02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 7 MA YIS 1985 Hastaneler yüzde 100 zamlandı ANKARA, (Cumhuriyet Bürosn) SSYB, 1981 yıbndan beri uygulanan tedavi kurumlan ücret tarifesini yeniden diizenle • yerek, yatak ücretlerine yüzdc 100 oranında zam yaptı. Yapılan zamla bakanhğa bağlı hastanelerde günlük yatak ücretleri üçüncü sınıfta 250 liradan 500 liraya, ikinci sınıfta 750 liradan 1500 liraya yükseitildi. Tek yataklı, tuvaletli birinci sınıf odanın yatak ücreti 2500 lira olarak aynı kalırken lüks sınıfta 5 bin lira olarak belirlendi. Zamlann, zorunlu olarak yapılan gereksiz sübvansiyonun hizmetin aksamasına yol açtığı için yapıldığı öne sürülüyor. Halen uygulanmakta olan fiyat tarifesinin, bakanlığa bağlı yataklı tedavi kuruluşlannın yiyecek, ilaç, teşhis, tedavi ve bakım masraflarının karşılanmasmda çok yetersiz kaldığı belirtildi. 1981 yıhndan beri uygulanan fiyat tarifesine göre, üçüncü sınıfta yatan bir hastadan günlük 250, ikinci sınıfta yatandan 750, tek yataklı, tuvaletli birinci sınıf yatandan 2500 lira ücret alınıyordu. Özal: Emeklilik yaşını yükseltmeye (Baştarafı 1. Sayfada) yonla ilgili bügiler, vergi indirimleri konusuodaki bilgüer, hepsi gelir. O zaman her şey gözden geçirilir" dedi. Başbakan, söz konusu bilgilerin gelmesinden sonra katsayının yükseltilip yükseltilmeyeceğinin yeniden inceleneceğini belirterek, şimdiden bir şey söylemenin mümkün olmadığını ifade etti. Türk dili konusunda da özal, "Ben aşın uçlarda değilim. Yani birçok aşın dilciler var. Bir ucunu Cumhuriyet gazetesi temsil ediyor. Biz hep orta yolu tercih ediyonız" dedi. Dildeki yabancı kelimelere karşı çıkmamak gerektiğini savunan Ozal, dilin zorla değiştirilemeyeceğini kaydetti. özal TRT'de bazı sözcüklerin yasaklandığının anımsatılması üzerine, "Onu bana sormayın. Bu işin uzmanlan vardır. Otunır karar veririer" karşılığını verdi. Başbakan bürokrasiyle ilgili çalışmaların başanyla yürütüldüğünü savunarak, önümüzdeki 1.5 yıl içerisinde sorunun tamamının çözülmesinin mümkün olmadığını, sorunun çok büyük olduğunu dile getirdi. Belediyecüik Derneği Başkanlığı'na Ankara Anakent Belediye Başkanı Mehmet Altınsoy'un seçilmesinin, "bir AıNAP'lılaştırma bareketi" olup olmadığını soran gazetecilere özal, "Bilmiyorum. Benimle onu alakalandırmayın. Belediyelerimiz alakadar" dedi. Özal, "Belediye başkanlan bu derneği önemli gördüler herhalde. Aslında bu gibi demeklerde ilk genel kurul toplantüannda çogunluk saglanamıyor. Zaten eski yönetim de ilk toplantıya gelmeyin zaten çoğunluk sağlanmaz diye kendilerinden olan belediye başkanlanna yazı göndermişler. Bunu çok evvelden öğrendik. Ama ilk toplantıda çogunluk sağlanmış. Demek ki istenince oluyor" şeklinde konuştu. Başbakan Özal, üç büyük kentte uygulanan metropol belediye başkanlığı sisteminin şimdiye değin iyi uygulanamadığını belirterek şu değerlendirmeyi yaptı: "Uyumlu calışmayı ögrensinler. Şikâyetler olmasına ragmen bu sistem eskisinden iyidir. Hiç olmazsa şehrin belli kesimlerine bakan sonımlu insanlar var. Zaten Urtışma daha iyi hizmet yapma yanşından kaynaklanıyor. tzmir'de çamurlu yollar diizenlenmiş, ama gecekondu taraflannda oldugu için görülmuyor. Belediye başkanlan arasındaki kiicük Urtışmalan büyütmeyin. Bunlar önemli değil. Bakın tzmir Karşıyaka'da iyi işler yapılıyor. Bir de Marmaris gibi turistik yerlerin belediye gelirieri meselesi var. Buralann nüfusu yaz aylannda birden aşın ölçüde artıyor. Ama bunlann bütçeleri konusunda bir ölçü tutturmak zor. Ama mesela bu otelde kalanlann faturalanna belediye için yüzde 3 ilave etsek ne çıkar?" Başbakan Özal, TRT programlarına ilişkin bir soru üzerine bu konularda uzman olmadığını, ancak TRT'nin halkı yönlendirme özelliğine önem verilmesi gerektiğini söyledi. Halkın istediği konulara programlarda ağırlık verilmesi gerektiğini de vurgulayan özal, TRT'nin habercüiğinin ABD gibi ülkelerde yapılan haberciliktençok farklı olduğunu dile getirdi. Ozal, "Bazı haberieri kısa, bazılannı uzun veriyoriar, ama tabii ki devlet televizyonunun Batı ülkelerindeki istikamete girmesi kolay degil" dedi. özal, "lcraatın lçinden" programlannın halk tarafından ilgiyle izlenip izlenmediği konusunda anket çalışmaları yaptıklannı belirterek, son programa olan ilginin çok yüksek olduğunu savundu. Başbakan Turgut Özal, dün saat 16.00'da TtSK Başkanı Halit Narin'le Marmaris Tatil Köyü'nde bir süre görüştü. Halit Narin, görüşmeden sonra gazetecilere "Sayın Başbakan'a hoş geldiniz dedim" dedi. POLİTİKA VE OTESI MEHMED KEMAL Ziya Paşa Notlar (Baştarafı 1. Sayfada) sorunu", "memurlarm katsayısı", "bürokrasi", "TRT" konusundaki sorularını yanıtladı. Sezon açılmadığı için koruma polisleri ve b'zel kalem müdürleriyle 600 kişilik tatil köyünde ' •yalntz birkaç gün " geçirmek isteyen özal ve eşi dün saat 11.00'de başlaması gereken, "sabah kanvaltısı"na saat 11.50'de geldiler. Başbakan özal'ın üzerinde devetüyü bir pantolon ile beyazın egemen olduğu aym renk bir tişört vardı. Havanın serin olması nedeniyle Başbakan sırtına yine devetüyü renginde bir kazak almıştı. Semra özal ise siyah üzerine pembe ve bordo çizgili bir pantolonla pembe bir bluz giymişti. "T" tipinde düzenlenmiş kahvaltı masasına gazeteciler kura çekerek oturdular. Basın toplantısıyla birlikte kahvaltı yapmaya başlayan özal, önüne konulan 9 ayn çeşil peynirden ithal malı Rokfor peynirini seçti. Tatil amacını "düşünmek, gezmek, temiz hava almak, dinlenmek" diye anlatan özal, deniz suyunun 18 derece olması nedeniyle bu tatilinde deniz sezonunu açamayacağını söyledi. Özal gazetecilerin "Tatilde ne okuyacaksınız'' sorusunu şöyle yanıtladı: ÖZALLAR EL ELE Başbakan özal ve eşi Semra Ozal, Marmaris Yat Limanı'nda el ele dolaşırken...(Fotoğraf: RIZA EZER) Tfovuztürk: 6. Filo için karar hazdranda tstanbul (a.a.) ABD'ye yaptığı resmi ziyareti tamamlayan Milli Savunma Bakanı Zeki Yavuztürk, dun saat 21.00'de uçakla yurda döndü. Yavuztürk, Yeşilköy Havaalanı'nda yaptığı açıklamada ziyareti sırasında yapılan görüşmelerde iki ülke arasında savunma sanayiindeki işbirliğinin artırılması konulannın araştınldığını söyledi. ABD Hava Kuvvetieri'nin Avrupa'daki uçaklarıyla 6. Filo gemi ve uçaklannın bakımının Türkiye'de yapılması görüşmelerinin surdürüîdüğünü belirten Yavuztürk, bu konunun haziran ayında yapılacak toplantıda karara bağlanmasımn beklendiğini duyurdu. Evren: Alevi Sünni kışkırtması stirüyor (Baştarafı 1. Sayfada) geldiğinde, bu fabrikanın 1983 yılında açılacağını söylediğini anımsatarak, "Demek yanılmışız. Ama ben yanıhnamışım. Bize bu bilgiyi verenler yanılmış. Ben bu fabrikayı açmak için değil, sizieri görmeye geldim. Sizleri özlemiştim" dedi. Cumhurbaşkanı Evren, sigara içmenın zararlı olduğunu belirterek, "Bu fabrikanın yapılmasından dolayı sevinç duyuyornm. Ancak vatandaşlanma burada üretilecek sigaralann içilmemesini de tavsiye ediyorum" dedi. Geçmişteki acı günlerin bir daha görülmemesi için çok dikkatli olunması gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Evren, şöyle konuştu: "Tiirkiye büyüdükçe, geliştikçe onu çekemeyenler ondan rahatsıziık duyan iilkeler, Tiirkiye'nin bu gelişmesini, ilerlemesini önlemeye çalışıyorlar. Bunun yegâne yolu da milleti birbirine kırdırmaktır. Eger milleti birbirine kırdırabilirse aym kanı taşıyan, aym topraklar üzerinde büyümüş. bu milleti birbirine kırdırabilirse, o zaman emeline nail olmuş demektir. Bugün artık sıcak savaşlar ortadan kalkmışür. Sebebi, kiüe silahlan o kadar çogalmtştır ki, buna iilkeler kolay kolay cesaret edememekteier. Dünyada gördügümüz ufak tefek savaşlar bunun dışında. Fakat bir genel savaşa büyük devletler cesaret edememektedirler. Buna cesaret edeme>ince küçük devletlerin kendi içerisinde bu kargaşalıgı yaratmak suretiyle emellerine muvaffak olmaya calışmaktadıriar. Boylece kan akitmıyoıiar, hem de eraellerinde muvaffak oluvorlar. Bir de bizi bölmek ve parçalamak isteyenlerin u>guladıklan taktiklerden birisi de vatandaşlarda aymn yaratmaktır." Vatandaşı bölmek ve parçalamak isteyenlerin uyguladıkları yöntemler arasında Alevilik SUnnilik aynmının da bulunduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Evren, bu oyuna gelinmemesi gerektiğini biJdirdi. "Aleviligin Sünniliğin ne olduğunu bilirseniz, bu oyuna gelmezsiniz" biçiminde konuşan Evren, şunlan söyledi: "Cehalet bizi bu noktalara getirmiştir. Sünni bir vatandaşa sorarsanız, Aleviyi Müslüman olarak görmez. Alevi bir vatandaşa sorarsamz, Sünni bir vatandaşı Müslüman olarak görmez. Ikisi de halaiıdır. Kısaca size bu Alevilik Sünnilik mezhebi nereden dogmuştur, onu anlatacagım. Aziz Peygamber vefat ettigi gün cenazesi dururken, ayn bir yerde toplanarak acaba Hz. Muhammed'in yerine kim geçecek diye konuştular. Hz. Ali, kansı ve çocukları cenazenin başında kaldı. Diğerleri kendi aralannda Hz. Peygamber'in jerine geçecek kişiyi seçmek için toplandılar ve sonunda Hz. Ebubekir'i getirdiler. Hz. Ali hem pe>gamberin amcaoğlu hem de damadıydı. Hz. Ali'\e sormadan bu karan aldıklanndan dolayı Hz. Ali gücendi ve 95 gün Hz. Ebubekir'e biat etmedi. İşte ilk aynlık buradan başlar. Fakat 95 gün sonra gitti, kendisinden yaşlı ve hatta peygamberin yerine cemaate namaz kıldıran Hz. Ebubekir'e biat etti ve bu iş ortadan kalktı. Fakat ondan sonraki halifeler Hz. Ali'nin ogullan Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve halife Ali'nin şehit edilmeleri bu ayrımı büsbütün çoğalttı. Rekabetler girdi araya ve nihayet tslamiyette böyle Şiidir, Alevidir, Sünnidir diye parçalanmalar oldu. O tarihte bunlar olmuş ise, soranm size, bize ne? Aym Kuran'a sahibiz. Aym peygambere inanıyoruz. Onlar vaktiyle aralarında bir anlaşmazlığa düşmüşlerse, bize ne? Bu a\nmı yapanlar ve bunu teşvik edenler inanınız ki, mahşerde hesap vereceklerdir." UĞUR MUMCU GOZLEM Denktaş (Baştarafı 1. Sayfada) evet oyu, anavasa gibi teknik ve heyecan uyandırmayan bir konuda ber yönüyle övünülecek, sevinilecek bir sonuçtur. Ve Avnıpa standartlan açısından da yüksek bir orandır." Denktaş, "Şimdi seçim dönemine girildiğini, anayasanın arkada kaldığını" hatırlatarak, "Ümit ederim ki, anavasa ile ilgili cekişme ve münakaşa da arkada kalmış olsun. Bir donem kapatılmış, yeni bir dönem açılmıştır" diye konuştu. Anayasanın yüzde 70 oranında kabul edilmesine rağmen, muhalefet partileri "hayır" oranının yüksekliğini, iktidara karşı başanlı bir sınav biçiminde değerlendiriyorlar. Hatta anayasaya evet oyu verilmesi çağnsında bulunmuş olan ana muhalefetteki Toplumcu Kunuluş Partisi bir bildiri yayımlayarak, anayasanın kabulünün, sonuçlann değerlendirilmesine engel olmaması gerektiğini bildirdi. TKP bu konuda şa görüşe yer verdi: "Davayı, 'şehit'lere baglamanın, 'Rumlara ders verrae' biçimine sokmanın, Sa>ın Denktaş"ın oy verme günü bile 'Yurttaşın büyük bir imtihan vennesinden' söz etmesinin bir bedeli, bir diyeti olacaktı." Anayasaya hayır kampanyasının başını çeken en soldaki Cumhuriyetçi Türk Partisi, dün yayımladığı bildiride yurttaşlann anayasaya tepkisini "sandık başma gitmemekle gösterdiklerini", bunlann toplamının seçmen sayısımn yansını oluşturduğunu belirterek, "Halkımızın yüzde 50'si anayasaya evet dememiştir" dedi. KKTC'de anayasa halkoylamasına ilginin çok yüksek olmaması, buna karşılık ha>ır oylannın yüzde 30'u bulmasının nedenlerini izah eden gözlemcüer, bir kısım halkın "Nasıl olsa evetler çoğunlukta olacak kanısıyla sandığa gitme ihtiyacı hissetmedigine"' işaret ediyorlar. Bir başka değerlendirme ise oy kullanmama nedenleri ya da hayır oylannın çeşitli kimi durumlarda da kişisel nedenlerden kaynaklanan kırgtnlıklar ve kızgınlıklarla ilgili olduğu biçiminde. Buna ters bir başka yaklaşıma bakılırsa hayır oyu verme niyetinde olan bazı KKTC yurttaşlan, "Anayasaya hayır demenin, Rumlan sevindirecegi" düşüncesiyle, istemeyerek evet o ^ kullandılar. Oy verme oranının düşüklüğüne ya da beklenen ölçüde olmamasına bir başka izah ise şöyle: "tktidara, karşı duyguiar içinde c'au, anotii anuyasaya uayu ucmeji de tçine sindiremevenlerin bir kesiminin sandık başına gitmemesi kadlma oranını olumsuz yönde etkiieyen faktörler arasında bulunuyor." (Baştarafı 1. Sayfada) rimler süreci içinde biçimleniyor. Dünya kanlı olaylar ve çalkantılar yaşıyor. Bu çalkantı içinde yerleşik ideolojiler, önce kendi özlerine yabancılaşıyor, sonra bu yabancılaşma ile yapay ideolojiler doğuyor. Bu yapay ideolojiler, çcğu kez devietlerin tartışılmaz "resmi ideolojileri" oluyor. Günümüzde "bağımsızlık" çok yönlü bir kavramdır. Ulusal kurtuluş devrimciliği, bir yandan kapitalist emperyalizme karşı savaş verirken, öte yandan da devrimciler eliyle değil, bugün artık bürokratlaşmış partililerce yönetilen Marksist Leninist ideolojilere karşı "ideolojik bağımsızlığı" da koruyor. Bu bağımsızlık bilinci, Türkiye'yi kapitalist ye sosyalist dünya jandarmaları olan ABD ve Soyyetler'in "yuksek gerilim hatlan" dışında tutmayı gerektiriyor. Atatürk'ün "tam bağımsızlık" anlayışı ve "Kuvvayi Milliye rvhu" da bu demektir. Bugün "kapitalist emperyalizme karşı savaşmak" dendiğinde, bu elbette "silahlı savaş" anlamına gelmiyor. Bu savaş, bir demokrasi ve uygarlık savaşıdır. Kapitalist emperyalizm ile demokrasi içinde barışçı yöntemlerle savaşılacaktır. Bu savaş, geniş halk yığınlannı aydınlatma ve bilinçlendirme yoluyla kazanılacaktır. Bunun içindir ki, devrimci ve demokrat siyaset, halkın, partiler, sendikalar, dernekler ve vakıflar yoluyla örgütlenmesini savunur; düşünce özgürlüğünü kısıtlayan tüm yasalara ve idari önlemlere karşı çıkar. "Kuvvayi Milliye ruhu" dendiği zaman, "Askeri işgal var mı ki, böyle kavramlardan söz ediyorsunuz?" diye soranlara şöyle yanrt verebiliriz: Elbette "Kuvvayi Milliye ruhu" dendiği zaman, kimse başına kalpak gryip, göğsüne fişekler takıp cephelere koşmayı amaçlamıyor. Bu kavram, günümüzde, demokrasi için örgütlü halk gücünün gerekliliğini anlatıyor, halkın IMF ipotekli bu kapitalist sisteme karşı, demokrasinin verdiği haklan kullanıp, bu haklan daha da genişletmek için savaşmasını öngörüyor. Hem bunları anlatıyor hem de devrimci görüşünün bu toprağın derinliklerine dayandığını anlatmak istiyor. Bağımsızlık içinde ulusallık ve devrimcilik görüşünün ulaştığı dönemeç, çoğulcu Batı demokrasisidir. Bugün dünyamizda kısıtlı ve ipotekli demokrasiler ve bunların dramatik gelişmeleri yaşanıyor. Sözgelişi ABD, Güney Amerika ülkesi Şili'de halkoyu ile iktidara gelen demokratik sosyalizme karşı CIA planları ile kanlı hükümet darbeleri düzenleyebiliyor. Sovyetler Birtiği de Lenin'in "Uluslann kadertehni tayin hakkı" ilkesini bir yana bırakarak, Afganistan gibi ülkeleri askeri işgal altında tutuyor; Polonya'da işçi sınıfı yerine, "askeri cunta önculüğündeki" bir model ile sosyalizmi ayakta tutmaya çalışıyor. Böylece Marksizmin özüne yabancı, yapay ve zorlarna modeller oluşuyor. Kapitalist dünyada, siyasal liberalizmi göz ardı etmiş bir model, ekonomileri "militarize" ederek sırtını askeri yönetimlere dayıyor. Bu yüzden, Güney Amerika'da halkoyu ile güçlenen her ilerici hareketi, askeri cuntalar eliyle yok etmeye çalışıyor. Bu gelişmeler, "sınıflar üstü" bir kimlik ile ortaya çıkan "Bonapartist" nrtelikli rejimlerin, liberalizmi kendi özüne yabancılaştırarak yozlaştırmasına yol açıyor. Marksizmin ve liberalizmin "militarizasyonu", günümüzün duyarlı ve önemli ideolojik bunalımını siyasal gündeme getiriyor. Böyle bir dünyada Cumhuriyet Gazetesi, bugün demokrasiye ağırlık veren ilerici ve devrimci bir dünya görüşünün yılmaz kalelerinden biridir. Bu kaleyi yıkmaya çalışanlar her zaman var olmuştur, ancak 'Cumhuriyet" kale burçlarına dizilmiş çalışanları ve okurları ile 61 yıl dimdik ayakta kalmasım bilmiştir. Cumhuriyet, bundan sonra da bağımsızlık içinde ulusallığın, devrimciliğin vedemokrasinın kavgasını, yılmadan, korkmadan, usanmadan verecektir. Selam olsun Cumhuriyet'i kuranlara, yaşatanlara, bugüne kadar yönetenlere, yazarına, çizerine, haber emekçisine, işcisine ve okurtanna... "Aslında hiçbir şey okumamak laztm. Gazeteler de dahil... Ama mecburen okuyoruz." "Red Kit okuyor musunuz hâlâ?" sorusuna ise özal "Bir zamanlar okuyordum. Şimdi maalesef Red Kit de okuyamıyorum. Halbuki Red Kit güzeldir. Köpeğin ve atın da iyi esprileri vardır.'" 12.50'ye dek süren basın toplantısından sonra özal ve eşi gazetecilerin isteğini kırmayarak birlik te fotoğraf çektirmeyi kabul ettiler. Havanın serin olması nedeniyle Semra Hanım Başbakan 'a sırtmda duran kazağı giydirme girişiminde bulundu. Ancak foto muhabirlerinin objektiflerini hemen Uzerlerine çevirmeleri nedeniyle bundan caydı. Başbakan özal da kazağını kendi başına giydi. Semra Hanım ise kazağın yaka ve kollarını düzeltmekle yetindi. Marmaris Tatil Köyü 'nün iskelesinde gazetecilere el ele poz veren bay ve bayan Özal "yalnız" tatillerini önde Başbakan'ın kulBütun meselenin tarihi okulandığı otomobil, arkada vali, mak ve bilmek olduğunu kaydekaymakam, koruma polisleri ve den Evren, bunu bilmeyen vagazetecileri taşıyan otomobillertandaşların, cahile soracaklarını den oluşan bir konvoyla Marmave daha sonra birbirlerine düşris 'i gezerek sürdürdüler. man olacaklannı belirtti. Evren, Ozetle buna benzer kışkırtmalann haözal ve eşi, Marmaris yat lilen devam ettiğini belirterek, mamnda el ele yürüyerek dolaş"Eger birlik ve beraberliğimizi tılar, esnafla konuştular. iki yaşmuhafaza edecek olursak, o zalı kadın Semra özal'a birer yeman ilerlememiz daha emin Marmara Üniversitesi Rektörü meni armağan ederken, bir kaadımlarla olur" dedi. Prof. Dr. Orhan Oğuz, "Yurt dı dır. da Hıdırellez dolması ikram şmdan kesin dönüş yapan işçile eti. SÎTalamiçindeinşaatyapDaha sonra Amasya'ya geçen rimizin çocuklannın Türk top mak isteyen bir yurttaş 15 ayda Evren, Atatürk heykelinin bulumuna uyum sorunlan" sem ruhsat alabildiğini söyleyince lunduğu anıtın önünde yaptığı pozyumunda yaptığı konuşma Başbakan özal, Marmaris yat likonuşmada, Türkiye'yi zaman da, Batı kültürüyle yetişmiş ve mamndaki gezintisi sırasında zaman Osmanlı Jmparatorluğu'ailesiyie birlikte yurda kesin dö Önemli bir açıklama yaptı: nun son dönemindeki zayıf dunüş yapmış işçi çocuklannın "SİT Kanununu da değiştirerumuna düşürmek isteyenlerin Türk ve toplum kültürüne ceğiz." var olduğunu belirtti. uyumlarvun sağlanmasmda ülke özallar daha sonra MarmaCumhurbaşkanı Evren konuş açısından büyük menfaat ve yaris'te şube açan bir giyim mağamasından sonra Amasya Valili rar olduğunu söyledi. zasında alışveriş yaptılar. Turgut ği'ni ziyaret etti, Hazeranlar KoÖzal bir ayakkabı, Semra Özal nağı'nı gezdi. Daha sonra karada bir spor ceket karşılığı KD V yoluyla Merzifon'a gelen Cumdahil 24 bin 200 lira ödediler. hurbaşkanı Evren, ilçenin sorunBaşbakan Özal'ın Marmaris'ları hakkında bilgi aidı. Belediye Boğaziçi Köprüsü tumikelerinden geçerken kuşku üzerine ara teki tatilinin perşembe gününe binasından halka hitaben bir konan otomobilde antika olduğu değin sürmesi bekleniyor. nuşma yapan Evren, Türkiye'bildirilen yivsiz, setsiz, çakmaknin dışandan bölünmeye çalışılu bir tufek bulundu. Uğur Küdığım, buna fırsat verilmemesini istedi. Ülkede demokratik sis peli ve Cengiz Aka gözalttna alındı. teme geçildiğini belirten Evren, siyasi partilerden bahsederken (Baştarafı 1. Sayfada) de şunları söyledi: lik sırası, ikinci basamak sınavıYıldız üniversitesi'nce düzenle na çağrılıp çağnlmadığı gibi bil"Memleketimiz demokratik nen "Sanat ve Kültür" Haftası giler yer alacak. sisteme geçti, birçok partiler var, açıurken, Marmara Üniversiteİkinci basamak sınavına katılpartilerde de çekişmeler var, si'nin gençlik yılı nedeniyle dümaya hak kazanan adaylarm sobunlar normal bir çekişmedir. zenlediği bir diti konferanslar da nuç belgelerinde, aynca adayın Onlann çekişme ve kızgınlıkları dün başladı. Sanat ve Kültür ikinci basamak sınavına çağırıyeler ki sizlere intikal etmesin, Haftası 20 mayısa, konferanslar lan adaylar arasındaki yüzdelik siz onlara uymayınız. Sizin oyu ise 10 mayısa kadar sürecek. sırası da belirtilecek. nuza bugüne kadar kimse kartşBu yılüniversitelere başvuru madı. Bundan böyle de kanşan yaklaşık yüzde 11 oranında arolmayacak. Oyunuzu nereye vetarken, üniversite kontenjanlan rirseniz verin ama oyunu >erdikise yaklaşık yüzde 3'lük bir duten sonra da o senin kalbinde ka Kartal Cevizli'deki Tekel Şoför şüş gösterdi. Buyıl sadece acılclır. Kırgınlıklar, küskünlükler leri Koruma DemeğVnde kumar ogretim kontenjanJan yüzde 25 ortadan kalkar, her gün görüoynadıklan gerekçesiyle 9 kişi oranında arttınldı. Prof. Aitan yorsunuz hep politika, onlar o gözalttna alındı. Bir ihbar üzeGünalp, kontenjan daralmalarıvazifeyi yapmak zonındalar. rine yapılan baskında suç unsu nın genellikle hukuk fatültelerinTrafik memurlugu gibi yeşil ışık ru 9 bin 500 üra ile iki deste oyun de meydana geldiğini açıklamışyandı. Kırmızı ışık yandı, falan kâğıdına el kondu. tı. •filan' dedi, filan falan' dedi, bunlar olağan şeylerdir. Bunlar 27 Nisan 1985 tarihli gazetede yayımlanan, Bilanço ilanısizi etkilemesin. sizlerin birlik ve mızın pasif bölümünde öz kaynaklar toplamı sehven beraberliginizi. kardeşliğinizi 5.198.112 TL. çıkmış olup doğnısu 5.189.112 TL.'dır. Dübozmasın. Benim size tavsiyem zeltiriz. budur." AVOR tNŞAAT, GIDA, TEKSTİL ve KİMYA Cumhurbaşkanı Kenan Evren SAN. VE TtCARET A.Ş. daha sonra Ankara'ya döndü. (Baştarafı I. Sayfada) Başbakan Özal'a bir muhtıra vereceğini doğrulayan Erdal İnönü, "Bu yazılı metne muhtıradan çok bir memorandum demek daha doğru olur" dedi. İnönü, "Sözlü olarak Başbakan'a anlatacaklannın unutulmaması için yazılı biçimde de sunulacağım" sözlerine ekledı. Başbakan Özal'a verilmeden önce muhtıranın içeriği üzerinde ayrıntı vermenin doğru olmadığını söyleyen Erdal İnönü, Başbakan'ın kendisiyle ne zaman göruşeceğini "kesinlikle henüz bilmediğini • bildirdi. Erdal İnönü, bir süre önce Başbakandan görüşme isteğinde bulunmuş, Özal da 10 mayısta bu görüşmenin olabileceğini söylemişti. Erdal İnönü, "Şimdi Başbakanın bizi kabul edeceği kesin tarihin bize bildirilmesini bekliyonız" diye konuştu. İlk söylenildiği gibi tarih değişmeyecek olursa Başbakan özal'ın önumüzdeki cuma gunü Erdal Inönü'yü kabul etmesi bekleniyor. Erdal Inönü'nün SODEP'in kimi görüşlerini kapsayacak bu muhtırada ekonomik ve sosyal olgulann Türkiye'deki etkilerini belirleyeceği ve "siyasal gelişmeler, demokrasi ve geçiş surecinde yapılması gereken islerin ele alınmaması, demokratik haklara ters düşen çeşitli kısıtlamalar" üzerinde eleştirilerini sıralayacağı bildiriliyor. Erdal İnönü Tuhaf bir raslantı Ziya Paşa diye ün salmış olan şairimizir kafa kâğıdında yazılı adı Abdülhamit Ziyaettin'dir. Padişah Abdülhamit, şair Abdülhamit'e çok çektirmiştir. Bazı şairler vardır, şiirlerindeki dizeler birer atasözü imiş gibi dilden dile dolaşır. Ziya Paşa, işte bunlardan biridir. Köken olarak Erzurumlu oluyorlar, ama Ziya Paşa İstanbul doğumludur. Babası, Galata Gümrüğü kâtiplerinden Ferdettin Efendi Erzurumludur. O zaman gümrük kâtibi olmak, bugünün gümrükçülüğü gibi bir şey olacak ki ailenin hali vakti yerindedir. İlk öğrenimini Bayazıt Rüştiyesi'nde yapmış, bununla yetinmeyerek özel öğretmenlerden Arapça ve Farsca dersleri almıştır. Şairliğe çok küçük yaşında Âşık Garip, Âşık Kerem, Âşık Ömer, Aşık Gevheri gibi halk şairlerinin şiirlerini okuyarak heves ehnıştir. Bu hevesini 'Harabafın sözünde şöyle belirtir: "Onbeşte değildi sünnü salim / Kimi nazm ile vardı iştigalim I Mevzun söze can verirdi güşum I Eş'ar okusam giderdi huşum." Daha on beşinde yokken şiirle uğraşmaya başlamış. Şiire öylesi tutkunmuş ki uykusu geldiğinde bir şiir okudumu hemen açılırmış. Âşık Garip'i okuyor, Âşık Kerem'e yanıyor, Âşık Ömer'i okuduğunda da onun 'uçkur' sözüne şaşıp kalıyor. Divançeme onları yazardım Mümkün olsa taşa kazardım Kim şi'rime atsa tane taşı Uğrardı benimle derde başı Hicv idi muanza cevabım Şemşiri zeban idi kitabım. Şanslı ve korunandır; gencecikken 'Babıâli Sadaret Mektubî Kalemi'nde görev almıştır Burada döneminin edebiyatçılarını ve ilerde başbakanlığa kadar yükselecek olan yönetıci gençleri tanımış, arkadaşlık etmiştir. Reşit Paşa tarafından Saray: da 'Mabeyn Kâtipliği'ne atanmıştır. Bu görevinde Padişah Sultan Aziz'in özel söyleşilerinde bulunacak kadar sevilmektedir. Genç yaşta padişah söyleşilerine katılmak ne demektir? Ali ve Fuat paşalar bu ilişkiyi çekememişler, padişaha gammazlamışlar, görevinden uzaklaştırmışlardır. Biraz şu bu görevlerde oyalanmışsa da bir daha padişah katına yanaştırılmamıştır. 1867 yılında Kıbrıs mutasarrrflığına atanmışsa da gitmemiş, çok sevdiği Namık Kemal ile biriikte Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa'nın desteği ile Avrupa'ya kaçmıştır. Padişah Abdülaziz'le arası iyiyken söyleşirlermiş. Güreşe meraklı, pehlivan yapılı, biz oturuşta bir kuzuyu bana mısın demeden gövdeye indiren padişahla acaba ne konuşurlardı? O ne derdi, öteki ne yanrt verirdi? Bir yazan olsaydı öğrenirdik. Abdülaziz Fransa'ya gittiğinde Fransız hükümeti ülkesinde siyasal göçmen olan Ziya Paşa'yı ve Namık Kemal'i sınır dışı etmiş, onlar da Londra'ya sığınmışlardı. Londra'da padişah kalabalığın arasında iki fesli adam görür: "Bunlar kim?" diye sorduğunda mabeynci, "Mısırlı." diye geçiştirir. Acaba padişah yutar mı? Abdülaziz'in ölümünden sonra Murat'ın tahta çıkışında mabeyn başkâtipliğine yeniden getirildi. Bu görevı, Murat'ın tahta çıkışında parmağı olduğu için vermişlerdi. Ancak bu görevde çok kalamadı, Namık Kemal'in Magosa sürgününden alınmasını istediği için uzaklaştırıldı. Murat'tan sonra tahta geçen Abdülhamit, bunlann hepsini biliyordu. Şairle hem iyi geçinmek istiyor, hem de el altından nasıl kurtulacağını hesaplıyordu. İlk işi onu vezir rütbesiyle Suriye valiliğine göndermek oldu. Burada üç buçuk ay kaldı. Bu kez başarı sağlayamadı diyerek, Konya valiliğine gönderdiler. Abdülhamit'in Abdülaziz'i tahttan indirenlere kini ve öfkesi brtmiyordu. Şairi Konya'dan alıp bu kez Adana'ya vali atadı. Bu sırada Paşa'ya değil de Paşa'dan yakınanlara kulak verdi. Yakınmaları ınce elemek sık dokumak üzere bir kovuşturma kurulu gönderdi. Bu kurulun yetkileri arasında Paşa'yı gerekirse işten uzaklaştırma da vardı. Yönetimde uzun yıllar saç sakal ağartmış olan Paşa, bunun ne demek olduğunu çok iyi bilirdi. Bir kıyıya çekildi. Çok içiyordu, sıroza yakalanmıştı, bir süre sonra öldü (1880). Mezarı Adana'da Ulu Camii avlusundadır. Her dizesi birer özdeyiş, birer atasözü gibi geçerli olan Ziya Paşa'nın taşlamasından kimse yakasını kurtaramaz. Dili keskindir, taşlaması bağış tanımaz. HicMeri yenilir yutulur gibi değildir. Dizel motora politika (Baştarafı 1. Sayfada) giicü beni yanlış bilgi) le yönlendirmeye yetmez ve ben de Başbakan'a yanlış bilgi vermem. Benzin motorlu araç üreticüeri satışlannın düşmesinden korkuyorlar." Sanayi ve Ticaret Bakanı Aral, broşürde, "itbal kapısının açılmaması" yolundaki görüşe de şöyle karşı çıktı: "Ben ithal kapısını açmak zorundayım. Yoksa kimse, yeni nesil, daha az dizel ttreten motora yönelmez, yerinden kımıldmmaz. Piyasaya çıkan bu yerli motoriar, 4 yılda demode olur. 12 yıl bekleyerek saglayacagım döviz tasarrufunu harcayamam." " D " HARFLt TAKSİLER Cahit Aral, Türkiye'nin 40 bin ticari aracın benzin motorundan, dizele çevrilmesi ile 32 milyar 190 milyon lira tutarında döviz tasarrufu sağlayacağını ifade ederek, "Amacımız halka ucuz taksi hizmeti vermektir" dedi. Aral, dizel motoru takılan ve daha düşük tarifeyle çalışacak olan taksilerin bunlara takılacak "D" harfi ile tanınmasının mümkün olacağını söyledi. Sanayi ve Ticaret Bakanı Aral, 675 bin lira dolayında hesaplanan dizel motorların, araçlara takılması ile biriikte maliyetlerinin 850 bin lirayı aşmayacağını ifade etti. Aral, taksitli satışlarda "kur farkının bankalara yükleneceğini", ithalatçı kuruluşların bankalarla bu yolda protokollar düzenleyeceğini söyledi. Aral ithalatçı kuruluşlann, motorun tam adaptasyonunu sağlayacak, yurt çapında bir organizasyon kurma taahhüdünde bulunmaları gerektiğine değindi, "Ayrıca yurt içinde de üretim programı getirmezlerse izin vermeyeceğiz" dedi. Bakan Aral, ticari araç ureticilerinin dizel motorlu imalata yönlendirildiklerini de kaydetti. Sanayi ve Ticaret Bakanı Aral, motorin ve benzin fiyatları arasındaki farkın dünya piyasalarında yuzde 13 dolayında bulunduğuna, oysa Türkiye'de aynı farkın yüzde 44 olduğuna işaret etti. Aral şöyle dedi: "Dizel motorlu nakliye araçlannın maliyetlerini yükseltmemek için biz hükumet olarak aslında benzini oldugundan daha yüksek, motorini de daha duşük bedelle satıyoruz. Devlet kasasından sübvansiyon yapmamanın yolu, benzin ve motorine gelen zammı benzin için daha yüksek, motorin için daha düşük tutmakür. Bu nedenle, dizel motor kullanımının yaygınlaşması halinde, motorin fiyatlarında aşın yükselme beklemek yanlış olur." YAZAR'IN RAPORU NEYDİ? Odalar Birliği'nin 24 Şubat 1985 tarihinde yayımladığı ve Yazar'ın önsözüyle başlayan broşürde, hükümetin kararını bir kez daha gözden geçirmesi ve taraflarla diyalog yolunun denenmesi isteniyordu. Ayrıca şu görüşler savunuluyordu: "ltha' karan alınırsa hatâlar zincirinin ve ekonomiye verilecek zarar dalgalannın önlenmesi mümkün olmayacaktır. Hükümet benzin fiyatlan ile motorin fiyatlan arasındaki büyük farkın devam ettirilmesinde fayda olup olmadığını yeniden incelemelidir. Bu farkın benzin fiyatlannın düşürülmesi yoluyla kapatdması gereklidir. Eğer dizeUeşmenin gereküngi ve faydası konusunda tsrar ediliyorsa, ilk olarak orijinal arabalarda dizelleşme ve buna paralel olarak motoru eskimiş araçlann adaptasyonu yoluyla ve öncelikle yerli motoriarda dizefleştirme imkânı aranmalıdır." Almanyu'dan dönen çocuklar Antika tüfek bulundu OSS'vi 2 sanat etkinligi Fransız TV'si 2*nci kanalında yine Ernıeni propagandası SABETAY VAROL PARİS Türk Fransız ilişkilerinde belli bir düzelmenin gözlendiği bir sırada Fransız televiz• yonunun ikinci kanalı Antenne2'de yayımlanan Ermeni yanlısı bir program Paris'teki Türk diplomatik çevrelerinde ve Fransa'da yaşayan Türkler arasında tepki uyandırdı. "Bugünkü Yaşam" adını taşıyan ve 1 saat süren program bo yunca Ermeni Kültürel DokC mantasyon Merkezi Başkanı Jules Mardirosyan, Erivan'daki Ermeni kilisesinin dini lideri Katolikos, Vasken 1 ve Ermeni Ulusal Hareketi Sözcüsü Ara Toranyan konuşturuldu. Bu arada, Türkiye'nin Paris Buyükelçisi Adnan Bulak'ın başka bir nedenle Fransız televizyonuna verdiği demeçten bazı bölümler "tarafsız kalma" izlenimi uyandırmak için yayma eklendi. Kıımar oynayan 9 kişi yakalandı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear