23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/8 HABERLERİN DEVAMI PENCERE '(Baştarafı 2. Sayfada) • Çin ne zaman toparlandı da bu durumdan kurtuldu? Açlık ' ve kıtlık ne zaman yenilgiye uğradı? Çin ne zaman silkinip kendine geldi de "dünyanın uçüncü büyuk gücü"r\e dönüştü? Çinli nasıl oldu da köpeklikten insanlığa terfi etti? Paris'te Louvre Müzesi'ne varıp, çerçevesinde gülümseyen Jokond'a sormalı: Saym Bayan Jokond, siz 1924'te kara sevdaya tutulup Çin'e gitmiştiniz. Oraları iyi bilirsiniz. Acaba yoksul ve aç Çin serbest ticaret, serbest bölgecilik, liberal ekonomi yöntemleriyle mi dünyanın uçüncü büyük gücü oldu? Jokond'un ünlü gülümsemesi böyle bir soru karşısında hemen kahkahaya dönüşecektir: . Yok canım!.. Güldürmeyin beni... Peki, bizim Başbakan Turgut Özal'ın 10 günlük Çin seferinde TV'den ve Babıâli'den yansıyan haberler ve yorumlar ne anlam taşıyoriar? " Bilemem. Sayın Jokond, Türk halkına TV'den sunulan Hong Kong : ' un görkemi bizi şaşırttı. Neredeyse bu İngiliz sömürgesini kendimize model diye benimseyeceğiz. Acaba Hong Kong ekononıisindeki gizem nereden kaynaklanıyor? . Jokond: . Bu soruya yanıt almak için Paris'ten Londra'ya geçin, De•mir Leydi'yi bulun!... Çin, sömürüye ve emperyalizme karşı bağımsızlık savaşıyla dünyanın uçüncü büyük gücü olmaya yöneldi. Hong Kong ise Angloamerikan kapitalizminin Uzakdoğu'daki üssüdür. Kafalarımız öyiesine tütsülenmiş ki Başbakan Özal'ın 10 günlük Çin seferinde bu gerçekleri unuttuk; 10 günlük tatilimden sonra birazcık ammsatayım dedim. inci Baba için tahliye Silah ve tnermi kaçakçılığından yargılanan Mehmet Nabi tnciler ve 7 arkadaşı için tahliye kararı verildi. ANKARA. (Cumhuriyet Bürosu) Silah ve mermi kaçakçılıği iddiasıyla 7 arkadaşı ile birlikte yargılanan Inci Baba (Mehmet Nabi İnciler) için î Numaralı Askeri Mahkemedeki duruşmasında tahliye kararı verildi. Tahliye kararından sonra İnci Baba, "Yaşasın Adalet" diye bağırdı. İnci Baba ve arkadaşlannın 36 yıla kadar hapsi isteniyordu. Dava önce 4 Numarah Askeri Mahkemesinde açılmış, ancak görevsizlik üzerine 1 Numarah Askeri Mahkemesi'ne sev kedilmişti. Dün yeniden başlayan davada samklar suçsuz olduklarını söylediler ve tahliye istediler. Mahkeme, dosyayı esas hakkındaki mütalaanın hazırlanabilmesi için Askeri Savcılığa vermeyi îcararlaştırdı. Mehmet Nabi İnciler'le birlikte Lutfu Özbek, Vedat Topçeken, Erdal Dundar, Mehmet Çıklakalyoncu, Mehmet Fanık Kasapoglu, Aykul tnciler ve Abdülkadir Yüncü'nün tahliyesine karar verildi. PtŞMANLIK YASASI ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ 10 TEMMUZ 1985 KOHL. KIZILA Y'DA Kohl, Kızılay'da halkm arasına girerek Almanca bilen bir Türk vatandası ile ayaküstü sohbet etıi. Bu sempati gösterisi çeıredekilerin alkışlan ile karşılandı. Kohl: Türkiye Avrupa'nın ileri (Baştarafı 1. Sayfada) gelirken Özal, Avrupa'da Türkiye'ye dönük takınılan eleştiıel tutumları eleştirdi. Kohl ise, AET ve Avrupa Konseyi içinde çoğunluğun Türkiye'yi desteklediğinı belirtti. Kohl, bu arada, "Türkiye Avrupa için bir ileri karakoldur" şeklinde konuştu. Kohl, beraberinde 10 kadar büyük Alman firmasının yöneticilerinin de yer aldığı bir heyetle dün öğleden sonra Ankara'ya geldi ve burada Başbakan Turgut özal tarafından k.arşılandı. GÖZLER SEMRA ÖZAL'DAYDI Federal Almanya Başbakanı'nın pembe bir tayyör giymiş olan genç sarışın eşi Helenor Kohl'e eşlik eden Serara Özal ilginç kıyafetiyle karşılama töreninde büiün dikkatleri üzerinde toplayan kişi oldu. Eşi Turgut Özal'la el ele tutuşup yürüyen bayan Özal, siyah ipek bir elbise üzerine geniş vatkalı siyahbeyaz desenli ince emprime bir pardösü giymiş, ayrıca yandan tüllü ve tüylü Bavyera tipi siyah bir şapka takmıştı. Karşılama