Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
24 EKİM 1986 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/15 Ozal'ın Etrafındakl Çember.. (Baştarafı 1. sayfada) özal, bu çevrelere Türkiye'de "istikmn" kendisinin temsil ettiğini kimi zaman gayet ustaca anlatmış ve inandırıcı da olabilmişti. Ama bugün artık böyie bir durumdan söz edilemez. Oteden beri Özal'a sağtamış olduğu destekle bilinen "Business /ntematfona/"ın dünkü Cumhuriyet'te özeti yayimlanan raporu, bu çevrelerde esmeye başlayan havaya ışık tutmaktadır. "özal kaİKi mı, gidid mi? Seçim ekonomisi izleyip modeli terk ed&r mi?" gibi sorular gündeme gelmiştir. uzal hükümetinin ömrüne dönük siyasal tereddütler, dış ekonomik ve mali çevrelerde bir "beklegör" havasının oluşumuna neden olabilecektir. Bu konuda şimdiden işaretler görülmektedir. Böyle bir hava Özal'ın, gittikçe nazikleşen döviz dengesi açısından 1987'de çok önemli saydığı dış kaynak akışını olumsuz yönde etkileyebilecektir. 2) Özal'ın işinin gittikçe zorlaşmasının temelindeki bir başka neden yurtiçinde, iş çeyrelerinde yatıyor. Ara seçimlerle birlikte iş çevrelerinde de bir hava değişimi dikkati çekmeye başladı; ekonomik durumdan yakınmalar artık açıktan açığa ifade edilmektedir. Bugüne değin kapalı kapılar arkasında konuşmayı yeğlemiş olan iş çevrelerindeki bu tutum değişikliği nereden kaynaklanıyordu? Demirel'in yükselişi, Özal karşısında onların da manevra alanını genişletmiş olabilırdi ya da ekonomide artık bıçak kemiğe dayandığı için sessiz kalamıyoriardı. Her ikisi de olabilir. Şimdilik iş çevrelerinde gözüken şudur: Tekstil sektöründe uç veren çözülme, tedirginlik yaratmıştır. Hükümetin koklü bir operasyonla işe el atması gerektiği, aksi halde işlerin "çorap söküğü gibi" gideceği söyienmektedir. En büyük yakınma konusu olarak "yüksek faizler"\r\ altı çizilmektedir. Bunun için mali sistemde bazı değişiklikler talep edilmektedir. Dışsatımdaki yavaşlamanın önlenmesi için de yeni teşvikler istenmektedir. İş çevrelerinin, seçim sandığında gerileyen ve artık "atternatifsiz" olmayan Özal'a karşı önümüzdeki dönemde seslerini daha rahatça yükseltecekleri söylenebilir. 3) Büyüyen DYP muhalefeti, ANAP'ı her geçen gün biraz daha sıkıştıracaktır. Gerek örgütten, gerekse Meclis grubundan zaman içinde Doğru Yol'a dönük kopmaların hızlanması şaşırtıcı bir gelişme olmayacaktır. Öte yandan ANAP Meclis Grubu ile örgütteki rahatsızlıklar, özal'ı gittikçe daha çok sıkıştıracaktır. 4) Başbakan Özal'ı iç politikada çıkmaza itebilecek bir başka ilginç gelişme de dün Çankaya Köşkü'nden yapılan açıklama olmuştur. Cumhurbaşkanı Sayın Evren, "siyaset yasağı"n\n kaldırılmasından yana olduğunu kamuoyuna bizzat açıklamıştır. Bu tutum genel olarak Türk politika yaşamının giderek normal rayına oturabilmesi açısından olumlu bir adım sayılmalıdır. Ama aynı tutum, Özal'ın politik manevra alanını önümüzdeki dönemde daraltacak sonuçlara da yol açabilir. • Sayın özal'ın "güçlükteri"r)\ dört noktada özetlemeye çalıştık. ANAP gibi "merkez sağ" bir iktidarın güçlüklerine bir beşincisinin eklenmesi de normal olurdu; yani bir "sosyal demokrat muhalefet"\er\ kaynaklanan güçlükleri... Ama şimdilik özal'ın böyle bir güçlüğü yok gibi. Genel olarak solun siyaset sahnesinde bugün dikkati çeken "etkisizliği"r\\n ülkemizde demokrasinin gelişmesi açısından büyük bir boşluk yarattığını yinelemeye herhalde gerek yoktur. Evren affa karşı değil (Baştarafı l. Sayfada) kilde geçilmesi için yaptıklan bir hareket olarak niteleyerek, Türk halkının, demokrasiyi içine sindirmiş dünyanın en olgun halkı olduğunu söyledi. Şardağ, bu nedenle ANAP'ı iktidara getiren halkın, son ara seçimlerde ANAP'a büyük oranda oy kaybettirip, "Yasaklı liderlerin gölgesindeki partilere cezayı surdiirmeyi haksız bularak, onlara kollarını açtığını" bildirdi. Şardağ şöyle konuştu: "Yasaklann kalkması için ilk atılımı yapanın iktidar partisi olması gerekmez miydi? Oysa Sayın Özal'dan sık sık '12 Eylül'den önceki dönemi geri getirmek isteyenler var' sözlerini duyuyonız. Bu konuyu siyasi j^ıtınm nedeni yapmak hiç de güzel bir şey değil. Kendisinin '1988'den önce yasakları kaldırmayacağız, eğer uslu dunırlarsa, 19!İ8'den önce kaldırabiliriz. Biz yasaklan kaldırmayı düşünüyoruz, ama askeri makamlar ne der? Yasaklan kaldırsak büe, Sayın Cumhurbaşkanımızın referanduma gitmesi durumu söz konusu' gibi konuşmalarla bir spekülasyon haline getirmesi halkımızı, yaşamı boyunca kinden uzak kalmış sevgi dolu Cumhurbaşkanımızı rencide etmez mi? Kendisiyle yaptığım konuşmadaki izlenimlerimin sağlamlığına dayanarak söyluyorum. Demokrasiye gönül vermişlerin başında Sayın Cumhurbaşkanımız geiiyor. O, TBMM'yi karşısına alacak bir referandum düşüncesinde de asla değildir. Ve Sayın Devlet Başkanımız parlamentonun yüceligine toz kondurulmarnasını titizlikle arzu etmekte ve izlemektedir. Şu halde, iktidar partisi, yasaklan kaldırmada ilk davranışa geçmelidir. Yoksa, eli kolu bağlı rakiplerini küçultücü konuşmalar yaparak köşeye sıktştırma çabalan, 84. madde iie oynama zaafı, farzımuhal insana seçim kazandırsa bile, asla onur kazandırmayacaktır. Siyasi yasaklann kalkmasma engel olacak davranışlar içine, sade ANAP'uı değil, Türk milletinin Cumhurbaşkanı olan Sayın Kenan Evren'i sokmaya çalışmak, millet karşısında iktidar partisini küçiiitür. Siyasi yasaklann bu Meclisten oybirliği ile çıkması, herkesten önce Cumhurbaşkanımızın demokrasi sevgisine sunulmuş bir bnket çiçek demek olacaktır" Cumhurbaşkanı Evren'in düşüncelerini açıklayan Rüştü Şar'. dağ, daha sonra gazetecilerin kendisine yönelttiği bazı sorulan şöyle yanıtladı: " Sayın Cumhurbaşkanı daha önce anayasayı deldirtmem diyordu, şimdi farklı bir düşüncede mi? ŞARDAĞ Efendim istirham ederim, rica ederim. Şimdi bir güzel mesaj getiriyorum ben buraya. Sayın Cumhurbaşkanımız geçmişte böyle söylemişti di; ye tartışmaya bir zemin açmak,olumsuza doğru gitmek doğru. değil. Hepimiz insanız, görüşle; rimiz degişir. Sonra acaba onıÇ söylerken Sayın Cumhurbaşkar nı hangi etkiler altındaydı, te£ başınaydı. Cumhurbaşkanımn diişüncelerinin bu kadar net bir biçimde değişmesinde, ara seçim sonuçlan da etkili oldu mu acaba? ŞARDAĞ Asla, bakın ayrıntıya girmiyorum, ama Sayın Cumhurbaşkanımız bir kişiydi. Partilerin kapatılması görüşünde bile değildi. Yani bunu özel söyluyorum. Türkiye'nin başına bütün felaketler, bir dönemde nasıl olsa askerler iş başına geçecek düşüncesiyle nöbette bekleyen zayıf karekterli aydınlar var, onlardan geliyor. Ordu, okşa dediyse, tokatı atmışlar. İsim yok, görüyorsunuz hepsi ortada. Sadece bugün değil, 27 Mayıs'tan sonra da ordunun etrafında toplanan bütün sivil bürokratlaı. Cumhurbaşkanı ile en son ne zaman görüştünüz? ŞARDAĞ Gün mühim, mi?.. Cuma günü, Sayın Özar çıktı, ben girdim. Anlattıklarınıza göre, Cumhurbaşkanı Başbakanın siyasi yasaklarla ilgili tavnna karşı, bunu acaba kendisine de söyi lemis mi? ŞARDAĞ Vallahi ben ta, bii başbakanla ne yaptınız, ne eL1 tiniz, onu sormam. SohbetirL arasında bunlar yok, siyasetin' dışında çok şey var. Yıllara dayanan bir dostluk, insan Cunv hurbaşkanı oldu diye dostuno, feda eder mi? Neden acaba bu mesajı ben iletiyorum. Çünkü milletvekiliyim, bagımsızım. Bu; nu vazife edinmek istediğimi kendisine açom, ben de burada. konuşuyorum. £ Sayın Cumhurbaşkanı si* yasi yasaklann kalkması için oyî birligi Ue bir karar mı istiyorTî ŞARDAĞ Karar, karardır az veya çok. Oybirliği ile çıkmasını ben istiyorum. Elbette Cum, hurbaşkanı da böyle olursa sevir nir. Cumhurbaşkanı sayı say;i makla, az mı çok mu olduğu g k bi ayrıntılarla meşgul değildir/ Meclise ait bir yetki telakki ettiğini zaten Erdal tnönü'ye de söylemişti. KÖŞK'ÜN AÇIKLAMASI ,e Rüştü Şardağ'ın basın toplantısmdan hemen sonra Cumhur* başkanüğı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği'nden konuya ilişkin açıklama yapıldı. Cumi hurbaşkanlığı Basın ve Halkla îlişküer Müşaviri Ali Baransel'' in gazetecilerin konuya ilişkifî sorulan üzerine yaptığı ve Cumhurbaşkanının herhangi bir ko^ nudaki düşüncelerini ya bizzat kendisinin ya da Cumhurbaş^ kanlığı Basın ve Halkla llişkiler Müşavirinin yerine getirdigi anımsatılan açıklamada, şöyle denildi: ~ "Saym Cumhurbaşkanımız 12 Eylül öncesi siyasi parti sayın liderleriyle bazı yönetici kadrolann affına karşı değillerdir. Ancak affın yohı, yöntemi ve zamanı konusunda henüz net bir görüş bildirme aşamasına gelme. mişlerdir. Sayın Cumhurbaşka^ nımız çok yönlü hususlar taşıyan bu konuya ilişkin çalışmalanyla duygu ve düşüncelerini kamuoyuna ve TBMM'ye yansıtmadaF herhangi bir kişi ya da kunıluşo görevlendirmemislerdir. Bu nedenle 12 Eylül öncesi siyasi par; ti liderleriyle bazı yönetici kad; rolann affı konusunda Sayıâ, Cnmhurbaşkanımızla bağlant^ kunılarak ortaya konulan görüş. ve düşüncelerin izlenimden öte* ye gidemeyeceği tabiidir. Bilin^ diği gibi Sayın Cumhurbaşkanrmız herhangi bir konudaki düşüncelerini ya bizzat kendileri açıklamakta ya da bu görev> kendilerinin emir ve direktiflerfı dofrultusunda Cumhurbaşkan" lığı Basın ve Halkla tüşkUer Müşaviri yerine getinaekiedir'' Dalan: Halufe ilk dalan ben olacağım Güney Haliç KoUektörü Haliç tüneüerinin injaatlan devam ediyor. Anakent Belediyt Başkanı Bedrettin Dalan, Hatiçt kurtarma projesintn tüm hızıyia devam ettiğini ve 19SS bahannda Haliçte denize girtUbOecetbü kaydedertk "19SS'de soyadmt da Dalan olduguna göre, HaUfr de Uk dalan ben olacağım" dedL ISKt Genel Müdürü Atom Damah Ue dün Fatih tünel infaatuu gezerek çabşmalar hakkında bügi alan Dalan, işçi tuhanu ve kask giyerek gazetectter ve öteki yetkUüerle tünetin sonuna kadar yürüdü. Ayvansaray'dan başlayan Haliç tüneü, yerin 55 metre altmda üerleyerek Unkapani'ndaki Tekel Genel Müdürlüğü önünde Fatih tüneüyle birleşecek. Tbplam 2 bin 650 metre utunluğunda olacak 2.6 metre çapmdaki tünetin, bugüne değin 720 metrelik bölümünün tamamkmdıp belirtildi. Dalan, Haliç projesbtin yerüstündeki bölümünün yüzde 80 oranmda tamamlandığmı, çahşmalann yeraltmda da hida sürdürüldüğünü betirtti. CONEYT ARCAYÜREK vazıyor (Baştarafı 1. Sayfada) alamadığından" söz ediyordu. Bu davranışıyla özal, sorunu alargada tutma eğitiminde olduğu izlenimi veriyordu. Siyasal kulis, "önemli kimi etken noktalar" deyiminin altmda Cumhurbaşkanımn, bir ölçüde asker kesimin dokundurulduğunu biliyordu. Kısacası, Cumhurbaşkanımn direnmesi olmasa Özal işi bitirecekti, bu havayı basıyordu. Oysa, Rüştti Şardağ Cumhurbaşkamyla yaptığı görüşmede edindiği 'izlenimlerin sağlamlığına dayanarak", hatta Meclisteki konuşmasında söylediği gibi "edindiği kesin izlenimlerden" kaynaklanarak öne sürdüğüne göre, Evren yasaklan kaldıracak yasa Meclisten geçerse referanduma bile gitmeyi düşünmüyordu. Bu "izlenimler" Özal'ı aylardır sürdürdüğü kampanyada boşluğa düşürüyor, hatta Cumhurbaşkamyla yaptığı görüşmeleri saptırdığı gibi önemli bir açmaza sürüklüyordu. Bu, olayın iktidar yanı. Ana muhalefet partisi lideri tnönü, bundan 2,53 ay önce Cumhurbaşkanıyla göriişmüş, Evren'in kendisine "siyasal yasaklann kalkmasma karşı olmadığmı" söylediği, gene bu sütunlarda yazılmıştı. Erdal tnönü, seçim öncesi Cumhurbaşkanımn bu davranışım "kendine saklamış", iktidarın Evren'in arkasma sığınarak bu sorundaki saptırmalanm bir iğne darbesiyle patlatmamış, hatta Evren'den Şardağ'ın yaptığı gibi konuyu açıktan söyleme iznini alabilecekken bu yolu benimsememiş, siyasal yozJaşmalann giderek artmasına neden olmuştu. Erdal tnönü, Cumhurbaşkanımn açık eğilimini kamuoyuna getirebilseydi, kuşku yok, siyasal olaylardaki önemli gelişmelsr çok daha olumlu bir aşamaya girecek, SHP gibi bir partinin halk önündeki "kndibilitesi" artacak, en azından iktidarı büyük olaylara bakışındaki tutarsızlık nedeniyle hırpalayabilecekti. Bütün bunlar yapılamadı, DYP bu konudaki her türlü önderliği 60 imzayı tamamlayıpverdiği halde SHP, yasaklann kaldınlmasını îçerecek yasayı bir türlü yazıp kendi milletvekillerinin imzasına açamadı. Haklı olarak dün kulis, bu beceriksizliği, parti içinde bu konuda var olan görüş aynlıklannın getirdigi bu sonucu eleştiriyordu. Ama bir liderin ilk görevi, parti içindeki değişik görüşleri hele kamuoyuna vaat ettiği bir konudaki dağınıklığı birleştirip sonuca giımek değil miydi? ANAP'hlar, Şardağ'ın açıklamalannı dinledikçe ilk başta şaşırıyor, sonra geçen günlerde parti üst kademesinin bu konudaki tutarsız davranışlannı anımsayıp sessiz kalmayı yeğliyorlardı. Cumhurbaşkanımn yülarca yasaklann kalkmasma direndikten sonra aldığı bu yeni vaziyeti eleştirenlere de rastlanmıyor değildi. Ne var ki, Cumhurbaşkanımn bugünkü konumu sağdan sola geniş bir yelpazede görülen isteme karşı çıkmayı öngörmezdi, tersine Cumhurbaşkanımn ülke siyasal yapısında ortaya çıkan son durumu göz önünde tutarak yeni yönlendirmelere olumlu bakmasım gerektirirdi. Şardağ'ın Meclisteki konuşmasında "Cumhurbaşkanı, TBMM'yi karşısına alacak bir referandum düşüncesmde de asla değildir" dedi. Bu cümlenin içeriğinde yatan neydi, bu noktayı araştırmak gerekirdi. tzmir milletvekilinden edinilen bilgiye göre Şardağ'ın Köşk'teki anlatımlara karşılık Cumhurbaşkanımn böylesine duyarlı bir konuda ters İL tepki göstermeyi mMet iradesine, Meclise karşı vaziyet almakla eşdeğerde gördüğü" yanıtım verdiği anlaşılıyordu. Hatta, Cumhurbaşkanımn askeri dönemde partilerin kapatılmasına karşı olduğunu, "Ne çare, bu tür kararlar alınırken 'yalnız' olmadığmı" dokundurduğu öğrenütyordu. Hatta ve hatta, siyasal haklar konusu referanduma gittiğinde halkın olumsuz oy kullandığı varsayılsa, Cumhurbaşkanı, çıkacak böylesine bir sonuçta halkla Meclisin karşı karşıya kalacağını düşünmüş olabilirdi. Şardağ'ın açıklamalarınm önemli yanı böylece, siyasal yasaklan kaldıran yasayı referanduma götüremeyeceğini Cumhurbaşkanımn söylemesiydi. tzmir milletvekili Evren'le arasındaki uzun yıllara uzanan dostluktan yararlanarak Cumhurbaşkanımn söylediklerini "kesin izlenimler" olarak ortaya getiriyordu. Bu yöntem belki de Cumhurbaşkanım tam bağlamamamn gereğiydi. Belki de duyarlı bulduğu her konuda bizzat açıklama yapan Cumhurbaşkanımn siyasal gelişmelere bu yoldan yeni bakış açısı getirmeyi istemesinin sonucuydu. Dün Şardağ'la yaptığımız görüşmede "Çankaya ile kamuoyuna söyleyecekleri üzerinde bir mutabakat" sağladığını öğrendik. Eğer Cumhurbaşkanltğı Şardağ'ın söyledikleriyle kendi düşünceleri arasında "nüans" aynmlan görüp herhangi bir açıklama yapmasaydı, tzmir milletvekilinin siyasal haklar konusunda yeni ve önemli bir aşamaya gelinmesini sağladığını kabul etmek gerekecekti. Şardağ'la konuşurken içimizdeki kuşku Cumhurbaşkanımn referanduma gitmeyeceğini bu denli açıktan söylemesi, bunun yanı sıra bu karannı açıklama görevmi bir milletvekiline vermesiydi. Bu önemli noktayı anımsattığımızda Şardağ, "Kesin olarak bu yolda konuştu " dedi. Fakat, Cumhurbaşkanlığı "önemli nüans "ı hemen yakaladı, Şardağ'ın Mecliste konuşmasım bitirdiği sıralarda bir açıklama yaptı. Yasaklann kalkmasına karşı değildi, ama yöntemi konusunda heniiz aydmlığa kavuşacak sonuca varamamıştı, hele hiç kimseyi bu tür bir konuşma için görevlendirmemişti. Tabii, Şardağ, Cumhurbaşkamnı en azından ilk kez resmi açıklamaya itiyor, ama Özal'ı da bu açıklamayla "sütre gerisinden çıkmaya" zorluyordu. NOTLAR Kahire, FKÖ ile (Baştarafı 1. Sayfada) hk süresini aynı süre için Izak Şamir'e devrettiğinden bir haftadır Dışişleri Bakanı) lskenderiye kentinde bir ara•"a gelerek uzun süren buzlan çatlatuşlarda. Bu gelişmenin hemen ardından Kahire'de, Mısır'ın politikasının Ortadoğu'daki mevcut tıkanıklık ve donmuş dunım karşısında nasıl bir doğrultu tutturduğunu kavramak amacındavız. Kahire'nin ünlü Tahrir (Kurtuluş) Meydam'na bakan, Nil'in yanı başındaki Dışişleri Bakanhğı'nın tahhi binasında Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in baş siyasi danışmanı, Sedat döneminde de dış politikanın çizilmesinde önemli roller yüklenmiş Dışişleri Bakan Yardımcısı Dr. Usama dBaz'ı bekliyoruz. Dr. Usama elBaz randevusuna gelemeyeceğini telefonla bildiriyor. Başkan Mübarek tarafından aniden çağnlmış, Kahire1 nin kuzey barüiyösü Heliopolis'teki Uruba Sarayı'nda imiş. Kahire'nin dünyada pek rastlanmayan keşmekeş içindekı trafiğinin en musaiı olduğu saatte bile Heüopolis ile Tahrir Meydanı arasını bir saatte aşmanın mucize ile eş anlamlı olduğunu bildiğimizden umutsuzluğa kapılıyonız. lmdadımıza Mısır Dışişleri'nin üç numarası, Müsteşar ve Mısır'm Ankara eski Büyükelçisi Muhammed Wofaa Htgazi yetişiyor. "Mısır'ın resrai (ulumunu. Dr. elBaz'ın size söyleyeceklerinin aymsını ben anlatabilirim. Adımı bfle verebilirsiniz. Merak etmeyin" diyor. "Eh, peki aoladıı bakalım" diyoruz. lşte, Mısır'da üst düzeyde hangi yetkili ile görüşseniz işiteceğiniz Mısır'ın resmi tutumundan bölümler: "... Mısır her şeyden öDce bölgede banş ortamının korunmasım ve banş istemektedir. Bu amaçla Filistin ve Ortadoğu sorunana adii bir çözüm istiyor. Bölgeye empoze edilen bertıangi bir çözümiın sadece yeni bir savaşa doğru bir durak olacagı kamsındadır. Bu nedenle, çözümiin adil olmasında ısrariıdır. ... Adil bir çözüm için olumlu işaretler gönnektedir. Şöyle ki: t. Ürdün ile FKÖ arasında 11 Şubat 1985le imzalanan anlaşma ve bu anlaşmada Filistin Kurtuluş Örgiitiinün Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını Ürdün ile bir konfederasyon içinde kullanacagını kabul etmesini son derece olumlu ve önemli bir adım olarak kabul etmektedir. 2. Son lskenderiye göriışmelerinde (Mübarek ile Peres arasndaki) tsrail Başbakanı Peres'in bartşcı çözum için ulusiararası konferans fikrini kabul etmeâni de son derece önemli bir gelişme olarak değeriendinnektedir. Mısır. tüm olumlu işaretlere rağmen yurunen yoldaki ciddi engelleri göz ardı etmiyor. Bunlann farkındadır. Örnefin, 11 Şubat 1985 Anlaşmasi'nın getirdigi ÜrdünFKÖ berabeıiiginin sona ermiş olmaa ciddi bir eugekiir. Kral Hüseyin FKÖ'den Güvenlik Konseyi'nin 242 sayılı karannı kabnl elmesini istedi. Buna karşıbk Arafat, 242'yi Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkının kabul edilmesi karşılığında kabul edebilecegini bUdirdi. Yani Yaser Arafat bir denklem kurdu. Mısır, bu noktada Arafat'a hak veriyor. FKÖ, Ürdnn Ue isbirüginin boznlmasuun günahını Ürdün Başbakanı Zetd etWf«Tye ynklayor. BBtttn bunlar bizim için "mulfak tartjşmasıdır.' İşin mutfagını ilgilendirir. Bizim tutamak noktamız gerek l rdun^ iın gerekse FKÖ'nun aralanndaki tşbüüklerinin sona ermiş olmasına ragmen hâlâ 11 Şubat 1985 Anlasmasına bağlılıklanm ilan etmtş olmalandır. Yani anlaşma hâlâ geçeriiligini konımaktadır. Dolayısıyla, Mısır bu noktadan hareketle Ürdün ile Filistin Kurtuluş Örgütü'nü bir araya getirmek ve girişimi caniandırraak için çaba barcıyor. . IJluslararası konferans konusuna gelince, İsrail'de başbakanlıgı bu görüşu benimsemeyen Izak Şamirin devraldıgını biliyornz. Ama meseleye Peres'in sozu Şamir'i baglamaz diye bakamayız. Israil Devleti'nin başbakanı bu konuda bir taahhut altına ginniştir ve bLz tsraü'i uluslararası konferans fikrini kabul etmiş olmasıyla yükumlü sayanz. Büiyorsunuz, daha önce Israilliler bir uluslararası fonımdan söz ediyorlardı. tlk kez uluslararası konferans fikrini kabul etmiş oldular. ... Uluslararası konferans dedifimiz zaman Güvenlik Konseyi'nin beş daimi ülkesinin (ABD, SovTctler Birliği. tngiltere, Fransa ve Çin) katılacagı bir konferansı kastediyoruz. Bu beşinin katılacak olması çok önemlidir, çünkü uluslararası toplnlok böylece temsil edilmiş olacak ve çözüm uluslararaa güvencelere bagb ktlınacaktır. ... Sovyetler Biıiigi'nin tsrail'i tanımamasından ötürü konferansa katılmasına itiraz etmek anlamsızdır. Zira. bizce, Sovyetler Birliği'nin katümayacağı bir uluslararası konferans düşünulemez. Bunun nedeni açıktır. Sovyetler Birligi uluslararası toplulugun etkin ve ağııiıklı bir üyesi olması bir yana bir süper devlettir. Kaldı ki, Sovyetler Birliği'nin uluslararası konferanstaki variıgı. Suriye'nin makul bir bareket çizgisine getirilmesinde olumlu bir rol oynayabilir. ~. Gerçi yukanda da işaret ettigimiz engellerin farlundavız ama diyoruz ki, baska bir alternatif yoktur ve çöziim için böyle bir yol tutturulmazsa, hepimiz, bütün bölge şimdiden kestirilemeyen tehlikeler açık duruma gelecektir. Alternatif yoktur." Muhatabımızı dikkatle dinleyip, açıkJadığı Mısır politikasmdaki olanca mantıki iç dokuya ve tutarhlığa rağmen şu sıradaki bölge gerçekleriyle ne denli uyum içinde olduğunu sınıyoruz: Anlattıklannız iyi güzel de, İsraili bir yana bırakıp diger engeli nasıl aşabileceginizi size sorayım: Ürdün 3e FKÖ'yü yine bir araya getirmeye çalışıyorsunuz. Ama ben Ürdüo'den geldim. Bu ara, FKÖ, Ürdün'ün kendisiyle danışmadan işgal altındaki Baü Yakası'na (Batı Seria) yonelik adımlanndan iyice rahatsız. Ürdün, burası için beş yıllık kalkınma planı tasarladı. KahireAmman Bankası'nın şubesi Batı Yakası'nda açıldı. Ürdün'ün bu girişimlerle FKÖ'nun Batı Yakası'ndaki iklidar temelini zayıflatıp zarnana oynadıgı hemen berkesin üzerinde ittifak ettiği bir yargı. Ürdün, uzun vadeti planlara yöneldiğine gore, bu politikasında sonuç almak isteyecektir. Dolayısıyla lusa süre içinde bu politika kökleşmekte olduguna göre sizin Ürdun ile FKO'yü bir araya getirme çabalannız biraz hayal peşinde koşmak gibi olmuyor mı? Mısır'da Dışişleri Veziri'nin (Bakan) Vekili sıfatmı taşıyan, bizde Dışişleri Müsteşan'na denk düşen Higazi, "Biz, başkalan adına hareket edemeyiz. Başka bir alternatif olmadıgı siirece açıkladığım yöndeki çabalanmm surdürmek zorundayız" karşıhgıru veriyor. "Birteşik bir Arap tutumu oluşturmaya ve uluslararası toplulugu seferber etmeye gayret ediyonız. YapabUecegimiz bu kâdardır" diyor. Bize de, "Eh, ADah yardımcınız olsun" demek kalıyor. Bölgedeki engellerin, onun da sözünü ettiği engellerin ne derece zorlu engeller olduğunu fark ettiğimiz için. Mısır yönetirninin her kademesi, Kahire'nin Ortadoğu'daki banşçı çözüm çabalanndaki imtiyazlı konumunu her fırsatta vurguluyorlar. Onlara göre, Mısır, ilgili tüm taraflarla ilişkisi olan tek ülke. Yani hem Israil ile hern FKÖ ile hem Ürdün ile ve hem de ABD ile. Bu konum, onlara bakılırsa, Mısır'a özel bir rol kazandınyor. Ancak, birçok Mısırlı için bu, bir imtiyazlı konum değil, Mısır'ın elini kolunu bağlayan prangalar. Evet, Mısır'ın resmi tavnnı gördük. Peki, Mısırlılar ne düşünüyor? Bu görüşü paylaşmayanlar ne diyorlar? Bunu da yann görelim. Not: Cengiz Çandar'ın yazılan telefonla ulaştığı için bazı sözcükler yanhş anlaşılarak yayımlanıyor. Önceki gün gazetemizde yer alan, "Ürdün'de yaygın kanı, Ürdün'ün ABD rejisörlüğunde FKÖ'ye suçbryacak biçimde Israil ile zımnî bir anlaşma yoluna girdiği yolunda" olarak yayımlanan cümledeki suçlayacak sözcüğü dışlayacak olarak düzelecektir. Ouemli siyasi anlam farklılığına yol açabilecek bu tür yanhş anlanıaiurdan ötüru öîür diler, dlizeltiriz. DemireVin ANAPh 'eritme' taktiği CANAN GEDÎK ANKARA Güniz Sokak'tan verilen, "önce ANAP'ut altını oyun"sinyali, tum DYPörgütlerine dalga dalgayayılıyor. ANAP'ın yerelyönetimlerinden başlayan sarsıntılar genel merkeze ve Meclis grubuna kadar ulaştmlıyor. Eski Başbakanlardan Süleyman Demirel'e yakm kaynaklar, "önce il genel meclislerine el atın'' ışığmın yakılması ile birlikte kollan sıvıyorlardı. tstanbul'da öncelikle Beşiktas Belediye Meclisi'ne el atıhyor. Ardmdan, Ankara'da eski bir ANAP Milletvekili Abdullah Nejat Resuloğht, il genel meclisindeki ANAP'lılan iknaya çalışıyordu. ANAP'ın başta büyük şehirler olmak üzere hemen hemen bütün ilterindeki belediye meclisleri ile il genel meclislerindeki huzursuzluklan hat safhadaydı. tl özel idareleri, ANAP'ın zayıf karnını oluşturuyordu. ANAP, yerel seçimleri büyük birfarkla aldıktan sonra belediyelere büyük maddi olanaklar sağlayan yasayı çıkartmış, en küçük belediyelerin bile bütçeleri milyarlara ulaşmıştt. Ama, il özel idareleri belediyelere sağlanan desteğin yanında, "üvey evlat" gibi boynu bükük kalmışlardı. Bir belediye meclisi üyesinin aylık gelıri 250300 bin liraya ulaşırken, il özel idarelerindeki temsilciler, ayda 30100 bin lira arast bir ayhkla geçimlerini surdürmek durumunda kalıyorlardı. tl genel meclisi üyelerinin Başbakan özal nezdindeki itibarlan da, Belediye meclisi üyelerinin yanında bir hiçti. Demirel'e göre, ANAP'ın zayıf karnı il özel idareleriydL. Bu nedenle ANAP'ı çökertme operasyonu, il özel idarelerinden başlamalıydı. Halenyasaklı liderin bu mesajı, DYP örgütüne ulaştığında, başta 3 büyük şehir olmak üzere, ANAP'ın örgütselproblemlerinin yoğun olduğu Manisa, Kayseri, Erzurum ve Urfa gibi ilterde plan uygulamaya konuluyordu. Anayasanm 84. maddesinin işietileceği tehdidi karşısında DYP üyesi olup olmadığının hâlâ tartışıldığı Ankara Milletvekili Abdullah Nejat Resutoğlu işe koyuluyordu. Eski arkadaşlan olan ANAP'lı üyelerte ilişkiye geçiyordu. Resuloğlu, Ankara Belediye Başkan Yardımcısı Faruk Dinçer ile birlikte, bir grup Belediye Meclisi üyesini de yanına alarak, Demirel'in huzuruna çıkıyordu. ANAP'lı belediyedler, Demirel'e, "Bizettik, sizetmeyin" diyorlardı, ANAP'a girmelerinden doiayı DYPyönetiminin kendîlerini hor göreceği kuşkusu içindeydiler. istedikleri tek şey DYP içerisinde, "ikinci sınıf kişi" işlemi görmemekti. ANAP'lı üyeleri tek tek dinleyen Demirei, bu endişelerini şu sözlerte gideriyordu: "Sizin bir kusurunuz yok kardeşim. O dönemde evinizin kapısına yanaşan otobüslerden birine binmek zorundaydtnız, bindiniz." ANAP'ın Ankara Belediyesi'ndeki temsilcileri Güniz Sokak'tan artık birer DYP'lî olarak ayrılıyorlardı. Demirel'in harekâtı, gelecek günlerde bütün belediyelere ve il özel idarelerine yaygınlaştınlarak sürdürülecekti. ANAP için bütün vannıyoğunu ortaya döken Manisalı Belediye Başkanı Ertuğrul Daytoğht, "Ben artık ANAP'h değilim" diyebiliyordu. tstanbul'un Beşiktas Belediye Başkanı Mümtaz Kola 'nin DYP'ye geçeceği ANAP kulislerinde bile konuşulur oluyordu. tzmir'de belediyelerde çözülmekr bekleniyordu. Bundan ikiyıl kadar önce il özel idareleri için biryasc Önerisi hazırlayan, ancak bu önerisi Başbakan özal tarafından pek dikkate alınmayan ANAP'ın tstanbul Milletvekili Orhan Ergüder endişeliydi. Ergüder, "tstanbul tl Genel Meclisi'nden çok sayıda arkadastmız DYP'ye gider. Çünkü biz U özel idarelerini çok ihmal ettik, geç kaldtk" diyordu. Ergüder'in verdiği bilgiye göre, tstanbul tl özel tdaresi'nin bütçesi 5.5 milyar liraydı. Buna karşılık, sadece Bakırköy Belediyesi'nin bütçesi 18 milyar liraya ulaşıyordu. tstanbul Beİediyesi ise 1 trilyonun üzerindeki bir bütçeye hükmediyordu. Başbakan Turgut özal her ne kadar kamuoyuna, "Giderlerse gitsinler, kim nereye gitmek istiyorsa güle güle" diyerek, DYP'ye kaymalan "önemsiz" gösterme havasım yaygmlaştırmak istiyorsa da, soruna başkanlık divanında çöziim arayışına girmekten kendisini alıkoyamıyordu. özal'ın düşündüğü ilk önlem, başkanlık divanında da dile getirdigi gibi, tl özel İdareleri ve Bekdiyeler Yasası 'nda değişiklik yapmaktı. Karmaşa içindeki belediye mectislerine de yeni düzenlemeyle, "Dur" denilecekti. örneğin, belediye meclisierinin belediye başkanlanm düşürmeleri yetkilerinde, sınırlamalara gidilecek, artık ANAP'lı belediye başkanlan meclis iradesiyle kolayhkla görevden alınamayacaklardı. D YP 'lilere göre, il özel idareleri ve belediye meclisleri halledildikten sonra sıra ANAP milletvekillerine gelecekti. Bütçe görüşmeleri sırasında DYP ciddi bir muhalefet bayrağı açacak, sonra da ANAP'lı rahatsız milletvekillerine el atılacaktı. DYP'lilere göre daha şimdiden 17 ANAP milletvekili Demirel'e, "Evet"demişti. DYP'liler, isim vermekten özellikle kaçınıyorlardı, ama kulislerde şunlan söylüyorlardt: "BizistesekşimdiANAP'tan 17 miletvekili DYP'ye girer, ama bekliyoruz. önce ANAP'm tabanında çalışacağız, sonra sıra Meclise gelecek. Bütçe bitsuı, DYP'yi seyredin." GORUŞ HEVCAL ULUÇ (Uaştarafı Spor'da) töriüğe döndürüldü. Çünku futbol amatör olunca, istediği zaman profesyonel sözleşme yapma hakkına sahipti. Ama ülkemiz yasalan amatörlüğe aönüş zamanını 115 ağustos diye kısıtladığı için, Almanya'da amatör yapıluı. Almanya'dan amatör olarak Türkiye'ye transfer edildi ve Beden Terbiyesi Genel Müdürtüğü, Koyaçeviç'e, Galatasaray Amatör Futbolcusu Lisansı'nı verdı. Bu lisans üzerine Futbol Federasyonunun, ilk başvuru halinde derhal profesyonel lisans vermesı gerekirken, başta Erdenay Ağa ve onun ortaklan, futbol tarihimizde itk Kez. tum yasal evrakları tamarn bir futbolcuya lisans vermeme kararı aldılar. Daha ileri gidip, Genel Müdürü hiçe saydılar. Onun verdiği lısansa itibar etmedıler Durumu Almanya'dan soruşturmak gibi, devlet otorite ve hiyerarşisin ve devletin saygınlığını hiçe sayan bir de suç işlediler. Genel Müdür Şahap Sayın, kendisine ve devlete karşı işlenen bu suça seyircı kaldı Sonunda gene tarihte ilk kez, bir futbolcuya Futbol Federasyonu kararı ile lisans verilmesı kayda geçti. * * * Ama Haçlı seferi bitmemişti. Federasyon üyeleri şimdı, kendi verdikleri kararın geçersiz olduğunu açıklayıp. kulüpleri mahkemeye teşvike başladılar. Yani diyorlar kı, "Biz Kovaçeviç'e lisans verip. Galatasaray'a tuzak kurduk. Ey kulupler mahkemeye gidin. Galatasaray hükmen yenik sayılsın.." Hayır efendiler!.. Devletin itibarı bu kadar ayak altına düşmemıştir. Kulüpleri mahkemeye gitmeye biz sevk edebiliriz. Ama "Bu lisans verilmelıdır" kararı alan bir federasyon üyesi edemez . Böyle olursa, insanın devletıne ve onun adına karar alan organlarına inancı sıfır olur Devletin ve hukukun ustünlüğü biter, anarşı başlar. * * * Devletin verdiği amatör lisansa itibar etmeyip. onu Alman devletinden tahkik edeceksin. Devletin kararı ile vehlen profesyonel lisansın geçersiz olduğunu ilan edip, "mahkeme" tellallığı yapacaksın.. Bu arada, bu devletin bakanlarmı, başbakanını ve cumhurbaşkanını sahte vatandaş yaratmakla ıtham edeceksin ve hâlâ bu devletin görevlısi olarak kalmaya devam edeceksin . Olmaz efendiler. Bu ulkede istifa diye bir kurum vardır.. Bu ülkenın Futbol Federasyonu, Genel Müdürü, Spor Bakanı, tüm bakanlan, başbakanı ve cumhurbaşkanı, sahte vatandaşın sahte haktarı için işbıriığı yapıyorsa, senın onların arasında işin ne?.. Basarsın istifayı, açarsın savaş bayrağını . Yoo.. Hem ıçerde kalacaksın, hem de devleti sırtından vuracaksın!.. " * * * Bay Şahap Sayın, Kovaçeviç'e değil, devtete sahip çıkmanızı bekliyoruz şimdı.. En azından sizi ve teşkılatınızı sahtekârlıkla itham ederek, Beden Terbiyesi Yönetmeliği'ne göre suç işleyen bu kışıleri, en azından ceza heyetine sevk edecek misıniz? Bunları hâlâ görevde tutacak mısınız? Siz çıkmazsanız, bu devletin sahipsiz olmadığını kanıtlamak. başkalarına düşecektır Gelişmekiçin (Baştarafı 16. Sayfada) ıya bulunulan en önemli darboğazın yazılım darboğazı olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Yazılım bir tür bilgi birikimi, kiiltür birikimidir. Ütkemizde ise bilgisayar daha çok donanım oğesiyle özdeş tutulmuş, bilgisayar öteki makineler gibi yalnızca makine olarak görülmüştür." Devlet Bakanı Titiz de kurultayı açarken, bilgi yönünden Türkiye'nin önünde bulunan gelişmiş ülkelerin yeni bilgiler üretmesinin Türkiye'nin bilgilerini geçersiz kıldığıru ve refahını olumsuz etkilediğini anlattı. Türkiye'nin gelişmiş ülkelerle bilgi açığını kapatması için yapmaması gereken tek şeyin bu ülkeleri izlemek olacağım kaydeden Titiz, "Çünkü bu daima geride kalmanın en garantili yoludur" dedL Yapılması gerekenin ise "izleme noktasının bir noktasından itibaren, belli bir alanda öne geçecek yeni bilgileri üretmenin çaresini bulmak olduğunu" söyleyen Titiz, yeni bir öğrenme teknolojisine olan gereksinime dikkat çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu alanda nasıl öne gececeğimiz konusunda biraz şanslı olduğumuzu söyleyebilirim. Gelişmiş ülkelerin eğitim teknolojileri konusundaki muhafazakârlığı bizim en büyük şansımızdır. lşte bu şansı kullanabilmemiz, bizi bu alanda öne çıkarabilir." PİYANO DERSLERİ VERİLİR TEL: 585 94 50 Prof. Nermi Uygur Vedat Nedim Tör Beşiktas, Dikilitaş'ta kiralık daire. Kömür kaloriferli Tel.: 145 80 56 Boğaziçi Filolojili'den İngilizce ders Tel: 339 12 59 YAŞAMA FELSEFESI 2. bası, 550 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Turkocağı Cad. ?9 41 Cağaloilnlsıanbul KEMALİZMİN DRAMI 2. bası, 550 lira (KDV içinde) Çağdaş Yavmlan Turkocağı Cad. 39/41 Cağaloğiu tstanbul