14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/6 18 ŞUBAT 1986 Cahit Sıtkı'ya göre rakı, mutluluktu 3 Arkadaşlanm da oldu zaman zaman Çoğu hergele çıktı. Öylelenni gördüm ki bazan Altın gibi çocuktu. Yıhnaz ve Kalemti Kohl'ta görüştü Devlet Bakanı Mesut Yılmaı ile Çalışma ve Sosyal GüvenUk Bakanı Mustafa Kalemli dün FederalAlmanya Başbakanı Helmut Kohl tarafından kabul edildüer. Başbakanlık konutunda bir saat süren göruşmede Yılmaz ve Kaiemli Türk işçilerinin soruniarmı dilt getirdüer. Yümazgörüsmeylt ilgili bilgi verirken, "Tür. kiye'nin Ortak Pazar Ortakük KonseyVni toplantıya çağırması ile ilgili olarak Alman hüküme tinin gösterdiği desteklerden do\ayı tesekkür ettik. Kendüeri, bu konuya çok önem verdiklerini, asnn başında 'hasta adam' olarak değerlendirilen Türkiye'nin, asnn sonunda Avrupa'nın güçlü ülkelerinden biri olacağına inandıklannı ve bu konuda Alman hükümetinin her turlü işbirb'ğine hazvr olduğunu belirttiler" dedi. Bir ozanın çizdiği portreler . uhip bu altın gibi çocuklardan biriydi. Benden sekiz yaş büyük olduğu halde, tanıştığımızdan yıllarca sonra kendisiyle senli benli arkadaş olmuştuk. Behçet Necatigil ile 1936 yılında Yuksek öğretmen Okulu'na girdik. Şimdilerde çağdaş Türk yazını alanında uzman geçinip mangalda kül bırakmayanlar, o günlerde ne Fazıi Hiisnii'nün adıru duymuşlardı, ne de Ahmet Muhip'in. Ben Sıvas'tan, Behçet Kabataş Lisesi'nden gelmiştik. Bu ne biçim Edebiyat Fakültesi öğrenciliği diye şaşırmıştık. Ahmet Muhip'in o sırada lstanbul'da olduğunu biliyor, kendisi ile tanışmaya can atıyorduk. Bizden iki sınıf ikride olan Lütfü adb bir arkadaşımız Ahmet Muhip'i bize getirebileceğini söyleyince inanamadık. Liilfö divan tarzında şöyle böyle şiir yazardı. Çağdaş yazın onun için anlamsızdı. Kuçümsediğini biliyorduk. Ben bu gibi nedenler yüzünden uzun yıllar şiir yazdığımı sakladım. Takma adlar kullandım. Kiıiebi en son aldığım takma addı. Behçet de o zaman ki soyadı olan Gönül'u şiirlerinde kullanmaz, Behçet Necati adıyla şiir yayımlardı. Lötftt'nün, Ahmet Muhip'i getireceği güne değin Behçet'in de benim de gozümuze uyku girmedi. Gundüzleri ise sevinç içindeydik. Bir perşembe günu Mubip, yanında Fehmi adh biriyle geldi. Sırtında mora çalan lacivert bir elbise, elinde fötr şapka, ayağında şık pabuçlar. Gerçekten çok şık ve yakışıklıydı. O gün uzun özlemlerden sonra, bir sevgiliyle buluşmuş gibi, geç vakitlere dek konuştuk. özellikle kendisinden ve Cahit Sıtlu'dan söz ettik. Akşam karanlığı bastınrken üniversite bahçesinin kapısına kadar birlikte yürüdük, yolcu ettik. O bizim şiir yazıp yazmadığımızı sormamıştı. Muhip her zaman böyle olmuştur. Behçet çok sıkılgan görünür ama, bilindiği gibi, kimi durumlarda çok ataktır. örneğin, o yıllarda ben ancak okul dergisinde, bir kez de Yücel 'de takma adla şiir yayımladığım halde, Behçet çocuk dergilerinden tutun Varhk'a kadar birçok dergide Behçet Necati adıyla şiirlerini yayımlamıştı. Muhip'e bir şıirini okursa, dinleyip dinleyemeyeceğini rica etti. Bir de şiir okudu. Oysa o güne kadar şiir yazdığını benden bile saklamıştı. Muhip şiiri dinledikten sonra beğenip beğenmediğini söylemedi. Sanki beni de dinlemiş gibi ikimize birden Edebiyat Fakültesi'nin, özellikle Fuat Koprülü'nün şiiri öldürdüğünü, o fakultede okuduğumuz sürece bir gelişme gösteremeyeceğimızi anlattı durdu. Şiir okumadığım için gönül esenliği duydum. 1936'dan sonra uzun yıllar geçti. Ancak, 194S'te Mn M. Içi Sevda Dolu Yolculuk CAHİT KÜLEBİ 1940 GİZCSDE Cahit Kulebi (solda). 1940 guzünde yedeksubay okulunda ozan ve yazar Sabahattin Kudret Aksal ile birlikte. "Benim masamda Yahya Kemal'den nasıl söz edersin? 1946'da ilk kitabım "Adamın Bfci" yayımlanınca, bir tane de Muhip'e gönderdim. O yıllarda Çocuk Esirgeme Kurumu'nda yazman olarak çalışıyordu. Kitabı elden göndermiştim. Kısa bir süre sonra Çocuk Esirgeme Kunımu'ndan bir odacı, mavi bir zarf getirdi. Mıhip geçen kısa sürede kitabıma göz atmış, heyecanlı bir mektup yazmıştı. "Kardesim Cahit", diyordu. "Seni nradaa biri sanmıştıııı. ŞUrteriae hayrao oldum. Beni affet." Ne yazık ki, bu tür belgelerın bugün hiçbiri elimde yok. lsterse kimse inanmasın. Kendimi hiçbir zaman önemsemedim. Meslek yaşamımda da, sanat aianında da, bu yüzden belge, mektup biriktirmedim. Yarım kahp unuttuğum şiirlerim de oldu. "Adamın Biri"nden sonra Muhip'le daha yakınlaştık. Yiğit, cömert, seviml, ama çok iddiacıydı. Bu tür insanlardan da hoşlarunm. Nazlannı çekerim.Üstelik onun büyük bir ozan olduğuna inanıyor, şiirlerini ta çocukluğumdan beri çok seviyordum. Muhip'in kişiliği birkaç örnekle anlaşılır: Güneşli bir akşamüstü Şükran'da Muhip, Şahap Sıtkı, Salim Şengil ve ben oturuyonız. Konuşurken ağzımdan bir Yahya Kemal sözü çıktı. Muhip sinirlendi, "Sen benim oturdugum masada Yahya Kemal'den nasıl söz edersin!" diye masaya yumnığunu vurdu. Bir gun de Yugoslavya Milli Takımına bizim futbol milli takımı 30 yenilmış. Necati Cumaiı Yugoslavları övünce, Muhip çok sert bir çıkış yapmış, neredeyse ona komünist diyecek olmuştu. kaç arkadaşım bana, kendilerini arayamadığım için kırılmışlardır. Bununla birlikte bir rastlantıyla Mnhip'in akşamları Kızılay'da gezmekten hoşlandığmı öğrenmiştim. İki elim kanda olsa akşamları Kızılay'a çıkar, Muhip'le bir aşağı bir yukan dolaşırdık. lsviçre'den dönünce karşılaşamadım. Bir Demokrat kahvesine gidiyormuş. Muhip, Demokrat Parti zamanında iki kez milletvekili adayı olmuştu. Birincisi bir ara seçimdi. Ara seçim çok çetindir. Tek aday, tek savaşım vardır. O dönemin en güçlü ve Karadenizli politikacılanndan Milli Eğitim Bakanı Tevfik tleri. Propaganda süresince onunla bütün Sinop'u dolaştı. Muhip hem de Sinoplu'ydu. Duygusal bağlılığı vardı. Ama, CHP adayı olan yaşlı ve ünsüz bir bürokrata yenildi. Yanlış zamanlama yapmıştı. lkincisinde, bu kez de Demokrat Parti Sinop'ta seçimi kazanamadı. Bu bağlılıkla 27 Mayıs sonrasında Ankara'da eski Demokratiarın gittiği bir kahvede oturup nargile içiyordu. lşlerim dolayısıyla gidip arayamıyordum. Meyhane âlemleri çoktan geçmişti. O evlenmişti, bense eşim çalıştığından ve yılın büyük bir kısmını Ankara dışında geçirdiğimden, bunaltmlı bir yaşantı sürüyordum. Anlaşılan yine kırılmış olmalıydı. Sulu sepken karlı, çamurlu bir akşam üstü, 1980 yılında, Muhip'e Milli Piyango Merkezi'nin önünde rastladım. "Merhaba" dedim. "Merhaba" diye çok soğuk yanıtladı. "Yahu Muhip, şunun şurasında kaç kişi kaldık, nlcin uzak dunıyonız?" dedim. "Ben arkamdan kötüleyenleri sevmem" yanıtını verdi. Gerçekten şaşırmıştım. Çocukluğumdan beri hiçbir çağdaş Türk ozaAHMET MUHİP DRANAS Yiğit, cömert, sevimli, ama çok iddiacı. Ahngan, görkemli, duygusal ve hoyrat Külebi'nin çocukluğundan beri şiirlerini sevdiği bir ozan. di. Ben çok zayıftım. O sıralarda toplantılar dışında içki içmezdim. Zayıflığımın içkiyi az içmemden ileri geldiğini söylerdi. Cahit'e göre rakı ilaçtı, mutluluktu, şiirdi. Ağır ağır içerdi ama, belli bir süre sonra sonra kafayı bulurdu. Bir pazar sabahı, erkenden, Necati Cumaiı ile bir odada oturdukları Tuna Caddesi'ndeki pansiyonlarına gittim. Ikisi de uyanmış, yatakta yatıyorlardı. Kül tablaları buğday teçleri gibi tepeleme dolmuştu. Necati üzülüyor, Cahit utanıyordu. Bir gece önce taksiyle eve gelmiş. Parası çıkışmamış. Kolundaki som altın Zenith saati altın bilekliğiyle şofore vermiş, "Yann gel paranı al" demiş. Gelen olmadı. Cahit Sıtkı'nın Zafer Meydanı'ndaki bir apartmanda oturduğu sırada, Orhan, Cahit, Şahap, Necati ve ben Şükran'dan çıktık yüruyerek Cahit'in odasına geleceğiz. Bir şişe daha aldılar. Cahit'in odasında içilecek. Orhan yol boyunca "Çelenk" diye bağırdıkça, her duvar dibine çövuyorlar. Ben utanıyorum. Apartmanın kapısı kilitli. Cahit'in eli titrediği için kapıya anahtarı uyduramıyor. Zaten Cahit ev sahibinden de korkuyor. Karşı parka gidip bir kanepede içmeyi sürdürüyorlar. Hem geciktiğim, hem de utandığım için onları bırakıp eve dönüyorum. Cahit Sıtkı, sıcak gönullü ve sevecen olduğundan, başkası bir şiir okudu mu , okşayıcı sözler söylerdi. örneğin, ben "Mehmet Ali" şiirimi okuyunca, son dizeler şöyle biterdi: "Zeytinyagı ve ekmek kadar/Kıttı hürriyet memlekette/Büyiidiiğü zaman akranlan Mehmet Ali'nin/Herşey bol olur elbette." Son sözcük bitince, Cahit, hemen yuksek sesle bağınrdı. "Elbette adaş, elbette" Bunlan düşunüyorum da gülüyorum. Kırk yıl geçti. Ekmek ve zeytinyagı var ama çok pahalı. özgürlük ise yine bol değil. lkimiz de yanılmışız. Örneğin, Şahap "Beyaz Ekmek" adh öyküsünü oku DSP'li milletvekilleri DSP üytsi olan miüetvekiUerinin durumtan anayasa açısından TBMM Başkanlık Divanı'nın olusturduğu bir alt komisyonda inceleniyor. Alt komisyon, yaptığı inceleme sonunda DSP kurucusu olan Nuri Korkmaz, Fikret Ertan, Süleyman Koyuncugil, Turgut Sözerin ne zaman HP'den istifa ettiklerine ve DSP'nin hangi tarihte kurulduğuna iliskin bilgilerin TBMM Başkaniığı 'ndan istenmesini kararlastırdı. MÇP'den MHP\e moral MUliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) Genel Baskanı Ali Koç ile Genel tdare Kurulu üyeleri bugün MHP davasını izleyecekler. MÇP Genel Merkezi'nden yapılan açıklamada parti genel baskanı Ali Koç ile Genel tdare Kurulu üyelerinin Ankara Sıkıyönetim Komutanhğı 1 Numarah Askeri Mahkemesi'nde görülmekte olan MHP davasınm bugünkü duruşmasını izlemeye gidecekleri bildirildi. 1945*te bakanlık emrine alınan Sabahattin Ali'nin yerine Devlet Konservatuvarı'na atandım. Ama birçoklanmn can attığı bu görevi kabul etmedim. Edebiyat öğretmenliğine atadılar. Eşim Antalya'da kaldığı için geceleri çıkabiliyordum. Sanatçı arkadaşlarla ilişkilerim arttı. 6 ay süren bu başıboşlukta görüp göreceğim de bu oldu. hip'i yeniden görebildim. öğretmenlikle ilgili birtakım sorunlanm nedeniyle Ankara'ya geldim. Cahit Sıtkı, Necati Cumah, Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu ve Sayın Nahit Fırat'h ile tanıştım. Şahap Sıtkı hakkımda övücü yazılar yazmış, Antalya'da taruşmıştık. Orhan VeB ile de öğrenciliğim sırasında tanışmıştık. Muhip, o yıllarda CHP'de danışman olarak görevlendirilmişti. Burada şu gerçeği bir kez daha yinelemek iyterim. Attilâ tlhan'ın ilk kez ileri sürdüğü ve kimilerinin de hoşuna gittiği için tanıtımı yapılıp ciddi yazın adamlanmızca da ınanıldığı gibi, o sırada bizlerden başka 1940 Kuşağı yoktu. Bu ülkede herkes her şeyi çekinmeden söyler. Gerçekleri tersıne çevirir. Zaten, 1940'larda 1415 yaşlarında olan AttUâ tlhan ne yapmıştı ki, iktidar onları silip karşılanna 3035 yaşlanndaki Ahmet Muhipleri, Cahit Sıtkılan, Orhan Velileri ve öbür arkadaşları çıkarsın? 1940 KuşağYnın en genci Necati ile bendim. Bizleri ikiye ayınp şunlan şunlan Suut Kemal Yetkin, şunlan şunları da Sabahattin Eyuboglu korumuştur diye göstermesi ise eerçeklere uymaz. Suut Kemal'in, Muhip, Cahit Sıtkı ve Dhan Berk'e belki yardımı olmuştur. Ama ne Behçet, ne de ben Suut Kemai'i uzun yıllar karşı karşıya gelip tanımadık. Benim dostlarım başlangıçta Ataç, sonra Sayın Nahit Fıratlı ve Sabahattin Eyiiboflu'ydu. Onlara yakın olmaktan, onlarla yaşamaktan ve gerektiğinde yardımlannı da görmekten övıinç duyarım. Muhip'e gelince, onu korusalar bile, kısa surede kavga edip pabuçlannı ellerine verirdi. 1945'te Bakanlık emrine alınan (yani işten ayrı tutulan) Sabahattin Ali'nin yerine diksiyon öğretmeni ve dramaturg olarak Ankara Devlet Konservatuvarı'na atandım. Ama lise öğretmeni olarak elime geçen aylığın dört katı daha çok Ucret ödenen ve birçoklanmn can attığı bu görevi kabul etmedim. İşe başlamadan istifa ettim (bunlan yaşam öykümde anlattım). Beni edebiyat öğretmenliğe atadılar. Eşim Antalya'da kaldığı için geceleri çıkabiliyordum. Bu nedenle sanatçı arkadaşlarla ilişkilerim arttı. Altı ay kadar süren bu başıboşlukta görüp göreceğim de bu oldu. CAHİT SITKI TARANCI Güleryüzlü, hazımlı, alçakgönullü. Ufak tefek, L'zakdoğulu yüzlü, temiz giyimli, sıcak gönüllü ve sevecen. Şükran Lokantası'nda oturuyoruz. konuşurken ağzımdan bir Yahya Kemal sözü çıktı. Ahmet Muhip sinirlendi, "Sen benim oturduğum masada Yahya Kemal'den nasıl söz edersin!" diye masaya yumruğunu vurdu. Bir gün de Necati Cumaiı Yugoslav Milli Takımı'nı övünce, Muhip çok sert bir çıkış yapmıştı. yunca, Cahit bağınrdı, "Yanında kaşar peyoiri de isterim" diye... Sanki ortak bir iş yapar gibiydik. Şimdi bu havanın yaşadığını sanmıyorum. Cahit Sıtkı, Pevami Safa hayranıydı. Fazıl Hüsnü gibi onu da Peyami Safa keşfetmiş, ilk şiirlerini yayımlamıştı. Fazıl üzerınde bu ügının nasıl bir etki yaptığını bilmiyorum. Ama Galatasaray Lisesi'nden yetişen Cahit Sıtkı, konuşmalannda, Peyami Safa gibi araya Fransızca sözcükler katmaktan hoşlanırdı. Örneğin, Orhan Veli'de bu görülmezdi. Cahit de Peyami Safa gibi, Ahmet Haşim gibi kendini çirkin sanmak kompleksini benimsemişti. Oysa çok güzel, temiz bir yüzü, zekâ fışkıran kara gözleri vardı. Her kadının hoşuna gidebilirdi. Onun tutkuları, çirkinlik ve ölum korkusuydu. Son yıllannda da, çalıştığı işyerinde görevli bir kıza âşık oldu. Ona şiirler yazdı. Ama, kızın babası, özgür koşukla şiir yazmanın komünistlik sayıldığı ortamımızda, "Komüniste luz vermem" diye direniyor. Cahit, o sırada Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olan Cemal Yeşil'den rica ediyor. Cemal Yeşil de Emniyet Genel Müdurü Haluk Nihat Pepeyi'den.. Emniyet Genel Müdurü, Cahit'in komünist olmadığını kızın babasına anlatacak. Ne var ki, kızın babası inat ediyor. "Ben kız babasıyım. Niçin ayaklanna gideyim, gelsin Emniyet Genel Müdürii anlatsın" diyor. Haluk Nihat Pepeyi ise, "Resmi görevimle ilgil bir konuda, nasü kızın babasına gideyim?" diye duşunur. En sonunda Cemal Yeşil bir çozum buldu. Evlendiler. Bir cumartesi öğle sonrasında, şimdiki Ziya Gökalp Caddesi'nde bir evde işletilen Buket Lokantası'na gittim. Onalık günlük güneşlik ama, kimse yok. Birden Cahit Sıtkı gelmez mi? Çok oturmadı. Birkaç kadeh içtik. Sonra garsona bir küçük Yeni Rakıyı kâğıda sanp getirmesini söyledi. Garson getirdi. Cahit hesap pusulasına her zaman yaptığı gibi özenerek imzasını attı. Evlendikten sonra yalnız cumartesi günleri içmeyi kararlaştırmışlar. Çıktı gitti. Ondan sonra, bilinen sayrılığı ve Viyana'da ölümü, birbirini kovaladı. Çok yazık oldu. Oysa o "Otuz Beş Yaş Şiiri" ni yazarken 70 yıl yaşayacağını ummuştu. İşçi ve rnetnur emeklileri tstanbul Bağımsız MiUetvekili Bilal Şisman, işçi ve memur emeklileri arasındaki maaşfarklüıklannı Meclis gündemine getirdi. Bilal Şisman, TBMM Başkaniığı 'na Çahsma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mustafa Kalemli tarafından yanıtlanması amaayla verdiği soru önergesinde, "işçi ve memur emektileri arasındaki maaş eşüsizliği ne zaman giderilecek " diye sordu. Fener'de yangın Unkapanı Fener'de televizyon patkanası sonucu meydana gelen yangmda 4 kath bir bina yandu Fener Camcı Yokusu 1 nolu binanm 3. katmda Yusuf Korkmaza ait konutta televizyonun içten yanmaya başlaması ve bir süre sonra patlaması sonucu saat 18.30'da çıkan yangın 2 saat sonra söndürüldü. Yangtnm çtktığı binada oturan Fatih Emniyet Amirliği'nde görevli bekçi Kamer Erkan ve yangının baştongtÇ yeri olan Yusuf Korkmaz'a ait konutlar tamamen yandL Yangın, binanın ilk iki kattna sirayet etmeden söndürülmesine karşın buralarda da önemtt ölçüde hasar meydana geldi. Bir gece Şükran'a geldiğimde, baktım. bizımkiler köşede oturuyor. Cahit Sıtkı, Necati Cumaiı, Şahap Sıtkı vb. Bir arkadaş atıldı. "Hah, kendisinden soralım" dedi. Ortada bir de Varlık dergisi var. Muhip gelince Varlık'ı masanın üstune atmış, "Birader heriflerde içerik var," diye Guillaume Apollinaire'i övmüş. Oysa şiir Apollinaire'in değil, benim şıirim. Apollinaire'le ilişkisi yalnızca adının Apoffinaire oluşunda. Arkadaşlar, "O şiir çeviri degil, Cahit Külebi'nin" demişlerse Muhip savında direnmiş. Ben, "Benim siirim" deyince Muhip sustu. Uzun süre suskun kaldı. Yıllar geçtikçe Muhip'le birbirimizden uzaklaşır olduk. Bu dunımda benim Bakanlık Müfettişi olarak sık sık Ankara dışında çaüşmamın etkisi olduğu gibi, birçoklan gibi, Muhip'in de bakanlıktaki görevlerimi bir şey sanmasımn da etkenliği vardı. öte yandan kendisi de toplumda, benim gibi değil, gerçekten birinci derece görevler üstlenmışti. Bana "Siz" diyordu. Aramızda nüfus kaydına göre, sekiz yaş vardı. Ama yıllardır candan arkadaş ve senli benli olmuştuk. ^VMayıTDevrira'ndef ılavuz Öğretmen Okulu'na gitmu, un ayuaıı ÇOK Kamım. LKmuşte Isviçre'de Kültür Ataşeliğine atandığımı oğrendim. Milli Eğitim Bakanlığı'nda, müfettişin Bakanlık üst düzeyi ile ilişkilerine göre iş verilmesi gibi kötu bir siyasa uygulanır. Bana Bakanlık içi soruşturmalannda öyle çok görev verildi ki, uçağa bininceye kadar çalışmam gerekti. Bu yüzden bir nmı Muhip kadar savmemiştim. Kişiliğınden hoşlarurdım. Yaya yürürken çoğu kez onun dizelerini adımlanmın musikisi yapardım. Ardından da hiç kötülememiştim. Ne var ki, bu Muhip'ti, ahngan, görkemli, duygusal ve hoyrat. Cahit Sıtkı Tarancı Cahit Sıtkı Tarancı ile çok geç arkadaş olduk. 1945 güzünde Ankara'ya kısa bir süre için gelirken arkadaşlarla tanışıp konuşacağımı düşündükçe, içim içime sığmıyordu. Genellikle hepsi güleryüz gösterdiler. Bununla birlikte biraz kaçamaklı davrandıklan da dikkatimi çekti. Oysa herkes kendi harcamasıru sağlardı. Neyse, Sayın Nahit Fıratlı vardı. Şahap Sıtkı vardı. Necati Cumalı'yla yüz yıize gelmeden ahbap olmuştuk. Onların sayesinde öbürleriyle de kaynaştık, ilişkilerimiz arttı. Cahit, Muhip'in tam tersi idi. En başta güleryüzlü, hazımlı ve alçakgönülluydü. Ufak tefek, Uzakdoğulu yüzlü, temiz giyimliydi. Hiçbir zaman parası olmadığı halde çok cömertti. Özenle tıraş olurdu. Bence tek kusuru her şeyi, herkesi beğenmesiydi. Bu huyunun bir de öbür yuzü vardı. Yeni yayımlanan bir şiirini beğendiğinizi söylerseniz, hemen sınava çekerdi. Hafif kekeme konuşmasıyla duraksayarak, "Bir dizesini söyle bakayım" derdi. Bu onun içtensizlikleri bildiğini gösteriyordu. O her şeyi beğenince, insan elinde olmadan acaba, Cahit de içtenliksiz mi davranıyor diye düşunmekten kendini alamazdı. Ağır ağır içer, sigarayı elinden bırakmaz, çok az yer Gemide senüner Türkiyt Denizcüer Sendikası, üyelerini Denizcilik tşletmesin den kirakuhğı Ankara feribotunda eğitiyor. Sendikanm bakım ve onanm amacıyla Saraybumu nhtımında bulunan Ankara feribotunda üyeleri için düzenlediği "Temel Sendikal Eğitim" semineri 5 gün sürecek. Genel Başkan Emin KuL, seminerin açıhşında yaptığı konuşmada, 7 yübk bir aradan sonra ancak geçen yti toplusözleşme bağıtlama olanağt bulabildiklerini söyledi StRECEK Geçen yıl bu günlerde yitirdiğimiz değerli Türkçe öğretmeni, has insan, yaşama ustası ÇAĞDAŞ GAZETE DERGİ KİTAP BASIN VE YAYIN A.Ş. YÖNETtM KURULUNDAN SicilNo: 116951/61832 Şirketimizin Olağan Genel Kurulu aşağıdaki gündemi görüşmek üzere 20 Mart 1986 Perşembe günü saaı 11.00'de şirketimizin merkea olan TUrkocagı Caddesi 39/41 Cagaloglu/lsuuıbul adresınde toplanac&ktır. Sayın ortaklannuzın toplantı günunden en az bir hafta önce giriş lcartı almalannı rica ederiz. GÜNDEM: 1) Açüış ve Başkanbk Kurulu'nun oluşması. 2) 1985 yüı ijlem ve hesaplanna ilıjkin yönetim kurulu ve denetçi raporlanmn okunması, gOrüşülmesı ve onaylanması. 3) 1985 yüı bilanço ve kârzarar hesaplannın incelenmesi onaylanması ile yönetim kurulu üyeleriyle denctcinin aklanması. 4) 1986 yüı için yönetim kurulu üyelerinin seçimiyle ücreılerinin beürlenmesi. 5) 1986 yüı için denetçi seçimiyle Ocretinin belirlenmesi. TMMOB METALURJİ MÜHENDİSLERÎ ODASI GENEL KURUL DUYURUSU Metalurji Mühendisleri Odası'nın 14. Dönem Genel Kurul Toplantısı 22 Şubat 1986 tarihinde saat 10.00'da TMMOB Toplantı Salonu'nda (Konur Sokak 4/1 KıalayANKARA) toplanacaktır. Çoğunluk sağlanamazsa, Genel Kurul 1 Mart 1986 Cumartesi günü Bayındırlık ve Iskan Bakanlığı Toplantı Salonu'nda (Necatibey Cad. No. 63 ANKARA) saat 10.00'da çoğunluk aranmaksızın calışmalanna başlayacakur. 1. gün gündemin "seçimlere" kadar olan bölümii tamamlanacak, seçimler 2 Mart 1986 Pazar gunu saat 9.0017.00 arasında TMMOB Metalurji Mübendisleri Odast'nda (Koaur Sokak 4/1 KızılayANKARA) yapüacaktır. GÜNDEM: 1) Açıhş. 2) Başkanlık Divanı seçimi, * 3) Açılış konuşmalan, 4) Komisyon seçimleri, 5) 14. Dönem çalışma raporu, mali rapor ve denetleme kurulu raporlanmn okunması ve tartışılması, 6) Yönetim ve Denetim Kurullarının aklanması. 7) Komisyon raporlanmn görüşülmesi, 8) Dilek ve öneriler, 9) Adayların belirlenmesi, 10) Seçimler. Dinleti: 19.00 "CUMHlîRİYETİN MÜZİK SERÜVENİ" Murat BELGE CazCenter: 21.00 (her salı) OLCAYTO LEVENT GAMZE (popfolk) CafeFoyer: 10.00 Çay. kahve, kek, yerli yabancı basın LokaoU: 22.00 Türk Müziği Dörtlusü önceden yer ayırtmak için: BİLSAK 143 28 79143 28 99 Sıraselviler, Soğancı Sok. 7 BİLSAK'TA BUGÜN Bir idam dosyusı SEDAT GÜNAY'ı tüm öğrencileri ve dostlanyla birlikte sevgiyle saygıyla anıyoruz. TBimrde Hüseyin Kaymaz hakkındaki ölüm cezasının yerine getirümesine iüşkin Başbakanlık tezkeresi dün TBMM Başkanhğı'na sunuldu. Böylece Adalet Komisyonunda bekleyen idam hükümlülerinin sayısı 84'e yükseldL Bur' sa'nın Merkez, Gemlik, Yalova, Kestel, tznik ve Kocaetinin Gebze ilçelerinde geçen yüm haziran ayında ortaya çıkanlan uyuşturucu şebekesiyle ilgili olarak 13 sanık 1 yıl 3 ay ile S yıl arasında değişen hapis cezasına çarptınldı, 2 sanık beraat etti. REMZt İNANÇ BÜLENTAYDIN R DOSTLAKIM K I T A B lent Aydın'm şiirlerinde ax3emilik, ustalık ve benzer nitelikler aramayın. Onları okuyun yuksek sesle. Bedenınize dolan elektrik sizi günden gelecege diri tutacak* A GültenAKIN VEFAT En eski üyelerimizden, değerli bilim adamı ve seçkin sanatçı, saygı değer insan BORA 12 ŞOFÖR KURSU Tecrübeli ve durüst hocalarıyla her zaman hizmetinizde. Tarabya Tel.: 162 08 18162 08 98 Erenköy Kozyatağı Tel.: 357 20 13 Isıanbul II. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1985 '530 esa, 1986/47 karar \e 3.2.1986 larihli ılamı ile Kurukafa olan sovadımu Tamer olarak du/eliılmi>ur. llan olunur. Caner için ön soruşturma tşkenceci polis Sedat Caner hakkında, Nokta dergisine yaptığı itiraflar nedeniyle ön soruşturma başlatıldı. "Emniyet kuvvetlerini küçük düşürücü" beyanlarda bulunduğu gerekçesiyle Şişli Cumhuriyet Savcıhğı Basın Bürosu tarafından başlattlan soruşturma için Bakanlıktan izin gelmesi halinde, Nokta dergisi sorumluları hakkmda başlatılan soruşturma kapsamına Sedat Caner de dahil edilecek. Oıd. Prof. Dr. vefat etmiştir. Merhuma rahmet ve ailesine sabırlar diler, üyelerimize üzüntü ile duyururuz. TÜRKİYE TURİNG VE OTOMOBİL KURUMU SÜHEYLÜNVER SERAMİK DERSLERİ Çiçeksuyu Sok. No. 4 AkatlarEtiler HA)Rİ KURUKAtA Dagıtıın Yeri: CEMMAY DAĞITTM ALAN YAYTNCILIK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear