Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/6 22 ŞUBAT 1986 Ozetle Catherine Deneuve'e benzeyen bir ev kedisi 7 Benim aslım köylüdür. Köylü ışine yaraması oranında hayvanı sever ve ona en az ölçülerde özen gösterir. Bu yüzden, gençlik çağımda kedilere karşı ilgi duyduğum yoktu. Evlendiğimizde, eve geldiğim zaman, kannun kedisini buldum. Bu yüzden, bu ev efendilerine sevgi duyduğum gibi, sokakta rastladıklanmla da konuşur oldum. Sokakta rastladığım kediler, sevgi gösterilmesini hemen o anda anlayamazlar. Kaçmayt yeğlerler. Çünkü insanoğlunun acımasız ve kötü olduğunu en iyi onlar bilirler. Evlendiğimizde evimizde bulduğum kedinin adı Duman'dı. Karıma bu kediyi bir loz arkadaşının babası vermiş. Herkes dişi kedi almaz, piyango bize vurmuş. Gri renkli, bol tüylü, erkeklere mahkum bu kedinin bugünkü ünlü Fransız aktris Catherine Deneuve'e benzer bir hali vardı. tzmir'de olurduğumuz için evimizin yapılışı onu eve kapatmamıza olanak vermiyordu. Erkek kedilerin o denli ilgisini çekiyordu kl, yıİın bütün ayiarında hep çocuklarıyla evi dolduruyordu. Yavrulara alıcı bulmak çok gttçtü. Kendisi de yavnılan da akşamlan karımın eve dönmesini merakla beklerlerdi. Gecikirse, komşulardan kime gideceğini bilir, onlann evlerini dolaşırlardı. Eşim Lzmir'de, ben Antalya'da çabşıyorduk. Çabalanmız sonunda onu yoüuksuz olarak Antalya'ya atadılar. Iki kişilik kamaradaki yol arkadaşı bayan, kedi istemediğinden, eşim sattığımız ufak tefek eşyanın parasını da vererek birinci kamaraya gecmiş. O yıllarda Antalya, yaşanması çok güç, içme suyu bile olmayan bir kasabaydı. Harap bir evin üst katında iki oda buldum. Çatımızda birlikte yaşayan kardeş iki azgın erkek kedi vardı. Onlardan çekmediğımiz kalmadı. Birkaç kez Duman'ı damda sıkıştınp nerdeyse yirmi metre yükseklikten sokağa düşmesine, yavrulannı düşürmesine neden oldular. Ev lağırn fareleriyle doluydu. Duman'la yavnısu Kunduz, birkaç günde bir kedi büyüklüğündeki bu farelerle savaş verir, öldürünce sahanlığa ya da merdiven başma bırakırlardı. Birkaç gün yorgun, perişan uyurlardı. Çaüdaki erkek kediler böyle şeylerle uğraşmazlardı. Bütun işleri, çaldıklanru yemek ve Duman'a musallat olmaktı. Bu arada birkaç kez düşük yapan Duman, bunlardan kısa tüylü iki yavru doğurdu. Kunduz adını verdiğimizi kendimiz için evde bıraktık. Atlar bölümünde anlattığım Kaya'ya benziyordu. Sakin, güçlü, üstelik açıkgözdü. Köpek gibi oynardı. Topu nereye atsam dörtnal gider, ağzmda bana getirirdi. Kuş tutarsa eşime getirir, armağan edercesine önüne koyardı. Duman başka doğumlar da yaptı. Küçük odadaki sepete doğurur, her yavru doğdukça gelip bize haber verirdi. Yavrulann gözü açılınca, küçük cardı fare getirir, onlann önüne koyarak avcılığa alıştırırdı. Kendisine pişirip doğrayarak verdiğimiz ciğerleri ağzında saklayarak yavrulara götürürdü. Ne kadar azarladıksa da bu durumdan caydıramadık. Bu arada Kunduz'un evde kalmasını istemedi. Onu yanımda görünce gelip patisiyle bana vuruyordu. Kunduz da evi terk eUi. Gündüzleri ev sahibinin katında kalıyor, sofra kurmaya başladıklannda o kattan aynlarak bizim eve geliyordu. Duman, çocuklannı emzirirken, Kunduz'u da onun göğsüne koydum. Kunduz emmeye başlayınca ses çıkarmadı. Kendisi kadar iri Kunduz, bundan sonra her gün annesini emmeyi sürdürdü. Ne yaptıysak caydıramadık. Büyük çocuklann kardeşlerini sever gibi hırpalamalanm o da yapıyor, kucağına alıp patileriyle sıkıştırırken arka patileriyle de onlara vunıyordu. Çocuklan dağıttık da kurtulduk. Duman'ın bundan sonra yaptığı doğum, büyük oğlumun doğumuna rastladı. Ona iyi bakamadık, iki gün sonra ölünce bana gözleri açılmamış beş yetim bıraktı. Yavrulan koynuma alıyordum. Parmaklanmı emiyorlardı. Hatır için süt anneler bulup dağıttık. Komşumuzun küçük oğlu Fuzulf ile öbür küçük çocuklardan oluşan arkadaşları, Duman'ı yanımızdaki arsaya gömdüler, ara sıra başma mum dikip oynarlardı. Bizimle mi alay ederlerdi, yoksa salt oyun muydu bilemiyorum. Ankara'da uzun süre kedi almamıştık. Bir gece konuklanmızı geçirirken, dördüncü kattaki evimize küçük bir tekir girdi. Bir patisinin üstüne basamıyordu. Çok terbiyeli, iyi huylu bir kediye benziyordu. Gerisin geri gönderemedik. Evde kapatamıyorduk, sokağa bırakıyorduk. Alt katımızda iki oğluyla oturan bir dul kadın vardı. Sürekli bizimle uğraşırdı. Tekir'e yapmadığını bırakmadı. Bir gece kafasımn derisi parçalanmış geldi. Veterinerden aldıgımız ilaç ve poir'la başına su sıkıyor, pansuman yapıyordum. Su sıkınca kafa derisinin öbür yırtığından çıkıyordu. tyileşti, ama kadın bu kez de alt kattaki mana Öğrenci dernekleri Ankara'da 9 öğrenci demeği, dün ortak biraçıklama yaparak, öğrenci derneklerinin kuruhışunda ve yaşamcsında görülen sıkmtıları dile %etirdiler. Açıklamada, "Derneklerin başvurulan, rektörlük imi gerekli olduğu savıyla geri çevrilmektedir. Bu müdahale yasadışıdtr ve bu yasal bir çelişkidir" denildl İstanbui Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrenci Derne$'nin rektörlük izni dahil, tüm yasal koşullan yerine getirerek kurulmasına karşın, Fakülte Dekanı Prof. Dr. Orhan Aldıkaçn tarafından okulun çeşitli panolarına "Dernek kurmak için kmseye yetki verilmemiştir. Aksine davrananlar hakkında displin soruşturması yapılacaktır" ştkünde uyarı ya~ zısı asıldığı biUirildL Bir ozanın çizdiği portreler tçi Sevda Dolu Yolcuhık CAHİT KÜLEBİ vm tentesine pislik atıp bizim, kedi pisliği attığımm söyleyerek manavı kışkırttı. Zorla yatıştırdık manavı. Birkaç kez kapıcıya da dövdürdü. Bir gün ben merdivenden çıkarken Tekir de yanımdaydı. Kapıcı Dursun'u görünce sırtını kabartarak ona fıfladı. Ama sonunda öldürdüler, yok ettiler. Bahçede küçük sevimli bir kedi vardı. Dört yavru doğurdu. Mahallenin çocuklan anneyi öldürmüşler. Üç yavruyu yakmışlar, eşimle büyük oğlum aşağı inip bir fare büyüklüğündeki bir küçük tekir yavnıyu kurtarıp getirmiş. Eve geldiğim zaman baktım, eşimle oğlum bana bakıp bakıp gülüyorlar. Sonunda sürpriz anlaşıldı. Eşim elbisesinin göğsünden küçük kediyi çıkardı. Kıyma almıştım, avucumla ona yedirdim. Küçücük tımaklannı avucuma geçirdi. Hırlayarak yedi. Adını Kaplan koyduk. On beş yıl yaşadı. Ankara'da onu hiç sokağa bırakmadık. Kendisi de istemiyordu. tsviçre'de görevlendirildiğimde, bir ay önceden aşılatmadığımız için çıkış izni alamadık. Onu bizden birkaç gün sonra, PANAM'ın kargo uçağıyla gönderdiler. Bern'de bizim eve değil de elçiliğe götürmüşler. Müsteşarla ticaret müsteşan, ahım şahım bir şey sanmış, merak edip kafesten çıkarmışlar. Akşam ka . erkes dişi kedi almaz. Piyango bize vurmuş. Erkeklere mahkum bu kedinin Fransız aktrisi Catherine Deneuve'e benzer bir hali vardı, Erkek kedilerin o denli ilgisini çekiyordu ki, yavrulan evimizden hiç eksik olmuyor. M. ürkiye'de sokağa çıkmak istemeyen Kaplan adlı kedimiz, tsviçre'de boyuna apartmanın önüne çıkar otururdu. Merdiveni öğrenmemiş, asansörün önüne gidip otururdu. Bir inen onu indirirdi... H göre köpek eti yiyenler bulunuyordu. Eşime yardım eden bayan başta oİmak uzere konu koraşu, kedimizin besili olduğunu da belirterek, Italyan ışçilerinin kesip yiyebileceklerini söylerlerdi. Yurda dönerken kuduz aşısı yaptınp rapor almak istedim. Küçük Hayvanlar Hastanesi yetkilileri, bunu bir onur konusu yaptı. tsviçre'de kuduz hastalığı olmadığında direndiler. Sonunda kolaylık olsun diye elime "Yüzyıldan beri tsviçre topraklarında kuduz hastalığı görülmemiştir" diye bir belge verdiler. Yurda dönünce Cebeci'deki evde, Kaplan'ı bahçeye çıkarmak istedim. Bilmem nasıl anlamıştı memleketimize geldiğimizi. Ellerimi parçaladı. Çıkmak istemedi. Bir süre sonra da Çankaya'daki evimize taşındık. Evde oturmaz oldu. Hep bahçeye çıkmak istedi. Belki de burayı ayrı bir ülke sandı. Bu evde on beş yaşmda öldü. Karımla oğullarım, bir çarşafa sarıp karşımızdaki parka gömerken, orada henüz yıkılmamış bir Ankara evinde oturanlar, çocuk gömüyorlar sanarak kuşkulanmışlar. Şimdi orayı greyderler dümdüz etti. Sanırsam Dışişleri Bakanlığı için görkemli bir yapı yapıyorlar. HtÇ BCYÜMEYEN BİR ÇOCUK Cahit Külebi, son kedüeri Sarman için, "Hiç büyümeyen, sürekli bakım isteyen bir çocuğumuz var. Biz ölürsek ne oktcak diye korkuyoruz" diyor. ranlığında bahçeye kaçmış. Bize geldiler. Yağmur altında bir saat aradık. Adını söyleyerek dolanıp durdum. Sesimi duyunca çıktı. Koynuma, ceketimin içine aldım. tsviçre'de dört yıla yakın bir süre mutlu yaşadı. Türkiye'de sokağa çıkmak istemeyen Kaplan, boyuna apartmanın önüne çıkar otururdu. Merdiveni öğrenmemiş, asansörün önüne gidip otururdu. Bir inen onu indirirdi. Gelirken de öyle... Apartmanın önünde bir kuş arkadaşıyla saatlerce karşı karsıya dururlardı. Ne der, ne anlarlardı, bilmiyorum. Ne var ki, Kaplan onu yakalamaya kalkışmaz, kuş da kaçmazdı. Bir başka arkadaşı da yine kendisi gibi bir ev kedisi olan boz bir kediydi. Karşı karşıya çimenlerin üzerinde otunırlardı. Onun yüzünden tsviçre'de bizi çok sevenler oldu. Bern, sanıldığından da küçük bir kent. Eşim hangi mağazaya girse, satıcı bayanlar "Siz kedi seven Tiirk ailesi misiniz?" diye sorarlardı. Hakları da yok değıldi. Bizde pek az kişi dışında herkes kedileri kovalar, döver, hatta Kaplan'ın annesi ve kardeşleri gibi kedileri zevk için öldürurlerdi. Yalnız tsviçre'de bir tehlike vardı. Bir TV programında izlediğime ıSarman'ın iki özelliği var. Sıkıcı yolculuklarda patileri terler. Bir de, bilinçle şantaj yapar. Isteği zamanında yapılmazsa eşyayı tırmalar, televizyona atlar, gece lambalarımn ıçine girer. Kedi almamayı kesinlikle kararlaştırmıştık. Acıyıp nihayet bir kediyi mutlu ediyorduk. Oysa sokaklarda yüzlerce mutsuz kedi vardı. Bahçemizdeki kedilere de az buçuk olanaklarımızla bakmak güçtü. Komşular bahçeyi kirletmemizi hoş karşılamıyorlardı. Üstelik, burada kedi bakıldığını görenler, kedilerini daha yavruyken bizim apartmanın önüne azıtıyorlardı. Durumu gören kedilerin gelmeleri de ayn. Bu denli kedi arasında yaşamak gerçekten mutsuzluk veriyor bana. Ama olan oldu, yaşantımmn sonunda büyük oğlumuz eve bir kedi getirdi. Kuyruğu kınk, küçük gözleri çapaklı, 56 aylık kadar bir sarman kedi. Eşim istemedi. Oğlum, üç günlük bir dinlencede işyerinin kapalı olduğunu, dinlence bitince işyerine götüreceğini, evde bırakmayacağını söyledi. O üç gün boyunca bizim sıska Sarman evde dolaştı durdu. Ama bir ara ocağa girmiş, kara bir kedi gibi is içinde çıktı. Zorunlu olarak yıkadık.Temizlendi. Eşim zaaf duymaktan çekindiği için kedi dolaştıkça başka yönlere bakıyor. Sonunda üç gün doldu, ama oğlum kediyi götürmedi. Adını Sarman koyduk. Yedi yıldır bi zimle. Çok iyi bakıldığı halde büyümedi. Yumurtaüklanıu aldırdık. Hiç böyle kedi görmedik. Kaplan'ı çocuklanm paylaşamaz, her gece birinin koynunda yatardı. Bu kesinlikle yorganın altına girrnez. Giriş katında oturduğumuz için her gün kapımızın önünden yüzlerce kişi geçer de kıpırdamaz. Ama bizden biri gelirse, ayak sesimizi anlayarak kapıya koşar. Makaralar, şişe tapalan, tenis topu gibi oyuncakları otunna odasında büyükçe bir kül tablasındadır. Bir de kedi yavrusu gibi küçük fok balığı var. Biz evde yokken, ya da sabahlan onunla oturmuyorsak foku ağzına kedi eniği gibi alır, ağlayarak dolaşır. Evde bana yazı yazdırmaz, gelip kâğıtlanmın üstüne yatar. Daktilo yazıyor, telefon ediyorsam o da tuşlara basıp, ya da numaraları çevirerek engel olur. Altı saatte bir yer. Saate bakmadan kaç olduğu onun yiyecek istemesinden belli olur. Evde ardım sıra dolaşır. Her şeyi kırdı döktü. Banyo yaparken kapıyı iyice kapatmamışsam açar, küvetin kıyısına çıkıp ağlar. öleceğimden korkar. Sanılmasın ki sevdiği için ağlıyor. öyle değil, ben ölürsem uşağını kaybedecek. Hiç soluk aidırmaz. Sokağa çıkacağımı hemen anlar, kapıyı keser. Bu yüzden her çıkışımda, ya anahtan, ya biletlerimi, ya çanta, ya da gözlüğümü unutturur. Onun yüzünden otobüsle yolculuk edemiyoruz. Çok sinirli ve şımarık. Değil otobüs, taksiye bile bindirsek soför söylenir. Onun yüzünden yazlığa hep arabamla gidiyoruz. Arabada çok rahatsız oluyor. Kentlere onun yüzünden uğrayamıyoruz. Her gece 4.305 arasında mutlaka uyandınr. O küçük sıska kedi güzelleşti. Gözleri irileşti. Kuyruğu bir uçurtma kuyruğu gibi oldu. Yanından geçerken patik atarak şakalaşır. Isteği yerine getirilmezse bizi ısırır. Gelip yüzümüzü de öptüğü olur. Ankara'da bahçeye çıktığında güçlükle içeriye sokanz. Yazm oturduğumuz evde ise, evde tutamadığımızdan, sokakta bir saniye ardımızı bırakmaz. Gizlice kaçamazsak deniz kıyısına kadar gelip bizi utandırır. Yolda biriyle konuşacak olsam, bir üçüncü kişi gibi durup konuşmaları dinler. Bir kez, bir kilometre kadar uzaktaki dukkâna gidiyordum. Ardıma takıldı. Bir ara arkamı bıraktı. Dönüşte kayboldu mu diye rastladıklanma sordum. Bir küçük san kedinin ağlayarak gerisinin geri gittiğini söylediler. Küçük çocuklar gibi korkmuş, eve dönmüş. Sarman'da gördüğum şu iki özellik, abartma sayılabileceği gibi, yanılgı da olabilır: Kedilerin terlemediği bilinir. Oysa uzun, sıkıcı yolculuklarda bizim Sarman'ın patilerinin terlediğini gördük. lkinci özelliği ise, bilinçle şantaj yapmasıdır. Bunu şartb refleks saymanın doğru olmayacağı kanısındayım. Isteği, zamanında yapılmazsa, yiyecek saati geciktirilmiş ise, bulunduğu verin koşullanna göre davramr, şantaj yapar. özellikle gece yemek saati gelince, yerde bulunan eşyayı tırmalar. Dolap kapaklarını açmaya çalışır. tsteğini yerine getirtinceye dek bu şantajı yineler. Otunna odasında bulunuyorsak, üç ayak masalara, televizyona vb. yerlere atlar. Gece lambalarımn içine girer. Sallar ki, düşürebileceğinden korkalım. Hele tablolara musallattır. Bir tabloyu. isteği yerine getirilinceye dek sallar. Yere düşürdüğü de olur. Bu yöntemi, sevgili dostum Turan Erol'un bir tablosuna uygulamayı yeğler. Tunrn'ı ve tabloyu çok sevdiğimi elbette bilmez. Ama onun da kedice bir sezgisi vardır elbette... Şimdi hiç büyümeyen, sürekli bakım isteyen bir çocuğumuz var. Sevsek de bizi çok yoruyor. Biz ölursek ne olacak diye de korkuyoruz. AUan Günalp'in uyunsı Üniversitelerarası öğrenci secme ve yerleştirme nnavına girecek adaylann UsteUri lise ve dengi okullarda asfuya çıkarıldı. ÖSYMBafkanı Prof. Dr. AUan Günalp, bu konuda bilgi verir~ ken üniversite ada/larının listeleri iyi incelemeUri isteğini yineledi. Okullarda askıya çıkanlan ttstelerde öğrencilerin bafvum belgelerinde beürttikleri not or~ talamalan ve isimleri yer alıyor, öğrendler listelerde bir yanüfhk gördükleri takhirde okul müdürlüklerine bafvuracaklar. Okıuna yazma seferberüği Okuma yazma seferberüği yeniden başlatüıyor. Bı amaçla tüm Ulerde okuma yama durumu yeniden gözden ge^iriliyor. Milli Eğittm Gençük v> Spor Bakanı Metin Emiroğluimzasıyla bu konuda vaUüklere gpnderilen genelge uyarmca, MUU Eğitbn Gençlik ve Spor Mudürleri Merindeki okuma yazna durumunu bakanhğa bildinyorlar. Ahnacak sonuçlara göre, okuma yazma seferberüği, okuma yazma bümeyen tek bir vatandaş kabnaymcaya kadar sürdürülecek. Yeni turizm sezonu Antalya bölgeândekituristik konaklama tesisleri, yeri turizm sezonunu mart ayındc açacaklar. Anadohı Ajansı nuhabirinin edindiği bilgiye göre, Antalya ve çevresindeki turistik merkezlerde geçen sezon 10 bn S34 olan turistik belgeü yatak sayısı, yeni sezona girüirken, '3 bin 384*e yukseldL luristik belgeü yatak saytsuun sezon ortasnda açılacak yeni tesislerU birtkte 18 blne ulaşması bekleniyv. Bölgedeki turistik konaklamatesislerinin geceieme ücreti geçen yıla oranla yüzde 100 arttu Fıyat tariftlerini dolar ve markagöre ayarlayan tesislerde, en düşük tek kişilik yatak ücreti 6 bn 500, en yüksek de 56 bin lira olarak beürlendL Tesislerdeki çift kişilik yatak ücretieri de 8 bin lira ile 86 bin üra arasında değifetek. BİTTİ 12 yıl sonra ilk kez Yunan parlamentosu Kıbrıs'ı görüşüyor PASOK adına dünkü oturumda konuşan Andreas Papandreu, "1967 de Keşan da o zamanki hükümetler arasında gizli bir görüşme yapılmıştı. Yunan hükümeti çeşitli ödünlerle Enosis'i gündeme getirmişti. Ancak Demirel hükümeti bunu doğal olarak kabul etmemişti. Ttirkiye'nin bu teklifi kabul etmesini beklemek safdillikten başka bir şey olamazdı" dedi. STELYO BERBERAKİS ATİNA Yunan parlamentosunda 1974 Barış Harekâtından 12 yıl sonra ilk kez Kıbrıs'la ilgili genel görüşme acıldı. Genel görüşmede Yunanistan'ın 1974 Nikos Sampson darbesi ve bunun yol açtığı Kıbrıs harekâtındaki sorumluluğunu araştırmak üzere bir parlamento sonışturma komisyonu kurulması kararı alındı. Komisyon, partilerin meclisteki üye sayısıyla orantılı olarak çeşitli partilerin milletvekillerinden oluşturulacak. Partiler, bu komisyonun oluşturulmasında oybirliğine vardılar. Dünkü toplantıda sırayla konuşan parti liderlerinin ardından milletvekilleri de söz aldı. Konuşmacılann hepsi, Kıbns olaylanndan albaylar cuntasını sorumlu gösterdiler. Cuntanın çifte Enosis'i göze alarak bu işe giriştiği de kaydedeldi. Çifte Enosis'ten adanın Türkiye ve Yunanistan arasında paylaşılması kastediliyor. Bu arada oiuşturulmasına karar verilen parlamento sonışturma komisyonu, Yunan Ceza Yasası'na göre sorgu yargıcının haklanna sahip olacak ve mimlediği Yunanlılan, mevkileri ya da askeri rütbeleri ne olursa olsun sorguya çekebilecek. Devletin ve ordunun gizli belgelerini de inceleme hakkına sahip olacak olan komisyon, bu belgelerin ancak ulusal çıkarlara ters duşebileceği durumlarda yayunlanmamasına karar verebilecek. Dünkü oturumda PASOK adına konuşan Başbakan Andreas Papandreu, Kıbns sorununu 1974'te değil, 1964 haziranında Amerikahlann önerdiği "Acbcson Planı" ile başladığıru söyledi. Papandreu, ancak o dönemde başbakan olan babası Yorgo Papandreu hükümetinin, bu planı kabul etmediğini ve adanın bölünmesini engeUediğini savundu. Papandreu, konuşmasının bir bölümünde şunları söyledi: "1967'de Meriç'in Keşan bölgesinde, Türkiye ile Yunanistan'ıa o zamanki bükümetleri arasında sözümona gizli bir görüşme yaptlmışü. Yunan hükümeti, çeşitli ödünlerle Enosis'i gündeme getirdi. Ancak Demirel (dönemin başbakanı Süleyman Demirel), bunu doğal olarak kabul etmedi. Çünkü Törkiye'nin çifte Enosis'i kabul edccegini beklemek safdillikten başka bir şey olamazdı. Keşan'daki bu fiyaskonun ardından albaylar cuntası, Makarios'u yıpratmaya başladı. Bundan amaç Makarios'u devirmek ve Enosis'i uyguUmaktı. Tabö bn Türkiye'nîn mödahalesine yol açacaktı. Bunu albaylar da çok iyi binyorlardı. Ama sonuçta istedikleri çifte Enosis de sağlanrruş olacakö." Papandreu, bunun ardından Kıbns'U 1967 ydında Türk toplumunu hedef alan kıyım hareketlerini de şöyle anlattı: "15 Kasun 1967'de, Yunan Silahlı Kuvvetleri'nin cnntaya sadık subaylan tarafından Kıbns Tiirk toplumunu bedef alan geniş caplı bir kıyım diizenlendi. Bu da yine Türkivenin müdahalesine yol açar hesabıyla düzentenmiş bir tahrik hareketiydi." Ana muhalefet Yeni Demokrasi Partisi lideri Konstantin Mitsotakis de Papandreu'nun babası Yorgo Papandreu'yu "Enosis yanlısı" olarak niteledi. Aynca Kıbns'taki bütün Türk kuvvetlerinin çekilmesi gerektiği görüşünü yineledi. Komünist Parti (KKE) lideri Harilaos Florakis ise Kıbns dosyasının 12 yıl bekletilmesini eleştirerek bunun ulusal çıkarlar gerekçesiyle açılmadığı yolundaki savunmalan "tutarsız" olarak niteledi. Florakis, bu ulusal çıkarlann ne olduğunu sorduktan sonra, ABD'nin Kıbns adasını "batmayan bir ucak gemisi" haline getirmeyi amaçladığım sözlerine ekledi. Florakis, daha sonra açüan Kıbns dosyasının yapılan açıklamalarla kısa sürede kapanacağı görüşünde olduğunu da sözlerine ekledi. • | I|BI «Biiİiİfe ~ Kendi işimiz yerine devlet kapısuıda odocılığı seçiyoruz tstanbul Haber Servisi belirterek, "Çalışanların hepsi Devlet Bakanı Mnstafa Tınaz kolay işleri tercih edip, birim Titiz, modern teknolojinin kul emekleri başına daha çok ücret lanımından geçen bir eğitim almak istemektedirler. Güç işler programımn yerleştirilmesinin yapılmamakta, bu netenle üreişsizliği çözebilecefeini öne sür tim düşüşleri olmakudır. Çok dü. Titiz, hızlı nüfus ar çalışanla, güç iş yapamn ücrettışının işsizliği besleyen önemlı lerinin aynı olması, gemisini ynnedenlerden biri olduğunu belir riiten daha akılhdır şeklinde bir terek, "Her sabah 3 bin kisiye adaletsizlige neden olmuştur" yeniden istihdam imkânı yarat dedi. Hızlı nüfus art 151nın işsizmak zorundayız. Bir kisiye istih liği besleyen nedenlerden biri oldam yaratmanın maliyeti de 10 duğunu da öne süren Titiz, "Bir milyon liradır. Buna devletin kisiye istihdam yaratraanın mabutçesi bile yetmez" şekünde ko liyeti 10 milyon liradıı. Yine her nuştu. İşsizliğin nedeninin yal sabah 3 bin kisiye isthdam imnızca yatırun eksikliği olmadığıkânı yaratmak zorunda olduf unı söyleyen Titiz, Batıda da uymuz gerçeginden hareket edergulanan "bilim parklan"nın sek, bundan da her sabah 30 mDüniversiteler bünyesinde bir an yariık bir yatırım gerektigi ortaönce kurulması gerektiğini beya çıkar. Buna devletin butçesi lirtti. bile yetmez" şeklinde konuştu. Marmara Üniversitesi Rektörlüğü'nde dün "tşsizlik ve İstihdam" konulu bir konuşma yapan Devlet Bakanı Titiz, işsizliğin tanımından yola çıkarak, işsizliği yaratan nedenler üzerinde durdu. Türkiye'deki işsizlerin büyük bir çoğunluğunun işgücü piyasasırun ihtiyaç duyduğu nitelikte insanlar olmadığını belirten Thiz, bu durumun da eğitimden kaynaklandığmı söyledi. Titiz, ağır mevzuat yükünün de iş kurma güçlüğü yarattığım, iş kurmak isteyen bir kişinin binlerce mevzuat gereğini yerine getirmek zorunda olduğunu söyledi. Titiz, "Bu dnnımda ya insanlar işyerlerini kurup mevzuata dikkat etmiyoriar ya da agır mevzuat yükünden korkup iş kurmuyorlar" şeklinde konuştu. Küçük ve orta buyüklükte bir teşebbüsün, kurulabilmesi ve yeşerebilmesi için desteğe ihtiyaa olduğunu öne süren Titiz, "İstihdam fırsaünın altında çok yönlü destek yatmaktadır" dedi. Titiz, yeni teknolojilerin işsizlik değil istihdam yarattığım Marmara Üniversitesi Rektörü Orhan Oguz'la birlikte "lstihdamı Geliştirmede tşbirligi Protokolü" imzalayan Titiz, universitelerden gelecek araştırma ve istihdam modellerine ihtiyaçlan olduğunu söyledi. "tşsizligin nedenlerinin sadece yatırım eksigi olmadıgı anlaşıldı" diyen Titiz, Batıda da uygulanan "bilim parkı" ya da "yeşenne ve büyüme merkezleri"nin, üniversiteler içinde kurulması gerektiğlni, İTÜ ve Çukurova üniversitelerinin bünyesinde kurulacak bu merkezlerin içinde kendi işini kurmak isteyenlere destek ve danışmanlık yapıldığını kaydetti. Devlet Bakanı Titiz: KAVGASIZ TÜRKÎYE BatbıUum Turgut ö ^ dtbıgec*kat0d4ı "Bayburt^ burt'un kurtuiufun 68. yüdönümü nedeniyU verllm yemekte bir konuşma yaptı. özol, kendütrun de BuyburtbtsayüocağmtbeUrtenk "tümhayoOün kovgaaz, aıOı içinde bir Türkiye olduğunu" MÖyledL Morgan: Bahar gehnese bile betirgin bir bahar duygusu var ANKARA, (ANKA) AET'nin Ankara temsilcisi Gwyn Morgan, 1986 yüının topluluk ile Türkiye arasındaki iüşkiler açısından "açılış" yıh olabileceğini sövledi.Morgan,'Avrupa' dergısınde yayımlanan yorumunda ikili ilişkilerde, "Bahar gelmiş olmasa bile, belirgin bir bahar duygusu" bulunduğunu savundu. tlişkilerde, "Birçok proMemin sürdngünü, ancak çöznlmüş proMemlerin yeni fırsatlara yol açtığını" kaydeden Morgan, Türk hükümetinin Ortaklık Konseyi toplanmasına ilişkin çağnsımn mart başında Brüksel'de tekstil görüşmelerine yeniden başlanması, Oaude Cheysson'un önde gelen bazı Türk isadamlannı Brüksel'e davet etmesi ve başlatılan uyum görüşmeleri gibi gelişmelerin 1986 yılında serbest dolaşun ve ekonomik işbirliği gibi bazı ana konularda anlaşmaya vanlabileceği umudunu doğurduğunu belirtti. tanbul Anakent Belediye Başkanı Bedrettin Daian ve Emniyet Başbakan Turgut Ozal, "Be Müdür Muavini Mehmet Agar nim bütün bayalim, kavgasız, tarafından karşılandı. Protokol gürültüsüz, sulh içinde, çocuk salonunda bir süre dinlenen lanmızın, gençlerimizin daha iyi özal, daha sonra fahri başkaniş bulabileceği ve aynı zamanda lığmı Istanbul Anakent BelediAvrupa'yı aratmayan bir ye Başkanı Bedrettin Dalan'ın Türkiye'dir" dedi. özal, dün ge yaptığı "Bayburt Kültür ve Dace katıldığı Yenikapı Çakıl Mü yanışma Dernegi"nce düzenlezikholü'nde dUzenlenen "Bay nen "Bayburtlular Gecesi"ne burtlular Gecesi"nde, "güçlü katüdı. Gümüşhane'nin Bayburt yerlerde, dört miUetvekili çıka ilçesinin 68. kurtuluş yüdönümü nlabilecek yerlerde, eger 40 nedeniyle Yenikapı Çakıl Müolursa, beşinci miUetvekili ben zikholü'nde düzenlenen gecede olacagım. Beşinci miUerveldUniz kısa süre kalan Başbakan özal, de benim" şeklinde konuştu. bu arada bir de konuşma yaptı. tngiltere'ye yaptığı resmi âya Özal, "Sıkı çalışmaktan başka retten sonra önceki gün Anka çare yoktur. Benim bütün hayara'ya dönen ve dün saat 20.35'de lün, kavgasız, gürültüsüz, sulh uçakla tstanbul'a gelen Başba içinde, çocuklarunızm, gençlerikan Tureut özal'la birlikte eşi mizin daha iyi iş bulabileceği ve Semra Ozal, devlet bakanlan aynı zamanda Avrupa'yı aratAhraet KaraevU, Abdullah Te mayan bir Türkiye'dir" dedi. nekeci ile Sanayi ve Ticaret Ba özal, kendisinin de Bayburtlu kam Cahit Aral da geldiler. Baş sayılacağını belirterek, "Seçimbakan özal, Atatürk Havalima lerden önce şöyle bir şey söylenı'nda Maliye ve Gümrük Baka dim: Güçlü yerlerde, dört miUetnı Ahmet Knrtcebe Alptemocin, vekili çıkanlabUecek yerlerde, tstanbul Valisi Nevzat Ayaz, Is eger 40 olursa, beşinci miUetve Ozal'dan Bayburthdara: 5. miUetvekUiniz benim YALÇIN ÇAKIR kili ben olacagım. Bayburt da böyle oldu. Beşinci miUetvekiliniz de benim" şeklinde konuştu. Gecede bir konuşma yapan Bedrettin Dalan ise, "Ben Bayburt'un Genç Osman köyündenim. Asünı inkâr eden haramzadedir." dedi. Turgut özal, bugün Sanyer ve Okmeydanı'nda gecekondu sahiplerine tapu dağıtacak, daha sonra Galatasaray Kulübü'nün Florya'daki tesislerinin açılışım yaptıktan sonra akşam Ankara'ya dönecek. EVREN'LE GÖRÜŞTÜ Öte yandan Başbakan Turgut Özal, İngiltere gezisi «e hükümet çalışmalanna ilişkin bilgi vermek amacıyla dün Cumhurbaşkanı Kenan Evren'le 1.5 saat suren bir görüşme yaptı. Özal, göruşmeden sora Kurtuluş Camii'ne giderek cuma namazı kıldı. Bir cami gorevlisinin yardımlaşma sandığım Özal'ın önune getirmesi üzerine Başbakan, 10 bin lira çıkararak sandığaattı. DR. DLRSUN KIRBAŞ Nöroloji Uzmanı Kırağı Sok. 51/53 Kavukçu Apt. D.3 Osmanbey/Şişli (Site Sineması arkası) Tel: 141 40 91 (16.00 19.00 arası)