töreninde kabineden Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu, Devlet Bakanı Mesut Yılmaz hazır bulundular. KIZILAV DAKİ SEMPATİ GÖSTERİSİ Kohl, şeref salonundan bir süre dinlendikten sonra, ÖzaJ'la birlikte Ankara'ya doğru yola çıktı. Kortej Kızılay'a geldiği sırada beklenmedik bir şey oldu ve Kohl ile Özal'ın bulunduğu makam arabası aniden durdu. Kohl, Kızılay'da halkın arasına karışıp Almanca bilen olup olmadığını öğrenmek istedi. Sonunda Kohl, Almanca bilen bir Türk vatandası ile ayaküstü sohpet etti. Kohl arabasına dönerken, biriken halk topluluğu tarafından alkışlarja uğurlandı. Kohl, buradan doğruca kendisi için tahsis edilen Çankaya'daki Camh Köşk'e gitti. Özal ve Kohl, dün akşam saatlerinde ilk kez baş başa bir görüşme vaDtılar. Bu görüşmeden sonra Kohl, Sanayi ve Teknoloji BakanlığVna giderek finansmanı TürkAlman fonundan sağlanan Türk işçi şirketleriyle ilgili sergiyi gezdi. Fedaral Alman Şansölyesı Kohl, dün akşam ÖzaJ'ın kendisi onuruna verdiği yemekte yaptığı konuşmada, TürkiyeAvrupa ilişkileri üzerinde durdu. Türkiye'nin hem Almanya, hem de Avrupa için önemli bir ortak olduğunu belirterek, "Avrupa, Avrupa Konseyi ve AET içindeki politik güçlerin biiyiık çoğunluğu bu goriişü pa\la>maktadır" şeklinde konuştu. " H e r iki tarafta da bazen anlaşma güçlü'kleri ve duyarlılıklar oluyor ve olacaktır d a " diyen Kohl, "Bu yüzden yapıcı işbirliğinden vazgecilmemesi gerektigini" belirtti. DEMOKRATİK HAKLARDAKİ KISINTILAR Türkiye'nin sosyal ve ekonomik bakımlardan istikrara kavuşturulması yolunda Özal hükümetinin bir buçuk yıl içinde önemli başarılar sağladığını belirten Kohl, "Aşın solcu ve aşırı sağcı giiçler yüzünden kaosun eşiğine surüklenmiş olan Tiirkiye'de iç barışın yeniden kurulduğunu" kaydetti. Kohl, Özal'adönerek, "Türkiye'dedemokrasinin yeniden kuru/ması yönünde sagladığınız başanlann önemini biliyoruz" dedikten sonra şunları ekıedi: "Türkiye'nin yakın zamanda 12 Eylul 1980 öncesi dolayısıyla demokratik haklara getirilen kısıtlamalann arta kalanlannın da ortadan kaldırılacağından hepimiz eminiz." ÖZAL, AVRUPA'YI ELEŞTİRDİ Kohl, Özal'ın demokrasi konusundaki tutumunu övüp, Türkiye'ye açık bir destek verirken, Özal da, konuşmasmda A\rupa'da Türkiye'ye karşı eleştirel bir tavır takınan çevrelerin tutumlarını eleştirdi. Özal, olağanüstü dönemin gerektirdiği tıi önlemlerin "tedricen" kaldınldığım belırttikten sonra "Bizdeki gelişmelere paralel olarak Batı ülkeleri ve kuruluşian ile ilişkilerimizin iyi>e gitmesi beklenirken, son zamanlada da ülkemiz aleyhine takınılan tutumu izahta Türk kamuoyu büyuk guçlük çekmektedir. Bir avuç kanun kaçağının ve Türkiye'yi Batıdan uzaklaştırmak isteyen bazı dış güçlerin maksatlı propagandasına alet olan bu çevreleri uvarmanın zamanı artık gelmiştir" dedi. Özal, "Türkiye olumlu ve sabırlı yaklaşımınızdan dolayı pişman duruma düşürülmemelidir" diye ekledi. özal, konuşmasmda ayrıca Bulgaristan'daki Türklere yapılan uygulamaları gündeme getirdi ve "İnsan haklarının şampiyonlugunu yapan ülkelerden bu konuyu uluslararası kuruiuşlarda canlı tutmalannı beklemek hakkımızdır" dedi. KOHL: SAVUNMA YARDIMLARINA DEVAM öte yandan Kohl, aynı konuşmada Almanya'nın Türkiye'ye savunma yardımlarına devam edeceğini ayrıca savunma politikasındaki işbirliğini de butün alanlarda devam ettireceğini bildirdi. Kohl, stratejik bir saptamada da bulunarak, "Türkiye, Karadeniz ile Ege Denizi arasındaki önemli boğazlan kontrol ettikten başka, NATO'nun Guneydoğu kanadının güvenligi de tümüyle Türkiye'nin savunma yeteneğine bağlıdır" dedi. SERBEST DOLAŞIM Helmut Kohl, konuşmasmda Ankara'daki görüşmelerin en kritik başlığmı oluşturması beklenen Türk işçilerinin serbest dolaşımı konusuna üstü kapalı bir şekilde değindi ve güçlüklerin " d o s t ç a ve kardeşçe bir anlaşma" içinde çözümlenmesini önerdi. Kohl, "Almanya'nın bugünkü ekonomik şartları vatandaslannızın birçogunun iilkem'ııe geldigi tarihierdekiyie aynı degildir. Durum güçleşmiştir" dedi. Federal Alman Başbakanı Helmut Kohl, uçaktan indikten sonra Alman yetkililerce, Alman gazetecilere Türk işçilerinin serbest dolaşımı konusundaki Alman pozisvonunu anlatan bir metnin dağıtılması, kulislerde harekete yol açtı. Söz konusu metinde Türkiye ile AET arasındaki ortaklık anIaşmasının, Türk işçilerine doğrudan doğruya serbest dolaşım hakkını tanımadığı kaydedilerek, "Türkiye ile AET arasında 1 Aralık 1986 tarihine kadar bir karara vanlamadığı takdirde Türklerin Ortak Pazar ülkelerinde serbesl seyahat edebilmeleri mümkün degildir,"denildi. RESMİ GÖRÜŞMELER BUGÜN Özal ve Kohl'un başkanlık edecekleri heyetler halindeki TürkAlman görüşmeleri bu sabah Başbakanlıkta yapılacak. Kohl, görüşmelerden sonra bir basın toplantısı düzenleyecek. öğleden sonra da İstanbul'a geçecek. Kohl, yann Istanbul'da Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından kabul edilecek. UGUR MUMCU GOZLEM (Baştarafı 1. Sayfada) ğımsız Dayanışma Sendikası eylemleri patlak verdiğinde Polonya'da büyükelçi olarak görev yapmaktaydı. Kendisi, son derece dikkatli, bilgili. küttürfü ve deney görmüş bir büyükelçidir. Genef Müdür Tulümen'in kendisi gibi nitelikli, iyi eğitim görmüş, çok iyi jngiiizce bilen kızı Banu Tülümen, SBF emekli öğreiim üyesi Prof. Aydın Yalçın'm oğlu ile evlenmiş ve "Yalçın" soyadını almıştır. Banu Yalçın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile ilgili İngilizce bir kitap yazmış; bu kitap BasınYayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nce, Ajans Türk Gazetecilik ve Matbaacılık Şirketi'nden 50 bin adedi 15 milyon 675 bin liraya satın alınmıştır. Ozetle, Genel Müdür baba Tülümen, Genel Müdürlük adına kızının yazdığı kitabı satın aldırmıştır. Bu durum, yasalara aykırıdır. Aykırıdır, çünkü devlet adına yapılan ihaleler ve bu gibi satışlar "Devlet ihale Kanunu" hükümlerine bağlıdır. Bu yasaya göre, "İhaleyiyapan idarenin, ita amirteri, ihale işlemlerini hazırlamak, yürütmek ve sonuçlandırmak ve denetlemekle görevli olanlar"\r\ "Eşleri ve ikinci dereceye kadarkan ve sıhri hısımlan doğrudan ya da 'dolaylı olarak'ihaleye katılamazlar. Katılırlarsa, sorumlular hakkında disiplin ve ceza yaptınmları uygulanır." Devlet İhale Kanunu 86. rrtaddesiyle bu sorumluluğu öngörür. BasınYayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü "İta Amiri" Genel Müdür Sayın Tülümen'dir. Şimdi gelin belgelere göz atalım. BasınYayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, BasınYayın Dairesi Başkanı Ünal Alpat'm imzasını taşıyan ve Genel Müdür Vekili Tuncer Topur tarafından "Olur" kaydıyla onaylanan 15.4.1985 gün ve BYD/392 sayılı yazı şöyledir: Genel Müdürlük makamına, Yayın Seçim Komisyonu, 4.4.1985 tarihinde komisyon başkanı ve üyelerin katılmasr/la toplanmıştır. Uygun görüldüğü takdirde "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" ile ilgili Ajans Türk Gazetecilik ve Matbaacılık Sanayii'nce hazırlanan İngilizce dilinde 1. hamurkâğıda basılı, ederi 317 TL olan yayından % 10 indirimli olarak, ederi 285 TL 'den dış tanıtımda kullanılmak amacıyla 50 bin adedinin söz konusu kitabın bir tek firmaca hazırlanmış ve satışa sunulmuş olması dikkate alınarak ve telifhakkının da anılan firmaya ait olduğu cihetle 2886 sayılı kanunun 57. maddesinin (i) fıkrası gereğince satın alınmasını, bu konuda tahakkuk edecek bedelin 1985 maliyılı bütçemizin 111.01.1001. programının 400. tüketim malları ve matzeme alımlan (410. kırtasiye, baskı ve yayın giderleri) harcama kaleminden ödenmesini olurtannıza an ederim... Genel Müdürlüğün 15.4.1985 gün ve 392 sayılı "Pazarlık kararı" 19.4.1985 günü 'İta Amiri" Genel Müdür Tülümen tarafından da imzalanmıştır. öteki imzalar İdari ve Mali İşler Müdürü Hüseyin Tiftik, Levazım Şefi Mehmet Tuncer adlarını taşımaktadır. Bu onaydan sonra 50 bin adet kitap Ajans Türk Gazetecilik ve Matbaacılık Sanayıi Ltd. Şirketi'nde BasınYayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'ne satılmış ve şirket 15 milyon 675 liralık satış için 24.4.1985 günü 119 sayılı faturayı kesmiştir. Böylece kızının yazdığı kitabı, babasının başında bulunduğu kamu kurumu satın almıştır. Kitap, ucuza mı satın alınmıştır, pahalıya mı? Bunlar ayrı tartışma konularıdır. Benzer yayınlar kaça basılmaktadır, kaça satılmaktadır, bunlar da ileride herhalde inceleme konusu olacaktır. Değerli diplomat Tülümen'in bu konu nedeniyle üzüntü duyacağını sanıyorum. Amacım, bu değerli diplomatı, durup dururken kamuoyunda hırpalamak ve üzmek değil, bu gibi işlemler için kendisini uyarmaktır. Bir genel müdür, kendi kızının yazdığı kitabı, başında bulunduğu genel müdürlüğe satın aldıramaz. Aldınrsa bunun doğuracağı sonuçlara da katlanmak zorundadır. Bilmiyorum, Banu Yalçın'm kayınpederi Prof. Aydın Yalçın, bu konularm "son bağımsız Müslüman Türk devletinin yıkılması", bu amaçla Türkiye'nin KGB tarafından "destabilize" edilmesi için yazıldığını ileri sürecek mi? Öyle ya Aydın Yalçın'm "komünist parmağı" aramadığı iş var mı? Konu çok açıktır. Ortada bir satış işlemi vardır. Satış işlemi yasaya aykırıdır. Devlet yetkilileri kendileri ve yakınlan ile ilgili bu tür işlemlere dikkat etmek zorundadırlar. Dikkat ederlerse, bu gibi yazılar da yazılmaz. İş bu kadar basittir. Bu konulara dikkat edilmezse, söz gelişi, bir sayın bakanın eşinin yıllar önce kamulaştırılan yalısı da yayın konusu olabilir. Neden mi? Şundan: Kamulaştırma yasasına göre bir taşınmaz mal, kamulaştırıldıktan sonra 5 yıl içinde kamulaştırma amacına uygun olarak kullanılmazsa, eski sahibince geri alınabilir. İstanbul Boğaziçi'ndeki yalı, yıllar önce Turizm Bakanlığı'nca kamulaştırılmış, kamulaştırıldıktan bir süre sonra yalı, yanıp kül olmuştu. Şimdi, bu yalının yerine bakanlıkça kamulaştırma amacına uygun bir bina yapılması gerekiyor. Ancak bu bina yapılmıyor. Yapılmadığı için bir süre sonra yalının eski sahibi olan bakan eşi "Benim malımı geri verin" diyebilecektir. O zaman da bu köşede olay belgelerle sergilenecektir. Bizim görevimiz uyarmaktır. Bu konuyu da ortaya atıp ilgilileri uyanyoruz. Böyle bir işleme başvurdukları gün olayın ayrıntısını Türk okurları bu köşede okuyacaklardır. Bu işlerde dikkatli olmak gerekir. Hem de çok! 3 sanık itirafta bulundu Haber Merkezi 68'i tutukIu 909 sanıkh Artvin DevYol davasında üç sanık "Pişmanlık Yasast" çerçevesinde itirafta bulundu. 9. Kolordu ve Erzurum, Kars, Ağn, Artvin llleri Sıkıyönetim Mahkemesi'nde görü/en davada itirafta bulunan sanık Atanur Şahin, örgütün Şavşat ilçesinde gerçekleştirdiği eylemler, örgütün kuruluşu ve sorumluları hakkında bilgi verdi. Daha sonra itirafta bulunan Turgut Aydın da Atanur Şahin'in söylediklerini doğrulayarak. ağabeyi Kenan Aydın'la giriştikleri eylemleri anlattı, "Şimdi çıkan Pişmanlık Yasası nedeniyle devletin güvencesi altında oldugumu hissederek, bildiklerimi anlattım, kimseye iftira etmiyomm" dedi. Ozetle Eribe Şimşek'e 1 }il 11 ay Sahte kimlik ve banka cüzdanı düzenleyerek beş bankanm 12 şubesinden 104 milyon Hrapara çeken ikisi kadın 13 samkla ilgili dava sonuçlandı. tstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, yedisi tutuklu altısı tutuksuz yargılanan samklara toplam 73 yıl 6 ay 25 gün hapis cezası verdi. Duruşmalarda olay çıkardığı ve tnahkeme heyeüne hakaret ettiği gerekçesiyle mahkum olan Eribe Şimşek 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cazasına çarptırtidı. Ahmet Kabaklı kazada ynnılandı Yurdun çeşitli yörelerinde meydana gelen trafik kazalannda 27 kişi öldü, 69 kişi de yaralandı; buarada Tercüman gazetesi yazan Ahmet Kabaklı dün görevine giderken trafik kazası geçirdi. Kullandığı otomobilin gazete yakınında başka bir otomobille çarpışması sonucu başından yaralanan Kabaklı hastaneye kaldınldı. 128 kişi hakkında (Baştarafı 1. Sayfada) Mayıs 1982 günlü iddianamesi ile açılan Banş Derneği1 davasında 30 yöneticiden 23'ü çeşitli hapis cezalanna çarptınlniış, ancak verilen mahkumiyet kararlan Askeri Yargıtayca bozulmuştu. Askeri mahkemenin eski karannda direnmesi üzerine dava dosyası Askeri Yargıtay Genel Kurulu'na gönderilmişti. Halen incelenmekte olan Barış1 davasından sonra 25 Eylül 1984 gün|ü iddianame ile de 48 kişilik ikinci dava açılmıştı. lstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 2 Numaralı Askeri Mahkemesi'nde halen süren bu davanın açılması sırasında 16'sı gtyabi tutuklu bulunan 166 kişi hakkında ifadeleri ahnamadığı için ayırma karan verilerek soruşturma sürdürülmüştü. İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı, haklannda soruşturma sürdürülen 166 kişiden 128'i hakkında ">«sadışı faaliyet olarak nitelendirilip haklarında kamu davası ikamesi gerektirecek herhangi bir eyJemlerinın tespil edilemedigini" bildirerek kovıışturmaya yer olmadığı kararı verdi. lstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcısı Yarbay Muhteşem Savaşan'ın imzasını taşıyan beş sayfalık kararda "haklarında daha önce sonışturmanın tef rikine karar verilen sanıklardan bir kısmının yasal olarak kurulan ve bu yasal görünümü ardında yasadışı Amat İSO'yu ziyaret etti Çin Hak Cumhuriyeti SincanL'ygur Özerk Bölgesi Halk Hükümeti Başkanı İsmail Amat ve beraberindeki heyet üyeleri dün kentin tarihi ve turistik yerlerini gezdiier, İSO 'yu ziyaret ettiler, Altınyıldız fabrikasında incelemelerde bulundular. Türk işadamlarmın Sincan L'ygur Ozerk Bölgesinde, et, süt ve otelcilik tesisleri kurmak için orıak yatmma gidecekleri belirtildi. Perşembe Pazarı V da yıkım ı Perşembe Pazarı 'nda yıkım sürüyor. Perşembe Pazarı 'nda Haliç kıyısındaki binalarm yıkımı büyük bir hızla sürüyor. 30 haziranda başlatılan çalışmalar sonunda Kalafat Caddesindeki binalarm büyük kısmmın, Yetkenciler Caddesinde ise bazı binaların yıkımı tamamlandı. faaliyetlere (evessül eden derneğin kurucu veya normal üyesi olduklartnın anlaşıldıgı, ancak dernek üyesi bu kişilerin yasadışı faaliyetlere iştirak ettikleri yolunda delil elde edilemediği. diğer bir kısım sanıkların ise derneğin üyesi dahi olmadıklan, eylemlerinin bu dernek tarafından duzenlenen bazı toplantda» dinleyici olarak katılmaktan ibaret bulunduğu" belirtildi. Haklannda kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilenler arasında avukat Gülçin Çaylıgil, Yazar Kemal Sülker, Şair Adnan Özer, Karikatürist Ergin Ergönültaş, eski CHP Senatörlerinden Ni>azi Ağırnaslı, yıllar önce bir trafik kazasında ölen Yazar Nevzat Üstün, Yazar Fakir Baykurt, eski Maliye ve Gümrük Bakanı Vural Ankan'ın kızkardeşi Saadet Ankan. Prof. Toktamış Aieş. Prof. Türkkaya Ataöv, Vekta Kara, Haluk Gerger, eski parlamenterlerden Nizamettin Çoban, halen TİP davasından hükümlü Özcan Keşkeç, geçen yıl Ölen Yazar Vasıf Öngören, tiyatro sanatçısı Zeliha Berksoy, Yazar Vecdi Sayar, fotoğraf sanatçısı İsa Çelik, eski TS1P Başkanı Ahmet Kaçmaz da bulunuyor. Bu arada askeri savcılıkça 16'sı BArış1 davası nedeniyle gıyabi tutuklu bulunan 39 kişi hakkındaki soruşturmanın ise sürdürüldüğü bildirildi. Haklarında Barış1 davasıyla ilgili olarak soruşturma sürdürülen Nadir Akgün. Sedat Özkol, Gültekin Gazioğlu, Sait Aydoğmuş, Oya Baydar. Yaşar Ankan, Cüneyt Başbuğ. Zülal Kılıç, Cemal Kıral, Tektas Ağaoğlu, Enis Coşkun, Mehmet Karaca, Nefise Akvelik, Mehmet Bulut, Karabey Kalkan ve Metin Denizmen gıyabi tutuklu bulunuyor. Haklarında soruşturma sürdürülen öteki kişiler ise şunlar: "Ruhi Su, Adnan Cemgil, Behice Boran. Celal Korkut Yıldınm, Güney Gönenç, Sümeyra Çakır, Yücel Çubukçu, Hüsnü Dilli, Süleyman Üstün, Beria Onger. Ali Rıza Koca, Meral Taygun, Altan Kay^n, Bahtiyar Erkul, Alaattin Taş, Sait Ahmetoğlu, Sera Yılmaz, Erdal Talu, Haiis Aydın Ta$baş, AvşeDicle li, Osman İkiz. Berdan Dere." Turgut Bey, 1977 seçimlerinde MSP'den İzmir liste başı adayıydı, bunu bilmeyen yok. Ancak olayın birde perde arkası var. Perde arkası da şu: Kardeşi Korkut Bey, MSP'nin ileri gelen biri olduğu halde, Turgut Bey, neden kazanabileceğı bir ilde değil de, liste başı da olsa, kazanamayacağı İzmir'den aday gösterilmişti? Sezdiğim kadanyla, MSP'hler Turgut Bey'in MSP'liliğine güven duymamışlar, o nedenle onu Meclise lebileceği bir ilden aday göstermemişlerdı. Planlama Müsıeşarlığı yapmış bir kişinin, adı "fa/rt/nya//"yaçikmış birinin aday olmasına ses çıkarmayan MSP'liler, sonra sonra Turgut Bey'i bıraktıklan gibi. o da onları çoktaaan bırakmıştı. Perde arkasında kalan, henüz açıklanmamış bir şeyi daha burada ortaya atayım. Olayın tanıkları, başta Turgut Bey, Süleyman Bey yanlışım varsa, düzeltsinler; 1977 seçimlerinden sonra, 1979 ara seçiminde, Turgut Bey, bu kez Başbakanlık Müsteşarıdır. Gönlü, Meclise girmek. Nereden? Bu kez, APden! Beş milletvekilliği için seçim yapılacaktır. Eh, beşten birinden göstenldi mi, Meclise gırmesi işten degildir. O seçımde, beş mılletvekilliğini de AP aldı, bunu biliyoruz. Turgut Bey, Başbakan Süleyman Bey'den görüşmek için randevu ister. Adaylık için başvuruya pek az vardır. Süleyman Bey, kaçın kurası? Müsteşarının kendisiyle niçin görüşmek istedığini sezer ve randevu vermez. Turgut Bey'in mifetvekilliği de boylece yatar. Turgut Bey, kaç kez kendisi de açıkladı, ne eski MSP'li, ne de eski AP'li olduğunu. MSP'den neden adayolduğunuanlatırken, "oldu bir kez" gibisinden bir şeyler söyledi. Anlaşılıyordu demek istedikleri. AP'den aday olmak istediğini. ya da bunu gönlünden geçirdiğini, ancak Süleyman Bey'den randevu alamadığını ise pek az kimse bilir. İlk kez burada açıklanıyor... Bu, "Ankara Notlan"nda asıl, Vehbi Bey'in egilimine deginecektim. Turgut Bey'le girdim konuya. Vehbi Bey, Turgut Bey'e planlamada bağlandı, bağlı kaldı. Turgut Bey, ANAP'ı oluşturduğu zaman, çağırdıkları arasındaydı. Kabinede de Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığını üstlendi. Gazeteciler, yazarlar böyle kabineler kurulduğu zaman, ilkin bakanların eğilimlerini öğrenmek isterler. O. MSP eğilimli izlenımi verdi pek çoğu gibi. sezmekle kalmıyor, sezgılerımi de bir kaynağa dayamak istiyordum. lıh. MSP eğilimli değil, MHP egilimine daha yakın bir politikacıydı. Örneğin, çok kimse bilmez, ya da Mehmet Keçeciler'ı de çok kimse MSP eğilimli bilir. MSP'den Konya'da Belediye Başkanlığı yapmıştı. Ankara'ya gelip. genel merkez yöneticileriyle görüşürdü. Ancak, dedektif yapılı politikacılann bilebilecekleri bir şey daha vardı, Keçeciter, genel merkeze gelmeden önce, Celal Güzel'e gelir, onunla görüşürdü; bu hep böyle olurdu. Vehbi Bey'le bir kokteylde karşılaşmıştık, o konuşuyordu: Bak, diyordu, biz hiçtik, milletvekıli olduk, neden? Milli iradeden, diye karşılık verdim. Halk sizi seçti milletvekili oldunuz! Hayır, dedi, Allahtan! Milletvekilı olup geldik, bir hiçken bakan olduk, neden? Biliyordum, "Allahtan" dıyecekti. Öyle dedi. Ne dese, onun MHP eğilimli olduğunu öğrenmiştim. Gaziantep'te komando kamplarında etkin olup olmadığını bilmiyorum. Araştıracağım. Söylentilere göre, 1970 öncesinde filan "İsmet Pasacı" biliniyor. 1975'lerde MSP eğilimli. sonra adım adım MHP eğilimi ağır basmaya başlıyor. Milli Eğitim Bakanlığı gibi önemli bir bakanlığı sindiremediği anlaşılıyor. Öğretmene "oyanm" gibi gözdağı vermesi, iş Bankası Kültür Danışmanı İbrahim Cüceoğlu'nu, geldiği zaman ayağa kalkmadığı için azarlaması, hazımsızlığını göstermekteydi. Bir kişi, kendi konusunu bilmeyınce. karşısındakini törensei unsurlar, cart curtla ezmeye kalkışır. Ceberrutluğuyla varlığını duyurmak ister. "Kitap Yazma Kampanyası" dolayısıyla, Ankara'ya çağırdığı müfettişlerden ikisini bin kişinin bulunduğu salondan çtkarmaya kalkması, yaptığı konuşmalar ilginçti. Salondan ilk çıkarılan müşavir müfettiş Kemal Önurdu. Bakan. daha önce müfettişlere ağır sözler söylemiş. Kemal Onur. hem bu konu, hem ds kitap yazma konusunda görüşlerinı açıklamak için söz istemişti Şöyle başladı konuşmasına: Sayın Bakan özümle ve sözümle bağlı bulunduğum büyük Atatürk'ün "gerçekleri söylemekten korkmayınız" özdeyişinin inancı içinde, mesıek yaşamımı noktalamaya hazırlandığım şu günlerde, bazı gerçekleri dile getirmeyi bir vicdan borcu sayıyorum. Teftiş Kurulu'nun Türk milli eğitim hayatında inkâr edilemeyecek çok değerli hizmetleh, şereflı ve seçkin bir yeri vardır. İstisnai bir iki hatalı veya yanlış düzenlenmiş rapor esas alınarak, bütün Teftiş Kurulu'nu küçültücü ve aşağılayıcı bir tutumun izJenmesi benı derinden yaralamıştır... Bu sözler üzerine Vehbi Bey. çılgma mı dönmüştü? Onu. Kemal Onur'un Atatürk'ten söz etmesi mi kızdırmıştı? Kemal Onur'un sözünü kesti. İzin istiyorum Sayın Bakan... izin vermediği gibi, müfettişe "serTdiye konuşup bağırmaya başladı Oysa Kemal Onur, saygı ile eleştirilerini. görr«lerini açıklamak istemişti. Kemal Onur'un dışarı çıkarılmasını, Ayla Akbal izledi. Bıni aşkın kişinin bulunduğu bir salondan bir bayan müfettişin çıkarılması olayı, Türk milli eğitim tarihinde görülmüş şey değildi... Toplantı sonu tam bir curcunaydı. 1402 ile görevinden alınıp, sonra bağışlanmış sağ eğilimli. kimi ortaokul, ilkokul müdürleri cirit atıyorlar, gövde gösterisi yaparcasına Vehbi Bey'ı çılgınca alkışlıyorlardı. Vehbi'nin Kerrakesi... MİSK davası başladı 'Dava bizi şaşırttı' zi şaşırttı'' dedi. Konfederasyon eski muhasebecisi Şükrü Dağdeviren'in defterinde rastlanan kayıtlar konusuna değinen Besen, "Bir kişinin, muhasebecinin özel defterindeki kayıtlardan konfederasyonumuzun sorumlu tutulması son derece mantıksızdır" dedi. İddianamede yer alan, hakkındaki ülkücü eylemci Ömer Tanlak'a yardım etmek suçlaması sorulunca, Mete Besen, "Benim tammadığım. beni tanımayan bir adamın, Antalya'da mahzur kalan arkada^lan alıp yanıma getirmesi ve benim onlara sahte kimlik hazırlamam ve para vermem kadar mantıksız bir şey olamaz" şeklinde konuştu. Ömer Tanlak'ın Aydıniık gazetesinde yer alan "itiraf'larında kendisini suçlaması konusunda Besen, "Tanlak denen adam. Aydıniık gazetesinde itiraflarda bulunuyor ve gazete bunu manşete çıkarıyor. O sıralarda Aydıniık gazetesinde bu tür haberler, halta devletin mahremiyeiini ihlal eden haberler çok retaydı. Aydıniık gazetesi san. yon peşindeydi. Benim hakkımdaki iddia düzmecedir" şeklinde ifade verdi. MİSK eski muhasebecisi Şükrü Dağdeviren, hakkındaki suçiamalan reddettikten sonra, "Genel başkanımın dedikierine katılıyorum. Yakaianan ajandadaki kayıtlardaki paralar benim >ahsi alacak verecek hesaplarımdır. Bu he.aplardan konfederasyon sorumlu iululamaz" dedi. Dava, diğer sanıkların sorguianıalarının apılabilmesi için > iierki bir tarihe ertelendi. Ağca: 2 kilo esrar ele geçirildi S'arkotik şube elemanlarınca Sirkeci, Beşiktaş ve Vmranlye 'de yapılan operasyonlarda 30 gram eroin, iki kilo esrar ve eroin yapımında kullamlan 200 litre asetik asit anhidrid ele geçirildi. Halil İbrahim tlhan (25), büfe sahibi H.İbrahim Humul, Hasan Sine, Hasan Aktop ve Şevket L'zun gözaltma alındılar. Mecidiyeköy 'de akli dengesi bozuk olduğu öne sürulen bir kişi çırılçıplak soyunarak urtalığı birbirine kattı. Polis tarafından yakalanan Hüseyin A vcı (25) daha sonra Bakırköy Sinir ve Ruh Hastulıklan Hastanesi'ne sevkedildi. Dışişleri: (Baştarafı 1. Sayfada) Eralp, Bekir Çelenk Türk vatandası olduğu cihetle verilmesi dunımu yoktur" dedi. Eralp, Çelenk "Vaiandaşlıktan çıkarılmış olsa dahi evvela Türkive'deki suçlan dolayısıyla mahkemede verüen cezasım çeker. Ancak ondan sonra verilebilir" şeklinde konuştu. Italyan Radyo Televizyon Kurumu RAİ'ye bağlı bir ekip dün Bekir Çelenk'in eşi Nilüfer Çelenk ile Kalamış'taki evinde bir göruşme yaptı. Çelenk "Kocam vatanında yargılanacaktır. Eger suçu varsa çekecektir. Türk adaletine sonsuz güvenim var" dedi. (Baştarafı 1. Sayfada) Ağca ile Musa Serdar Çelebi"nin >uzleştirilmesi çok kısa sürdü. Bu yüzleştirmenin bııgun de yapılması bekleni>or. Bekir Çelenk, sorgu yargıcı Martella'ya Sofya'da verdiği ifadede Musa Serdar Çelebi'yle Berker İnanoğlu aracılığıyla Frankfurt'ta tanıştırıldığını ve kendisiyle yemek yediğini sö'ylemişti. Çelenk'in bu ifadesi daha sonra Çelebi tarafından da doğrulanmıştı. Çelenk, Vitoşa Oteli'nde Ağca ile karşılaşmadığını ve kendisiyle tanışmadığını da ileri sürmuştü. •• (Baştarafı 1. Sayfada) Pekin?.. İki kez kalp krızi gt\irmişti. Ya bir uçüncüsü daha gelirse? Uzun süre haber veremediler oğlunun ölümünü babaya. Kaül Mercede;>'ten ise bir haber yok. Pekin'in akrubaları. her unlerine gelene sanlıp yardını dıliyorlar. Pohsten, frafik Şubesinden ozelJİKİe... Avcılar Muh;arlığı da üç gündıır sarı Mercedes'i olan bir kişinin kayıp olduğunj soylüyoriar Kendilerine. Oltime Çırtlçıplak soyıındu Operatör Doktor KAZIM SARI I Mua: Mecidiyeko} Bu.ükdere Cad. No: 57/5 Tel: 166 9o 66 166 47 48 Genel Cerrahi Uzmanı ANKARA, (Cumhuriyet BUrosu) Kapatılan MHP ve ulkücü kuruluşlara maddi yardımlarda bulunmakla suçlanan Milliyetçi îşçi Şendikalan Konfederasyonu MİSK'in yargılanmasına Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numarah Askeri Mahkemesi'nde başlandı. Konfederasyonun 197780 yıllan arasında tutulan hesap defterlerinin incelenmesi sonucu ve muhasebeci Şükrü Dağdeviren'in özel defterinde çeşitli ülkucü kuruluşlara ve k a p a u l a n MHP'nin ilçe örgütlerine yardım yapıldığı yolundaki kayıtlara rastlanması sonucu, MİSK'in kapatılması ve 8 yöneticinin bir yıl hapsi istemiyle açılan davanın ilk duruşmasına tutuksuz olarak yargılanan sanıklardan yalnızca MİSK Genel Başkanı Mete Besen ve eski muhasebeci Şükrü Dağdeviren geldi. Sanıkların kimlik belirlemesinden sonra askeri savcı iddianameyi okudu. Daha sonra sanıkların sorgulamasına geçildi. MİSK'in halen genel başkanlığını yaptığı Mete Besen. verdiği ifadede, MİSK'in 1979'dan beri tutulan defterlerinin Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Sa\cılığfnca incelendiğinı belirterek, "Hakkımızda gıyapta bir soruşturma yürütüldüğunü. bu dava nedeniyle öğrenmiş bulunu.voruz. 23 Mayıs 1984'te yeniden faaliyete gevmemizden önce. sıkıyoııetim kornutanlığı gcnelkurmaya bir yazı yazarak. konfedera»>onumuza baglı TurkGenel Sen SendikaM dışında hiv'bir sendika ve konfederasyonumuz hakkında adli işlem olmadığını bildirmişti. üu dava bi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear