23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
31 EKİM 1986 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURÎYET/5 SİNEMA ATİLLA DORSAY HAYVANLAR ISMAÎL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHlç AK sert t>r hatüme dfiik ENtYİERKEKOYUNCU VEİKtNCİFtLM Antalya Altm Portakal Film Festivali'nde ŞerifGören 'in, Fakir Baykurt 'tan uyarladığı "Yumüarm öcü" ikincilik ödülünü ahrken, fllmin bas oyuncusu Kadir tnanır da en iyi erkek oyuncu ödülüne değer görüldü. Antalya Film Festivali, sorunlarıyla birlikte geride kaldı Şenlîğe 'polîtik şov' değil, gerçek sanat egemen olmalı Sonuçların jüri başkanı değil, bir başkası (Antalya Belediye Başkanı) tarafmdan basına açıklandığı dunyadaki tek şenlik de, filmler uzerine tek bir kitabın, hatta bir broşürun bile bulunmadığı yıne tek şenlik de her halde Antalya'ydı. Tüm bu kusurlar, bu eksiklikler üstüne yıllardır yazıldı, söylendi. Ama hiçbir şey değişmedi. Yöneticiler, bu şenliğe politik bir olay, bir "siyasal şov" olarak baktıkları sürece de hiçbir şey değişmeyecek. Antalya'da politikayı değıl, gerçek sanatı ve bilgiyi egemen kılan bir organizasyon anlayışı olmadıkça, Antalya, kendine özgu bir garip festival olmayı sürdurecek. Düzenli bir birikim Filmlere gelince... Belki bekIediğimiz, umduğumuz patlama olmadı, ama oldukça düzeyü bir birikim geldi karşımıza... Başanlan belgelenmiş, hak ettikleri seyirci ve eleştirmen ilgisini toplamış olan "Adı Vasfiye", "Züfcürt Aga ", "Kupa Kızı" veya çok başarılı yanlanna karşın eksikiikleri de daha bir göze batan "Kurbağalar" veya "Kuyucaklı Yusuf" üzerine söyleyecek yeni bir şey yok. Atıf Yılmaz, yeni filmi "Aaahb Belinda" ile yine şaşırtıcı, ilginç, sinemamıza yeni yollar açan bir film yapmıştı. Yılmaz, bu kez yeni Altm Portakal'ını (geçen yılki "Dul Bir KaduT'ın, tersine) bileğinın hakkı ile aldı. Bilge Olgaç'ın TV'de oldukça kesilerek izlenen, "Gülıisan" filmi son derece temiz bir çalışma ve Olgaç'ın sinemasında bir aşama. Aynı şey bir derecede Erdogan Tokatlı'run "Güneşe Köpru"sü için söylenebilir. En önemli sahnelerini sakatlayan bazı anlatım yetersizlıklerine karşın, bu film Tokatlı için bir yeni dönem habercisi olabilir. Şenliğe 4 filmiyle katılan Şerif Gören, Antalya'nm belki de en talihsız yonetmeniydi, çünkü yalnız şenliğın değil, belki de sinemamızın en önemli filmleri arasında yer alabilecek bir "Kanın Namusu" (hele o görkemli ilk yarım saati) ve çok değişık, guncel konusuyla "Sen Türkülerini Söyle", Gören'in sankı çok iyi başlayıp da bitiremediği ve tam bir bütunluğe kavuşturamadığı filmlerdi. Yazık... Buna karşüık kendi içinde çok daha tutarlı bir üsluba ulaşan "Yılanlann Öcü", ilk üçe girebüen tek ŞerifGören filmi oldu. "Yeni" sinemacılardan Nisan Akman'ın "Beyaz Bisiklef'i tertemk bir çalışmaydı gerçi.. Ama hem bir yabancı filmin (Dantelci Kız) kopyası olması, hem çok kötü senaryosu, hem de fotoroman havasıyla doğrusu pek önemli gözukmuyordu. "Kobay" filnunı ızJedikten sonra ise, Müjdat Gezen dostuma tek bir ağabey öğiıdü verebilirim: Yönetmenlık hevesini bırakıp, değerli oyunculuğuyla yetinsin. Şenliğin "Aaahh Belinda" ile birlikte benim için gerçek sürprizi ise Ümit Efekan'ın "Halkalı Köle" filmi oldu. Turk sinemasında evlilikte kadınerkek sorumluluğu ve boşanma temalan Ustüne yapılmış en ciddi ve sorumlu fılmlerden biri, belki de birincısı olan bu filmi çok sevdim. Film gerçi dereceye gıremedı, ama zamanı geldiginde uzerinde uzun boylu konuşuiacak önemli bir film karşısında olduğumuza şımdıden işaret etmek ve Ümit Efekan'ı bu atılımı için kutlamak isterim. îcnvnda mecburen ıkımız de ev€ dcndok. bırbk\e Antalya'da politikayı değil, gerçek sanatı ve bilgiyi egemen kılan bir organizasyon anlayışı olmadıkça, Antalya, kendine özgü bir garip festival olmayı sürdürecek. Sonuçların jüri başkamnca * değil, belediye başkamnca açıklandığı tek şenlik de herhalde Antalya olacak. Bir Antalya Şenliği daha geldi geçti. Bu geleneksel şenliğimizin yıllardır içerdiği tıim kusurlann, tüm eksikliklerin bir kez daha yinelenmesi ile birlikte... Yenilikler, olumlu gelişmeler yok muydu? Kuşkusuz vardı. örncğin, meydanlarda, parklarda kurulan perdelerde yapılan gece gösterileri ve bunun görduğu, uyandırdığı olağanustu ilgi elbette olumlu bir gelişmeydi. Ama 23 yıl sonra hâlâ rahat, konforlu, halkla ve filmlenn yaratıcılanyla birliktefilmizlenmesini sağlayacak bir salona, bir "Şenlik Sarayı"na kavuşamamıştı Antalya... Juri, filmleri, 10 yıl önce yapıldığından ben çivı bile çakılmamış bir küçiık salonun rahatsız koltuklarında, beline ağrılar gırerek izlemek zorunda kaldı. Şehirde filmleri gösteren iki salonun da onumuzdeki aylarda kapanacağı söyjeniyordu. Antalya'da basını alrhış giden "imar seferberliği" belediyece yalnız apartman dikme seferberliği olarak anlaşılıyordu her halde... Bakalım, sinemamızın 23 yıldır kalbinin attığı Antalya kentinin yeni salonlar ve şenlik saraylan şöyle dursun, var olan salonlardan da yoksun kalan bir "sinemasız şehir" haline gelişini sanatsever Antalya Belediyesi nasıl açıklayacaktı? Başka sorunlar da vardı kuşkusuz. Bunca yıldan sonra hâlâ bir yönetmeliğe kavuşamamış bir şenlikte, juri gereksiz ve yıpratıcı usul tartışmalanyla uğraşmak zorunda kalıyordu. tlk başta AKSAV tarafmdan dayatılmak istenen garip bir oylama biçimi (her gun görulen filmlere yüz uzerinden puan verilerek, bu puanların her akşam notere verilmesi) jurinın "aklı sdimi" sayesinde reddediliyordu Daha sonra kimi üyeler, ödüllerde sanatçının değil, her filmdeki çabasının ayn ayn oylamaya katılması gereğini savunuyorlardı. Buna göre, örneğin Müjde Ar 6 oy almasına karşın 3 oy alan Hıilya Koçyigit karşısmda Altın Portakal'ı Hülya'ya bırakmak zorunda kalabiliyordu. Çünkü Hülya'nın 3 oyu da tek birfilmdengeliyor, Müjde'nin 6 oyu ıse 3 ayrı filmden veriliyordu. (Böyle bir duram olmadı, ama olabilirdı). Bu tur bir yöntemin olmadığı, olamayacağı, bunun şenliğe çok filmle katılan sanatçılan bir tur cezalandırmak olacağı yönundeki basit gerçekleri kimi juri üyelerıne anlatmak uzun vakitler aldı. Oysa uzmanlar tarafmdan yapılacak ciddi ve kalıcı bir yönetmeliği olsa, Antalya bu gibi tartışmalann her yıl yinelenmesi olasılığından kurtulacaktı. PÎKNİK PİYALE MADRA "BÜNLAG HIZLI GAZETECİ NECDET ŞEN Doimuş toterans bana patlar i?uh soğlığ<rn,n yansı Dozuirnuş o'.arak vapura birrcrifn . ir Bolkıipor da o SMT" UAL4 0 E MORUKÇUUM. o uç yn COOK UCRETt AKTl ÇtZGtLÎK KÂMÎL MASARACI Beş haftalık bir sinema şöleni Dünü ve bugünüyie İııgiHz sineması İstanbul TurkIngiliz Kültür Derneği'nin 30. kuruluş yılı dolayısıyla tngıliz Sineması Toplu Gösterisi duzenlendi. Yanndan başlayarak, Mimar Sinan Üniversitesi SinemaTV Merkezi'nde kasım ayı boyunca 30 film sunulacak. istanbul TurkIngilız KuJtur Derneğı, 30. kuruluş yıldönumu etkmlıklerı dolayısıyla yapılacak olan Ingilız sineması toplu gösterisının filmlennı seçme ve onerme ışini bana verdığı zaman, aslında gerçek bir heyecan du>dum. Sevdığım, onemsedığım bir sınema>dı İngilız sineması \e bu sinemanın geçmısten (1930'lardan) bugune, yarım >iız>ılhk tarihıni bir avuç filmle özetlemek gereği vardı. Her seçım gibı zevkli, ama sorumlu bir ıştı bu.. Sayısız filttım arasından seçmek, sonra bu sayıyı indirmek, ındırmek, yaklaşık 30 fîlme ındırmek gereği vardı Ayrıca istenen her filmin kopyasının elde edilmesı mumkun değıldı. (Bu yuzdendır kı, orneğın " 8 . HenıVnin Ozel Yaşamı". "Tom Jones", "Bir ÖlomKalım Sonınu" ve\a unutulmaz "Üçuncu Adam" gosterıde yer alamadı.) Ama yine de zevkli ve sorumlu bir çabaydı bu, yıneleyeyım... Ve samrun ki sınemayla gerçekten ilgilenenler ıcın kasım başından 8 aralığa dek sürecek olan bu "beş haftalık sinema şöleni", gerçekten unutulmaz anlar getırecektir Neler var bu gösteride? Oncelıkle 1930'lar, Alfred Hitcbcock'un "İngiliz dönemi"nın fılmleriyle temsil olunuyor. Hitcbcock'un o parlak Hollywood yıllannda bde kolay kolay yakalayamadığı bir gerilim / mirah dengesının ve her sahnesi bir sinemasal araşürmayla, gıderek buluşla dolu bır anlatımın egemen olduğu o guzel filmler: "39 Basamak", "Gizli Ajan", "Genç ve Masum" ve de ünlü (ve TV'de de izledığımız) "Bir Kadın Kayboldu The Lady Vanishes.. " O yıllardan bir de çok ilgınç bır film ızleyeceğız: Antbony Asqnith'ın Bemard Sha» uyarlaması "Pygmaiion", Holly»ood'un görkemli bır "My FairLady" muzıkalıne ve filmine dönüşturdugu bu ko AĞAÇ ÜL EĞÜJR KEMAL GÖKHAN TARIHTE BUGUN MÜMTAZARIKAN HlTCHCOCK'UNÎNGtLİZDÖNEMİ Toplu gösteride, öncelikJe 1930'lu yıüar, Alfred Hitckcock'un "hgüiz dönemi"nin fılmleriyle temsilediliyor. Daha önce TV'de de izlediğimiz "Kaybolan Kadın"ı da bu kez beyazperdede seyretme olanağt bulacağız. nunun tıpik İngilız açısından fîlme alındığı zaman çok daha ılgınç olabıleceğinı kanıtlayacak. . 1940'lar bu kez yıne TVde 2 onemlı fılmını ızledi|imız Michael Powell / Emeric Pressburger ıkılısının filmlerıvle temsil ediliyor "49. Paralel", "Nereye Gittigimi Biliyornm", "Si>ah Narsis", TV'de ozellıkle "Kırmızı Pabuçlar"ı ızleyıp de hayran olan bır sinemasever kıtlesının mutlaka gormesı gereken yapıtlar . Bu arada, "Kırmızı Pabuçlar"ı bır kez de genıj perdede ızJemek ıstersenız, o da var... 40'lardan bır de David Lean'ın gerçekçı sinemanın başyapıtlanndan, 1945 yapımı unlu filmi "Kısa Buluşma Brıef Encounter" gösterılecek... Sonra İngiliz Guldurusu'nıın tipik, tanınmış örneklerı: I949'dan başlayarak Robert Hamer'in "Kind Hearts and Coronets"ı (Alec Guiness'ın tam $ kişıyı canlandırdığı ünlu film), Charles Crichton'un "Alün Hırsızian The Lavender Hıll Mob", Henri Cornelius'un "Kocamın Scvgilisi Genevıeve" ve Aie\ander McKendrick'in Kadın Katilleri Lad>kıllers..." 6O'!ardan, oncelıkle Joseph Lose> filmleri var. "Genç Hizmelçiler The Servant" veya "Kaza Gecesi Accıdent"ı bır kez daha izlemek ıstemez misıniz? Genç kuşaklara, ozellıkle ilk filmin Losey'in birçoklarına gore başyapıtı oldu|unu ammsataiım. "Özgur Sinema'Man Lindsa) Anderson'un "Sporcunun Hajatı Thıs Sportıng Life" ve "İf" adlı unlu filmler var. . Yakın geçmışte TV'de izledığımız John Schlesinger'in Thomas Hardy uyarlaması "Çılgın Kalabaiıktan L'zak Far from the Maddıng Crovvd" filmi de programa gırmış. Sonra çağdaş ingilız sineması orneklen var Derek Jarman'ın şaşırtıcı Shakespeare uyarlaması "Fırtına", sanırım tam bır surprız o!acak. 1980'Ierden ıse, çoğunu adlarından bıldığımiz, kımılerını vıdeodan veya İstanbul Sinema Gunleri'nden izledığımız filmler var. Attenborough'un "Gandi"sı, >ıne Schlesinger'ın "An Englishman Abroad'u, Mkhael Radford'un "Bir Başka Yer, Bir Baska Zaman " ve "1984"u, Bill Forsjth'ın "KoDlor ve Sevjnç Confort and iov"u, Roland Joffe'mn "Olum Tarlalan The Kıllmg Fields"ı, David Lean'ın "Hindistan'a Yolculuk A Passage to ]ndıa"sı, Mike NeweU'ın "Bir Yabancı>la Dans"ı ve nıhayeı Alan Bridges'ın "Av Parlisi The Shootıng Party" adlı soyluluk taşlaması. (Bu film, İames Mason'un son filmıydi.) Bu fiünlen bılmenız veya gormuş olmanız, aslında mutluluk verıcı bır olay: Demek kı en azından son yıllarda, Sinema Gunlerı ve vıdeo sayesınde, dun>a sinemasının gelışımını ızler hale gelmışız... Evet, ingilız sınemasıruo, geçmişıvle bugunuvle tum sınemaseverlere vtreceğı ortak keyıfte buluşmak uzere... 31 Ekim &U6UV, UMLU IVV.YAM YAZARi PE AMICIS DOĞDU. SEA/ÇUK YfUA&UOA ORDÜYA ICATILAM PEAMtOS, SUBAYKSN, EoeBİYATA M6BAtCl KIBDBMıyiM SIUIL YAŞAMI YE6UYBCE£T(£. AS*K£RL1K D6N6YHAIMI 4ULA7T/6I "LA WTA M/LfTAee* (ASZBRLlK. YAŞANVSI) KITAg/Mff "CA SPA6NA*(rs~PANYA) GlBı YOL.OJU1K ANILAGf İZUYCCEK, SO ARADA Şıl/S. V£ KISA OYKuLER VAZACAICTI&. BAZ Ş B e e , ÖYKLe£İHW İYİ YAPlTLARI OLDU6UMU İDOlA £DeC£KTl. CA<,PE AAAICIS, AS/l ÛAJUA/Ü ÇOCUK n L4RIYLA YAPACAKT/g. "GLI ve özeiLKLe "IL. cuo££( ) , £>ıtE OEVZıLE&EK. YAYIML4NACAK, OUY6USAL ANLATfM/YLA ÇOK 31 Ekim 1936 mevkılerıdir. Malatya hattındakı ıstasyonlarda da Kesıkkopru ve Hekımhan ıstasyonlandır. SıvasErzurum hattı uzennde açılan kısımda haftada şımdüık ikı ve diğer hatta bir tren tahnk edılecektir. ÇOCUKLARI ANLAMAK.. 4 50 YIL ÖNCE CUMHURİYET Yurdu ören ağlar demir uzerındedır. Ikı parça uzenndekı altı ısıasyon yarın sabahian ıtıbaren umuma açılacaktır. SıvasErzurum hattında yeni açılan kısımlardaki istasyonlar Erzıncan, Eskıgol, Karagol, Kavaklı ve Çetinkaya Yarm, Cumhurıyet demıryollanndan yeni ıkı kısım daha işletmeğe açılmaktadır. Bu kısımlardan bırı SıvasErzurum, dığerı bu hatla bırleşen Malatya hattı 19361986 200 çocuk giydirildi Cumhurıyet Bayramı nıünasebetı/e Şışli Halkevı sosyal yardım kolu civar mekteblerdekı muhtaç çocuklardan 200 tanesıne ayakkabı, pantolon ve goğüstuk dağıtmıştır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear