02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet Meme kanseri Türkiyede erken teşhîs edilemîyor ^uhıbı. t umtıurivel Maıbaatılık \e Ga/ctcolık. Turk \ıu>nım Şırkeıı adma Nadir Nadi. # deiKİ Va\ın Muduru Hasan (emal. Muesscsc Mudııru: Kmine l>>aklıgil. Ya/ı Merı Muduru Oka> (.onensin. 0 Habcr Mcrke/ı Mııduru \al(in Ba>er, Sa>ta Du/enı Yoncmıcni Ali Atar. 0 Temulcıler: ANKAR V \alçm Iİogan.l7MIR Hikmrl Çrtml^a. ADAN V Mrhmet Mercan. Sıvrıs Şe/lerı. Isianhul Haberlerı: Krha O/, [)ı> Habcrlcr Krgun Bakı. Lkonomı <Kman l laga>. kulıur. Aydın Kmeç, Maga/in Valçın Pck>rn. Spor Danı>manı Abdulkadir tucelınan, Du/ıHımc Hcfik Durhst), Ara>urrna: 'jahin Alpa), l> Scııdika: ^ttknn Krlenci, 0 koordınalor: Ahmrl Koruhan. # Malı l>ler Kı») hrkul. Ilan Zi>a KTR*ne. Halkla l!ı>kılcr (.uldernı k»>ar. Idarc: Huve>in (.urrr, l^lcımc Sadun Sonme/. Bu\un ı e Yuvan. ('umhuri)et Maıbaacılık veOa/elecılıkT.A.Ş. Turk Ocağı Cad. 39/41 C ağaloğlu Kıanbui. Pk: 246lsıanbul, Tel: 526 10.00 (9 hat). Telex: 22246 • Hurolar. Ankara: /ıya üokalp BuKan Inkılap Sokak No: 19/4 Tel 33 11 4147, rdcx: 42344 • İzroir: Halit Zıya Bulvarı No: 64/3. Tel: 25 47 0913 12 30Telex S2359 • Adaaa: (,'akmak Cad. No 134 Kaı 3. Tel. 1455019731 Telex. 62155. TAKVIM 5 MAYIS 1985 lmsak: 4.10 Güneş: 5.51 Öğle: 13.06 Ikindi: 16.57 Aksam: 20.10 Yatsı: 21.44 i f t FLAMENKO NİLGÜN CERRAHOGLU Aşk... Nefret.. Şeflcat... ÖJke... Haz CoşkiL.. ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Kanserde, özellikle meme kanserinde erken teşhisin yüzde 95 hayat kurtardığı haberleri "yabancı kavnaklı" bir gerçek... "Yerii gerçekler"in ne olduğunu ise yalnızca Tanrı biliyor. Kanserde istatistikler erken teşhisin hatta tedavinin önemli bir "üacı". Ancak Türkiye'de bu "Uaç" son derece yetersiz. Dışardan istatistik ithali ise fazla anlamlı değil. Ama çaresizlikten uzmanlar yine de yabancı kanser istatistiklerine Uaç gibi sarılıyorlar. istatistikler öncelikle hangi yörelerde, hangi yaş gruplannda, hangi tür kanserin görüldüğünü belirlemek için gerekii. Uygulanan tedavinin ne ölçüde "hayat kurtardıgını" iziemek için ise zorunlu. Uzmanlar Türkiye'de bir "kanser taraması''nın bugünkü olanakJar çerçevesinde söz konusu olmadığını belirtiyorlar. "Tarama" erken teşhisin bir yolu. Türkiye'de insanlann belirli dönernlerde genel sağlık kontrolü yaptırmalan ise şu anda bir "zengin lüksii"... Hastalarla başa çıkma kavgası içindeki hastanelerin ise rutin sağlık kontrolüne zaman ve personel ayırmaları çoğu zaman mümkün deŞil... Bu yüzden özel sektörü yenı bir iş sahası bekliyor. Ancak, "erken teşhis" gibi bir konuya özel girişimcilerin ilgi duyması için koşullar çok yetersiz. önce devlet teşviki yok. Bugün iki odalı bir evi olan birine devlet "turizm kredisi" vererek pansiyonculuğu özendirirken, bir doktora kanserin erken teşhisi için gerekii cihazlan almak üzere, değil kredi vermesi. PAHAL1CİHAZLAR GeUşrtüş ve pahalt cihazlar erken teşhis ile hastanın iyüeşmesini sağlıyor. Ancak bu cihazlann pahalt ve az olması doktorlan kanseri "elyordamı"ile bulmaya zorluyor. Cerrahlar el muayenesi ile karar veriyorlar. (Fotoğraf: RIZA EZER) kolaylık sağlaması bile söz konusu değil. Bir başka neden de erken teşhis tedaviyi içermemesi ytizünden "büyük para" sağlamıyor. Ancak bu "elverişsiz piyasa koşulları"na rağmen tstanbul'dan sonra Ankara da yalnızca, "Meme kanserinin erken teşhisi için bir sağlık merkezi"ne kavuştu. Merkezin yöneticisi Doktor Hülya KanUrcı, tıp fakültesi hastanesindeki 13 yıllık radyoterapi uzmanlığını özel sektörün hizmetine sunmuş. Tedaviriliğini lerinin en "tehlikesizi". Bütün JfMeme kanserinde dünyada olduğu gibi Türkiye'de erken teşhis bir de, erken ortaya çıkarılmışsa tam sağlığa kavuşma oranı gideuzmanlık işi. Ancak rek yüzde yüze doğnı yaklaşıyor. Türkiye'de bu Bu oran Amerika Birleşik Devuzmanlık genellikle letleri'nde yüzde 93. "elyordamı" ile Türkiye'de de benzer bir orayapılıyor. Cerrahlar na ulaşmak için kadınlann 25 genellikle el muamelesi yaşından sonra yılda en az iki kez meme kanseri kontrolünden ile meme içindeki geçmeleri gerekiyor. Bu gereklikitlenin varlığına karar liği yerine getirmek için kadın veriyorlar. O zaman nüfusun kültür düzeyi de ekonomik durumu da yeterli değil. kanser oldukça ilerlemiş oluyor. Memeyi kaybetme korkusu Wieme kanseri kanser Doktor Hülya Kantarcı, katürlerinin en dınlann kanser kontrolüne yattehlikesizi. Erken kın olmamalarının nedenlerinin bir kültür ve ekonomik sorun olortaya çıkmışsa tam "psikolojik" kosağlığa kavuşma oranı duğu kadar birbelinerek şunları nu olduğunu yüksek. Bu oran söylüyor: "Kendine kanser kondurmaABD'de yüzde 93. ma egilimi insanlarda çok yükTürkiye'de de benzer sek. Kadınlarda ise göğuslerini bir orana Ulaşmak için kaybetme korkusu çok yoğunkadınların 25 yaşından dur. Önemli bir agn veya bir sertlik hissetmeden bir kadının sonra yılda en az iki yılda iki kez meme kontrolü yaptırmaya yönelmesi oldukça zor. kez meme kanseri Ancak kültür ve gelir düzeyi kontrolünden yükseldikçe bunun toplumsal bir geçmeleri gerekiyor. auşkaniık haline geleceği de açık. ise "erken teshis"e dönüştürmüş. Nedir erken teşhis? Dr. Kantarcı'ya göre her şey. Çünkü, kanser vücutta alıp başını gitmişse geri çevirmek hem masraflı, hem de çok zor. Meme kanseri ise kanser türÇünkü, Batı'da kanserden ölüm riskini düşüren en önemli etken söz konusu alışkanlıktır." Meme kanserinin erken teşhisi bir uzmanlık işi. Ancak Türkiye'de bu "uzmanlık" genellikle "el yordamı" ile yürütülüyor. Cerrahlar, el muayenesi ile, meme içindeki kitlenin varlığına ve niteliğine karar veriyorlar. Modern hekimlikte bu yol giderek terk ediliyor. Çünkü el ile muayenede yanılma payı yüksek. Teknolojideki yenilikler cerrahi teşhis konusunda devreden çıkarmış durumda. Ispanyu flamenkoyu bir köşede unuttu Blanca del Rey flamenkonun geleceğinden endişelu "Belki bir gün flamenkonun en iyisini Japonya'da izleyeceğiz. En dikkatli flamenko izleyicilerimiz Japonlardan oluşuyor ve bugün en ciddi •flamenko ekollerini ancak Japonya'da bulmak mümkün. Bu sanatı derinlemesine etüd eden tek ütke Japonya artık..." 1 MADRID "Belki bir gün flamenkonun en iyisini Japonya'da izleyeceğiz. Japonlar birçok sanayi kollannda yapmış oldukları gibi, bu kez de flamenkoya el attılar. En dikkatli flamenko izleyicilerimiz Japonlardan oluşuyor ve bugün en ciddi flamenko ekollerini ancak Japonya'da bulmak mümkün. Bu sanatı derinlemesine etüt eden tek ülke Japonya artık. Garip ama gerçek bu..." Madrid'in sayılı "tablao flamenco"Iarından ya da flamenko klüplerinden biri olan "Corral de la Moreria"da çalışan Blanca del Rey'in sözleri bunlar... Rey'in söylediklerine bakılırsa flamenko da yakında tspanyol gitarının akıbetine uğrayacak. Eski Madrid'in artizanal dükkânlannda yapılan klasik îspanyol gitarlannı büyük bir titizlikle etüt eden Japonlar şimdi nasıl bu gitarlann üretiminde dünya piyasasını ele geçirdilerse, flamenko sanatında da Ispanyolları geri bırakma yolundalar. Pahalı cihazlar Dr. Kantarcı, meme kanserinde isabetli teşhisin "mamagaografi" ve "ultrasound" cihazlan ile ve bunların neticesine göre biyopsi denilen iğne ile parça alınması yolu ile sağlanabileceğine dikkati çekerek şunları anlatıyor: "Bu cihazlar, özel muayenehanesi olan bir hekimin tek başına ödeyemeyeceği buyuk paralarla ithal edUi\orlar. Ankara'da mamaografi cihazından yalnuca tıp fakultesinde var. Mamaografi cihazı, meme filmi çekerek tümörün mevcudiyetini belirle>ebili>or, ama bugünkü uygulama genellikle el ile veya parça alarak teşhis biçiminde. Oysa ki bu yöntemde de kanser li hücreler belli bir bü>üklüge ulaştıgında teşhis edilebiliyor. İki üç santime ulaştıgında, ancak ele gelen kistler var. Oysaki cihazlar, birkaç milimlik büyüklükJeri ortaya koyabiliyor." özel teşhis merkezinde söz konusu iki cihaz ile erken teşhisin bedeli hasta için "KDV" hariç 25 bin lira. Bunu sağlayacak cihazlann bedeli ise, "özel tıp girişimcileri" için bir veya iki Mercedes otomobilden fazla değil. Türkiye'deki devlet hastaneleri bu işi cihazlara değil de cerrahlann eline bırakmayı daha uygun görüyorlar. Bu durumun ise, hükumetin şu andaki "ekonomik politikası"na uygun olması dışında sunulacak tıbbi bakımdan hiçbir yönü yok. RUS BALERİNİ GİBİ Herhangi bir flamenko dansözünden çok bir Rus balerinini ammsatan Blanca del Rey, ince uzun kemikli elleriyle şalını her oynatısında Endülüs'un bir parçasım getiriyor sahneye. Gizem dolu siyah gözlerinde zaman zaman ölümün derinliği, zaman zaman açıkça aşka davet okunuyor. dan bizim gibi lspanya'yı bir yabancı gözuyle izleyenler için İspanyoi kültürünün en dramatik anlatım şekillerinden biri olan flamenkoya katılmamak olanaksız. Hele hele Blanca del Rey'in gösterisini gördükten sonra... Cordobalı Blanca del Reybu sanatın olağanüstü yorumcularından biri çünkü. llk kez Rey'in dans ettiği "Corral de la Moreria" ya flamenko görmek isteyen bir Türk dostumu götürdüğümde, artık yozlaşmış "turistik show"lardan birini daha izleyeceğimizi sanmıştım. Klüpteki hava da pek aksini düşündürmuyordu ilk bakışta. Bir defa müşterilerin çoğunu turistler oluşturuyordu. Sahneye yakın ilk masaları, dini bir sessizlik içinde bekleyen Japonlar doldurmuştu. Parmakla sayılabilecek İspanyol müsteriler ise, gösteriyle pek ilgilenmiyor, gürültülü bir biçimde yiyip içiyorlardı. Her şeye rağmen bu klüpte Madrid'deki benzerlerinde görülmeyen bir özen vardı. örneğin, gösterinin yapıldığı sahne 16. yüzyıl tiyatrolannı anımsatıyordu. Flamenko dansözlerinin ve gitaristlerin arada bir oturarak üzerinde tempo tuttuklan sandalyeler ise tspanyol barok stilinin yabana atılmayacak taklitleriydi. Sahnenin arkasında ise, bu tip yerlerin çoğunda görüldüğü gibi basit bir perde değil, Velazquez'e çağnşım yaptıran bir tablo asılıydı. Ve Japonlann bile geceboyu içtikleri "sangria" (meyvelişaraplı bir İspanyol kokteyli)dan gözkrinin parlamaya başladığı saatlerde, sahnenin kenarında tüm vücudunu saran kocaman bir şala bürünmüş olarak Blanca del Rey, belirdi birden. Güney Ispanya'nın çileli kadınlannın günleri ve gecelerinin göznurunu taşıyan siyah ipek üzerine el işlemeiı oır şaidı ou. Gösterinin devam ettiği bir saati aşkın sürenin büyük bir bölümünde, Rey bu şalı elinden bırakmıyor, bu şalla örtünüyor, açılıyor; zaman zaman şalı elinde Cordobalı boğa güreşçisi Manolete'nin boğa karşısındaki hareketlerini, flamenko muziğinin ritminde dile getirmek için kullanıyordu. Aynı şal bazı bazı Romero de Torres'in ya da Cordoba'da doğan Seneca'nın felsefesinin simgesi haline geliveriyordu. Ve daha sonra Rey bu simgeyi "Bu kumaş parçası benim için tüm coşkulan ve kederleriyle yaşamın örtüsüdür. Renklerini, giysilerini, insanlannın yaşamlarının kesitlerini yakalamak için daima dönüp uğradığım Cordoba'nın özünün ifadesidir. Seneca gibi, de Torres, Manolete gibi güneşin üzerinden hiç eksilmediği o topraklarda dogan, dahilerden her birinden bir parça vardır dansımın koregrafisinde. Elimde gördügunüz bu kumaş parçası, benim için Cordoba'dır, yaşamdu*" diyerek özetliyor. Herhangi bir flamenko dansözünden çok bir Rus balerinini ammsatan Blanca del Rey, ince uzun kemikli elleriyle şalını her oynatısında Endülüs'un bir parçasını getiriyor sahneye. Gizem dolu siyah gözlerinde zaman zaman ölümün derinliği, zaman zaman da açıkça bir aşka davet okunuyor. Aynı boğa güreşinde olduğu gibi flamenkoda da ölüm ve yaşam tutkusu beraber gidiyor. Her iki gösteri dalında da kırmızı ve siyah renklerin sık sık kullanılan motifler olmasırun ardındaki neden de bu olmalı. Safkan Arap atlannın koşusunu ammsatan Blanca del Rey'in ayak vuruşlarını dinlerken, Rey'le konuşmaya karar veriyorum. Flamenkoda Endülüs'un ne olduğunu bulmak için. "Zil, Şal ve Gül"ü bir kez de Blanca del Rey den dinlemek için... Ve şimdiye dek, ellerini ve gözlerini bu denli etkileyici bir şekilde kullanan bir başka flamenkocu görmediğim için... "Kimse bizimle ilgilenmiyor^ Ben flamenko elbiseleri içinde Japonlann ne denli inandıncı olabileceklerini düşünürken, Rey devam ediyor sözlerine: "Ydlardır kimse bizimle ilgilenmiyor" diyor, "bilakis sanatımızı icra ettiğimiz bu 'tablao flamenco'lardan alınan yüksek vergiler son 10 yıl içinde Madrid'deki 12 klüpten 7'sinin kapanmasına yol açtı. Endülüs'un bagnndan gelen Felipe Gonzalez \e hükümeti bile sorunlarımızla ilgilenmiyor. Italya'ya bakın. Opera sanatı nasıl el üstünde tutuluyor. Opera, ttalya'da dauna hükümetler tarafından desteklenmiştir. Ama bizde flamenkoya karşı gösterilen bu kayıtsızlık, tüm yabancıların ülkemizle özdeşleştirdiği bu sanatı hepten öldurecek yakında." ArapEndülüs kültürünün en güzel ürünlerinden biri olarak tanı.nlanan flamenkoyu, Ispanya bir kenarda unutulmuşluğa terk ederken, biraz da Arap kültürunden gelen kökenlerinden kunulmak istiyor besbelli. Nitekim tarih kitaplarında bile, Ispanya'nın 800 yıllık Arap geçmişi birkaç sayfada geçiştiriliveriyor. Bu kaçışta diğer bazı unsurlar da rol oynuyor muhakkak. İspanya, ülkenin en az gelişmiş yörelerinden biri olan Endülüs'ün fakirliğini unutmak istiyor; İspanyol kültürünün simgesinin gene Endülüs'te doğan boğa güreşi flamenko ikilemine oturtulmasından hoşlanmıyor. Biraz da geçmişinden korkan İspanya, bundan böyle dunyanın 10. endüstriyel gücü olarak anılmayı yeğliyor. Satenden koltuk şeklinde şapka. Yüzük ve küpeler dikkat çekiyor. Gözüpek modacı: Karl Lagerfeld Kim yapar Karl Lagerfeld'den başka bunları, kim?.. Insan yalnızca aksesuarlarına bakıp, modellerini yüzlerce model arasından kesinlikle ayırabilir. MODACI DEĞtL, FBRINCI SANKt Geçen mevsim daha doğrusu içinde bulunduğumuz yaz için geçen kışın başında gösterdiği koleksiyonda kurabiye, simit ve ekmek şeklinde şapkalardı gözdesi. Modacı değil, fırıncı sanki. Bu mevsimde (yani bu yazm başında gelecek kış için gösterdiği son koleksiyonda ise) mobilyacılığa döktü işi. Başlara koltuklar, kanapeler şeklinde şapkalar yerleştiriyor. Satenden, kadifeden. Kimisi kapitone, kimisi püsküllerle bezeli. Tam eski stil. Kimisi mini minnacık yastıklarla bezeli. Defilesinde bir gülüşme, bir alkış!.. Bayılıyor böyle oyunlaboyuna kolye olarak dolar, bilezik yapar, yüzük yapar... Mayolardan en şık gece giysilerine bu cam baloncuktan kullanır. Her biri bir tenis topundan portakaladek büyüklükte... Ya da tutar dikiş sepetini keser esin kaynağı olarak. Başlara dev terzi iğne yastıklan koyar, boyunlara kolye olarak makaslar asar, şapkalardan dev makaslar sarkar insanın gözünü çıkarırcasına...Bir mevsim musluklar olur gözdesi... Musluk kolyeler, musluk kemerler... Ucundan su yerine straslar damlar... Yahut İngiliz anahtarlarına tutulur gönlü... Aksesuarlarda koskocaman İngiliz anahtarlan, işlemelerde İngiliz anahtarlan... YÜREKLİ BULUŞLAR Karl Lagerfeld'in maksi mantosu. "çatı"yakah "Çatı"yakah bir tayyör. Etek mini Modelde çakıl taşı şeklinde bir düğme kullanılmış. mmiçbir modacı Lagerfeld kadar çılgın olamaz. O, tutar dikiş sepetini esin kaynağı olarak seçer. Başlara dev terzi iğne yasükları koyar, boyunlara kolye olarak makaslar asar, şapkalardan dev makaslar sarkar insanın gözünü çıkarırcasına. Diğer mevsim makasları, sepetleri bırakır, musluklara el atar. NECLA SEYHUN Ne anımsatır bu isim moda dünyasına yakın olanlara? tddialı, güzelim koleksiyonları, eski Fransız saray modası stilinde, arkada bir kurdele ile bağlı saçlarını, bir türlü girilemeyen defilelerini ve.. akıl almaz aksesuarlarını... Akıl almaz... Gerçekten de. Modacılardan hiçbiri ne onun gösterdiği yürekliliği gösterebilir bu konuda, ne de onun gösterdiği çılgınlığı. Bir mevsim canı ister sabun köpüğü gibi rengârenk yansıyan cam baloncuklarla bezer giysılerini. Saçlara takar irili ufaklı, ra Karl Lagerfeld. İnsanları hayrete düşürmeye: "Ee.. bu kadar da olur mu yani?.." dedirtmeye bayılıyor. En şık kıyafetleri en akıl almaz aksesuarla bezemek onun büyük tutkusu. Kari Lagerfeld?.. Kari Lagerfeld, önceleri Chloe Modaevi'ne ortaktı. Çok uzun yıllar çalıştı orada. Hazır giyimde "şöyle bir isim"di önceleri. Ama dikkatleri çekmekte gecikmedi. Yıllar geçip de koleksiyonlar koleksiyonları izledikçe, "şöyle bir isim" olmaktan çıktı Lagerfeld. Dikkatleri üstüne toplamaya başladı. Çok yetenekliydi. Çok da zevkli. Yürekli buluşları vardı. Defilelerde Chloe Modaevi, Lagerfeld sayesinde bir ağırhk olmaya başladı. Tüm defileleri "olay"dı. Zamanla ünlü modaevlerinin karabasanı oldu. Gazeteciler ve aJıcılar Lagerfeld'i çok tutuyorlardı. Önemli olan onun koleksiyonunu görmekti. Yves Saint Laurent'inkini değil... Eh, düşmez kalkmaz bir Allah!.. Yenilik Lagerfeld'de vardı. Öncü oydu artık. Sonra ünü gitgide genişledi. Chihe ortakhğı yetmez oldu Lagerfeld'e. Önce Chanel koleksiyonlarını hazırlamak için yapılan teklifi kabul etti. Satış birden fırladı. Sonra kendi adına bir modaevi açtı. İki taraf için de bir bocalama dönemi oidu bu. İkisi de iki mevsimdir kendilerinden bekleneni pek veriyorlar denemez. Lagerfeld de çok parlak yıLarındaki gibi değil. Ama olacak. Ama zamanla rayına oturacak her şey... Aksesuardaki buluşlar ise zaten raymda. Ondan hiç bocalamadı Lagerfeld. Bakalım gelecek mevsim başlanmıza ne konduracak?.. Evnn TEV bursu alan öğpencüeri kabul etti ANKARA, (ANKA) Cumhurbaşkanı Keaaa Evren, Turk Egitim Vakfı'nın "Camhnrbsskanhtı Şeref Bursu" verdiği 12 yüksekokul öğrencisini Çankaya köşkünde kabul ettL TEV Başkanı isadamı Vehbi Koç ve vakıf yöneticüerinin de hazır bulunduğu kabukle konuşan Cumhurbaşkanı Evren, bir. üike ne kadar zengin olursa olsun, yetişmiş ve kaliteli elemanı yoksa bunun bir anlam ifa> de etmeyeceğini belirterek, "Kalkmmanın yohı mffli egilinıdea Reçer" dedi KOÇ: TÜRK HALKI ÇOK VATANPERVER Kabulde konusan vakıf başkanı Vebbi Koç da Cumhurbaşkanı Evren'e, vakfa gösterdiği ügiden dolayı teşekkür etti. TEVin bugüne kadar 9 bin 500 gence burs verdiğini söyledi. Koç. "Tttrk balkı çok Tatanperverdir" dedi. Cumhurbaşkanı Kenan Evren yann Tokat'a giderek sigara fabrikasını hizmete açacak, daha sonra Amasya'da incelemelerde bulunacak olan Evren, Merzifon ttzerinden Ankara'ya dönecek. Olaganüstü yorumcu Tüm bunlara rağmen, en azın Halefoğlu Romanyada Bulgar sorunıınu gündeme getirecek ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) Avustralya, Yeni Zelanda ve Suudi Arabistan'daki temaslarını tamamlayıp önceki gün Türkiye'ye dönen Dışişleri bakanı Vahit Halefoğlu, dün Romanya'ya gitti. Halefoğlu, dört gün sürecek bu ziyaretinde Rumen meslektaşı Stefan Andrei ile görüşmelerde bulunacak, ayrıca Romanya Cumhurbaşkanı Nikolay Çavujesku tarafından da kabul edilecek. Halefoğlu'nun temaslan sırasında Balkanlar'daki durumun geniş bir şekilde gözden geçirilmesi bekleniyor. Geride bıraktığımız aylarda balkanlarda en sıcak konulardan biri olarak ortaya çıkan Bulgaristan'daki Müslüman Türk azınlığın durumu konusunda patlak veren TürkBulgar sorununun da gundeme gelmesi bekleniyor. Bu arada görüşmeier sırasındaHalefoğlu'nunRoraanya tarafından Kostence ile Trabzon arasında yapılacak RoRo seferlerinin bir an önce başlatılması için çalışmalann rnzJandırılmasını isteyeceği bildiriliyor. Türkiye'nin Avrupa ile bağlantısı açısından Bulgaristan'a olan bağımlılığını azaltmak amacıyla bir seçenek olarak RoRo seferlerinin başlatılmasına önem verdiği belirtildi. Halefoğlu'yla birlikte Romanya'ya giden heyette Siyasi Dısişleri lkiü Ekonomik llişkiler Gecel Müdür Yardımcısı Özdem StRECEK Yunus Nadi Armağam'85 finalistleri Saoberk, Doğu Avrupa ile siyasi ilişkilerden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Turhan Fırat ve Bakanlık Siyasi İnceleme ve Değerlendirme Genel Müdür Yardımcısı Onur Öymen yer alıyor. EK ÖNLEMLER Ote yandan, Türkiye'nin Avrupa bağlantısı için Bulgaristan'a olan bağımlılığını azaltmak amacıyla THY'nin, yaz aylarında Almanya'ya ek uçak seferleri koymak için çalışmalar yaptığı bildirildi. Bu arada Bulgaristan'la olan sorunlar nedeniyle Almanya'daki Türk işçilerinin yaz tatili için Türkiye'ye arabaJaiıyla gelmek yerine uçak bağlantısını tercih ettikleri bildirildi. katılma no: 90
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear