzerindedir. BÜYÜKSEH3R KONUT YAPI KOOPERATİFİ İstıklâl Cad. No:286 Odakule İş Merkezi Kal 7 Beyoglu İstanbul Tel: 144 45 77/151 49 27/151 49 28/143 32 87/ 143 04 24/144 80 53/145 57 41 Ticaret Sicil No: 216852 164404 SATILIK 1985 Karta! 18.000 Km. Tel: 575 46 49